RECAİ DEMİRSÖZ
ILBARITT KÖYÜ HAKKINDA UZUNCA SÜREDIR YAZI YAZMIYORUM. YAZIMA ŞÖYLE BAŞLAMA istiyorum, Ilbarıt köylüleri olarak başta ekonomik nedenlerle dağılmış vaziyetteyiz. Benim çocukluğumda Ilbarıt köyünde dört ev kapalıydı,sırasıyla 1) Hasan Fehmi Erden'in evi 2) Ahmet Demiralp'in evi 3) Mehmet Nusret Özer (Kadir hocaların evi ve 4) Mustafa Kütükçü'nün evi...Fakat bu evlerin mevcut tarlaları ve bağları o yıllarda tarıma elverişli olduğu için işlevini yakınları tarafından sürdürülüyordu.
1962 yılında İlkokula kayıt olduğumda, okulda yaklaşık 80 öğrenci vardı ve 1946 doğumlularla okudum diyebilirim. Yine o yıllarda köyün asıl geçim kaynağı olan bağlarda hastalık görünmesine karşın, meyve ve diğer ihtiyaçlar için, bağlarda işleniyordu.
Zaman hızla geçerken, Anadolu'da 50 başlayan göçe Ilbarıt köylüsü, 60 lardan sonra başladı. Başladı derken köyün o yıllarda gençleri başta İstanbul, Demir Çelik İşletmelerinin bulunduğu Karabük'e yerleşmeye başladılar. 30 doğumlu gençlerin başını çektiği bu dönemde, köylülerin birlikteliğini korumak için, ilk Köy Derneği 1963 yılında kuruldu ve Dernek Başkanlığına, İlköğretim Müfettişi Kadir Özer getirildi. Köylüler düzenli olarak geliri olsun olmasın derneğe aidatlarını ödüyorlardı. Dernek ilk etapta köye, tohum ayıklama makinesi ve köy odasına araç gereçler ve köy odasına kütüphane kurdu. Bunlardan geriye şu anda Kültür Merkezinde bulunan ,tohum ayıklama makinesi kaldı ve dernek bir gazeteye ilen vererek kapandı. 2000 yılında İstanbul'da tekrar kurulsa da, zamanla işlevini sürdüremez hale geldi.
Ilbarıt Köylüsü 'Gurbet' olarak 1800 yıllardan beri gittiği İstanbul'a tutunmaya çalıştılar ve 1960 ortalarından sonra İstanbul'un bazı semtlerinde bakkal işleri yapmaya başladılar. Genelde İstanbul, Balat, Fener, Çarşamba, semtlerinde uzun süre bakkallık yapan köylü, az çok konut sahibi olarak İstanbul'a tam anlamıyla yerleştiler. Fakat artan süpermarketler bakkalların da sonunu getirdi ve tiyatrosu bile yapıldı, Şaşkın Bakkal Süpermarkete karşı adı altında...1976 yılında İstanbul Balat semtinde Üçbölük Köyü, Ekmek Fabrikası adı altında kurulan , yaklaşık 14 bin günlük ekmek çıkarmasına karşın, ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, köylülerin en son yapmak istedikleri de ne yazık ki hüsrana uğradı. Şu anda bildiğim kadarıyla torun Ruşen Aydın İstanbul ve torun Mustafa esen Safranbolu'da halen bakkallık işlevinin sürdürmektedir.
Kısaca özetleyecek olursak bu akıp giden zamanda, çoğu insanımızı kayıp ettik, kimi doğal kimide çeşitli hastalıklardan. Bir çoğunun mezarı ise gurbet elde kaldı. 1920,1930 ve 1940 lı doğumlulardan geriye ise çok az insanımız kaldı. Bundan böyle köyümüzde yaşam gereği yabancılaşma ve başta gençlik olmak üzere insanların birbirini artık tanımadığı durum ortaya çıktı...Ilbarıt Köyünün bundan sonrası konumu ne olur? Sorusuna gelince...İşte orası muamma..!
Ilbarıt Köylüsü 'Gurbet'
lbarıt Köyü hakkında uzunca süredir yazı yazmıyorum. Yazıma şöyle başlamak istiyorum, Ilbarıt köylüleri olarak başta ekonomik nedenlerle dağılmış vaziyetteyiz. Benim çocukluğumda Ilbarıt köyünde dört ev kapalıydı,sırasıyla 1) Hasan Fehmi Erden'in evi 2) Ahmet Demiralp'in evi 3) Mehmet Nusret Özer (Kadir hocaların evi ve 4) Mustafa Kütükçü'nün evi...Fakat bu evlerin mevcut tarlaları ve bağları o yıllarda tarıma elverişli olduğu için işlevini yakınları tarafından sürdürülüyordu.
1962 yılında İlkokula kayıt olduğumda, okulda yaklaşık 80 öğrenci vardı ve 1946 doğumlularla okudum diyebilirim. Yine o yıllarda köyün asıl geçim kaynağı olan bağlarda hastalık görünmesine karşın, meyve ve diğer ihtiyaçlar için, bağlarda işleniyordu.
Zaman hızla geçerken, Anadolu'da 50 başlayan göçe Ilbarıt köylüsü, 60 lardan sonra başladı. Başladı derken köyün o yıllarda gençleri başta İstanbul, Demir Çelik İşletmelerinin bulunduğu Karabük'e yerleşmeye başladılar. 30 doğumlu gençlerin başını çektiği bu dönemde, köylülerin birlikteliğini korumak için, ilk Köy Derneği 1963 yılında kuruldu ve Dernek Başkanlığına, İlköğretim Müfettişi Kadir Özer getirildi. Köylüler düzenli olarak geliri olsun olmasın derneğe aidatlarını ödüyorlardı. Dernek ilk etapta köye, tohum ayıklama makinesi ve köy odasına araç gereçler ve köy odasına kütüphane kurdu. Bunlardan geriye şu anda Kültür Merkezinde bulunan ,tohum ayıklama makinesi kaldı ve dernek bir gazeteye ilen vererek kapandı. 2000 yılında İstanbul'da tekrar kurulsa da, zamanla işlevini sürdüremez hale geldi.
Ilbarıt Köylüsü 'Gurbet' olarak 1800 yıllardan beri gittiği İstanbul'a tutunmaya çalıştılar ve 1960 ortalarından sonra İstanbul'un bazı semtlerinde bakkal işleri yapmaya başladılar. Genelde İstanbul, Balat, Fener, Çarşamba, semtlerinde uzun süre bakkallık yapan köylü, az çok konut sahibi olarak İstanbul'a tam anlamıyla yerleştiler. Fakat artan süpermarketler bakkalların da sonunu getirdi ve tiyatrosu bile yapıldı, Şaşkın Bakkal Süpermarkete karşı adı altında...1976 yılında İstanbul Balat semtinde Üçbölük Köyü, Ekmek Fabrikası adı altında kurulan , yaklaşık 14 bin günlük ekmek çıkarmasına karşın, ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, köylülerin en son yapmak istedikleri de ne yazık ki hüsrana uğradı. Şu anda bildiğim kadarıyla torun Ruşen Aydın İstanbul ve torun Mustafa esen Safranbolu'da halen bakkallık işlevinin sürdürmektedir.
Kısaca özetleyecek olursak bu akıp giden zamanda, çoğu insanımızı kayıp ettik, kimi doğal kimide çeşitli hastalıklardan. Bir çoğunun mezarı ise gurbet elde kaldı. 1920,1930 ve 1940 lı doğumlulardan geriye ise çok az insanımız kaldı. Bundan böyle köyümüzde yaşam gereği yabancılaşma ve başta gençlik olmak üzere insanların birbirini artık tanımadığı durum ortaya çıktı...Ilbarıt Köyünün bundan sonrası konumu ne olur? Sorusuna gelince...İşte orası muamma..!
RESSAM: RECAİ DEMİRSÖZ VE SANAT EVİ
ÜÇBÖLÜK (ILBARIT) KÖYÜ KÜLTÜR MERKEZİ
SAFRANBOLU / KARABÜK
FOTOĞRAFLAR
HÜLYA ATACAN VE SUAT ŞAFAK ARAR
Her başlangıç kendisini itecek bir güç bulamazsa yokuş aşağı dahi yol alamaz.
Issız bir köyde kuşlar bile ötmez olmuş.Tuvale sürülen bir fırçanın cılız sesi köydeki sessizliği keskin bir bıçak gibi yırtıyormuş.
Yer: Üçbölük Köyü.
Fırçayı tutan; Recai Demirsöz.
Türkiye'de sanatın sesini, rengini; farklı olan herşeyi Recai Demirsözde ve Sanat Galerisinde görebiliyorsunuz.
Eski medeniyetlerden kalan "Bereket Tanrısı" ziyarerçilerini Sanat Evinin önünde karşılayan ilk eser.
Sanat Galerisinin bahçesinde bulunan tımar makinesi ve tarım aletleri geçmişin izlerini taşıyor.
Recai Demirsöz tarih bekçiliği yapıyor.
Hazine avcıları onun varlığından çok rahatsız bu köyde.
Demirsöz, resim atölyesinin duvarlarını kendisine ait sözlerin yanısıra ünlü düşünürlerin özlü sözleriylede renklendirmiş.
Bu sözler onun hayata bakışını yansıtır nitelikte.
Demirsöz için resim yapmak hayatın büyük bir bölümünü kapsıyor.Kışın atelyesinde ısınma problemi olduğundan malzemelerini evine taşıyor.
Onlarca eserin mimarı Demirsöz, eserlerini muhafaza edebilmek için yer sıkıntısı çekiyor.
Evinin kullanmadığı bir odasını yıllara sığdıramadığı eserleri için ayırmış.
Bu eserler odanın tavanını gökte asılı kalmış yıldızlar gibi süslemekte.
Demirsözün; resme, müziğe, heykele ve tariha olan merakının yanında kitaplara olan sevgisi de gözden kaçmıyor.
Birçok yazar tarafından şahsına imzalanmış kitaplar kütüphanesinin vazgeçilmez değerlerinden.
Memleketim olan Safranbolu Yörük köyü'ne sanatçı arkadaşlarım ile gittiğimde Gezilecek görülecek yerleri sorduk. Ilbarıt köyü yakınlarında Kaya mezarları olduğunu duyduk. Safranbolu'dan Kastamonu'ya giden yol üzerinde Meşhur Çevrik Köprü restoranını geçtikten sonra yaklaşık 1 km sonra Çerçen köyü tabelasından girilerek tepelere tırmana, tırmana çıkılıyor. Ilbarıt köyüne geldiğimizde kaya mezarlarını sorduğumuz kişi sanatçı arkadaşlarımı tanıyarak. Yanımıza geldi ve Müze haline getirdiği mekanında bize resimlerini gösterdi ve Kendisini tanıttı. Hiç eğitim almadığı resimlerini burada ıssız ve tenha olan bu köyde özenle sergi salonu haline getirmiş. Bende kendisini tanıtmaya yardımcı olacağımı söyleyerek amatörce o an yanımda bulunan telefon ile çekerek bu sayfada yayınlıyorum. Sanatsever dostlarıma da bu resimleri ve Ressam arkadaşımızı tanıtmak kalıyor..
RECAİ DEMİRSÖZ
Soma madencileri anısına çalışmıştım. Bir Çorum türküsünde şu tümceler vardır 'Elveriyor elveriyor orta direk bel veriyor/Birde baktım sol yanıma Mehmetim can veriyor. Ortadirek ki bir binayı ayakta tutar.
Eskiden İstanbul gurbetti, İstanbulda bir fiil çalışıp köye dönemlere,ziyarete gelişirdi. O yıllarda,İstanbul ,Tahtakale, Ķüçükpazar semtinde,Fantezi Şekerlemeler adı altında,şekerlemeler üretilir, bütçeye göre alınır,eve gelenlere ikram edilirdi.Bütçesi iyi olanlar,yine Eminönü ,Bahçekapı'dan aslen Kastamonu,Araçlı olan, Hacı Bekir şekerlemelerinden alırdı.Gerek Hacı Bekirin gerekse,Kurkahveci Mehmet Efendinin,Kadıköy'de birer şubeleri vardır.Fotoğrafta görmüş olduğunuź şekerleme kutusu,yaklaşık 70 yıllık ve Ilbarıt köyünde babam içine bir şeyler koyup,bunca yıl dolabında saklamış.Ne güzel bir kutu, 70 yıl dile kolay
Cendere Taşı,Safranbolu- Ilbarıt köyü, Kültür ve Sanat Merkezi...Bu taş,bölgedeki bağcılık döneminde,en son üzümler çiğnedikten sonra cöbre denilen sapların üzerin çıkartılıp,geri kalan suların damıtımı için kullanılır.Taş varlıklı ailerde bulunur.Ilbarıt köyünde de bir örneğine rastlanmıştır. Kısaca pires de diyebiliriz.Ağırlığı 150 kilo civarındadır.
Paflagonya Uygarlığına ait,'Bereket Tanrısı Heykeli' Ilbarıt Köyü ,Kültür ve Sanat Merkezi'
Yaşadığım Ilbarıt köyünü,ilk defa bundan 2500 yıl öncesi,Psflagonyalılar keşfetmiş, Homerosun , İlyada destanında anlattığı bu uygarlık, Mekedonya'dan yola çıkmış,nehir kıyılarını takip ederek, Bartınos 'Bartın Irmağı' ve Soğanlı Çay Irmağı ve Araç Çayı Vadisi, bölgelerine yerleşerek,aynı zamanda beraberinde getirdikleri üzüm çeşitlerini burada yetiştirmişlerdir.Bu bölgelerde bağcıl 1960 yıllarına kadar devam etsede, artık hastalıklarla iç içeler. Yukarda görmüş olduğunuź üzümleri, aynı gelenek, çelikten yetiştirerek,Kültür Merkezi Bahçesinde yetiştirip, asma haline getirdim ve bu sene görmüş olduğunuź ürünlerini verdi...
Safranbolu-Ilbarıt köyü...Safranbolu'ya 26 km.mesafededir.Fotoğraf balıkgozü kadrajı ile çekilmiş olup, arka kısımdaki kaya silsilesi tepe konumunda çıkmıştır.En çağdaşta görünen iki katlı ev, Kastamonu- Cideli Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'ın 'Hababam Sinıfından' arkadaşı ' Ahmet Demiralp''in evidir.
Ilbarıt ,buraya 2500 yıl öncesi Mekedonya'dan gelen Paflagonyalılarla birlikte insanlığa ev sahipligi yapmaktadır.Daha detaylı bilgiler,köyde bulunan 'Kültür ve Sanat Merkezinde bulunmaktadır.
Değerli dostlar burası,Safranbolu Ilbarıt köyü, görmüş olduğunuz evlerin tamamı 1 asrı çeyrek asır geride bırakmışlar.150 yıllık olanlar var.Evlerin temelleri rum ustalar tarafından yapılmış olup,ahşap kısımlar tahtacı ustalar tarafından yapılmıştır.Bu evler eğer korunma altına alınmazsa,bir bir yitip gidecektir.Aynı zamanda bu köyde,gelenler bilgilendiren 23 yıldır ayakta tutmaya çalıştığım,Kültür ve Sanat Merkezi var.Özetlersrm kendi yazgısı ile ayakta kalabilen bir yer.Kültürün ve sanatın dumura uğradığı bir zaman içersinden, herkesi selamlıyorum.
Yıl 1998,Safranbolu- Ilbarıt köyü, bizim fakirhane,soldan itibaren annem Şerife '1929-2016' Safranbolu kaymakamımızın eşi Leyla hanım,Safranbolu Kaymakamı Celal Ulusoy,aynı zamanda Atatürk'ün memleketlisi ,Karamanlı ve kızları...Babam Satı '1920-2009' Kaymakamımızın şoförü Necdet Lazoğlu ve Recai Demirsöź...Yer soframız...Köyde kurulacak 'Sanat-Evini' konuşuyor
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Safranbolu’nun Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski ilkokulu atelye ve galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait topladığı eski objeleri de burada sergileyerek mekanı müze olarak da kullanıyor. Kendine özgü ve şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de ilgileniyor, saz çalıyor ve sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2 tanesinde insan figürlerinin tek gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda; ”Bence insanların çoğu zaten görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e ve Üçbölük köyüne gidiniz.....
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını sürdüren ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken diğer yandan de köyünde oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine katkıda bulunmaya devam ediyor
RECAİ DEMİRSÖZ
Karakoyun'lu, Ovacık,Pürçükören Köyüne bağlı olarak, Soğanlıçay Vadisinde, hemen Soğanlıçayın kenarına kurulmuş.Halen insanlar yaşıyor ve de büyükbaş hayvancılık mevcut.
Eskiden TRT Radyoda, anne tarafından Safranbolu'lu, baba tarafından Kafkasya Şeyh Şamilin kızkardeşinin oğlu olan doktor Aliyaver Ataman'ın oğlu müzikolog. Sadiyaver Ataman, zaman zaman radyoda haftanın belli bir günü bu bölgeyi anlatırdı. Karakoyunluyu şöyle anlatmıştı, sanırım 1960 ortaları...' Bu köy karşı tarafa geçit veren ender köylerden biridir. Birinci geçit, OOvacık, Abullah, Saitler, ikinci geçit, Pürçükören, Karakoyunlu ve Hoca Köprüsü mevki...
Karakoyunlu'da padişahların sefere çıktığında yol güzargahların da sürüleri ve bunların başında çobanları olurmuş.Sefer sirasında burada konaklanır,süruden kesilen koyunlar aş yapilarak askerlere ikram edilirmiş.Bir gün köyü eşkiyalar basar ve sürünün büyük kısmını almak isterler. Çobanın sevdiği bir karakoyun vardır. Çoban herşeyimi alın karakoyunumu alman der. Bu öyküyü Sadiyaver Ataman'dan dinle
miştim ve o günden sonra fotoğrafta gördüğünüz köyün adı ,Karakoyunlu olarak kalır.