20 Aralık 2024 Cuma

18.MART 1915 (ÇANAKKALE SAVAŞI)







18.MART 1915 (ÇANAKKALE SAVAŞI)

kolay değil üzerinden 105 yil gibi bir zaman geçmiş,ilbarit köyünden,çanakkale savaşina gidenlerden,hacialioğlu hasan efendi 1891 (öğretmen) haciömeroğullarindan şakir er 1887,karamehmetoğullarindan recep 1891 er,şehit düşmüşlerdir.mustafa kemalin,emir subayi olan hüseyin avni aksoy 1892 sağ dönmüştür.

buraya kendimden bir şeyler katarak,bilgiler aktarıyorum ve 1750 doğumlulardan yola çıkarak,yaklaşık 270 yıl 3 asır öncesi,ilbarıt köyünün kurucuları ve bu köyde yaşamış insanları masaya yatırıyorum.insan yaşamında en zor şey 'tarih'tir.dahası bir tarihi gün yüzüne çıkarmak...abartılardan bıkan 'atatürk' devrin,tarihçilerini toplayarak,şu tümceleri kullanır. 'bu güne kadar bu toplumun tarihi yazılmamıştır.siz değerli hocaları göreve çağrıyorum,bu ülkenin ve dünyanın tarihini bir kez daha,salt değerlere dayanarak yazın.' o dönemin tarih prof.leri cumhuriyet kurulduktan sonra titiz çalışmalarla,4 cilt olarak,bu tarih kitaplarını neredeyse 10 yıla yakın bir zamanda yazarlar ve 1931 yılında basımı gerçekleşir.bu 4 cilt tarih kitabı ve eski haritalar dahil bir çok envanter,başta ahmet demiralp,şükrü kaya,abdülkadir özer'lerin evinde kalmış ve tarafıma verildi.şu anda (köy-müze)sinde...fakat şu bir realite ki,burda yazdıklarım sadece üç beş kişiyi ilgilendiriyor ve yazdıklarım bir yerde toplanıyor mu bunun bilincinde değilim. çünkü,keleşgilin penceresinden,hecelligilin evinin

altından,aşağıpınara giden yol,bir ılbarıt köylüsü için daha önemli.

MUSTAFA REMZI ÖZLÜ (1895-1958)

bazı istisnaları yazmak kayda değerdir.mustafa remzi,eyüp oğlu hüseyin 1862 ve anne hüsüğün kızı,hüseyin ve fatma 1867'den olma,hüseyin'in,mehmet ali,1889 ve kızları hamide 1897 ile birilikte ikinci evlat olarak dünyaya gelir. oda herkes gibi köy mektebini bitirip,belirili yaşa geldikten sonra,bir daha hiç dönmemek üzere istanbul'a gider.o yıllarda istanbul'da safranbolu,köylerinin yapabileceği tek iş,fırın işçiliği ki,fırın işçiliği bu günün makineleri olmadığı için elle yoğrulan hamur ve güçlü insanların işi,cılız konumdakiler genellikle simit satıcılığı yaparak hayatlarını kazanmışlardır.

mustafa remzi, bu günkü çembirlitaş semtinde,aslen kuruhaliloğullarından olup,fakat köy kayıtlarında erken köyü terk ettiği çin kendisi hakkında fazla bilgi olmayan,sadece 'zimbilli' lakablı fırıncının yanına,tezgahtar yamağı olarak işe başlar.yaşı ileledikçe kendisini geliştirip tezgahtar ve kalfa konumuna getirir.o yıllarda,fırıcılık önem arz ettiği için,gerek kalfalar,gerekse yönetici konumunda olanlar askerlikten muaf tutulduğundan,mustafa remzide askere gitmemiştir.köyümüzde böyle bir kaç örnek vardır.havaşgilden aliosman ve adülhamit'in fırıncı kalfası olan ve görevli olarak basra ve benzeri yerlere gönderilen, kepçe lakaplı süleymanbeyoğlu,süleyman'dır.

mustafa remzi,çembirlitaş fırınında hem tezgahtar ve yönetici olarak çalışırken,bir gün zimbilli kendisini,yanına çağırır.mustafa efendi ben artık elden ayaktan düştüm.fırını her şeyi ile sana devretmek istiyorum.fırın yabana gitmesin der.mustafa remzi kabul eder ve fırın satın alır. aynı anneden diğer kardeşi hüseyin avni'den 3 yaş büyüktür.annesi vefat edince uzun süre yetim kalır.baba salih bu kez,sarıahmetli köyünden,mehmet ve fatma'dan olma 1880 doğumlu ayşe ile evlenir.bu evlilikten,rıza 1900,muharrem 1904,yusuf 1908,mustafa ve hasan ekiz 1916 ve hüsnü 1921 dünyaya gelir.

baba oldukça fakir olduğu için,mehmet özer,küçük yaşata o yılların öğretmen okulu sayılan,istanbul,fatih medresisine gönderilir.yaklaşık 18 yıl fatih medresesinde okuyan mehmet özer,diğer öğrnecilerle birlikte,trakya köylerine 'cerre' giderler. cerre bilindiği gibi,medrese talebelerinin üç aylar denilen,recep,şaban ve ramazan aylarında,memleketin muhalif yerlerine dağılmalarıdır.

mehmet özer,okulunu bitirince askere çağrılır.askerliğini,o yıllarda osmanlı topraklarında olan,irak'ın çeşitli yerlerinde yedek subay olarak yapar.

askerlik dönüşü,köyüne 'ilbarıt köyü'ne hem öğretmen hemide köy imamı olarak atanır.aslen bulgaristan,filebe'li olan,mehmet cemil efendiden sonra köyün ikinci öğrtemenidir.mehmet cemil efendi,1880 li yıllardan sonraları okutmuş olup,mehmet özer ise 1900 yıllardan sonra doğanları okutmuştur.

bir gün şöyle bir hadise yaşanır.köye bir atlı gelir.köy meydanında attan iner,hocayı çağrır.hocaya kensinin safranbolu kaymakamı olduğunu söyler.öğrencileri toplamasını ve denetlemeye geldiğini söyler.hoca öğrencileri mektepte toplar,kaymakam içeri girer.sınıfı pür dikkat izledikten sonra,öğrencilerden birine sen kalk der.kalk dedeği kişi satı demirsöz'dür. kendisine şöyle bir soru yönetir.üzerinde yaşadığımız gezegen saatte,700 km.hızla dönmektedir.fakat biz bunu neden hissetmiyoruz.satı demirsöz yanıt verir.efendim,en hızlı giden bir atın üzerine bir karınca koyalım,o karınca atın ne kadar hızlı gittiğini bilemez.satı demirsöz'e bir kaç soru daha sorar,anında yanıtını alır.hocaya dönerek,hocam bu köyde seni sevenler tarafından,hakkında şikayet vardı.ben onun için geldim.fakat öğrencilerin benden akıllı,çok güzel yetiştirmişsiniz.bundan sonraki şikayetleri gaye almayacağım der.kaymakam atına biner ve geri döner.

mehmet özer,satı demirsöz'ü yanına çağrır,alnından öptükten sonra,sağol beni onurlandırdın der ve masanın çekmecesini çeker,10 tabak kağıt hediye eder kendisine...o yıllarda defeter olmadığı için,kağıt kalem dışarıdan ithal edilmekte ve öğretmen her derste,öğrencilere birer kağıt dağıttığırmış.hatta kurşun kalemi ortadan ikiye bölüp,iki öğrencinin kalem ihtiyacını karşılarmış.yine o yıllarda 'köy mektebi'nin tüm kırtasiye ihtiyacını,fırıncı mustafa remzi özlü karşılarmış.bu anlattıklarım 1918,19 ve 20 yılları.

atatürk 29.ekim.1923'de cumhuriyeti ilan ettikten,sonra tekke ve zaviyeleri kapattığı için,medrese mezunu öğretmenlerinde işene son vermiştir.kadir özer,yusufgil'i anlattığı dosyada,harf devriminden sonra son verilmiş desede,harf devriminin kabulü 1928'dir.

mehmet özer'den boşalan öğretmenliğe,kuzyaka köyünden,ismini ve soy ismini bilmiyorum. 'telli'lakaplı öğretmen gelmiştir.telli anneanne tarafından,ahmet demiralp'ın gelini,feride demiralp'ın dedesidir.

mehmet özer,öğretmenlik vasfını kayıp edince,köy imamlığına başlar ve ilk yeri yörük köyüdür.yine kadir özer,bunu öğretmenlik olarak yazmıştır.imamlıktır.

yörük köyü bilmeyenler için yazıyorum.yaklaşık 140 hane olan bir bektaşi köyüdür.osmanlının,sekban ve sipahi askerleri tarafından kurulmuştur.1831 safranbolu nüfus sayımında,yörük köyü'nün esemasi okunmamaktadır.kaldıki,yörük köyüne gittiğimde,konakların yapılış tarihene baktım,hemen hemen tamamı 1900 lü yılların başında yapılmıştır.hatta köyün üst kısmına sipahiler ve alt kısmına sekbanlar yerleşmiş olup,sekbanlar,biraz daha fakirdirler.balat'da fırıncı hamdi sekban ve yine istanbul'un çeşitli semtlerinde fırını bulunan akçaoğulları,sekbandır.yörük köyünün üst kısımında bulanan,cami daha modrendir.burda mehmet özer,alt kısımnda ise biraz fakir camisidir ve kardeşi rıza kara görev yapmaktadır.

mehmet özer,aslen çankırı,çerkeş,örenli köyünden akile ile evlenir.akile daha önce,kosbatarın ibrahim'in ağbeyi mehmet ile evlidir.fakat çocuğu olmamış ve genç yaşta bir hastalıktan hayatını kayıp etmiştir.

mehmet özer,geç evlendiği için,bu evlilikten,kezban 1920,rabia 1924,hikmet 1927 ve abdülkadir 1932 dünyaya gelmiştir.kezban biraz ruh hastası olduğu için kendisine ve çevresine zarar verdiği için,babası tarafından,istanbul,bakırköy'de bulunan mazhar osman,ruh ve sinir hastanesine bırakılmıştır.

mehmet özer 3.nisan.1937'de karabük'de kurulan demir-çelik işletmelerinin kurulmasından sonra sonra,köyü terk etmiştir.çünkü köyde,kendisine sık sık sataşmalar olmaktadır.başta kardeşi,hüseyin avni'nin kayınvalidesi kara şerif...o sıralarda karabük,demir-çelik işletmelerinin,işçi çizelgelerini hazırlayacak elaman aranmaktadır.mürecaat eder.ilerlemiş yaşına rağmen kabul ederler.çünkü o yıllarda böyle bir çizelge hazırlayacak insanın karabük'te olması mümkün değildir ve mehmet özer'oğlu kadir özer'in deyimi ile 1953,yılında bu işletmeden emekli olur,henüz maaşını almadan vefat eder.64 yaşında.mezarı eşi ile birlikte,1970 lerin sonundan itibaren buraya defin işlemi yapılmayan,esentepe semtinin üst kısmındadır.tanımadığım mehmet özer'i saygı ile anıyorum.aslında hikaye uzun,ama ben en kısa şekli ile yazmaya çalıştım.aile 'özer'soyadını almıştır.1934,soyadı kanunudan sonra,kardeşi,hüseyin avni 'aksoy' baba salih 'kara'amcaoğlu mehmet ata ise 'doğan' soyadını almıştır.

 

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖ

ABDÜLKADIR ÖZER (1932-1998)(YUSUFGIL)

abdülkadir özer,baba hafız mehmet nurettin özer ve akile özer'in oğlu olarak 1932 yılında son evlat olarak ilbarıt köyünde doğmuştur.ilkokulu 'karamanbaşı' 'akbulak' ilkokulunda 5 yıl olarak okumuştur.akbulak ilkokulu yaklışık mahalleri iile birlikte üç köyün öğrencilerine hizmet veren 5 yıllık bir bölge okuludur.

daha sonra,kendi anlatımı ile kendisini yatılı orta okula yazdırır.ortaokul bittikten sonra,imtahana girerek trabzon öğretmen okulunu kazanır.trabzon'da okumak için,hacılarobası köyünden 'agopgilden' remzi güler ile deniz yoluyla trabzon'a ulaşırlar.onları getiren gemi trabzon açıklarında dudur ve büyük kayıklarla yolcular karaya taşınır.şöyle anlatır.denizde dalga vardı.karadenizliler,kayık kenara varır varmaz atladılar,biz remzi ile birbirimize bakıyoruz.bir laz bize ula kıvırcıklar,denizi görünce ödünüz patlıyor,atlayın düşerseniz biz sizi kurtarırız dedeğinde son çare,kayık kıyaya yanaşınca var gücümüzle atladık.daha sonra,okulumuzu bulduk.kayıtlarımızı yaptırdık,fakat yatağımız yorganımız olmadığı için yaklaşık iki aya yakın,remzi arkadaşımla,bir mermerin üzerinde geceleri uyuduk.bir ara kaçmayı düşündük,ama okumak son çaremizdi.

abdümkadir özer,trabzon öertemen okulun bitirdikten sonra ülkemizin bazı bölgelerinde öğretmenlik yaptıktan sonra tekrar imtahana girerek,ilköğretim müfetişi olur.en son görev yaptığı yer ise ilbarıt köyü ve çevre köyler olur.kendisini,yanılmıyorsam 1998,eylül veya ekim ayında kayıp ettik.ben istanbul'da olduğum için,cenaze merasimine katılamadım.istanbul'dan döndükten sonra,safranbolu mezarlığında mezarını bulup ziyaret ettim ve öğretmen arkadaşlarının bıraktığı çelenk solmuş halde halen duruyordu.

bana 30.mayıs.1998 yılında 'yusufgil' ailesi olarak hazırladığı ve çoğaltarak tüm 'yusufgil' aile bireylerine verdiği,bir dosya vermişti.yalnız burada hiç tarih kullanılmamış.sadece 30.mayıs.1998 tatamlanmış tarihi var.kaldıki insan yaşamında tarih çok öremlidir.örneğin ozsmanlı devleti 1299 yılanda osman bey tarafından,bilecik'in söğüt ilçesinde kuruldu.cumhuriyet 29.ekim. 1923 yılanda ilan edildi.tüm bunlar önemlidir ve bir babası hafız mehmet'in ölüm tarihini kullanmış.babam demir çelik işletmelerinden 1953 yılında emekli olduktan sonra,emekli maaşını alamadan vefat etti...

kendisine tüm bu bilgileri nasıl toparladın dediğimde,baban satı demirsöz'den faydalandım demişti.

örneğin,benim kendisine vermiş olduğum,1987 yılında,babam satı demirsöz'le türçeleştiridiğimiz 'köy kayıt'defterinde hemen hemen tüm tarihler mevcuttu.bunu kensine söylediğimde,o defteri benden aldılar ve ankara'da kayıp ettiler demişti.

bu arada ilbarıt köyünün ilk resmi mualimi 'öğretmeni' olan mehmet cemil efendi.bu dosyada yanlış anlatılmış.kadir bey olayı şöyle anlatıyor.istanbul'da karagaşada bunalan mehmet cemil efendi,istanbul'dan kastamonu istigametine giden bir kervanla yola çıkar ve 106 köprüsünde,kurtoğlu değirmeninde,değirmene giden mehmet ata'nın babası yusuf efendi ile karşılaşır.yusuf efendi onu ilbarıt köyüne getirir ve öğretmenliğe başlar.mehmet ata,hüseyin efendi,hasan fehmi efendi ve hasan efendileri okutarak ilerde öğretemen olmalarını sağlar.

sözü edilen kurtoğlu değirmeni,106 köprüsünde değil,hocaköprüsündedir.106 köprüsü ilbarıt köyüne yaklaşık 45 km.dir ki buraya bir günde gidip gelmek oldukça zor.

aslen bulgaristan,filibe'li olan mehmet cemil efendi.1865 doğumlu olup,ilbarıt köyüne,aslen hacıalioğullarından olup,yaklaşık 15 katır ile katırcılık kervanı yapan ve 'katırcı' olarak anılan,hüseyin efendi tarafından getirilmiştir.dolasyıla mehmet cemil efendi sadece kendisi değil,eşi emine,kızı behice ve eşi emine'nin teyzesi,nefise hanım vardır ve mehmet cemil efendi,yamakgilden,kör raşit olarak bilinen,raşit'in evnini güneye bakan odasını restore ettirerek orda ikamet etmiştir.bu ev daha sonra raşit'in damadı,mehmet ali özlü tarafından karakaşgilden mehmet avcı 'koca mehmet'e' satılmıştır.bu vesile ile aynı zamanda bir eğitimci olan,abdülkadir özer'i saygı ile anıyorum.aslında yazılacak çok şey var ,ama ben kısaca özetledim.

not. mehmet cemil efendi ile net bilgi...

'okur yazar sübyan muallim olan mehmet cemil efendi,hedevandigar (bursa) nüfus idaresinden aldığı 4.mart.1313 (1897) tarihinde aldığı teskere osmaniye mucubince (icab) ilbarıt köyü yabancı defterine kayıt edilmiştir.'

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

yalnız şunu belirtmek istiyorum ben kimseyi kötülemiyorm.muhtarı arayacaktım hattım yoktu ve bu virüsün ilk görüldüğü yer 'sudiarapistan' yolda gelirken yine söyledim bırak benim ressamlığımı filan kimseye söyleme...fakat iyi jurnallamışlar,şerefsiz filan dedi...ercan yıldırım ben görsem o kişileri kovardım,sen yine iyi davranmısın diyor.yüz verilse köyün içene gircekler.1916-17 yıllarında bu köyde tifüs virüsünden bir evden en az birden çok kişi hayatını kayıp etmiş,ben bunları yazıyorum,insanlara hikaye gibi geliyor.zaten bundan sonrada hiçbir şey yazmayacam.

 

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

bilindiği gibi ilbarıt köyüne 29.ekim.1999,tarihinde bir müze ve sanat evi kuruldu.bu müze ve sanatevi çalışmaları sırasında, çatlak sesler yükselmeye başladı.gittim kaymakam beye söyledim.devam edin vazgeçmeyin dedi ve bu müzenin çatısını ben bir bayan öğretmenle örttüm.köyden herhangi bir yardım almadan.ve açlışı günün geldiğinde yaklaşık 300 kişiye,köyden tek kişi sahip çıktı.ismet şahin abi ve köye telefon etmiş,o köy sadece recai'nin köyü değil diye.sağolsun ismet abi tek başına,açılışıta hem beni eleştiren ve sıkılmadan gelen 300 üzerinde insana ikramda bulundu ve en azından köyü onurlandırıdı.

ben buraya köyün tarihini yazıyorum,farkındayım çok kişi bundan hoşnut değil.bakıyorum en fazla yaşadığım ilbarıt köyünün dışından ilgilenenler oluyor.yinede köyden ilgilenelere teşekkür ediyorum.

bana hakaret eden sözü edilen kişi benim arkadaşım filan değil.benim bu köyde bir arkadaşım oldu.babam satı demirsöz ve iki sene yatalak yattı benden başka kimse bakmadı.babam öleli 11 yıldır yalnızım.ve bana hakaret eden kişinin,babası evde elektirik olmadığı için,gece merdivenlerden yuvarlanımış,param yok benim hattımı çekermisin dedi ve şu anki değeri en az 150 lira olan kabloyu çekiverdim ve helal ediyorum.fazla uzatmak istemiyorum.bu internet yüzünden kardeşlerimle aram açıldı.bir kaç kez bu sayfadan ayrıldım.bir daha ayrılırsam asla dönmem.ve şuna inanıyorum eğer bana bir şey olursa adım gibi biliyorum,müzedeki bana ait eşyaların yağmalanacağını.çünkü bir kez karabük valiliğinden ve bir kezde safranbolu kaymakamlığından, yardım aldım toplasan bin lira bile etmiyor ve müzenin tüm masraflarını kendim karışılıyorum.bana saygı gösterenlere saygılarımı sunuyorum.

ecai demirsöz

(ENES DOĞAN)

enes doğan'ı ilbarıt köyünde kaç kişi tanıyor olabilir?çok az çünkü ılbarıt köyü gün geçtikçe azalıyor ve hatta tükeniyor.ilbarıt köy sayfalırına,yıkılmış ve virane olmuş evlerde yayınlansa,ortaya tüm gerçekler ,tüm çıplaklığı ile çıkar.tarlalar viran,bağlar bahçeler çoktan viran oldu,samanlıklar bizim samanlık dahil tamamı çöküp viran oldu.her ne kadar yeni evler yapılsada,evlerin bazıları viran olmaya yüz tutumuş vaziyette.örneğin köy meydanında her fotoğrafta görünen,hüseyin avni aksoy'ların evi 80.li yıllardan beri oturulmadığı için,arka kısımdan çatıdan çökmeye başlamış vaziyette.en son aynı zamanda köydeki duyarlı arkadaşlarımdan ve 1981 yılında,istanbul'da bir tarafik kazasında hayatını kayıp eden,abdullah aksoy,oturmuştu,köyde öğretmenlik yaparken ve her akşam kitaplar ve gazeteler okuyup,köyün gençleri ile memeleket meselelerini tartışırdık.

enes doğan, belki 2000 doğumlu sormadım bilmiyorum.mehmet ata doğan'ın torunu kadir doğan'ın oğlu...her şey merhaba recai amca nasılsınla başladı.ankara'da üniversite okuduğunu biliyordum.hangi üniversite dedeğimde,ankara üniversitesi, dil tarih corağfaya fakültesi dedi.yalnız bu fakülte,anakara üniversitesinden eskidir.doğudan getirlen taşlarla yapılmış olup,üst kısmında,atatürk'ün ünlü sözü 'hayatta en hakiki mürşit ilimdir' yazar.kızılay'dadır ve bu fakülteyi görmüşlüğüm var.

enes'e ne dili okuduğunu sorduğumda,hint dili,yanıtını verdi ve ekledim o fakülteden ülkemizin iki büyük şairi,hatta büyük yazarları çıkmıştır dedim.örenek verdim.şair enever gökçe ve benimde yakinen tandığım ataol behramoğlu.

enes'e ilbarıt köyünde en fazla okuyan kesimin,yusufgil ve gardayıgil olduğunu söyledim.örneğin yusufgil'den kaymakam ve eğer hayatını kayıp etmeseydi vali olacaktı,1972 yılında ne olduğu belli olmayan bir trafik kazasında hayatını kayıp eden,yusuf ziya doğan...doktor , öğretmen üst düzey banka yönecileri.

enes doğan,bir anekdotda bulundu...recai amca sizler aynı zamanda birer koruyucusunuz,ama bizler sizler olamayız.yıllardır baktığın müzeye bir şey olursa,senin adına üzülürüm dedi ve kendisine,mehmet ata doğa'nın 1931 köy mektebi ve 1942-43

yılları karamanbaşı akbulak ilkokulu öğrenci sınıf defterlerini gösterdim.

 

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...