KÖYÜMDE
DÜĞÜN
Hem ağlar hem giderim."
dermiş gelin giden kızlar. Gelin arabasına binmek için baba evinden yaşlı
gözlerle ayrıldıklarına göre, arabaya da binmek için can attıklarına göre, bu
söz de boşuna söylenmemiş canım. Ben de oturdum bugün şu ağlayıp giden köyümün
kızlarının nasıl bir düğünle gelin gittiklerini aklımda kaldığı kadarıyla
anlatayıköyümde düğüm dedim. Azım, fazlam olursa yazımı okuyan değerli
hemşehrilerimin yazı altınna not düşerek bunları bildirmelerini isterim.
Köylünün düğünü harman kalkınca başlar. Ne zaman ki buğdayın parası cebe
atılır, artık güz mevsiminde kesilmez davulun, zurnanın sesi. En başta da
gençler bekler dört gözle bu düğünleri. Hem eğlenecekler hem de yeni düğünler
için ancak böyle görebileceklerdir gönlünde geçen köy kızını. Dört gün sürerdi
o yıllarda köyümde bütün düğünler. Bir cuma günü öğleden sonra bayrak
kaldırılır dualarla. Çatısız damların çarpısına bir uzun sopayla ilştirilir
aysız, yıldızsız al bayrak. Tepesinde irice bir soğan ya da elma vardır bayrak
sopasının.
"Ve 'Dom!' der davulun
Uzaktan hoş gelen sesi
Ona eşlik eder köyün öbür ucundan duyulan
Zurnanın nefesi
Düğün başlamıştır artık
Ama henüz ilk gün
Ortalıkta yakın akraba
Bir de çocuklar
Düğün odasında da
Cümemmi'nin çayı
Hüseyin Usta'nın cümbüşü
Haydar Usta'nın kemanı
Adını unuttuğum köçeğin eteği ve zilleri
Biz bekleriz ki oynayacak köçekler
Düğün sahibi de gelecek konukları
Bekler"
Okuntu önceden dağıtılmıştır.Köydeki her
eve, çevre köylerdeki tanıdıklara birer akide ya da sormuk şekeri verilmiştir.
Ne gezer o zamanlar düğün kartı. Bayrak kalktıktan sonra allı pullu giyinmiş
genç kızlar toplanırlar düğün evinde, dolaşırlar yüz elli hane köyü, ev ev
baştan ayağa. "Düğünümüz var Ayşe bacı, Fatma bacı!" diye diye davet
ederler tüm haneleri. Biz çocuklar da hiç eksik olmayız, onların peşlerinden
köyü dolaşırız. Düğün boyunca konuklar gelecektir çevre köylerden.
Köylüye,konuklara verilecek yemeklere katılacak et için, hazırlanacak köfte
için hayvan kesilir. Düğün boyunca gelen konukların dışında iki-üç sefer de
toplu olarak tüm köylüye ve o anda bulunan konuklara yemek verilir. Bu
ziyafetlerin baş yemeği ise sulu köftedir. Bir sofra etrafına oturan altı
kişiye bu köfteden, kaşığı ilk daldıranların dışında sona kalanlara düşerse
tabii. Her yemeğin sonunda da bir dua okunur.
"Önce çorba gelir sofraya
Sonra pek de sevmediğimiz
Bamya
Sanki tabak kıtlığı var memlekette
Aynı tabağa dalar, çıkar kaşıklar
Dolma gelir, patlıcan gelir
Hiçbirinin önemi yok
Sırada pilav, hele de köfte
Var ya!"
Her düğünde, düğün sahibinin evinden başka erkek misafirlerin
ağırlandığı, ustaların çalıp söylediği bir de düğün odası vardır. Burası
girişte küçük bir bölme ve büyükçe bir odadan oluşur. Özellikle Hacıbektaş'ın
Engel köyünden gelen yukarıda ismlerini belirttiğim ustalar burada çalar, her
konuk gelişinde köçek burada oynar. Köçek oynarken para atanları gıptayla
seyrederiz. Hele büyüklerimiz bize de köçeğe atmamız için para vermişse onu
yere atmak, köçeğin zillerle şakır şakır oynarken parayı sırtüstü yatıp ağzıyla
almasını seyretmek zevkten dört köşe eder bizleri. Bu odanın girişi çayın
kaynadığı yerdir. Gaz ocağının başında da genellikle Cümemmi (Cuma Coşkun)
vardır. O rahmetli bağırdı mı biz çocuklar çil yavrusu gibi dağılırız.
Bardakların bir leğende, aynı suda yıkanması o zamanlar dikkatimizi bile
çekmezdi; ama şimdi düşününce öyle tuhaf geliyor ki...
Köyümün o zamanki düğünlerini anlatırken elbette halayı ve sinsini de
anlatacağım. Şimdi hepsini unuttuğum halaylar davul-zurna eşliğinde
"ağırlama" ile başlar, "mavilim ile biterdi. Giterek hızlanan
tempoyla beş-altı halay peş peşe çekilirdi. Düğünün ikinci, üçüncü günlerinde
öğleden sonraları kurulurdu bu halaylar. Hepsi de rahmetli olan Öksüz Haceli
Emmi, Şıh Emmi, Göbekli Bayram ağabey gibi kişiler iyi halay çeken kişiler olarak
kalmış aklımda.
"Ağır ağır başlar halay
Önce ağırlama
Sonra sırayla diğer halaylar
Adını unuttum çoğunun
Bir 'hoşbilezik' bir de'mavilim'
Kalmış aklımda
Bazen biz de dururduk halaya
Gözümüz halaybaşının
Ayağında
Ara sıra karşıya bakarız
Köyün bizi seyreden genç kızlarına
O zaman dolaşır ayaklar
Birbirine
Davul 'dum' deyince hızlıca
Bitmiştir halay
Atar biri elini cebine"
Düğün dört gün sürer de düğünde konuk eksik olur mu? İkinci gün
başlar çevre köylerden gelmeye konuklar. Köyün dışında traktörlerle, silah
atılarak karşılanırlar. O zamanlar halaylar çekilirken de gelin alındıktan
sonra da çok silah atılırdı. Düğüne gelen konuklar çoğu zaman "Sen
götüreceksin, ben götüreceğim!" diye kavgayla paylaşılır. Onlar "aziz
misafir"dir artık düğün boyunca. Komşu köyden gelen konukları biz
götüremedik, diye ağladığmı da bilirim ben. Akşamları da "Sinsin"
oynanır. Daha çok ikinci ve üçüncü gün akşamları. Varil eskilerinin üstüne içi
külle dolu bir sac konur. Külün üzerine yanık yağ dökülür. Bu kül ateşlendiği
zaman uzun süre yanar.
"Çevrilir ateşin etrafı
Davul-zurna duvarın dibinde
Çalarlar sinsin havasını
Ve de şapkası geriye kaykılmış delikanlım
Eller arkada,baş dik,gözler fıldır fıldır
Uyar davul-zurnanın havasına
Dizlerin biri kalkar,biri iner
'Var mı bana yan bakan!'
Havasıyla
Köy yiğidim
Döner de döner
Tam bu sırada
Halkalanmış, ateşin etrafında
Seyredenlerden biri
Kurşun gibi
Fırlar ileri
Yetişirse dönen yiğidin sırtına
Olanca gücüyle indirir yumruğu
Kendisi başlar dönmeye
Devam eder gider sinsin oyunu
Ne zaman mı biter
Ateş ne zaman yüz tutarsa
Sönmeye"
Düğünün üçüncü günü ikindi üzeri kız evine "yenge" gidilir. Kız evi
köyün içinde de dışında da olsa bu değişmez. Orada halaylar çekilir, silahlar
atılır. Yenge grubundan birkaç kadın o akşam kız evinde kalır. Bu herhalde
gelini ertesi güne hazırlamak içindir. Kız evi de yanlış hatırlamıyorsam orada
bir yemek verir. Ertesi sabah güneş yükselirken, daha çok kuşluk vakti tüm
köylü toplanır kız evinde. Kız evi başka bir köydeyse traktörlerle,
minibüslerle yola düşülür. Kız evinin kapısına kıza verilecek çeyiz
yığılmıştır. Gelenler ilgiyle seyrederler bu eşyaları. Sonra eli kalem tutan
biri kız ve erkek tarafıyla birlikte bu çeyizleri değerlerini de belirterek bir
kağıda yazar. Bu bir senettir. Ola ki ayrılma durumunda damat tarafı kız
tarafına bu miktarı ödeyecektir. Eşyalar vagonetlere yüklenir. Hemen aynayı
kapar bir genç ya da çocuk. Bahşiş alacaktır oğlan evinden.
"Sonra mı
Sonra kapıdan görünür al duvaklı gelin
Babasının ya da
Kardeşinin kolunda
Öyle dertli vurur ki
Gelin havasını
Davul ve zurna
Akraba da olmasanız
Siz de ağlarsınız
Orada"