20 Aralık 2024 Cuma

YUSUF EFENDI...(1862-1917)

 





YUSUF EFENDI...(1862-1917)

 

zimbilli hakkında fazla bilgi yoktur.şöyleki akkuşgilin konağı olarak bilinen konağı,zimbilli yaptırsa da gelip içihde oturmaz.diğer kardeşlerine hibe eder.diğer kardeşler,en büyük halil,osman ve mehmet ali'dir.hasan çavuş kendisini diğerlerinden ayırarak ayrı ev yapar.ayrıca 1968 yılında tamamen yanan konakla aşağı meyremgil'in evi aynı yıl yapılmıştır.

mustafa remzi fırını devraldıktan sonra,fırını dahada geliştirip 24 saate,yani hiç maya kesmeden tam güne dönüştürür.ayrıca kazancından sürekli fonlar ayırarak,başta köy mektebinde okuyon o günkü öğrencilerin tüm masrafalrını ve bir yılda olsa o günün zor koşullarında,köylüye hiç ev geçmeksizin kumanya dağıtır.ayrıca cumhuriyek kurulduktan sonra kastamonu öğretmen mektebinde köyün dört gencinin okumusuna sponsor olur.ahmet demiralp 1907,ibrahim ünal 1908,şükrü kaya 1908 ve mustafa algan 1908,bu öğrencilerin aylık,burslarınıda istanbul'dan gönderir ve o yıllarında atatürk,her öğerncinin en az bir estürman icra etmesini şart koşar ve öğrncilerin estürmanlarını istanbul'dan satın alarak kastamonu'ya gönderir.ahmet demiralp, keman,mustafa algan ud, şükrü kaya mandolin,ibrahim ünal,mandolin.hatta mustafa remzi yakınlarınında okumusını ister.anne tarafından dedesinin torunu,hüseyin kütükçü'yü ticaret mektebine yazdırır okuturken,hüseyin,fırının tezgahtarı,mustafa remzi'nin abi,mehmet ali yüzünden okulu bırakır.nedeni her gün kendisine vrelimesi gerek 1 lirayı vermek istemez,sürekli tengitlerine dayanamayine hüseyin özlü'yü o yılların en iyi okullarından birine yazdırsada,hüseyin özlü'de okuduğu okuldan ayrılır.

mastafa remzi ilbarıt köyünün bir içme suyu için,bir fon ayırır.fakat hakkında lüzumsuz laflar edilir ve kızarak,bu fono güney karşımızda ovacık,musa (hotonoğlu) köyüne aktarır ve o köyde dağdan su gelmesini sağlar.

1950 yıllarında iktidara gelen menderes hükümeti,ilk işi,istanbul içinde büyük yıkımlarlarla, geniş bulvarlar ve alanlar açması olmuştur.dolasıyla hemen çemberlitaş'ın yanabaşında olan,fırında bunlardan nasibini alır. mustafa remzi,kızının adını verdiği aysel apr.dan olup bitenleri izler.artık ekmek teknesi yıkılmıştır.dolasıyla bir devir de kapanmış olur.

RUŞEN AYDIN (1926-2020)

ilbarıt köyünde her insanın bir hikayesi vardır,ama yazık ki kimse kimse bilmiyormuş gibi yaşar.ruşen aydın,ana yaşı 1924'de osman ve hamide'nin oğlu olarak dünyaya gelir.babası osman 1956 yılında bağdan gelirken,attan düşer ve elindeki baston gözüne saplanır ve orda hayatını kayıp eder.ruşen aydın,1934-35 karamanbaşı akbulak ilkokulunu bitirdikten sonra,askerlikten önce istanbul'a tezgahtar yamaklığı olarak gider.askerlik dönüşü,çemberlitaş,mustafa remzi fırınında tezgahtar.daha sonraları istanbul balat semtinde,izzet mutlu'dan sonra,hamdi sekban fırınında tezgahtalığını uzun süre yapar,1960 ortalarında ilk bakkal dükkanını açana kadar.bu arad köyde bir evi satın alarak yeniden yaptırmış ve kardeşinde ayrılmıştır.bakkallığını emekli oluncaya kadar devam ettirir ve çocuklarına bırakarak,doğduğu köyüne döner.uzun süre çiftçilik yapar.doğa kanunun yaşlanıcı her kes gibi oda çiftçiliği bırakır.

yazımın başlığını 'bir devir kapanırken'diye attım.ruşen amca,1920 lerin son temsilcelerindendi.geriye şaziye demiralp 1923,yeter eriş,1924, rahmiye tangül 1926 ve emine erden 1928 kaldı.onlara sağlıklı günler diliyorum.

KÖYÜMÜZ ILBARIT

köyümüz ilbarıt'da cumhuriyet öncesi, 5 sübyan mualim (öğretmen) varlığını gösterse de ,ancak daha önce askerliğini yapan,mehmet özer,1887 doğumulu olup,öğretmenlik mesleğiğini yapabilmiştir.1914 birinci dünya savaşı ve (seferberlik) ilan edildiğinden, kardeşi hüseyin avni aksoy, 1892,amca oğlu mehmet ata doğan 1896,hacömeroğullarından ahmet oğlu,hasan fehmi erden 1895 ve hacıalioğullarından mustafa oğlu hasan efendi 1891(çanakkale'de şehit olmuştur) öğretmenliklerini yapamadan askere çağrılmıştır.cumhuriyet kurulduktan sonra kendilerine tekrar öğretmenlik verildiğinde,yaşları 30 küsuru geçmiştir ve mehmet özer'e yaşı diğerlerinden büyük olduğu için, tekrar öğretmenlik verilmemiştir.kendisi daha sonra köyden ayrılarak d:ç:işletmelerinde,işçi çizelgelerine doldurarak,yaştan emekli olmuş,eşi ile birlikte karabük kapulu mezarlığındadır.saygı ile anıyorum.köylülerin bilgisine...

kilbarit köyü,kuruluş itibariyla,haciömeroğullari...

bilndiği gibi,hacıalioğulları köyün alt kısmı,güney tarafını tercih ederken,hacıömeroğulları,yine köyün alt kısmı kuzey tarafını mesken tutumuşlardır.aileler burda zamanla çoğaldıkça,köyün üst kısmına yerleşmeşlerdir.

hacıömeroğlu mustafa 1766 doğumlu olup,dokzangil ve gardayigili temsil etmektedir.dokzangil bazında bakıldığında,oğlu hüseyin 1830 doğumludur.hüseyin oğlu ali 1841 doğumludur.ali oğul mustafa (dokzan) 1874 doğumludur.

gardayigil bazında bakıldığında,yanıkgil, abdullah 1796 doğumludur.en büyük oğlu mehmet,(karamolla) 1841,onun küçüğü,yörük köyüne içgüveyi girmiş,gerçek ismi kayıtlarda olmadığı için,lakap olarak 'gümüş' olarak biliniyor.diğer kardeş osman 1863 ve hüseyin 1864 doğumludur.hüseyin,ilkönce gardayigilin mehmet,daha sonra,ayranconun ahmet'le evlenen hemit'in babasıdır.gardeyigilin bir kolu olan,yanıkgil söyünmüştür.bu günkü yanıkgil'i teşkil edenler,kız elden oğlan elden tanımı ile varlığıın sürdürmektedir.yanıkgil'in eski ev isi kuruhüseyingilin üst kısmındadır.geriye temel duvarı kalmıştır.

abdullah kardeşi ahmet 1791 doğumludur ve asıl gardeyigili teşkil etmektedir.oğlu hasan 1823 doğumlu olup,karahasan olarak bilinmektedir.hasan'ın mehmet 1819 ve ömer 1825 iki kardeşi daha vardır.fakat 1831 kayıtları baz alındığında, mehmet'in varlığı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.fakat kulagil olarak bilinen aileye,gardeyigilden bir mehmet içgüveyi girmiş olup doğumu,1857 dir.ömer'e gelince,aşağı meyremgil olarak bilinen ve yakup'un babası olduğu bir realite çünkü,yakup'un oğlu karıtlı ibrahim 1855 doğumlu olup,oğluna ömer ismini vermiştir.dedim ya 1831 ve 1900 lü kayıtlar arısnda büyük boşluklar var.dolasıyla bu arayı kapatmakta zorlanıyorum.

gardeyigil hasan'a gelince dört çocuğu olmuştur.sırasıyla ahmet,izzet,ayşe ve şerife

ayşe,akkuşgilden,mustafaoğlu halil,şerife ise yanıkgilden,abdullah oğlu osman'la evlenmiştir.

hasanoğlu ahmet 1843 doğumlu olup,sırasıyla mehmet.nuri,abdullah,hasan ve fatma isminde çocukları vardır.

kardeşi izzet 1852 doğumlu olup,sırasıyla fatma,osman ve beşir isminde çocukları vardır.

recai demirsöz

Formun Üstü

Formun Altı

anekdot,

yaşadığım köyümde,çalışma ortamım ve koşullar o kadarda iyi değil.burda köy hakkında bilgileri müsveddetler bazında önceden hazırlayıp kayıt ediyorum ve bir daha tekrarı yok.internetimin yazı çıkarıda olmadığı için,burda verdiğim emek umarım güme gitmez,hasan mutlu kayıt altına alıyorum demişti...umarım alır.

ilbarit köyü kuruluş itibariyla           haciöemeroğullari 2. kisim...

hacıömeroğlu ahmet doğumu 1751

kardeşi oğlu osman doğumu 1791

oğlu mustafa doğumu 1856

mustafa oğlu ahmet 1890

" " " mehmet 1895

bu sülale faslıgildir.

diğer kardeşi hüseyin doğumu 1796

hüseyinoğlu ali 1819

diğer oğlu salih 1823 hacıömeroğlu hüseyin burada iyipgili temsil etmektedir.oğullarının akibeti bilinmemektedir.oğullarının harici ikide kızı olan hüseyin'in eşinin ismi sare'dir.kızlarından fatma,musluoğullarından hüseyin ile evlendirilmiş olup bu evlilikten, mustafa (sarımuhtarın babası) ahmet (göde mehmet'in babası) ve kızkerdeşleri havva dünyaya gelir.havva karaşar mah'den kistirliçavuş ile evlenmiştir.sarımuhtarın babası mustafa yacı köyündeki kızına anneanesinin ismi sare adını vermiştir.

hüseyin'diğer kızı hamide'nin üzerine ayranco hasan'ın çobanı,aslen ovacık göynükören köyünden olan eyüp'ü damat alır.eyüp'ün bu evlilikten,ahmet 1860 ve hüseyin 1862 doğumlu iki oğlu olur.burada hüseyin aynı zamanda mahemet ali efendi ve mustafa remzi'nin babası olup,anneannesinin simini taşımaktadır.aile günümüzde söyünmüştür.

ahmet'in ise hasan 1882

ramazan 1889

eyüp 1895 doğumlu üç oğlu olmuş,hasan ve eyüp'ün akibeti bilinmemektedir.kardeş ramazan askeri gitmeden evlenmiş olup,hasan 1908 ve ahmet 1913 doğumulu iki oğlu olmuştur. ramazan'da seferberlik döneminde balkanlarda şehit olmuştur.

hacıömeroğlu yahya 1801 doğumlu

oğlu ali doğumu 1823

ali'nin oğlu mehmet 1901 ve kızları fatma 1897,hatice 1907 ve hanife 1910 doğumludur ve ailenin tek ferdi nazire kütükçüdür.ev yeri ruşen aydın,tarafından satın alınmıştır.

hacıömeroğlu yahya 1801 doğumlu

oğlu ali 1823

ali oğlu mehmet 1874 doğumlu olup,sbu aile kirazgili temsil etmektedir.

yahya kardeşi mustafa 1896 doğumlu olup,oğlu osman (cırtosman) 1873,bağlıca mah.ne iç güveyi gitmiştir kardeşi mustafa (kemaneci) 1864 doğumludur ve kemanecigil söyünümüş,cırtosamangil,bağlıca mah.de nuri işık'gili temsil etmektedir.(kemaneci)aynı zamanda kardeşi osmanla birlikte iyi bir keman icracıcı olmakla birlikte,tıp alanında elindeki bir kitapla ilaç üretip,bazı hastalıkları iyi ettiği biliniyor.evi ise kirazgilin,alt katta bir odaları vardı.eşi ile birlikte yaşamını o tek odada tamamlamış.bilgi satı demirsöz)

hacıömeroğlu hüseyin 1801 doğumlu

oğlu ahmet 1826 doğumlu olup,lakabı onbaşıdır.eşi çıraklar köyünden olup,çocuğu olmadığı için söyünmüştür.

hasan (ayranco) 1828 doğumlu olup,mehmet ,1852 mehmet kahveci mustafa'nın babsıdır.,ahmet 1869 ve emine isminde üç çocuğu vardır.

yahya oğlu ali 1822 doğumludur.oğlu satılmış 1880 doğumludur.satılmış oğlu isamil (sotiri) 1897 ve kardeşi hamza 1898 doğumludur.aile aligülü temsil etmektedir.

hacıömeroğlu hasan 1803 doğumlu,

oğulu süleyman 1862 doğumlu

süleymanoğlu ahmet 1881 doğumlu

" " hasan 1891 doğumlu,olup bu aile eminegili teşkil etmektedir.

küçük bir hatırlatma,bazı babalar ve oğular arasında uzunca bir yaş farkının olması,eğer baba askerlikten sonra evlenmiş olup yaşının 30-35 sınırına gelmesindedir.çünkü askerlik süresi osmanlıda oldukça uzun olduğu bilinmektedir.

yine bir hatırlatma,bu yaptığım çalışmayı anında kayıt altına almayın,bir kaç gün içinde üzerinde eklemeler yapabılıyorum.saygılarımla

softagil daha once lakabi       kadioğullariymiş

kadioğlu mehmet doğum 1791
oğlu mustafa (softo) doğum 1813
mustafa kizi şerife,mustafa ve ayşe'den olma doğum 1842, şerife musluoğullarindan emin'le evli olup mehmet isiminde 1856 doğumlu bir oğlu vardir. (dedem)
mustafa oğlu ismail (hotuz)1845 doğumlu

mustafa oğlu ahmet (pehlivan) 1852 doğumlu,ayri ev yaptirarak,softagilden ayrilmiştir.

mustafa kizi hanife 1859 doğumlu olup,ilbarit köyünde (döndügil)de salih ile evli olup,bu evlilikten akif isminde 1892 doğumlu bir oğlu vardir ve sarikamiş harekatinda donarak şehit olmuştur.

ismail oğlu hüseyin,ismail ve sultan'dan olma 1879 doğumlu

ismail oğlu mustafa 1886 doğumlu

ismail kizi ayşe 1874 doğumlu olup,ilbarit köyünde (haşimgil)de evli olup,şükriye,ibrahim,fatma ve ali isimnde dört çocuğu vardir.ali hasan mutlu'nun anne tarafindan dedesidirve ayni zamanda halamin eşidir.

ismail eşi sultan hasan ve hatice'den olma 1847 doğumlu

hüseyin eşi rahime mehmet ve ayşe'den olma 1870 doğumlu

mustafa eşi hanife mehmet ve hamide'den olma 1881 doğumlu (anneanneniz ve hacilarobasi köyünden)

hüseyin oğlu mehmet 1894 doğumlu

" " " ismail 1901 "

hüseyin kizi ayşe 1896 "

" " " saide 1897 "

hobu,dayinin doğumunu bilmiyorum elimdeki en son kayit 1908 tarihine kadar tutulmuş,olup anneniz 1922 doğumlu.

recai demirsöz

bir anekdot...

'dokzangil' ve bu çağrışım nereden geliyor.eskiden köyde beş on yıl geçmeden büyük kıtlıklar olurmuş.ne tarlada ekin,ne bağ ve bahçede meyve...yine böyle bir yıl,baba ali köy odasının kapısından girer. köylüler ali'nin yüzüne bakarlar,ali oldukça mutsuzdur.ne olduğunu sorarlar.ali bir oğlum oldu o da kıtlığa denek geldi der. köylüler üzülme her şey hallolur.birbirimize yardım ederek bu zor günleri aşacaz derler. babada az da olsa umut belirtileri doğar. işte 'komşu komşunun külüne muhtaçtır' bu anların göstergesidir.yıl rumi 1290,miladi 1874 dür.dokzangil çağrışımı buradan gelir. asıl adı mustafa olan dokzan,askerlik dışında gurbete çıkmaz.çünkü yer zenginidir.hacılarobası bağlarından,tabakevi suyuna kadar o araziler onundur.hatta akkuşgil,değirmecigil ve güdükgil ali özdemire bağ yerlerini o satmıştır.hatta değirmencigil,orta mah'deki ev yerinide dokzangilden almıştır.dokzan geçimini tarım ve ustalıkla karşılar.köye ev yapımına gelen,o zamanların gayaza (incekaya) köyünden mustafa usta,mutlaka bağlıca mah'den ibramusta ve dokuzanı yanına alırmış.ileri derecede sigara içen dokuzan,bir kaç gün sigarasız kalır.eskiden pamukluenteri denilen,giysiler vardı.bizim çocukluğumuzda yaşlı kadınlar giyerdi.dokzan enterinin astarını söküp,bir miktar pamuk çıkarıp,bir kağıta sardıktan sonra ateşleyip bir nefes aldıktan sonra,büyük oğlu satı'yı yanına çağırır.bak oğlum bu meret yüzünden yeri yurdu sattım.bu mereti ne sen iç nede kardeşlerine içir der.kardeşleri hasan (kamyon) ve mustafa sabri'dir ve dokzan,köyden toprakcuma'ya giden komşusuna,bir miktar para verir.bana bir kilo tereyağ al der.komşusu teryağı getirir.dokzan tereyağnın bir kısmını,tavada ertir ve yufka ekmekle bandıra bandıra yer ve bu son yemeği olur 1938 yılında 64 yaşında hayata veda eder.dokzan aynı zamanda sarımuhtargil'den evli olup,sarımuhtarın eniştesidir.yıkılmaya yüz tumuş dokzangilin evni hamide uysal tekrar hayata kazandırmıştır.

recai demirsöz

bir anekdot...

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ilbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

recai demirsöz

ilbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ilbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ilbarıt köyü içi boş bir köy değil,ilbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

ilbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ilbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

safranbolu'ya indiğimde bir iki köylüyü görmek dahi insanı mutlu ediyor.sabahın ilk saatlerinde,çalıştığı iş yerinde hakan özlü'yü ziyaret ettim.hakan özlü benim kuşağım değil,ama bana köy hakkında sorular yönetiyor,hemde müşterilere bakıyor.abi doruğun ali kim? ben gençlerin birbirini az çok tanıdığını sanıyordum,malesef artık tanımıyor.birde abi köy eski haline dönebilir mi?sorusuydu.

artık köyün eski haline dönmesi biraz zor.insan yaşamında üç faktör çok önemlidir.hava,su ve toprak...şu anda ılbarıt'daki son sularda çekilmek üzere,hadi toprak eskisi kadar ekilip biçilmiyor.kova yanı üç kere kar yağıp erimesine rağmen,halen sebilden akmıyor.aşağıpınar hemen hemen aynı,asma mezarlığa akıyor,oda oldukça azalmış vaziyette...gülpınarı sıcaklar bastırınca kesiliyor.işte böyle bir süreç yaşamaktayız.

hadi köydeki evler insanla doldurulsun,bu kez insanları yaşama bağlayacak alternatifler yok...uzun süre sonra insanlar kafayı yer.ben tek başıma yaşıyorum,ama günde bir sürü alternatif üretiyorum kendimce...örneğin her gün çerçen aşçıoğlu mah.yanına kadar 7 gidiş 7 dönüş 14 km.yürüyorum.çünkü yapacak başka bir şey yok.avni bey demişti,recai artık bizim nesilden başkaları,bundan sonra biribirini tanımayacak diye...nitekim öyle...yinede umut kesilmiyor.belki ileriki günler bir şeyler gösterir.herkese selamlar.

önce karamehmetoğullarını tanıyalım. aile,eskiden safranbolu ve şimdi karabük'ün merkez köylerinden olan,karaşar köyüne yerleşmiş olup,geldikleri yer konya olarak bilinmektedir.burdan bir aile,ilbarıt karaşar mah.ne yerleşir ve aile daha sonra karaşar mah.de dört hane olur.sırasıyla;alibeygil,berbergil,kocagözgil (topalahmetgil) ve karabekirgil...ailenin bir kolu yusufgil,ilbarıt'daki ev yerini karabacakgil'den alarak,buraya şimdi yıkılan ve köyün en eski evlerinden olan evi yapmıştır. yusuf efendi, ben dedemle aynı yaş olduğunu sanıyordum,dedem ondan 6 yaş büyük yani 1856 doğumlu, 'köy mektebine' birlikte giderler ve aynı eğitimi görürken,dedem ve annesi,karaşar mah'de alibeygil,geçmişten bizim akrabamız imiş ve orya oturmaya giderler,sabah uyanırlarki, 60 santim kar yağmış ve birkaç gün karaşar'da kalmak zorunda kalırlar ve yusuf efendi,dedemi bir kaç ders geçer,dedem bir daha mektebe gitmez.yusuf efendi geçimini,o yılların en iyi mesleği olan köy imamlığı olarak yapar.hatta çıraklar köyünden,gökmengilden evlendiğinde, sabah hanımı evin avlusuna indirir.hanım şu karasapan,şu boyunduruk ve ahırı açar bunlarda öküzler,ben bunların hiçbirinden anlamam.kendin ekip kendin biçeceksin der.erken evlendiği için,rumi 1298 doğumlu kızı vardır ve eski öğretmenlerden mehmet ata doğan'ın babasıdır.

ölünceye kadar aynı zamanda köy katipliğide yapan yusuf efendi...o yılların döner sermayesi olan bir torba altınında sorumlusudur.karaşar mah:den jandarma lakaplı ismail gürleyik,bir gün gelir.yusuf efendiye,ben senin harcamaların denetleyecem ve defterleri inceleyecem der.yusuf efendi,köy odasında,oturduğu köşeden kalkar,jandarmaya,gel benimle der.dışarı çıkarlar.cami duvarının köşe taşını gösterir. o taşı görüyormusun der.jandarma görüyorum der. pekiyi o köşe taşının ne kadar çekiç yediğini görüyormusun der ve o taş ne kadar çikiç darbesi almışsa,benim kafamda bu güne kadar o kadar darbe aldı der.ser kimsin beni dentleyecek kim der.

çünkü o yıllarda 'köy katipliği' o kadar kolay değil,muhtardan daha önemli.köyde doğan çocukları kayıt edip,şehre bildiriceksin.köyde toplanan 'aşar' vergilerini toplayıp,gerekli mercilere ulaştıracaksın.

yusuf efendi ilbarıt köylüsü için bazı sözler kullanmıştır.belki hoş olmayan sözler,ama yazmak zorundayım. 'ilbarıt köylüsünden testi olur kulpu olmaz' 'ilbarıt köylüsünü harala koysan yarısı dışarıda kalır.' 'gelene itibar edin,gel denilen yere asla gitmeyin.'

yusuf efendi 1916-17 yıllarında köyde baş gösteren 'tifüs'salgınında,gelini ile birlikte,birer gün arayla vefat eder. yerine,yani 'köy katipliğine' mustafa akkuş'un kardeşi ahmet geçer,aşar vergisi toplama sırasında,karakaş 'hasan avcı 'ile aralarında tartışma yaşanır ve karakaş tarafından bıçaklanır,kan kayıbından vefat eder.şikayet olmadığı içinde karakaş mahkum olmaz.daha sonra,kurtuluş savaşını,türk köylüsünün gayreti ile kazanan atatürk,köylünün sırtında büyük yük olan 'aşar-vergisini' kaldırır.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse kimseyi tanımıyor.hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.yaşam denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.çünkü asırın hastalığı denilen 'stres'insanları kuşatmış vaziyette.bir gün öncesi,hamdi sarı ve arkadaşları vardı.dünde hasan mutlu ve arkadaşları geldi.sabah kovayanına suya gittim.öz konağının yanında beyaz bir araç gördüm.

dün yine konuştuk,hasan mutlu,köy hakkında bir kitap yazalım dedi...şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.bir yığın müsvedde hazırlayacaksın.derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine irdeleyeceksin.çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.bu gün bakıyorsun her şey yüzeysel.teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.dolısıyla,köyün derinliğinide şu anda benden başka bilen yok.karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini çıkarmanız gerekiyor.o 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa tabii...fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne, gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.bunun yanında,reel yazılı belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam satı demirsöz'den öndeyim.öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.babam,kuruseyingil'le,geçmişte bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama kuruseyin'in bizim atamız 1751 doğumlu ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.terddütlüydü.bende onu bunu her ne kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.iki asır olması için 11 yıllık bir fark var,oda büyük bir fark değil.çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını yaşamış,hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.yinede ben bu sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.hasan mutlu ilede aynı kanıya vardık.ilerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.saygılarımla...

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖ

şöyleki,insanlar insanları dış cepheden tanımaya kalkar ve hiç kimse kimsenin iç dünyasını bilmez ve de bilemez.kimi insan vardır,sürekli kendini ve çevresini met eder.fakat bu insan bilmez ki kendi kendini batırdığını... .uğur mumcu,alaylı ve dünyanın en büyük araştırmacı gazetecileri arasındaydı.kendisini tanıma şansım olmadı.sürekli şu tümceyi kullanrdı. 'bilgi sahibi olmadan,fikir sahibi olunmaz.' dolasıyla ilbarıt köyü,geçmişi ve bu günü ile basite indirgenecek bir köy değildir.düşünün bu köy ilk olarak köyde 'köy mektebini'kurmuş ve okur yazarlığa ulaşmış bir konumda.dolasıyla bu köyde,bir yığın insan,mantık yürütübilme erdemine,asırlar öncesi ulaşabilmiş.bilim buna kavram diyor.ben 40 yılıdır fiili olarak resim yapıyorum.bu günü kadarda küçük desteklerle ayakta kalabildim.bu güne kadarda okuduğum kitapların artık sayısını bilmiyorum.dün köyde olan mehmet tangül,ellerini çatı yaptı.mithat demirsöz'le sen aynı noktadasın dedi.bu onun görüşü.mithat demirsöz beşikte iken ben çoktan ilkokula yazılmıştım ve mithat demirsöz ikizdi.köy yeri doğduktan sonra zatüreye yakalandı ve vefat etti henüz bir iki aylıkken.ismide hikmet'di.avlu kapısının önüde şaşın şaşkın duruyorum.alagöz amca elinde bir kazma birde kürekle evden çıktı.gel benimle dedi.peşine düştüm köy mezarlığına vardık.hemen ziyaret yerinin batısında boş bir yeri kazmaya başladı.70,80 santim uzunluğunda bilemedin,40 50 santim derinliğinde bir mezar.sonra kardeşim,bir kaç kişi eşliğinde,büyük abim mehmet'in koltuğunu altında taşınarak defnedildi.şu anda mezar kayıp gibi görünsede,yerini halen biliyorum.59 yıl geçmiş.mezari sürekli taştan yaptım ,ama taşlar alındı.köy öğretmenimize gelince...öğretmenimiz,köy enstitüsü mezunu,kabtamonu'nun araç ilçesinden,piskopatın teki hikmet kayalı idi ve öğrencilerini eski bir maşa kanadı ile döverdi.düşünün 40-50 santim uzunluğunda 8.lik bir demir parçası.bir ara hüseyin tiryaki,adında yine kastamonu ili azdavay ilçesi nüfusuna kayıtlı,oda köy ünstitüsü mezunu bir öğretmen,daha verildi.o yıllarda 80 yakın öğrenciler,1,2,3 ve 4,5 sınıf olarak ikiye ayrıldı.hüseyin tiryaki, hikmet kayalı'danda beterdi.hatıpgilin hanım kızın saçlarını çekince,saçları kökünden söküldü elinde kaldı.akkuşgilin halime kızı topal etti,zavallı kız bir süre topal yaşadı ve bu öğretmen yarı yıl tatili olmadan okuldan alındı.daha sonrada hikmet kayalı köy muhtarı tarafından köyden kovuldu ve safranbolu,milli eğetim müdürüde,kastamonu ili araç ilçesindendi. osman acar,neredeyse iki yıla yakın köye öğreten atamadı.o günleri hatırlayanlar için bir anekdot.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖz

safranbolu,1831 nüfus kayıtları,yapıtı karabük üniversitesi'nden üç tarih hocası tarafından, osmanlının ankara'daki arşivinden çıkarılmış ve buna bağlı o yıllara ait bazı belgelerde kitaplaştırılmıştır.bu kayıtlardan yola çıkarsak,ardan geçen 189 yıl yani iki asıra yakın bir zaman,ben bu yapıttan birilerinin bir şeyler anlayıp algılayacağını sanmıyorum.bir kere köyümüzde geçmiş nüfusa ait insanların artık 1920'in sonuna gelmesi ve geçmişe dair soyağçlarının olmaması göz önünde bulundurulursa,mutlaka elimizin altında,bilgilerin olması gerektiğine inanıyorum.yukarıda sözü edilen yapıt dağıtılmaya başlandığında,selami alkan hocanın eline geçmiş ve beni aradı.1831 yılında,köyümüzün nüfusu 300 civarında filan dedi.daha sonra ben bu yapıtı alıp incelediğimde,evet ortada bir nüfus kayıtı var,ama kadınların esamisi yok.sadece her hanenin o yıllarda yaşayan erkekleri kayıt altına alınmış.bu sayım padişah 2.mahmut döneminde yapılmış.padişahı iki şey ilgilendirmektedir.bir asker,birde anadolu insanın üzerine yüklediği ağır vergiler.bir örnek verecem,ilbarıt köyünde hacıhamzaoğlu diye bir esami var.karamuhtargil...1831 kayıtlarda 9 tane erkek var ve zamanla bu sülale bitmiş,karagaşgilden kuruoğlan,hüseyin avcı hecelligilden ayşe özen alınırak o evin bacası tüttürülmüş.artı karamuhtar 40 sene muhtarlık yapmış ve yukarı keleşgilin evide,onun misafirhanesi,bir ara acamuğun kardeşi kel kadire geçmiş.kel kadir'in 5 oğlu varmış onlarda bitince,ev acumukgile geçmiş,acumukta,evi keleşgilin ibrahim yılmaz'a satmış.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

şöyle bir giriş yapmak istiyorum.köyde bazı esamiler,hacıoğulları diye başlıyor.osmanlı döneminde,anadoludan hacca gitmek o kadarda kolay değil.örneğin bizim köyden biri diyelim yaya yola çıktı,en az bir yılını yolda geçirmesi gerekiyor.dolasıyla geçmişte ortadoğu bu kadar kaos içinde değilken,bizim köyden ilk hacca gidenler otobüslerle gittiler ve gece gündüz molalarla yol almak suretiyle,7 gün 7 gecede ancak ulaşabilmişler.o halde bu hacı esamileri,ya yemen'de askerken,yada bir tama ad olarak kullanılmış.kesin bir bilgi yok...örneğin hacıömeroğlu,hacıalioğlu,hacıhamzaoğlu ve hacışabanoğlu gibi.kaldıki onca erkek nügusa sahip olmalarına rağmen,hacıhamzaoğlu,aynı zamanda bu sülalenin bir kolu,bağlıca mah.dir vehacı şabanoğlu iki sülale olmasına karşın bu gün söyünmüştür.

elimin altında bir bilgi var.tavşancıoğlu,abdullah,köy kayıt defterine,anne ve baba adı bilinmediği çin geçilmemiş,rumi 1242 miladi 1826 doğumlu...fakat bu kişi adına bir bilgi aktarılmış...trablusgarp,merkezinde telgraf çavuşu bulunmaktadır.kardeşi ibrahim rumi 1255 miladi 1839 doğumlu,tabiki bilinmediği için anne baba adı kayıtta yok ve tavşancıoğlu hüseyin zevcesi (eşi) ayşe, baba salih, anne hanife rumi 1268 miladi 1852 doğumlu ve bu aile söyünmüş olup,elişgilin karaoğlan olarak bilinen mehmet öztürk'diğer kardeş sarıoğlan diye bilinen, abdullah öztürk'ün kardeşi, tavşancıoğlunun en son kuşağı hüseyin ve ayşe'nin damad olduğu çin bu eve yerleşiyor.yukarıda sözü edilen abdullah,yani turablusgarp'da çavuş olan,bir kızı oluyor oda göde lakaplı,ahmet yıldırım ile evli olup,ahmet yıldırım'a o yıllarda aileye sahip çık diye,tarablusgarp'dan para gönderiyor.

yemen,ilbarıt köyüne binlerce kilometre uzaklıkta,fakat ılbarıt köylüsü o günün koşullarında yemen'e asker olarak gönderiliyor.örneğin sarımuhtar lakaplı,hüseyin yıldırım. rumi 1291 miladi 1874 ve 1959 yılında vefat ediyor.annemle sarımuhtargile gitmiştik.sobanın kenarına oturmuş,yufka ekmeği ıslayarak sobaya yapıştırıyor,daha sonra kıtır olan ekmeği yiyor.ben oturduğum yerde merakla ablak yüzlü bu kişiyi izliyorum,fakat dşarılarda dolaştığını hatırlamıyorum.

hüseyin yemen'de askerken,açlıktan çiy kabak yiyor ve fenalaşıyor. bir ingiliz doktor midesini yıkıyor ve iyiki ölmemişsin diyor.çünkü çiy kabak,çiy yendiğinde bir insanı öldürebiliyor.kısaca hüseyin yıldırım, yemen'den sağ salim geliyor.hatta cumhuriyek kurulduktan sonra,babamlarla birlikte,bartın,safranbolu yolunda ve ahmetusta mevkiinde yol çalışmasında çalışıyor.

amcam hasan,askerlik yeri yemen ve gönüllü gidiyor.bir anekdot,eğer o yıllarda,yemen'e gönüllü gidersen,askerlik en az bir yıl kısalıyor.çünkü yemen'de ısı yaz aylarında,45-50 dereceye kadar çıkabiliyor.gönüllü gittiği yemen'den köye mektup yazıyor ve birde şiir 'bir kurtulsam şu yemen elinden/su içsem tabakevi'nin gölünden.'o yıllarda tabakevi suyu henüz köye gelmemiş ve tabakevinde bir göl halinde.amcam rumi 1305 miladi 1889 doğumlu olup,1914 birinci dünya savaşında,tekarar 'seferberlik' sırasında askere alınıyor.diyarbakır'd şehit düşüyor.tek tanık maylaş (mehmet koç) yani köylüsü...akşam hastaneye yatırdık,sabah bakmaya gittiğimde,vefat ettiğini söylediler diyor.1918 yılındada köye künyesi geliyor.

balkanlar,ilbarıt köylüsünün en çok askere alındığı bölge...çünkü osmanlı o yıllarda doğuyu pekte önemsemiyor.örneğin bir ilbarıt'lının erzurum'a ulaşması zor.balkan'lara tren ve gemilerle asker bir şekilde ulaştırılıyor.örneğin dedemin babası,askerlik yaptığı yer;bulgaristan,varna...akerliğe gittiği tarih,1856 döndüğü tarih,1874 dört 18 yıl dile kolay,dedem beşikteymiş,döndüğünde eşine bu kim diye sormuş.

dedem,yine balkanlar gezici asker,tuna nehri boyları.göde mehmet'i yunanistan,yanya rumi 1307 miladi 1891 doğumlu olup,safranbolu'da aynı zamanda tıp doktoru olan,ali yaver ataman'ın seyisliğini yapmış...ali yaver ataman,doğum tarihini bilmiyorum.1956 yılında vefat etmiş,aslen kafkasya, şeyh şamil soyundan olup,o yıllarda tıbbı nerede okuduğu bilgim yok.safranbolu devlet hastanesine,atanmış ve burada evlenmiş,ilk çocuğu aynı zamanda müzikolog olan oğlu,sadiyaver ataman 1906 yılında babasının görev yaptığı yanya şehrinde dünyaya gelmiştir.

elişgilin sarıoğlan abdullah öztürk,doğum tarihi rumi 1287 miladi 1871 askerlik ettiği yer,teselya,yunanistan.

not.elimin altında olan bilgiler.her kesi tek tek yazma şansım yok.bunları hasan mutlu bir yerde toparlayacam ve sonra kitaplaştırırz dediği için yazıyorum.çünkü bilgisayar oldukça ağır hareket ediyor,ben yazdıktan bir kaç saniye sonra kelimeler ortaya çıkıyor..birde atölyem soğuk uzun süre çalışamıyorum.hoşça akıln.

BİR ANEKDOT/ RECAİ DEMİRSÖZ

saygıdeğer köylülerim.buraya yazdıklarım yazıların tamamı kafadan atma değil.mantıksal değerlere ulaşıyorum ve yazıyorum.örneğin,birisi bir şey paylaştığı an anında balıklama atlayanlar oluyor.hasan kaya,1831 nüfus sayımını paylaşmış.ömer öztürk,bizim sülaleyi bulamadım diyor.yahu bir kere,elişgilin,sarıoğlan,1831 sayımından 43 yıl sonra dünyaya gelmişki,o sayımda belki dedesi dahi yok.dolasıyla beni en çok yıpratan,1831 sayımı ve elimin altında bulunan 1900'de kayıt altına alınmış,köy kayıt defteri arasındaki boşluk,69-70 yıl gibi bir zaman.ilbarıt köyüne gelenler,belirgin 1700 yılların ortalarından itibaren ve ilk gelenler,köyün alt kısımını mekan tutumuş ve ben bunları zamanla açıklamaya çalışacam,kim kimden ayrılmış.kaldıki düşünmeden pat diye bir şey yazılmıyor.kulaktan duyma bilgilerde,benim fazla işime yaramıyor.zaten ben bir babam satı demirsöz'e inandım.çünkü derinlemisine çok şey biliyordu ve onunda yanıldığı yerleri düzeltmeye çalışıyorum.saygılarımla.

 

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...