SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ( BİLGİLER)
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ( BİLGİLER)
Bir süredir
yazılarıma ara vermiştim.Nedeni bilgisayarımın ağırlaşması.Kendi imkanlarımla
tekrar hayata geçirdim.Mehmet Özer,abi bilgisayarı alıp getireyim,ama bayarama
kadar köye gelemem dedi...Bir şeyin altını çizeyim.Çok az duyarlı insan
arasında yaşamak,aslında beni fazla mutlu etmiyor.Bir gerçek var ki,seni
anlayan zaten sana doğru davranır.İyiliğin karşılığı ise daima kötülüktür.Bu
yüzden bundan sonra artık tavırlıyım.Başka seçeneğim yok...
Burada Mehmet
Ata Doğan'ın 1932-33 yılları arasında,son kez kullandığı,Ilbarıt Köyü 'Köy
Mektebi' öğrenci kayıt defterini yayınlıyorum ki,bu defter daha sonra, 'Akbulak
İlkokul'nun,Karamanbaşı mevkiinde açılmasından sonra,kayıt defteri orada da
kullanılmış,fakat henüz soyadı kanunu kullanılmadığı için,öğrencilerin
çözümlenmesi beni oldukça zorladı.Ve sırası ile o günlerin şartları ile
yayınlıyorum,hayatta olmayanlara rahmet diliyorum.
EĞİTİM
1944-45 yılında eğitime açılan, Üçbölük
(Ilbarıt)köyü ilkokulu ve 1933-34 doğumlular dahil,1970 küsur doğumlular bu
ilkokulda eğitim görmüştür. İlkokul hane başına düşen o günün 18 lirası ve
köylülerin emeği ile devletten hiç yardım alınmadan yapılmıştır.Okul iki
derslikli sınıfı olan,yaklaşık 33 metre boyundadır ve 1962 yılında iç ve dış
sıvası yapılmıştır. Ne yazık ki 1981 yılına kadar 36 yıl eğitime hizmet veren
bu okul, değer köylerdeki okullar gibi kaderine terk edilerek yıkılmak zorunda
kalmıştır. Benim de 1962 yılında başlayan ilkokul yıllarım bu okulda geçti ,
anıları ve eğitim gördüğüm öğretmenlerim halen,isimleri ve memleketleriyle
birlikte hafızamdadır.
EVLERİMİZ VE TABELA
Köyümüzde, köyün evlerinin tanıtım
amacıyla, kapılara asılan levhaların büyük bölümü tamamlandı. Aslında bu
tanıtım levhalarına, esamiler de yazılmalıydı, ama esimiler büyük ölçüde
yazılmadı. Bunun yanında köydeki evlerin yapımında çoğu evin, yapılış tarihi
yazılmadığı için bilinmiyor. onun için tahmini bir yol izlendi. Çünkü köyümüzün
270 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, 200 yıllık bir ev bulunmuyor. Nedeni
doğal koşullardan dolayı, evlerin çabuk yıpranması ve çatı aktarımları vs.ler
birbirini izliyor. Örneğin Safranbolu evlerinde, 300, 350 yıllık terimler
kullanılsa da, o evlerinde geçmiş tarihi 18 yüzyılın sonralarına dayanıyor.
Safranbolu evlerini inşa eden, Tahtacı Yörükler, Safranbolu'nun çevre köylerine
ve ormana yakın yerlere 18 yüzyılda yerleşmişler ve bu köylerin en büyüğü de, o
günün şartlarında,şimdi Karabük'ün merkez köyü olan Bulak Köyüdür ve
sırasıyla,Gayaza, Danaköy ve Tokatlı köylerinden de ustalar yetişmiş olup.
Ilbarıt Köyün de büyük emeği olan, Gayazalı Osaman Usta ve Oğlu Mehmet Ustadır.
Safranbolu mimarisinde Bulak Köyü ve
yukarıda sözü geçen köylerin ustalarının emeği yadsınama
KAR YAĞIŞI
Bu gün Ilbarıt Köyümüze kar güçlü bir
şekilde yağmaktadır. Bu günün özelliği, bundan 112 yıl öncesi ,yine bir salı
günü, Batı Karadenize, derin kar yağmış,2m.ye yakın ve Kasımın 72 sinde.Babam
Satı Demirsöz,o gün doğmuştur.Derin kar senesinde doğanlar o yılı öyle tabir
ederler.Ilbarıt köyünden herkese selamlar.
SANAT
Sanat salt insanı ve insanlığı anlatan
bir kavramdır. Sanatla ilk insanlar gibi, henüz yazı yazmayı öğrenmeden
başladım. Daha 6 yaşımda köyümde sığırları otlatırken, çakı bıçağının ucu ile taşlara
yaptığım resimler, uzunca süre yaptığım yerlerde yaşamlarını sürdürdüler, ta ki
doğal nedenlerden dolayı kayıp olana kadar.
Ne yazık ki sanat rönesanstan sonrası
ülkemizde gözlemlense de, başta siyasilerin tutumundan dolayı üvey evlat
muamelesi görmekten öteye gidememiştir. Evet batı sanatı da geçmişte acı
çekmiştir. Nedeni rönesansı destekleyen, devlet değildir. İtalya'da maddi
durumu oldukça iyi olan Medici ailesidir. Bu aile gerek bilim ve sanatın öne
çıkması, buna karşı olan kiliselerin önüne geçmek ve salt aydınlanmanın önünü
açabilmek için rönesans, bir diğer adı ile (Yeniden doğuş) ilkesine destek
vermiştir.
Kısaca sanat ülkemizde mevcut anayasanın
64 cü maddesinde de yer alır. Bu Madde aklımda kaldığı kadarı ile 'Devlet
sanata ve sanatçıya sahip çıkar ve onun gelişmesi için sanatı teşvik eder.'
Atatürk tarafından sanata dair sözlerde
hiç boşuna söylenmemiştir. Örneğin 'Sanatsız bir ülkenin can damarlarından biri
kopmuş gibidir.' İşte kültür ve sanattan insanların uzaklaşması ve televizyon
kanallarının ballandıra ballandıra sokaklardaki olayları göstermesi ve şiddet
içeren dizilere her gün bir başkasının eklenmesi hoş şey değil ve 40 yıldır
sanat yapıyor ve sanatsal alanda mücadele veriyorum. Hatta rahat
çalışabileceğim bir atölyem dahi olmadı. Sadece zamanı zorladım, dahası zaman
beni zorladı ve yaşlandırdı. Bir süre öncesi köyümüzü ziyarete gelen Karabük
valimiz ve amirlerinden sonra, basın benden köyün sakini diye söz etmiş, ama
hayıflanmıyorum. Hegel 'Yeryüzünde tarih ve sanat ölmüştür.' derken neyi
kastettiğini anlıyorum.
KARABÜK VALİSİ
İnsanlar her nedense, seçimle iş başına
gelip ülkeleri yöneten partileri devlet sanır. Oysa devlet, valisinden,
kaymakamına ve buralara bağlı kurumlardır. Devlet denilince ilk aklıma gelen
bunlar.
Bunları niye yazıyorum? yazımı yazdığım
bir gün öncesi, yaşadığım köye Karabük Valimiz geldi. Bilindiği gibi, Karabük'e
bağlı Safranbolu ve yakınındaki Yörük Köyü, turizme açıldı ve insanlar buraları
ziyaret ediyor. Fakat asıl benim yaşadığım Ilbarıt Köyü ve Soğanlı Çay vadisi,
eski Paflagonya uygarlığına ev sahipliği yapmış ve Paflagonyalıların gelirken
beraberinde getirdikleri bağ çubuklarının Makro iklime sahip olduğu için bu
bölgede yetiştirdikleri ve binlerce yıl öteden gelen bağcılığın, 1960 yıllarda
filoksera hastalığından sonra bir bir kuruması, daha sonra köylerdeki göçler.
Fakat buna rağmen köylerde az çok yaşam devam etmekte, bu bölgenin turizme
kazandırılması söz konusu...
Yazımı Köy Kültür ve Sanat Merkezi anı
defterine, sayın valimizin yazdığı yazı ile bitiriyorum.
'bu gün kurumamirlerimizle beraber,
soğanlı vadisindeki tarihiyerleri görmek ve köylerin turizm altyapısını
oluşturmak için, ılbarıt köyüne geldik. recai beyin organize ettiği tamir
ettiği müzeyide ziyaret ettik. recai bey sanatçı ruhuna sahip mükemmel bir
insan. emeğine sağlık. bölgesine, bilge bir insan. insanına faydalı olmak için
elinden gelen gayreti gösteren bir insan. kendisine , mutlunhuzurlu bir ömür
diliyorum.
'Karabük Valisi'
'Fuat Güler'
Not bu ara kendi yapmış olduğum bağlamla
ufak bir dinleti sundum. Ürgüplü Refik Başaran'dan 'Hacı bey ağıtı' ve Neşet
Ertaş'tan 'Küstürdüm gönlümü güldüremedim'
KÜLTÜR VE SANAT...
Çocukluğumdan bu güne geçirdiğim evreler
bir trajedi olsa da, yaşadığım zamanda kalabilmem dahi bir mucize gibidir. Görebildiğim
eğitim beni fazla tatmin etmese de, derler ya ilkokul aydınlığı...Örneğin
matematiği güçlü olanlar akıllı sanılırdı. Saygım sonsuz, ama ben o yıllarda
iyi resim yaptığım için sürekli orta almışımdır.
1982 yılına kadar İstanbul'da yaptığım
fırın işçiliği ve hakkımı aradığım için kovulmam. Daha sonra döndüğüm köyümde,
bir yandan kitaplarla yenmeye çalıştığım büyük yalnızlık ve resime başlamam ve
hayata tutunmak için mezar kazıcılığından, marangozluğa, elektrik
tesisatçılığına kadar yaptığım işler.
Yaşadığım köy, Safranbolu'nun doğusunda,
bir merkez iki mahalleden oluşan, yaklaşık 100 hanelik eski ismi ile Ilbarıt,
yeni ismi ile Üçbölük olsada ,ben eski ismi kullanmayı tercih edenlerdenim.
1965 yılında bu isim Demirel hükümeti tarafından değiştirilmişti.
Ilbarıt köyünde, 29. Ekim. 1999 yılında
açılışı yapılan, bir 'Kültür ve Sanat Merkezi' var. Hiç bir geliri olmayan, bu
merkezi bir manevi sorumlu olarak ayakta tutmaya çalışıyorum. Çünkü bir işyeri
iflas edebilir veya kapanabilir, ama iş bir sanat bir kültür olunca asla...Ne
demiş Atatürk 'Sanatsız bir ülkenin can damarlarından biri kopmuş gibidir'
Yazımı yazdığım bir gün öncesi, ülkemizin çeşitli yerlerinden gelenler oldu.
Hafızamda kalanları aktarayım.
Sivas 2 kişi, Samsun 2 kişi, Çankırı 1
kişi, Kastamonu 1 kişi, Karabük 1 kişi, Safranbolu 1 kişi, Tokat 1
kişi...Sanatsız ve Kültürsüz kalmayın.
!recai demirsöz'
GELECEĞE MEKTUP
Kelimeleri kifayetsiz bırakan insan...
*Safranbolu'ya bağlı eski adı ILBARIT
olan ÜÇBÖLÜK köyünde büyük çabalar ile tek başına oluşturduğu "KÜLTÜR
SANAT MERKEZİ"e sahip olan insan...
*Hiç bir eğitim görmemiş olmasına rağmen
resim, heykel, ve müzik alanlarındaki çalışmaları ile özellikle
üniversitelerdeki Profesör ve Doktorları hayretler içerisinde bırakan insan...
*Yokluktan çuvalları gererek oluşturduğu
tuvallerde resim çalışmaları yapan insan...
*Tamamı kendi üretimi olan saz, keman
gibi enstrümanlar ile müzik ziyafeti verebilen bir insan...
*Sanki yüzyıllar öncesinden yapılmış
gibi duran kilden hazırlanmış heykellerin mimarı...
*Çevredeki tarihi eserleri
yağmacılardan, bilinçsizlerden koruyan bir vatansever...
Ve ne yazık ki köyün delisi olarak
bakılan bir insan...
Onun değeri maalesef o artık aramızda
olmadığında anlaşılacak!
Şimdi yalnız başına sobasının yanında
oturan ve oldukça sade bir hayat yaşayan bu insanı gelecekte konforlu, sıcak ve
lüks konferans salonlarında anacak olmamız;
Ne büyük bir haksızlık!
Ne büyük yüzsüzlük!...
Bu gün bu satırları yazıyorum...
Gelecekte söylediklerim gerçekleştikten
sonra bu satırları tekrar görecek olmam ne üzücü...
Cemil BELDER ~ 19-01-2014
KÖYÜMÜZÜN ADI
Ilbarıt Köyü, kavramsal olarak ele
aldığımızda, bu ismin nereden geldiği bilinmiyor. Her ne kadar Google 'ada
Moğalca bir terim olduğu söylense de, bundan tatmin olmuş değilim. Çünkü
köyümüzde, Moğol ırkına ait yüzlere rastlamadım. Gerek köyün geçmişini gerekse
bu gününe kadarki oluşumunu az çok bilenlerdenim. Dolasıyla Kaymakamlık
tarafından, bu köye 'Kültür ve Sanat Merkezi' tesadüf kurulmadı, ama ne yazık
ki burası ihtiyaç duyulduğunda aranan bir yer oldu...Kısaca üzgünüm ve 23
yılımı verdim dile kolay.
Asıl mesele, genelde köy meydanını ve
etraftaki evlerin fotoğraflarını çekip yayınlıyoruz. Köyün birde arka yüzü var.
Çünkü köy bir yandan yeni evler yapılırken, diğer yandan birden çok ev ne yazık
ki yitip gitti. Bunun yanında yangınla yitip gidenlerde var.
Musluoğullarının bulunduğu yeri çektim
bu sefer, vedioda artık tam anlamıyla yıkılmış ve kullanılamaz konumdaki iki
ev...Kuruseyingil, Emistogilden ayrılmış bir aile...Gödegil 'Zorluseyingil'
Gödegili ve Sarımuhtargili temsil eden bir aile...Bu aile en büyük abi Ahmet'i
baz alırsak, Doğu Karadeniz'in ordu ilinden buraya intikal etmiş ve daha sonra
kendisinden 40 yaş küçük kardeşleri, Mustafa ve Hüseyin'i getirmiştir. Ne yazık
ki Hüseyin tarafı bu güne intikal etmemiş ve söyünmüştür.Mustafa tarafı ise
Gödegil ve Sarımuhtar gildir. Bu ailenin buraya intikali ise 1780 li yıllardır.
İNEK ŞABAN
Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk
öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl öncesi vermiştir. Daha sora bu
öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi, Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya,
İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha öncekiler, Hüseyin Avni
Aksoy 1892, Hasan Efendi,Osmançavuşgilden 1891, Hasan Erden 1895 ve Mehmet Ata
Doğan 1896...
Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban
karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?
Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının
soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını
söyler.
Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine
ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen
Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne
yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile
koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp
o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir köylü çocuğu
idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu
Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin
öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve
yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu
şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl
önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri
andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti.
Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt
çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra
yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı
vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dola
gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı
gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece
herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları
sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”
Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil..
DERİN KAR
Yaklışık bundan 111 yıl önce bu gün, yani 18.Ocak.1910 yılı ve günlerden
salı günü, köyümüz ve Batı Karadeniz Bölgesine,yaklaşık 2.m. kar yağmıştır. O
yıl doğanlar, doğdukları yılı 'derin kar' senesi diye anarlardı. Onlardan
biride babam Satı Demirsöz'dü...Satı Demirsöz,gerek geçmiş ve gerekse yeryüzü tarihi
hakkında büyük bir bilgiye sahipti. Örneğin her konu hakkında mutlaka bir fikri
olduğu gibi,geçmiş anları hafızasında taşırdı. Derin kar eski takvime göre,
'Kasım' ayının 72 ikisinde bir gece sabaha kadar yağarak, iki metrenin üzerine
çıkmıştır.Kasım ayı ile Hıdırellez,yani 6 Mayıs arasında geçen günlere,eski
takvimde,'Hızır' günleri denilirdi. Yazar ve şair Rıfat Ilgaz'da derin kar
senesinde doğmuş fakat,hangi zamanda yağdığı hakkında,babam kadar bilgili
değildi. 18 veya 28 ocak gibi tereddütleri vardı. Derin kar 18.Ocak.1910 ve bir
salı günü yağmıştır.
Köylüler ilk etapta telaşlanmışlar.Çünkü ,Ilbarıt Köyü bu günkü konumda
olmadığı için,ahırdaki hayvanlara,samanlıktan saman ve çeşmelerden evlere su
taşımak gerekli olduğu için,evden eve bağırarak, köylüler,ilk önce en yakın
yolları,daha sonra en zor yolları açmayı başarmış. Daha sonra
nöbetleşe,çeşmelerden hayvanlar sulanmış ve samanlıklardan samanlar
taşınmış...o yıl suların çoğaldığı gibi, ekili tarlalar ve bağ bahçelerde büyük
oranda verim alınmış...Ne yazık ki artık günümüzde başta doğa olayları eskiye
rahmet okuttuğu gibi, kış ayının Aralık 21 aynı zamanda Zemheri ile
başlamasıyla ilk kar...17. ocak günü yağdı,şu anda alttan erimisine rağmen kar
kalınlığı,30 cm. ye ulaştı. En azından yeraltı su debilerinde bir birikim olur
ve kurak geçen yaz aylarında, suların tamamen çekilmesini önler...
AHMET DEMİRALP
Çocukluğumdan
beri boş olan evlerden biri,Ahmet Demiralp'ın evi...1940
yıllarda yaptırmıştır.Safranbolu'dan Rum taş ustaları gidince,bu
ustalık yöre ustalarına kalmış...Temel yöre ustalarına ve ahşap kısım,yine
Gayazalı Mehmet usta,bir oda hariç...Gayazalı Mehmet usta,7 kuşak bu mesleği
sürdürmüş,en son oğullarından Mustafa usta,1990 yıllarda,Ayhan Karaman'ın evini
yaptı...Ahmet Demiralp,gittiği Kastamonu Öğretmen Okulun'da,Şair ve Yazar Rıfat
Ilgaz'la yolları kesişir ve birlikte öğretmen olurlar.Fakat Rıfat Ilgaz,daha
sonra tekrar imtihana girerek,Gazi Üniversitesi,Türkçe Bölümü okuyarak,lise
öğretmeni olur.1984 yılında,Safranbolu,Kavaklar Kahvesinde,Ahmet Demiralp,Şükrü
Kaya ve Mustafa Alkan,bir araya gelrek eski günleri yad ederler.Bilindiği
gibi,Ahmet Demiralp,Hababam Sınıfındaki,sözü geçen 'İnek Şaban' Rıfat Ilgaz'da
boyu 180cm.ye yakın olmasına rağmen,Güdük Necmi'dir.
KÖYÜMÜZÜN TARİHİ
'Geçmiş itibarı ile tarihi bir köye sahibiz.Sürekli soruyorlar 150 ve daha
ileri tarihlere ait evler var mı diye...Bir kere ahşap ve kevgir tipi evlerin
uzun ömürlü olması ve korunması oldukça güçtür.Örneğin köy evleri çatıdan
itibaren çökmeye başlar.Eski evlerde kiremit sistemi olmadığı için,hiçbir uzun
ömürlü olmamıştır. 'bedavra' denile yarma tahtalardan örtülen çatılar,şiddetli
kar,fırtına ve yağmurla uzun süre dayanamamıştır.Daha sonraları Araç çayı ve
Soğanlı Çay yataklarına kurulan kiremit ocakları sayesinde maddi gücü iyi
olanlar,çatılarını kiremitle kaplamışlardır. Fakat oluklu kiremit tabir edilen
bu kiremitlerde bir kaç sende bir aktarılmadığı taktirde,yine evlerde çatıların
yıpranmasına neden olmuştur.
Köyümüzde en eski ev kabul edilen,üç evden ikisi bu gün yıkılmış viran
haldedir.Yusufgil,Gödegilin evi... Kulagilin evi halen ayakta olup doğal olarak
eski özelliğini kayıp etmiştir.Konak olarak da Akkuşgilin 9 odalı konağı 1968
yılında yanmıştır.Onunda yapılış tarihi yaklaşık 140 yıllıktır.Aşağı Meyremgilin
evi ile aynı tarihte yapılmıştır.
Bu gün köyümüzde halen yıkılmaya yüz tutmuş evler vardır ve bunun yanında
evlerini çatı itibarı ile restore ettirenler,evlerinin ömürlerini bir süre daha
uzatmışlardır. Her şeyden önce eski ustalar olmadığı için,evler genellikle
bugünün betonarme sistemi ile yapılmaktadır.Kiremit örtüsü ise 'marsilya'
kiremit sistemiyle kaplanmaktadır.
Ilbarıt köyü şu an ki itibarıyle yaz aylarında bir yaşam aanı olarak
kullanılmaktadır. Hatta çoğu bazı evler yaz aylarında dahi açılmamaktadır.
Köyün ileriye dönük bir yaşama şekli olur mu olmaz mı? onu zaman gösterecektir.
Eko Turizm için öneriler gelse de,köyde bu tür potansiyel olmadığı
için,şimdilik her şey askıda kalmaktadır. Çünkü doğal su kaynakları her geçen
gün yok denilecek kadar azalmakta ve bilindiği gibi doğada yok olan her şey
artık geri dönmüyor.
BİR EV
Ev
Musluoğullarından,Hüseyin tarafından yapılmıştır.Yapılış tarihi kesin
bilinmesede,1840 yıllarına ait olup,Ilbarıt Köyünün en eski
evlerindendir.Hüseyin,Musluoğullarından,Mustafa'nın oğludur.Mustafa,1791,oğlu
Hüseyin 1827 doğumlu olup,Dendün lakaplı,Sarımuhtarın babası Mustafa 1850 ve
kardeşi Göde lakaplı Ahmet'in 1864 babalarıdır.Hüseyin ve evi yoksulluk içinde
bir katırla yaptırmış olup,Musluoğullarının Gödegil ve Sarımuhtargil fertleri
bu evde doğmuştur.Daha sonra Göde Ahmet 1895 yılında bu günkü Sarımuhtargilin
evini yaptırmış ve bağ değişiminde,yaptırdığı evi Sarımuhtargile vermiştir.Aile
Musluoğullarının diğer fertleri Ahmet 1751 doğumlu ve Emistogil ve
Kuruseyingili temsil eder ve Hüseyin,büyük ihtimalle Göde ve Sarımıhtargili
temsil eden Mustafa ile ikiz kardeştir ve doğumları 1791 dir ve Hüseyin
tarafı,Sülüğün Sarıoğlangil olarak bilinir,ama şu anda söyünmüştür.Küçük bir
anekdot...
KOCA MEHMET AVCI
Ev 1831
kayıtlarında yer almayan,Yamakgil olarak bilinen,Raşit ve Hasan,a aittir.Raşit
tarafı sözünmüş olup,Karakaşgilden,Mehmet Avcı,ya,evin damadı,Mehmet Ali Özlü
tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,Mehmet Cemil Efendi,Raşit
taarafında ikamet etmiştir.
MEHMET NURETTIN ÖZER
1865 doğumlu, Mehmet Cemil
Efendiden sonra,Ilbarıt Köyünün öğretmenliğini yapmış,1889 doğumlu,Mehmet
Nurettin Özer'in 1919 yılında yaptırmış olduğu evi...
ÇATI AKTARMA...
Daha öncede
yazmıştım.Ahşap bir evi korumak çatı ile başlar.Eğer çatı eskirse ve bakımsız
hal alırsa,evinde ömrü gitmiş demektir.Köyümüzde eski evlerin üzerin benim
çocukluğumda dahi 'bedavra' denilen tahta yarma iki üç milimlik, boyu 60 ,70
cm.eni 15,20 cm.de olan tahtalarla kaplanırdı.Bu tahtalar,köknar ve sarıçam
türlerinden yapılırdı.Şu anda Karabük merkeze bağlı,Tandır,Ortaca, gibi
köylerde,bedavra yapılırken,Kastamonu ,Araç ilçesinden de kereste ve bedavra
geldiği biliniyor.
1996 yılında
Arkidekt Dergisinden,Rıfat Dedeoğlu babam ve benden bilgi almaya
geldiğinde,yanındaki mimarlar,çatı örtüsünü sormuşlardı.Bilindiği gibi bizde ve
Safranbolu'da genel çatı örtüleri 'Çark' örtü denilen örtü ile
yapılmıştır.Fakat sonraları,balkon 'günlük' kısımlar çıktığı için, 'Beşik'
örtüsü ve 'Öküzgötü' denilen çatı örtüleri yapılmıştır.Çark örtü denilen
örtülerin aktarılması oldukça zordur.Çünkü 4 tarafa maha 'mahya' denilen sistem
kurulduğu için,hemen hemen yeryüzünün her yerinde kullanılan, 'oluklu' kiremit
türü kullanılmıştır. Çerçen Köyü,Karataş 'Kartalaç'a kurulan oluklu kiremit
ocakları sayesinde,köylerimiz ve Safranbolu,kiremitle tanışmış olup,çatılar
oluklu kiremitle kaplanmıştır.Fakat günümüzde oluklu kiremitin örtüsü ve
ustaları olmadığı için,ilkönce Marsilya'da üretilen kiremit türlerine
geçilmiştir.Hatta köylerimizde artık 'şıngıl' denilen ve petrolden
üretilen,örtülerde kullanılmaktadır.
Bunları niye
yazıyorum.Dün 1918 yılında dedem Mehmet tarafından tek kolla yapılan köydeki
kinci evimizin çatısındaydım ve sabah kahvaltısı ile ancak iki odanın üzerini
tek başıma aktarabildim.Çünkü sürekli bir şeyler almak için aşığıya inmek
zorundasın.Yaklışık 1982 yılından bu yana,yaşadığım Ilbarıt Köyünde bu dördüncü
veya beşinci aktarışım. Fakat bir kaç gün sonra tekrar çıkmak üzere ara
verdim.Bir ev kolay ayakta kalmıyor
27 MAYIS 1960 İHTİLALİ...
Yıl
1960,yıllarıydı.5 yaşımdan birkaç ay almıştım ve 27.Mayıs.1960.ihtilali
oldu...O yıllara dair anımsadıklarım; ilk önce köydeki bütün evlerde bulunan av
tüfekleri toplatıldı.Yine o yıllarda köyümüzün,bir yerle bağlantısını
sağlayacak herhangi bir yolu yoktu.Köye gelen dört tekerlekli manda arabaları,
gelişigüzel yol güzergahını kullanıyorlardı.ÖrneğinToprakcuma yönünden ve
Kuzyakahacılar Köyü yönünden...Benim çocukluğumda,genelde 'Urcular' gelirdi.
Urcular köydeki bir iki yüzyıllık ceviz ağaçlarını satın alıp,gövdesine zarar
vermeden,kök kısımları kesilerek tomruk haline getirilirdi.Sonradan anlaşıldı
ki,tüm bunlar ülkemizde bulunan ceviz kolenilerini azaltmak için
yapılmış...Oysa mobilyacılıkta kullanılacak diye satın alınıyorlardı ve hisseli
cevizlerin tamamı satılmıştı.Kimisinin gövdesi o kadar kalındı ki,bir arabayı
dört manda çekiyordu.
1960.İhtilali
ile birlikte,köylerdeki muhtarlıklar ve şehirlerdeki muhtarlıklar,tamamen
eğitimcileri bırakılmıştı.Yani öğretmenlere...Ilbarı Köyü muhtarı,emekli
öğretmen Mehmet Ata Doğan olurken,Hacılarobası Muhtarı,aynı zamanda köyünde
öğretmen olan,Mustafa Öğünç'tü...Mustafa Öğünç,aynı zamanda babaannemin
yeğeninin oğluydu ve o yıllarda,Hacılarobası,Büyükkapı mevkine yeni ev
yaptırıyordu ve babamla sık sık Hacılarobası'na giderdik Mustafa Öğünç,daha
önceleri Ilbarıt Köyünde de öğretmenlik yapmış ve eski yıkılan ilkokulda
öğretmendi.
1961 senesine
gelindiğinde,Ilbarıt Köyüne yol yapılacağı haberi geldi ve aynı zamanda köy
ilkokulunun tadilat 'restorasyon' işleri de başlamıştı.Ilbarıt Köyüne yol,eski
kağnı yolları takip edilerek,Kuzyakahacılar istikametinden geliyordu.Köylüler
yolun başlangıç noktası,Karadağ olarak bilinen,hemen Bağlıca mah.nin kuzey
kısmında,dozere yardımcı olmak için,nöbetleşe gdip geliyorlardı.Dozerin sadece
hidrolikle çalışan kısmı bıçağın aşağı yukarı inmesi idi...Bıçağı sağa sola
çevirmeyi en az 5 kişi yapıyor ve bir demir çubuk yerleştirilmek sureti ile
bıçağın oynamaması sağlanıyordu.Her akşam dozeri her hangi bir şeyden korumak
için iki kişi nöbet tutuyordu ve nihayetinde, bir kaç ay sonrası yol Ilbarıt
Köyüne ulaştı.Fakat toprak yoldu.Zaten o yıllarda kıt olan araç sayısı ve kış
aylarında köye ulaşmak oldukça zordu ki...2000 yıllarına geldiğimizde,halen kış
aylarında ve yağmurlu havalarda,Hacılarobası istikameti kullanılmaktaydı.
Yine o
yıllarda,Ilbarıt Köyünün,Tepedağ mevki ekilmekteydi ve Akyol'dan kağnı
arabalarının inişi zor olduğu için,muhtara dozerin bir kaç günde burada
çalışması söylendi.Muhtar Mehmet Ata Doğan,siyah kısrağın 'at'ın üzerinde,dozer
peşinde,İsmail Algan'ın evinin yanındaki yokuştan yukarı,Yukarı Düz mevkine
çıkıldı.Mehmet Ata Doğan,atın üzerinden kırbacı ile operatöre Akyolu
gösterdi.Operatör,Safranbolu'nun Ovacuma nahyesinden Kel Mehmet'ti ve 80
yıllarda aynı işi yapıyordu.Mehmet Ata Doğan ile aralarında bir anlaşmazlık
oldu ve dozeri geri çevrip çıktığı o dik yokuştan tekrar aşağıya indi.Kısaca
Akyol yapılmamış oldu.90 yıllarda orman kadastro geçtikten sonra,Akyola yol
açıldı ve şimdi tır kamyonları inip çıkıyor.Yolumuza gelince iki kez asfalt döküldü.Köyümüz
orman köyü kapsamında olduğu için,ormanın ağır tonajlı araçları,yollarımızın
altını üstüne getiriyor ve şu anda Tabakevi mevki içler acısı...
Tek
üzüldüğüm,Ilbarıt Köyüne nedendir bilmiyorum.Hizmetlerin geç gelmesidir.Örneğin
o yıllarda, Hacılarobası, Çavuşlar Köyü mevkinden Ovacık yolu geçtiği
için,oraya bağlanmış ve Mehmet Özoğul bir kamyon satın alarak,köyünün
yolcularını ve civar köyün yolcularını taşımaya başlamıştı. Hacılarobası 1961
yardımı olarak,büyükçe bir 'Köy Çeşmesi' yaptırdılar ve halen o çeşme,şifreli
yazıları ile ayakta duruyor.Şifreli demem,baktığında yazıyı anlamıyorsun, usta
bir çiçek şeklinde yazmış.
MERHABALAR...
Ne yazıktır ki,
Ilbarıt Köyünde her eve yapılış tarihi yazılmamıştır.Yalınız şunu bilmenizi
istiyorum.Bir ev temeli yapıldıktan sonra,su almayacak şekilde,üzeri önce
samanla örtülür ve kiremitlenir.Daha sonra iki yıl oturuşması beklenir.Hatta
ekonomik nedenlerle,çoğu temel iki yıldan fazla sürede,ahşap kısmına
geçilir.Örneğin bu sabah merek ettim,evden gelirken,Karakaşgil olarak
bilinen,geçmişi 'Mollabekiroğlu' olan evin yapılış tarihine baktım.Rumi 1281
yani,1865 yılında yapılmış...Bu eve Yanıkgil'den Karamolla olarak bilinen asıl
adı Mehmet olan ve uzun yıllar İstanbul-Çengelköy'de Kayıkçı kahyalığı yapan ve
iki eşinden iki oğlunu okuturak yüzbaşı yapan,Mehmet'in kayınpederi ve 1901
yılında hayata veda eden Sallalı Emin tarafından yapıldığı biliniyor.
MERHABA YERYÜZÜ...
sizlere uzunca süredir,yaşadiğim ve doğup büyüdüğüm köyümden
yaziyorum.doğup büyüdüğüm köy,1927 yilinda zonguldak il oluncaya
kadar,kastamonu'ya bağli,safranbolu'nun ilbarit köyü ve 1965 yilinda nedense
ismi değiştirildi (üçbölük) adini taktilar,fakat köy halki ki halen eski ismini
kullanmaktadir.kars ilinin,digor ilçesinde ve karaman ilinin,ermenek ilçesinde
de (üçbölük) adinda birer köy var,gariptir ki onlarin ismi de sonradan
değiştirilmiş.şu anda safranbolu,1937 yilinda buraya demir çelik işletmeleri
temeli atilinca,ilkönce belde ve daha sonra ilçe ve şimdi ise 1995 yilindan
beri il olan ve 13 hanelik köy,karabük'e bağlidir.
yaşamakta olduğum ilbarit köyü,paflagonya,erken bizans ve rum,17 yüzyilin
sonlarinda buraya yerleşenler tarafindan kurulmuş bir köydür.köyün okuma yazma
orani yüksektir ve camiden önce köyde köy odasi ve üst kati köy mektebi olarak
hizmet vermiştir.1900 yillarinda aslen bulgaristan,filibe doğumlu olan 1865
doğumlu mehmet cemil efendi,köydeki 4 genci okutarak öğretmen olmasini
sağlamiştir.fakat 1914 yilinda birinci dünya savaşi patlak vermesi ile köyde ki
eli silah tutan tüm gençler askere alinmiş ve daha önce askerliğini yapanlarda
askere çağrilmiş ve iki amcam da bu şekilde askere tekrar alinarak şehit
düşmüşlerdir.askere alinan sözünü ettiğim dört öğretmen,biri ingilizlere esir
düşmüş,bir diğer ikisi çanakkale savaşina katilmiş,biri burada şehit düşerken,bir
diğeri o yillarda albay rütbesinde olan,atatürk'ün emir subayliğini
yapmiştir.bir diğeri ise anadolu'nun çeşitli yerlerinde subay olarak görev
yapmiştir.cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk tekrar öğretmen olarak
görevlendirmiştir.
yaşadiğim köy,aslen kastamonu-cide'li olan,mizah,roman yazari ve ayni
zamanda şair olan rifat ilgaz'in sinif arkadaşi (öküz ahmet) daha sonra
'hababam sinifi' adli romanda (inek şaban) olarak bilinen,ahmet demiralp'in
köyüdür. bilindiği gibi bu tipleme,kemal sunal'i ünlendirmiştir. kemal sunal
yaşama veda ettiğinde,gerçeği halen hayattaydi ve o yillarin 'radikal
gaztesinden' iki bayan gazeteci tarafimdan bilgi almişlardi.
ilbarit köyü eski evleri ve konumu nedeni ile,kiş aylarinda fazla insan
yaşamasa da,büyük bir doğal alana sahiptir.geçmiş ananeleri yaşanmasa da ,yaz
aylarin da az çok bir canlilik vardir.burada ,tarafim tarafinda 21 yildi ayakta
tutmaya çaliştiğim 'kültür ve sanat merkezi' köye gelenlere bilgi ve hizmet
vermektedir.onun için kültü ve sanat adina,yazimin başliğini 'merhaba yeryüzü'
diye attim ve
buraya,avusturalya,kanada,şili,almanya,fransa,ispanya,danimarka,çekaslovakya,japanyo,kore
ve adini unuttuğum bir çok ülkeden insanlar geldi...merhaba sanat
diyorum...sanatsiz bir yeryüzü,kendi karanliğini yaratmiş bir yeryüzüdür.
TARİHİ
KÖYÜMÜZ
'Geçmiş itibarı ile tarihi bir köye sahibiz.Sürekli soruyorlar 150 ve daha
ileri tarihlere ait evler var mı diye...Bir kere ahşap ve kevgir tipi evlerin
uzun ömürlü olması ve korunması oldukça güçtür.Örneğin köy evleri çatıdan itibaren
çökmeye başlar.Eski evlerde kiremit sistemi olmadığı için,hiçbir uzun ömürlü
olmamıştır. 'bedavra' denile yarma tahtalardan örtülen çatılar,şiddetli
kar,fırtına ve yağmurla uzun süre dayanamamıştır.Daha sonraları Araç çayı ve
Soğanlı Çay yataklarına kurulan kiremit ocakları sayesinde maddi gücü iyi
olanlar,çatılarını kiremitle kaplamışlardır. Fakat oluklu kiremit tabir edilen
bu kiremitlerde bir kaç sende bir aktarılmadığı taktirde,yine evlerde çatıların
yıpranmasına neden olmuştur.
Köyümüzde en eski ev kabul edilen,üç evden ikisi bu gün yıkılmış viran
haldedir.Yusufgil,Gödegilin evi... Kulagilin evi halen ayakta olup doğal olarak
eski özelliğini kayıp etmiştir.Konak olarak da Akkuşgilin 9 odalı konağı 1968
yılında yanmıştır.Onunda yapılış tarihi yaklaşık 140 yıllıktır.Aşağı
Meyremgilin evi ile aynı tarihte yapılmıştır.
Bu gün köyümüzde halen yıkılmaya yüz tutmuş evler vardır ve bunun yanında
evlerini çatı itibarı ile restore ettirenler,evlerinin ömürlerini bir süre daha
uzatmışlardır. Her şeyden önce eski ustalar olmadığı için,evler genellikle
bugünün betonarme sistemi ile yapılmaktadır.Kiremit örtüsü ise 'marsilya'
kiremit sistemiyle kaplanmaktadır.
Ilbarıt köyü şu an ki itibarıyle yaz aylarında bir yaşam aanı olarak
kullanılmaktadır. Hatta çoğu bazı evler yaz aylarında dahi açılmamaktadır.
Köyün ileriye dönük bir yaşama şekli olur mu olmaz mı? onu zaman gösterecektir.
Eko Turizm için öneriler gelse de,köyde bu tür potansiyel olmadığı
için,şimdilik her şey askıda kalmaktadır. Çünkü doğal su kaynakları her geçen
gün yok denilecek kadar azalmakta ve bilindiği gibi doğada yok olan her şey
artık geri dönmüyor.
GÜZEL
SÖZLER
Bazı
günler vardır ki;tarihe hançer gibi saplanır.
'recai demirsöz'
Eğer
bir ülke kültürel değerlerden uzaklaşırsa,vahşet kendiliğinden gelir.
Eğer
açgözlülüğün önüne geçilseydi,yeryüzü salt uygarlığı hak eder ve insanlar
uygarca yaşardı.
'recai demirsöz'
Yazmak,aynı
zamanda bir insanın kendi kendisi ile konuşmasıdır.
'recai demirsöz'
Doğruları
konuşmak,doğruları yaşamak anlamına gelmez.
'recai demirsöz'
Zamandan
merhamet beklemeyin, zaman acımasızdır.
'recai demirsöz'
İnsan
kendini değiştirdikçe,başkalarının da değişeceğini sanıyor.
'recai demirsöz
En
zor şey insanlara doğruları anlatmak ve insanların doğruları kabüllenmesidir.
'recai demirsöz'
Bazen
etrafımda ki insanlara bakıyorum ve kendime dönüyorum.
'recai demirsöz'
Eskiden
yalnızlığıma kızıyordum,şimdi seviyorum.
'recai demirsöz'
Dostum,
tarihçi 'Hür Kalyoncu'benim için 'Paflagonya'nın son temsilcisi
demişti...Olabilirsem ne mutlu bana...
Toplumlar
reelden uzaklaştığında,sürekli bir sel akıntısında gibi yaşarlar.
'recai
demirsöz'
Akıl...Her
insanda vardır,ama birileri başkalarının aklıyla yaşamayı tercih eder.
'recai
demirsöz'
En
zor şey insanlara doğruları anlatmak ve insanların doğruları kabüllenmesidir.
'recai demirsöz'
Doğruları
konuşuyor,eğrileri yaşıyoruz...Garip deil mi?
'recai demirsöz'
Nihayet...2020
yıl sonrasın da insanoğlu yeryüzünde 'uygarlığı' bitirdi.Ne M.Ö'si ne de M.S'sı
kaldı.
'recai demirsöz'
"DEVRİMLER
YA DA SAVAŞLAR YOLUYLA OLSUN,ÇÜRÜMÜŞ DEVLETLERİN İFLAS YOLUYLA OLSUN,ELBETTE
BİR SÜRÜ FELAKET ŞİMŞEKLERİ GİBİ DÜŞECEK MODREN DÜNYANIN ÜSTÜNE..."
'Van
gogh'
Siz
ki acıyı bilirmisiniz dedi,ama hiç acı çekmeden...
'recai demirsöz'
"BİR
GÜN BU MEMLEKTE DE SABAH OLURSA...HALUK"
'Tevfik
Fikret'
Sürekli
bana akıl verdiler,ama senin aklın ne diye soran olmadı.
'recai demirsöz'
Sürekli
kayıp ettim...Neyi? 'Umut'u,ama hepten kayıp olmasın diye sürekli
yeniliyorum;'Umut'u...
'recai demirsöz'
'ILBARIT'
KÖYÜ
safranbolu'nun
doğusunda,safranbolu'ya 26 km.mesafede bir köy.fakat beş dakika yürüdün
mü,'ılbarıt' köyünden,safranbolu'yu ve karabük'ün bir kısmını görmen
mümkün.köye ilk yerleşen 'paflagonya'lılar,buraya birlikte getirdikleri asma
çubuklarını,yetiştirerek bölgedi bağcılığıda başlatmışlar.1960'da baş gösteren
'filoksera'kök hastalığı bağcılığın sonunu getirmiş.insanlar başta
istanbul,büyük şehirlere göç etmişler.
doğal
olarak ara sıra geriye dönenler evlerini restora ettirirek ayakta kalmasını
sağlamışlar,evlerine bakamayanların evleri bir bir yitip gitmiş.köy şu anda
ormanın içinde kalmış,bir orman köyü...burada halen hayatta kalmayı başarmış
29.ekim.1999 tarihinde kurulu,küçük bir 'etnoğrafya müzesi' bu güne kadar
ülkenin demiyorum,dünyanın dört bir yanından gelenleri ağırlamış.şu
anda,insanlar eskisi gibi fazla gelemesede,virüs görevlileri geziyor.fakat
böyle bir şey olacağını daha önceden hissettiğim için,akıp giden zamanı
algılayıp olup bitenleri daha önceden resmetmiştim.tabiiki bunları insanlara
anlatmak o kadar da kolay değil..!
GÜZEL
SÖZLER
İnsan
yaşamında en zor şey;bakıp fakat görmeyen insanların arasında yaşamaktır.
'recai Demirsöz
''Kendin
ol'
'Buda'
'İnsanoğlu,hiçbir zaman kendisi olamadı'
'recai
demirsöz'
'Kendini
Tanı'
'Sokrates'
'Ne yazık ki insanoğlu,hiçbir zaman kendini tanıyamadı.'
'recai demirsöz'
Gönülden
gelen icralarda,kusur aranmaz...
'Yıldiray Çınar'
İyinin
değerini,iyiler bilir.
'recai demirsöz'
İnsanlar
vardır,ömürleri boyunca fırtınaya karşı yürürler.
'recai demirsöz'
Yeryüzünde
bir gün öleceğini bilen tek canlıdır,insan...
'recai demirsöz'
İnsan
yaşamında en zor şey;kafatasının içi boş olanların arasında yaşamaktır.
'recai demirsöz'HIRSIN TEMELİ ÇÜRÜKTÜR.
Ve
bir ben olarak yaşamadım bu yeryüzün de, insanı,insanlığı düşündüm,ama insan
olan insanlığı...Bir de doğayı...
'recai demirsöz'Herkes eşit bir
Para,herkesi
eşit kılmaz...
'recai demirsöz'
Ölüm herkesi eşit kılar...
'Romalı filozof 'Senaca'
BABAM
EMÜSTO
değerli
dostlarım ilginiz için çok sağolun.benim babam'da mahalli sanatçı ve iyi bir
tarih bilgisine sahipti.cumhuriyetten önce 'köy mektebini' bitirmiş.öğretmeni,babamın
okumasunı istesede,o yıllarda sponsor bulmadığı ve ailesinin yoksulluğu
yüzünden,okuyamamış.aynı şeyleri ben de yaşadım.1971-72 yıllarında istanbul,küçükyalı
ortaokulu sürvenim bir yılda bitti.halamların yanında okuyordum,bir yıl sonra
başının çaresine bak dediler.bu bile benim için çok şeydi.sınıf
öğrtemenim,şimdi hayattamıdır bilimiyorum,'nusret çifter'in beni bir abla gibi
himayesine alması ve bana ihtiyacım olan araç gereçleri temin etmesi,benim için
çok şeydi.babamdan iki üç yaş büyük
arkadaşları,istanbul,çemberlitaş'ta,fırıcılık yapan bir işveren
tarafından,kastamonu öğeretmen okulunda okutulmuş ve bu dört genç aynı
zamanda,şair ve yazar 'rıfat ılgaz'ın sınıf arkadaşlarıdır.babam daha sonra
aynen benim gibi istanbul'a gurbete gitmiş ve burda,aşık veysel ve erzincan'lı
şerifle tanışmış.yıl 1930, babamın yaşadığı köyde yaşadığı sürede sadece bir
iki arkadaşı olmuş ve onlarda genç denilecek yaşata göçüp gitmiş,aynen benim
gibi yalnız zaman insanıydı.iki abisi 1914'de seferberlikte askerliklerini
bitirdikleri halde,tekarar askere çağırmışlar ve 1918 yılında her iki
kardeşinde,şehit künyeleri gelmiş köye ve babam olsaydı siz şu satırları
okumamış olacaktınız.kaldıki bu ülkede her insanın bir öyküsü vardır.bu böyle
biline...
GÜZEL KÖYÜMÜZ
bazı arkadaşlar,hangi köyde yaşıyorsun diye
soruyorlar...safranbolu,ılbarıt...fakat bu mitolojik isim,1965 senesinde
'üçbölük' olarak değiştirildi.neymiş efendim gayrimüslim ismiymiş.köy,geçmiş
itibarıyla,mekedonya üzerinden gelen 'paflagonya' 'erken bizans' 'rum' ve daha
sonra 18 yüzyıl itibarıyla buraya gelen türklere ev sahipliği yapmış.kuruluş
şekli, fethiye'deki 'kaya köyünü' anımsatıyor.sadece önünde deniz yok.sabah
güneşin doğuşundan ve akşam güneşin batışına kadar gün ışığını alabiliyor. ben
burada kış aylarında tek başıma yaşayan 'otodidakt' fransızca tanımla ile
'özğerenimli' bir sanat emekçisiyim. 38 .yılıdır sanat yapmaya çalışıyorum.aynı
zamanda köyde bulunan atıl bir ilkokulu, bir avuç dostla ve kendi
imkanlarımla,'etnoğrafya müze' ve sanat-evine dönüştürdüm.şu anda 21.ci yaşına
girdi.'modren istanbul' 'sakıp sabancı müzesi' 'pera müzesi' hatta
safranbolu'ya açılan müze benden yeni.
GÜZEL
SÖZLER
İnsanı,doğa
koşulları,hayat şartları ve birde seni sen olarak görmeyenler yıpratır.
'recai demirsöz'
Salt
bir düşünce,kendi doğrularını yaratmak zorundadır. 'recai demirsöz'
Parasal
güç ve eşyanın tabiatı toplumları şımartır. Akıl,mantık ve aydınlanma her topluma
zor nasip olur.Yeryüzünde çekilen acılar bu yüzdendir.
'recai
demirsöz'
Cumhuriyet
lüks yüzünden,monarşiler fakirlik yüzünden yıkılır.
'Montesquıen'
Şeyh
Galip,Nefi İçin Şöyle der...Sen ki bu çorak vadide akıp gittin...
Doğruları,hayata
geçirmek o kadar da kolay değildir.
'recai demirsöz'
Yaşam
denilen şey,aslında her zaman tek başınadır.
'recai demirsöz'
Kimi
insanları,bilgi değil para ve eşyanın tabiatı konuşturur.
'recai demirsöz'
Yeryüzü
insanlığının iki ortak özelliği vardır; acı ve ölüm...
'recai demirsöz'ul
Gerçeğin
düşmanı,abartılardır.
'recai DEMİRSÖZ
Hayatın
içinde acılar olmasaydı,insanlar gerçek yaşamı anlayamazdı.
'recai demirsöz'
Yoksulluk
elimdeki tek şeyi aldı...Umudumu...
'recai demirsöz'
Her yüzüne
güleni dost sanma,dostluk yapı taşları gibi güzel döşenmezse yıkılır gider.
'recai demirsöz'
İnsanoğlu,ardında tortu bırakan bir canlı olmamalıdır.çünkü tortu hiçbir
işe yaramaz.
'recai demirsöz'
'Dostluk,bir ağaç gibi hür büyür ve dal salar dört bir
yana... '
recai demirsöz'
Kimi yalnızlıklar da yalnızdır.
'recai demirsöz'
Zaman acımasızdır.
'recai demirsöz'
Yaşam zordur.Kolay gibi görenler zaten yaşamıyordur. 'recai demirsöz'
Kör karanlıklar sizi yıldırmasın.Mutlaka bir yerden şimşek çakacaktır.
'recai demirsöz'
Üzülmeyin,gerçek dostluklar sizi yüz üstü bırakmaz.
'recai demirsöz'
Para...Her Şeyi Yok Eden Bir güçtür ve Yeryüzünün Her Yerinde Görevini
Yapmaktadır.
recai Demirsöz
Etrafınızda ki kalabalığa fazla inanmayın.Çünkü onların çoğu gölgedir.
recai Demirsöz
Yaşam,karanlıktan aydınlığa doğru yürüyebilmektir.
recai demirsöz
Her karanlığın bir ışığı vardır,ama o ışığın aydınlığa dönüşebilmesi zaman
alır.
recai Demirsöz
insanoğlu, kendi yarattığı karanlığın içersinde debeleniyor.
recai Demirsöz
Yaşama kendi pencerinizden bakın.
recai Demirsöz
Gerçek sanatçılar,doğdukları yerde istenmeyen kişilerdir.bu kural
yeryüzünün her yerinde aynıdır.
'recai demirsöz.
'Sevgi bilgiden doğar'desede Lenorda da Vinci 'Kimi insan
vardır,yüreğindeki sevgiyi hiç kullanamadan yitip gider.
recai DemirsöZ
BİR ZAMANLAR...
Bir zamanlar, Hacılarobası Köyünden Özkan, ailesinin İstanbul'da
kolonyacılık yaptığını ve gurbetten köye gelen, Safranbolu'ların Tahtakele
merkezli, kolonyacılardan hediye kolonya aldıklarını...Yine Hacılarobası
Köyünden, Safranbolu'lu Seher isimi ile 'Seher Pınar' ın 1930 lu yıllarda, taş
plak yaptığını bilen var mı? İyi hafta sonları...
KÖYÜMÜZÜN KURULUŞU
Bilindiği gibi,köyümüz Ilbarıt kuruluş itibarıyla, esamiler okunurken,
'Hacıoğlu' tümceleri sık sık geçer. Örneğin Hacıalioğulları,
Hacıömeroğulları,Hacıhamzaoğulları ve Hacışabanoğulları gibi...
İlkönce buna bir açıklık getirmek gerekiyor. Burada ki 'Hacı' tümcesi
'Hace' den türemiştir ki, o yıllarda 3500 km. 4000 km.mesafeye hacca gitmek o
kadar kolay olmadığı gibi, gidenlerin bir daha geri dönebilmesi zor olduğu
biliniyor. Yine o yıllarda Yemen'de askerlik edenler,Yemene deniz yolu ile
ulaştırılmıştır. Dolasıyla geçmiş tarihi irdelersek, yine Akdeniz kenarında ki
ülkeler,sırasıyla Mısır, Libya,Tunus ta ki Cebelitarık'a kadar ki ülkeler,yine
deniz yoluyla,Osmanlı topraklarına katılmıştır.
'Hace' yi kısaca tanımlarsak; Hace kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir.
Nimazulmülk Büyük Selçuklu Devletinin en büyük devlet adamı ve devletin mimarı
olarak bilinir. Hace kelimesinin anlamı ise; Müderris hoca efendi manasında
ilim sahibi kimselere verilen Farsça bir ünvandır.' Örneğin üç hacı tarafından
kurulduğu rivayet edilen ve 1831 kayıtlarında henüz bölgeye gelmemiş olan,
Hacılarobası'da 'Hace' kelimesinden türemiştir. Hatta aynen Ilbarıt Köyünde
olduğu gibi, Hacılarobası Köyünede ilk yaptırılan, yer Köy odası ve Köy
Mektebidir.
Burada geçmişe dair bilgileri bulmak o kadar kolay değil, fakat zamanı
zorladığında, karşına geçmişe dair olasılıklar mutlaka çıkıyor. İkinci mesele
ülkeler üzerine kurgulanmış tarih kitapları ise reel bir tarih olarak
yazılmamıştır. Kaldı ki Osmanılının sürekli çıkışını okumuşuzdur, tarih
kitaplarında... Oysa bir merdivenin çıkışı kadar birde inişi vardır. İnişler
asla yazılmamıştır. Osmanlı,Selcuklu Devletinden doğmuş ve Anadolu beyliklerini
bir bir yutarak, ağır vergilere maruz bırakmıştır. Bu da madalyonun öbür
yüzüdür. Örneğin köyümüz halkından olup, sırf askerlikte nesilleri tükenen,
Hacıhamzaoğulları ve Hacışabanoğullarıdır. Giden erkekler bir daha geri
dönememiştir.
KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...
bundan yaklaşik iki asir öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayimi
yapilmiş.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanli imparatorluğunun en acimasiz
padişahlarindandir.yeniçeri ocağini kapatip (asakir-i mansüre)adi alitinda bir
ordu kurup,askerlik yaşini 16 ya indiriyor.
iki asir öncesi,ilbarit köyü,merkez ilbarit,bağlica ve karaşar dahil 49
hane olup,daha sonra babam sati demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yilina
kadar tutulmuş köy kayit defterindeki incelemelerime göre,iki asir
öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (nakioğlu) (hacışabanoğlu) ve
(hoşafçıoğlu) ya devşirmeye uğramiş yada,söyünmüştür.
yine iki asir öncesi,bağlicada (hacıhasanoğlu-civişgil) karaşar'da
(akmustafaoğlu-gıdavagil) (akmustafaoğlu_kistirliçavuşgil) yok
merkez ilbarit köyünde (mollabekiroğlu-karakaşgil,değirmencigil ve
dabazgil), döndügil (tankıroğlu-iki sülale) , (kütükçüoğlu- hatıpgil ve
hüsükgil) (ibrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (karadelioğlu-aşağımeyremgil) gibi
sülaler yok.
yine o yillarda, nüfus sayamandi kadinlari yok saydiklarindan dolayi,ev
kadinlari ve kizlari kayit altina almamişlar.
örneğin (akkuşgil,kuruhaliloğlu,baba halil ve oğul abdullah ve birde anneyi
sayarsak,üç kişiler,daha sonra abdullah'ın mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü
esami,mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
iki asir öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazinda 180 buna kadin ve kiz
çocuklarini eklersek 300 yakin.geriye dönüp baktiğimizda ise,ilbarit köyü eski
bir yerleşim yeri olmasina rağmen türklerin buraya gelişi 17 asirin ortalari ve
sonlari olabilir.çünkü bizim sülale (musluoğuları,üç kardeşten ibaret,ahmet
1751 doğumlu,ahmet'ten,feyzullah ve hüseyin oluyor.feyzullah'tan
-emistogil,hüseyin'den,kuruhüseyingil) musluoğlu,mehmet bin hasan, 1791
doğumlu,oğlu mustafa 1806,doğumlu (zorluhüseyingil ve gödegil) ve
musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. o söyünmüş evin
yerine,gödegilden,hasan yıldırım ev yapmıştır.
BALCIOĞLU MEHMET CEMIL EFENDI...
ilbarit köyünün ilk resmi öğretmeni olan,balcioğlu mehmet cemil efendi...
doğum yeri hasan ve ülfet'ten olma,rumi 1281 miladi 1865 bulgaristan
-filibe....
eşi emine hanim,mustafa ve zehra'dan olma rumi 1291 bursa...
kizi behice ,mehmet cemil ve emine'den olma,rumi 1310 miladi 1894...
eşinin teyzesi nefise hanim,baba seyitali anne bilinmiyor.rumi 1262
miladi...1846 bursa...
okur yazar sipyan (çocuk) muallimi olan mehmet cemil efendi.hüdevandigar
(bursa'nin eski ismi) vilayeti nüfus idaresinden aldiği 4.mart.1313
(1897)tarihinde aldiği teskere osmaniye mucibince (icab)ca ilbarit köyü yabanci
defterine kayit edilmiştir.
mehmet cemil efendi ayrica bati eğtimi aldiği için,o yillarin yaygin dili
olan fransizcayi bilmektedir.1900'lerin başlari ve ortalarin da ilbarit köyüne
gelen mehmet cemil efendi,hüseyin efendi,hüseyin avni aksoy,hasan efendi,hasan
fehmi erden ve ata efendi,mehmet ada doğan,gibi öğrencilerini ileri derecede
eğitirek o yillarin öğretmen ve kadilarin (hakim)lerin yetiştiği medrese
eğitime göndererek,eğitimci olmalarini sağlamiştir.
ayrica mehmet cemil efendi,kiz çocuklarinda okutmuştur.
kaynakça...sati demirsöz (1910-2009) recai demirsöz (1956.....)cevirisi....
KÖYÜMÜZDE EĞİTİM ÖĞRETİM
Ilbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.Cami öncesi 'Köy-Odası' ve
'Köy-Mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, Köy-odası ve Mektebinin
ne zaman yapıldığı bilimemektedir.
Aynısı Hacılarobası köyündede vardı, Hacılarobası Köyündeki yıkılıp yerine
yenisi yapıldı.Bizdeki ise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen
yanıp yenisi yapıldı.
Köy Mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler
verilirken,Mehmet Cemil Efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye
girdiği biliniyor.Hatta burdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli
medreselerde eğitim görmüşlerdir.Fıs Fıs Hafız (Mehmet Mutlu) gibi...
Cumhuriyet önceside Köy Mektebinde eğitime devam edilmiş.O yılları babam
Satı Demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve
Hacılarobası köyünde olduğu için,Ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker
mektubu yazdırmaya gelinirdi.Hocamızda,Kuzyaka'dan Telli lakaplı ve Abdülkadir
Özer'in babası Mehmet Özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere
görev verirdi.
Köy Mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk
öğeretmen olanlar,Hüseyin Avni Aksoy,Mehmet Ata Doğan ve Hasan Tahsin
Erden'dir.Cumhuriyetin kurulması ile Mustafa Remzi sponsorluğunda, Kastamonu
Öğretmen okuluna gönderilen,Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya,İbrahim Ünal ve Mustafa
Algan'dır.
Köy Mektebi,Mehmet Ata Doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile
1931'den,Karamanbaşı Mevkiinde 1934 yılında yapılan 'Akbulak-İlkokulu' üç köyü
kapsayan okul olarak hizmete
açılmıştır.Sırasıyla,Ilbarıt,(Üçbölük)Hacılarobası,o yıllarda Geren Köyü
Hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,Hacılarobası esmase okunuyordu. ve
Sarıyan (Gündoğan)köyü....O yıllara ait okul kayıt defterleri,Köy Müzesinde
bulunmaktadır.Daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde
okullar açılmıştır.
KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ
20 küsur yıl öncesi,29.Ekim.1999 tarihinde,köyümüzde Safranbolu
Kaymakamlığınca,Kültür ve Sanat Merkezi kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara
rağmen,Kültür ve Sanat Merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can
Kıraç ve Eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını
kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.Doğal olarak
benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.Geçenlerde köyü ziyaret
eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta bunlara Karbük vekilleride dahil,hiçbir
fikir yürütmedi.İlerde burunanın konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar
burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bende
malesef yanıtını vermiştim.Kaldıki bir Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda
kolay değil...Her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine
girildikten sonra,sorular ard arda geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli
üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ede
BU GÜN...(KÖYÜMÜZDE YAŞAM)
Bu gün yeni bir güne daha merhaba dedik...Ilbarıt Köyünde...Geçmişle bu
günü irdelediğimde, zamanın biz insanları, bir değirmen misali nasıl öğüttüğünü
istesek de istemesek de fark edebiliyoruz. Yeni nesil bilmez, eskiden ırmak
kenarlarına kurulu su gücü ile işleyen değirmenleri, tahıl boşaltılır ve tek tek
değirmen taşının arasına giren buğday ve benzeri tahıl, bir süre sonra un olup
çıkar. Değirmen insanoğlunun buhardan da önce ilk buluşları arasındadır. İşte
zaman da öyle bir şey ve biz canlıları tüketiyor. Tabi ki bizleri hayatta tutan
ne varsa tüketiyor zaman...60 yıl öncesine gidersek,köyde herkese ait bir kaç
bağ vardı ve içinde yetişen bir yığın bu gün nesli tükenmiş yemişler...Ben
sadece üzümler üzerinde duracağım. Bundan 2500 yıl öncesi,Paflogonya'lılar
tarafından getirilen üzümler, Ilbarıt Köylüsünün 1960' lara kadar genel besin
kaynağı olmuştu. Sofralık üzümler,pazarda satılırken,diğerleri pekmez dahil bir
kaç çeşit kışlık yiyecek olarak tüketilirdi. Hatta evlere asılan üzümler,
bahara kadar bekletilir ve tüketilirdi.
Üzüm çeşitleri hakkında belgiyi, babam Satı Demirsöz'den almıştım ve
sırasıyla 1) Çavuş üzümü 2) Meşe üzümü 3) Kara üzüm 4)Karaparmak 5) Akparmak 6)
Tilki Kuyruğu 7)Müşkep 8) Razaki 9)Horozbacağı 10) Yapıncak 11) Danagöz 12 )
Öküzgözü (Bu üzüm Elezığ ilindede yetiştirilir ve dünyaca ünlü 'Buzbağ' şarabı
üretilir. 13) Koyungözü 14) Aküzüm 15) Yazüzümü 16) çekirdekli üzüm...
Yukarıda adları geçen üzümlerden geriye fazla bir şey kalmadı. Ilbarıt
Köyüne ait 'Çavuş Üzümü' şu anda, Değirmencigilin yıkılan evde var.
Şu anda köyümüz yaklaşık 6 aydan fazladır bir kuraklıkla karşı
karşıya...Hatta çevre köylerde her yıl ekilen ekinler bu yıl,kuraklık nedeniyle
ekilmedi. Bunun yanında insanları birde pandemi etikelemektedir. Yine çevre
köylerde koronavirüsten yaşamanı yitirenler var. Bildiğim kadarıyla...Geren
Köyünde üç kişi, Çerçen Köyünde bir kişi,Kadıbükü Köyünde bir kişi ve Çavuşlar
köyünde yine bir kişi,virüsten yaşamlarını yitirdiğini duydum. Pekiyi gelecek
düzelecek mi?İşte orası muamma...Herkesi saygı ile selamlıyorum.
KÖYDEN İSTANBUL'A GÖÇ
Şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta Ilbarıt gibi köylerin
insanları, bir şekilde İstanbul'a ulaştıkları gibi, İstanbul ötesine, yani
Balkanlara kadar gitmişler. İstanbul'da ekmeğini kazanırken, Balkanlarda
askerliklerini yapmışlar. O yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri
döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. Yine o
yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip
gitmiş. Örneğin Ilbarıt Köyünde, Hacışabanoğlu,iki
sülale...Nakioğlu...Dalkıranoğlu ve Hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...
İstanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin
Musluoğullarından, Emistogili ve Kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750
doğumludur;Ahmet, İstanbul'un Tophane Semtinde 'Çinili fırın' isimli fırının
işletmecesi olmuş. Yine bizim köye 1840 yıllarında gelen Gökmenoğullarından,
Mustafa'nın çocukları...İbrahim,Raşit ve Hasan, yine İstanbul, Tophane
semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. Kuruhaliloğullarından, torun
Abdullah (Zimbilli) İstanbul'un Çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. Ilbarıt
Köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı Konağı, İstanbul'dan gönderdiği para ile
kardeşi Halil'e yaptırmıştır. Daha sonra elden ayaktan düşünce,Çemberlitaş
fırınını,tezgahtarı, İyipgilden Mustafa Remzi Özlü'ye 1910 yılında satmıştır.
Ilbarıt Köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için
İstanbul'a gidişler devam etmiştir. O yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı
için,köyden 4 günlük yürüme ile Bartın ve Doğu Karadenizden gelen yük
vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere
İstanbul. Hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın
işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek
tek ideal olan şey...
1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile Ilbarıt köyünde
yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. Artık
köyden İstanbul'a göçler başlamış ve Okmeydanı sırtlarında ,Feriköy
sırtlarında, Ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. Elektriği suyu olmamasına
rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, Ilbarıt'lı için,
derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,İstanbul ,Balat,Fener ve Çarşamba
semtlerinde, Ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. İleride bakkaları
olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.
KÖY ŞEHİR
Şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta Ilbarıt gibi köylerin
insanları, bir şekilde İstanbul'a ulaştıkları gibi, İstanbul ötesine, yani
Balkanlara kadar gitmişler. İstanbul'da ekmeğini kazanırken, Balkanlarda
askerliklerini yapmışlar. O yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri
döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. Yine o
yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip
gitmiş. Örneğin Ilbarıt Köyünde, Hacışabanoğlu,iki
sülale...Nakioğlu...Dalkıranoğlu ve Hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...
İstanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin
Musluoğullarından, Emistogili ve Kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750
doğumludur;Ahmet, İstanbul'un Tophane Semtinde 'Çinili fırın' isimli fırının
işletmecesi olmuş. Yine bizim köye 1840 yıllarında gelen Gökmenoğullarından,
Mustafa'nın çocukları...İbrahim,Raşit ve Hasan, yine İstanbul, Tophane
semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. Kuruhaliloğullarından, torun
Abdullah (Zimbilli) İstanbul'un Çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. Ilbarıt
Köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı Konağı, İstanbul'dan gönderdiği para ile
kardeşi Halil'e yaptırmıştır. Daha sonra elden ayaktan düşünce,Çemberlitaş
fırınını,tezgahtarı, İyipgilden Mustafa Remzi Özlü'ye 1910 yılında satmıştır.
Ilbarıt Köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için
İstanbul'a gidişler devam etmiştir. O yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı
için,köyden 4 günlük yürüme ile Bartın ve Doğu Karadenizden gelen yük
vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere
İstanbul. Hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın
işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek
tek ideal olan şey...
1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile Ilbarıt köyünde
yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. Artık
köyden İstanbul'a göçler başlamış ve Okmeydanı sırtlarında ,Feriköy
sırtlarında, Ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. Elektriği suyu olmamasına
rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, Ilbarıt'lı için,
derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,İstanbul ,Balat,Fener ve Çarşamba
semtlerinde, Ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. İleride bakkaları
olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.
.(ILBARIT )ÜÇBÖLÜK KÖYÜ/SAFRANBOLU
Bilindiği gibi, köylerin kurulma aşaması ve birlikte olması,geçmiş
itibarıyla 'imece' toplu yaşama ve toplu zor işleri başarma üzerinedir.
Dolasıyla her şey ilkeldir. Kapitalizmin makineyi keşfetmesi ile insanların
yaşamları kolaylaşırken, ap ayrı bir güç çıktı ortaya...Bir yandan fabrikalar
vs.ler insan yaşamına geçince, köylerimizde makinelerle tanıştı. Örneğin bir
traktör birden çok canlının sürebileceği bir tarlayı bir kaç saatte sürerken,
neredeyse her evde bulunan öküz gibi emekçi hayvanlar artık kullanılamaz oldu.
Bir yandan da köylerden şehirlere göçlerde başlamış oldu ve bu göçe 1960
yıllardan sonra, Ilbarıt Köyüde maruz kaldı. Nedeni bağların kuruması ve
ekilenlerin astarı yüzünden pahalı olması...
EVLERIN KURULUŞU
Selami Alkan, hocam köydeki evlerin tarihini yazarmısın dediğinde düşündüm.
Çünkü çoğu evlere tarih yazılmamış. Geçmişten gelen çoğu ev yıkılmış, örneğin
bizim eski ev Kuruseyingilinen eskiden ortakmış, 1915 yılında bir kış günü
yıkılmış ve içinde insan varken, ama hiç kimsenin burnu dahi kanamamış. Kafama
göre bir tarih çıkarmaya çalıştım. Çünkü en büyük aile bireylerinden yola
çıkarak. Derler ya 'Söz uçar yazı kalır.' Köyümüz bilindiği gibi, 1831,Padişah
2.Mahmut döneminde yapılan nüfus sayımında, 49 hane ve bu hanelerden beş sülale
şu anda yok...Nedeni söyünmüş. Yukarı mahalleden itibaren, köyün günümüze
ulaşan yapılış tarihi...
1) Değirmencigil (Mollabekiroğulları) İlk ev 1865 yıklmış,2 ci ev 1870
yıkılmış 3 cü ev 1951 yıkılmış 4 cü ev 2018
2) Kuruseyingil 1892 yıkıldı.
3) Kuruseyingil 'Ömer Tuncay' 1963
4) Yamakgil 'Mustafa Gökmen' 1880
5) Yamakgil 'Raşit ve Hasan' 1878
6) Sarımuhtargil 1895
7) Emüstogil 1918
8) Gödegil 1845 yıkıldı
9) Gödegil 'Hasan Yıldırım' 1970
10) Karakaşgil 1895
11) Deliahmetgil 1885
12) Döndügil 1884
13) Faslıgil 1887 yıkıldı.
14) Aşağımeyremgil 1875
15) Yanıkgil 1953
16) Kapsuzgil 1935
17) Kapsuzgil 2 ci ev 1997
18) Huriye, Ayhan Karaman 1993
19) Gardeyigil 'Hafız Nuri ve Hasan Erden 1909
20) Yukarı Havaşgil 1959
21)Yusufgil 'Mehmet Özer' 1919
22) Osman Akdoğan 2009
23) Beşir Algan 1882
24) Yukarı Meyremgil 1897
25) Hamdi Sarı 2002
26) İhsan Sarı 2002
27) Güdükgil 1904
28) Güdükgil 2 ci ev 1935
29) Gardeyigil 'Ahmet Demiralp' 1943
30) Yusufgil 'Salih Kara' 1840 yıkıldı.
31) Yusufgil 'Mehmet ata Doğan' 1895
32) Karabacakgil 1870
33) Acumukgil 1901
34 ) Kosbatargil 'Mehmet Tanık' 1955
35) Kosbatargil 'Ekrem Tanık' 1979
36) Hecelligil 1887
37) Softagil 1838
38) Elişgil 1896
39) İrabegil 1957
40) Zaimgil 1858
41) Aşağıkeleşgil 1870
42) Yukarıkeleşgil 1890
43) Deliseyingil 1947
44) Eminegil 1954
45) Pehlivangil 1894
46) İpiçürükgil 1896
47) Hürükızgil 1870
48) Yukarıçavuşgil 1954
49) İyipgil 1860
50) İyipgil 'Karanuk' 1956
51) İyipgil 'M.Ali Efendi' 1923
52) İmam Lojmanı eski 1895
53) Kirazgil 1862
54) Hatıpgil 1900
55) Ayrancıgil 1855
56) Kahvecigil 1901
57) Dokzangil eski ev 1860
58) Aligülügil 1875
59) Aligülügil 'İsmail öz' 2017
60) İbrahim Özcan 2016
61) Hüsükgil 1980 yeni ev...
62) Şıkkıdıgil 1895
63) Akkuşgil 'M.ali Eriş' 1968
64) Akkuşgil 'Osman eriş' 1968
65) Aşağı Havaşgil 1879
66) Osmançavuşgil 1894
67) Fısfıshafızgil 1893
68) Çavuşgil 1875
69) Keleşgil 1868
70) Haşimgil 'alimollagil' 1873 yıkıldı.
71) Haşimgil 'Rıfat Özcan' 1953 yandı.
72) Hatıpgil 'Perihan Tangül' 2019
73) Sarımuhtargil 'Bilgin Yıldırım' 2019
74) Kuruseyingil 'Ramazan Tuncay' 2017
75) Gödegil 'Ahmet,Ercan Yıldırım 2010
BAĞLICA MAHALLESİ;
76) Okumuşgil 1920
77) Kacoseyingil 1900
78) Cıdıkgil 1940
79) Okumuşgil 'Saim Kara' 1980
80) Cemal Oğuz 1982 yeni ev...
81) Cemükgil 1922
82) Tulumagil 1912 eski ev
83) Tulumagil 1958 yeni ev
84) Kostakgil 1910
85) Ramazan Oğuz 1935
86) Civişgil 1908
KARAŞAR MAHALLESİ...
87) Alibeygil 1879
88) Berbergil 1890
89) Topalahmetgil 1908
90) Gıdavagil 1887
91) Kistirliçavuşgil 1886 yıkıldı.
92) İbrahimçavuşgil 1914
93) Karabekirgil 1894 yandı.
94) Alibeygil 'Ali Karatekin' 1993
95) Berbergil 'Mustafa Kara' 1977
KÖY ODASI YANAN ODA 1835 YENİSİ 2009 YILINDA YAPILMIŞTIR.KÖY CAMİSİ 1870
YILINDA YAPILMIŞTIR.
'ÜÇBÖLÜK KÖYÜ 'KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ,YAPILIŞ TARİHİ (1981,KÜLTÜR
MERKEZİNE DÖNÜŞ TARİHİ...29.EKİM.1999...'
Kısaca tüm Ilbarıt Köyünü Mahalleri ile birlikte özetlemeye çalıştım.
Umarız ki köyümüz geleceğe ışık tutmaya devam eder.
RESSAM RECAİ DEMİRS
YAMAK GILIN EVI
Ev 1831
kayıtlarında yer almayan,Yamakgil olarak bilinen,Raşit ve Hasan,a aittir.Raşit
tarafı söyünmüş olup,Karakaşgilden,Mehmet Avcı,ya,evin damadı,Mehmet Ali Özlü
tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,Mehmet Cemil Efendi,Raşit
tarafında ikamet etmiştir.Raşit'in aynı zamanda,Bağlıca mah.de Kostak ve Kofur
Hasangil olarak bilinen ailde bir kızı vardır ve Yunus Oğuz'un annesidir.Aynı
zamanda Raşit,Karaşar Mah.den İbram Cavuş olarak bilinen İbrahim Kara'nın
bacanağıdır.Birde bunların büyük abileri vardır İbrahim,Yamak Mustafa'nın 1894
babasıdır ve üç kardeş,İbrahim,Raşit ve Hasan,uzun süre İstanbul,Tophane
semtinde ciğerci dükkanı işletmişlerdir.
MERHABA YERYÜZÜ...EVLERİMİZ
sizlere uzunca süredir,yaşadiğim ve doğup büyüdüğüm köyümden yaziyorum.doğup
büyüdüğüm köy,1927 yilinda zonguldak il oluncaya kadar,kastamonu'ya
bağli,safranbolu'nun ilbarit köyü ve 1965 yilinda nedense ismi değiştirildi
(üçbölük) adini taktilar,fakat köy halki ki halen eski ismini
kullanmaktadir.kars ilinin,digor ilçesinde ve karaman ilinin,ermenek ilçesinde
de (üçbölük) adinda birer köy var,gariptir ki onlarin ismi de sonradan
değiştirilmiş.şu anda safranbolu,1937 yilinda buraya demir çelik işletmeleri
temeli atilinca,ilkönce belde ve daha sonra ilçe ve şimdi ise 1995 yilindan
beri il olan ve 13 hanelik köy,karabük'e bağlidir.
yaşamakta olduğum ilbarit köyü,paflagonya,erken bizans ve rum,17 yüzyilin
sonlarinda buraya yerleşenler tarafindan kurulmuş bir köydür.köyün okuma yazma
orani yüksektir ve camiden önce köyde köy odasi ve üst kati köy mektebi olarak
hizmet vermiştir.1900 yillarinda aslen bulgaristan,filibe doğumlu olan 1865
doğumlu mehmet cemil efendi,köydeki 4 genci okutarak öğretmen olmasini
sağlamiştir.fakat 1914 yilinda birinci dünya savaşi patlak vermesi ile köyde ki
eli silah tutan tüm gençler askere alinmiş ve daha önce askerliğini yapanlarda
askere çağrilmiş ve iki amcam da bu şekilde askere tekrar alinarak şehit
düşmüşlerdir.askere alinan sözünü ettiğim dört öğretmen,biri ingilizlere esir
düşmüş,bir diğer ikisi çanakkale savaşina katilmiş,biri burada şehit
düşerken,bir diğeri o yillarda albay rütbesinde olan,atatürk'ün emir
subayliğini yapmiştir.bir diğeri ise anadolu'nun çeşitli yerlerinde subay
olarak görev yapmiştir.cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk tekrar öğretmen
olarak görevlendirmiştir.
yaşadiğim köy,aslen kastamonu-cide'li olan,mizah,roman yazari ve ayni
zamanda şair olan rifat ilgaz'in sinif arkadaşi (öküz ahmet) daha sonra
'hababam sinifi' adli romanda (inek şaban) olarak bilinen,ahmet demiralp'in köyüdür.
bilindiği gibi bu tipleme,kemal sunal'i ünlendirmiştir. kemal sunal yaşama veda
ettiğinde,gerçeği halen hayattaydi ve o yillarin 'radikal gaztesinden' iki
bayan gazeteci tarafimdan bilgi almişlardi.
ilbarit köyü eski evleri ve konumu nedeni ile,kiş aylarinda fazla insan
yaşamasa da,büyük bir doğal alana sahiptir.geçmiş ananeleri yaşanmasa da ,yaz
aylarin da az çok bir canlilik vardir.burada ,tarafim tarafinda 21 yildi ayakta
tutmaya çaliştiğim 'kültür ve sanat merkezi' köye gelenlere bilgi ve hizmet vermektedir.onun
için kültü ve sanat adina,yazimin başliğini 'merhaba yeryüzü' diye attim ve
buraya,avusturalya,kanada,şili,almanya,fransa,ispanya,danimarka,çekaslovakya,japanyo,kore
ve adini unuttuğum bir çok ülkeden insanlar geldi...merhaba sanat diyorum...sanatsiz
bir yeryüzü,kendi karanliğini yaratmiş bir yeryüzüdür.
Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu
biliyor muydunuz?
INEK ŞABAN
Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece
Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.
Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için
Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne
zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli
öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü)
Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda
Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl
elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız
dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın
da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu'
da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım
ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi
değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece
öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin
kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba
gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm
geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner
bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini
boyardı...”
k.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...
Hababam
Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor
muydunuz?
Rıfat Ilgaz
röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz
Ahmet” adı ile tanındığını söyler.
Muhabir de sırf
'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider
ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını
isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet
Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli
öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir
köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında
Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin
öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve
yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu
şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl
önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri
andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti.
Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt
çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra
yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı
vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen
dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da
gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki
karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”
Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...
kayda geçsin diye yazıyorum. Roman/ filmdeki Güdük Necmi karakteri de aynı
köylü- ve aynı sınıfın öğrencisi olan rahmetli Şükrü Kaya'dır. Tulum Hayri de
ayn ı sınıfın öğrencisi, aslen Kastamonulu olup Safranbolu'da görewv yapan ve
erken yaşta rahmetli olan Fehmi GÜNDÜZ beydir.
Grubumuzda olmayanlar için Yılmaz Gülce Beyefendinin grubumuzdaki değerli
bilgi paylaşımı "Batıkaradeniz Ekspres Gazetesinin o zamanki yöneticisi
olarak Rıfat Ilgazın imza gününü düzenlemiştik.Rıfat Ilgazla sohbet ederken ona
sormuştum.-Üstad sizin ögretmen okulu mezunu oldugunuzu duydum.Gölköy Köy Enstitüsünden
mi mezunsunuz?demiştim.O da -Hayır,ben Kastamonu Muallim Mektebinden
mezunum,demisti.Safranbolulu arkadaşlarınız var mıydı? diye sordum.Bizim
hababam sınıfının çogu Safranbolulu idi diye yanıtladı.Mesela İnek Şaban Ahmet
Demiralp di dedi.Tulum Hayri Fehmi Erdem di dedi.Şükrü Kaya,Mustafa Algan diger
Safranbolulardı dedi.Ben Fehmi Erdem benim ögretmenimdi.Şimdi rahmetli
oldu.Digerleri sag dedim.
Sag olan arkadaşlarını arayarak Kavaklar Kahvesine gelmelerini,bir okul
arkaşlarıyla buluşacaklarını söyledim.
Batıkaradeniz Ekspres Gazetesi olarak ayda bir Ekin sanat
dergisi,onbeşgünde bir Size diye bir çocuk dergisi ilavesi veriyorduk.Gazetenin
tirajı ise bin civarındaydı.Anadolu basınında bu olay yankı yaratmıştı.Tanju
Cılızoglu isimli Hürriyet gazetesi yazarıda Rıfat Ilgazla birlikte gelmiş ve
bizi incelemekteydi.Hababam sınıfının Kavaklar toplantısına o da
katıldı.Kastamonu Muallim Mektebi mezunları biraraya geldiler,hasret
giderdiler,Cemal aganın "merhabası yanında"çayını içtiler.
Gazetenin sahibi Osman Natırogluna,Rıfat Ilgaza,yazarlarımız Yavuz İnce,
Mustafa Yanık,Remzi Tüfekçi,Mazhar Çiçek ve İbrahim Yıldız a Allahtan rahmet
dilerim.Tahsin Şentürk ve Bora Beniç'e esenli ve uzun ömür dilerim."
BAĞLICA MAHALLESİ...
bağlica
mah.si ilbarit köyünün 4 km.batisinda olup,aynen ilbarit köyü gibi eski bir
iskan yeridir.anadoluda süregelen kargaşalar sonucu,17 cü yillarin sonlarina
doğru,bağlica mah.sine yerleşen,anadolunun çeşitli yerlerinden gelenler,burayi
mesken tutmuştur. bağlica mah.si geçmiş itibari ile yaklaşik 13 haneye yakin
olup,diğer yerler gibi göç almiştir.son zamanlarda bağlica'ya da dönüş
başlamiştir.elimizin altinda yazili belge olmadiği için,kimin nereden ve
nasil,niçin geldiği bilinmiyor.
bağlica
mah.sinde geçmiş aile dağilimi ise şu şekilde dir.
1)hacıhamzaoğlu,
hamza bin hasan 1771 doğumlu,olup ilbarıt köyünde, karamuhtargil olarak
bilinen, hacıhamzaoğlu, hasan bin hamza olarak geçmektedir.yani bir kolu
ılbarıt'dadır.fakat bu ailede 8 yakın erkek olmasına karşın,aileye dışarıdan
damat alınsa da,zamanla yok olmuştur.
2)ortakçıoğlu,
ismail bin ismail -1781 doğumlu
ismail
oğlu mehmet-1828 doğumlu.
3)
ortakçıoğlu hasan bin osman- 1791 doğumlu
osman
oğlu bekir 1819 doğumlu
4)
ortakçıoğlu osman bin bekir 1750 doğumlu.
1)hasanoğlu
mehmet bin hasan- 1796 doğumlu
2)hasanoğlu
abdullah- 1816 doğumlu
3)
" " hasan - 1825 "
4)
" " mehmet- 1830 "
5)hasanoğlu,hasan
kardeşi mustafa -1813 doğumlu
6)hasanoğlu
mustafa bin hasan- 1821 doğumlu
1)karaibrahimoğlu
ali bin salih- 1781 doğumlu
2)
salih oğlu hüseyin- 1813 doğumlu...
kuruluş
itibariyle bağlica mah.si ilk yerleşim yeri olarak yukarida görüldüğü gibdir.
bundan bir kaç yil öncesi,beni malatya'dan arayan bir bey,aslen ilbaritli
olduğunu ve ailesi hakkinda fazla bilgisi olmadiğin söylemişti.kendisine
esmasinin bilip bilmediğini sorduğumda.1914 yilinda dedesinin köyden
ayrildiğini söylemişti.bilindiği gibi 1914 yili anadoluda seferberlik ilan
edildiği için eli silah tutan her erkek askere çağrilmiş olup,bunlarin çoğu
geri dönememiştir.örneğin iki amcam...fakat babam sati demirsöz'le 1908 yilinda
eski alfabeden günümüz türçesine çevirdiğimiz köy kayit defterinde babamin
çözemediği mollahasanoğlu ismail...ibrahim ve fatma'dan olma 1858 doğumlu ve
eşi mehmet ve fatma'dan olma 1842 doğumlu ve kizilcaören'li...belki bu aileden
brileri olabilir.
bağlıca
mah'si günümüzde aile ve lakap olarak şu şekilde anılmaktadır.
okumuşgil
2) kocaseyingil 3) cırtosmangil 4) cıdıkgil 5) hamzagil 6) hasangil 7)
kostakgil (gofurhasangil) 8) tulummıstangil. 9) cemükgil (ortakçıgil) 10)
civişgil...
KARAŞAR
MAH.
genelde karaşar mahallesi,karaşer olarak teleffuz ediliyor. asil ismi
karaşar, bu çağrişim, sincan uygur bölgesinde bir yerleşim yeridir.sincan
bilindeği gibi,moğolistan'da bir bölgenin adi...anadoluyu türk boylari akin
ettiğin de,bu bölgeden anadolu'ya gelen karaşarlilar,sivas,divriği,konya civari
ve ankara beypazari'i gibi yerleri mesken tutup,konya üzerinden,şu anda
karabük'ün merkez köylerinden olan karaşar'a yerleşmişlerdir. 18 yüzyil
başlarinda,yine bu köyden ayrilan,dört kardeş,ilbarit köyünün hemen
güneynde,daha önce poflagonya,erken bizans ve rum azinliğin yaşadiği yere
yerleşmişlerdir.
sözü edilen dör kardeş,esami olarak 'karamehmetoğullarını' temsil
etmekteir.
Hüseyin Bin Mustafa, 1791 doğumludur.
Oğlu Bekir 1823 doğumlu.
" Hüseyin 1829 "
Kardeşi Halil bin Mustafa 1825 doğumludur.
" İbrahim bin Mustafa 1781 "
Mustafa oğlu Ali 1813 doğumlu
" " Salih 1816 "
" " İsmail 1829 "
" " Osman 1830 "
Karamehmetoğlu Mustafa Bin Mehmet 1776 doğumlu
Oğlu Osman 1806 doğumlu
" Hüseyin 1827 doğumlu
Torunu Abdullah 1827 doğumlu
Kardeşi Hasan Bin Mehmet 1771 doğumlu
Mehmet oğlu Ali 1816 doğumlu
yukarida adi geçen 'bin' kelimesi oğlu olarak kullanilmaktadir.
karamehmetoğullarindan,bir kol daha sonra ilbarit köyü merkezden yer
alarak,'yusufgil' olarak anilmaktadir.karaşar mahallesindeki aileler,daha
sonralari,berber,karabekirgil,topalahmetgil (gocagözgil) ve alibeygil olarak
ayrilmişlardir. daha sonra karaşar mahallesine, 'akmustafaoğulları' bu aileden
ayrilan 'kistirliçavuşgil' eski çerkeş,ovacik ahmetler köyünden 'gidavagil'den
ayrılarak buraya yerleşmişlerdir.
KAYIPLARIMIZ
Zaman,bir su değirmeninin tahılı nasıl öğüttüğü gibi,biz insanlarıda
öğütmektedir.64 yıllık yaşantımda,yaklaşık 400 yakın köylüm bu dünyadan
göçmüş...Sadece anımsadıklarımdan söz ediyorum.Uzun süre elimdeki
olanaksızlıklardan dolayı, bir şeyler yazamıyorum.Fakat bir yıl içinde kayıp
ettiklerimizi yazmak isdedim. Kayıplarımız...
1)Osman Tanık (1933)
2) Fatma Yıldırım (1956)
3) Osman Kara (1926)
4) Ayşe Tangül (1941)
5)Salih Yaşar (1937)
6) Ruşen Aydın (1926)
7) Nuri Işık (1934)
8) Hanife Kara (1946)
9) Erdoğan Günal (1953)
10) Yakup Oğuz (1946)
11) Lütfiye Eriş (1940)
12) Mustafa Klıç (1931)
13) Ali Öz (1946)
14) Mustafa Gökmen (1956)
15) Hasan Esen (1932)
Hepsine rahmet diliyorum.
BİR SANAT-EVİ...
'SHAKEPEARE' ŞÖYLE DER; 'BÜYÜK BİR ATEŞ ELDE ETMEK İÇİN,İLKÖNCE KÜÇÜK BİR
SAMAN ÇÖPÜNÜ ATEŞLEMEK GEREKİR' SAFRANBOLU'NUN KIŞ AYLARINDA KUŞ UÇMAZ KERVAN
GEÇMEZ BİR KÖYÜNDE,29.EKİM.1999'DA İŞTE KÜÇÜK BİR SAMAN ÇÖPÜ ATEŞLENDİ.BİR AVUÇ
SANATSEVERLE,ATIL DURUMDAKİ KÖY İLKOKULUNDAN BİRİ İLKÖNCE RESTORE EDİLDİ,
SANAT-EVİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ OLARAK HAYATA GEÇİRİLDİ.MİTOLOJİK ADI ILBARIT
OLAN BU KÖY,YIKILAN EVLERİNE RAĞMEN,YÖRÜK KÖYÜNDEN SONRA,SAFRANBOLU'NUN EN
BAKIMLI KÖY KONUMUNDA...HER ŞEYDEN ÖNCE BİZ SANATÇILAR YALNIZ ZAMAN
İNSANLARIYIZ VE BUNDAN ASLA GOCUNMAYIZ.DAİMA KAPIMIZ DOSTLUĞA AÇIKTIR.BELKİ
BUNU ALGILAMAYANLAR OLABILİR,AMA BU YERYÜZÜNDE KURAL NE YAZIK Kİ BÖYLE
İŞLİYOR.1990 YILINDAN BU YANA MEDYA,TARAFIMI HABER YAPMAKTADIR.HER GELENİ GERİ
ÇEVİRMİYORUM.ÇÜNKÜ İSTANBUL'DAN ANKARA'DAN KALKIP GELİYORLAR . BENİ VE KÖYÜMÜ
HABER YAPIYORLAR VE BU HABERDEN EKMEK YİYİP ÇOLUĞUNA ÇOCUĞUNA UFAKTA OLSA BİR
RIZG VERİYORLAR.TEK İSTEDİĞİM İSE,BENİ BİR MALZEME OLARAK GÖRMESİNLER BİR İĞNE
UCU KADAR DA OLSA SAYGI GÖSTERSİNLER.ÇÜNKÜ SANAT ACILARLA YOĞRULAN BİR
UĞRAŞTIR.'GOMBRICH' 'SANATÇILAR VARDIR ÖMRÜ BOYUNCA KAN KUSMUŞLARDIR'DER
YÜZLERCE BASIMA ULAŞMIŞ,'SANATIN ÖYKÜSÜ' YAPTINDA...
ZAMAN
Bir su değirmeninin tahılı nasıl öğüttüğü gibi,biz insanlarıda
öğütmektedir.64 yıllık yaşantımda,yaklaşık 400 yakın köylüm bu dünyadan
göçmüş...Sadece anımsadıklarımdan söz ediyorum.Uzun süre elimdeki
olanaksızlıklardan dolayı, bir şeyler yazamıyorum.Fakat bir yıl içinde kayıp
ettiklerimizi yazmak isdedim. Kayıplarımız...
1)Osman Tanık (1933)
2) Fatma Yıldırım (1956)
3) Osman Kara (1926)
4) Ayşe Tangül (1941)
5)Salih Yaşar (1937)
6) Ruşen Aydın (1926)
7) Nuri Işık (1934)
8) Hanife Kara (1946)
9) Erdoğan Günal (1953)
10) Yakup Oğuz (1946)
11) Lütfiye Eriş (1940)
12) Mustafa Klıç (1931)
13) Ali Öz (1946)
14) Mustafa Gökmen (1956)
15) Hasan Esen (1932)
Hepsine rahmet diliyorum.
HALİL NACİ ÖZKAN
Aşağıda güneydoğuda hedefimiz olan Ilbarıt (765 m) 20 evden oluşuyordu.
Bazıları Hıristiyan amblemler kazılmış sayısız kaya mezarların bulunduğu bu yer
İmparatorluk döneminde bayağı varlıklı olmalıydı. Bunları IX. Bölümde yazacağım.
Ilbarıtlılar, başında fesi olmayan bir adam görünce bayağı şaşırdılar. Yukarı
yükselen sarımsı nümilit burada Pınarlıçay’ın altında bozuluyor fakat
kırılmıyordu. Okuldaki köy odası ve cami iyi yapılmıştı. Buradan Boyalıpazar’a
18 saat yolculuk yapmak gerekiyordu.
BİR ILBARIT KÖYÜ HİKAYESİ'
Eskiden,herkesin kapısının önünde bir otomobil veya birden çok otomobil
yoktu ve tarlada bahçede üretiyorduk.Ebevyneler ve biz çocuklar üstümüz başımız
iyi olmasada, az çok mutluyduk. 'bayramlar' geldiğinde 'golanga' yemekleri
verilirdi.Bir kaç gün merkez Ilbarıt köyünde ve en son gün Bağlıca ve Karaşar
Mah.lerinde...
Akıp giden zaman ki her şeyi silip süpürdü,geriye bırakın insanlığı en ufak
bir şey kalmadı.Geçmiş ananeler hepten unutuldu,teknolojinin insanları tuşa
getirmesi hiç tesadüf değildi.İnsanlar tüm özgürlüklerini teknolojide arar
oldular.Kısaca düğünlerimiz,köy odası sohbetleri,çocukluk olyunlarımız,bir bir
yitip giderken,kendi yalnızlığımızdan başka hiçbir alternatif kalmadı geriye...
'ILBARIT' KÖYÜ,
safranbolu'nun
doğusunda,safranbolu'ya 26 km.mesafede bir köy.fakat beş dakika yürüdün
mü,'ilbarit' köyünden,safranbolu'yu ve karabük'ün bir kismini görmen mümkün.köye
ilk yerleşen 'paflagonya'lilar,buraya birlikte getirdikleri asma
çubuklarini,yetiştirerek bölgedi bağciliğida başlatmişlar.1960'da baş gösteren
'filoksera'kök hastaliği bağciliğin sonunu getirmiş.insanlar başta
istanbul,büyük şehirlere göç etmişler.
doğal olarak ara sira geriye
dönenler evlerini restora ettirirek ayakta kalmasini sağlamişlar,evlerine
bakamayanlarin evleri bir bir yitip gitmiş.köy şu anda ormanin içinde
kalmiş,bir orman köyü...burada halen hayatta kalmayi başarmiş 29.ekim.1999 tarihinde
kurulu,küçük bir 'etnoğrafya müzesi' bu güne kadar ülkenin demiyorum,dünyanin
dört bir yanindan gelenleri ağirlamiş.şu anda,insanlar eskisi gibi fazla
gelemesede,virüs görevlileri geziyor.fakat böyle bir şey olacağini daha önceden
hissettiğim için,akip giden zamani algilayip olup bitenleri daha önceden
resmetmiştim.tabiiki bunlari insanlara anlatmak o kadar da kolay değil..!
yil 1934-1935,'akbulak ilkokulu' sinif defteri.yalniz
soyadi kanunu çiktiği halde,henüz öğrencilere yansimamiştir.sadece sinif öğretmeni,aslen
'hacilarobasi' köyünden olan, 'hüseyin hüsnü yilmaz' soyadini kullanimiş
olup,'karamanbaşi' mevkii, 'akbulak ilkokulu' 5 yillik olup,'ilbarit
köyü,hacilarobasi, hacilarobasi'nin o yillarda mahallesi olan geren
köyü,sariyan ve o yillarda çerkeş'e bağli ovacik köylerinden gelen öğrencilere
hizmet vermiştir.1934-35 yillarinda açilan 'akbulak ilkokulu' 1944-1945
yillarinda köylere kendi okullari yapilmasi ile yaklaşik 10 yil hizmet
vermiştir.aşağida aktarmaya çalişacağim öğrecilerden şimdi hayatta olanlarin
olduğunu sanmiyorum.her birine rahmet dilerken,kendimce soyadi olmadiği
için,öğrencilerin bazilari çözmeye çaliştim.bu öğrencilerin öğretmeni,yukarida
da aktardiğim gibi,hüseyin hüsnü yilmaz'dir.
1.
120.Mustafa oğlu, Ahmet,11 yaşında.
2.
124.Ali oğlu ,Hakkı,13 yaşında.
3.
126.İbrahim kızı,Hatıce Kara (Çetin)
12,yaşında.(Ilbarıt)
4.
129.Ahmet oğlu,Salim Ertuğrul,11 yaşında
(Hacılarobası)
5.
131.Mehmet kızı Şerife, 11 yaşında.
6.
138.Mehmet Ali oğlu,Hasan Sezgin (Hacılarobası) 9
yaşında.
7.
139.Mehmet kızı Nimet, (Hacılarobası) 10 yaşında.
8.
142.Cemal oğlu,Ahmet Turgut, (Hacılarobası)10 yaşında
9.
148.Hüseyin oğlu,Mehmet 10 yaşında.
10.
149.Halil oğlu,Osman Özkan (Hacılaroabısı) 10 yaşında.
11.
151.Mustafa kızı,Huriye (Ilbarıt) 13 yaşında
12.
169.Mustafa kızı,Fahriye eriş (Kara) (Ilbarıt) 14
yaşında
13.
170.Beşir kızı,Cemile Algan (Yıldırım)
(Ilbarıt)12,yaşında.
14.
171.Abdullah oğlu İzzet Mutlu, (Ilbarıt) 11 yaşında.
15.
172.Hasan kızı,Ayşe Sarı (Mutlu) (Ilbarıt) 11 yaşında.
16.
173.Ahmet oğlu Hasan Kaya,(Ilbarıt) 11 yaşında.
17.
174.Hasan oğlu Hüseyin Avcı (Ilbarıt)14 yaşında.
18.
175.Mustafa oğlu Süleyman, (Ilbarıt) 11 yaşında.
19.
176.Sadık oğlu Ahmet Satılmış (Ilbarıt) 9 yaşında.
20. 178.Ali oğlu,Mustafa Saygın (Ilbarıt) 9 yaşında.
21.
179.Osman oğlu Ruşen Aydın (Ilbarıt) 9 "
22.
180.Mehmet oğlu Hasan Ergin (Hacılarobası) 9"
23.
122.Cemal kızı Fatma, 14 Yaşında.
24.
130.Hüseyin kızı Hayriye,11"
25.
135.Sabri oğlu Necip Satılmış,(Hacılarobası) 12
yaşında
26.
136.Kamil oğlu Mehmet 10 "
27.
137.Nuri oğlu Hüseyin San (Hacılarobası-Sallar Mah.)
11 "
28. 140.Mehmet oğlu Abdullah, 9 "
29.
141.Hüseyin oğlu Bekir Dursun (Hacılarobası) 9"
30. 143.Cemal kızı Ayşe,11 "
31.
145.Salim oğlu Hüseyin Savaş (Hacılarobası-Sallar
Mah.) 9 "
32.
147. İlyas oğlu Mustafa Öğünç (Hacılarobası) 9 "
33.
152. Mehmet Oğlu Şevket, 9 "
34.
157.Mustafa oğlu Mehmet Esen (Ilbarıt) 8 "
35.
158.Mehmet oğlu Hüseyin 8 "
36.
159.Mehmet oğlu Hasan Yıldırım (Ilbarıt) 8 "
37.
181.Abdullah kızı Lütfiye (Ilbarıt-Karaşar Mah.) 12
"
38. 182.Mehmet oğlu Hasan, 9 "
39.
183.İbrahim kızı Şerife Tanık (Çelik) (Ilbarıt) 10
"
40. 184.Hüseyin oğlu, Osman Kara (Ilbarıt) 9 "
41.
185.İbrahim oğlu Rıfat Özcan (Ilbarıt) 9 "
42.
186.Mehmet kızı Hatıce Yıldırım (Satılmış) (Ilbarıt)8
"
43.
187.Hasan kızı Fatma Sarı (Ilbarıt) 9 "
44.
188.Sadık kızı Müşerref Satılmış 'Koç) (Ilbarıt) 8
"
45.
189.Hasan oğlu Hüseyin Özlü (Ilbarıt ) 8 "
46.
146. Hasan oğlu Halil 9 "
47.
156.Hasan oğlu Ahmet 9 "
48. 160.Hüseyin kızı Şerife (Alptekin) (Hacılarobası) 8 "
49.
161.Osman oğlu Ramazan 8 "
50.
162.Ali kızı Nazife 9 "
51.
163.Salim oğlu Hasan Savaş (Hacılarobası-Sallar Mah) 8
"
52.
164.Mehmet kızı Ayşe, 11 "
53.
165.Kazım oğlu Bahattin Akçaalan (Hacılarobası) 8
"
54.
166.Mustafa oğlu Cemal 8 "
55.
167.Ahmet kızı Şatiye 9 "
56.
194.Osman oğlu İhsan Akgül (Ilbarıt-Karaşar mah.) 9
"
57.
193.Mehmet kızı Hanife Mete (Ilbarıt) 8 "
58.
196.Hakkı oğlu Hasan Tankır (Ilbarıt) 9 "
59.
197.Mehmet kızı Şerife Özoğul (Hacılaroabsı) 9 "
60. 198.İsmail kızı Emine 8 "
61.
199.İsmail kızı Rahime Kalkan (Ilbarıt) (Tuncay) 9
"
62.
200. Beşir kızı Vasfiye Algan (Akdoğan) (Ilbarıt) 9
"
63.
201.Hakkı oğlu Rıza Özer (Geren Köyü) 9 "
64.
202.Osman oğlu Ekrem Akgül (Ilbarıt-Karaşar Mah.) 8
"
65.
203.Sadık Kızı Huriye Özay (Hacılarobası) 9 "
66.
204.Mustafa oğlu Mehmet 8 "
67.
205.İbrahim oğlu Ekrem Tanık (Ilbarıt) 8 "
68. Mustafa kızı Yeter Eriş (Ilbarıt) 11 "
69.
207.Mehmet oğlu Hikmet Özer (Ilbarıt) 8 "
70.
208.Mehmet oğlu Mustafa Günal (Ilbarıt) 7 "
71.
209.Kamil oğlu Mehmet 8 "
72.
210.Kazım oğlu Hakkı Uysal (Sarıyan) 8 "
73.
211.Ruşen kızı Ayşe 9 "
İster istemez aradan geçen 86 yıllık bir zaman
diliminde bir çoğunu belirleyemedim.Saygılarıml