FRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)
23 Aralık 2024 Pazartesi
ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Ilbarıt Köyünden
bakınca,kuş uçumu Şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.Dün köyden yola çıktım,Çardak
kaya,Dabazavlasınınbaşı ve Ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe
başladım.Bilindiği gibi 90 larda Orman Kadostora geçtikten sonra buralar
ağaçlandırılmıştı.Kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten
sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven
karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra Yeniyolu tırmandım,bir
düzlüge gelince Ilbarıt Köyünü uzun uzun seyrettim.Köy uzaktan derli
toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt
çıkmıyordu.Yörüyüz esnasında,Ortainecekle,Yeniyol arasında büyük tarlalar
açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde
taşlarla setler çekilmiş.Taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,
Bizim o tarafta
tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.Fakat, köy tarlaları yeterli
olmayınca, geçmişteTepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki
ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler Haramanlar Mevkiine
taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve
taneler köye taşınmış. Daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce Akyolu ve daha
sonrada Yeniyolu açmışlar,Ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha
sonraları açılmış.Tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor
günlerki...Hatırlıyorum benim çocukluğumda Tepedağı halen ekilirdi ve
günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba
getirebilirdin.
Not.Geçen
yıllarda Ankara,Üniversitesinden Pof.Ve Doçent konumunda öğretim görevlilieri
gelmişti.Şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.Görünüşte onlara yakın
geldi.Bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz
gidiyoruz,Şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.Bilim
adamları,Soğanlıçay Taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp
torbalara doldurup,incelemek üzere Ankara'ya getirdiler.Bu arada
Karabük,Üniversitesinden,Arkologlar geldi,birbirlerine sorular
yönettiler.Arkologlar,Safranbolu'da Kaya Mezarlarına rastlamadıklarını
söyleyince,Ankara'dan gelen bir prof. Safranbolu'nun taşları Kayamezarlarına
uygun değil yanıtını vermişti.
BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSOY
Ilbarıt,köyünden
yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879
yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.Örneğin Maylaş,Güdüğün Seyini,
Kuruseyingilin Hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam
ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları
arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol
aldığımzda ve an gelecek Ilbarıt Köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini
tanımayacak.Örneğin Meyremgilin Kara Mehmet,Mehmet Günal'ın İbrim yani ibrahim
adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse
tanımaz.İbrahim Ünal, biri Günal soyadını alırken,diğeri Ünal soyadını
almış.1929 yılında,Şükrü Kaya,Mustafa Algan ve Ahmet Demiralp'le birilikte
Kastamonu Öğretmen okulunu bitiriler ve tayini Amasaya,Gümüşhacıköye çıkar ve
emekli oluncaya kadar orda yaşar.İbrahim Ünal'ı iki kez gördüm.Bir 1960
yıllarında köye gelmişti.En son eniştemlerin,İstanbul,Sultanahmet'deki
evlerinde.Eniştem Ömer Günal,yeğeni olur. İstanbul'da oturan İbrahim Günal'n
kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok
şey öğrenmek ibtiyorum demiş.İbrahim Ünal 1908 doğumludur.Bildiğim kadarı ile
mezarı memeleketinden uzak,İzmir'dedir.Bu günün anekdotuda bu olsun.Herkese selamlar.
BİR ANEKDOT/RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Bir şeyler değer
kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.Köyümüz adına
şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi
kalmış.Kaldıki Ilbarıt Köyü içi boş bir köy değil,Ilbarıt Köyüne 'Köy Mektebi'
alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.Dolasıyla köyde öteden beri
eğitim almış bir kuşak mevcut...Köye aslen Bulgaristan,Filibe doğumlu Mehmet
Cemil Efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları
hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...Daha sonra,köy
çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve
sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.Cumhuriyet kurulduktan sonra
ise Atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik
ünvanı vermiştir.Yalnız,Kadir Özerin babası Mehmet Özer diğerlerinden yaşı
büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.Hatta yaşı biraz küçük
olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.Örneğin Mehmet Ata Doğan,1896
doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev
yeri,Eflani Yağlıca Köyü...Hasan Fehmi Erden, 1895 doğumlu,kendisine
öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda
Bartın'ın ilçesi olan Ulus'un Kumluca beldesi.Hüseyin Avni Aksoy, 1892
doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev
yeri,Safranbolu,Davutobası Köyüdür.
BİR ANEKDOT./ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
3.Nisan.1937
tarihinde, Karabük Demir-Çelik İşletmeleri,kurulduğunda bizim Ilbarıt
Köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. Fakat,insanların iş bilinci
ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların
tamamı,bir bir burayı terk etmiş.Örneğin Karabacakgilin Topala (Mehmet
Vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.Bakmış olacak gibi
değil,Karabük Çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir
bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında Karaşar Mah.den,Satı Mehmet
Kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin
inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp
etmiştir. Çıraklık okuluna köyümüzden girenler,Mehmet Oğlu,Hikmet Özer,daha
sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,Ankara'da bulunan Devlet Basım
İşletmesinde çalışmıya başlamıştır.Mustafa Oğlu (Kiraz) Mehmet Esen,okulu
bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından
azarlandığı için,buraları terk edip,Zonguldak-Üzülmez Bölgesinde TTK'ü
İşletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye
gelmiş olup,kendisini görmüştüm. Ramazan Oğlu (Cici-Bey) Fabrikada teknisyenken
geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.Daha sonraları,Demir Çelik
İşletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar
kolay olmasa da.
BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
BABAM EMÜSTONUN VURDUM DUYMAZLIĞI..
Köylerimizin göç
vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.
Fotodaki
Rahmetli Mustafa ŞAHİN ( Hafız amca Hürügızgil) ekin biçme zamanı Tarlasındaki
ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye
atını bağlar.At uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak
bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.
Babam Emüstoda o
sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.
yoluda Hafız
amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at
öbür tarafında urgan yolda Babamın geçişini engel olacak şekilde.
Babam atı yolun
kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta
olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.
Hafız amca
akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize Laa Emüsto sen
bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl
fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.
EMUSTO/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Rahmetli nur
içinde yatsın. Bende küçük bir katkıda bulunayim. Babam Willys marka Jeep ile
köylere yolcu taşırdı. Birgün havanın karlı ve bozuk olduğu bir gün Emusto ile
Ilbarita giderlerken araç kara saplanir yolda kalırlar. Ileri geri bir türlü
kurtaramazlar. Sonra Emusto derki; oglanim Yaşar bu iş türkü ile çalgı ile
olacak is değil o zaman ben köye yürüyorum der ve gider.Babam da Şakacı
mizahliydi. Uzun yıllar bu anısına çevresine anlatırken bende dinlerdim.
Özellikle Çakal Osman ve Döndü Teyzem bir araya geldiklerinde anlattirirlardi.
Selamlar.
YUSUFGİL BİR
ANEKDOT/RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köyümüzün Köklü
ailelerindendir.bu aileden kökenini araştırırsanız okumuş insanlar
çıkmıştır.Kaymakam bile vardı1970 yıllarda İzmir Ödemiş Kaymakamı Ata beyin
oğlu.
Yusuf DOĞAN bu ailedendi.1973 yılında bir Trafik kaza sonucu hayatını
kaybetmişti.
Ek fotoda Turgutlu Ödemiş Karayolu yapımında çok emeği olan Kaymakamlarını yöre
halkı unutmamış anısına bir çeşme yaptırmışlar..
RECAİ RESSAM DEMİRSÖZ
Bu gün caminin
oraya kedilere amam vermeye gittim,termometre eksi 6 yı
gösteriyordu.Anlaşılıyor ki bundan sonra kış ayları Ilbarıtlılar için bir
yaşama yeri değil. akşam geç saatlerinde Ünal Hacıalioğlu aradı.Safranbolu'da
Aytekin Kuş ve bir kaç arkadaşla,TRT Müzik Kanalındaki programı izledik gurur
duyduk ve aramızda şöye konuştuk;Recai için bir şeyler papmalıyız.Bende şöyle
dedim abi benim yaşım 64 olmuş,bu güne kadar hiçbir şey yapılmamış,bundan
sonramı yapılacak.Belki Ünal Hacıalioğlunu bilmeyenler vardır.Osmançavuş
gilden,Osman Çavuşun en büyük oğlu,Katırcı Hüseyin'in torunudur.Yani
Alibıdık'ın amcasının...Herkese selamalar.
BİR ANEKDOT... BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Ilbarıt köyüne
cami 1870,yılında yapılmıştır.Cami öncesi 'Köy-Odası' ve 'Köy-Mektebi'
vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, Köy-odası ve Mektebinin ne zaman
yapıldığı bilimemektedir.
Aynısı
Hacılarobasıköyündede vardı, Hacılarobası Köyündeki yıkılıp yerine yenisi
yapıldı.Bizdekiise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp
yenisi yapıldı.
Köy
Mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,Mehmet Cemil
Efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği
biliniyor.Hattaburdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli
medreselerde eğitim görmüşlerdir.Fıs Fıs Hafız (Mehmet Mutlu) gibi...
Cumhuriyet
önceside Köy Mektebinde eğitime devam edilmiş.O yılları babam Satı Demirsöz
şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve Hacılarobası köyünde
olduğu için,Ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya
gelinirdi.Hocamızda,Kuzyaka'dan Telli lakaplı ve Abdülkadir Özer'in babası
Mehmet Özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.
Köy Mektebinden
daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmenolanlar,Hüseyin
Avni Aksoy,Mehmet Ata Doğan ve Hasan Tahsin Erden'dir.Cumhuriyetin kurulması
ile Mustafa Remzi sponsorluğunda, Kastamonu Öğretmen okuluna
gönderilen,AhmetDemiralp,ŞükrüKaya,İbrahim Ünal ve Mustafa Algan'dır.
Köy
Mektebi,Mehmet Ata Doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile
1931'den,Karamanbaşı Mevkiinde 1934 yılında yapılan 'Akbulak-İlkokulu' üç köyü
kapsayan okul olarak hizmete
açılmıştır.Sırasıyla,Ilbarıt,(Üçbölük)Hacılarobası,o yıllarda Geren Köyü
Hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,Hacılarobasıesmase okunuyordu. ve
Sarıyan (Gündoğan)köyü....O yıllara ait okul kayıt defterleri,Köy Müzesinde
bulunmaktadır.Daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde
okullar açılmıştır.
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli
köylüler,bana bizim sülale nereden gelimiş,gibi sorular yönetmeyin.Eğer elimin
altında bu tür bilgiler olsa zaten
yayınlayacam.YaşadığımızIlbarıtköyünde,Poflagonya,Erken Bizans ve Rumlar
dönemine ait izler var,fakat bunlar kıral konumundaki uygarlıklar değil.Ekip
biçip hayata tutunmaya çalışmışlar.Bizler ne isek onlarda öyleymiş. Örneğin Türklerin
köye intikali, önceki yazılarımda da belirttim.17 yüzyılın sonları 18 yüzyılın
başları gibi,elimdeki belgeler az çok bunu içeriyor.Fakat kimin nereden ve
nasıl geldiği muamma...Örneğin İstanbul'a yakın olabilmek içinmi burası tercih
edilmiş?Olabilirdiyorum.Çünküköyümüzden,İstanbul'da iş yeri açanlar var.Örneğin
daha sonra İyipgil'den Mustafa Remzi'ye geçen Çembirlitaş Fırınının ilk
sahibi,ismini bilmiyorum lakap olarak Akkuşgil'den 'Zimbilli'ye ait olduğu
bilinmektedir.Zimbilli aynı zamanda 1968 yılında bir yangında yanan 9
odalı,Akkuşgilin konağını yaptıran kişidir. Daha sonra elden ayaktan düşünce,
tezgahtarı olan Mustafa Remzi'ye fırını satmıştır.YineEmistogilin,İstanbul
Tophane'de 'Çinili Fırın'diye fırınları varmış ve Yamakgil,üç kardeş 'İbrahim,Raşit
ve Hasan'yine Tophane semtinde ciğerci dükkanı işletmişler.Hafızamda köy
hakkında bu tür bilgilerde var,zamanla sizlerle paylaşıyorum.Değerli
köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş.
'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile
ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse
kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı
olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı
kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler
tarafından yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz
ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik
gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.
Birde
köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak
amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya
salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin adı
daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında
dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak
ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde
yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt
yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı
Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde
Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam
zaten yazarım.
Kaymakamlık
arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var.
'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve
Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi
sonradan değişmiş.
RECAİ DEMİRSÖZ köyümüz BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
eğerli
köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş.
'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile
ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse
kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı
olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı
kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler
tarafından yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz
ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik
gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.
Birde
köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak
amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki
yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol
çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin
önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde
yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt
yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı
Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde
Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam
zaten yazarım.
Kaymakamlık
arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var.
'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve
Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi
sonradan değişmiş.
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
20 küsur yıl
öncesi,29.Ekim.1999 tarihinde,köyümüzde Safranbolu Kaymakamlığınca,Kültür ve
Sanat Merkezi kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara rağmen,Kültür ve Sanat
Merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can Kıraç ve Eczacıbaşı
gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze'
20 ci yaşına girmiş bulunmakta.Doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama
şansım yok.Geçenlerde köyü ziyaret eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta
bunlara Karbükvekilleridedahil,hiçbir fikir yürütmedi.İlerdeburunanın
konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar burayı ziyaret
ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bendemalesef yanıtını
vermiştim.Kaldıki bir Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...Her
şeyden önce bilgi birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine girildikten
sonra,sorularard arda geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli üniversitelerinden
öğrenciler müzeyi ziyaret ederek süpriz yaptılar
SAFRANBOLUMUZUN ATA MESLEKLERİNDEN BİRİDE FURUNCULUK FIRINCILIKDIR.ŞÖYLE
FIRINCILIK TERİMLERİNE NE DERSİNİZ..
AĞIZ:hamurun kazanda yoğurulup pişirilip son ekmeğin çıktığı sürece bir ağız
denir..
PASA:basdon büküldükden sonra üzerine dizilen uzunca tahta tahtanın üzerindede
bez olur bunada pasa bezi denir.
BASTON:hamurun pazı şeklinden uzunlamasına bükülmesi.
ISLANGA.hamur yoğurulduktan sonra dinlenmek mayası gelmesi için bekletilen
uzunlamasına bir tür kazan.
MASDALYA.eskiden yaş hamur mayası yokken ekşi maya tutulan bir tür tahtadan
tekne.
HARMAN YAPMA.fırıncının birkaç fırmadan aldığı un cuvallarını karıştırma işi.
KAZIYACAK:hamur kesilen bir tür çok keskin olmayan alet.eysiran gibi.şekil
olarak başka.
HAMURANE.hamurun bütün işleminin yapıldığı yer.
HAMURKER.hamuru yapan hamuranenin ustabaşı.
YARDIMCI:hamurker yardımcısı hamuru tartan baston büken kişi.
GAPAKÇI:bastonlara etiket vuran pasaları arabaya dizen kişi.
PİŞİRİCİ.BÜŞÜRCÜ:bastonları yada okkalık hamurları küreğe dizip bıçak atan
fırına salan pişiren kişi
OCAKÇI.fırını yakan pişen ekmekleri fırından kürekle çıkaran kişi..
TEZGAHTAR:fırının girdi çıktısından çıkan ağızlardan ve fırının hesap
işlerinden sorumlu kişi.
YAMAK:tezgahtar yardımcısı tezgahta ekmek satan.bakkallara ekmek sevkiyatından
sorumlu kişi.
ÇIRAK:bakkallara küfeyle ekmek taşıyan kişii.eskiden bunlara tablakerde
denirmiş.dışarıda ekmek satan olanlara.
KÜFE:çırağın bakkala sırtında ekmek götürdüğü sepet yada tekerlekli araba
MOSTURA..Fırın camekanı ekmeğin dışardan görüntüsünü sağlayan yer.
İSTİM..Ekmek Hamurunun fırına atıldıktan sonra renk alması için verilen su
buharı..(Mithat DEMİRSÖZ)
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM
RECAİ DEMİRSÖZ
ILBARIT
Safranbolumuza
28 km uzaklıkta Safranbolumuzun bir köyüdür.manzara bakımından nadide köylerden
biridir.konum bakımından güneyde Ovacık yönünü havzasını çıplak gözle Kuzeyinde
Safranbolu havzasını görmek mümkündür.çok eskiye dayanan bir yerleşim
alanıdır.adını kulaktan dolma "üzüm cenneti"olarak bilsekte .yapılan
araştırmalarda çok önceleriİlbertular adlı bir kavimin yaşadığı adını buradan
aldığıda varsayımlar arasındadır.1965 yılında Bağılca ve Kareşer
.mahallaerininde muhtarlığa bağlı olduğundan adı"ÜÇBÖLÜK" olarak
değiştirilmiştir.köyümüzde M.Ö.2500 li yıllardan kalma kaya mezarlarımız birde
bir çok şehir merkezinde bulunmayan sanat evi bulunmaktadır.... NOT.Grubumuz
kimsenin kişiye özel zata mahsus sayfası değildir.aşırı derecede kişisel
fotoğraf yüklememeğe .bilhassa Yeni nesil gençlerimizin kısa özgeçmişleriyle
kim gilden olduklarını belirterek birer ikişer fotolar yüklemelerini
birbirlerini tanımak babında rica ederiz.Yine bunun yanısıra ebediyete göç
etmiş dedelerimizin ninelerimizin babalarımızın annelerimizin tekrar
hatırlayabilmemiz için fotolarını sayfamıza koyabilirsiniz.Sayfamız köy
kültürünü ve köyler kültürünü örf adetlerini tanıtmak tanımak amacıyla kurulmuş
olup .sıradan paylaşımlar yaparak sa
RECAİ DEMİRSÖZ
105,SENE ÖNCE ILBARIT KÖYÜ... BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ
Yıl 1914 ülkede
seferberlik ilan edilir ve eli silah tutan sakat ve önceden askerliğini
yapmışlar,tekarar askere çağrılır. Çünkü Birici Dünya Savaşı başlamıştır.
Osmanlı ,Alamanya ile savaşa dahil olmuştur.Sonuç,almanya ve Osmanlı savaştan
yenik çıkacaktır.Birici Dünya Savaşında,hastalıklar ve savaşta yitenlerin
sayısı 40 milyona dayanmıştır.o yıllarda Türkiyi'nin nüfusu 13 milyondur.Zaten
yoksul olan Anadolu halkı ağır vergiler ve sonu gelmeyen savaşlar yüzünden
tamamen yorgun düşmüştür.Savaşa gidenlerin çoğu bir daha geri
dönmemiştir.Dönenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.
Birinci Dünya
Savaşı sürerken,1916'ya gelindiğinde Ilbarıt Köyünde tifüs salgını görülür.
Bilindiği gibi tifüs mikrobu bit yolu ile insandan insana geçen bir salgın,bir
veba,bir kolera kadar tehlikelidir. Ilbarıt köyünde ölümler başlar.Günde bir
iki ölüm,an gelimiş 7 kişiye kadar çıkmış.Gençler askerde olduğu için köyde
yaşayan genç kızlar ve gelinler defin işyerini üstlenmişler,yaşlı erkeklerin
onlara ufak tefek yardımları olsada,dedim ya köyün genç kızları ve gelinleri
yitip gidenleri bir bir defin etmişler.
Ölümlerin önüne
geçilmediğinden,1904 yılında Safranbolu'ya açılan hastaneden,bir doktor gelerek
'Yukurıdüze' çadır kurarak köyü karantina altına almış ve köyün geri
kalanlarını kurturmıştır. Örneğin Mehmet Ata'nın babası Yusuf efendi ile
Ata'nın eşi Emine birer gün ara ile vefat etmiştir.Sonuçta söyünen bir çok aile
ve daha sonraki gençlerin yetişerek,evlenip çoluğa çocuğa kavuşması ile köy bu
günlere gelebilmiştir.
1914 yılında ki
seferberlikten sonra askere gidenlerin büyük bölümünün şeh olduğu haberi köye
gelmiştir.Fakat bu şehitlerin bazılarının nerede ve nasıl olduğu bilinmemektedir.
örneğin sürekli 1915 başlayan Çanakkale Savaşı'ında şehit oldukları söylense
de,köyümüzden Çanakkale'de resmi kayıtlara göre 3 şehit vardır.Bunlar
'Osmançavuşgilden' Hasan Efendi. Kendisi 1891 doğumludur.Evlidir çocuğu yoktur.
'Kulagilden' Şakir 1887 doğumludur.Evlidir Mehmet isiminde bir çocuğu
vardır.Karaşar Mah.den Etli kız olarak bilinen Fatma oğlu Recep 1891 doğumludur
bekardır. 'Alibeygilden'
Diğer
şehitler,'Akkuşgilden' Osman oğlu;Süleyman 1878 doğumludur.Nerede şehit
olduğuna dair bilgi yoktur.Evlidir,Emine,Osman ve Hecer isiminde üç çocuğu
vardır.
Ahmet oğlu
Mehmet 'Gardeyigilden' nerede şehit olduğu hakkında bilgi yoktur. 1882
doğumludur.Evlidir ve Ahmet,Fatma ve Hamide isminde üç çocuğu vardır.
Mustafa oğlu
Hüseyin 'Dabazgilden' nerede şehit olduğuna dair bilgi yoktur.1876
doğumludur.Evlidir ve Mustafa isiminde bir oğlu vardır..
Ömer oğlu
'Adalı'lakaplı Mehmet 'Kuruhüseyingilden' Şehit olduğu yer Kars
Sarıkamış,donarak. 1882 doğumludur.Evlidir,Hüseyin,Osman ve Ömer adında üç
çocuğu vardır.
Salih oğlu Akif
'Döndügilden' şehit olduğu yer Kars,Sarıkamış,donarak.1892 doğumludur.bekardır.
Mehmet oğlu
Hasan 'Emistogilden' 1886 doğumludur.Şehit olduğu yer Diyarbakır.Bekardır.
Mehmet oğlu
Rıfat 'Emistogilden' 1892 doğumludur.Şehit olduğu yer,Edirne ,Süloğlu'dur.Bekardır.
Gidenlerin bir
kısmı iİngiliz'lere esir düşmüş ,Mehmet Ata ve Fıs fıs Hafız olarak bilinen
Mehmet Mutlu,savaş bitiminde köye dönmüşlerdir.Mehmet Ata ,Hindistan,Mehmet
Mutlu ,Kıbrıs'da esir tutulmuştur.
Eğer babam Satı
Demirsöz olamasydı.Biz Emistogil'de söyünmüşler arasında olacaktık.İşte savaş
ve savaşlar öyle bir şey!
iz.Dikkat son
zamanlarda çok sayıda katılım için başvuru yapılıyor grup bir müzik grupu falan
değildir.sevgiyle kalın hep güzel kalın . sayfa admini Mithat DEMİRSÖZ..
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RECAİ
DEMİRSÖZ
BİR ANEKDOT
Yıl
1962,köyümüzden üç genç,şehirlerarası bir otobüs satın almışlardı. Kimdi bu
gençler,Sarıibrahimoğlu (Pürdegilden) Hamdi Sarı 1930 doğumlu ve 32 yaşında,
aynı zamanda otobüsün şoförü...Hacıalioğlu (Osmançavuşgilden) Hasan Saygın 1933
doğumlu,29 yaşında ve Hacıalioğlu (Elişgilden) Abdullah Öztürk (Doruk)1937
doğumlu ve 25 yaşında. Aynı zamanda otobüsün muavini...
Eskiden
otobüsler,genellikte kamyondan devşirme ve burunlu denilen önden motorluydu.
Fakat köyümüzün o zaman aldıkları bu otobüs her şeyden önce Mercedes
marakaydı. Yine o yıl 1962 senesi,şans işte annem ben yanında ve Mithat bir
yaşında,annemin kucağında,İstanbul'a yolculuğa çıktık.Otobüsün kalkış
yeri,Toprakcuma ve son durak İstanbul,Beyazıt Bakırcılar.Parası olan
Bakırcılarda bulunan o yılların meşhur Akartürk Oteline gider geceyi geçirmek
için,ekonomisi iyi olmayan bir arkadaşının yanına gider,tabi ki bir fırına...O
yıllarda dostluk diye bir kavram vardı.Köyden gelenin ilk önce karnı doyurulur
ve eğer parası yoksa,iş buluna kadar harçlık verilirdi.Şimdi o günleri mum
yakta ara...Fakat biz o İstanbul yolculuğunda, Anadolu yakası Pendik'de indik.
Daha sonra,trene binmek nasip oldu.Fakat vapura filan binmek için,1970 beklemem
gerikiyordu.
Şimdi hayatta
olmayan bundan 58 sene öncesi,şehirlerarası otobüs işletmeciliği yapan o
zamanın üç gencini saygı ile anıyorum ve otobüs 1967,yılına
kadar,Toprakcuma,İstanbul arası çalıştı.
Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl
öncesi vermiştir. Daha sora bu öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi,
Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya, İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha
öncekiler, Hüseyin Avni Aksoy 1892,
BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRsöz
Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu
biliyor muydunuz?
Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece
Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.
Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için
Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne
zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli
öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü)
Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu
Lisesi vardı. Bu
lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz
parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın
çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki
üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik,
eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden
verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere
derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten
sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir
dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar
bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi.
Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere
diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”