(SND)
SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)
MÜRÜVET
AKSOY MUSTAFA AKSOY
Mürvet AKSOY...1926... 28.02.2014 Davutobası
köyü doğumlu,Alibey'in Hakkı'nin kızı...Orhan Büyükyıldız'ın halası...Eşi
Mustafa Kemal Aksoy...1928 doğumlu ...25.03.2015.. Hüseyin Avni Aksoy 'Hüseyin
Efendi' ve Hanife Aksoy'un oğlu.Saygıyla anıyorum
SARIKAMIŞ REKATININ YIL DÖNÜMÜ
Bu gün 'Sarkamış Harekatının' 110 yıl
dönümü ,köyümüzden Ömer ve Havva oğlu 1882 doğumlu...Mehmet 'Kuruseyingil' ve
Salih ve Hanife oğlu 1892 doğumlu Akif 'Döndügil' donarak şehit
olmuşlardır.Saygı ve rahmetle...Solda Mürvet ana...1926... 28.02.2014
Davutobası köyü doğumlu,Alibey'in Hakkı'nin kızı...Orhan Büyükyıldız'ın
halası...Eşi Mustafa Kemal Aksoy...1928 doğumlu ...25.03.2015.. Hüseyin Avni
Aksoy 'Hüseyin Efendi' ve Hanife Aksoy'un oğlu.Saygıyla anıyorum
BANDURMA
Her Kazın
sonu Bandurma.
Kış
aylarının yöresel bir yiyeceğidir BANDURMA.
kaz kümese
konur HODALA.yla iyice beslenir.
kaz kümesten
çıkarılır önüne bir oklava konur kaz bu oklavanın üstünden atlayamazsa tamam
beslenmiştir.
kaz kesilir
etinin pek lezzeti yoktur.
yağı çok
önemsenir yöremizde.yufka
ekmekler ince ince dürümlenir kesilir.eritilmiş kaz yağına
bandırlır.tepsiye dizilir servise hazırdıR
TAVUK VARSA GÜVENDEYİZ..
Tavukların
gezdiği yerlerde güvenle gezebilirsiniz. Köy evlerinde, çiftliklerde,
tarlalarda tavuklar geziyorsa siz de gezebilirsiniz, oralarda asayiş
berkemaldir. Çünkü onlar sizden önce bölgede bulunan taze protein kaynağı olan
kene, akrep, kırkayak, örümcek, küçük yılan gibi ne kadar zararlı ve ürkütücü
canlı varsa onları temizlemiştir. Kırsal piknik alanlarında, parklarda, bahçeli
evlerde ve tüm açık, ormanlık alanlarda tüm bu böceklere karşı doğal güvenlik
görevlisidir tavuklardır.
Son
zamanlarda artan zehirli kene gibi zararlıların en önemli nedenlerinden biri de
köylerde ve kırsal yerleşimlerde eskiden olduğu kadar tavuk
yetiştirilmemesidir. Artık köylerde yaşayanlar bile evde tavuk yetiştirmeyi
bırakıp marketlerden yumurta almaya başladı. Oysa ki bahçesi olan evlerde, köy
evlerinde yetiştireceğiniz tavuklar hem size doğal protein kaynağı hem de
zararlı börtü böcekten korunma sağlar. Böylece ilaçsız böcek mücadelesinin yanı
sıra sağlıklı gıdaya da ulaşmış olursunuz.
Tavuklar
meyve bahçelerine bırakıldığında da yüzeyde ve yüzeye yakın tüm böcek ve
kurtları temizler. Tavuk dışkısı da tarlalar için en nitelikli doğal
gübrelerden biridir.
Peki
evlerde, bahçelerde tavuk yetiştirilmesi kimlerin işine gelmez? En başta büyük
tavuk çiflikleri olan sermaye sahiplerinin. Çünkü onlar size kendi tavuklarını
satmak istiyorlar...
Sonra o
tavuk ve yumurtaları satan marketlerin. O zararlı böcekler için ilaç üreten
firmaların, endüstriyel tavuk yemi üreten fabrikaların...Bunlar, ekonomik
güçleri de yüksek olduğu için her türlü propaganda ve reklamı da yaparak hazır
tavuğu organik tavuğun önüne geçiriyorlar.
Alıntı
(SND) SAFRANBOLU
(ILBARIT KÖYÜ)
. RECAİ DEMİRSÖZ
31-01-1956 Yılında
Safranbolu ÜÇBÖLÜK (ILBARIT) Köyünde doğdum. İlkokulu köyümde bitirdim.Kendi
çabalarımla okumak istedim amma başaramadım.On beş yıl İstanbul’da çeşitli
fırınlarda çalıştım. Köyde çiftçilik yaptım.
1982 yılında resim
yapmaya başladım.Halen devam ediyorum. Kimseden resim eğitimi almadan kendi
kendimi yetiştirdim.
1983 yılında
Karabük’te ilk sergimi açtım.Bu sergim ulusal basında yer aldı.Resim
çalışmalarıma hız vererek çalışmaya başladım.
1984 yılında
Safranbolu’da sergi açtım.Sergilerim aralıklı olarak devam ediyor.
Büyük şehirlerde
sergi açabilmem için sponsora ihtiyacım var.Üçbölük Köyü Kültür Merkezinde
çalışmalarıma devam ediyorum.Kültür Merkezinin düzenini ve her gün açık
kalmasını sağlıyorum.İyi günler sizinle olsun. Ilbarıt Köyünden
sevgiler,saygılar
(SND)
SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)
SARI KAMIŞ
Bu gün 'Sarkamış Harekatının' 110 yıl dönümü
,köyümüzden Ömer ve Havva oğlu 1882 doğumlu...Mehmet 'Kuruseyingil' ve Salih ve
Hanife oğlu 1892 doğumlu Akif 'Döndügil' donarak şehit olmuşlardır.Saygı ve
rahmetle...
EVLRDE YYANIZDIR
Evlerde yalnızdır.1919'da Salih oğlu 1889 doğumlu,
Mehmet Özer tarafından,Safranbolu rum taş ustaları ve Safranbolu ahşap
ustalarına yaptırılmıştır.Ev torunlar tarafındsn korunmaktadır.
LAHİT
Karabük Üniversitesi,Arkoeleji bölümü hocası, Yaşar
hoca,Öğrencisi ile birlikte,Paflagonya Uygarlığına ait, lahit mezarı kayıt
altına alıyor.
SOĞANLI VADİ ARAŞTIRMA
Dün gerek köyümüz,Ilbarıt ve Soğanlıçay Vadisi,
kültürel değerleri ön plana çıkarmak ve bölge haritasını belirlemek
için,Karabük Üniversitesi hocaları, Karabük,Safranbolu ve Ovacık ilçesine bağlı
müdürlükler, çalışmalar yaptılar.Hatta 'Köpek Kayası' diğer adıyla 'Dikkaya'
mevkiinefe çıķılarak, gerek Araççayı Vadisi, gerekse Soğanlıçay Vadisi gözden
geçirildi.Doğal olarak bilgi aldıkları tek yerde,Karabük 5 ilçesinde tek olan
Kültür ve Sanat Merkezi oldu.
TARİH YAZMAK
Tarih yazmak zordur.Tarihçiler, tarih yazabilmek
için çoğunlukla mezarlıklardan faydalanır.Babaannemin şülalesini yazmak
için,babaannemin köyü,Hacılarobasına gittim ve aslen bizim köylü olan ve 7
çocuk annesi,Şerife 'Karaşerif' mezarına rastladım.Yalnız Ilbarıt,Ulbarıt
olarak yaxılmış.Doğumuna ve ölümüne dair herhanki bir ibare yok.Doğumu 1852,
yanılmıyordam ölümüde 1937.Belliki Hacılarobası köyünde, kızı 1891
doğumlu,kendisini tanırım,Tamam 'Kara Tamah' adlı kızının yanında vefat etmiş.
KÖYLERİ KAYIT ALTINA ALMAK
Safranbolu,
Turizm ve Kültür Vakfı, sponsorluğunda,Karabük Üniversitesi,Safranbolu,Türker
İnanoğlu,İletişim Fakültesi, işbirliği ile ileriye dönük, köyleri kayıt altına
alıp arşiv niteliğinde, salt kalıcılık ekseninde çalışma başlatmış olup, ilk
köy olarak da köyümüz ,Üçbölüķ köyü 'Ilbarıt' seçilmiştir. Ahmet Kaya ile
geçmişe dönük söyleşi, daha sonra Kültür ve Sanat Merkezinde bilgi olarak
sunulmuştur.Her ne kadar artık eski ananeler yaşanmasa ...
Bilindiği
gibi,başta su sorunu ve tarım gibi olguların hızla yok olması, köylerde yaşamı
zorlaştırmış olup.Başta köy evlerinin bakımı ve kaderine terk edilmeleri, köylerin
geleceği açısından iç açıcı değil. Devletin aldığı kimi projelerse hayata
geçmeden yitip gitmektedir.Kısaca benden sonrası yokturu yaşamaktayız.
SARIYAN KÖYÜ
Hemen fotoğrafa göre sağ yanımda, dedesi bizim
köyden olan, babaanne tarafından,Sarırıyan köyünden olan ve halen ,Sarıyanda
ikamet eden, Mehmet Alkan,eşi ve kızı ile Kültür ve Sanat Merkezini
gezdi.Dedesi hakkında bilgi aldı.Dedesi Selami Alkan hocanın,dedesinin kardeşi
olup,Selami Alkan'ında anne tarafından dedesidir.Ahmet oğlu Abdullah Alkan...doğum
Ilbarıt köyü 1891 ölüm 1935...Sarıyan köyü...
KARAŞARLİLAR
Karaşarlılar, 16 yüzyılda,Horasan'dan göçmüş bir
Türk boyudur. İpek Yolu güzergahı,izlenerek,Sivas, Divriği, Çerkeş,Karaşar
köyü,Karabük,Karaşar köyü,Beypazarı,Karaşar Nahiyesi ve Ilbarıt köyü,Karaşar
Mahallesi gibi, yerleşim yerleri mevcuttu
GÜNDOĞAN KÖYÜ
Komşu köy ,Sarıyan 'Gündoğan' köyünden, Ahmet
Ayyıldız, ceviz dokurken,bir kaza sonucu vefat etmiştir.Cenazasi bu gün öğle
namazına mütakip,Sarıyan köyünde defin edilecektir.Kendisi,Ilbarıt köyü,Faslıgilden
,Huriye Mete'nin torunu ve Ilbarıt köyü, Bağlıca mah'den Haşim Taşar'ın
damadıdır.Allah rahmet eylesin
DAVULCU KARA YILAN
Sene 1962 yılıydı.Kadıbükü köyünde,İstanbul Yeşilköy
köyde fırıncılık yapan,Hamdi Bilen'in Kardeşi Mehmet Bilen'in düğünü
vardı.Düğünü 'Kastamonu Karayılan Ekibi' yapıyordu.Babam ileride gözlemlerime
katkı olsun diye benide getirmişti.Karayılanı yakinen görmüştüm.Göğsünde
çeşitli ülkelerden kendisine verilen altın madalyalar vardı.
Türkiye'de
"davul oyunları" denildiğinde ilk akla gelen Davulcu Kastamonulu
Karayılan'dır.
Davulcu
Mahir Dağlıoğlu (Dağlı olarak da yazanlar vardır. Ancak nüfus kayıtlarındaki
soyadı budur.), Kastamonu merkez ilçe Kuzkaya bucağı Aşağıyuva köyünde 10 Mart
1909 tarihinde dünyaya geldi. Çiftçi Mehmet Efendi ile Hatice Hanım’ın oğludur.
Babası
Mehmet Efendi iyi kaval çalardı. Oğlunun davulcu olarak yetişmesinde önemli rol
oynadı. Çocukluğunda babası kaval çalarken o oynadı veya ritm tuttu. Küçük
Mahir, evlerinin bahçesinde gaz tenekelerine çubuklarla vurarak davul çalmaya
özendi. Düğünlerde gördüğü davulcuları dikkatle inceledi.
Halk Bilimci
Halil Oğultürk'e anlattığına göre; günün birinde, 15 yaşında iken, Kastamonu'da
panayırda gezerken, davul-zurna sesi duydu. Davul-zurna sesine doğru
yürüdüğünde dönemin ünlü davulcusu Duzsuz'u gördü. 60 yaşlarındaki Duzsuz hem
çalmakta hem de oynamaktaydı. Mahir, Duzsuz oyununu bitirince utana sıkıla
yanına yaklaştı. Çalmak için davulunu istedi. Duzsuz, 15 yaşındaki, henüz
çocukluktan kurtulmamış bu gence davulunu vermek istemedi. Mahir'in üzüldüğünü
gören zurnacısı Saraycık köyünden Mehmet Ağa, Duzsuz'la konuşup rızasını olarak
davulu Mahir'e verdi. Mahir, zurnacı Mehmet Ağa'nın çaldığı oyun havasıyla
başladı davulu çalıp oynamaya. Boşta Duzsuz olmak üzere seyredenler hayran
kaldılar. Oyununu bitiren Mahir, Duzsuz'un elini öperek davulunu teslim etti.
Duzsuz:
-
"Senin üstüne bu memlekette davul çalan yoktur!" dedi ve Mahir'i
alnından öptü.
İşte Mahir,
o tarihten (1924 olmalı) itibaren, 15 yaşında davulculuğa başladı. Kıvrak
hareketleri, bir yılana benzetildi. Esmer oluşu da dikkate alınarak halk
tarafında kendisine "Karayılan" lakabı verildi. Atatürk'ün 1925
yılında Kastamonu'ya geldiğinde karşılayıcı davulcular arasına o da alınmıştı.
Karayılan,
davulunu kendisi yapar ve taşırken çok dikkat ederdi. Davulunu kolay kolay yere
bırakmaz, ayakaltına koymazdı. Mutlaka yüksek bir yere asar, kılıfla taşırdı.
Gece yatmadan önce parmaklarıyla davulunun derisine dokunur; "Güzel, çok
güzel Haydi uyu aslanım?" deyip sonra yatardı.
İlk
zurnacısı Mümtaz Ardıç'tı. Onunla on yıl kadar çalıp oynadıktan sonra Zurnacı
Hasan Öztürk'ü yanına aldı. Öldüğü 03 Ekim 1964 tarihine kadar onunla çalıp
oynadı. Sepetçioğlu'nu diğer Kastamonu halk oyunlarını herkese sevdirdi.
Kastamonulu
davulcular, Karayılan'ın çok beğenilmesi üzerine, giyim kuşamından, oyun
figürlerine kadar onu taklit ettiler. Oğlu Yılmaz Dağlıoğlu başta olmak üzere
dört davulcu yetiştirdiği söylenir. Düğünlerde, bayramlarda çift davul olarak,
çıraklarıyla sanatını icra ettiğine şahit olduk. 500'den fazla düğünde baş
davulcu olarak çıkıp oynadığı yazılmıştır.
Karayılan,
halk oyunları ekipleriyle sık sık yurt dışı festivallere gönderildi. Ünü,
böylece sınırlarımızı aştı. İlk kez, Muzaffer Sarısözen'in başkanlığında.
1949-1950 yıllarında İtalya ve İspanya’da düzenlenen halk oyunları
yarışmalarına katıldı. 1949 yılında Venedik'te yapılan Halk Oyunları
Festivali'nde Erzurum Bar Ekibi ve Karayılan, 43 ekip arasında birinci oldu.
Halk oyunları uzmanı Halil Oğultürk, Turizm ve Tanıtım Bakanlığında görevli
iken onu sık sık yurt dışına gönderenlerden, götürenlerden biriydi. İngiltere,
Almanya, ABD, Fransa, Hollanda, italya, Ispanya, Kıbrıs, Tunus ve Yunanistan
seyahatlerinde ülkemizi başarıyla temsil ettiğini söylemiş, yazmıştır.
Karayılan'ın
ünü dolayısıyla Türkiye'de bazı davulcular da bu lakabı kullanmaya kalktılarsa
da itibar görmediler.
Ekim 1964
başında kalp krizi geçirip Kastamonu Develet Hastanesine kaldırıldığında Halk
Eğitimi Merkezi Müdürü Mahir Tellioğlu'na Erkek Sanat Okulunda okuyan oğlu
Yılmaz'ın öğretimini tamamlamasına yardım edilmesini ve davulcu olarak baba
mesleğini sürdürmesini vasiyet etti. Cenazesi, 3 Ekim 1964 günü davul zurna ile
çok kalabalık bir cemaatle kaldırıldı
KÜLTÜE
VE SANAT MERKEZİ
Bir süre
önce,bu sayfaya veda edeceğimi yazmıştım.Bilindiği gibi yaklaşık 25 senedir zor
şartlarda, Kültür ve Sanat Merkezi sorumlusuyum.
Şunu
belirtmekte yarar var.Boyle bir yer kurulması için hiçbir talepte de bulunmadım.Bu
kararı alan ,Safranbolu Kaymakamlığı ve vilayet...
Anayasanın
64 maddesi...'Devlet sanatçısına sahip çıkar,onu yüceltir ve destekler'
der.Belliki buradan yola çıkıldı.
Atil
durumdaki iki köy okulundan birinde tercih kılındı ve uzun bir çalışmadan
sonra,az çok elden geçirilerek.29.Ekim.1999 tarihinde.Safranbolu,Kaymakamlığı
Kültür ve Danat Merkezi olarak hizmete açıldı ve bina küçük olduğu için, resim
yapmam için bana küçük bir yer verildi.Öbür kısımlar, Galeri ve Müze olarak
düzenlendi.
Ve 20 küsur
yıl sonra,yukarıdaki bir gazete haberi ve aynı gazetenin televizyon kanalı
sonucu ilk soruşturmayi yaşadım.Kültür Bakanlığı Kastamonu Müzesine emir
veriyor.Yerinde inceleme yapılıyor.Sonuç bir şey çıkmıyor.Gazete
haberi...30.Haziran.2020...Pandemi dönemi...
Bu olup
bitenlerden sonra,tesim çalışmaları yapmamaya karar verdim.Yalnız köye gelen
misafirlerle ilgilendim ve 5 yıl sonra ikinci kez şikayet edildim.Yine
Kastamonu Müzesinden gelen iki baýan,miteralyöz gibi beni sorguya
aldılar.Safranbolu-Kaymakamlık ibaresini gördükleri halde...Şu anda ortada
evraklar dolaşıyor.Şu anda tüm bu olup betenlere sevinenler var,ama fazla
detaylara girmiyorum.Birde Karabük Gazeticiler Cemiyetinin,Kültür Merkezinin
girişine koyduğu 'Bağıs Kutusu' var.Kaldırılmam isteniyor.Bu kutuyu 5 Vali 6
Kaymakam gördü.Hicbir şey söylemedi.İcinde bir yilda biriken parayı da
söyleyeyim 4 bilemedin 5 yüz lira.O para ile de her yıl iki kez değistirdiğim
bayarağı alıyorum.
Kültür
Merkezinin en büyük sorunu çatı.Adi kiremit olduğu için,her yıl kış aylarında
yüzlercesi eriyor.Onları da kendi imkanlarımla temin ediyorum.Uzatmayayım.Artık
yoruldum.Buranında ne olacağı belirsiz.Tüm bu olup
bitenlerden,Safranbolu-Kaymakamlığı habersiz,fakat çıkıp anlatacam.Bu sayfada
son yazım.Buradan bir yığın bilgiler aktardım.Köyden ve köyün dişı dan
ilgilenenler oldu az da olsa.25 yıldırda,hiçbir geliri olmayan 'Kültür ve Sanat
Merkezini' ayakta tuttum.Hoşçakalın.
Dün vefat eden,Şaziye abla için Karabük'te bir haber
ajansı 106 yaşında diye bir ibare kullanmış.Şaziye abla 1931 okul kayıtlarında
da rumi 1339 yani 1923 doğumlu olduğuğu bilinmektedir.Ögretmeni Mehmet Ata
Doğan'dır.Kaldıki,Babası Hasan Efendi,Hüseyin Efendi gibi öğretmenler,Kurtuluş
Savaşı bittikten sonra evlenmişlerdir.Bir Mehmet Ata Doğan, onlardan kücuk
olmasına rağmen,Ögretmen Okulunda öğrenciyken 1913 senesinde evlenmiş ve 1914
doğumlu çocuğu vardır.Şaziye ablanın vefatından sonra da Ilbarıt köyünde 1920
doğumlulardan kimse kalmadı
Bir köy
düşünün, Kültür ve Sanat Merkezi var.Bir köy düşünün,Safranbolu'da rüştiye
'Ortaokul' kurulmuş ve ilk okula kayıt olanlar dört tane Ilbarıt köylüsü çocuk
burayı bitiriyor.Bir köy düşünün Kastamonu'da Öğtetmen Okulu kurulmuş ve
Safranbolu rüştiyesini bitiren bu dört öğrenci, 1914 yılında,Kastamonu Öğrrtmen
Okulunuda bitirip öğretmen olmayı başarmışlar.Bir köy düşünün köy kurulduktan
sonra, kervanyolu ve kervancılarla yol kat ederek,Nevşehir-Hacıbektaş
sehrindeki, asithaneye ulaşıp,burada yıllarca okuyup geri dönüyorlar.
Ve 90
yıllardı,Sabahın ilk saatlerinde,Safranbolu'da Emekli Müfettiş, Kadir Özer'e
rastladım.Elinde bir gazete, iki simit.Benimle gel dedi.Birlikte bu gün
turistik otel olan,Çelikpalas'a gittik.Çay söyledi,simitlerden birini
uzattı.Seni bende eleştirdim.Televizyonda çıkmışsın, Öğretmen-Evine gittiğimde,
tüm öğretmen arkadaşlar programı izlemis ve senin adına beni tebrik
ettiler.Biliyorsun seni bende çok eleştirmiştim...Özür dilerim dedi.
Bir kaç yıl
önce, öğle saatlerinde, Zafer Karadeniz aradı...Anneme veriyorum dedi.Konuşma
uzun sürdü,okuduğu okulları ve ne zor şartlarda öğretmen olduğunu ve seninde
okuman gerekirdi,ama seni yoksulluk vurdu dedi...Neredeyse 40 ve 50 yılların
başındaki Ilbarıt gençlerini,Hacer Öztürk Karadeniz okutmuştur. Öğretmenlik
yaptığı son yılları anımsıyorum.Benden büyük kardeşimle,daha iki üç yaşımda
okula giderdim.Başarılı öğrenciler öğretmen ,hemşere olmuşlardır.
Özetle artık
Ilbarıt,eski Ilbarıt değil...Geleceği ise muamma...Geçmiş ve gelecekte fazla
insanları ilgilendirmiyor.Yazdıklarım da birilerin rahatsız ediyor.15 günümü
verdim bir sülaleyi araştırdım.Bir emek gözardı ediliyor.Yakında bu sayfaya
veda edebilirim.
HACILAROBASI OKULU
Komşu köy
,Hacılarobası köyündeki görmüş olduğunuz,İlkokulun 1963-64 yıllarında eğitime
başladığını biliyorum.Çift derslikti, hatta mahallemiz,Bağlıca'nın çocuklarıda
buraya gidiyordu.Eski okulda,Mustafa Öğünç'ün öğretmenlik yaptığını da
hatırlıyorum.Her yıl eski okulda , tiyatro ve benzeri şölenler yapılır ve
finalide babamla biz yapardık.Babam şu anda kayıp müzik icra eder bende davulla
eşlik ederdim.İşte geriye bu görüntüler kalıyor.Çevre köylerdeki tüm okullar
harebe konumunda.Milli servet, ama yapacak başka şey yok...Nefes almakta zorluk
çektiğim için özür dilerim.
TAVŞANCIOĞULLARI
lbarıt
köyünde,'Tavşancıoğulları'na ait ev...'Tavşancıoğulları' Ilbarıt köyüne 1840
larda intikal etmiş olup,diğer esamilerle ilgisi yoktur. Şimdiki mevcut aile
reddetsede , ailenin köydeki lakapları 'İpiçürükgil'dir.Ailede iki kardadeş
ismi geçmektedir.Büyük kardeş Abdullah 1826 küçük kardeş İbrahim 1839 doğumlu
olup, Libya- Trablusgrap merkezinde, telgraf çavuşu görünmektedir bilgisi
var.İbrahim aynı zamanda,Muslugilden, Göde lakaplı,Ahmet Yıldırım'ın
kayınpederidir.
Daha
sonraları bu sülale söýünmüş olup, Elişgilden, Karaoğlan lakaplı,Mehmet
Öztürk,1866, Kendisi,Elişgilin,Sarı Amcanın ağbeyisidir.Tavşancıoğlu Abdullah
oğlu, Hüseyin'in kızı ile ev evli olduğundan, Elişgilden bu eve taşınmıştır.Söz
konusu,İbrahim ise ,askerliğini yaptığı,Libya- Trablusgarp'tan
dönmemiştir.Şehit mi oldu?Bir hastalıktan mı öldü?Yaksa oralarda evlenip kaldı
mı? Orası mumma...
EV KİTABELERİ
Köyümüzde bazı evlerin kitabesi...Hasan Fehmi Erden
ve Nuri Alkan'lara ait ev...En üste hicri 1325 altta rumi 1323 ev rumi yıla
göre 1907 yılında yapılmış...117 yıllık...
ANNELER GÜNÜ
Dün anneler
günüydü...Tüm annelerin anneler gününü kutlarım.
Yine dün
Ilbarıt köyünün konukları vardı.İstanbul-Nışantaşı'nda 1889 yılından bu yana
hizmet veren bir vakfa bağlı 'Işık Lisesi'nin 20 kadar bayan
öğretmeni,Safranbolu gezilerinin ardından,Ilbarıt köyü 'Kültür ve Sanat
Merkezini'de programlarına almışlar. Fakat hava yağışlı olduğu için bahçede
fotoğraflarını çekemedim.
Kültür
Merkezindeki eski okul envanterlerini çok brğendiler.Örneğin eski
öğretmenlerden ve köyümüz halkından,iyi bir eğitici olan,Mehmet Ata Doğan'ın
1931 yılından başlayarak 1950 yılına kadar tuttuğu öğrenci kayıt defterleri.
Yağmurdan
dolayı,köyü gezdiremedim.Bana sordukları...Bu güzelim evler niye boş?Köyünüz
çok güzel retore için yardımlar yapılıyormu?Birde şehre oldukça uzaktasınız ,ihtiyaçlarınızı
nasıl karşılıyorsunuz? Ve İstanbul'a geldiğinizde mutlaka okulumuza bekliyoruz.
Bu arda
sağolsun Kadir Hocanın Mehmet gelmişti...Misafirlere ayak üstüde olsa çay ikram
etti...
KAĞNI TEKERİ
Kültür
Merkezinde, küçük bir mekan, talaka ķağnı tekeri,Kağnı tekeri,Karasaban,Kerpiç
kalıbı.Kerpiçler ve Tınar Makinesi...Makine 1960 yıllarında,köyümüzden,Mustafa
Kemal Aksoy tarafından yapılmıştır.Mustafa Kemal Aksoy, Tınar Makinesinin
projesi için.Adapazarı Ziraai Donatım Fabrikasına gider ve makinenin ilk
projesini burada çizer ve köye gelip atölyesini kurar ve üretime başlar.İyi
hatırlıyorum 1960 yıllarının başında, Ovacık-Pürçükören -Karakoyunlu
mahallesine 4 adet makine yapmıştı.Makineler kağnı arabalarına
yuklenerek,Karakoyun'luya getirilmişti.Görmüş olduğunuz makine ise,yine 60
yıllarda,Mustafa Kemal Aksoy, tarafından,Kuzyaka Hacılar köyünde bulunan,amca
kızı Rabia Ünsal'lara yapılmış olup, makine daha sonra,Ilbarıt köyü,Bağlıca
Mahallesinden Nuri Işık tarafından satın alınmıştır.Kültür Merkezi açıldıktan
sonra, makineyi satın alıp,Kültür Merkezine taşıdım.
Ilbarıt köyü
bu makine ile 1920 yılında tanışmıştır. İstanbul'da Fırıncı Mustafa Remzi Özlü,
bu makineyi,İstanbul'da yaptırarak deniz yoluyla Bartın ve daha sonra
,Bartın'dan manda arabası ile Ilbarıt köyüne ulaştırılmıştır.Daha sonra makine
icin senlik benlik tartışmaları çıktığı için,makineyi köy
muhtarlığı,Hacılarobası köyüne satmıştır.Makineyi İstanbul'da Esadoryanlar
Biraderler diye adı geçen, sanırım Ermeni ustalar,yapmıştır.
KÜLTÜR MERKEZİNİ ŞİKAYET EDİİLDİ
Bir süredir
paylaşım yapmıyorum.Morelim bozuk.25 yıldan sonra 'Kültür Merkezi' ikinci kez
şikayet edildi.Daha buranının nasıl kurulduğunu bilmeyenler var.
Kuruluş
aşaması:Safranbolu Kaymakamlığı,İl Milli Eğitim Müdürlüğüne yazı gönderdi ve İl
Milli Eğitim Müdürü yerinde tesbit yaptı ve onayladı.
Onaydan
sonra, il Kültür Müdürlüğü ve İl turizm Müdürlüğü...O yıllarda iki müdürlük
vardı gözetiminde,sponsorların desteği ile üç aylik bir tadilat ve onarımla
1981 yılında ilkokul olarak yapılan bina taşımla sistemden önce kapanmıştı.
Kapanış tarihi 1986...Çatının batı kı kısmı çöķüktü...Her birini bir bir
onardık.O sırada köyde çatlak sesler yükseldi.Durumu Kaymakam beye hatırlattım
devam edin dedi.
Uzatmayayım
29.Ekim.1999 günü açılısı yapıldı.Tüm müdürlükler konuşmalarını yaptıktan
sonra...Kaymakam bey burayı korunması ve ilerye dönük yaşatılması için Recai
beye emanet ediyoruz dedi.
Geçen zaman
zarfında, Kültür ve Sanat Merkezni, bir yerlere getirebilmek için tek başıma
mücadele ettim ve buradı ödül dahi aldı.Fakat tüm bu yapılanları, birlikte
yaşadığım köylüler hiçbir zaman görmedi.
Dahası köyde
dört dörtlük bir evde yaşamıyorum.Fakat sözünü ettiğim eve üç vali beş kaymakam
geldi.
Ilbarıt
köyünde,bu güne kadar sanat ve kültürle uğraşan tek aileyiz,ama benim şu anda
hiç kimsem yok...Yaptığım iş yakınlarımın dahi hoşuna gitmedi.Kardeşimin biri
öğretmendir.Bos duvarı gösterek ,ha senin yaptığın resim ha şu boş duvar
dedi.Kısaca benim yaptıklarım...Ona göre boş duvarmış.
5 yıldır
resim yapmıyorum.Binlerce lira tutarında ki malzememi çürümeye terk
ettim.Burayı senede 300 bilemedin 400 kişi geziyor.Geldiklerinde
ilgileniyorum.O kadar...Daha yazacaklarım var ,ama boş verin.Çünķü kultür ve
sanatın yeri yok artık.Saygılarımla...
Recai bey
merhaba ..
Ben Ata
Doğan ın torunu ,
Yusuf Doğan
ın oğluyum .
Biri köyün
öğretmeni , diğeri ülke için canını vermiş bir kaymakam..
onların
soyadını taşıyan biri olarak , bir köyün tarihinin / kültürünün yaşatılmasına
kim sahip çıkıyorsa o kişiye saygı duymak gerektiğini düşünürüm ..
sizin
yaptığınızın da bu sahip çıkma olduğuna inanıyorum..
Dağlar ,
taşlar niye köylüye emanet edilmiştir zamanında ..
köy , muhtar
ve ihtiyar heyeti ile öğretmene niye emanet edilmiştir zamanında ..
O emanet
zamanında niye yapıldıysa , bugün de o emanete sahip çıkmaya çalışanlara ( bir
menfaat , bir yanlış olmadığı sürece ) teşekkür etmek gerekir ..
Bakın , bende
dedemin babama yazdığı bir mektup var ve köy kültür merkezine bir nüshasını
vermeyi düşünüyordum..
Babamın
ölümü sonrasında , gazetelerde hakkında çıkan övgü dolu haber ve yazılar vardı
. Onları da getirip teslim etmeyi düşünüyordum..
Sanırım ,
bir kez daha düşünmem gerekecek ..
Emeğiniz
için teşekkürlerle
KASTAMONU MÜZESİ
Burası,
Kastamonu Müzesi Müdürlüğü sınırları içinde...Yer olarak belirtmek
istemiyorum.Sağ tarafta ,Kaya Mezarında herhangi bir hadar yok.Fotoğrafı 2000
yılında, o zamanki Turizm Müdürü ve Kültür Müdürü ile gittiğimizde çekmiştim.O
yıllarda normal fotoğraf makinaları vardı ve tabları sağolsun Turizm Müdürü
yaptırdı.
Ve solda
Kaya Mezarının şimdiki hali...Üzerindeki insan kulağını andıran heyekel
dinamitlenerek düşürülmüş ve Kaya Mezaranın ön kısmı yine dinamitlenmiş...Bu
yetmezmiş gibi iç kısmına sentetik boya ile yazılar yazılmış...2020 yılında.İl
Kültür Müdürünün bölge haritası çıkarılması için, görevlendirdiği fotoğrafçıya
rehberlik etmem için beni aradılar ve zavallı Kaya Mezarının son hali.Bu
bölgede 6 tane Kaya Mezarı var ve bir yığın kayalara oyulmuş o yıllarda
kullanılan envanterler var. Kastamonu Müze Müdürlüğü, buraya 140 km.
Medafede.Dolasıyla burayı jandarma ve duyarlı vatandaşlar korumaya
çalışıyor,ama nafile...Orman her yere yol yaptığından, Kaya Mezarlarına zarar
veren kişiler araçla buraya ulaşabiliyor.Bunları niye yazıyorum.Kastamonu
Müzesi Müdürlüğünün görevlendirdiği iki bayan, dolu bir şekilde gelmişler ve
araçtan iner inmez, beni yaylım ateşine tuttular.Siz nasıl tarihi eserleri
buraya taşıyorsunuz ne hakkınız var...İki bayanin yaşları benim bir yaşım
etmese de sonuna kadar dinledim.Söz istedim, sayın bayanlar burayı kuran ben
değilim.Bu taşların buraya taşınması,burayı kuran Kaymakam beyin
fikiriydi.Yoksa bu taşlar zarar vericiler tarafından parçalanıyor.Bir daha
böyle bir şeye karışmayın vs.ler.Zaten karışmıyorum ve burayı kuran Kaymakam
beyden sonra,buraya hiçbir envanter gelmedi.Taşlar ölçüldü biçildi.Tarafıma
zimmetlenmek istendi...Kabul etmedim.Yeni muhtar kabüllendi.İlginçtir tüm
işlemler yapılıp bayanlar araca binerken, tüm bunları koruduğunuz için teşekkür
ederiz dediler.Diyecek bir şey yok...Sokrates gibi kendi savunmamı kendim
yapıyorum.
KÖYLÜ GENÇLER
Zaman ki
hızla geçer.Yıl 1980...Ilbarıt köyü...Sol başta,Hadan Mutlu 1961...Egitimci ve
İstanbul,Bayarampaşa Belediye Başkanı...Hemen yanında yine eğitimci öğtetmen
Abdullah Aksoy...1951-1982...Vefat edeli 42 yıl olmuş ve bana hediye ettiği
kitapları hâlâ koruyorum.Az da olsa ilkokulda birlikte
okuduk,okul numarası 16 dı.Yanında Yusufgilden Kadir Doğan...1962 Demir Çelik
İşletmeleri emeklisi...Sağ başta,Hasan Mutlu'nun İstanbul'dan arkadaşı, aslen
Sinop'lu Ahmet...1961...Saygıyla...
KARA MEHMET
Mehmet Günal
'Kara Mehmet' '1901-1995' yılları arasında yaşamıştır. Uzun yıllar
,Toprakcuma'da manifaturacılık yapmıştır. Oğlu Yakup,İstanbul'a bakkal dükkanı
açmaya gidince,köydeki mevcut bakkalı ve yine Toprakcuma'daki manifatura işini
devam ettirmiştir.Taki sadık dostu Hamit adını verdiği 1950 doğumlu katırı 1984
yılında eceli ile ölenedek...İki oğlunun öğretmen yapmıstır.Büyük oglu Mustafa
Günal...1927 doğumlu olup,Ilbarıt köyünün, ilk 'Köy Entütüsü '
öğretmenlerindendir. Kastamonu Gölköy Enstüsünü okurken,Babası Mehmet
Günal,Ilbarıt Köyünden, yaklaşık 120 km. mesafedeki,Kastamonu-Gölköy'e katırı
ile ogluna kışlık erzak getirmiştir.Küçük oğlu,Abdullah Günal'da, 1941, halen
hayatta,kendisine sıhhat diliyorum. Kastamonu Öğretmen okulu mezunudur.
Hatıpgilden,Abdullah
kızı Hanife...1911 evli olan Mehmet Günal, 4 erkek çocuk
babasıdır.Sırasıyla,Mustafa...1927...Ömer...1930...Yakup...1933 ve Abdullah
1941 dir. Ebevynleri,Anne Sıdıka... Yusuf kızı...Baba Ömer...Karıtlı İbrahim
oğlu...Rahmetle...
ILBARIT KÖYÜ:
Ilbarıt
köyü, Anadolu köylerinden 10 yıl sonra göç alan köylerdendir. Nedeni genç
nüfusun, artık köyfe daha fazla tarıma dayalı imkanlardan fayfalanamaması ve
çocuklarının geleceği gibi unsurlar.Başta İstanbul,Karabük Demirçelik
işletmelerinde istihdam.
Tüm bunlar,
ileride Ilbarıt köylüsün birbirine yabancılaşması, yine Ilbarıt köyünün
gelecekte yaşamını büyük ölçüde etkiledi. Her ne kadar köye yaz aylarında
gelinsede, zamanla bu gelmelerde azalmaktadır.Bir yandan köye yeni evler
yapılsada, yıkılmaya yüz tutmuş evlerin sayısıda artmaktadır.
Tüm bunları
niye yazıyorum.Bir kaç gün öncesi köyde muhtarlık seçimi vardı.Köylüler ancak
böyle anlarda bir araya gelebiliyor.Kısa süreliğine olsada.Dikkatimi çeken şu
oldu.Belirli yaş gurubu yok denilecek kadar azdı.1936 doğumlu Mimtaze
Taşar,1937 doğumlu,Mustafa Özen,1939 doğumlu Gönul Gökmem,1939 doğumlu Vasfiye
Taşar. Otuz doğumlulardan bir kaçıydı.40 doğumlulardan Nazife Özen 1940, Ahmet
Tuncay 1944, Hüseyin Yıldırım 1946, Sevim Alkan 1946 ve Ayşe Eriş 1947...
Kaldıki bundan sonra daha genç gurubun köydr yaşama şansı oldukça az.Köylerin
en büyük sorunuda,artık tarım alanlarının işlevsiz hale gelmesi...Su
sorunu...Su rezevrleri hızla yok olmaktadır.
MEZAR BAŞLIĞI
Ilbarıt köyü
mezarlığında,toprak altından çıkmış bir mezar başlığı.Başlık Soğanlıçay Vadisi
taşından yapılmış olup,Abdullah ismini taşımaktadır.Orta yerinden kırıldığı
için vefat tarihi yok...O yıllarda köy esamelerinde iki Abdullah ismi var.Biri
Hacıömeroğlu, Abdullah 1796 doğumlu...Gardeyigil ve Yanıkgili içeriyor.Diğeri
1806 dogumlu,Havaşgil ve Osmançavuşgili içermektedir.
Mezar
başlıkları o yıllar, topraktan çıkarılan yumuşak taşlar tercih edilerek,at veya
katıra yüklenerek,Safranbolu'ya getiriliyor. Hat ve taş ustalarına teslim
ediliyor ve daha sonra getirilerek.Mezara takıldığı biliniyor. Hat ustalarıda
büyük ihtimal,Rum taş ustaları.
Ilbarıt köyünde bir mezar başlığı...Soğanlıçay
Vadisi taşından yapılmış.Okunmadığı için erkekmi, kadınmı belli değil.Sadece
ölüm bilgisini okuyabildim.Rumi 1296...Yani 1880...Atatürk henüz doğmamış.Taşı
mezar kazarken, toprağın altında bulmuştum.Mezarlıkta hangi mezara ait olduğu
belli olmadığından,Köy Müzesine taşıdım.
SARIKAMIŞ REKATININ YIL DÖNÜMÜ
Bu gün 'Sarkamış Harekatının' 110
yıl dönümü ,köyümüzden Ömer ve Havva oğlu 1882 doğumlu...Mehmet 'Kuruseyingil'
ve Salih ve Hanife oğlu 1892 doğumlu Akif 'Döndügil' donarak şehit
olmuşlardır.Saygı ve rahmetle...Solda Mürvet ana...1926... 28.02.2014
Davutobası köyü doğumlu,Alibey'in Hakkı'nin kızı...Orhan Büyükyıldız'ın
halası...Eşi Mustafa Kemal Aksoy...1928 doğumlu ...25.03.2015.. Hüseyin Avni
Aksoy 'Hüseyin Efendi' ve Hanife Aksoy'un oğlu.Saygıyla anıyorum
BANDURMA
Her Kazın
sonu Bandurma.
Kış
aylarının yöresel bir yiyeceğidir BANDURMA.
kaz kümese
konur HODALA.yla iyice beslenir.
kaz kümesten
çıkarılır önüne bir oklava konur kaz bu oklavanın üstünden atlayamazsa tamam
beslenmiştir.
kaz kesilir
etinin pek lezzeti yoktur.
yağı çok
önemsenir yöremizde.yufka
ekmekler ince ince dürümlenir kesilir.eritilmiş kaz
yağına bandırlır.tepsiye dizilir servise hazırdıR
TAVUK VARSA GÜVENDEYİZ..
Tavukların
gezdiği yerlerde güvenle gezebilirsiniz. Köy evlerinde, çiftliklerde,
tarlalarda tavuklar geziyorsa siz de gezebilirsiniz, oralarda asayiş
berkemaldir. Çünkü onlar sizden önce bölgede bulunan taze protein kaynağı olan
kene, akrep, kırkayak, örümcek, küçük yılan gibi ne kadar zararlı ve ürkütücü
canlı varsa onları temizlemiştir. Kırsal piknik alanlarında, parklarda, bahçeli
evlerde ve tüm açık, ormanlık alanlarda tüm bu böceklere karşı doğal güvenlik
görevlisidir tavuklardır.
Son
zamanlarda artan zehirli kene gibi zararlıların en önemli nedenlerinden biri de
köylerde ve kırsal yerleşimlerde eskiden olduğu kadar tavuk
yetiştirilmemesidir. Artık köylerde yaşayanlar bile evde tavuk yetiştirmeyi
bırakıp marketlerden yumurta almaya başladı. Oysa ki bahçesi olan evlerde, köy
evlerinde yetiştireceğiniz tavuklar hem size doğal protein kaynağı hem de
zararlı börtü böcekten korunma sağlar. Böylece ilaçsız böcek mücadelesinin yanı
sıra sağlıklı gıdaya da ulaşmış olursunuz.
Tavuklar
meyve bahçelerine bırakıldığında da yüzeyde ve yüzeye yakın tüm böcek ve
kurtları temizler. Tavuk dışkısı da tarlalar için en nitelikli doğal
gübrelerden biridir.
Peki
evlerde, bahçelerde tavuk yetiştirilmesi kimlerin işine gelmez? En başta büyük
tavuk çiflikleri olan sermaye sahiplerinin. Çünkü onlar size kendi tavuklarını
satmak istiyorlar...
Sonra o
tavuk ve yumurtaları satan marketlerin. O zararlı böcekler için ilaç üreten
firmaların, endüstriyel tavuk yemi üreten fabrikaların...Bunlar, ekonomik
güçleri de yüksek olduğu için her türlü propaganda ve reklamı da yaparak hazır
tavuğu organik tavuğun önüne geçiriyorlar.
Alıntı
KARABÜK'TE ESKİDEN SANATA VE SANATÇIYA
DEĞER
VERİLİRDİ..
Şiir
Dinletileri Sanatsal Faaliyetler yapılırdı ..
Hatta
Karabük'ümüzde Sanatçılara ithaf edilen Yolu Karabük'le kesişmiş Sanatçıların
isimlerinin olduğu bir Anıtımız vardı .
Şimdi
bu anıt otların arasında kaybolmuş vaziyette
Balık
pazarının yanında yer alıyor ancak çoğu insan bu anıttan habersiz..
Karabük'ten
ayrılan sanat değerleri burada en azından isimleriyle anılıyordu
ŞİMDİ
BU ANIT YENİ YAPILAN MİLLET BAHÇESİNDE GÜZEL BİR YERE KONULMALIDIR
Karabük'te
ilk Gençlik Yıllarımda Sanat vardı Kültür vardı
Onları
himaye eden Kurumlar vardı.Şimdi koskoca bir boşluk var
Karabük'te
Sanata emeği geçen
İbrahim
Yıldız Hüseyin Avni Cinozoğlu Vedat
Balkaya
Niyazi
Şengül Aşık Mehmet Pekme İlhan Karaman
Yavuz
Öze Remzi Tüfekçi Osman Kiremitçi Hüseyin
Özmen
Sevim
Yazar Yetkin Aröz Attillâ Ünal Mustafa
Yanık'ı rahmetle
Taner Canyurt Gülderen Canyurt İIsmail Arslan
Tahsin
Şentürk
Halil Nihat
Yıldız Derman
alibaba Alp Uğurol Barlas
İbrahim
Kaytmaz Bora Beniç Hayri Köktürk
Erhan Acar
Döndü Açıkgöz Enver Malkoç Efe Güzelgöz
Ömer Bayram
Eroğlu
Nursen
Özdoğan Kurban Nimet Fatma
Sevgi Nimet Özgün Soylu
Yılmaz
Sava Ertan SahinNazan Yılmaz
Latif İpek
Ve
Ömrünü Resme adamış Recai
Demirsöz Sayın Hürmet
Özdemir nezdinde Karabük Türk Müziği Topluluğu üyelerine de
emekleri için teşekkür ediyorum Hatırlayabildiklerim
Ya
Hatırlayamadıklarım onları da saygı ile anıyorum
Karabük
Onlarla Karabük Olmuştu
O
zaman daha güzeldi #BizimBayram
AHMET DEMİRALP
lbarıtta yalnız bir ev...Ev Kastamonu,Öğretmen Okulundan,Hayatı boyu acı
çekmiş,yazar,şair Rıfat Ilgaz'ın sınıf arkadaşı,Ahmet Demiralp'a ait.65 yıldır
evde kimse oturmuyor.Yılda bir kez kapısı açılsa da...Ev kaderiyle başbaşa...
Bilgi: Recai
Demirsöz
SİZ BİR KÖYDE HİÇ MÜZE GEZDİNİZ Mİ?
Üçbölük,
Ilbarıt, Ressam Recai Demirsöz, Ilbarıt Kültür ve Sanat Merkezi, Issız Galeri siz
nasıl biliyorsunuz bilmiyorum ama bu coğrafyada ressam ve koleksiyoner Recai
Bey'in emekleriyle bir mucize yaşıyor. Bir belgenin peşinde belki bulabilirim
diyerek ziyaretine gidip hazinelerle karşılaştığımız müzenin kurucusudur Recai
Bey. Ben eğer yetki makamında olsaydım ne istiyorsun bizden Recai Bey söyle
yapalım diye kapısını aşındırırdım.
1 dolar için
dünyayı mahvedenleri eleştirdiği resimleri bana Clint Eastwood "Birkaç
Dolar İçin" filmini hatırlattı. Onlar dolar için çabaladıkça biz de
intikam için sanata ve kültüre sığınmalıyız. Emeklerinize teşekkür ederken,
sizi tüm Safranbolu ve kültür sanat camiası önünde selamlıyorum.
Bir çok
uygarlığa ev sahipliği yapmış Bu topraklarda kendi imkanları ve emekleriyle
Safranbolu nun Üçbölük köyünde tarihe tanıklık etmiş bir çok ekipman ve
dökümanları biraraya toplamış on parmağında on marifet Recai
Demirsöz abimize çok teşekkür ediyorum. Çaldığı sazı kendisi
yapıyor kendi imkanları ile saz çalmayı öğreniyor hem yapıyor hem çalıyor hem
söylüyor harika resimler yapıyor üstüne üstlük bu köyde müze olarak oluşturulan
bu mekana gelen insanlara gönüllü olarak rehberlik yapıp hem müzenin içerisinde
bulunan ekipmanlar hakkında bilgiler veriyor hemde köyün tarihini anlatıyor. Bu
ortamı yaşamamızı sağlayan değerli insan sevgili hocam Hüseyin
Karataş a teşekkür ediyoru
BANDURMA
Her Kazın
sonu Bandurma.
Kış
aylarının yöresel bir yiyeceğidir BANDURMA.
kaz kümese
konur HODALA.yla iyice beslenir.
kaz kümesten
çıkarılır önüne bir oklava konur kaz bu oklavanın üstünden atlayamazsa tamam
beslenmiştir.
kaz kesilir
etinin pek lezzeti yoktur.
yağı çok
önemsenir yöremizde.yufka
ekmekler ince ince dürümlenir kesilir.eritilmiş kaz
yağına bandırlır.tepsiye dizilir servise hazırdıR