19 Aralık 2024 Perşembe

RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ( BİLGİLER)

RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ( BİLGİLER)

Bir süredir yazılarıma ara vermiştim.Nedeni bilgisayarımın ağırlaşması.Kendi imkanlarımla tekrar hayata geçirdim.Mehmet Özer,abi bilgisayarı alıp getireyim,ama bayarama kadar köye gelemem dedi...Bir şeyin altını çizeyim.Çok az duyarlı insan arasında yaşamak,aslında beni fazla mutlu etmiyor.Bir gerçek var ki,seni anlayan zaten sana doğru davranır.İyiliğin karşılığı ise daima kötülüktür.Bu yüzden bundan sonra artık tavırlıyım.Başka seçeneğim yok...

Burada Mehmet Ata Doğan'ın 1932-33 yılları arasında,son kez kullandığı,Ilbarıt Köyü 'Köy Mektebi' öğrenci kayıt defterini yayınlıyorum ki,bu defter daha sonra, 'Akbulak İlkokul'nun,Karamanbaşı mevkiinde açılmasından sonra,kayıt defteri orada da kullanılmış,fakat henüz soyadı kanunu kullanılmadığı için,öğrencilerin çözümlenmesi beni oldukça zorladı.Ve sırası ile o günlerin şartları ile yayınlıyorum,hayatta olmayanlara rahmet diliyorum.

EĞİTİM

1944-45 yılında eğitime açılan, Üçbölük (Ilbarıt)köyü ilkokulu ve 1933-34 doğumlular dahil,1970 küsur doğumlular bu ilkokulda eğitim görmüştür. İlkokul hane başına düşen o günün 18 lirası ve köylülerin emeği ile devletten hiç yardım alınmadan yapılmıştır.Okul iki derslikli sınıfı olan,yaklaşık 33 metre boyundadır ve 1962 yılında iç ve dış sıvası yapılmıştır. Ne yazık ki 1981 yılına kadar 36 yıl eğitime hizmet veren bu okul, değer köylerdeki okullar gibi kaderine terk edilerek yıkılmak zorunda kalmıştır. Benim de 1962 yılında başlayan ilkokul yıllarım bu okulda geçti , anıları ve eğitim gördüğüm öğretmenlerim halen,isimleri ve memleketleriyle birlikte hafızamdadır.

 

 

EVLERİMİZ VE TABELA

 

Köyümüzde, köyün evlerinin tanıtım amacıyla, kapılara asılan levhaların büyük bölümü tamamlandı. Aslında bu tanıtım levhalarına, esamiler de yazılmalıydı, ama esimiler büyük ölçüde yazılmadı. Bunun yanında köydeki evlerin yapımında çoğu evin, yapılış tarihi yazılmadığı için bilinmiyor. onun için tahmini bir yol izlendi. Çünkü köyümüzün 270 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, 200 yıllık bir ev bulunmuyor. Nedeni doğal koşullardan dolayı, evlerin çabuk yıpranması ve çatı aktarımları vs.ler birbirini izliyor. Örneğin Safranbolu evlerinde, 300, 350 yıllık terimler kullanılsa da, o evlerinde geçmiş tarihi 18 yüzyılın sonralarına dayanıyor. Safranbolu evlerini inşa eden, Tahtacı Yörükler, Safranbolu'nun çevre köylerine ve ormana yakın yerlere 18 yüzyılda yerleşmişler ve bu köylerin en büyüğü de, o günün şartlarında,şimdi Karabük'ün merkez köyü olan Bulak Köyüdür ve sırasıyla,Gayaza, Danaköy ve Tokatlı köylerinden de ustalar yetişmiş olup. Ilbarıt Köyün de büyük emeği olan, Gayazalı Osaman Usta ve Oğlu Mehmet Ustadır.

Safranbolu mimarisinde Bulak Köyü ve yukarıda sözü geçen köylerin ustalarının emeği yadsınama

 

KAR YAĞIŞI

Bu gün Ilbarıt Köyümüze kar güçlü bir şekilde yağmaktadır. Bu günün özelliği, bundan 112 yıl öncesi ,yine bir salı günü, Batı Karadenize, derin kar yağmış,2m.ye yakın ve Kasımın 72 sinde.Babam Satı Demirsöz,o gün doğmuştur.Derin kar senesinde doğanlar o yılı öyle tabir ederler.Ilbarıt köyünden herkese selamlar.

 

SANAT

Sanat salt insanı ve insanlığı anlatan bir kavramdır. Sanatla ilk insanlar gibi, henüz yazı yazmayı öğrenmeden başladım. Daha 6 yaşımda köyümde sığırları otlatırken, çakı bıçağının ucu ile taşlara yaptığım resimler, uzunca süre yaptığım yerlerde yaşamlarını sürdürdüler, ta ki doğal nedenlerden dolayı kayıp olana kadar.

Ne yazık ki sanat rönesanstan sonrası ülkemizde gözlemlense de, başta siyasilerin tutumundan dolayı üvey evlat muamelesi görmekten öteye gidememiştir. Evet batı sanatı da geçmişte acı çekmiştir. Nedeni rönesansı destekleyen, devlet değildir. İtalya'da maddi durumu oldukça iyi olan Medici ailesidir. Bu aile gerek bilim ve sanatın öne çıkması, buna karşı olan kiliselerin önüne geçmek ve salt aydınlanmanın önünü açabilmek için rönesans, bir diğer adı ile (Yeniden doğuş) ilkesine destek vermiştir.

Kısaca sanat ülkemizde mevcut anayasanın 64 cü maddesinde de yer alır. Bu Madde aklımda kaldığı kadarı ile 'Devlet sanata ve sanatçıya sahip çıkar ve onun gelişmesi için sanatı teşvik eder.'

Atatürk tarafından sanata dair sözlerde hiç boşuna söylenmemiştir. Örneğin 'Sanatsız bir ülkenin can damarlarından biri kopmuş gibidir.' İşte kültür ve sanattan insanların uzaklaşması ve televizyon kanallarının ballandıra ballandıra sokaklardaki olayları göstermesi ve şiddet içeren dizilere her gün bir başkasının eklenmesi hoş şey değil ve 40 yıldır sanat yapıyor ve sanatsal alanda mücadele veriyorum. Hatta rahat çalışabileceğim bir atölyem dahi olmadı. Sadece zamanı zorladım, dahası zaman beni zorladı ve yaşlandırdı. Bir süre öncesi köyümüzü ziyarete gelen Karabük valimiz ve amirlerinden sonra, basın benden köyün sakini diye söz etmiş, ama hayıflanmıyorum. Hegel 'Yeryüzünde tarih ve sanat ölmüştür.' derken neyi kastettiğini anlıyorum.

 

KARABÜK VALİSİ

İnsanlar her nedense, seçimle iş başına gelip ülkeleri yöneten partileri devlet sanır. Oysa devlet, valisinden, kaymakamına ve buralara bağlı kurumlardır. Devlet denilince ilk aklıma gelen bunlar.

Bunları niye yazıyorum? yazımı yazdığım bir gün öncesi, yaşadığım köye Karabük Valimiz geldi. Bilindiği gibi, Karabük'e bağlı Safranbolu ve yakınındaki Yörük Köyü, turizme açıldı ve insanlar buraları ziyaret ediyor. Fakat asıl benim yaşadığım Ilbarıt Köyü ve Soğanlı Çay vadisi, eski Paflagonya uygarlığına ev sahipliği yapmış ve Paflagonyalıların gelirken beraberinde getirdikleri bağ çubuklarının Makro iklime sahip olduğu için bu bölgede yetiştirdikleri ve binlerce yıl öteden gelen bağcılığın, 1960 yıllarda filoksera hastalığından sonra bir bir kuruması, daha sonra köylerdeki göçler. Fakat buna rağmen köylerde az çok yaşam devam etmekte, bu bölgenin turizme kazandırılması söz konusu...

Yazımı Köy Kültür ve Sanat Merkezi anı defterine, sayın valimizin yazdığı yazı ile bitiriyorum.

'bu gün kurumamirlerimizle beraber, soğanlı vadisindeki tarihiyerleri görmek ve köylerin turizm altyapısını oluşturmak için, ılbarıt köyüne geldik. recai beyin organize ettiği tamir ettiği müzeyide ziyaret ettik. recai bey sanatçı ruhuna sahip mükemmel bir insan. emeğine sağlık. bölgesine, bilge bir insan. insanına faydalı olmak için elinden gelen gayreti gösteren bir insan. kendisine , mutlunhuzurlu bir ömür diliyorum.

'Karabük Valisi'

'Fuat Güler'

Not bu ara kendi yapmış olduğum bağlamla ufak bir dinleti sundum. Ürgüplü Refik Başaran'dan 'Hacı bey ağıtı' ve Neşet Ertaş'tan 'Küstürdüm gönlümü güldüremedim'

 

KÜLTÜR VE SANAT...

Çocukluğumdan bu güne geçirdiğim evreler bir trajedi olsa da, yaşadığım zamanda kalabilmem dahi bir mucize gibidir. Görebildiğim eğitim beni fazla tatmin etmese de, derler ya ilkokul aydınlığı...Örneğin matematiği güçlü olanlar akıllı sanılırdı. Saygım sonsuz, ama ben o yıllarda iyi resim yaptığım için sürekli orta almışımdır.

1982 yılına kadar İstanbul'da yaptığım fırın işçiliği ve hakkımı aradığım için kovulmam. Daha sonra döndüğüm köyümde, bir yandan kitaplarla yenmeye çalıştığım büyük yalnızlık ve resime başlamam ve hayata tutunmak için mezar kazıcılığından, marangozluğa, elektrik tesisatçılığına kadar yaptığım işler.

Yaşadığım köy, Safranbolu'nun doğusunda, bir merkez iki mahalleden oluşan, yaklaşık 100 hanelik eski ismi ile Ilbarıt, yeni ismi ile Üçbölük olsada ,ben eski ismi kullanmayı tercih edenlerdenim. 1965 yılında bu isim Demirel hükümeti tarafından değiştirilmişti.

Ilbarıt köyünde, 29. Ekim. 1999 yılında açılışı yapılan, bir 'Kültür ve Sanat Merkezi' var. Hiç bir geliri olmayan, bu merkezi bir manevi sorumlu olarak ayakta tutmaya çalışıyorum. Çünkü bir işyeri iflas edebilir veya kapanabilir, ama iş bir sanat bir kültür olunca asla...Ne demiş Atatürk 'Sanatsız bir ülkenin can damarlarından biri kopmuş gibidir' Yazımı yazdığım bir gün öncesi, ülkemizin çeşitli yerlerinden gelenler oldu. Hafızamda kalanları aktarayım.

Sivas 2 kişi, Samsun 2 kişi, Çankırı 1 kişi, Kastamonu 1 kişi, Karabük 1 kişi, Safranbolu 1 kişi, Tokat 1 kişi...Sanatsız ve Kültürsüz kalmayın.

!recai demirsöz'

 

 GELECEĞE MEKTUP

Kelimeleri kifayetsiz bırakan insan...

*Safranbolu'ya bağlı eski adı ILBARIT olan ÜÇBÖLÜK köyünde büyük çabalar ile tek başına oluşturduğu "KÜLTÜR SANAT MERKEZİ"e sahip olan insan...

*Hiç bir eğitim görmemiş olmasına rağmen resim, heykel, ve müzik alanlarındaki çalışmaları ile özellikle üniversitelerdeki Profesör ve Doktorları hayretler içerisinde bırakan insan...

*Yokluktan çuvalları gererek oluşturduğu tuvallerde resim çalışmaları yapan insan...

*Tamamı kendi üretimi olan saz, keman gibi enstrümanlar ile müzik ziyafeti verebilen bir insan...

*Sanki yüzyıllar öncesinden yapılmış gibi duran kilden hazırlanmış heykellerin mimarı...

*Çevredeki tarihi eserleri yağmacılardan, bilinçsizlerden koruyan bir vatansever...

Ve ne yazık ki köyün delisi olarak bakılan bir insan...

Onun değeri maalesef o artık aramızda olmadığında anlaşılacak!

Şimdi yalnız başına sobasının yanında oturan ve oldukça sade bir hayat yaşayan bu insanı gelecekte konforlu, sıcak ve lüks konferans salonlarında anacak olmamız;

Ne büyük bir haksızlık!

Ne büyük yüzsüzlük!...

Bu gün bu satırları yazıyorum...

Gelecekte söylediklerim gerçekleştikten sonra bu satırları tekrar görecek olmam ne üzücü...

Cemil BELDER ~ 19-01-2014

 

KÖYÜMÜZÜN ADI

Ilbarıt Köyü, kavramsal olarak ele aldığımızda, bu ismin nereden geldiği bilinmiyor. Her ne kadar Google 'ada Moğalca bir terim olduğu söylense de, bundan tatmin olmuş değilim. Çünkü köyümüzde, Moğol ırkına ait yüzlere rastlamadım. Gerek köyün geçmişini gerekse bu gününe kadarki oluşumunu az çok bilenlerdenim. Dolasıyla Kaymakamlık tarafından, bu köye 'Kültür ve Sanat Merkezi' tesadüf kurulmadı, ama ne yazık ki burası ihtiyaç duyulduğunda aranan bir yer oldu...Kısaca üzgünüm ve 23 yılımı verdim dile kolay.

Asıl mesele, genelde köy meydanını ve etraftaki evlerin fotoğraflarını çekip yayınlıyoruz. Köyün birde arka yüzü var. Çünkü köy bir yandan yeni evler yapılırken, diğer yandan birden çok ev ne yazık ki yitip gitti. Bunun yanında yangınla yitip gidenlerde var.

Musluoğullarının bulunduğu yeri çektim bu sefer, vedioda artık tam anlamıyla yıkılmış ve kullanılamaz konumdaki iki ev...Kuruseyingil, Emistogilden ayrılmış bir aile...Gödegil 'Zorluseyingil' Gödegili ve Sarımuhtargili temsil eden bir aile...Bu aile en büyük abi Ahmet'i baz alırsak, Doğu Karadeniz'in ordu ilinden buraya intikal etmiş ve daha sonra kendisinden 40 yaş küçük kardeşleri, Mustafa ve Hüseyin'i getirmiştir. Ne yazık ki Hüseyin tarafı bu güne intikal etmemiş ve söyünmüştür.Mustafa tarafı ise Gödegil ve Sarımuhtar gildir. Bu ailenin buraya intikali ise 1780 li yıllardır.

 

İNEK ŞABAN

Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl öncesi vermiştir. Daha sora bu öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi, Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya, İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha öncekiler, Hüseyin Avni Aksoy 1892, Hasan Efendi,Osmançavuşgilden 1891, Hasan Erden 1895 ve Mehmet Ata Doğan 1896...

Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.

Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dola

gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil..

 

DERİN KAR

Yaklışık bundan 111 yıl önce bu gün, yani 18.Ocak.1910 yılı ve günlerden salı günü, köyümüz ve Batı Karadeniz Bölgesine,yaklaşık 2.m. kar yağmıştır. O yıl doğanlar, doğdukları yılı 'derin kar' senesi diye anarlardı. Onlardan biride babam Satı Demirsöz'dü...Satı Demirsöz,gerek geçmiş ve gerekse yeryüzü tarihi hakkında büyük bir bilgiye sahipti. Örneğin her konu hakkında mutlaka bir fikri olduğu gibi,geçmiş anları hafızasında taşırdı. Derin kar eski takvime göre, 'Kasım' ayının 72 ikisinde bir gece sabaha kadar yağarak, iki metrenin üzerine çıkmıştır.Kasım ayı ile Hıdırellez,yani 6 Mayıs arasında geçen günlere,eski takvimde,'Hızır' günleri denilirdi. Yazar ve şair Rıfat Ilgaz'da derin kar senesinde doğmuş fakat,hangi zamanda yağdığı hakkında,babam kadar bilgili değildi. 18 veya 28 ocak gibi tereddütleri vardı. Derin kar 18.Ocak.1910 ve bir salı günü yağmıştır.

Köylüler ilk etapta telaşlanmışlar.Çünkü ,Ilbarıt Köyü bu günkü konumda olmadığı için,ahırdaki hayvanlara,samanlıktan saman ve çeşmelerden evlere su taşımak gerekli olduğu için,evden eve bağırarak, köylüler,ilk önce en yakın yolları,daha sonra en zor yolları açmayı başarmış. Daha sonra nöbetleşe,çeşmelerden hayvanlar sulanmış ve samanlıklardan samanlar taşınmış...o yıl suların çoğaldığı gibi, ekili tarlalar ve bağ bahçelerde büyük oranda verim alınmış...Ne yazık ki artık günümüzde başta doğa olayları eskiye rahmet okuttuğu gibi, kış ayının Aralık 21 aynı zamanda Zemheri ile başlamasıyla ilk kar...17. ocak günü yağdı,şu anda alttan erimisine rağmen kar kalınlığı,30 cm. ye ulaştı. En azından yeraltı su debilerinde bir birikim olur ve kurak geçen yaz aylarında, suların tamamen çekilmesini önler...

 

AHMET DEMİRALP

Çocukluğumdan beri boş olan evlerden biri,Ahmet Demiralp'ın evi...1940 yıllarda  yaptırmıştır.Safranbolu'dan Rum taş ustaları gidince,bu ustalık yöre ustalarına kalmış...Temel yöre ustalarına ve ahşap kısım,yine Gayazalı Mehmet usta,bir oda hariç...Gayazalı Mehmet usta,7 kuşak bu mesleği sürdürmüş,en son oğullarından Mustafa usta,1990 yıllarda,Ayhan Karaman'ın evini yaptı...Ahmet Demiralp,gittiği Kastamonu Öğretmen Okulun'da,Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'la yolları kesişir ve birlikte öğretmen olurlar.Fakat Rıfat Ilgaz,daha sonra tekrar imtihana girerek,Gazi Üniversitesi,Türkçe Bölümü okuyarak,lise öğretmeni olur.1984 yılında,Safranbolu,Kavaklar Kahvesinde,Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya ve Mustafa Alkan,bir araya gelrek eski günleri yad ederler.Bilindiği gibi,Ahmet Demiralp,Hababam Sınıfındaki,sözü geçen 'İnek Şaban' Rıfat Ilgaz'da boyu 180cm.ye yakın olmasına rağmen,Güdük Necmi'dir.

 

KÖYÜMÜZÜN TARİHİ

'Geçmiş itibarı ile tarihi bir köye sahibiz.Sürekli soruyorlar 150 ve daha ileri tarihlere ait evler var mı diye...Bir kere ahşap ve kevgir tipi evlerin uzun ömürlü olması ve korunması oldukça güçtür.Örneğin köy evleri çatıdan itibaren çökmeye başlar.Eski evlerde kiremit sistemi olmadığı için,hiçbir uzun ömürlü olmamıştır. 'bedavra' denile yarma tahtalardan örtülen çatılar,şiddetli kar,fırtına ve yağmurla uzun süre dayanamamıştır.Daha sonraları Araç çayı ve Soğanlı Çay yataklarına kurulan kiremit ocakları sayesinde maddi gücü iyi olanlar,çatılarını kiremitle kaplamışlardır. Fakat oluklu kiremit tabir edilen bu kiremitlerde bir kaç sende bir aktarılmadığı taktirde,yine evlerde çatıların yıpranmasına neden olmuştur.

Köyümüzde en eski ev kabul edilen,üç evden ikisi bu gün yıkılmış viran haldedir.Yusufgil,Gödegilin evi... Kulagilin evi halen ayakta olup doğal olarak eski özelliğini kayıp etmiştir.Konak olarak da Akkuşgilin 9 odalı konağı 1968 yılında yanmıştır.Onunda yapılış tarihi yaklaşık 140 yıllıktır.Aşağı Meyremgilin evi ile aynı tarihte yapılmıştır.

Bu gün köyümüzde halen yıkılmaya yüz tutmuş evler vardır ve bunun yanında evlerini çatı itibarı ile restore ettirenler,evlerinin ömürlerini bir süre daha uzatmışlardır. Her şeyden önce eski ustalar olmadığı için,evler genellikle bugünün betonarme sistemi ile yapılmaktadır.Kiremit örtüsü ise 'marsilya' kiremit sistemiyle kaplanmaktadır.

Ilbarıt köyü şu an ki itibarıyle yaz aylarında bir yaşam aanı olarak kullanılmaktadır. Hatta çoğu bazı evler yaz aylarında dahi açılmamaktadır. Köyün ileriye dönük bir yaşama şekli olur mu olmaz mı? onu zaman gösterecektir. Eko Turizm için öneriler gelse de,köyde bu tür potansiyel olmadığı için,şimdilik her şey askıda kalmaktadır. Çünkü doğal su kaynakları her geçen gün yok denilecek kadar azalmakta ve bilindiği gibi doğada yok olan her şey artık geri dönmüyor.

 

BİR EV

Ev Musluoğullarından,Hüseyin tarafından yapılmıştır.Yapılış tarihi kesin bilinmesede,1840 yıllarına ait olup,Ilbarıt Köyünün en eski evlerindendir.Hüseyin,Musluoğullarından,Mustafa'nın oğludur.Mustafa,1791,oğlu Hüseyin 1827 doğumlu olup,Dendün lakaplı,Sarımuhtarın babası Mustafa 1850 ve kardeşi Göde lakaplı Ahmet'in 1864 babalarıdır.Hüseyin ve evi yoksulluk içinde bir katırla yaptırmış olup,Musluoğullarının Gödegil ve Sarımuhtargil fertleri bu evde doğmuştur.Daha sonra Göde Ahmet 1895 yılında bu günkü Sarımuhtargilin evini yaptırmış ve bağ değişiminde,yaptırdığı evi Sarımuhtargile vermiştir.Aile Musluoğullarının diğer fertleri Ahmet 1751 doğumlu ve Emistogil ve Kuruseyingili temsil eder ve Hüseyin,büyük ihtimalle Göde ve Sarımıhtargili temsil eden Mustafa ile ikiz kardeştir ve doğumları 1791 dir ve Hüseyin tarafı,Sülüğün Sarıoğlangil olarak bilinir,ama şu anda söyünmüştür.Küçük bir anekdot...

 

KOCA MEHMET AVCI

Ev 1831 kayıtlarında yer almayan,Yamakgil olarak bilinen,Raşit ve Hasan,a aittir.Raşit tarafı sözünmüş olup,Karakaşgilden,Mehmet Avcı,ya,evin damadı,Mehmet Ali Özlü tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,Mehmet Cemil Efendi,Raşit taarafında ikamet etmiştir.

MEHMET NURETTIN ÖZER

1865 doğumlu, Mehmet Cemil Efendiden sonra,Ilbarıt Köyünün öğretmenliğini yapmış,1889 doğumlu,Mehmet Nurettin Özer'in 1919 yılında yaptırmış olduğu evi...

 

ÇATI AKTARMA...

Daha öncede yazmıştım.Ahşap bir evi korumak çatı ile başlar.Eğer çatı eskirse ve bakımsız hal alırsa,evinde ömrü gitmiş demektir.Köyümüzde eski evlerin üzerin benim çocukluğumda dahi 'bedavra' denilen tahta yarma iki üç milimlik, boyu 60 ,70 cm.eni 15,20 cm.de olan tahtalarla kaplanırdı.Bu tahtalar,köknar ve sarıçam türlerinden yapılırdı.Şu anda Karabük merkeze bağlı,Tandır,Ortaca, gibi köylerde,bedavra yapılırken,Kastamonu ,Araç ilçesinden de kereste ve bedavra geldiği biliniyor.

1996 yılında Arkidekt Dergisinden,Rıfat Dedeoğlu babam ve benden bilgi almaya geldiğinde,yanındaki mimarlar,çatı örtüsünü sormuşlardı.Bilindiği gibi bizde ve Safranbolu'da genel çatı örtüleri 'Çark' örtü denilen örtü ile yapılmıştır.Fakat sonraları,balkon 'günlük' kısımlar çıktığı için, 'Beşik' örtüsü ve 'Öküzgötü' denilen çatı örtüleri yapılmıştır.Çark örtü denilen örtülerin aktarılması oldukça zordur.Çünkü 4 tarafa maha 'mahya' denilen sistem kurulduğu için,hemen hemen yeryüzünün her yerinde kullanılan, 'oluklu' kiremit türü kullanılmıştır. Çerçen Köyü,Karataş 'Kartalaç'a kurulan oluklu kiremit ocakları sayesinde,köylerimiz ve Safranbolu,kiremitle tanışmış olup,çatılar oluklu kiremitle kaplanmıştır.Fakat günümüzde oluklu kiremitin örtüsü ve ustaları olmadığı için,ilkönce Marsilya'da üretilen kiremit türlerine geçilmiştir.Hatta köylerimizde artık 'şıngıl' denilen ve petrolden üretilen,örtülerde kullanılmaktadır.

Bunları niye yazıyorum.Dün 1918 yılında dedem Mehmet tarafından tek kolla yapılan köydeki kinci evimizin çatısındaydım ve sabah kahvaltısı ile ancak iki odanın üzerini tek başıma aktarabildim.Çünkü sürekli bir şeyler almak için aşığıya inmek zorundasın.Yaklışık 1982 yılından bu yana,yaşadığım Ilbarıt Köyünde bu dördüncü veya beşinci aktarışım. Fakat bir kaç gün sonra tekrar çıkmak üzere ara verdim.Bir ev kolay ayakta kalmıyor

 

 

27 MAYIS 1960 İHTİLALİ...

 

Yıl 1960,yıllarıydı.5 yaşımdan birkaç ay almıştım ve 27.Mayıs.1960.ihtilali oldu...O yıllara dair anımsadıklarım; ilk önce köydeki bütün evlerde bulunan av tüfekleri toplatıldı.Yine o yıllarda köyümüzün,bir yerle bağlantısını sağlayacak herhangi bir yolu yoktu.Köye gelen dört tekerlekli manda arabaları, gelişigüzel yol güzergahını kullanıyorlardı.ÖrneğinToprakcuma yönünden ve Kuzyakahacılar Köyü yönünden...Benim çocukluğumda,genelde 'Urcular' gelirdi. Urcular köydeki bir iki yüzyıllık ceviz ağaçlarını satın alıp,gövdesine zarar vermeden,kök kısımları kesilerek tomruk haline getirilirdi.Sonradan anlaşıldı ki,tüm bunlar ülkemizde bulunan ceviz kolenilerini azaltmak için yapılmış...Oysa mobilyacılıkta kullanılacak diye satın alınıyorlardı ve hisseli cevizlerin tamamı satılmıştı.Kimisinin gövdesi o kadar kalındı ki,bir arabayı dört manda çekiyordu.

1960.İhtilali ile birlikte,köylerdeki muhtarlıklar ve şehirlerdeki muhtarlıklar,tamamen eğitimcileri bırakılmıştı.Yani öğretmenlere...Ilbarı Köyü muhtarı,emekli öğretmen Mehmet Ata Doğan olurken,Hacılarobası Muhtarı,aynı zamanda köyünde öğretmen olan,Mustafa Öğünç'tü...Mustafa Öğünç,aynı zamanda babaannemin yeğeninin oğluydu ve o yıllarda,Hacılarobası,Büyükkapı mevkine yeni ev yaptırıyordu ve babamla sık sık Hacılarobası'na giderdik Mustafa Öğünç,daha önceleri Ilbarıt Köyünde de öğretmenlik yapmış ve eski yıkılan ilkokulda öğretmendi.

1961 senesine gelindiğinde,Ilbarıt Köyüne yol yapılacağı haberi geldi ve aynı zamanda köy ilkokulunun tadilat 'restorasyon' işleri de başlamıştı.Ilbarıt Köyüne yol,eski kağnı yolları takip edilerek,Kuzyakahacılar istikametinden geliyordu.Köylüler yolun başlangıç noktası,Karadağ olarak bilinen,hemen Bağlıca mah.nin kuzey kısmında,dozere yardımcı olmak için,nöbetleşe gdip geliyorlardı.Dozerin sadece hidrolikle çalışan kısmı bıçağın aşağı yukarı inmesi idi...Bıçağı sağa sola çevirmeyi en az 5 kişi yapıyor ve bir demir çubuk yerleştirilmek sureti ile bıçağın oynamaması sağlanıyordu.Her akşam dozeri her hangi bir şeyden korumak için iki kişi nöbet tutuyordu ve nihayetinde, bir kaç ay sonrası yol Ilbarıt Köyüne ulaştı.Fakat toprak yoldu.Zaten o yıllarda kıt olan araç sayısı ve kış aylarında köye ulaşmak oldukça zordu ki...2000 yıllarına geldiğimizde,halen kış aylarında ve yağmurlu havalarda,Hacılarobası istikameti kullanılmaktaydı.

Yine o yıllarda,Ilbarıt Köyünün,Tepedağ mevki ekilmekteydi ve Akyol'dan kağnı arabalarının inişi zor olduğu için,muhtara dozerin bir kaç günde burada çalışması söylendi.Muhtar Mehmet Ata Doğan,siyah kısrağın 'at'ın üzerinde,dozer peşinde,İsmail Algan'ın evinin yanındaki yokuştan yukarı,Yukarı Düz mevkine çıkıldı.Mehmet Ata Doğan,atın üzerinden kırbacı ile operatöre Akyolu gösterdi.Operatör,Safranbolu'nun Ovacuma nahyesinden Kel Mehmet'ti ve 80 yıllarda aynı işi yapıyordu.Mehmet Ata Doğan ile aralarında bir anlaşmazlık oldu ve dozeri geri çevrip çıktığı o dik yokuştan tekrar aşağıya indi.Kısaca Akyol yapılmamış oldu.90 yıllarda orman kadastro geçtikten sonra,Akyola yol açıldı ve şimdi tır kamyonları inip çıkıyor.Yolumuza gelince iki kez asfalt döküldü.Köyümüz orman köyü kapsamında olduğu için,ormanın ağır tonajlı araçları,yollarımızın altını üstüne getiriyor ve şu anda Tabakevi mevki içler acısı...

Tek üzüldüğüm,Ilbarıt Köyüne nedendir bilmiyorum.Hizmetlerin geç gelmesidir.Örneğin o yıllarda, Hacılarobası, Çavuşlar Köyü mevkinden Ovacık yolu geçtiği için,oraya bağlanmış ve Mehmet Özoğul bir kamyon satın alarak,köyünün yolcularını ve civar köyün yolcularını taşımaya başlamıştı. Hacılarobası 1961 yardımı olarak,büyükçe bir 'Köy Çeşmesi' yaptırdılar ve halen o çeşme,şifreli yazıları ile ayakta duruyor.Şifreli demem,baktığında yazıyı anlamıyorsun, usta bir çiçek şeklinde yazmış.

 

 

MERHABALAR...

Ne yazıktır ki, Ilbarıt Köyünde her eve yapılış tarihi yazılmamıştır.Yalınız şunu bilmenizi istiyorum.Bir ev temeli yapıldıktan sonra,su almayacak şekilde,üzeri önce samanla örtülür ve kiremitlenir.Daha sonra iki yıl oturuşması beklenir.Hatta ekonomik nedenlerle,çoğu temel iki yıldan fazla sürede,ahşap kısmına geçilir.Örneğin bu sabah merek ettim,evden gelirken,Karakaşgil olarak bilinen,geçmişi 'Mollabekiroğlu' olan evin yapılış tarihine baktım.Rumi 1281 yani,1865 yılında yapılmış...Bu eve Yanıkgil'den Karamolla olarak bilinen asıl adı Mehmet olan ve uzun yıllar İstanbul-Çengelköy'de Kayıkçı kahyalığı yapan ve iki eşinden iki oğlunu okuturak yüzbaşı yapan,Mehmet'in kayınpederi ve 1901 yılında hayata veda eden Sallalı Emin tarafından yapıldığı biliniyor.

 

MERHABA YERYÜZÜ...

sizlere uzunca süredir,yaşadiğim ve doğup büyüdüğüm köyümden yaziyorum.doğup büyüdüğüm köy,1927 yilinda zonguldak il oluncaya kadar,kastamonu'ya bağli,safranbolu'nun ilbarit köyü ve 1965 yilinda nedense ismi değiştirildi (üçbölük) adini taktilar,fakat köy halki ki halen eski ismini kullanmaktadir.kars ilinin,digor ilçesinde ve karaman ilinin,ermenek ilçesinde de (üçbölük) adinda birer köy var,gariptir ki onlarin ismi de sonradan değiştirilmiş.şu anda safranbolu,1937 yilinda buraya demir çelik işletmeleri temeli atilinca,ilkönce belde ve daha sonra ilçe ve şimdi ise 1995 yilindan beri il olan ve 13 hanelik köy,karabük'e bağlidir.

yaşamakta olduğum ilbarit köyü,paflagonya,erken bizans ve rum,17 yüzyilin sonlarinda buraya yerleşenler tarafindan kurulmuş bir köydür.köyün okuma yazma orani yüksektir ve camiden önce köyde köy odasi ve üst kati köy mektebi olarak hizmet vermiştir.1900 yillarinda aslen bulgaristan,filibe doğumlu olan 1865 doğumlu mehmet cemil efendi,köydeki 4 genci okutarak öğretmen olmasini sağlamiştir.fakat 1914 yilinda birinci dünya savaşi patlak vermesi ile köyde ki eli silah tutan tüm gençler askere alinmiş ve daha önce askerliğini yapanlarda askere çağrilmiş ve iki amcam da bu şekilde askere tekrar alinarak şehit düşmüşlerdir.askere alinan sözünü ettiğim dört öğretmen,biri ingilizlere esir düşmüş,bir diğer ikisi çanakkale savaşina katilmiş,biri burada şehit düşerken,bir diğeri o yillarda albay rütbesinde olan,atatürk'ün emir subayliğini yapmiştir.bir diğeri ise anadolu'nun çeşitli yerlerinde subay olarak görev yapmiştir.cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk tekrar öğretmen olarak görevlendirmiştir.

yaşadiğim köy,aslen kastamonu-cide'li olan,mizah,roman yazari ve ayni zamanda şair olan rifat ilgaz'in sinif arkadaşi (öküz ahmet) daha sonra 'hababam sinifi' adli romanda (inek şaban) olarak bilinen,ahmet demiralp'in köyüdür. bilindiği gibi bu tipleme,kemal sunal'i ünlendirmiştir. kemal sunal yaşama veda ettiğinde,gerçeği halen hayattaydi ve o yillarin 'radikal gaztesinden' iki bayan gazeteci tarafimdan bilgi almişlardi.

ilbarit köyü eski evleri ve konumu nedeni ile,kiş aylarinda fazla insan yaşamasa da,büyük bir doğal alana sahiptir.geçmiş ananeleri yaşanmasa da ,yaz aylarin da az çok bir canlilik vardir.burada ,tarafim tarafinda 21 yildi ayakta tutmaya çaliştiğim 'kültür ve sanat merkezi' köye gelenlere bilgi ve hizmet vermektedir.onun için kültü ve sanat adina,yazimin başliğini 'merhaba yeryüzü' diye attim ve buraya,avusturalya,kanada,şili,almanya,fransa,ispanya,danimarka,çekaslovakya,japanyo,kore ve adini unuttuğum bir çok ülkeden insanlar geldi...merhaba sanat diyorum...sanatsiz bir yeryüzü,kendi karanliğini yaratmiş bir yeryüzüdür.

TARİHİ KÖYÜMÜZ

'Geçmiş itibarı ile tarihi bir köye sahibiz.Sürekli soruyorlar 150 ve daha ileri tarihlere ait evler var mı diye...Bir kere ahşap ve kevgir tipi evlerin uzun ömürlü olması ve korunması oldukça güçtür.Örneğin köy evleri çatıdan itibaren çökmeye başlar.Eski evlerde kiremit sistemi olmadığı için,hiçbir uzun ömürlü olmamıştır. 'bedavra' denile yarma tahtalardan örtülen çatılar,şiddetli kar,fırtına ve yağmurla uzun süre dayanamamıştır.Daha sonraları Araç çayı ve Soğanlı Çay yataklarına kurulan kiremit ocakları sayesinde maddi gücü iyi olanlar,çatılarını kiremitle kaplamışlardır. Fakat oluklu kiremit tabir edilen bu kiremitlerde bir kaç sende bir aktarılmadığı taktirde,yine evlerde çatıların yıpranmasına neden olmuştur.

Köyümüzde en eski ev kabul edilen,üç evden ikisi bu gün yıkılmış viran haldedir.Yusufgil,Gödegilin evi... Kulagilin evi halen ayakta olup doğal olarak eski özelliğini kayıp etmiştir.Konak olarak da Akkuşgilin 9 odalı konağı 1968 yılında yanmıştır.Onunda yapılış tarihi yaklaşık 140 yıllıktır.Aşağı Meyremgilin evi ile aynı tarihte yapılmıştır.

Bu gün köyümüzde halen yıkılmaya yüz tutmuş evler vardır ve bunun yanında evlerini çatı itibarı ile restore ettirenler,evlerinin ömürlerini bir süre daha uzatmışlardır. Her şeyden önce eski ustalar olmadığı için,evler genellikle bugünün betonarme sistemi ile yapılmaktadır.Kiremit örtüsü ise 'marsilya' kiremit sistemiyle kaplanmaktadır.

Ilbarıt köyü şu an ki itibarıyle yaz aylarında bir yaşam aanı olarak kullanılmaktadır. Hatta çoğu bazı evler yaz aylarında dahi açılmamaktadır. Köyün ileriye dönük bir yaşama şekli olur mu olmaz mı? onu zaman gösterecektir. Eko Turizm için öneriler gelse de,köyde bu tür potansiyel olmadığı için,şimdilik her şey askıda kalmaktadır. Çünkü doğal su kaynakları her geçen gün yok denilecek kadar azalmakta ve bilindiği gibi doğada yok olan her şey artık geri dönmüyor.

 

GÜZEL SÖZLER

 

Bazı günler vardır ki;tarihe hançer gibi saplanır.
'recai demirsöz'

Eğer bir ülke kültürel değerlerden uzaklaşırsa,vahşet kendiliğinden gelir.

Eğer açgözlülüğün önüne geçilseydi,yeryüzü salt uygarlığı hak eder ve insanlar uygarca yaşardı.
'recai demirsöz'

Yazmak,aynı zamanda bir insanın kendi kendisi ile konuşmasıdır.
'recai demirsöz'

Doğruları konuşmak,doğruları yaşamak anlamına gelmez.
'recai demirsöz'

Zamandan merhamet beklemeyin, zaman acımasızdır.
'recai demirsöz'

İnsan kendini değiştirdikçe,başkalarının da değişeceğini sanıyor.
'recai demirsöz

En zor şey insanlara doğruları anlatmak ve insanların doğruları kabüllenmesidir.
'recai demirsöz'

Bazen etrafımda ki insanlara bakıyorum ve kendime dönüyorum.
'recai demirsöz'

Eskiden yalnızlığıma kızıyordum,şimdi seviyorum.
'recai demirsöz'

Dostum, tarihçi 'Hür Kalyoncu'benim için 'Paflagonya'nın son temsilcisi demişti...Olabilirsem ne mutlu bana...

Toplumlar reelden uzaklaştığında,sürekli bir sel akıntısında gibi yaşarlar.

'recai demirsöz'

Akıl...Her insanda vardır,ama birileri başkalarının aklıyla yaşamayı tercih eder.

'recai demirsöz'

En zor şey insanlara doğruları anlatmak ve insanların doğruları kabüllenmesidir.
'recai demirsöz'

Doğruları konuşuyor,eğrileri yaşıyoruz...Garip deil mi?
'recai demirsöz'

Nihayet...2020 yıl sonrasın da insanoğlu yeryüzünde 'uygarlığı' bitirdi.Ne M.Ö'si ne de M.S'sı kaldı.
'recai demirsöz'

"DEVRİMLER YA DA SAVAŞLAR YOLUYLA OLSUN,ÇÜRÜMÜŞ DEVLETLERİN İFLAS YOLUYLA OLSUN,ELBETTE BİR SÜRÜ FELAKET ŞİMŞEKLERİ GİBİ DÜŞECEK MODREN DÜNYANIN ÜSTÜNE..."

'Van gogh'

Siz ki acıyı bilirmisiniz dedi,ama hiç acı çekmeden...
'recai demirsöz'

"BİR GÜN BU MEMLEKTE DE SABAH OLURSA...HALUK"

'Tevfik Fikret'

Sürekli bana akıl verdiler,ama senin aklın ne diye soran olmadı.
'recai demirsöz'

Sürekli kayıp ettim...Neyi? 'Umut'u,ama hepten kayıp olmasın diye sürekli yeniliyorum;'Umut'u...
'recai demirsöz'

 

'ILBARIT' KÖYÜ

safranbolu'nun doğusunda,safranbolu'ya 26 km.mesafede bir köy.fakat beş dakika yürüdün mü,'ılbarıt' köyünden,safranbolu'yu ve karabük'ün bir kısmını görmen mümkün.köye ilk yerleşen 'paflagonya'lılar,buraya birlikte getirdikleri asma çubuklarını,yetiştirerek bölgedi bağcılığıda başlatmışlar.1960'da baş gösteren 'filoksera'kök hastalığı bağcılığın sonunu getirmiş.insanlar başta istanbul,büyük şehirlere göç etmişler.

doğal olarak ara sıra geriye dönenler evlerini restora ettirirek ayakta kalmasını sağlamışlar,evlerine bakamayanların evleri bir bir yitip gitmiş.köy şu anda ormanın içinde kalmış,bir orman köyü...burada halen hayatta kalmayı başarmış 29.ekim.1999 tarihinde kurulu,küçük bir 'etnoğrafya müzesi' bu güne kadar ülkenin demiyorum,dünyanın dört bir yanından gelenleri ağırlamış.şu anda,insanlar eskisi gibi fazla gelemesede,virüs görevlileri geziyor.fakat böyle bir şey olacağını daha önceden hissettiğim için,akıp giden zamanı algılayıp olup bitenleri daha önceden resmetmiştim.tabiiki bunları insanlara anlatmak o kadar da kolay değil..!

GÜZEL SÖZLER

İnsan yaşamında en zor şey;bakıp fakat görmeyen insanların arasında yaşamaktır.
'recai Demirsöz

''Kendin ol'
'Buda'
'İnsanoğlu,hiçbir zaman kendisi olamadı'

'recai demirsöz'

'Kendini Tanı'
'Sokrates'
'Ne yazık ki insanoğlu,hiçbir zaman kendini tanıyamadı.'
'recai demirsöz'

Gönülden gelen icralarda,kusur aranmaz...
'Yıldiray Çınar'

İyinin değerini,iyiler bilir.
'recai demirsöz'

İnsanlar vardır,ömürleri boyunca fırtınaya karşı yürürler.
'recai demirsöz'

Yeryüzünde bir gün öleceğini bilen tek canlıdır,insan...
'recai demirsöz'

İnsan yaşamında en zor şey;kafatasının içi boş olanların arasında yaşamaktır.
'recai demirsöz'HIRSIN TEMELİ ÇÜRÜKTÜR.

Ve bir ben olarak yaşamadım bu yeryüzün de, insanı,insanlığı düşündüm,ama insan olan insanlığı...Bir de doğayı...
'recai demirsöz'Herkes eşit bir

Para,herkesi eşit kılmaz...
'recai demirsöz'
Ölüm herkesi eşit kılar...
'Romalı filozof 'Senaca'

BABAM EMÜSTO

değerli dostlarım ilginiz için çok sağolun.benim babam'da mahalli sanatçı ve iyi bir tarih bilgisine sahipti.cumhuriyetten önce 'köy mektebini' bitirmiş.öğretmeni,babamın okumasunı istesede,o yıllarda sponsor bulmadığı ve ailesinin yoksulluğu yüzünden,okuyamamış.aynı şeyleri ben de yaşadım.1971-72 yıllarında istanbul,küçükyalı ortaokulu sürvenim bir yılda bitti.halamların yanında okuyordum,bir yıl sonra başının çaresine bak dediler.bu bile benim için çok şeydi.sınıf öğrtemenim,şimdi hayattamıdır bilimiyorum,'nusret çifter'in beni bir abla gibi himayesine alması ve bana ihtiyacım olan araç gereçleri temin etmesi,benim için çok şeydi.babamdan iki üç yaş büyük arkadaşları,istanbul,çemberlitaş'ta,fırıcılık yapan bir işveren tarafından,kastamonu öğeretmen okulunda okutulmuş ve bu dört genç aynı zamanda,şair ve yazar 'rıfat ılgaz'ın sınıf arkadaşlarıdır.babam daha sonra aynen benim gibi istanbul'a gurbete gitmiş ve burda,aşık veysel ve erzincan'lı şerifle tanışmış.yıl 1930, babamın yaşadığı köyde yaşadığı sürede sadece bir iki arkadaşı olmuş ve onlarda genç denilecek yaşata göçüp gitmiş,aynen benim gibi yalnız zaman insanıydı.iki abisi 1914'de seferberlikte askerliklerini bitirdikleri halde,tekarar askere çağırmışlar ve 1918 yılında her iki kardeşinde,şehit künyeleri gelmiş köye ve babam olsaydı siz şu satırları okumamış olacaktınız.kaldıki bu ülkede her insanın bir öyküsü vardır.bu böyle biline...

 

GÜZEL KÖYÜMÜZ

bazı arkadaşlar,hangi köyde yaşıyorsun diye soruyorlar...safranbolu,ılbarıt...fakat bu mitolojik isim,1965 senesinde 'üçbölük' olarak değiştirildi.neymiş efendim gayrimüslim ismiymiş.köy,geçmiş itibarıyla,mekedonya üzerinden gelen 'paflagonya' 'erken bizans' 'rum' ve daha sonra 18 yüzyıl itibarıyla buraya gelen türklere ev sahipliği yapmış.kuruluş şekli, fethiye'deki 'kaya köyünü' anımsatıyor.sadece önünde deniz yok.sabah güneşin doğuşundan ve akşam güneşin batışına kadar gün ışığını alabiliyor. ben burada kış aylarında tek başıma yaşayan 'otodidakt' fransızca tanımla ile 'özğerenimli' bir sanat emekçisiyim. 38 .yılıdır sanat yapmaya çalışıyorum.aynı zamanda köyde bulunan atıl bir ilkokulu, bir avuç dostla ve kendi imkanlarımla,'etnoğrafya müze' ve sanat-evine dönüştürdüm.şu anda 21.ci yaşına girdi.'modren istanbul' 'sakıp sabancı müzesi' 'pera müzesi' hatta safranbolu'ya açılan müze benden yeni.

GÜZEL SÖZLER

İnsanı,doğa koşulları,hayat şartları ve birde seni sen olarak görmeyenler yıpratır.
'recai demirsöz'

Salt bir düşünce,kendi doğrularını yaratmak zorundadır. 'recai demirsöz'

Parasal güç ve eşyanın tabiatı toplumları şımartır. Akıl,mantık ve aydınlanma her topluma zor nasip olur.Yeryüzünde çekilen acılar bu yüzdendir.

'recai demirsöz'

Cumhuriyet lüks yüzünden,monarşiler fakirlik yüzünden yıkılır.
'Montesquıen'

Şeyh Galip,Nefi İçin Şöyle der...Sen ki bu çorak vadide akıp gittin...

Doğruları,hayata geçirmek o kadar da kolay değildir.
'recai demirsöz'

Yaşam denilen şey,aslında her zaman tek başınadır.
'recai demirsöz'

 

Kimi insanları,bilgi değil para ve eşyanın tabiatı konuşturur.
'recai demirsöz'

Yeryüzü insanlığının iki ortak özelliği vardır; acı ve ölüm...
'recai demirsöz'ul

Gerçeğin düşmanı,abartılardır.
'recai DEMİRSÖZ

Hayatın içinde acılar olmasaydı,insanlar gerçek yaşamı anlayamazdı.
'recai demirsöz'

Yoksulluk elimdeki tek şeyi aldı...Umudumu...
'recai demirsöz'

Her yüzüne güleni dost sanma,dostluk yapı taşları gibi güzel döşenmezse yıkılır gider.

'recai demirsöz'

İnsanoğlu,ardında tortu bırakan bir canlı olmamalıdır.çünkü tortu hiçbir işe yaramaz.

'recai demirsöz'

'Dostluk,bir ağaç gibi hür büyür ve dal salar dört bir yana... '

recai demirsöz'

Kimi yalnızlıklar da yalnızdır.

'recai demirsöz'

Zaman acımasızdır.
'recai demirsöz'

Yaşam zordur.Kolay gibi görenler zaten yaşamıyordur. 'recai demirsöz'

Kör karanlıklar sizi yıldırmasın.Mutlaka bir yerden şimşek çakacaktır.
'recai demirsöz'

Üzülmeyin,gerçek dostluklar sizi yüz üstü bırakmaz.

'recai demirsöz'

Para...Her Şeyi Yok Eden Bir güçtür ve Yeryüzünün Her Yerinde Görevini Yapmaktadır.
recai Demirsöz

Etrafınızda ki kalabalığa fazla inanmayın.Çünkü onların çoğu gölgedir.

recai Demirsöz

Yaşam,karanlıktan aydınlığa doğru yürüyebilmektir.
recai demirsöz

Her karanlığın bir ışığı vardır,ama o ışığın aydınlığa dönüşebilmesi zaman alır.

 recai Demirsöz

insanoğlu, kendi yarattığı karanlığın içersinde debeleniyor.

recai Demirsöz

Yaşama kendi pencerinizden bakın.
recai Demirsöz

Gerçek sanatçılar,doğdukları yerde istenmeyen kişilerdir.bu kural yeryüzünün her yerinde aynıdır.

'recai demirsöz.

'Sevgi bilgiden doğar'desede Lenorda da Vinci 'Kimi insan vardır,yüreğindeki sevgiyi hiç kullanamadan yitip gider.

recai DemirsöZ

 

 

BİR ZAMANLAR...

Bir zamanlar, Hacılarobası Köyünden Özkan, ailesinin İstanbul'da kolonyacılık yaptığını ve gurbetten köye gelen, Safranbolu'ların Tahtakele merkezli, kolonyacılardan hediye kolonya aldıklarını...Yine Hacılarobası Köyünden, Safranbolu'lu Seher isimi ile 'Seher Pınar' ın 1930 lu yıllarda, taş plak yaptığını bilen var mı? İyi hafta sonları...

 

KÖYÜMÜZÜN KURULUŞU

 

Bilindiği gibi,köyümüz Ilbarıt kuruluş itibarıyla, esamiler okunurken, 'Hacıoğlu' tümceleri sık sık geçer. Örneğin Hacıalioğulları, Hacıömeroğulları,Hacıhamzaoğulları ve Hacışabanoğulları gibi...

İlkönce buna bir açıklık getirmek gerekiyor. Burada ki 'Hacı' tümcesi 'Hace' den türemiştir ki, o yıllarda 3500 km. 4000 km.mesafeye hacca gitmek o kadar kolay olmadığı gibi, gidenlerin bir daha geri dönebilmesi zor olduğu biliniyor. Yine o yıllarda Yemen'de askerlik edenler,Yemene deniz yolu ile ulaştırılmıştır. Dolasıyla geçmiş tarihi irdelersek, yine Akdeniz kenarında ki ülkeler,sırasıyla Mısır, Libya,Tunus ta ki Cebelitarık'a kadar ki ülkeler,yine deniz yoluyla,Osmanlı topraklarına katılmıştır.

'Hace' yi kısaca tanımlarsak; Hace kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir. Nimazulmülk Büyük Selçuklu Devletinin en büyük devlet adamı ve devletin mimarı olarak bilinir. Hace kelimesinin anlamı ise; Müderris hoca efendi manasında ilim sahibi kimselere verilen Farsça bir ünvandır.' Örneğin üç hacı tarafından kurulduğu rivayet edilen ve 1831 kayıtlarında henüz bölgeye gelmemiş olan, Hacılarobası'da 'Hace' kelimesinden türemiştir. Hatta aynen Ilbarıt Köyünde olduğu gibi, Hacılarobası Köyünede ilk yaptırılan, yer Köy odası ve Köy Mektebidir.

Burada geçmişe dair bilgileri bulmak o kadar kolay değil, fakat zamanı zorladığında, karşına geçmişe dair olasılıklar mutlaka çıkıyor. İkinci mesele ülkeler üzerine kurgulanmış tarih kitapları ise reel bir tarih olarak yazılmamıştır. Kaldı ki Osmanılının sürekli çıkışını okumuşuzdur, tarih kitaplarında... Oysa bir merdivenin çıkışı kadar birde inişi vardır. İnişler asla yazılmamıştır. Osmanlı,Selcuklu Devletinden doğmuş ve Anadolu beyliklerini bir bir yutarak, ağır vergilere maruz bırakmıştır. Bu da madalyonun öbür yüzüdür. Örneğin köyümüz halkından olup, sırf askerlikte nesilleri tükenen, Hacıhamzaoğulları ve Hacışabanoğullarıdır. Giden erkekler bir daha geri dönememiştir.

 

 

KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...

 

bundan yaklaşik iki asir öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayimi yapilmiş.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanli imparatorluğunun en acimasiz padişahlarindandir.yeniçeri ocağini kapatip (asakir-i mansüre)adi alitinda bir ordu kurup,askerlik yaşini 16 ya indiriyor.

iki asir öncesi,ilbarit köyü,merkez ilbarit,bağlica ve karaşar dahil 49 hane olup,daha sonra babam sati demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yilina kadar tutulmuş köy kayit defterindeki incelemelerime göre,iki asir öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (nakioğlu) (hacışabanoğlu) ve (hoşafçıoğlu) ya devşirmeye uğramiş yada,söyünmüştür.

yine iki asir öncesi,bağlicada (hacıhasanoğlu-civişgil) karaşar'da (akmustafaoğlu-gıdavagil) (akmustafaoğlu_kistirliçavuşgil) yok

merkez ilbarit köyünde (mollabekiroğlu-karakaşgil,değirmencigil ve dabazgil), döndügil (tankıroğlu-iki sülale) , (kütükçüoğlu- hatıpgil ve hüsükgil) (ibrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (karadelioğlu-aşağımeyremgil) gibi sülaler yok.

yine o yillarda, nüfus sayamandi kadinlari yok saydiklarindan dolayi,ev kadinlari ve kizlari kayit altina almamişlar.

örneğin (akkuşgil,kuruhaliloğlu,baba halil ve oğul abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra abdullah'ın mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)

iki asir öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazinda 180 buna kadin ve kiz çocuklarini eklersek 300 yakin.geriye dönüp baktiğimizda ise,ilbarit köyü eski bir yerleşim yeri olmasina rağmen türklerin buraya gelişi 17 asirin ortalari ve sonlari olabilir.çünkü bizim sülale (musluoğuları,üç kardeşten ibaret,ahmet 1751 doğumlu,ahmet'ten,feyzullah ve hüseyin oluyor.feyzullah'tan -emistogil,hüseyin'den,kuruhüseyingil) musluoğlu,mehmet bin hasan, 1791 doğumlu,oğlu mustafa 1806,doğumlu (zorluhüseyingil ve gödegil) ve musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. o söyünmüş evin yerine,gödegilden,hasan yıldırım ev yapmıştır.

 

 

BALCIOĞLU MEHMET CEMIL EFENDI...

 

ilbarit köyünün ilk resmi öğretmeni olan,balcioğlu mehmet cemil efendi...

doğum yeri hasan ve ülfet'ten olma,rumi 1281 miladi 1865 bulgaristan -filibe....

eşi emine hanim,mustafa ve zehra'dan olma rumi 1291 bursa...

kizi behice ,mehmet cemil ve emine'den olma,rumi 1310 miladi 1894...

eşinin teyzesi nefise hanim,baba seyitali anne bilinmiyor.rumi 1262 miladi...1846 bursa...

okur yazar sipyan (çocuk) muallimi olan mehmet cemil efendi.hüdevandigar (bursa'nin eski ismi) vilayeti nüfus idaresinden aldiği 4.mart.1313 (1897)tarihinde aldiği teskere osmaniye mucibince (icab)ca ilbarit köyü yabanci defterine kayit edilmiştir.

mehmet cemil efendi ayrica bati eğtimi aldiği için,o yillarin yaygin dili olan fransizcayi bilmektedir.1900'lerin başlari ve ortalarin da ilbarit köyüne gelen mehmet cemil efendi,hüseyin efendi,hüseyin avni aksoy,hasan efendi,hasan fehmi erden ve ata efendi,mehmet ada doğan,gibi öğrencilerini ileri derecede eğitirek o yillarin öğretmen ve kadilarin (hakim)lerin yetiştiği medrese eğitime göndererek,eğitimci olmalarini sağlamiştir.

ayrica mehmet cemil efendi,kiz çocuklarinda okutmuştur.

kaynakça...sati demirsöz (1910-2009) recai demirsöz (1956.....)cevirisi....

 

KÖYÜMÜZDE EĞİTİM ÖĞRETİM

Ilbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.Cami öncesi 'Köy-Odası' ve 'Köy-Mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, Köy-odası ve Mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.

Aynısı Hacılarobası köyündede vardı, Hacılarobası Köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.Bizdeki ise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.

Köy Mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,Mehmet Cemil Efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği biliniyor.Hatta burdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.Fıs Fıs Hafız (Mehmet Mutlu) gibi...

Cumhuriyet önceside Köy Mektebinde eğitime devam edilmiş.O yılları babam Satı Demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve Hacılarobası köyünde olduğu için,Ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.Hocamızda,Kuzyaka'dan Telli lakaplı ve Abdülkadir Özer'in babası Mehmet Özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.

Köy Mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmen olanlar,Hüseyin Avni Aksoy,Mehmet Ata Doğan ve Hasan Tahsin Erden'dir.Cumhuriyetin kurulması ile Mustafa Remzi sponsorluğunda, Kastamonu Öğretmen okuluna gönderilen,Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya,İbrahim Ünal ve Mustafa Algan'dır.

Köy Mektebi,Mehmet Ata Doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile 1931'den,Karamanbaşı Mevkiinde 1934 yılında yapılan 'Akbulak-İlkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete açılmıştır.Sırasıyla,Ilbarıt,(Üçbölük)Hacılarobası,o yıllarda Geren Köyü Hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,Hacılarobası esmase okunuyordu. ve Sarıyan (Gündoğan)köyü....O yıllara ait okul kayıt defterleri,Köy Müzesinde bulunmaktadır.Daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde okullar açılmıştır.

 

KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ

20 küsur yıl öncesi,29.Ekim.1999 tarihinde,köyümüzde Safranbolu Kaymakamlığınca,Kültür ve Sanat Merkezi kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara rağmen,Kültür ve Sanat Merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can Kıraç ve Eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.Doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.Geçenlerde köyü ziyaret eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta bunlara Karbük vekilleride dahil,hiçbir fikir yürütmedi.İlerde burunanın konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bende malesef yanıtını vermiştim.Kaldıki bir Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...Her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine girildikten sonra,sorular ard arda geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ede

 

BU GÜN...(KÖYÜMÜZDE YAŞAM)

Bu gün yeni bir güne daha merhaba dedik...Ilbarıt Köyünde...Geçmişle bu günü irdelediğimde, zamanın biz insanları, bir değirmen misali nasıl öğüttüğünü istesek de istemesek de fark edebiliyoruz. Yeni nesil bilmez, eskiden ırmak kenarlarına kurulu su gücü ile işleyen değirmenleri, tahıl boşaltılır ve tek tek değirmen taşının arasına giren buğday ve benzeri tahıl, bir süre sonra un olup çıkar. Değirmen insanoğlunun buhardan da önce ilk buluşları arasındadır. İşte zaman da öyle bir şey ve biz canlıları tüketiyor. Tabi ki bizleri hayatta tutan ne varsa tüketiyor zaman...60 yıl öncesine gidersek,köyde herkese ait bir kaç bağ vardı ve içinde yetişen bir yığın bu gün nesli tükenmiş yemişler...Ben sadece üzümler üzerinde duracağım. Bundan 2500 yıl öncesi,Paflogonya'lılar tarafından getirilen üzümler, Ilbarıt Köylüsünün 1960' lara kadar genel besin kaynağı olmuştu. Sofralık üzümler,pazarda satılırken,diğerleri pekmez dahil bir kaç çeşit kışlık yiyecek olarak tüketilirdi. Hatta evlere asılan üzümler, bahara kadar bekletilir ve tüketilirdi.

Üzüm çeşitleri hakkında belgiyi, babam Satı Demirsöz'den almıştım ve sırasıyla 1) Çavuş üzümü 2) Meşe üzümü 3) Kara üzüm 4)Karaparmak 5) Akparmak 6) Tilki Kuyruğu 7)Müşkep 8) Razaki 9)Horozbacağı 10) Yapıncak 11) Danagöz 12 ) Öküzgözü (Bu üzüm Elezığ ilindede yetiştirilir ve dünyaca ünlü 'Buzbağ' şarabı üretilir. 13) Koyungözü 14) Aküzüm 15) Yazüzümü 16) çekirdekli üzüm...

Yukarıda adları geçen üzümlerden geriye fazla bir şey kalmadı. Ilbarıt Köyüne ait 'Çavuş Üzümü' şu anda, Değirmencigilin yıkılan evde var.

Şu anda köyümüz yaklaşık 6 aydan fazladır bir kuraklıkla karşı karşıya...Hatta çevre köylerde her yıl ekilen ekinler bu yıl,kuraklık nedeniyle ekilmedi. Bunun yanında insanları birde pandemi etikelemektedir. Yine çevre köylerde koronavirüsten yaşamanı yitirenler var. Bildiğim kadarıyla...Geren Köyünde üç kişi, Çerçen Köyünde bir kişi,Kadıbükü Köyünde bir kişi ve Çavuşlar köyünde yine bir kişi,virüsten yaşamlarını yitirdiğini duydum. Pekiyi gelecek düzelecek mi?İşte orası muamma...Herkesi saygı ile selamlıyorum.

 

KÖYDEN İSTANBUL'A GÖÇ

Şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta Ilbarıt gibi köylerin insanları, bir şekilde İstanbul'a ulaştıkları gibi, İstanbul ötesine, yani Balkanlara kadar gitmişler. İstanbul'da ekmeğini kazanırken, Balkanlarda askerliklerini yapmışlar. O yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. Yine o yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip gitmiş. Örneğin Ilbarıt Köyünde, Hacışabanoğlu,iki sülale...Nakioğlu...Dalkıranoğlu ve Hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...

İstanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin Musluoğullarından, Emistogili ve Kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750 doğumludur;Ahmet, İstanbul'un Tophane Semtinde 'Çinili fırın' isimli fırının işletmecesi olmuş. Yine bizim köye 1840 yıllarında gelen Gökmenoğullarından, Mustafa'nın çocukları...İbrahim,Raşit ve Hasan, yine İstanbul, Tophane semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. Kuruhaliloğullarından, torun Abdullah (Zimbilli) İstanbul'un Çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. Ilbarıt Köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı Konağı, İstanbul'dan gönderdiği para ile kardeşi Halil'e yaptırmıştır. Daha sonra elden ayaktan düşünce,Çemberlitaş fırınını,tezgahtarı, İyipgilden Mustafa Remzi Özlü'ye 1910 yılında satmıştır.

Ilbarıt Köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için İstanbul'a gidişler devam etmiştir. O yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı için,köyden 4 günlük yürüme ile Bartın ve Doğu Karadenizden gelen yük vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere İstanbul. Hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek tek ideal olan şey...

1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile Ilbarıt köyünde yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. Artık köyden İstanbul'a göçler başlamış ve Okmeydanı sırtlarında ,Feriköy sırtlarında, Ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. Elektriği suyu olmamasına rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, Ilbarıt'lı için, derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,İstanbul ,Balat,Fener ve Çarşamba semtlerinde, Ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. İleride bakkaları olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.

 

 

KÖY ŞEHİR

Şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta Ilbarıt gibi köylerin insanları, bir şekilde İstanbul'a ulaştıkları gibi, İstanbul ötesine, yani Balkanlara kadar gitmişler. İstanbul'da ekmeğini kazanırken, Balkanlarda askerliklerini yapmışlar. O yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. Yine o yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip gitmiş. Örneğin Ilbarıt Köyünde, Hacışabanoğlu,iki sülale...Nakioğlu...Dalkıranoğlu ve Hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...

İstanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin Musluoğullarından, Emistogili ve Kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750 doğumludur;Ahmet, İstanbul'un Tophane Semtinde 'Çinili fırın' isimli fırının işletmecesi olmuş. Yine bizim köye 1840 yıllarında gelen Gökmenoğullarından, Mustafa'nın çocukları...İbrahim,Raşit ve Hasan, yine İstanbul, Tophane semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. Kuruhaliloğullarından, torun Abdullah (Zimbilli) İstanbul'un Çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. Ilbarıt Köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı Konağı, İstanbul'dan gönderdiği para ile kardeşi Halil'e yaptırmıştır. Daha sonra elden ayaktan düşünce,Çemberlitaş fırınını,tezgahtarı, İyipgilden Mustafa Remzi Özlü'ye 1910 yılında satmıştır.

Ilbarıt Köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için İstanbul'a gidişler devam etmiştir. O yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı için,köyden 4 günlük yürüme ile Bartın ve Doğu Karadenizden gelen yük vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere İstanbul. Hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek tek ideal olan şey...

1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile Ilbarıt köyünde yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. Artık köyden İstanbul'a göçler başlamış ve Okmeydanı sırtlarında ,Feriköy sırtlarında, Ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. Elektriği suyu olmamasına rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, Ilbarıt'lı için, derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,İstanbul ,Balat,Fener ve Çarşamba semtlerinde, Ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. İleride bakkaları olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.

 

.(ILBARIT )ÜÇBÖLÜK KÖYÜ/SAFRANBOLU

Bilindiği gibi, köylerin kurulma aşaması ve birlikte olması,geçmiş itibarıyla 'imece' toplu yaşama ve toplu zor işleri başarma üzerinedir. Dolasıyla her şey ilkeldir. Kapitalizmin makineyi keşfetmesi ile insanların yaşamları kolaylaşırken, ap ayrı bir güç çıktı ortaya...Bir yandan fabrikalar vs.ler insan yaşamına geçince, köylerimizde makinelerle tanıştı. Örneğin bir traktör birden çok canlının sürebileceği bir tarlayı bir kaç saatte sürerken, neredeyse her evde bulunan öküz gibi emekçi hayvanlar artık kullanılamaz oldu. Bir yandan da köylerden şehirlere göçlerde başlamış oldu ve bu göçe 1960 yıllardan sonra, Ilbarıt Köyüde maruz kaldı. Nedeni bağların kuruması ve ekilenlerin astarı yüzünden pahalı olması...

 

EVLERIN KURULUŞU

Selami Alkan, hocam köydeki evlerin tarihini yazarmısın dediğinde düşündüm. Çünkü çoğu evlere tarih yazılmamış. Geçmişten gelen çoğu ev yıkılmış, örneğin bizim eski ev Kuruseyingilinen eskiden ortakmış, 1915 yılında bir kış günü yıkılmış ve içinde insan varken, ama hiç kimsenin burnu dahi kanamamış. Kafama göre bir tarih çıkarmaya çalıştım. Çünkü en büyük aile bireylerinden yola çıkarak. Derler ya 'Söz uçar yazı kalır.' Köyümüz bilindiği gibi, 1831,Padişah 2.Mahmut döneminde yapılan nüfus sayımında, 49 hane ve bu hanelerden beş sülale şu anda yok...Nedeni söyünmüş. Yukarı mahalleden itibaren, köyün günümüze ulaşan yapılış tarihi...

1) Değirmencigil (Mollabekiroğulları) İlk ev 1865 yıklmış,2 ci ev 1870 yıkılmış 3 cü ev 1951 yıkılmış 4 cü ev 2018

2) Kuruseyingil 1892 yıkıldı.

3) Kuruseyingil 'Ömer Tuncay' 1963

4) Yamakgil 'Mustafa Gökmen' 1880

5) Yamakgil 'Raşit ve Hasan' 1878

6) Sarımuhtargil 1895

7) Emüstogil 1918

8) Gödegil 1845 yıkıldı

9) Gödegil 'Hasan Yıldırım' 1970

10) Karakaşgil 1895

11) Deliahmetgil 1885

12) Döndügil 1884

13) Faslıgil 1887 yıkıldı.

14) Aşağımeyremgil 1875

15) Yanıkgil 1953

16) Kapsuzgil 1935

17) Kapsuzgil 2 ci ev 1997

18) Huriye, Ayhan Karaman 1993

19) Gardeyigil 'Hafız Nuri ve Hasan Erden 1909

20) Yukarı Havaşgil 1959

21)Yusufgil 'Mehmet Özer' 1919

22) Osman Akdoğan 2009

23) Beşir Algan 1882

24) Yukarı Meyremgil 1897

25) Hamdi Sarı 2002

26) İhsan Sarı 2002

27) Güdükgil 1904

28) Güdükgil 2 ci ev 1935

29) Gardeyigil 'Ahmet Demiralp' 1943

30) Yusufgil 'Salih Kara' 1840 yıkıldı.

31) Yusufgil 'Mehmet ata Doğan' 1895

32) Karabacakgil 1870

33) Acumukgil 1901

34 ) Kosbatargil 'Mehmet Tanık' 1955

35) Kosbatargil 'Ekrem Tanık' 1979

36) Hecelligil 1887

37) Softagil 1838

38) Elişgil 1896

39) İrabegil 1957

40) Zaimgil 1858

41) Aşağıkeleşgil 1870

42) Yukarıkeleşgil 1890

43) Deliseyingil 1947

44) Eminegil 1954

45) Pehlivangil 1894

46) İpiçürükgil 1896

47) Hürükızgil 1870

48) Yukarıçavuşgil 1954

49) İyipgil 1860

50) İyipgil 'Karanuk' 1956

51) İyipgil 'M.Ali Efendi' 1923

52) İmam Lojmanı eski 1895

53) Kirazgil 1862

54) Hatıpgil 1900

55) Ayrancıgil 1855

56) Kahvecigil 1901

57) Dokzangil eski ev 1860

58) Aligülügil 1875

59) Aligülügil 'İsmail öz' 2017

60) İbrahim Özcan 2016

61) Hüsükgil 1980 yeni ev...

62) Şıkkıdıgil 1895

63) Akkuşgil 'M.ali Eriş' 1968

64) Akkuşgil 'Osman eriş' 1968

65) Aşağı Havaşgil 1879

66) Osmançavuşgil 1894

67) Fısfıshafızgil 1893

68) Çavuşgil 1875

69) Keleşgil 1868

70) Haşimgil 'alimollagil' 1873 yıkıldı.

71) Haşimgil 'Rıfat Özcan' 1953 yandı.

72) Hatıpgil 'Perihan Tangül' 2019

73) Sarımuhtargil 'Bilgin Yıldırım' 2019

74) Kuruseyingil 'Ramazan Tuncay' 2017

75) Gödegil 'Ahmet,Ercan Yıldırım 2010

BAĞLICA MAHALLESİ;

76) Okumuşgil 1920

77) Kacoseyingil 1900

78) Cıdıkgil 1940

79) Okumuşgil 'Saim Kara' 1980

80) Cemal Oğuz 1982 yeni ev...

81) Cemükgil 1922

82) Tulumagil 1912 eski ev

83) Tulumagil 1958 yeni ev

84) Kostakgil 1910

85) Ramazan Oğuz 1935

86) Civişgil 1908

KARAŞAR MAHALLESİ...

87) Alibeygil 1879

88) Berbergil 1890

89) Topalahmetgil 1908

90) Gıdavagil 1887

91) Kistirliçavuşgil 1886 yıkıldı.

92) İbrahimçavuşgil 1914

93) Karabekirgil 1894 yandı.

94) Alibeygil 'Ali Karatekin' 1993

95) Berbergil 'Mustafa Kara' 1977

KÖY ODASI YANAN ODA 1835 YENİSİ 2009 YILINDA YAPILMIŞTIR.KÖY CAMİSİ 1870 YILINDA YAPILMIŞTIR.

'ÜÇBÖLÜK KÖYÜ 'KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ,YAPILIŞ TARİHİ (1981,KÜLTÜR MERKEZİNE DÖNÜŞ TARİHİ...29.EKİM.1999...'

Kısaca tüm Ilbarıt Köyünü Mahalleri ile birlikte özetlemeye çalıştım. Umarız ki köyümüz geleceğe ışık tutmaya devam eder.

RESSAM RECAİ DEMİRS

YAMAK GILIN EVI

Ev 1831 kayıtlarında yer almayan,Yamakgil olarak bilinen,Raşit ve Hasan,a aittir.Raşit tarafı söyünmüş olup,Karakaşgilden,Mehmet Avcı,ya,evin damadı,Mehmet Ali Özlü tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,Mehmet Cemil Efendi,Raşit tarafında ikamet etmiştir.Raşit'in aynı zamanda,Bağlıca mah.de Kostak ve Kofur Hasangil olarak bilinen ailde bir kızı vardır ve Yunus Oğuz'un annesidir.Aynı zamanda Raşit,Karaşar Mah.den İbram Cavuş olarak bilinen İbrahim Kara'nın bacanağıdır.Birde bunların büyük abileri vardır İbrahim,Yamak Mustafa'nın 1894 babasıdır ve üç kardeş,İbrahim,Raşit ve Hasan,uzun süre İstanbul,Tophane semtinde ciğerci dükkanı işletmişlerdir.

MERHABA YERYÜZÜ...EVLERİMİZ

sizlere uzunca süredir,yaşadiğim ve doğup büyüdüğüm köyümden yaziyorum.doğup büyüdüğüm köy,1927 yilinda zonguldak il oluncaya kadar,kastamonu'ya bağli,safranbolu'nun ilbarit köyü ve 1965 yilinda nedense ismi değiştirildi (üçbölük) adini taktilar,fakat köy halki ki halen eski ismini kullanmaktadir.kars ilinin,digor ilçesinde ve karaman ilinin,ermenek ilçesinde de (üçbölük) adinda birer köy var,gariptir ki onlarin ismi de sonradan değiştirilmiş.şu anda safranbolu,1937 yilinda buraya demir çelik işletmeleri temeli atilinca,ilkönce belde ve daha sonra ilçe ve şimdi ise 1995 yilindan beri il olan ve 13 hanelik köy,karabük'e bağlidir.

yaşamakta olduğum ilbarit köyü,paflagonya,erken bizans ve rum,17 yüzyilin sonlarinda buraya yerleşenler tarafindan kurulmuş bir köydür.köyün okuma yazma orani yüksektir ve camiden önce köyde köy odasi ve üst kati köy mektebi olarak hizmet vermiştir.1900 yillarinda aslen bulgaristan,filibe doğumlu olan 1865 doğumlu mehmet cemil efendi,köydeki 4 genci okutarak öğretmen olmasini sağlamiştir.fakat 1914 yilinda birinci dünya savaşi patlak vermesi ile köyde ki eli silah tutan tüm gençler askere alinmiş ve daha önce askerliğini yapanlarda askere çağrilmiş ve iki amcam da bu şekilde askere tekrar alinarak şehit düşmüşlerdir.askere alinan sözünü ettiğim dört öğretmen,biri ingilizlere esir düşmüş,bir diğer ikisi çanakkale savaşina katilmiş,biri burada şehit düşerken,bir diğeri o yillarda albay rütbesinde olan,atatürk'ün emir subayliğini yapmiştir.bir diğeri ise anadolu'nun çeşitli yerlerinde subay olarak görev yapmiştir.cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk tekrar öğretmen olarak görevlendirmiştir.

yaşadiğim köy,aslen kastamonu-cide'li olan,mizah,roman yazari ve ayni zamanda şair olan rifat ilgaz'in sinif arkadaşi (öküz ahmet) daha sonra 'hababam sinifi' adli romanda (inek şaban) olarak bilinen,ahmet demiralp'in köyüdür. bilindiği gibi bu tipleme,kemal sunal'i ünlendirmiştir. kemal sunal yaşama veda ettiğinde,gerçeği halen hayattaydi ve o yillarin 'radikal gaztesinden' iki bayan gazeteci tarafimdan bilgi almişlardi.

ilbarit köyü eski evleri ve konumu nedeni ile,kiş aylarinda fazla insan yaşamasa da,büyük bir doğal alana sahiptir.geçmiş ananeleri yaşanmasa da ,yaz aylarin da az çok bir canlilik vardir.burada ,tarafim tarafinda 21 yildi ayakta tutmaya çaliştiğim 'kültür ve sanat merkezi' köye gelenlere bilgi ve hizmet vermektedir.onun için kültü ve sanat adina,yazimin başliğini 'merhaba yeryüzü' diye attim ve buraya,avusturalya,kanada,şili,almanya,fransa,ispanya,danimarka,çekaslovakya,japanyo,kore ve adini unuttuğum bir çok ülkeden insanlar geldi...merhaba sanat diyorum...sanatsiz bir yeryüzü,kendi karanliğini yaratmiş bir yeryüzüdür.

Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

 

INEK ŞABAN

 

Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.

Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

Kaynak:  

k.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...

İsmail Kavuşturucu

Dün, 13:19  ·

Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.

Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...

Ender Sevinç

kayda geçsin diye yazıyorum. Roman/ filmdeki Güdük Necmi karakteri de aynı köylü- ve aynı sınıfın öğrencisi olan rahmetli Şükrü Kaya'dır. Tulum Hayri de ayn ı sınıfın öğrencisi, aslen Kastamonulu olup Safranbolu'da görewv yapan ve erken yaşta rahmetli olan Fehmi GÜNDÜZ beydir.

İsmail Kavuşturucu

Grubumuzda olmayanlar için Yılmaz Gülce Beyefendinin grubumuzdaki değerli bilgi paylaşımı "Batıkaradeniz Ekspres Gazetesinin o zamanki yöneticisi olarak Rıfat Ilgazın imza gününü düzenlemiştik.Rıfat Ilgazla sohbet ederken ona sormuştum.-Üstad sizin ögretmen okulu mezunu oldugunuzu duydum.Gölköy Köy Enstitüsünden mi mezunsunuz?demiştim.O da -Hayır,ben Kastamonu Muallim Mektebinden mezunum,demisti.Safranbolulu arkadaşlarınız var mıydı? diye sordum.Bizim hababam sınıfının çogu Safranbolulu idi diye yanıtladı.Mesela İnek Şaban Ahmet Demiralp di dedi.Tulum Hayri Fehmi Erdem di dedi.Şükrü Kaya,Mustafa Algan diger Safranbolulardı dedi.Ben Fehmi Erdem benim ögretmenimdi.Şimdi rahmetli oldu.Digerleri sag dedim.

Sag olan arkadaşlarını arayarak Kavaklar Kahvesine gelmelerini,bir okul arkaşlarıyla buluşacaklarını söyledim.

Batıkaradeniz Ekspres Gazetesi olarak ayda bir Ekin sanat dergisi,onbeşgünde bir Size diye bir çocuk dergisi ilavesi veriyorduk.Gazetenin tirajı ise bin civarındaydı.Anadolu basınında bu olay yankı yaratmıştı.Tanju Cılızoglu isimli Hürriyet gazetesi yazarıda Rıfat Ilgazla birlikte gelmiş ve bizi incelemekteydi.Hababam sınıfının Kavaklar toplantısına o da katıldı.Kastamonu Muallim Mektebi mezunları biraraya geldiler,hasret giderdiler,Cemal aganın "merhabası yanında"çayını içtiler.

Gazetenin sahibi Osman Natırogluna,Rıfat Ilgaza,yazarlarımız Yavuz İnce, Mustafa Yanık,Remzi Tüfekçi,Mazhar Çiçek ve İbrahim Yıldız a Allahtan rahmet dilerim.Tahsin Şentürk ve Bora Beniç'e esenli ve uzun ömür dilerim."


 BAĞLICA MAHALLESİ...

bağlica mah.si ilbarit köyünün 4 km.batisinda olup,aynen ilbarit köyü gibi eski bir iskan yeridir.anadoluda süregelen kargaşalar sonucu,17 cü yillarin sonlarina doğru,bağlica mah.sine yerleşen,anadolunun çeşitli yerlerinden gelenler,burayi mesken tutmuştur. bağlica mah.si geçmiş itibari ile yaklaşik 13 haneye yakin olup,diğer yerler gibi göç almiştir.son zamanlarda bağlica'ya da dönüş başlamiştir.elimizin altinda yazili belge olmadiği için,kimin nereden ve nasil,niçin geldiği bilinmiyor.

bağlica mah.sinde geçmiş aile dağilimi ise şu şekilde dir.

1)hacıhamzaoğlu, hamza bin hasan 1771 doğumlu,olup ilbarıt köyünde, karamuhtargil olarak bilinen, hacıhamzaoğlu, hasan bin hamza olarak geçmektedir.yani bir kolu ılbarıt'dadır.fakat bu ailede 8 yakın erkek olmasına karşın,aileye dışarıdan damat alınsa da,zamanla yok olmuştur.

2)ortakçıoğlu, ismail bin ismail -1781 doğumlu

ismail oğlu mehmet-1828 doğumlu.

3) ortakçıoğlu hasan bin osman- 1791 doğumlu

osman oğlu bekir 1819 doğumlu

4) ortakçıoğlu osman bin bekir 1750 doğumlu.

1)hasanoğlu mehmet bin hasan- 1796 doğumlu

2)hasanoğlu abdullah- 1816 doğumlu

3) " " hasan - 1825 "

4) " " mehmet- 1830 "

5)hasanoğlu,hasan kardeşi mustafa -1813 doğumlu

6)hasanoğlu mustafa bin hasan- 1821 doğumlu

1)karaibrahimoğlu ali bin salih- 1781 doğumlu

2) salih oğlu hüseyin- 1813 doğumlu...

kuruluş itibariyle bağlica mah.si ilk yerleşim yeri olarak yukarida görüldüğü gibdir. bundan bir kaç yil öncesi,beni malatya'dan arayan bir bey,aslen ilbaritli olduğunu ve ailesi hakkinda fazla bilgisi olmadiğin söylemişti.kendisine esmasinin bilip bilmediğini sorduğumda.1914 yilinda dedesinin köyden ayrildiğini söylemişti.bilindiği gibi 1914 yili anadoluda seferberlik ilan edildiği için eli silah tutan her erkek askere çağrilmiş olup,bunlarin çoğu geri dönememiştir.örneğin iki amcam...fakat babam sati demirsöz'le 1908 yilinda eski alfabeden günümüz türçesine çevirdiğimiz köy kayit defterinde babamin çözemediği mollahasanoğlu ismail...ibrahim ve fatma'dan olma 1858 doğumlu ve eşi mehmet ve fatma'dan olma 1842 doğumlu ve kizilcaören'li...belki bu aileden brileri olabilir.

bağlıca mah'si günümüzde aile ve lakap olarak şu şekilde anılmaktadır.

okumuşgil 2) kocaseyingil 3) cırtosmangil 4) cıdıkgil 5) hamzagil 6) hasangil 7) kostakgil (gofurhasangil) 8) tulummıstangil. 9) cemükgil (ortakçıgil) 10) civişgil...

 

KARAŞAR MAH.

genelde karaşar mahallesi,karaşer olarak teleffuz ediliyor. asil ismi karaşar, bu çağrişim, sincan uygur bölgesinde bir yerleşim yeridir.sincan bilindeği gibi,moğolistan'da bir bölgenin adi...anadoluyu türk boylari akin ettiğin de,bu bölgeden anadolu'ya gelen karaşarlilar,sivas,divriği,konya civari ve ankara beypazari'i gibi yerleri mesken tutup,konya üzerinden,şu anda karabük'ün merkez köylerinden olan karaşar'a yerleşmişlerdir. 18 yüzyil başlarinda,yine bu köyden ayrilan,dört kardeş,ilbarit köyünün hemen güneynde,daha önce poflagonya,erken bizans ve rum azinliğin yaşadiği yere yerleşmişlerdir.

sözü edilen dör kardeş,esami olarak 'karamehmetoğullarını' temsil etmekteir.

Hüseyin Bin Mustafa, 1791 doğumludur.

Oğlu Bekir 1823 doğumlu.

" Hüseyin 1829 "

Kardeşi Halil bin Mustafa 1825 doğumludur.

" İbrahim bin Mustafa 1781 "

Mustafa oğlu Ali 1813 doğumlu

" " Salih 1816 "

" " İsmail 1829 "

" " Osman 1830 "

Karamehmetoğlu Mustafa Bin Mehmet 1776 doğumlu

Oğlu Osman 1806 doğumlu

" Hüseyin 1827 doğumlu

Torunu Abdullah 1827 doğumlu

Kardeşi Hasan Bin Mehmet 1771 doğumlu

Mehmet oğlu Ali 1816 doğumlu

yukarida adi geçen 'bin' kelimesi oğlu olarak kullanilmaktadir. karamehmetoğullarindan,bir kol daha sonra ilbarit köyü merkezden yer alarak,'yusufgil' olarak anilmaktadir.karaşar mahallesindeki aileler,daha sonralari,berber,karabekirgil,topalahmetgil (gocagözgil) ve alibeygil olarak ayrilmişlardir. daha sonra karaşar mahallesine, 'akmustafaoğulları' bu aileden ayrilan 'kistirliçavuşgil' eski çerkeş,ovacik ahmetler köyünden 'gidavagil'den ayrılarak buraya yerleşmişlerdir.

 

KAYIPLARIMIZ

 

Zaman,bir su değirmeninin tahılı nasıl öğüttüğü gibi,biz insanlarıda öğütmektedir.64 yıllık yaşantımda,yaklaşık 400 yakın köylüm bu dünyadan göçmüş...Sadece anımsadıklarımdan söz ediyorum.Uzun süre elimdeki olanaksızlıklardan dolayı, bir şeyler yazamıyorum.Fakat bir yıl içinde kayıp ettiklerimizi yazmak isdedim. Kayıplarımız...

1)Osman Tanık (1933)

2) Fatma Yıldırım (1956)

3) Osman Kara (1926)

4) Ayşe Tangül (1941)

5)Salih Yaşar (1937)

6) Ruşen Aydın (1926)

7) Nuri Işık (1934)

8) Hanife Kara (1946)

9) Erdoğan Günal (1953)

10) Yakup Oğuz (1946)

11) Lütfiye Eriş (1940)

12) Mustafa Klıç (1931)

13) Ali Öz (1946)

14) Mustafa Gökmen (1956)

15) Hasan Esen (1932)

Hepsine rahmet diliyorum.

 

 

BİR SANAT-EVİ...

'SHAKEPEARE' ŞÖYLE DER; 'BÜYÜK BİR ATEŞ ELDE ETMEK İÇİN,İLKÖNCE KÜÇÜK BİR SAMAN ÇÖPÜNÜ ATEŞLEMEK GEREKİR' SAFRANBOLU'NUN KIŞ AYLARINDA KUŞ UÇMAZ KERVAN GEÇMEZ BİR KÖYÜNDE,29.EKİM.1999'DA İŞTE KÜÇÜK BİR SAMAN ÇÖPÜ ATEŞLENDİ.BİR AVUÇ SANATSEVERLE,ATIL DURUMDAKİ KÖY İLKOKULUNDAN BİRİ İLKÖNCE RESTORE EDİLDİ, SANAT-EVİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ OLARAK HAYATA GEÇİRİLDİ.MİTOLOJİK ADI ILBARIT OLAN BU KÖY,YIKILAN EVLERİNE RAĞMEN,YÖRÜK KÖYÜNDEN SONRA,SAFRANBOLU'NUN EN BAKIMLI KÖY KONUMUNDA...HER ŞEYDEN ÖNCE BİZ SANATÇILAR YALNIZ ZAMAN İNSANLARIYIZ VE BUNDAN ASLA GOCUNMAYIZ.DAİMA KAPIMIZ DOSTLUĞA AÇIKTIR.BELKİ BUNU ALGILAMAYANLAR OLABILİR,AMA BU YERYÜZÜNDE KURAL NE YAZIK Kİ BÖYLE İŞLİYOR.1990 YILINDAN BU YANA MEDYA,TARAFIMI HABER YAPMAKTADIR.HER GELENİ GERİ ÇEVİRMİYORUM.ÇÜNKÜ İSTANBUL'DAN ANKARA'DAN KALKIP GELİYORLAR . BENİ VE KÖYÜMÜ HABER YAPIYORLAR VE BU HABERDEN EKMEK YİYİP ÇOLUĞUNA ÇOCUĞUNA UFAKTA OLSA BİR RIZG VERİYORLAR.TEK İSTEDİĞİM İSE,BENİ BİR MALZEME OLARAK GÖRMESİNLER BİR İĞNE UCU KADAR DA OLSA SAYGI GÖSTERSİNLER.ÇÜNKÜ SANAT ACILARLA YOĞRULAN BİR UĞRAŞTIR.'GOMBRICH' 'SANATÇILAR VARDIR ÖMRÜ BOYUNCA KAN KUSMUŞLARDIR'DER YÜZLERCE BASIMA ULAŞMIŞ,'SANATIN ÖYKÜSÜ' YAPTINDA...

ZAMAN

Bir su değirmeninin tahılı nasıl öğüttüğü gibi,biz insanlarıda öğütmektedir.64 yıllık yaşantımda,yaklaşık 400 yakın köylüm bu dünyadan göçmüş...Sadece anımsadıklarımdan söz ediyorum.Uzun süre elimdeki olanaksızlıklardan dolayı, bir şeyler yazamıyorum.Fakat bir yıl içinde kayıp ettiklerimizi yazmak isdedim. Kayıplarımız...

1)Osman Tanık (1933)

2) Fatma Yıldırım (1956)

3) Osman Kara (1926)

4) Ayşe Tangül (1941)

5)Salih Yaşar (1937)

6) Ruşen Aydın (1926)

7) Nuri Işık (1934)

8) Hanife Kara (1946)

9) Erdoğan Günal (1953)

10) Yakup Oğuz (1946)

11) Lütfiye Eriş (1940)

12) Mustafa Klıç (1931)

13) Ali Öz (1946)

14) Mustafa Gökmen (1956)

15) Hasan Esen (1932)

Hepsine rahmet diliyorum.

 

HALİL NACİ ÖZKAN

Aşağıda güneydoğuda hedefimiz olan Ilbarıt (765 m) 20 evden oluşuyordu. Bazıları Hıristiyan amblemler kazılmış sayısız kaya mezarların bulunduğu bu yer İmparatorluk döneminde bayağı varlıklı olmalıydı. Bunları IX. Bölümde yazacağım. Ilbarıtlılar, başında fesi olmayan bir adam görünce bayağı şaşırdılar. Yukarı yükselen sarımsı nümilit burada Pınarlıçay’ın altında bozuluyor fakat kırılmıyordu. Okuldaki köy odası ve cami iyi yapılmıştı. Buradan Boyalıpazar’a 18 saat yolculuk yapmak gerekiyordu.

 

BİR ILBARIT KÖYÜ HİKAYESİ'

Eskiden,herkesin kapısının önünde bir otomobil veya birden çok otomobil yoktu ve tarlada bahçede üretiyorduk.Ebevyneler ve biz çocuklar üstümüz başımız iyi olmasada, az çok mutluyduk. 'bayramlar' geldiğinde 'golanga' yemekleri verilirdi.Bir kaç gün merkez Ilbarıt köyünde ve en son gün Bağlıca ve Karaşar Mah.lerinde...

Akıp giden zaman ki her şeyi silip süpürdü,geriye bırakın insanlığı en ufak bir şey kalmadı.Geçmiş ananeler hepten unutuldu,teknolojinin insanları tuşa getirmesi hiç tesadüf değildi.İnsanlar tüm özgürlüklerini teknolojide arar oldular.Kısaca düğünlerimiz,köy odası sohbetleri,çocukluk olyunlarımız,bir bir yitip giderken,kendi yalnızlığımızdan başka hiçbir alternatif kalmadı geriye...

 

'ILBARIT' KÖYÜ,

safranbolu'nun doğusunda,safranbolu'ya 26 km.mesafede bir köy.fakat beş dakika yürüdün mü,'ilbarit' köyünden,safranbolu'yu ve karabük'ün bir kismini görmen mümkün.köye ilk yerleşen 'paflagonya'lilar,buraya birlikte getirdikleri asma çubuklarini,yetiştirerek bölgedi bağciliğida başlatmişlar.1960'da baş gösteren 'filoksera'kök hastaliği bağciliğin sonunu getirmiş.insanlar başta istanbul,büyük şehirlere göç etmişler.

doğal olarak ara sira geriye dönenler evlerini restora ettirirek ayakta kalmasini sağlamişlar,evlerine bakamayanlarin evleri bir bir yitip gitmiş.köy şu anda ormanin içinde kalmiş,bir orman köyü...burada halen hayatta kalmayi başarmiş 29.ekim.1999 tarihinde kurulu,küçük bir 'etnoğrafya müzesi' bu güne kadar ülkenin demiyorum,dünyanin dört bir yanindan gelenleri ağirlamiş.şu anda,insanlar eskisi gibi fazla gelemesede,virüs görevlileri geziyor.fakat böyle bir şey olacağini daha önceden hissettiğim için,akip giden zamani algilayip olup bitenleri daha önceden resmetmiştim.tabiiki bunlari insanlara anlatmak o kadar da kolay değil..!

yil 1934-1935,'akbulak ilkokulu' sinif defteri.yalniz soyadi kanunu çiktiği halde,henüz öğrencilere yansimamiştir.sadece sinif öğretmeni,aslen 'hacilarobasi' köyünden olan, 'hüseyin hüsnü yilmaz' soyadini kullanimiş olup,'karamanbaşi' mevkii, 'akbulak ilkokulu' 5 yillik olup,'ilbarit köyü,hacilarobasi, hacilarobasi'nin o yillarda mahallesi olan geren köyü,sariyan ve o yillarda çerkeş'e bağli ovacik köylerinden gelen öğrencilere hizmet vermiştir.1934-35 yillarinda açilan 'akbulak ilkokulu' 1944-1945 yillarinda köylere kendi okullari yapilmasi ile yaklaşik 10 yil hizmet vermiştir.aşağida aktarmaya çalişacağim öğrecilerden şimdi hayatta olanlarin olduğunu sanmiyorum.her birine rahmet dilerken,kendimce soyadi olmadiği için,öğrencilerin bazilari çözmeye çaliştim.bu öğrencilerin öğretmeni,yukarida da aktardiğim gibi,hüseyin hüsnü yilmaz'dir.

  1. 120.Mustafa oğlu, Ahmet,11 yaşında.
  2. 124.Ali oğlu ,Hakkı,13 yaşında.
  3. 126.İbrahim kızı,Hatıce Kara (Çetin) 12,yaşında.(Ilbarıt)
  4. 129.Ahmet oğlu,Salim Ertuğrul,11 yaşında (Hacılarobası)
  5. 131.Mehmet kızı Şerife, 11 yaşında.
  6. 138.Mehmet Ali oğlu,Hasan Sezgin (Hacılarobası) 9 yaşında.
  7. 139.Mehmet kızı Nimet, (Hacılarobası) 10 yaşında.
  8. 142.Cemal oğlu,Ahmet Turgut, (Hacılarobası)10 yaşında
  9. 148.Hüseyin oğlu,Mehmet 10 yaşında.
  10. 149.Halil oğlu,Osman Özkan (Hacılaroabısı) 10 yaşında.
  11. 151.Mustafa kızı,Huriye (Ilbarıt) 13 yaşında
  12. 169.Mustafa kızı,Fahriye eriş (Kara) (Ilbarıt) 14 yaşında
  13. 170.Beşir kızı,Cemile Algan (Yıldırım) (Ilbarıt)12,yaşında.
  14. 171.Abdullah oğlu İzzet Mutlu, (Ilbarıt) 11 yaşında.
  15. 172.Hasan kızı,Ayşe Sarı (Mutlu) (Ilbarıt) 11 yaşında.
  16. 173.Ahmet oğlu Hasan Kaya,(Ilbarıt) 11 yaşında.
  17. 174.Hasan oğlu Hüseyin Avcı (Ilbarıt)14 yaşında.
  18. 175.Mustafa oğlu Süleyman, (Ilbarıt) 11 yaşında.
  19. 176.Sadık oğlu Ahmet Satılmış (Ilbarıt) 9 yaşında.
  20. 178.Ali oğlu,Mustafa Saygın (Ilbarıt) 9 yaşında.
  21. 179.Osman oğlu Ruşen Aydın (Ilbarıt) 9 "
  22. 180.Mehmet oğlu Hasan Ergin (Hacılarobası) 9"
  23. 122.Cemal kızı Fatma, 14 Yaşında.
  24. 130.Hüseyin kızı Hayriye,11"
  25. 135.Sabri oğlu Necip Satılmış,(Hacılarobası) 12 yaşında
  26. 136.Kamil oğlu Mehmet 10 "
  27. 137.Nuri oğlu Hüseyin San (Hacılarobası-Sallar Mah.) 11 "
  28. 140.Mehmet oğlu Abdullah, 9 "
  29. 141.Hüseyin oğlu Bekir Dursun (Hacılarobası) 9"
  30. 143.Cemal kızı Ayşe,11 "
  31. 145.Salim oğlu Hüseyin Savaş (Hacılarobası-Sallar Mah.) 9 "
  32. 147. İlyas oğlu Mustafa Öğünç (Hacılarobası) 9 "
  33. 152. Mehmet Oğlu Şevket, 9 "
  34. 157.Mustafa oğlu Mehmet Esen (Ilbarıt) 8 "
  35. 158.Mehmet oğlu Hüseyin 8 "
  36. 159.Mehmet oğlu Hasan Yıldırım (Ilbarıt) 8 "
  37. 181.Abdullah kızı Lütfiye (Ilbarıt-Karaşar Mah.) 12 "
  38. 182.Mehmet oğlu Hasan, 9 "
  39. 183.İbrahim kızı Şerife Tanık (Çelik) (Ilbarıt) 10 "
  40. 184.Hüseyin oğlu, Osman Kara (Ilbarıt) 9 "
  41. 185.İbrahim oğlu Rıfat Özcan (Ilbarıt) 9 "
  42. 186.Mehmet kızı Hatıce Yıldırım (Satılmış) (Ilbarıt)8 "
  43. 187.Hasan kızı Fatma Sarı (Ilbarıt) 9 "
  44. 188.Sadık kızı Müşerref Satılmış 'Koç) (Ilbarıt) 8 "
  45. 189.Hasan oğlu Hüseyin Özlü (Ilbarıt ) 8 "
  46. 146. Hasan oğlu Halil 9 "
  47. 156.Hasan oğlu Ahmet 9 "
  48. 160.Hüseyin kızı Şerife (Alptekin) (Hacılarobası) 8 "
  49. 161.Osman oğlu Ramazan 8 "
  50. 162.Ali kızı Nazife 9 "
  51. 163.Salim oğlu Hasan Savaş (Hacılarobası-Sallar Mah) 8 "
  52. 164.Mehmet kızı Ayşe, 11 "
  53. 165.Kazım oğlu Bahattin Akçaalan (Hacılarobası) 8 "
  54. 166.Mustafa oğlu Cemal 8 "
  55. 167.Ahmet kızı Şatiye 9 "
  56. 194.Osman oğlu İhsan Akgül (Ilbarıt-Karaşar mah.) 9 "
  57. 193.Mehmet kızı Hanife Mete (Ilbarıt) 8 "
  58. 196.Hakkı oğlu Hasan Tankır (Ilbarıt) 9 "
  59. 197.Mehmet kızı Şerife Özoğul (Hacılaroabsı) 9 "
  60. 198.İsmail kızı Emine 8 "
  61. 199.İsmail kızı Rahime Kalkan (Ilbarıt) (Tuncay) 9 "
  62. 200. Beşir kızı Vasfiye Algan (Akdoğan) (Ilbarıt) 9 "
  63. 201.Hakkı oğlu Rıza Özer (Geren Köyü) 9 "
  64. 202.Osman oğlu Ekrem Akgül (Ilbarıt-Karaşar Mah.) 8 "
  65. 203.Sadık Kızı Huriye Özay (Hacılarobası) 9 "
  66. 204.Mustafa oğlu Mehmet 8 "
  67. 205.İbrahim oğlu Ekrem Tanık (Ilbarıt) 8 "
  68. Mustafa kızı Yeter Eriş (Ilbarıt) 11 "
  69. 207.Mehmet oğlu Hikmet Özer (Ilbarıt) 8 "
  70. 208.Mehmet oğlu Mustafa Günal (Ilbarıt) 7 "
  71. 209.Kamil oğlu Mehmet 8 "
  72. 210.Kazım oğlu Hakkı Uysal (Sarıyan) 8 "
  73. 211.Ruşen kızı Ayşe 9 "

İster istemez aradan geçen 86 yıllık bir zaman diliminde bir çoğunu belirleyemedim.Saygılarımla

 

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...