20 Aralık 2024 Cuma

KÖYÜMÜZ


üçbölük köyü
koyumuz1



ALINTI EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR EDERİM

Kuzyaka Dağı’nın güney yamacında yer alır. İlçe merkezine 26 km.stabilize bir yol ile bağlıdır. 2 mahalle(Merkez, Karaşar, Bağlıca) ve 106 haneden oluşan köyün nüfusu 65′tir. İçme suyu yeterlidir. Köyde cami, telefon ve köy konağı vardır.

Köyümüz bir sıra dağın güney eteğinde kurulmuş yeşillikler içinde şirin bir köydür.
Ilbarıt köyü 711 rakımlı yüksek bir köydür. M.Ö.yıllara kadar uzanan bir yerleşim yeridir.Köyde bağcılık,çiftçilik,hayvancılık,keçi ve koyun besiciliği ve sebzecilik yapılmıştır. Ilbarıt sözcüğünün anlamı; üzümlü yer’dir.
Toprağı az verimlidir.Önceki yıllarda her aile bir,iki ton arasında üzüm satmaktadır. Ayrıca pekmez ve sirke yaparak kışlık ihtiyacını karşılamaktadır.1960’lı yıllarda asmalara floksara (KÖK) hastalığı gelmiş,kökleri kuruyan asmalar kurumuştur.Bu yüzden köylüler geçimlerini sağlayabilmek için köyden ayrılmak zorunda kalmıştır. Safranbolu,Karabük,İstanbul’a yerleşmişlerdir. Son 20 yıldır köyde 15-20 aile yaşamaktadır. Yazları bu sayı artmaktadır.
Köyümüzün ILBARIT olan adı sonradan değiştirilerek ÜÇBÖLÜK olmuştur.
Şu anda köy yolunun tamamına asfalt yapıldı.

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?

Köyümüzdeki Bakkallar

1- Hasan ERDEN (Yukarı mah. Evinin altında)

2- Ahmet DEMİRALP(Yukarı mah. Evinin altında)

3- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)

4- Mehmet GÜNAL(Kara Mehmet) (Yukarı mah. Evinin altında)

5- Ata DOĞAN(Aşağı mah. Evinin altında)

6- Mustafa GÖKMEN (Aşağı mah. Evinin altında)

7- Hüseyin ŞAHİN(Orta mah. Evinin altında)

Köyümüzdeki Çay Ocağı (Kahvehane)

1- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)

2- Hüseyin ŞAHİN (Orta mah. . Evinin altında)

Köyümüzdeki Doğrama Atölyesi

1- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)Tınaz Makinası yapmıştır.

Köyümüzdeki Ayakkabı Dükkanı

1- Ömer ERİŞ yapmıştır.İlk dükkanını Mustafa AKSOY’un evinin altına açmıştır.İkinci olarak aşağı mahallede Mehmet VURAL’ın(Topal Ağa) evinin altına açmıştır.

Köyümüzdeki Nalbant Dükkanı

1- Mehmet ÖZEN yapmıştır.

Köyümüzdeki OKULLAR

1- İlk olarak KÖY ODASI (Köyün kuruluşundan beri)

2- Üç köyün ortaklaşa yaptığı Karaman Başı(AKBULAK)okulu.(1933-1944)

3- Köyün girişindeki Okulumuz(1944)

4- Yukarı mahalledeki Okulumuz(Kadir ÖZER’in vesile olduğu okul) (1982)

Köyümüzün YOLLARI

1- Guz Türesinin olduğu yerden Molla Osmana inen yol.(Yaya yolu)

2- Guz Türbesinin olduğu yerden Yayla köyü-Toprakcuma-Kadıbükü(Araba ile gidilebilir)

3- Köyümüzden Tabakevi-Kız Kayası-Çerçen ve Çerçen Köprüsü.

4- Köyümüzden Hacılarobası- Bürnük-İstanbul yolu

5- Köyümüzden Tepe Dağı- Gündoğan Köyü-Geren Köyü-Toprakcuma

6- Köyümüzden Yeni Pınar- Geren Köyü-Toprakcuma

Mustafa Aksoy’un Muhtarlığı döneminde Molla Osman’a yol yapımına başlanmış.Kadıbükü Köyü şikayet etmiş, yol yapımını engellemiştir.Köyümüzü Safranbolu’ya bağlayan yol çok güzel asfalt, şimdi o yol kullanılıyor.

Köyümüzün SUYU

Köyümüz su ihtiyacını Taşönü Pınarı, Aşağı Pınar, Yukarı Pınar, Gül Pınarı ve Kovayanı Pınarı’ndan sağlanıyordu.Bu çeşmelerin suları yeterli olmadığı için 1989 yılında Yeni Pınarın suyu köye getirilmiştir.Su sorunumuz toktur. 2005 yılında su deposu yapılmıştır

Köyümüzün ELEKTRİĞİ

Köyümüze elektrik1977 yılında gelmiştir,

Köyümüzün TELEFONU

Köyümüze ilk olarak telefon 1939 yılında gelmiş.

1986 yılında santral kurulmuş, isteyen aileler evlerine telefon almışlar.

ÜÇBÖLÜK(ILBARIT)KÖYÜ

Karabük ilinin Safranbolu ilçesine bağlı bir köydür.
TARİHİ

Köyün asıl adı Ilbarıt’tır. Ilbarıt kelimesi eski türkçe ve moğolca olup, Ilbarlar-İlberler-anlxxxxx gelmektedir. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı’nın ismi ile aynıdır. Sondaki -ıt eki eski türkçe ve moğolcada çoğul ekidir.

KÜLTÜR VE YEMEKLERİ
Köyün gelenek, görenek ve yemekleri hakkında bilgi yoktur. Köy ve çevresinde üzüm ve lale figürlü Kaya Mezarları, Bereket Tanrısı Diyonisos Kültü ve Nişler bulunmaktadır.

COĞRAFYA
Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine 16 km uzaklıktadır.

İKLİM
Köyün iklimi, Karadeniz iklimi etki alanı içerisindedir.

NÜFUS
Yıllara göre köy nüfus verileri :  60

EKONOMİ
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.
Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.

KÖY MUHTARI

Bilgin Yıldırım

ALTYAPI BİLGİLERİ
Köyde ilköğretim okulu vardır ancak fazla kalan insan olmadığı için okul kullanılmamaktadır. Köyde, içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi de yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır. Cami bulunmakta olup camide din görevlisi vardır..

KÖYÜMÜZDE BAZI ADETLER.

1-Görselledeki gibi bir kağnı arabası görüldüğünde önünden geçilmez beklenirdi.

2-Bir köy kadını uzaktan bir erkeğin geldiğini görünce yaşmak kurar erkeğin geçmesini beklerdi.

3-Yeni köye gelen gelinlere at üstünde türbe dolandırılırdı.

4-Mezberelik yerlere asla kül dökülmezdi.

5-İncir ağacının odunu yakılmazdı.

6-Mezarlıktan türbelerden odun edilmezdi.

7-Evlenemeye niyetlenen delikanlılar Babasının ayakkabısını ev merdivenine çakardı.

8-Güveyi giren damat adayına çılık yumurta atılırdı.

9-Hodalayla beslenen Kaz.Oklavanın üstünden atlatılırdı.atlayamazsa beslenmiş sayılırdı.

10-Dini bayramlarda yakın köyler birbirine yemek verir bunada “GOLANGA”denirdi.

11-Köpek uluyunca hoş karşılanmaz köyden bugün yarın bir cenaze çıkacağına inalılınırdı.

12-Baykuş ve Alakargaların evin etrafında ötmeside uğursuzluk bazende müjdeci haber sayılırdı.

13-Aynı hafta içinde doğum yapan kadınlar bebeğin Kırkbasuğu olmaması için 40 gün birbirini görmemeye çalışırdı.(Mithat demirsöz)

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Orda bir köy var, uzakta.
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesekte, tozmasakt.
O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var, uzakta.
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak’da. kalkmasak’da
O ev bizim evimizdir.

Orda bir ses var, uzakta.
Oses bizim sesimizdir.
Duymasak’da tınmasak’da
Oses bizim sesimizdir.

Orda bir dağ var, uzakta.
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek’te çıkmasak’da
O dağ bizim dağımızdır.

Orda bir yol var, uzakta.
O yol bizim yolumuzdur.
İnmesek’te, çıkmasak’da
O yol bizim yolumuzdur.
(Ahmet KUTSİ TACER)

SEN ILBARITLISIN.
Köpek kayasından kuş bakışı baktınmı.
Garaağacın dibinde efkarlanıp bir cigara yaktınmı.
Akyoldan .Ayronco doruğunu.ayronco doruğundan Şeremet doruğunu.Şeremet doruğundan İyük doruğunu.gördünmü.
Here kayadan.Yangal kayaya.Yangal kayadan Sivri kayaya.Sivri kayadan Ballı kayaya ballı kayadan.çatal kayaya selam çaktınmı.
Asmaltından üzüm.kirizmeden şeftalı.goccuğazdan.kiraz topladınmı….
Arpalıkta buğday.Çalıiçinde arpa.Saka köyünde mısır.Çehilde fiy ektinmi.
Kuzdan yanında.davar .Tabakevinde Killikte.Sarımeşelikte.sığır güttünmü.
Depe dağından Gadıbükü çamlığından .Delehmet çamlığından .Akkuşgilin çamlığından.mantar gıcı topladınmı.
Sen hiç Ayrancının muzipliğini.Emustonun sazından kemanından zurnasından çıkan nağmeleri dinledinmi.
Gülpınarında.aşağıpınarda.yenipınarda bostan suladınmı.
Aşağı harmanlarda düven sürdün.yukarı harmanlarda tınar savurdunmu.
Gıncırdakkapıda gıncırdağa bindin.yukarıdüzde top oynadınmı.
Yokuşbaşından dut.Toprakyakasından.Kovayanından Çardakkayadan ceviz yedinmi.
Arkadaşlarınla saklambaç oynayıp.elma dersem çık armut dersem çıkma dedinmi.
Bağılcada.Karaşerde Golonga yemeği yedinmi.
Vizviz tutan sığırların arkasından koştun.
Davullu düğünlerde.güreş tutup coştunmu.
Sen hiç elinde sırık ceviz dokudunmu
.mezarlığa gidip.ölmüşlerimiz için bir fatiha okudunmu.
O ZAMAN SEN ILBARITLISIN..
(not şiir değildir yalnızca köyümüzde mazimizi anımsatan kafiyelendirilmiş bir yazıdır.)
MİTHAT DEMİRSÖZ .Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007

DOYUM OLMAZ BİZİM KÖYÜN TADINA.
Seher vakti çil horozlar öterken.
Ocaklar sobalar yakılıp bacalar tüterken.
İnekler sağılıp.tavuklar yemlenir.Ocakta çay demlenirken.
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Çiçekten çiçeğe arı uçarken.
Cızzık tutan sığırlar sağa sola kaçarken.
Zamanı gelip ot ekin biçerken.
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Çıkıp köpek kayasına kuş bakışı bakarken
Kaya diplerinde menekşeler çiğdemler açarken.
Akşam güneşi Delehmet çamlığından aşarken
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Gara ağacın dibinde hoş sohbet ederken.
Caminin önünde çaylar içilip Muhabbet yaparken.
Makaryosu.Şişmanı.Emüstoyu.Şeşonu.Bolpaçayı yad ederken.
Doyum olmaz bizim ILBARIT.ın tadına.
Mithat DEMİRSÖZ(İSTANBUL)

ESKİ TOPRAKLAR
AYRANCI ARPALIKTA ARPA BİÇERDİ
BİÇERKEN TÜRKÜ SÖYLER KENDİNDEN GEÇERDİ
DÜNYA ONUN OLSA, O BİRİNİ SEÇERDİ
YORULUNCA DEMLER ÇAYINI, SİGARASINI İÇERDİ

KAHVECİ KÖYÜN HASTALARINA İĞNE YAPARDI
NERDE HASTA ÇOCUK GÖRSE, HEMEN BAKARDI
KÖYDEN BİRİSİ GÖÇSE ÜZÜLÜR, AĞLARDI
SEVERDİ HERKESİ, ÇOK MUHTEREM ADAMDI

KARAMEHMET DURMADAN BAĞ KAZARDI
KUR’ANI HEM OKUR, HEMDE YAZARDI
KÖYÜN ÇOCUKLARINDA ÇOK EMEĞİ VARDI
O GİTTİ HERKES MAHZUN KALDI

EMMİUSTA ANLATIR ESKİ HİKAYELER
HERKES ONU CAN KULAĞIYLA DİNLER
HEM SAZ ÇALAR, HEM TÜRKÜ SÖYLER
KÖYE GELENLER ONU ÇOK SEVER

DAHA KİMLER VAR KİMLER SAYMAKLA BİTMEZ
ONLARI ANLATMAYA BİR ÖMÜR YETMEZ
SAYGI BİZDEN, SEVGİ BİZDEN OLSUN
KAYBETTİKLERİMİZİN KABİRLERİ NURLA DOLSUN.

(ORHAN ALKAN)(SELAMİ ALKAN)

KÖYÜM ILBARIT

ARTIK KÖYÜMÜZ ESKİSİ GİBİ DEĞİL
YUKARI HARMANDA TOP OYNANMIYOR
KESİLMİŞ KOVAYANIN SUYU
DEĞİŞMİŞ İNSANLARIMIZIN HUYU

GÜLPINARINDA KALMADI SUYUN SESİ
KARAAĞACIN DİBİNDE RÜZGARIN NEFESİ
BİLMEZ KİMSE MEŞHURDUR NESİ
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ

KİMSE ÇIKMIYOR KÖPEK KAYASINA
ARTIK GİDEN YOK TOPRAK YAKASINA
AŞIK DEĞİL KİMSE HAVASINA SUYUNA
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ

YUKARIDÜZDEN KÖYE BAKAN YOK
GINCIRDAK KAPI MAHZUNDUR ÇOK
SEVDADAN YANA HERSES TOK
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ

YONCALI DORUKTA İNEKLER OTLAMIYOR
KAYADİBİNİN ÇİĞDEMLERİNİ KİMSE KOKLAMIYOR
VİRAN DÜŞMÜŞ KÖYÜM KİMSE BAKMIYOR
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ

GELİN DOSTLAR BİRLİK OLALIM
KÖYÜMÜZE BİZ SAHİP ÇIKALIM
SEVELİM KÖYÜMÜZÜ HİÇ UNUTMAYALIM
YOKSA SİZDE DE Mİ KALMADI KÖY HEVESİ.

(ORHAN ALKAN)(SELAMİ ALKAN)

Sitemdeki yazıların kaynağı verilmemiş olanların kaynakları bilinmediğindendir. Hak sahipleri talep ettiği anda kaynağı yazılır ya da yazı siteden kaldırılır. Kendi yazılarımın altında ismim vardır. Bu sitedeki yazıların yasalara aykırı kullanımı siteyi değil kullanıcıyı bağlar. Bu site hiçbir menfaat gözetilmeksizin sadece bilgi sağlama amacıyla kurulmuştur ve ticari hiçbir çıkarı yoktur. Ziyaretçilerden tek talebim DUA’dır.İyi günler sizinle olsun.

 

KÖYÜMÜZ

Değerli köylülerim,Google'daIlbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundaki'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçiİlberOrtaylı,damoğol asıllı olduğundan,onunsoyisimi ile ilintilidir.

Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından yazıldığı belli değil.Birkere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.

Birde köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıyauğrayabiliyor,örneğinIlabrıt'ınharicinde,iki yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.

Köyde yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğullarıesamesivar.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.

Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölükadında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.

RECAİ DEMİRSÖZ

20 küsur yıl öncesi,29.Ekim.1999 tarihinde,köyümüzde Safranbolu Kaymakamlığınca,Kültür ve Sanat Merkezi kurulmuştu.Yaşadığım zor şartlara rağmen,Kültür ve Sanat Merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. Sakıp Sabancı ,Can Kıraç ve Eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,Ilbarıt Köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.Doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.Geçenlerde köyü ziyaret eden,Karabük ve Safranbolu protokolu,hatta bunlara Karbükvekilleridedahil,hiçbir fikir yürütmedi.İlerdeburunanın konumu ne olacak diye...Yıllar öncesi Almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bendemalesef yanıtını vermiştim.Kaldıki bir Sanat-Evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...Her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.Çünkü Sanat-Evine girildikten sonra,sorularard arda geliyor.Dün ise İstanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ederek süpriz yaptılar.

 

FIRINCILIK TERİMLERİ
AĞIZ:hamurun kazanda yoğurulup pişirilip son ekmeğin çıktığı sürece bir ağız denir..
PASA:basdon büküldükden sonra üzerine dizilen uzunca tahta tahtanın üzerindede bez olur bunada pasa bezi denir.
BASTON:hamurun pazı şeklinden uzunlamasına bükülmesi.
ISLANGA.hamur yoğurulduktan sonra dinlenmek mayası gelmesi için bekletilen uzunlamasına bir tür kazan.
MASDALYA.eskiden yaş hamur mayası yokken ekşi maya tutulan bir tür tahtadan tekne.
HARMAN YAPMA.fırıncının birkaç fırmadan aldığı un cuvallarını karıştırma işi.
KAZIYACAK:hamur kesilen bir tür çok keskin olmayan alet.eysiran gibi.şekil olarak başka.
HAMURANE.hamurun bütün işleminin yapıldığı yer.
HAMURKER.hamuru yapan hamuranenin ustabaşı.
YARDIMCI:hamurker yardımcısı hamuru tartan baston büken kişi.
GAPAKÇI:bastonlara etiket vuran pasaları arabaya dizen kişi.
PİŞİRİCİ.BÜŞÜRCÜ:bastonları yada okkalık hamurları küreğe dizip bıçak atan fırına salan pişiren kişi
OCAKÇI.fırını yakan pişen ekmekleri fırından kürekle çıkaran kişi..
TEZGAHTAR:fırının girdi çıktısından çıkan ağızlardan ve fırının hesap işlerinden sorumlu kişi.
YAMAK:tezgahtar yardımcısı tezgahta ekmek satan.bakkallara ekmek sevkiyatından sorumlu kişi.
ÇIRAK:bakkallara küfeyle ekmek taşıyan kişii.eskiden bunlara tablakerde denirmiş.dışarıda ekmek satan olanlara.
KÜFE:çırağın bakkala sırtında ekmek götürdüğü sepet yada tekerlekli araba
MOSTURA..Fırın camekanı ekmeğin dışardan görüntüsünü sağlayan yer.
İSTİM..Ekmek Hamurunun fırına atıldıktan sonra renk alması için verilen su buharı..(Mithat DEMİRSÖZ)

ILBARIT

Safranbolumuza 28 km uzaklıkta Safranbolumuzun bir köyüdür.manzara bakımından nadide köylerden biridir.konum bakımından güneyde Ovacık yönünü havzasını çıplak gözle Kuzeyinde Safranbolu havzasını görmek mümkündür.çok eskiye dayanan bir yerleşim alanıdır.adını kulaktan dolma "üzüm cenneti"olarak bilsekte .yapılan araştırmalarda çok önceleriİlbertular adlı bir kavimin yaşadığı adını buradan aldığıda varsayımlar arasındadır.1965 yılında Bağılca ve Kareşer .mahallaerininde muhtarlığa bağlı olduğundan adı"ÜÇBÖLÜK" olarak değiştirilmiştir.köyümüzde M.Ö.2500 li yıllardan kalma kaya mezarlarımız birde bir çok şehir merkezinde bulunmayan sanat evi bulunmaktadır.... NOT.Grubumuz kimsenin kişiye özel zata mahsus sayfası değildir.aşırı derecede kişisel fotoğraf yüklememeğe .bilhassa Yeni nesil gençlerimizin kısa özgeçmişleriyle kim gilden olduklarını belirterek birer ikişer fotolar yüklemelerini birbirlerini tanımak babında rica ederiz.Yine bunun yanısıra ebediyete göç etmiş dedelerimizin ninelerimizin babalarımızın annelerimizin tekrar hatırlayabilmemiz için fotolarını sayfamıza koyabilirsiniz.Sayfamız köy kültürünü ve köyler kültürünü örf adetlerini tanıtmak tanımak amacıyla kurulmuş olup .sıradan paylaşımlar yaparak sayfayı sıradanlaştırmamınızıda rica eder

105,SENE ÖNCE ILBARIT KÖYÜ...

Yıl 1914 ülkede seferberlik ilan edilir ve eli silah tutan sakat ve önceden askerliğini yapmışlar,tekarar askere çağrılır. Çünkü Birici Dünya Savaşı başlamıştır. Osmanlı ,Alamanya ile savaşa dahil olmuştur.Sonuç,almanya ve Osmanlı savaştan yenik çıkacaktır.Birici Dünya Savaşında,hastalıklar ve savaşta yitenlerin sayısı 40 milyona dayanmıştır.o yıllarda Türkiyi'nin nüfusu 13 milyondur.Zaten yoksul olan Anadolu halkı ağır vergiler ve sonu gelmeyen savaşlar yüzünden tamamen yorgun düşmüştür.Savaşa gidenlerin çoğu bir daha geri dönmemiştir.Dönenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Birinci Dünya Savaşı sürerken,1916'ya gelindiğinde Ilbarıt Köyünde tifüs salgını görülür. Bilindiği gibi tifüs mikrobu bit yolu ile insandan insana geçen bir salgın,bir veba,bir kolera kadar tehlikelidir. Ilbarıt köyünde ölümler başlar.Günde bir iki ölüm,an gelimiş 7 kişiye kadar çıkmış.Gençler askerde olduğu için köyde yaşayan genç kızlar ve gelinler defin işyerini üstlenmişler,yaşlı erkeklerin onlara ufak tefek yardımları olsada,dedim ya köyün genç kızları ve gelinleri yitip gidenleri bir bir defin etmişler.

Ölümlerin önüne geçilmediğinden,1904 yılında Safranbolu'ya açılan hastaneden,bir doktor gelerek 'Yukurıdüze' çadır kurarak köyü karantina altına almış ve köyün geri kalanlarını kurturmıştır. Örneğin Mehmet Ata'nın babası Yusuf efendi ile Ata'nın eşi Emine birer gün ara ile vefat etmiştir.Sonuçta söyünen bir çok aile ve daha sonraki gençlerin yetişerek,evlenip çoluğa çocuğa kavuşması ile köy bu günlere gelebilmiştir.

1914 yılında ki seferberlikten sonra askere gidenlerin büyük bölümünün şeh olduğu haberi köye gelmiştir.Fakat bu şehitlerin bazılarının nerede ve nasıl olduğu bilinmemektedir. örneğin sürekli 1915 başlayan Çanakkale Savaşı'ında şehit oldukları söylense de,köyümüzden Çanakkale'de resmi kayıtlara göre 3 şehit vardır.Bunlar 'Osmançavuşgilden' Hasan Efendi. Kendisi 1891 doğumludur.Evlidir çocuğu yoktur. 'Kulagilden' Şakir 1887 doğumludur.Evlidir Mehmet isiminde bir çocuğu vardır.Karaşar Mah.den Etli kız olarak bilinen Fatma oğlu Recep 1891 doğumludur bekardır. 'Alibeygilden'

Diğer şehitler,'Akkuşgilden' Osman oğlu;Süleyman 1878 doğumludur.Nerede şehit olduğuna dair bilgi yoktur.Evlidir,Emine,Osman ve Hecer isiminde üç çocuğu vardır.

Ahmet oğlu Mehmet 'Gardeyigilden' nerede şehit olduğu hakkında bilgi yoktur. 1882 doğumludur.Evlidir ve Ahmet,Fatma ve Hamide isminde üç çocuğu vardır.

Mustafa oğlu Hüseyin 'Dabazgilden' nerede şehit olduğuna dair bilgi yoktur.1876 doğumludur.Evlidir ve Mustafa isiminde bir oğlu vardır..

Ömer oğlu 'Adalı'lakaplı Mehmet 'Kuruhüseyingilden' Şehit olduğu yer Kars Sarıkamış,donarak. 1882 doğumludur.Evlidir,Hüseyin,Osman ve Ömer adında üç çocuğu vardır.

Salih oğlu Akif 'Döndügilden' şehit olduğu yer Kars,Sarıkamış,donarak.1892 doğumludur.bekardır.

Mehmet oğlu Hasan 'Emistogilden' 1886 doğumludur.Şehit olduğu yer Diyarbakır.Bekardır.

Mehmet oğlu Rıfat 'Emistogilden' 1892 doğumludur.Şehit olduğu yer,Edirne ,Süloğlu'dur.Bekardır.

Gidenlerin bir kısmı iİngiliz'lere esir düşmüş ,Mehmet Ata ve Fıs fıs Hafız olarak bilinen Mehmet Mutlu,savaş bitiminde köye dönmüşlerdir.Mehmet Ata ,Hindistan,Mehmet Mutlu ,Kıbrıs'da esir tutulmuştur.

Eğer babam Satı Demirsöz olamasydı.Biz Emistogil'de söyünmüşler arasında olacaktık.İşte savaş ve savaşlar öyle bir şey!

iz.Dikkat son zamanlarda çok sayıda katılım için başvuru yapılıyor grup bir müzik grupu falan değildir.sevgiyle kalın hep güzel kalın . sayfa admini Mithat DEMİRSÖZ..

RECAİ DEMİRSÖZ

Yıl 1962,köyümüzden üç genç,şehirlerarası bir otobüs satın almışlardı. Kimdi bu gençler,Sarıibrahimoğlu (Pürdegilden) Hamdi Sarı 1930 doğumlu ve 32 yaşında, aynı zamanda otobüsün şoförü...Hacıalioğlu (Osmançavuşgilden) Hasan Saygın 1933 doğumlu,29 yaşında ve Hacıalioğlu (Elişgilden) Abdullah Öztürk (Doruk)1937 doğumlu ve 25 yaşında. Aynı zamanda otobüsün muavini...

Eskiden otobüsler,genellikte kamyondan devşirme ve burunlu denilen önden motorluydu. Fakat köyümüzün o zaman aldıkları bu otobüs her şeyden önce Mercedes marakaydı. Yine o yıl 1962 senesi,şans işte annem ben yanında ve Mithat bir yaşında,annemin kucağında,İstanbul'a yolculuğa çıktık.Otobüsün kalkış yeri,Toprakcuma ve son durak İstanbul,Beyazıt Bakırcılar.Parası olan Bakırcılarda bulunan o yılların meşhur Akartürk Oteline gider geceyi geçirmek için,ekonomisi iyi olmayan bir arkadaşının yanına gider,tabi ki bir fırına...O yıllarda dostluk diye bir kavram vardı.Köyden gelenin ilk önce karnı doyurulur ve eğer parası yoksa,iş buluna kadar harçlık verilirdi.Şimdi o günleri mum yakta ara...Fakat biz o İstanbul yolculuğunda, Anadolu yakası Pendik'de indik. Daha sonra,trene binmek nasip oldu.Fakat vapura filan binmek için,1970 beklemem gerikiyordu.

Şimdi hayatta olmayan bundan 58 sene öncesi,şehirlerarası otobüs işletmeciliği yapan o zamanın üç gencini saygı ile anıyorum ve otobüs 1967,yılına kadar,Toprakcuma,İstanbul arası çalıştı.

 

 

********************************************************************************

küresel ısınmaya direnen bir dağ çeşmesi...kadıbükü köyü, yayla mahallesi, fındıklıbükü...bizim kuşak bilir eskiden tepedağlarını ekerken, bu çeşmeye suya gidilirdi, o yıllarda yalağı ağaçtandı. yaklaşık yarım saat yüründükten sonra, toprak testi veya çotura (bardak) o yıllarda henüz plastik kaplar yoktu, doldurulur, ne yazık ki su tarlaya ulaşana kadar ısınırdı. zor günlerdi,ama insanların mutlu olduğu yıllardı...

**************************************************************************

yukarıda yazalı olan, evlerin yapılış tarihi ile ilgili, tanıtım levhasındaki bigileri,yukarıdaki şekilde görüldüğü hazırlamamıştım. esamilere göre yazmıştım. örneğin;gödegil (musluoğlu) gibi...bazı yanlışlıklar dolasıyla, eleştiriler gelmektedir. örneğin, aşağı çavuşgille, yukarı çavuşgil, karıştırımış...iyipgillerin evleri karıştırımış, olup ne yazık ki yazılıken benim gözden geçirme, şansım olmadı...bilgilerinize...

******************************************************************************

aslen, eflani,karacapınar köyünden olan,tahir tangül eşi 1926 doğumlu, rahmiye tangül 26.07.2021 tarihinde vefat etmiştir. ailesi ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar dileriz.

 

 

bir zamanlar...

bir zamanlar, hacılarobası köyünden özkan, ailesinin istanbul'da kolonyacılık yaptığını ve gurbetten köye gelen, safranbolu'ların tahtakele merkezli, kolonyacılardan hediye kolonya aldıklarını...yine hacılarobası köyünden, safranbolu'lu seher isimi ile 'seher pınar' ın 1930 lu yıllarda, taş plak yaptığını bilen var mı? iyi hafta sonları...

 

 

bir anekdot...

bilindiği gibi,köyümüz ilbarıt kuruluş itibarıyla, esamiler okunurken, 'hacıoğlu' tümceleri sık sık geçer. örneğin hacıalioğulları, hacıömeroğulları,hacıhamzaoğulları ve hacışabanoğulları gibi...

ilkönce buna bir açıklık getirmek gerekiyor. burada ki 'hacı' tümcesi 'hace' den türemiştir ki, o yıllarda 3500 km. 4000 km.mesafeye hacca gitmek o kadar kolay olmadığı gibi, gidenlerin bir daha geri dönebilmesi zor olduğu biliniyor. yine o yıllarda yemen'de askerlik edenler,yemene deniz yolu ile ulaştırılmıştır. dolasıyla geçmiş tarihi irdelersek, yine akdeniz kenarında ki ülkeler,sırasıyla mısır, libya,tunus ta ki cebelitarık'a kadar ki ülkeler,yine deniz yoluyla,osmanlı topraklarına katılmıştır.

'hace' yi kısaca tanımlarsak; hace kelimesi farsça kökenli bir kelimedir. nimazulmülk büyük selçuklu devletinin en büyük devlet adamı ve devletin mimarı olarak bilinir. hace kelimesinin anlamı ise; müderris hoca efendi manasında ilim sahibi kimselere verilen farsça bir ünvandır.' örneğin üç hacı tarafından kurulduğu rivayet edilen ve 1831 kayıtlarında henüz bölgeye gelmemiş olan, hacılarobası'da 'hace' kelimesinden türemiştir. hatta aynen ilbarıt köyünde olduğu gibi, hacılarobası köyünede ilk yaptırılan, yer köy odası ve köy mektebidir.

burada geçmişe dair bilgileri bulmak o kadar kolay değil, fakat zamanı zorladığında, karşına geçmişe dair olasılıklar mutlaka çıkıyor. ikinci mesele ülkeler üzerine kurgulanmış tarih kitapları ise reel bir tarih olarak yazılmamıştır. kaldı ki osmanılının sürekli çıkışını okumuşuzdur, tarih kitaplarında... oysa bir merdivenin çıkışı kadar birde inişi vardır. inişler asla yazılmamıştır. osmanlı,selcuklu devletinden doğmuş ve anadolu beyliklerini bir bir yutarak, ağır vergilere maruz bırakmıştır. bu da madalyonun öbür yüzüdür. örneğin köyümüz halkından olup, sırf askerlikte nesilleri tükenen, hacıhamzaoğulları ve hacışabanoğullarıdır. giden erkekler bir daha geri dönememiştir.

karye-i ilbarit tabi kaza-i za'feranborlu...

 

bundan yaklaşik iki asir öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayimi yapilmiş.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanli imparatorluğunun en acimasiz padişahlarindandir.yeniçeri ocağini kapatip (asakir-i mansüre)adi alitinda bir ordu kurup,askerlik yaşini 16 ya indiriyor.

iki asir öncesi,ilbarit köyü,merkez ilbarit,bağlica ve karaşar dahil 49 hane olup,daha sonra babam sati demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yilina kadar tutulmuş köy kayit defterindeki incelemelerime göre,iki asir öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (nakioğlu) (hacışabanoğlu) ve (hoşafçıoğlu) ya devşirmeye uğramiş yada,söyünmüştür.

yine iki asir öncesi,bağlicada (hacıhasanoğlu-civişgil) karaşar'da (akmustafaoğlu-gıdavagil) (akmustafaoğlu_kistirliçavuşgil) yok

merkez ilbarit köyünde (mollabekiroğlu-karakaşgil,değirmencigil ve dabazgil), döndügil (tankıroğlu-iki sülale) , (kütükçüoğlu- hatıpgil ve hüsükgil) (ibrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (karadelioğlu-aşağımeyremgil) gibi sülaler yok.

yine o yillarda, nüfus sayamandi kadinlari yok saydiklarindan dolayi,ev kadinlari ve kizlari kayit altina almamişlar.

örneğin (akkuşgil,kuruhaliloğlu,baba halil ve oğul abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra abdullah'ın mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)

iki asir öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazinda 180 buna kadin ve kiz çocuklarini eklersek 300 yakin.geriye dönüp baktiğimizda ise,ilbarit köyü eski bir yerleşim yeri olmasina rağmen türklerin buraya gelişi 17 asirin ortalari ve sonlari olabilir.çünkü bizim sülale (musluoğuları,üç kardeşten ibaret,ahmet 1751 doğumlu,ahmet'ten,feyzullah ve hüseyin oluyor.feyzullah'tan -emistogil,hüseyin'den,kuruhüseyingil) musluoğlu,mehmet bin hasan, 1791 doğumlu,oğlu mustafa 1806,doğumlu (zorluhüseyingil ve gödegil) ve musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. o söyünmüş evin yerine,gödegilden,hasan yıldırım ev yapmıştır.

 

 

balcioğlu mehmet cemil efendi...

 

ilbarit köyünün ilk resmi öğretmeni olan,balcioğlu mehmet cemil efendi...

doğum yeri hasan ve ülfet'ten olma,rumi 1281 miladi 1865 bulgaristan -filibe....

eşi emine hanim,mustafa ve zehra'dan olma rumi 1291 bursa...

kizi behice ,mehmet cemil ve emine'den olma,rumi 1310 miladi 1894...

eşinin teyzesi nefise hanim,baba seyitali anne bilinmiyor.rumi 1262 miladi...1846 bursa...

okur yazar sipyan (çocuk) muallimi olan mehmet cemil efendi.hüdevandigar (bursa'nin eski ismi) vilayeti nüfus idaresinden aldiği 4.mart.1313 (1897)tarihinde aldiği teskere osmaniye mucibince (icab)ca ilbarit köyü yabanci defterine kayit edilmiştir.

mehmet cemil efendi ayrica bati eğtimi aldiği için,o yillarin yaygin dili olan fransizcayi bilmektedir.1900'lerin başlari ve ortalarin da ilbarit köyüne gelen mehmet cemil efendi,hüseyin efendi,hüseyin avni aksoy,hasan efendi,hasan fehmi erden ve ata efendi,mehmet ada doğan,gibi öğrencilerini ileri derecede eğitirek o yillarin öğretmen ve kadilarin (hakim)lerin yetiştiği medrese eğitime göndererek,eğitimci olmalarini sağlamiştir.

ayrica mehmet cemil efendi,kiz çocuklarinda okutmuştur.

kaynakça...sati demirsöz (1910-2009) recai demirsöz (1956.....)cevirisi....

 

bir anekdot...(köyümüzde eğitim öğretim)

ilbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.cami öncesi 'köy-odası' ve 'köy-mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, köy-odası ve mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.

aynısı hacılarobası köyündede vardı, hacılarobası köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.bizdeki ise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.

köy mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,mehmet cemil efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği biliniyor.hatta burdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.fıs fıs hafız (mehmet mutlu) gibi...

cumhuriyet önceside köy mektebinde eğitime devam edilmiş.o yılları babam satı demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve hacılarobası köyünde olduğu için,ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.hocamızda,kuzyaka'dan telli lakaplı ve abdülkadir özer'in babası mehmet özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.

köy mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmen olanlar,hüseyin avni aksoy,mehmet ata doğan ve hasan tahsin erden'dir.cumhuriyetin kurulması ile mustafa remzi sponsorluğunda, kastamonu öğretmen okuluna gönderilen,ahmet demiralp,şükrü kaya,ibrahim ünal ve mustafa algan'dır.

köy mektebi,mehmet ata doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile 1931'den,karamanbaşı mevkiinde 1934 yılında yapılan 'akbulak-ilkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete açılmıştır.sırasıyla,ilbarıt,(üçbölük)hacılarobası,o yıllarda geren köyü hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,hacılarobası esmase okunuyordu. ve sarıyan (gündoğan)köyü....o yıllara ait okul kayıt defterleri,köy müzesinde bulunmaktadır.daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde okullar açılmıştır.

 

kültür ve sanat merkezi

20 küsur yıl öncesi,29.ekim.1999 tarihinde,köyümüzde safranbolu kaymakamlığınca,kültür ve sanat merkezi kurulmuştu.yaşadığım zor şartlara rağmen,kültür ve sanat merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. sakıp sabancı ,can kıraç ve eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,ilbarıt köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.geçenlerde köyü ziyaret eden,karabük ve safranbolu protokolu,hatta bunlara karbük vekilleride dahil,hiçbir fikir yürütmedi.ilerde burunanın konumu ne olacak diye...yıllar öncesi almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bende malesef yanıtını vermiştim.kaldıki bir sanat-evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.çünkü sanat-evine girildikten sonra,sorular ard arda geliyor.dün ise istanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ede

 

bu gün...(köyümüzde yaşam)

bu gün yeni bir güne daha merhaba dedik...ilbarıt köyünde...geçmişle bu günü irdelediğimde, zamanın biz insanları, bir değirmen misali nasıl öğüttüğünü istesek de istemesek de fark edebiliyoruz. yeni nesil bilmez, eskiden ırmak kenarlarına kurulu su gücü ile işleyen değirmenleri, tahıl boşaltılır ve tek tek değirmen taşının arasına giren buğday ve benzeri tahıl, bir süre sonra un olup çıkar. değirmen insanoğlunun buhardan da önce ilk buluşları arasındadır. işte zaman da öyle bir şey ve biz canlıları tüketiyor. tabi ki bizleri hayatta tutan ne varsa tüketiyor zaman...60 yıl öncesine gidersek,köyde herkese ait bir kaç bağ vardı ve içinde yetişen bir yığın bu gün nesli tükenmiş yemişler...ben sadece üzümler üzerinde duracağım. bundan 2500 yıl öncesi,paflogonya'lılar tarafından getirilen üzümler, ilbarıt köylüsünün 1960' lara kadar genel besin kaynağı olmuştu. sofralık üzümler,pazarda satılırken,diğerleri pekmez dahil bir kaç çeşit kışlık yiyecek olarak tüketilirdi. hatta evlere asılan üzümler, bahara kadar bekletilir ve tüketilirdi.

üzüm çeşitleri hakkında belgiyi, babam satı demirsöz'den almıştım ve sırasıyla 1) çavuş üzümü 2) meşe üzümü 3) kara üzüm 4)karaparmak 5) akparmak 6) tilki kuyruğu 7)müşkep 8) razaki 9)horozbacağı 10) yapıncak 11) danagöz 12 ) öküzgözü (bu üzüm elezığ ilindede yetiştirilir ve dünyaca ünlü 'buzbağ' şarabı üretilir. 13) koyungözü 14) aküzüm 15) yazüzümü 16) çekirdekli üzüm...

yukarıda adları geçen üzümlerden geriye fazla bir şey kalmadı. ilbarıt köyüne ait 'çavuş üzümü' şu anda, değirmencigilin yıkılan evde var.

şu anda köyümüz yaklaşık 6 aydan fazladır bir kuraklıkla karşı karşıya...hatta çevre köylerde her yıl ekilen ekinler bu yıl,kuraklık nedeniyle ekilmedi. bunun yanında insanları birde pandemi etikelemektedir. yine çevre köylerde koronavirüsten yaşamanı yitirenler var. bildiğim kadarıyla...geren köyünde üç kişi, çerçen köyünde bir kişi,kadıbükü köyünde bir kişi ve çavuşlar köyünde yine bir kişi,virüsten yaşamlarını yitirdiğini duydum. pekiyi gelecek düzelecek mi?işte orası muamma...herkesi saygı ile selamlıyorum.

 

bir anekdot...(köyden istanbul'a göç)

şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta ilbarıt gibi köylerin insanları, bir şekilde istanbul'a ulaştıkları gibi, istanbul ötesine, yani balkanlara kadar gitmişler. istanbul'da ekmeğini kazanırken, balkanlarda askerliklerini yapmışlar. o yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. yine o yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip gitmiş. örneğin ilbarıt köyünde, hacışabanoğlu,iki sülale...nakioğlu...dalkıranoğlu ve hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...

istanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin musluoğullarından, emistogili ve kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750 doğumludur;ahmet, istanbul'un tophane semtinde 'çinili fırın' isimli fırının işletmecesi olmuş. yine bizim köye 1840 yıllarında gelen gökmenoğullarından, mustafa'nın çocukları...ibrahim,raşit ve hasan, yine istanbul, tophane semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. kuruhaliloğullarından, torun abdullah (zimbilli) istanbul'un çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. ilbarıt köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı konağı, istanbul'dan gönderdiği para ile kardeşi halil'e yaptırmıştır. daha sonra elden ayaktan düşünce,çemberlitaş fırınını,tezgahtarı, iyipgilden mustafa remzi özlü'ye 1910 yılında satmıştır.

ilbarıt köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için istanbul'a gidişler devam etmiştir. o yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı için,köyden 4 günlük yürüme ile bartın ve doğu karadenizden gelen yük vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere istanbul. hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek tek ideal olan şey...

1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile ilbarıt köyünde yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. artık köyden istanbul'a göçler başlamış ve okmeydanı sırtlarında ,feriköy sırtlarında, ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. elektriği suyu olmamasına rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, ilbarıt'lı için, derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,istanbul ,balat,fener ve çarşamba semtlerinde, ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. ileride bakkaları olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.

 

bir anekdot...(derin kar)

yaklışık bundan 111 yıl önce bu gün, yani 18.ocak.1910 yılı ve günlerden salı günü, köyümüz ve batı karadeniz bölgesine,yaklaşık 2.m. kar yağmıştır. o yıl doğanlar, doğdukları yılı 'derin kar' senesi diye anarlardı. onlardan biride babam satı demirsöz'dü...satı demirsöz,gerek geçmiş ve gerekse yeryüzü tarihi hakkında büyük bir bilgiye sahipti. örneğin her konu hakkında mutlaka bir fikri olduğu gibi,geçmiş anları hafızasında taşırdı. derin kar eski takvime göre, 'kasım' ayının 72 ikisinde bir gece sabaha kadar yağarak, iki metrenin üzerine çıkmıştır.kasım ayı ile hıdırellez,yani 6 mayıs arasında geçen günlere,eski takvimde,'hızır' günleri denilirdi. yazar ve şair rıfat ilgaz'da derin kar senesinde doğmuş fakat,hangi zamanda yağdığı hakkında,babam kadar bilgili değildi. 18 veya 28 ocak gibi tereddütleri vardı. derin kar 18.ocak.1910 ve bir salı günü yağmıştır.

köylüler ilk etapta telaşlanmışlar.çünkü ,ilbarıt köyü bu günkü konumda olmadığı için,ahırdaki hayvanlara,samanlıktan saman ve çeşmelerden evlere su taşımak gerekli olduğu için,evden eve bağırarak, köylüler,ilk önce en yakın yolları,daha sonra en zor yolları açmayı başarmış. daha sonra nöbetleşe,çeşmelerden hayvanlar sulanmış ve samanlıklardan samanlar taşınmış...o yıl suların çoğaldığı gibi, ekili tarlalar ve bağ bahçelerde büyük oranda verim alınmış...ne yazık ki artık günümüzde başta doğa olayları eskiye rahmet okuttuğu gibi, kış ayının aralık 21 aynı zamanda zemheri ile başlamasıyla ilk kar...17. ocak günü yağdı,şu anda alttan erimisine rağmen kar kalınlığı,30 cm. ye ulaştı. en azından yeraltı su debilerinde bir birikim olur ve kurak geçen yaz aylarında, suların tamamen çekilmesini önler...

 

bir anekdot...

şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta ilbarıt gibi köylerin insanları, bir şekilde istanbul'a ulaştıkları gibi, istanbul ötesine, yani balkanlara kadar gitmişler. istanbul'da ekmeğini kazanırken, balkanlarda askerliklerini yapmışlar. o yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. yine o yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip gitmiş. örneğin ilbarıt köyünde, hacışabanoğlu,iki sülale...nakioğlu...dalkıranoğlu ve hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...

istanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin musluoğullarından, emistogili ve kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750 doğumludur;ahmet, istanbul'un tophane semtinde 'çinili fırın' isimli fırının işletmecesi olmuş. yine bizim köye 1840 yıllarında gelen gökmenoğullarından, mustafa'nın çocukları...ibrahim,raşit ve hasan, yine istanbul, tophane semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. kuruhaliloğullarından, torun abdullah (zimbilli) istanbul'un çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. ilbarıt köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı konağı, istanbul'dan gönderdiği para ile kardeşi halil'e yaptırmıştır. daha sonra elden ayaktan düşünce,çemberlitaş fırınını,tezgahtarı, iyipgilden mustafa remzi özlü'ye 1910 yılında satmıştır.

ilbarıt köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için istanbul'a gidişler devam etmiştir. o yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı için,köyden 4 günlük yürüme ile bartın ve doğu karadenizden gelen yük vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere istanbul. hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek tek ideal olan şey...

1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile ilbarıt köyünde yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. artık köyden istanbul'a göçler başlamış ve okmeydanı sırtlarında ,feriköy sırtlarında, ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. elektriği suyu olmamasına rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, ilbarıt'lı için, derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,istanbul ,balat,fener ve çarşamba semtlerinde, ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. ileride bakkaları olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.

 

ir anekdot...(ilbarit )üçbölük köyü/safranbolu

bilindiği gibi, köylerin kurulma aşaması ve birlikte olması,geçmiş itibarıyla 'imece' toplu yaşama ve toplu zor işleri başarma üzerinedir. dolasıyla her şey ilkeldir. kapitalizmin makineyi keşfetmesi ile insanların yaşamları kolaylaşırken, ap ayrı bir güç çıktı ortaya...bir yandan fabrikalar vs.ler insan yaşamına geçince, köylerimizde makinelerle tanıştı. örneğin bir traktör birden çok canlının sürebileceği bir tarlayı bir kaç saatte sürerken, neredeyse her evde bulunan öküz gibi emekçi hayvanlar artık kullanılamaz oldu. bir yandan da köylerden şehirlere göçlerde başlamış oldu ve bu göçe 1960 yıllardan sonra, ilbarıt köyüde maruz kaldı. nedeni bağların kuruması ve ekilenlerin astarı yüzünden pahalı olması...

selami alkan, hocam köydeki evlerin tarihini yazarmısın dediğinde düşündüm. çünkü çoğu evlere tarih yazılmamış. geçmişten gelen çoğu ev yıkılmış, örneğin bizim eski ev kuruseyingilinen eskiden ortakmış, 1915 yılında bir kış günü yıkılmış ve içinde insan varken, ama hiç kimsenin burnu dahi kanamamış. kafama göre bir tarih çıkarmaya çalıştım. çünkü en büyük aile bireylerinden yola çıkarak. derler ya 'söz uçar yazı kalır.' köyümüz bilindiği gibi, 1831,padişah 2.mahmut döneminde yapılan nüfus sayımında, 49 hane ve bu hanelerden beş sülale şu anda yok...nedeni söyünmüş. yukarı mahalleden itibaren, köyün günümüze ulaşan yapılış tarihi...

1) değirmencigil (mollabekiroğulları) ilk ev 1865 yıklmış,2 ci ev 1870 yıkılmış 3 cü ev 1951 yıkılmış 4 cü ev 2018

2) kuruseyingil 1892 yıkıldı.

3) kuruseyingil 'ömer tuncay' 1963

4) yamakgil 'mustafa gökmen' 1880

5) yamakgil 'raşit ve hasan' 1878

6) sarımuhtargil 1895

7) emüstogil 1918

8) gödegil 1845 yıkıldı

9) gödegil 'hasan yıldırım' 1970

10) karakaşgil 1895

11) deliahmetgil 1885

12) döndügil 1884

13) faslıgil 1887 yıkıldı.

14) aşağımeyremgil 1875

15) yanıkgil 1953

16) kapsuzgil 1935

17) kapsuzgil 2 ci ev 1997

18) huriye, ayhan karaman 1993

19) gardeyigil 'hafız nuri ve hasan erden 1909

20) yukarı havaşgil 1959

21)yusufgil 'mehmet özer' 1919

22) osman akdoğan 2009

23) beşir algan 1882

24) yukarı meyremgil 1897

25) hamdi sarı 2002

26) ihsan sarı 2002

27) güdükgil 1904

28) güdükgil 2 ci ev 1935

29) gardeyigil 'ahmet demiralp' 1943

30) yusufgil 'salih kara' 1840 yıkıldı.

31) yusufgil 'mehmet ata doğan' 1895

32) karabacakgil 1870

33) acumukgil 1901

34 ) kosbatargil 'mehmet tanık' 1955

35) kosbatargil 'ekrem tanık' 1979

36) hecelligil 1887

37) softagil 1838

38) elişgil 1896

39) irabegil 1957

40) zaimgil 1858

41) aşağıkeleşgil 1870

42) yukarıkeleşgil 1890

43) deliseyingil 1947

44) eminegil 1954

45) pehlivangil 1894

46) ipiçürükgil 1896

47) hürükızgil 1870

48) yukarıçavuşgil 1954

49) iyipgil 1860

50) iyipgil 'karanuk' 1956

51) iyipgil 'm.ali efendi' 1923

52) imam lojmanı eski 1895

53) kirazgil 1862

54) hatıpgil 1900

55) ayrancıgil 1855

56) kahvecigil 1901

57) dokzangil eski ev 1860

58) aligülügil 1875

59) aligülügil 'ismail öz' 2017

60) ibrahim özcan 2016

61) hüsükgil 1980 yeni ev...

62) şıkkıdıgil 1895

63) akkuşgil 'm.ali eriş' 1968

64) akkuşgil 'osman eriş' 1968

65) aşağı havaşgil 1879

66) osmançavuşgil 1894

67) fısfıshafızgil 1893

68) çavuşgil 1875

69) keleşgil 1868

70) haşimgil 'alimollagil' 1873 yıkıldı.

71) haşimgil 'rıfat özcan' 1953 yandı.

72) hatıpgil 'perihan tangül' 2019

73) sarımuhtargil 'bilgin yıldırım' 2019

74) kuruseyingil 'ramazan tuncay' 2017

75) gödegil 'ahmet,ercan yıldırım 2010

bağlica mahallesi;

76) okumuşgil 1920

77) kacoseyingil 1900

78) cıdıkgil 1940

79) okumuşgil 'saim kara' 1980

80) cemal oğuz 1982 yeni ev...

81) cemükgil 1922

82) tulumagil 1912 eski ev

83) tulumagil 1958 yeni ev

84) kostakgil 1910

85) ramazan oğuz 1935

86) civişgil 1908

karaşar mahallesi...

87) alibeygil 1879

88) berbergil 1890

89) topalahmetgil 1908

90) gıdavagil 1887

91) kistirliçavuşgil 1886 yıkıldı.

92) ibrahimçavuşgil 1914

93) karabekirgil 1894 yandı.

94) alibeygil 'ali karatekin' 1993

95) berbergil 'mustafa kara' 1977

köy odasi yanan oda 1835 yenisi 2009 yilinda yapilmiştir.köy camisi 1870 yilinda yapilmiştir.

'üçbölük köyü 'kültür ve sanat merkezi,yapiliş tarihi (1981,kültür merkezine dönüş tarihi...29.ekim.1999...'

kısaca tüm ilbarıt köyünü mahalleri ile birlikte özetlemeye çalıştım. umarız ki köyümüz geleceğe ışık tutmaya devam eder.

ressam recai demirs

v 1831 kayıtlarında yer almayan,yamakgil olarak bilinen,raşit ve hasan,a aittir.raşit tarafı söyünmüş olup,karakaşgilden,mehmet avcı,ya,evin damadı,mehmet ali özlü tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,mehmet cemil efendi,raşit tarafında ikamet etmiştir.raşit'in aynı zamanda,bağlıca mah.de kostak ve kofur hasangil olarak bilinen ailde bir kızı vardır ve yunus oğuz'un annesidir.aynı zamanda raşit,karaşar mah.den ibram cavuş olarak bilinen ibrahim kara'nın bacanağıdır.birde bunların büyük abileri vardır ibrahim,yamak mustafa'nın 1894 babasıdır ve üç kardeş,ibrahim,raşit ve hasan,uzun süre istanbul,tophane semtinde ciğerci dükkanı işletmişlerdir.

merhaba yeryüzü...

sizlere uzunca süredir,yaşadiğim ve doğup büyüdüğüm köyümden yaziyorum.doğup büyüdüğüm köy,1927 yilinda zonguldak il oluncaya kadar,kastamonu'ya bağli,safranbolu'nun ilbarit köyü ve 1965 yilinda nedense ismi değiştirildi (üçbölük) adini taktilar,fakat köy halki ki halen eski ismini kullanmaktadir.kars ilinin,digor ilçesinde ve karaman ilinin,ermenek ilçesinde de (üçbölük) adinda birer köy var,gariptir ki onlarin ismi de sonradan değiştirilmiş.şu anda safranbolu,1937 yilinda buraya demir çelik işletmeleri temeli atilinca,ilkönce belde ve daha sonra ilçe ve şimdi ise 1995 yilindan beri il olan ve 13 hanelik köy,karabük'e bağlidir.

yaşamakta olduğum ilbarit köyü,paflagonya,erken bizans ve rum,17 yüzyilin sonlarinda buraya yerleşenler tarafindan kurulmuş bir köydür.köyün okuma yazma orani yüksektir ve camiden önce köyde köy odasi ve üst kati köy mektebi olarak hizmet vermiştir.1900 yillarinda aslen bulgaristan,filibe doğumlu olan 1865 doğumlu mehmet cemil efendi,köydeki 4 genci okutarak öğretmen olmasini sağlamiştir.fakat 1914 yilinda birinci dünya savaşi patlak vermesi ile köyde ki eli silah tutan tüm gençler askere alinmiş ve daha önce askerliğini yapanlarda askere çağrilmiş ve iki amcam da bu şekilde askere tekrar alinarak şehit düşmüşlerdir.askere alinan sözünü ettiğim dört öğretmen,biri ingilizlere esir düşmüş,bir diğer ikisi çanakkale savaşina katilmiş,biri burada şehit düşerken,bir diğeri o yillarda albay rütbesinde olan,atatürk'ün emir subayliğini yapmiştir.bir diğeri ise anadolu'nun çeşitli yerlerinde subay olarak görev yapmiştir.cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk tekrar öğretmen olarak görevlendirmiştir.

yaşadiğim köy,aslen kastamonu-cide'li olan,mizah,roman yazari ve ayni zamanda şair olan rifat ilgaz'in sinif arkadaşi (öküz ahmet) daha sonra 'hababam sinifi' adli romanda (inek şaban) olarak bilinen,ahmet demiralp'in köyüdür. bilindiği gibi bu tipleme,kemal sunal'i ünlendirmiştir. kemal sunal yaşama veda ettiğinde,gerçeği halen hayattaydi ve o yillarin 'radikal gaztesinden' iki bayan gazeteci tarafimdan bilgi almişlardi.

ilbarit köyü eski evleri ve konumu nedeni ile,kiş aylarinda fazla insan yaşamasa da,büyük bir doğal alana sahiptir.geçmiş ananeleri yaşanmasa da ,yaz aylarin da az çok bir canlilik vardir.burada ,tarafim tarafinda 21 yildi ayakta tutmaya çaliştiğim 'kültür ve sanat merkezi' köye gelenlere bilgi ve hizmet vermektedir.onun için kültü ve sanat adina,yazimin başliğini 'merhaba yeryüzü' diye attim ve buraya,avusturalya,kanada,şili,almanya,fransa,ispanya,danimarka,çekaslovakya,japanyo,kore ve adini unuttuğum bir çok ülkeden insanlar geldi...merhaba sanat diyorum...sanatsiz bir yeryüzü,kendi karanliğini yaratmiş bir yeryüzüdür.

 

ismail kavuşturucu

dün, 13:19  ·

hababam sınıfı'ndaki inek şaban karakterinin aslen safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

rıfat ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece safranboluda “öküz ahmet” adı ile tanındığını söyler.

muhabir de sırf 'inek şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen ahmet beyi tanıyana rastlamaz. ne zamanki 'öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen ahmet demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen ahmet demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(safranbolu ilbarıt -üçbölük köyü) cumhuriyetin ilk yılında kastamonu muallim mektebine girdim. karşımızda kastamonu lisesi vardı. bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. hatırladıklarımın da çoğu öldü. rıfat ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, kavaklara (safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. okulumuz o yıllarda rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. disiplinli bir okuldu. sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”

kaynak:  

k.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...

ismail kavuşturucu

dün, 13:19  ·

hababam sınıfı'ndaki inek şaban karakterinin aslen safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?

rıfat ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece safranboluda “öküz ahmet” adı ile tanındığını söyler.

muhabir de sırf 'inek şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen ahmet beyi tanıyana rastlamaz. ne zamanki 'öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen ahmet demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.

41 yıllık emekli öğretmen ahmet demiralp o günleri şöyle anlatıyor:

“ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(safranbolu ilbarıt -üçbölük köyü) cumhuriyetin ilk yılında kastamonu muallim mektebine girdim. karşımızda kastamonu lisesi vardı. bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. hatırladıklarımın da çoğu öldü. rıfat ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, kavaklara (safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. okulumuz o yıllarda rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. disiplinli bir okuldu. sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”


kayda geçsin diye yazıyorum. roman/ filmdeki güdük necmi karakteri de aynı köylü- ve aynı sınıfın öğrencisi olan rahmetli şükrü kaya'dır. tulum hayri de ayn ı sınıfın öğrencisi, aslen kastamonulu olup safranbolu'da görewv yapan ve erken yaşta rahmetli olan fehmi gündüz beydir.

grubumuzda olmayanlar için yılmaz gülce beyefendinin grubumuzdaki değerli bilgi paylaşımı "batıkaradeniz ekspres gazetesinin o zamanki yöneticisi olarak rıfat ilgazın imza gününü düzenlemiştik.rıfat ilgazla sohbet ederken ona sormuştum.-üstad sizin ögretmen okulu mezunu oldugunuzu duydum.gölköy köy enstitüsünden mi mezunsunuz?demiştim.o da -hayır,ben kastamonu muallim mektebinden mezunum,demisti.safranbolulu arkadaşlarınız var mıydı? diye sordum.bizim hababam sınıfının çogu safranbolulu idi diye yanıtladı.mesela inek şaban ahmet demiralp di dedi.tulum hayri fehmi erdem di dedi.şükrü kaya,mustafa algan diger safranbolulardı dedi.ben fehmi erdem benim ögretmenimdi.şimdi rahmetli oldu.digerleri sag dedim.

sag olan arkadaşlarını arayarak kavaklar kahvesine gelmelerini,bir okul arkaşlarıyla buluşacaklarını söyledim.

batıkaradeniz ekspres gazetesi olarak ayda bir ekin sanat dergisi,onbeşgünde bir size diye bir çocuk dergisi ilavesi veriyorduk.gazetenin tirajı ise bin civarındaydı.anadolu basınında bu olay yankı yaratmıştı.tanju cılızoglu isimli hürriyet gazetesi yazarıda rıfat ilgazla birlikte gelmiş ve bizi incelemekteydi.hababam sınıfının kavaklar toplantısına o da katıldı.kastamonu muallim mektebi mezunları biraraya geldiler,hasret giderdiler,cemal aganın "merhabası yanında"çayını içtiler.

gazetenin sahibi osman natırogluna,rıfat ilgaza,yazarlarımız yavuz ince, mustafa yanık,remzi tüfekçi,mazhar çiçek ve ibrahim yıldız a allahtan rahmet dilerim.tahsin şentürk ve bora beniç'e esenli ve uzun ömür dilerim."

 

 

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...