(SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ
ANEKDOT/
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Ilbarıt Köyünden bakınca,kuş uçumu
Şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.Dün köyden yola çıktım,Çardak
kaya,Dabazavlasınınbaşı ve Ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.Bilindiği
gibi 90 larda Orman Kadostora geçtikten sonra buralar
ağaçlandırılmıştı.Kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten
sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven
karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra Yeniyolu tırmandım,bir
düzlüge gelince Ilbarıt Köyünü uzun uzun seyrettim.Köy uzaktan derli
toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt
çıkmıyordu.Yörüyüz esnasında,Ortainecekle,Yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara
toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler
çekilmiş.Taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,
Bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı
için,o bölgeyi fazla tanımam.Fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmişteTepedağ
mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak
zor olduğu için,ekinler Haramanlar Mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları
savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. Daha
sonra,baktılar olmuyor ilkönce Akyolu ve daha sonrada Yeniyolu
açmışlar,Ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları
açılmış.Tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor
günlerki...Hatırlıyorum benim çocukluğumda Tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer
yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.
Not.Geçen yıllarda Ankara,Üniversitesinden
Pof.Ve Doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.Şeremetdoruğunu
sordular,bende köyden gösterdim.Görünüşte onlara yakın geldi.Bize kılavuz
olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,Şeremetdoruğu
gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.Bilim adamları,Soğanlıçay Taşını
inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere
Ankara'ya getirdiler.Bu arada Karabük,Üniversitesinden,Arkologlar
geldi,birbirlerine sorular yönettiler.Arkologlar,Safranbolu'da Kaya Mezarlarına
rastlamadıklarını söyleyince,Ankara'dan gelen bir prof. Safranbolu'nun taşları
Kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.
BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSOY
Ilbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne
merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren
hatırlıyorum.Örneğin Maylaş,Güdüğün Seyini, Kuruseyingilin Hanife, daha bir
çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç
kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye
sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek Ilbarıt
Köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.Örneğin Meyremgilin
Kara Mehmet,Mehmet Günal'ın İbrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam
belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.İbrahim Ünal, biri Günal soyadını
alırken,diğeri Ünal soyadını almış.1929 yılında,Şükrü Kaya,Mustafa Algan ve Ahmet
Demiralp'le birilikte Kastamonu Öğretmen okulunu bitiriler ve tayini
Amasaya,Gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.İbrahim Ünal'ı
iki kez gördüm.Bir 1960 yıllarında köye gelmişti.En son
eniştemlerin,İstanbul,Sultanahmet'deki evlerinde.Eniştem Ömer Günal,yeğeni
olur. İstanbul'da oturan İbrahim Günal'n kızı,beni televizyonda
izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum
demiş.İbrahim Ünal 1908 doğumludur.Bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden
uzak,İzmir'dedir.Bu günün anekdotuda bu olsun.Herkese selamlar.
BİR ANEKDOT/RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Bir şeyler değer kazanması için,ilkönce
manevi değerler önemini koruması gerekiyor.Köyümüz adına şöyle geriye
baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.Kaldıki Ilbarıt
Köyü içi boş bir köy değil,Ilbarıt Köyüne 'Köy Mektebi' alt katındaki köy
odası,camiiden önce yapılmış.Dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak
mevcut...Köye aslen Bulgaristan,Filibe doğumlu Mehmet Cemil Efendinin gelmesi
ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur
yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...Daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o
yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için
okul belgeleri verilmiş.Cumhuriyet kurulduktan sonra ise Atatürk bu açığı
öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı
vermiştir.Yalnız,Kadir Özerin babası Mehmet Özer diğerlerinden yaşı büyük
olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.Hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik
diploması verilmiştir.Örneğin Mehmet Ata Doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926
yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,Eflani Yağlıca Köyü...Hasan
Fehmi Erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş
yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda Bartın'ın ilçesi olan Ulus'un Kumluca
beldesi.Hüseyin Avni Aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928
yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,Safranbolu,Davutobası Köyüdür.
BİR ANEKDOT./ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
3.Nisan.1937 tarihinde, Karabük
Demir-Çelik İşletmeleri,kurulduğunda bizim Ilbarıt Köyünden,yaklaşık 40
kişi,fabrikaya iş başı yapmış. Fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş
kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir
bir burayı terk etmiş.Örneğin Karabacakgilin Topala (Mehmet Vural)usta olarak
işe başladığı halde,iş bırakmış.Bakmış olacak gibi değil,Karabük Çıraklık
okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe
başlamalarına rağmen,1946 yılında Karaşar Mah.den,Satı Mehmet Kara,kendisi
elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli
kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir.
Çıraklık okuluna köyümüzden girenler,Mehmet Oğlu,Hikmet Özer,daha sonra,o da
fabrikadaki işini bırakıp,Ankara'da bulunan Devlet Basım İşletmesinde çalışmıya
başlamıştır.Mustafa Oğlu (Kiraz) Mehmet Esen,okulu bitirmediği çin,babasına
gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk
edip,Zonguldak-Üzülmez Bölgesinde TTK'ü İşletmelerinde çalışmış olup,orda vefat
etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. Ramazan
Oğlu (Cici-Bey) Fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp
etmiştir.Daha sonraları,Demir Çelik İşletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip
burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.
BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
BABAM EMÜSTONUN VURDUM DUYMAZLIĞI..
Köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir
karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.
Fotodaki Rahmetli Mustafa ŞAHİN ( Hafız
amca Hürügızgil) ekin biçme zamanı Tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır
harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.At uzunca bir
urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta
ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.
Babam Emüstoda o sırada tarladan harmana
deste çeker kağnı arabasıyla.
yoluda Hafız amcanın tarlasından geçer.at
yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda
Babamın geçişini engel olacak şekilde.
Babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek
yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş
ayağında urganla birlikte kaçar gider.
Hafız amca akşama kadar atı arar
bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize Laa Emüsto sen bu rahatlıkla çok
yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her
ikisininde mekanı cennet olsun.
EMUSTO/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Rahmetli nur içinde yatsın. Bende küçük bir katkıda bulunayim. Babam Willys
marka Jeep ile köylere yolcu taşırdı. Birgün havanın karlı ve bozuk olduğu bir
gün Emusto ile Ilbarita giderlerken araç kara saplanir yolda kalırlar. Ileri
geri bir türlü kurtaramazlar. Sonra Emusto derki; oglanim Yaşar bu iş türkü ile
çalgı ile olacak is değil o zaman ben köye yürüyorum der ve gider.Babam da
Şakacı mizahliydi. Uzun yıllar bu anısına çevresine anlatırken bende dinlerdim.
Özellikle Çakal Osman ve Döndü Teyzem bir araya geldiklerinde anlattirirlardi.
Selamlar.
.
YUSUFGİL BİR
ANEKDOT/RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köyümüzün Köklü ailelerindendir.bu aileden
kökenini araştırırsanız okumuş insanlar çıkmıştır.Kaymakam bile vardı1970
yıllarda İzmir Ödemiş Kaymakamı Ata beyin oğlu.
Yusuf DOĞAN bu ailedendi.1973 yılında bir Trafik kaza sonucu hayatını
kaybetmişti.
Ek fotoda Turgutlu Ödemiş Karayolu yapımında çok emeği olan Kaymakamlarını yöre
halkı unutmamış anısına bir çeşme yaptırmışlar..
RECAİ RESSAM DEMİRSÖZ
Bu gün caminin oraya kedilere amam vermeye
gittim,termometre eksi 6 yı gösteriyordu.Anlaşılıyor ki bundan sonra kış ayları
Ilbarıtlılar için bir yaşama yeri değil. akşam geç saatlerinde Ünal Hacıalioğlu
aradı.Safranbolu'da Aytekin Kuş ve bir kaç arkadaşla,TRT Müzik Kanalındaki
programı izledik gurur duyduk ve aramızda şöye konuştuk;Recai için bir şeyler
papmalıyız.Bende şöyle dedim abi benim yaşım 64 olmuş,bu güne kadar hiçbir şey
yapılmamış,bundan sonramı yapılacak.Belki Ünal Hacıalioğlunu bilmeyenler
vardır.Osmançavuş gilden,Osman Çavuşun en büyük oğlu,Katırcı Hüseyin'in
torunudur.Yani Alibıdık'ın amcasının...Herkese selamalar.
'
BİR ANEKDOT... BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ
DEMİRSÖZ
Ilbarıt köyüne cami 1870,yılında
yapılmıştır.Cami öncesi 'Köy-Odası' ve 'Köy-Mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi
olmadığı için, Köy-odası ve Mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.
Aynısı Hacılarobasıköyündede vardı,
Hacılarobası Köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.Bizdekiise,çeşitli
tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.
Köy Mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık
üzerine dersler verilirken,Mehmet Cemil Efendi hocanın gelmesi ilie diğer
derslerde,devreye girdiği biliniyor.Hattaburdan mezun olanlar,daha sonra
istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.Fıs Fıs Hafız (Mehmet
Mutlu) gibi...
Cumhuriyet önceside Köy Mektebinde eğitime
devam edilmiş.O yılları babam Satı Demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği
çevre köylerde bizde ve Hacılarobası köyünde olduğu için,Ovacık'ın köylerinden
bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.Hocamızda,Kuzyaka'dan Telli
lakaplı ve Abdülkadir Özer'in babası Mehmet Özer, gelenlerin mektuplarını
yazıverin diye bizlere görev verirdi.
Köy Mektebinden daha önce mezun
olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmenolanlar,Hüseyin Avni Aksoy,Mehmet
Ata Doğan ve Hasan Tahsin Erden'dir.Cumhuriyetin kurulması ile Mustafa Remzi
sponsorluğunda, Kastamonu Öğretmen okuluna
gönderilen,AhmetDemiralp,ŞükrüKaya,İbrahim Ünal ve Mustafa Algan'dır.
Köy Mektebi,Mehmet Ata Doğan'ın köye
öğretmen olarak atanması ile 1931'den,Karamanbaşı Mevkiinde 1934 yılında
yapılan 'Akbulak-İlkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete
açılmıştır.Sırasıyla,Ilbarıt,(Üçbölük)Hacılarobası,o yıllarda Geren Köyü
Hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,Hacılarobasıesmase okunuyordu. ve
Sarıyan (Gündoğan)köyü....O yıllara ait okul kayıt defterleri,Köy Müzesinde
bulunmaktadır.Daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde
okullar açılmıştır.
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ
DEMİRSÖZ
Değerli köylüler,bana bizim sülale nereden
gelimiş,gibi sorular yönetmeyin.Eğer elimin altında bu tür bilgiler olsa zaten
yayınlayacam.YaşadığımızIlbarıtköyünde,Poflagonya,Erken Bizans ve Rumlar
dönemine ait izler var,fakat bunlar kıral konumundaki uygarlıklar değil.Ekip
biçip hayata tutunmaya çalışmışlar.Bizler ne isek onlarda öyleymiş. Örneğin
Türklerin köye intikali, önceki yazılarımda da belirttim.17 yüzyılın sonları 18
yüzyılın başları gibi,elimdeki belgeler az çok bunu içeriyor.Fakat kimin
nereden ve nasıl geldiği muamma...Örneğin İstanbul'a yakın olabilmek içinmi
burası tercih edilmiş?Olabilirdiyorum.Çünküköyümüzden,İstanbul'da iş yeri
açanlar var.Örneğin daha sonra İyipgil'den Mustafa Remzi'ye geçen Çembirlitaş
Fırınının ilk sahibi,ismini bilmiyorum lakap olarak Akkuşgil'den 'Zimbilli'ye
ait olduğu bilinmektedir.Zimbilli aynı zamanda 1968 yılında bir yangında yanan
9 odalı,Akkuşgilin konağını yaptıran kişidir. Daha sonra elden ayaktan düşünce,
tezgahtarı olan Mustafa Remzi'ye fırını satmıştır.YineEmistogilin,İstanbul
Tophane'de 'Çinili Fırın'diye fırınları varmış ve Yamakgil,üç kardeş
'İbrahim,Raşit ve Hasan'yine Tophane semtinde ciğerci dükkanı
işletmişler.Hafızamda köy hakkında bu tür bilgilerde var,zamanla sizlerle
paylaşıyorum.Değerli köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir
bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı
ile ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse
kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı olduğundan,onunsoyisimi
ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan
kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından
yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine
rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar
vardı,ama bizim köyde yok.
Birde köylerin,böyle siper yerlere
gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor
veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin
adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında
dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak
ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde yaşayanların nerden ve nasıl
geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale
olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim.
araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri
hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.
Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm
köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy
yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki
köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.
RECAİ DEMİRSÖZ köyümüz
BİR ANEKDOT/ RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
eğerli köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü
hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve
ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi
yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol
asıllı olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan
kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından
yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine
rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar
vardı,ama bizim köyde yok.
Birde köylerin,böyle siper yerlere
gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor
veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin
adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında
dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak
ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde yaşayanların nerden ve nasıl
geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale
olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim.
araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri
hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.
Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm
köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy
yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki
köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
20 küsur yıl öncesi,29.Ekim.1999
tarihinde,köyümüzde Safranbolu Kaymakamlığınca,Kültür ve Sanat Merkezi
kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara rağmen,Kültür ve Sanat Merkezini ayakta
tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can Kıraç ve Eczacıbaşı gibi holdinglere
bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze' 20 ci yaşına
girmiş bulunmakta.Doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım
yok.Geçenlerde köyü ziyaret eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta
bunlara Karbükvekilleridedahil,hiçbir fikir yürütmedi.İlerdeburunanın
konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra
birilerini yetiştiriyormusun,bendemalesef yanıtını vermiştim.Kaldıki bir
Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...Her şeyden önce bilgi
birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine girildikten sonra,sorularard arda
geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi
ziyaret ederek süpriz yaptılar
SAFRANBOLUMUZUN ATA MESLEKLERİNDEN BİRİDE
FURUNCULUK FIRINCILIKDIR.ŞÖYLE FIRINCILIK TERİMLERİNE NE DERSİNİZ..
AĞIZ:hamurun kazanda yoğurulup pişirilip son ekmeğin çıktığı sürece bir ağız
denir..
PASA:basdon büküldükden sonra üzerine dizilen uzunca tahta tahtanın üzerindede
bez olur bunada pasa bezi denir.
BASTON:hamurun pazı şeklinden uzunlamasına bükülmesi.
ISLANGA.hamur yoğurulduktan sonra dinlenmek mayası gelmesi için bekletilen
uzunlamasına bir tür kazan.
MASDALYA.eskiden yaş hamur mayası yokken ekşi maya tutulan bir tür tahtadan
tekne.
HARMAN YAPMA.fırıncının birkaç fırmadan aldığı un cuvallarını karıştırma işi.
KAZIYACAK:hamur kesilen bir tür çok keskin olmayan alet.eysiran gibi.şekil
olarak başka.
HAMURANE.hamurun bütün işleminin yapıldığı yer.
HAMURKER.hamuru yapan hamuranenin ustabaşı.
YARDIMCI:hamurker yardımcısı hamuru tartan baston büken kişi.
GAPAKÇI:bastonlara etiket vuran pasaları arabaya dizen kişi.
PİŞİRİCİ.BÜŞÜRCÜ:bastonları yada okkalık hamurları küreğe dizip bıçak atan
fırına salan pişiren kişi
OCAKÇI.fırını yakan pişen ekmekleri fırından kürekle çıkaran kişi..
TEZGAHTAR:fırının girdi çıktısından çıkan ağızlardan ve fırının hesap
işlerinden sorumlu kişi.
YAMAK:tezgahtar yardımcısı tezgahta ekmek satan.bakkallara ekmek sevkiyatından
sorumlu kişi.
ÇIRAK:bakkallara küfeyle ekmek taşıyan kişii.eskiden bunlara tablakerde
denirmiş.dışarıda ekmek satan olanlara.
KÜFE:çırağın bakkala sırtında ekmek götürdüğü sepet yada tekerlekli araba
MOSTURA..Fırın camekanı ekmeğin dışardan görüntüsünü sağlayan yer.
İSTİM..Ekmek Hamurunun fırına atıldıktan sonra renk alması için verilen su
buharı..(Mithat DEMİRSÖZ)
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RESSAM
RECAİ DEMİRSÖZ
ILBARIT
Safranbolumuza 28 km uzaklıkta
Safranbolumuzun bir köyüdür.manzara bakımından nadide köylerden biridir.konum
bakımından güneyde Ovacık yönünü havzasını çıplak gözle Kuzeyinde Safranbolu
havzasını görmek mümkündür.çok eskiye dayanan bir yerleşim alanıdır.adını
kulaktan dolma "üzüm cenneti"olarak bilsekte .yapılan araştırmalarda
çok önceleriİlbertular adlı bir kavimin yaşadığı adını buradan aldığıda
varsayımlar arasındadır.1965 yılında Bağılca ve Kareşer .mahallaerininde
muhtarlığa bağlı olduğundan adı"ÜÇBÖLÜK" olarak değiştirilmiştir.köyümüzde
M.Ö.2500 li yıllardan kalma kaya mezarlarımız birde bir çok şehir merkezinde
bulunmayan sanat evi bulunmaktadır.... NOT.Grubumuz kimsenin kişiye özel zata
mahsus sayfası değildir.aşırı derecede kişisel fotoğraf yüklememeğe .bilhassa Yeni
nesil gençlerimizin kısa özgeçmişleriyle kim gilden olduklarını belirterek
birer ikişer fotolar yüklemelerini birbirlerini tanımak babında rica
ederiz.Yine bunun yanısıra ebediyete göç etmiş dedelerimizin ninelerimizin
babalarımızın annelerimizin tekrar hatırlayabilmemiz için fotolarını sayfamıza
koyabilirsiniz.Sayfamız köy kültürünü ve köyler kültürünü örf adetlerini
tanıtmak tanımak amacıyla kurulmuş olup .sıradan paylaşımlar yaparak sayfayı
sıradanlaştırmamınızıda rica eder
RECAİ DEMİRSÖZ
105,SENE ÖNCE ILBARIT KÖYÜ... BİR ANEKDOT/
RECAİ DEMİRSÖZ
Yıl 1914 ülkede seferberlik ilan edilir ve
eli silah tutan sakat ve önceden askerliğini yapmışlar,tekarar askere çağrılır.
Çünkü Birici Dünya Savaşı başlamıştır. Osmanlı ,Alamanya ile savaşa dahil
olmuştur.Sonuç,almanya ve Osmanlı savaştan yenik çıkacaktır.Birici Dünya
Savaşında,hastalıklar ve savaşta yitenlerin sayısı 40 milyona dayanmıştır.o
yıllarda Türkiyi'nin nüfusu 13 milyondur.Zaten yoksul olan Anadolu halkı ağır
vergiler ve sonu gelmeyen savaşlar yüzünden tamamen yorgun düşmüştür.Savaşa
gidenlerin çoğu bir daha geri dönmemiştir.Dönenlerin sayısı bir elin
parmaklarını geçmemektedir.
Birinci Dünya Savaşı sürerken,1916'ya
gelindiğinde Ilbarıt Köyünde tifüs salgını görülür. Bilindiği gibi tifüs
mikrobu bit yolu ile insandan insana geçen bir salgın,bir veba,bir kolera kadar
tehlikelidir. Ilbarıt köyünde ölümler başlar.Günde bir iki ölüm,an gelimiş 7
kişiye kadar çıkmış.Gençler askerde olduğu için köyde yaşayan genç kızlar ve
gelinler defin işyerini üstlenmişler,yaşlı erkeklerin onlara ufak tefek
yardımları olsada,dedim ya köyün genç kızları ve gelinleri yitip gidenleri bir
bir defin etmişler.
Ölümlerin önüne geçilmediğinden,1904
yılında Safranbolu'ya açılan hastaneden,bir doktor gelerek 'Yukurıdüze' çadır
kurarak köyü karantina altına almış ve köyün geri kalanlarını kurturmıştır.
Örneğin Mehmet Ata'nın babası Yusuf efendi ile Ata'nın eşi Emine birer gün ara
ile vefat etmiştir.Sonuçta söyünen bir çok aile ve daha sonraki gençlerin
yetişerek,evlenip çoluğa çocuğa kavuşması ile köy bu günlere gelebilmiştir.
1914 yılında ki seferberlikten sonra
askere gidenlerin büyük bölümünün şeh olduğu haberi köye gelmiştir.Fakat bu
şehitlerin bazılarının nerede ve nasıl olduğu bilinmemektedir. örneğin sürekli
1915 başlayan Çanakkale Savaşı'ında şehit oldukları söylense de,köyümüzden
Çanakkale'de resmi kayıtlara göre 3 şehit vardır.Bunlar 'Osmançavuşgilden'
Hasan Efendi. Kendisi 1891 doğumludur.Evlidir çocuğu yoktur. 'Kulagilden' Şakir
1887 doğumludur.Evlidir Mehmet isiminde bir çocuğu vardır.Karaşar Mah.den Etli
kız olarak bilinen Fatma oğlu Recep 1891 doğumludur bekardır. 'Alibeygilden'
Diğer şehitler,'Akkuşgilden' Osman
oğlu;Süleyman 1878 doğumludur.Nerede şehit olduğuna dair bilgi
yoktur.Evlidir,Emine,Osman ve Hecer isiminde üç çocuğu vardır.
Ahmet oğlu Mehmet 'Gardeyigilden' nerede
şehit olduğu hakkında bilgi yoktur. 1882 doğumludur.Evlidir ve Ahmet,Fatma ve
Hamide isminde üç çocuğu vardır.
Mustafa oğlu Hüseyin 'Dabazgilden' nerede
şehit olduğuna dair bilgi yoktur.1876 doğumludur.Evlidir ve Mustafa isiminde
bir oğlu vardır..
Ömer oğlu 'Adalı'lakaplı Mehmet
'Kuruhüseyingilden' Şehit olduğu yer Kars Sarıkamış,donarak. 1882
doğumludur.Evlidir,Hüseyin,Osman ve Ömer adında üç çocuğu vardır.
Salih oğlu Akif 'Döndügilden' şehit olduğu
yer Kars,Sarıkamış,donarak.1892 doğumludur.bekardır.
Mehmet oğlu Hasan 'Emistogilden' 1886
doğumludur.Şehit olduğu yer Diyarbakır.Bekardır.
Mehmet oğlu Rıfat 'Emistogilden' 1892
doğumludur.Şehit olduğu yer,Edirne ,Süloğlu'dur.Bekardır.
Gidenlerin bir kısmı iİngiliz'lere esir
düşmüş ,Mehmet Ata ve Fıs fıs Hafız olarak bilinen Mehmet Mutlu,savaş bitiminde
köye dönmüşlerdir.Mehmet Ata ,Hindistan,Mehmet Mutlu ,Kıbrıs'da esir
tutulmuştur.
Eğer babam Satı Demirsöz olamasydı.Biz
Emistogil'de söyünmüşler arasında olacaktık.İşte savaş ve savaşlar öyle bir
şey!
iz.Dikkat son zamanlarda çok sayıda
katılım için başvuru yapılıyor grup bir müzik grupu falan değildir.sevgiyle
kalın hep güzel kalın . sayfa admini Mithat DEMİRSÖZ..
RECAİ DEMİRSÖZ BİR ANEKDOT/ RECAİ
DEMİRSÖZ
BİR ANEKDOT
Yıl 1962,köyümüzden üç genç,şehirlerarası
bir otobüs satın almışlardı. Kimdi bu gençler,Sarıibrahimoğlu (Pürdegilden)
Hamdi Sarı 1930 doğumlu ve 32 yaşında, aynı zamanda otobüsün şoförü...Hacıalioğlu
(Osmançavuşgilden) Hasan Saygın 1933 doğumlu,29 yaşında ve Hacıalioğlu
(Elişgilden) Abdullah Öztürk (Doruk)1937 doğumlu ve 25 yaşında. Aynı zamanda
otobüsün muavini...
Eskiden otobüsler,genellikte kamyondan
devşirme ve burunlu denilen önden motorluydu. Fakat köyümüzün o zaman
aldıkları bu otobüs her şeyden önce Mercedes marakaydı. Yine o yıl 1962
senesi,şans işte annem ben yanında ve Mithat bir yaşında,annemin
kucağında,İstanbul'a yolculuğa çıktık.Otobüsün kalkış yeri,Toprakcuma ve son durak
İstanbul,Beyazıt Bakırcılar.Parası olan Bakırcılarda bulunan o yılların meşhur
Akartürk Oteline gider geceyi geçirmek için,ekonomisi iyi olmayan bir
arkadaşının yanına gider,tabi ki bir fırına...O yıllarda dostluk diye bir
kavram vardı.Köyden gelenin ilk önce karnı doyurulur ve eğer parası yoksa,iş
buluna kadar harçlık verilirdi.Şimdi o günleri mum yakta ara...Fakat biz o
İstanbul yolculuğunda, Anadolu yakası Pendik'de indik. Daha sonra,trene binmek
nasip oldu.Fakat vapura filan binmek için,1970 beklemem gerikiyordu.
Şimdi hayatta olmayan bundan 58 sene
öncesi,şehirlerarası otobüs işletmeciliği yapan o zamanın üç gencini saygı ile
anıyorum ve otobüs 1967,yılına kadar,Toprakcuma,İstanbul arası çalıştı.
Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk
öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl öncesi vermiştir. Daha sora bu
öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi, Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya,
İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha öncekiler, Hüseyin Avni
Aksoy 1892, Hasan Efendi,Osmançavuşgilden 1891, Hasan Erden 1895 ve Mehmet Ata
Doğan 1896...
BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRsöz
Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban
karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?
Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının
soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını
söyler.
Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine
ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen
Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne
yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile
koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o
günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir köylü çocuğu
idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu
Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu
lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl
pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz
başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum.
Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi,
Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana
okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda
Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık.
Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede
birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden
gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı
gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece
herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları
sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”
Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...
