18 Haziran 2025 Çarşamba

RECAİ (RESSAM)

 


FRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)

23 Aralık 2024 Pazartesi

RECAİ DEMİRSÖZ

 

ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

Ilbarıt Köyünden bakınca,kuş uçumu Şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.Dün köyden yola çıktım,Çardak kaya,Dabazavlasınınbaşı ve Ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.Bilindiği gibi 90 larda Orman Kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.Kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra Yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince Ilbarıt Köyünü uzun uzun seyrettim.Köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.Yörüyüz esnasında,Ortainecekle,Yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.Taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

Bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.Fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmişteTepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler Haramanlar Mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. Daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce Akyolu ve daha sonrada Yeniyolu açmışlar,Ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.Tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...Hatırlıyorum benim çocukluğumda Tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

Not.Geçen yıllarda Ankara,Üniversitesinden Pof.Ve Doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.Şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.Görünüşte onlara yakın geldi.Bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,Şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.Bilim adamları,Soğanlıçay Taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere Ankara'ya getirdiler.Bu arada Karabük,Üniversitesinden,Arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.Arkologlar,Safranbolu'da Kaya Mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,Ankara'dan gelen bir prof. Safranbolu'nun taşları Kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSOY

Ilbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.Örneğin Maylaş,Güdüğün Seyini, Kuruseyingilin Hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek Ilbarıt Köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.Örneğin Meyremgilin Kara Mehmet,Mehmet Günal'ın İbrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.İbrahim Ünal, biri Günal soyadını alırken,diğeri Ünal soyadını almış.1929 yılında,Şükrü Kaya,Mustafa Algan ve Ahmet Demiralp'le birilikte Kastamonu Öğretmen okulunu bitiriler ve tayini Amasaya,Gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.İbrahim Ünal'ı iki kez gördüm.Bir 1960 yıllarında köye gelmişti.En son eniştemlerin,İstanbul,Sultanahmet'deki evlerinde.Eniştem Ömer Günal,yeğeni olur. İstanbul'da oturan İbrahim Günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.İbrahim Ünal 1908 doğumludur.Bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,İzmir'dedir.Bu günün anekdotuda bu olsun.Herkese selamlar.

BİR ANEKDOT/RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

Bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.Köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.Kaldıki Ilbarıt Köyü içi boş bir köy değil,Ilbarıt Köyüne 'Köy Mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.Dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...Köye aslen Bulgaristan,Filibe doğumlu Mehmet Cemil Efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...Daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.Cumhuriyet kurulduktan sonra ise Atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.Yalnız,Kadir Özerin babası Mehmet Özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.Hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.Örneğin Mehmet Ata Doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,Eflani Yağlıca Köyü...Hasan Fehmi Erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda Bartın'ın ilçesi olan Ulus'un Kumluca beldesi.Hüseyin Avni Aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,Safranbolu,Davutobası Köyüdür.

BİR ANEKDOT./ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

3.Nisan.1937 tarihinde, Karabük Demir-Çelik İşletmeleri,kurulduğunda bizim Ilbarıt Köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. Fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.Örneğin Karabacakgilin Topala (Mehmet Vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.Bakmış olacak gibi değil,Karabük Çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında Karaşar Mah.den,Satı Mehmet Kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. Çıraklık okuluna köyümüzden girenler,Mehmet Oğlu,Hikmet Özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,Ankara'da bulunan Devlet Basım İşletmesinde çalışmıya başlamıştır.Mustafa Oğlu (Kiraz) Mehmet Esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,Zonguldak-Üzülmez Bölgesinde TTK'ü İşletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. Ramazan Oğlu (Cici-Bey) Fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.Daha sonraları,Demir Çelik İşletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

 

BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

BABAM EMÜSTONUN VURDUM DUYMAZLIĞI..

Köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

Fotodaki Rahmetli Mustafa ŞAHİN ( Hafız amca Hürügızgil) ekin biçme zamanı Tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.At uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

Babam Emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda Hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda Babamın geçişini engel olacak şekilde.

Babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

Hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize Laa Emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

EMUSTO/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

Rahmetli nur içinde yatsın. Bende küçük bir katkıda bulunayim. Babam Willys marka Jeep ile köylere yolcu taşırdı. Birgün havanın karlı ve bozuk olduğu bir gün Emusto ile Ilbarita giderlerken araç kara saplanir yolda kalırlar. Ileri geri bir türlü kurtaramazlar. Sonra Emusto derki; oglanim Yaşar bu iş türkü ile çalgı ile olacak is değil o zaman ben köye yürüyorum der ve gider.Babam da Şakacı mizahliydi. Uzun yıllar bu anısına çevresine anlatırken bende dinlerdim. Özellikle Çakal Osman ve Döndü Teyzem bir araya geldiklerinde anlattirirlardi. Selamlar.

.

YUSUFGİL              BİR ANEKDOT/RESSAM  RECAİ DEMİRSÖZ
Köyümüzün Köklü ailelerindendir.bu aileden kökenini araştırırsanız okumuş insanlar çıkmıştır.Kaymakam bile vardı1970 yıllarda İzmir Ödemiş Kaymakamı Ata beyin oğlu.
Yusuf DOĞAN bu ailedendi.1973 yılında bir Trafik kaza sonucu hayatını kaybetmişti.
Ek fotoda Turgutlu Ödemiş Karayolu yapımında çok emeği olan Kaymakamlarını yöre halkı unutmamış anısına bir çeşme yaptırmışlar..

 

RECAİ RESSAM DEMİRSÖZ

Bu gün caminin oraya kedilere amam vermeye gittim,termometre eksi 6 yı gösteriyordu.Anlaşılıyor ki bundan sonra kış ayları Ilbarıtlılar için bir yaşama yeri değil. akşam geç saatlerinde Ünal Hacıalioğlu aradı.Safranbolu'da Aytekin Kuş ve bir kaç arkadaşla,TRT Müzik Kanalındaki programı izledik gurur duyduk ve aramızda şöye konuştuk;Recai için bir şeyler papmalıyız.Bende şöyle dedim abi benim yaşım 64 olmuş,bu güne kadar hiçbir şey yapılmamış,bundan sonramı yapılacak.Belki Ünal Hacıalioğlunu bilmeyenler vardır.Osmançavuş gilden,Osman Çavuşun en büyük oğlu,Katırcı Hüseyin'in torunudur.Yani Alibıdık'ın amcasının...Herkese selamalar.

'

BİR ANEKDOT... BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

Ilbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.Cami öncesi 'Köy-Odası' ve 'Köy-Mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, Köy-odası ve Mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.

Aynısı Hacılarobasıköyündede vardı, Hacılarobası Köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.Bizdekiise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.

Köy Mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,Mehmet Cemil Efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği biliniyor.Hattaburdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.Fıs Fıs Hafız (Mehmet Mutlu) gibi...

Cumhuriyet önceside Köy Mektebinde eğitime devam edilmiş.O yılları babam Satı Demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve Hacılarobası köyünde olduğu için,Ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.Hocamızda,Kuzyaka'dan Telli lakaplı ve Abdülkadir Özer'in babası Mehmet Özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.

Köy Mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmenolanlar,Hüseyin Avni Aksoy,Mehmet Ata Doğan ve Hasan Tahsin Erden'dir.Cumhuriyetin kurulması ile Mustafa Remzi sponsorluğunda, Kastamonu Öğretmen okuluna gönderilen,AhmetDemiralp,ŞükrüKaya,İbrahim Ünal ve Mustafa Algan'dır.

Köy Mektebi,Mehmet Ata Doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile 1931'den,Karamanbaşı Mevkiinde 1934 yılında yapılan 'Akbulak-İlkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete açılmıştır.Sırasıyla,Ilbarıt,(Üçbölük)Hacılarobası,o yıllarda Geren Köyü Hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,Hacılarobasıesmase okunuyordu. ve Sarıyan (Gündoğan)köyü....O yıllara ait okul kayıt defterleri,Köy Müzesinde bulunmaktadır.Daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde okullar açılmıştır.

RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

Değerli köylüler,bana bizim sülale nereden gelimiş,gibi sorular yönetmeyin.Eğer elimin altında bu tür bilgiler olsa zaten yayınlayacam.YaşadığımızIlbarıtköyünde,Poflagonya,Erken Bizans ve Rumlar dönemine ait izler var,fakat bunlar kıral konumundaki uygarlıklar değil.Ekip biçip hayata tutunmaya çalışmışlar.Bizler ne isek onlarda öyleymiş. Örneğin Türklerin köye intikali, önceki yazılarımda da belirttim.17 yüzyılın sonları 18 yüzyılın başları gibi,elimdeki belgeler az çok bunu içeriyor.Fakat kimin nereden ve nasıl geldiği muamma...Örneğin İstanbul'a yakın olabilmek içinmi burası tercih edilmiş?Olabilirdiyorum.Çünküköyümüzden,İstanbul'da iş yeri açanlar var.Örneğin daha sonra İyipgil'den Mustafa Remzi'ye geçen Çembirlitaş Fırınının ilk sahibi,ismini bilmiyorum lakap olarak Akkuşgil'den 'Zimbilli'ye ait olduğu bilinmektedir.Zimbilli aynı zamanda 1968 yılında bir yangında yanan 9 odalı,Akkuşgilin konağını yaptıran kişidir. Daha sonra elden ayaktan düşünce, tezgahtarı olan Mustafa Remzi'ye fırını satmıştır.YineEmistogilin,İstanbul Tophane'de 'Çinili Fırın'diye fırınları varmış ve Yamakgil,üç kardeş 'İbrahim,Raşit ve Hasan'yine Tophane semtinde ciğerci dükkanı işletmişler.Hafızamda köy hakkında bu tür bilgilerde var,zamanla sizlerle paylaşıyorum.Değerli köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.

Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.

Birde köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.

Köyde yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.

Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.

RECAİ DEMİRSÖZ   köyümüz BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

eğerli köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.

Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.

Birde köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.

Köyde yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.

Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.

RECAİ DEMİRSÖZ  BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

20 küsur yıl öncesi,29.Ekim.1999 tarihinde,köyümüzde Safranbolu Kaymakamlığınca,Kültür ve Sanat Merkezi kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara rağmen,Kültür ve Sanat Merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can Kıraç ve Eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.Doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.Geçenlerde köyü ziyaret eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta bunlara Karbükvekilleridedahil,hiçbir fikir yürütmedi.İlerdeburunanın konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bendemalesef yanıtını vermiştim.Kaldıki bir Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...Her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine girildikten sonra,sorularard arda geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ederek süpriz yaptılar

 

SAFRANBOLUMUZUN ATA MESLEKLERİNDEN BİRİDE FURUNCULUK FIRINCILIKDIR.ŞÖYLE FIRINCILIK TERİMLERİNE NE DERSİNİZ..
AĞIZ:hamurun kazanda yoğurulup pişirilip son ekmeğin çıktığı sürece bir ağız denir..
PASA:basdon büküldükden sonra üzerine dizilen uzunca tahta tahtanın üzerindede bez olur bunada pasa bezi denir.
BASTON:hamurun pazı şeklinden uzunlamasına bükülmesi.
ISLANGA.hamur yoğurulduktan sonra dinlenmek mayası gelmesi için bekletilen uzunlamasına bir tür kazan.
MASDALYA.eskiden yaş hamur mayası yokken ekşi maya tutulan bir tür tahtadan tekne.
HARMAN YAPMA.fırıncının birkaç fırmadan aldığı un cuvallarını karıştırma işi.
KAZIYACAK:hamur kesilen bir tür çok keskin olmayan alet.eysiran gibi.şekil olarak başka.
HAMURANE.hamurun bütün işleminin yapıldığı yer.
HAMURKER.hamuru yapan hamuranenin ustabaşı.
YARDIMCI:hamurker yardımcısı hamuru tartan baston büken kişi.
GAPAKÇI:bastonlara etiket vuran pasaları arabaya dizen kişi.
PİŞİRİCİ.BÜŞÜRCÜ:bastonları yada okkalık hamurları küreğe dizip bıçak atan fırına salan pişiren kişi
OCAKÇI.fırını yakan pişen ekmekleri fırından kürekle çıkaran kişi..
TEZGAHTAR:fırının girdi çıktısından çıkan ağızlardan ve fırının hesap işlerinden sorumlu kişi.
YAMAK:tezgahtar yardımcısı tezgahta ekmek satan.bakkallara ekmek sevkiyatından sorumlu kişi.
ÇIRAK:bakkallara küfeyle ekmek taşıyan kişii.eskiden bunlara tablakerde denirmiş.dışarıda ekmek satan olanlara.
KÜFE:çırağın bakkala sırtında ekmek götürdüğü sepet yada tekerlekli araba
MOSTURA..Fırın camekanı ekmeğin dışardan görüntüsünü sağlayan yer.
İSTİM..Ekmek Hamurunun fırına atıldıktan sonra renk alması için verilen su buharı..(Mithat DEMİRSÖZ)

RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ

ILBARIT

Safranbolumuza 28 km uzaklıkta Safranbolumuzun bir köyüdür.manzara bakımından nadide köylerden biridir.konum bakımından güneyde Ovacık yönünü havzasını çıplak gözle Kuzeyinde Safranbolu havzasını görmek mümkündür.çok eskiye dayanan bir yerleşim alanıdır.adını kulaktan dolma "üzüm cenneti"olarak bilsekte .yapılan araştırmalarda çok önceleriİlbertular adlı bir kavimin yaşadığı adını buradan aldığıda varsayımlar arasındadır.1965 yılında Bağılca ve Kareşer .mahallaerininde muhtarlığa bağlı olduğundan adı"ÜÇBÖLÜK" olarak değiştirilmiştir.köyümüzde M.Ö.2500 li yıllardan kalma kaya mezarlarımız birde bir çok şehir merkezinde bulunmayan sanat evi bulunmaktadır.... NOT.Grubumuz kimsenin kişiye özel zata mahsus sayfası değildir.aşırı derecede kişisel fotoğraf yüklememeğe .bilhassa Yeni nesil gençlerimizin kısa özgeçmişleriyle kim gilden olduklarını belirterek birer ikişer fotolar yüklemelerini birbirlerini tanımak babında rica ederiz.Yine bunun yanısıra ebediyete göç etmiş dedelerimizin ninelerimizin babalarımızın annelerimizin tekrar hatırlayabilmemiz için fotolarını sayfamıza koyabilirsiniz.Sayfamız köy kültürünü ve köyler kültürünü örf adetlerini tanıtmak tanımak amacıyla kurulmuş olup .sıradan paylaşımlar yaparak sa yfayı sıradanlaştırmamınızıda rica eder

 

RECAİ DEMİRSÖZ

105,SENE ÖNCE ILBARIT KÖYÜ... BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

Yıl 1914 ülkede seferberlik ilan edilir ve eli silah tutan sakat ve önceden askerliğini yapmışlar,tekarar askere çağrılır. Çünkü Birici Dünya Savaşı başlamıştır. Osmanlı ,Alamanya ile savaşa dahil olmuştur.Sonuç,almanya ve Osmanlı savaştan yenik çıkacaktır.Birici Dünya Savaşında,hastalıklar ve savaşta yitenlerin sayısı 40 milyona dayanmıştır.o yıllarda Türkiyi'nin nüfusu 13 milyondur.Zaten yoksul olan Anadolu halkı ağır vergiler ve sonu gelmeyen savaşlar yüzünden tamamen yorgun düşmüştür.Savaşa gidenlerin çoğu bir daha geri dönmemiştir.Dönenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Birinci Dünya Savaşı sürerken,1916'ya gelindiğinde Ilbarıt Köyünde tifüs salgını görülür. Bilindiği gibi tifüs mikrobu bit yolu ile insandan insana geçen bir salgın,bir veba,bir kolera kadar tehlikelidir. Ilbarıt köyünde ölümler başlar.Günde bir iki ölüm,an gelimiş 7 kişiye kadar çıkmış.Gençler askerde olduğu için köyde yaşayan genç kızlar ve gelinler defin işyerini üstlenmişler,yaşlı erkeklerin onlara ufak tefek yardımları olsada,dedim ya köyün genç kızları ve gelinleri yitip gidenleri bir bir defin etmişler.

Ölümlerin önüne geçilmediğinden,1904 yılında Safranbolu'ya açılan hastaneden,bir doktor gelerek 'Yukurıdüze' çadır kurarak köyü karantina altına almış ve köyün geri kalanlarını kurturmıştır. Örneğin Mehmet Ata'nın babası Yusuf efendi ile Ata'nın eşi Emine birer gün ara ile vefat etmiştir.Sonuçta söyünen bir çok aile ve daha sonraki gençlerin yetişerek,evlenip çoluğa çocuğa kavuşması ile köy bu günlere gelebilmiştir.

1914 yılında ki seferberlikten sonra askere gidenlerin büyük bölümünün şeh olduğu haberi köye gelmiştir.Fakat bu şehitlerin bazılarının nerede ve nasıl olduğu bilinmemektedir. örneğin sürekli 1915 başlayan Çanakkale Savaşı'ında şehit oldukları söylense de,köyümüzden Çanakkale'de resmi kayıtlara göre 3 şehit vardır.Bunlar 'Osmançavuşgilden' Hasan Efendi. Kendisi 1891 doğumludur.Evlidir çocuğu yoktur. 'Kulagilden' Şakir 1887 doğumludur.Evlidir Mehmet isiminde bir çocuğu vardır.Karaşar Mah.den Etli kız olarak bilinen Fatma oğlu Recep 1891 doğumludur bekardır. 'Alibeygilden'

Diğer şehitler,'Akkuşgilden' Osman oğlu;Süleyman 1878 doğumludur.Nerede şehit olduğuna dair bilgi yoktur.Evlidir,Emine,Osman ve Hecer isiminde üç çocuğu vardır.

Ahmet oğlu Mehmet 'Gardeyigilden' nerede şehit olduğu hakkında bilgi yoktur. 1882 doğumludur.Evlidir ve Ahmet,Fatma ve Hamide isminde üç çocuğu vardır.

Mustafa oğlu Hüseyin 'Dabazgilden' nerede şehit olduğuna dair bilgi yoktur.1876 doğumludur.Evlidir ve Mustafa isiminde bir oğlu vardır..

Ömer oğlu 'Adalı'lakaplı Mehmet 'Kuruhüseyingilden' Şehit olduğu yer Kars Sarıkamış,donarak. 1882 doğumludur.Evlidir,Hüseyin,Osman ve Ömer adında üç çocuğu vardır.

Salih oğlu Akif 'Döndügilden' şehit olduğu yer Kars,Sarıkamış,donarak.1892 doğumludur.bekardır.

Mehmet oğlu Hasan 'Emistogilden' 1886 doğumludur.Şehit olduğu yer Diyarbakır.Bekardır.

Mehmet oğlu Rıfat 'Emistogilden' 1892 doğumludur.Şehit olduğu yer,Edirne ,Süloğlu'dur.Bekardır.

Gidenlerin bir kısmı iİngiliz'lere esir düşmüş ,Mehmet Ata ve Fıs fıs Hafız olarak bilinen Mehmet Mutlu,savaş bitiminde köye dönmüşlerdir.Mehmet Ata ,Hindistan,Mehmet Mutlu ,Kıbrıs'da esir tutulmuştur.

Eğer babam Satı Demirsöz olamasydı.Biz Emistogil'de söyünmüşler arasında olacaktık.İşte savaş ve savaşlar öyle bir şey!

iz.Dikkat son zamanlarda çok sayıda katılım için başvuru yapılıyor grup bir müzik grupu falan değildir.sevgiyle kalın hep güzel kalın . sayfa admini Mithat DEMİRSÖZ..

RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

BİR ANEKDOT

Yıl 1962,köyümüzden üç genç,şehirlerarası bir otobüs satın almışlardı. Kimdi bu gençler,Sarıibrahimoğlu (Pürdegilden) Hamdi Sarı 1930 doğumlu ve 32 yaşında, aynı zamanda otobüsün şoförü...Hacıalioğlu (Osmançavuşgilden) Hasan Saygın 1933 doğumlu,29 yaşında ve Hacıalioğlu (Elişgilden) Abdullah Öztürk (Doruk)1937 doğumlu ve 25 yaşında. Aynı zamanda otobüsün muavini...

Eskiden otobüsler,genellikte kamyondan devşirme ve burunlu denilen önden motorluydu. Fakat köyümüzün o zaman aldıkları bu otobüs her şeyden önce Mercedes marakaydı. Yine o yıl 1962 senesi,şans işte annem ben yanında ve Mithat bir yaşında,annemin kucağında,İstanbul'a yolculuğa çıktık.Otobüsün kalkış yeri,Toprakcuma ve son durak İstanbul,Beyazıt Bakırcılar.Parası olan Bakırcılarda bulunan o yılların meşhur Akartürk Oteline gider geceyi geçirmek için,ekonomisi iyi olmayan bir arkadaşının yanına gider,tabi ki bir fırına...O yıllarda dostluk diye bir kavram vardı.Köyden gelenin ilk önce karnı doyurulur ve eğer parası yoksa,iş buluna kadar harçlık verilirdi.Şimdi o günleri mum yakta ara...Fakat biz o İstanbul yolculuğunda, Anadolu yakası Pendik'de indik. Daha sonra,trene binmek nasip oldu.Fakat vapura filan binmek için,1970 beklemem gerikiyordu.

Şimdi hayatta olmayan bundan 58 sene öncesi,şehirlerarası otobüs işletmeciliği yapan o zamanın üç gencini saygı ile anıyorum ve otobüs 1967,yılına kadar,Toprakcuma,İstanbul arası çalıştı.

Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl öncesi vermiştir. Daha sora bu öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi, Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya, İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha öncekiler, Hüseyin Avni Aksoy 1892, Hasan Efendi,Osmançavuşgilden 1891, Hasan Erden 1895 ve Mehmet Ata Doğan 1896...

 

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRsöz

Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.

Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu

lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...