KÖYLÜLERİM KATILIMCI ARKADAŞLARIM
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN...
BAYRAMLAŞMA.!!!Bayram namazından sonra köy camii avlusunda Cemaatin en yaşlısı en başa durur.yaş sırasına göre şekil (A)da görüldüğü gibi tüm cemaat bir biriyle bayramlaşır küskünler barışır son dualarla bayram namazı ve bayramlaşma biter.daha eskilere gidersek.Köyümüze bağlı Bağılca ve Kareşer mahallerimizden gelenler olurdu cemaat evlere paylaştırılırdı yemek verilirdi Bunada GOLONGA denirdi.!!GOLONGA yemeğide genelde.Keşkek .Mıhlama..Dolma..Yahni..Börek ve Baklavadan oluşurdu.
KÖYÜMÜZDE ZİYARET (ZIYRAT) GELENEĞİ.
Bu sene Covid 19 sebebiyle yapılamıyordur sanırım.
Dini bayramlardan bir gün önce arife günü yapılan bir gelenektir.eskilere gidersek şöyle. o gün evlerde yufkalar açılır "BİŞİ"yapılır Mısır unundan helvalar yapılır.yada iki yumurtadan Gaygana Bişilerin içine konur öğle namazına mütaakip mezarlığa gidilir .Ziyrat alanımızda köylüler toplanır .getirilen içinde helva gaygana konulmuş Bişiler alana konur bir biriyle harmanlanır usulu böyledir senin getirdiğin bişi helva gaygana sana denk gelemez.
Köyün imamı Kuran okur sezsizce dinlenir Bu arada köyün orta yaş delikanlıları bellerine ekmek poğu bağlarlar Bişileri Ziyrata iştirak eden köylülerimize dağıtırlar
Son dualara okunduktan sonra Zıyrat alanı dağılır Köylülerimiz yakınlarının kabirlerini ziyaret eder göz yaşlarıyla dualarla Zıyrat biter.
Günümüzde şekil (A) da görüldüğü gibi "bişi" geleneği yok bunun yerine bazar ekmeği samun ekmeği ile bu gelenek sürdürülmektedir..(Arife gününüz mübarek olsun köylülerim)
BENMİ.MİTHAT.......
Köpek kayası gibi HEYBETLİYİM.
Ortenecek gibi YÜREKLİ.
Tabakevi gibi GURURLUYUM.
Killik gibi ASİL.
Ayranco doruğu gibi GÖRKEMLİYİM.
Kuzdanyanı gibi ÇAĞDAŞ.
İyük bağları gibi TABİİYİM.
Ortalık gibi SICAK.
Yenibugar gibi HIRÇINIM.
Arpalık gibi ÇALIŞKAN.
Yukarıdüz gibi ŞEREFLİYİM.
Toprak yakası gibi MEDENİ.
Delehmet çamlığı gibi ONURLUYUM.
Depedağı gibi YİĞİT.
Çünkü ben ILBARITIM ILBARIT.
Mithat DEMİRSÖZ (İSTANBUL)
şiir değildir arkadaşlar.köyümüzdeki yerlerimizi hafızalarımıza anımsatan öylesine bir yazıdır.
GÜNAYDIN KÖYLÜLERİM:GÜNAYDIN ARKADAŞLAR.
24 Yorum
KOMŞU KÖY HACILAROBASI.
Şöyle hafızamı 40 yıl gerilere götürdüm gerçek adlarını bilmediğim Lakaplarıyla hafızamda kalan ne insanlar ebediyete göç etti.
VALİ..MÜDÜR...BÖDÜR...MEDDEN.CAMCO..CADAR..AGUP..YAREN MEMEDİ. ECİR...GIPGIŞ. ..AMAN ÖMER....İMRİZONUN AKİF...GABAKÇI..GENİŞ..TAHSİLDAR::HÜLÜK:.BATTAL..KEDİ BEKİR...ŞEYTANELİ...NANA...HELLA
DELİOSMAN..CÜLÜ...PÖLEZ....ELİBAZ....DABAZ..DEYDİ...POTUK.....KÖSE....AYICI.HANÇER...!daha niceleri çoğu Sarıkayanın eteklerinde yatıyor hepsine allah rahmet eylesin......LAKAP insanların bir insan vurduğu damgadır istesekte bunu silemeyiz.ve Kırsal kesimlerde köylerde lakap bir adrestir.bizler kendimizi Dedelerimizin Babalarımızın lakaplarıyla tanıtırız bu yüzdende asla gocunmamalıyız..
MİTHAT DEMİRSÖZ
1970 ve 1980 li yıllara gittim Köyümüzden birçok bakkal esnafımız vardı.Hafızamı zorlayıp şöyle bir listesini çıkarayım dedim..
Ali ÖZCAN...Haşim gil..KÜÇÜKYALI.
Tahir TANGÜL.Hatıpgil.FATİH .ÇARŞAMBA.
Burhan TANGÜL...Hatıpgil ..FATİH .ÇARŞAMBA.
Mustafa KALKAN..Softagil. FATİH .DRAMAN.
Hüseyin KALKAN..Softagil...BALAT.
Kemal KALKAN..Softagil..BALAT.
Osman MUTLU..Havaşgil..BALAT.
Refik AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Bekir AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Mehmet AVCI..Zaim gil..BALAT.
İsmail AKGÜL.Acımukgil.FATİH DRAMAN.
Güngör MUTLU..Havaşgil.BALAT.
Cafer MUTLU..Havaşgil.FATİH.ÇARŞAMBA.
Yılmaz YILMAZ..Keleşgil.BALAT.
Yakup(ilhan)GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
İbrahim GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
Erdal SAYGIN .Alibıdıkgil.BALAT
Ahmet YAŞAR..Eminegil.BALAT.
Salih YAŞAR..Eminegil..BALAT .FENER.
Sabri YAŞAR.Eminegil.BALAT.
Emin AKGÜL.Kareşer mahallamiz. BALAT.FENER.
Necati.KARA..Yanukgil..BALAT.
Recep ERİŞ.Akkuşgil..KARABÜK.PEMBE EVLER.
Rıdvan SATILMIŞ.Delehmetgil.KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin SATILMIŞ.Delehmetgil..KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin ESEN..Kirazgil..SAFRANBOLU..Halen bakkallık yapıyormuş.
Ramazan TUNCAY..Guruseyingil.SAFRANBOLU.
Ruşen AYDIN..Çavuşgil.BALAT.
Remzi AYDIN..Çavuşgil.BALAT.FENER.
Emin AYDIN..ÇAVUŞGİL.FATİH .DRAMAN.
Osman AYDIN.Çavuşgil.BALAT.
Hsan KAYA
ismail .AYDIN.Çavuşgil.BALAT.FENER.
Kala kala küçük RUŞEN AYDIN kaldı FATİH.DRAMAN.
onada hayırlı işler diliyoruz
BİR ÇOĞUMUZ DEDE BİLE OLDU..
Yıl 1983...38 yıl önce aylardan Temmuzun ilk haftası sıcakmı sıcak Köylüler Irgatlık derdinde.
Her Türk genci gibi bizimde askerlik çağımız geldi.o yıllarda 3 Devre gidilirdi askere .1.Devre Mart ayı..2..Devre Temmuz ayı..3.Devrede Kasım ayında giderdi ve 20 aydı 610 gün.
Bizler ben Mithat DEMİRSÖZ..Sabri YAŞAR..Hasan ÖZLÜ..İsmail ÖZ..Şevket ERİŞ..Mustafa KALKAN..Osman YILMAZ.
Köyümüzden askere giden 1963./ 2 devre askerlerdik.önce gidildi Toprakcuma Jandarma karakolundan Sülüsler alındu Şube düğülümüzde 6 Temmuz olarak belirlendi.
6.Temmuz sabahı caminin onü ana baba günü ağlayanlar oğlum askere gidiyor diye gururlananlar.Meyrem gilin Gara Memet amcamız dua ediverdi.Bindik Bilgin abinin minibüse Safranbolu Askerlik şubesi sülüsler kaşelendi askerlik yol paraları verildi.o zamanın parasıyla tren ücreti.otobüsle ancak Ankaraya kadar yetti.hepimiz dağıldık bir yerlere.Ben ve Sabri .Jandarma olarak Diyarbakır Silvana gitmiştik.birde Ramazan bayramı haftasıydıki ne meşagatlerle ulaşmıştık birliğimize .bir anımızdan.(mihat
SON BAKKAL.......
Elimize 25 kuruş geçse sana gelirdik.
Sakız Akıde şeker Bisküvi alırdık.
Kapandı dediler inan delirdik.
Rahmetle anıyoruz Mehmet amca Hatıp ana.
Paramız yoksa Irgatlık sonu derdik.
Satılan basmalardan Entari fistan dikerdik.
Mantar tabancası Çatapatla oynar gülerdik.
Rahmetle anıyoruz Mehmet amca Hatıp ana.
ILBARIT.ın çok kahrını çekti Hemit Katırı.
Boğazıma düğümlendi zor yazdım iki satırı.
Günümüzde sorulmaz oldu kimsenin hali hatırı.
Rahmetle anıyoruz.Mehmet amca Hatıp ana.
Mithat DEMİRSÖZ..İSTANBUL.
DEDELERİMİZ
LAKAPLARIYLA) Köyümüzde bir çok hane adıda bu Dedelerimizin lakabıyla anılır..
1..Mustafa ERİŞ..(Dela)..2..Ali ÖZCAN..(Kör Ali.) 3..Ali ALTIN..(Pelfanın Ali.).4..Ali AKGÜL..( Acumuğun Ali)..5..Mehmet KALKAN.(Hobu)..6..Hüseyin KARA..(Gurubiş.).7..Hasan AVCI..(Garakaş) 8..Hasan KAYA..( Ayrancı)..9..Hasan ERDEN..(Hasan efendi.) 10.Hüseyin YILDIRIM..(Sarı muhtar)...11..Mustafa GÖKMEN.(Yamak)..12..Mehmet YILDIRIM..(Göde Memedi)..13..Yusuf KARA.(Kör Yusuf)..
BAĞLICA MAHALLESİ
Bu sabahta üç görsel foto ile BAĞLICA mahallemizden GÜNAYDIN arkadaşlar diyorum.GÜNAYDIN..
Dün yine köyüm ile ilgili bir slayt filmi yapmış oluşmu diye izliyordum.
Benim Mimar oğlum ÖZGÜR pandemiden dolayı evden çalışıyor fon müziğinden rahatsız olmuş hışımla geldi.
ya baba senin gibi bir köy sevdalısı daha varmıdır bilmiyorum .seni köyünde kaç kişi tınlıyor merakta ediyorum dedi..
Gerçekten bazen hafızamı 50 yıl gerilere götürüp bir şeyler üretmeye çalışıyorum .Dün akşam başımı yastığa koydum yine gittim 50 yıl gerilere.Bağlıca mahallemizide o yüzden paylaştım.
Köylerimiz bu kadar göç vermeden önce bir birlerinden kız alıp vermelerden dolayı birazcık debertleseniz mutlaka akrabalıklar çıkar .günümüzde artık her yöreden kızda alıyor kızda veriyoruz.
Örneğin.!!! Ibarıttan Karaşer mahallemize kızda alınmış kızda verilmiş.
Ilbarıttan Sarıyana kız alıp verilmiş.
Geren köyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Sallar köyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Hacılarobasından Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Çavuşlardan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Bürnükten Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Kuzyakadan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Çerçenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Satköyünden Ilbarıta kız alıp verilmış.
Konarıdan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Yörükköyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Akverenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Davutobasından Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Pelitörenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Kadıbükünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Toprakcumadan ve Çıraklardan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Yayla mahallesinden llbarıta kız alıp verilmiş.
Çok düşündüm ben bulamadım.Bağlıca mahallemize Ilbarıttan gelin giden olmuş ama Bağlıca mahallemizden Ilbarıta hiç gelin olan olmamış acaba kısmetmi olmamış Bağlıcalı arkadaşlar birde siz düşünün bakalım varmı yada yeni nesillerden vardır ben bilmiyorumdur.Mutlu Pazarlar arkadaşlar.
GEÇMİŞE YOLCULUK
Şöyle kırk yıl gerilere götürdüm hafızamı.bizimde böyle bağ yollarımız vardı köylerde bu tür yollara sokak derdik.
Tarlalar ekilince Emirehmet boğazı Emüstegilin boğazı Gödegilin Tarla boğazları Aşaköydede bazı tarla boğazları kapanınca yük hayvanlarına kapanırdı tarla yolları ve bu sokaklardan gidilirdi.
Bir tanesi Değmencigilin evinin yanından Dölüktaşdan başlar.Gülpınarı Eylekmeşe.Çalıiçi .Goccuğazı takiben Dömürcü bağında çıkardı..
Diğeri Aşağı mahallede Taş önü pınarının altından başlar.Taşlıtarla .Sokakkenarı tarlalarında ikiye ayrılır biri Fındıklı tarafından Yenipınara gider.diğeri Karaşerden tarafa gider Karaşer .Öte bugarı takiben Goccuğazda yukarıdan gelen sokakla birleşirdi.
Bir başka sokakta Asma başından başlar İyuk doruğundan çıkardı.
Günümüzde ise bırakın bu sokakları.arpalıklardaki bağ yollarını bulamaz olduk nereden nereye demek geliyor içimden.
Komşuluk” diye bir güzellik tanırdık...Nereye taşındı, bilen var mı?
Bizim zamanımızda komşu denince akan sular durur; ekmeğini, çorbanı, aşını ve gözünden akan yaşını bile paylaşırdın. Üzüntünü, sevincini, acını, yani yaşamını paylaşırdın. O günleri çok özlüyorum.
Günümüzde doğalgazlı evlerde yaşıyoruz.Ocak yakmayan soba yakmayan.nereden bilsin KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE MUHTAÇ OLDUĞUNU.
1.Mustafa YILDIRIM.(ALAGÖZ).2..Satı DEMİRSÖZ .(EMÜSTO).3..İbrahim KOÇ.(İBREMA)..4.Hasan YILDIRIM.(GÖDE HASANI)..5.Süleyman TUNCAY.(SÜLO).
ÜÇBÖLÜKKÖYÜ İLKÖĞRETİM OKULU.
Yazıkkı koruyamadık yalnızca fotosu kaldı elimizde.
Şöyle hafızamı 45 yıl gerilere götürdüm okulumuzun arka bahçesi vardı ve burda teneffüslerde çeşitli oyunlar oynardık.
FUTBOL.
MENDİL KAPMACA.
ESİR ALMACA.
BİRDİRBİR.
KÖREBE.
UZUN EŞŞEK.
TOPBİK.
ÇİZGİ.
SEKSEK.
TOPAÇ ÇEVİRME.
BEŞ TAŞ.
ÜÇ TAŞ.
MİLLİ BAYRAMLARDA.
YUMURTA YARIŞI.
CUVAL YARIŞI.
İYNE YARIŞI
KAŞIK YARIŞI.
HALAT ÇEKME.
ÇÖMLEK KIRMA.
YOĞURT YEME.
hey gidi bizim yıllar.
BİZİM KÖYDE..(ILBARIT AĞZIYLA)
Tombul çocuğa POTUK.
Üzüm omcasına ÇATUK.
Sarımsaklı Yoğurda GATIK.
Harman yığıntısına TINAR.
Gaşağı ile kaşımaya TIMAR.
Köy çeşmesine BUGAR.
Oggalı tokada ŞAMAR derle bizim köyde.
Yarı aralamaya GIYGAŞUK.
İki yüzlüye DOLAŞUK.
Bahaneye MAHNA
Boş boş gezene SALAHNA derle bizim köyde.
Beceriksiz gelinlere SÜFLÜ.
Evde kalmış kızlara KÜFLÜ.
Yer yatağına DÖŞEK.
Çocuklara UŞAK DEVŞEK derle bizim köyde.
Fanilaya GÖYNEK.
Gölgelik yere EYLEK.
Kiren sopasına DEYNEK.
Saban çizisine EVLEK derle bzim köyde.
Çok uyanığa GURNAZ.
Biraz saf olana AHRAZ.
Galbur üstünde galana ÇÖPEL.
Fırlatmalık yapana GÖBEL derle bizi köyde.
Kalın oduna KÜTÜK.
Örme çoraba ÇETÜK.
Avla direğine GAZUK.
Mithat bu nasıl Şiir YAZUK sana YAZUK derle bizim köydeYöresel köy ağzıyla gülmek için yazılmıştır arkadaşlar.(mithat)
KÖYÜMÜZ (ILBARIT ) ÜÇBÖLÜKKÖYÜ Muhtarlığımıza bağlı ikide mahallesinden oluşur.Bunlardar bir taneside BAĞLICA mahallemizdir bugün bu mahallemizi taşıdık sayfamız.hane sıralaması
1-Hasanağagil
2-Hacıhamzagil
3-Elibeşgil
4-Hamdigil
5-Niyazıgil
6-Hötelekgıl
7-Mollagil
8-Ortakçıgil
9-Mollagil
10-Cam
YER İSİMLERİ
AKKUŞGİLİN ÇAMLIĞI.
AKYOL.
ALAGÖZÜN SUYU.
ARPALIK.
ASMA ALTI BAĞLARI.
ASMA BAŞI.
AVULCUK DERESİ.
AVULCUK.
AYRONCO DORUĞU.
BALLIKAYA
BAŞPINAR.
CANIMANA.
ÇALIİÇİ.
ÇARDAK KAYA.
ÇATALKAYA
ÇAVUŞUN ÇAMLIĞI.
ÇEHİL.
ÇIRALI DERE.
ÇİP DAMLA.
ÇÖLTE PINAR.
DAĞBAĞI.
DELEHMET ÇAMLIĞI.
DEPE SAMANLIK.
DEPEDAĞI.
DOMUZ PINARI.
DÖBELEN DÜZÜ.
DÖLÜKTAŞ.
DÜZ TARLA.
EMİREHMET BOĞAZI.
FINDIKLI.
GANDAZIN SUYU.
GARAAĞACIN DİBİ.
GARAŞARBAŞI.
GARDEYİGİLİN ÇAMLIĞI.
GINCIRDAK KAPI.
GIZILKUYU.
GOZCUĞAZ VE BAĞLARI.
GÖÇ DERESİ.
GULLUKKAYA..
GUZDAN YANI
HACI MEMET.
HARMANLAR DÜZÜ
HECEL DÜZÜ.
HERE KAYA.
İKİ AHLAT.
İNCİRLİTAŞ.
İYÜK DORUĞU VE BAĞLARI.
KAYPANCAK TAŞ.
KANDAZIN SUYU
KARAŞAR BAŞI
KAYRANPINAR.
KIR TARLANIN DORUĞU.
KIZIL KUYU
KIZ KAYASI
KİLLİK.
KİREZLER.
KİRİZME BAĞLARI.
KOZCUĞAZ
KÖLEAHMET SUYU.
KÖPEK KAYASI.
KUZDANYANI.
KUZSUYU.
MANDIRA.
MEME YAKASI.
MEYREM GİLİN ÇAMLIĞI.
ORTALIK.
ORTANECEK.
ORTENECEK SUYU.
PAKLAK TAŞ.
PAŞA PINARI
PINAR AYAĞI
SAKAKÖYÜ.
SARI MEŞELİK KAHI.
SEMERCİ.
SIRACEVİZLER.
SIRAN GARAAĞAÇLIK.
SİVRİKAYA.
SU ÇIKAN TAŞ.
ŞEREMET DORUĞU.
ŞIKKIDININ SUYU.
TABAKEVİ.
TAŞLI TARLA.
TAŞÖNÜ.
TEPE DAĞI
TOPRAK YAKASI.
YANGALKAYA.
YASLIKAYA.
YENİ PINAR.
YENİYOL.
YILANLIKAYA
YONCALI DORUK.
YUKARI DÜZ. (MİTHAT)
KÖYÜMÜZDE BAZI ADETLER.
1-Görselledeki gibi bir kağnı arabası görüldüğünde önünden geçilmez beklenirdi.
2-Bir köy kadını uzaktan bir erkeğin geldiğini görünce yaşmak kurar erkeğin geçmesini beklerdi.
3-Yeni köye gelen gelinlere at üstünde türbe dolandırılırdı.
4-Mezberelik yerlere asla kül dökülmezdi.
5-İncir ağacının odunu yakılmazdı.
6-Mezarlıktan türbelerden odun edilmezdi.
7-Evlenemeye niyetlenen delikanlılar Babasının ayakkabısını ev merdivenine çakardı.
8-Güveyi giren damat adayına çılık yumurta atılırdı.
9-Hodalayla beslenen Kaz.Oklavanın üstünden atlatılırdı.atlayamazsa beslenmiş sayılırdı.
10-Dini bayramlarda yakın köyler birbirine yemek verir bunada "GOLANGA"denirdi.
11-Köpek uluyunca hoş karşılanmaz köyden bugün yarın bir cenaze çıkacağına inalılınırdı.
12-Baykuş ve Alakargaların evin etrafında ötmeside uğursuzluk bazende müjdeci haber sayılırdı.
13-Aynı hafta içinde doğum yapan kadınlar bebeğin Kırkbasuğu olmaması için 40 gün birbirini görmemeye çalışırdı.(Mithat demirsöz)
BIZİM KÖYÜN..............
Koyunları vardı Sığırı vardı.
Merası vardı Çayırı vardı
Birde Yukarıdüz bayırı vardı
Bizim köyün, bizim köyün.
Tabakevi vardı Killiği vardı.
Düzeni vardı Dirliği vardı.
İmecesi vardı Birliği vardı
Bizim köyün bizim köyün.
İbisi vardı Kazı vardı.
Baharı vardı Yazı vardı.
Babam Emistonun Sazı vardı.
Bizim köyün bizim köyün...(mithat)
Bir
adıyladaMollaosman Köprüsü.
Kimbilir kimler geçti
üzerinden.
Davutobasından GAYTAZ.
Yayladan GANDAZ
Kadıbükünden GOGO.
Bağcılardan ZABUNO.
Gartalaçdan HEPPO
Çerçenden
TOPÇO..TANGIRO..DİLAVERO.
Ilbarıttan.PİSRİRO..EMÜSTO.
Sallardan HACO.
Karakoyundan GASABO.
Hacılarobasından
CAMCO.
Çavuşlardan TATARO.
GOYNESTO
Sarıyandan KÖKEN.
Gerenden KÜPLÜ.
daha niceleri.Yöre
Köylülerimizin lakapları.rahmetle yad edelim .
Mekanları cennet olsun..(MİTHAT)
NEREDEN GELDİK
Yaptığım araştırmalar sonucunda iki sülalenim Nevşehir’den geldiğini öğrendim. Musul’dan,
Çerkeş’ten, Ordu(Akkuş kazası)dan, Tandır’dan ve Giresun (Görele)den gelmişler.
MERKEZ MAHALLE
1) HACI ÖMERGİL (Nevşehir’den gelmişler)
a)- Karadayıgil (Mehmet Aklan,Yakup Aklan,Adnan Erden,Hüsnü Akdoğan,Ahmet Demiralp)
b)- Yanıkgil (Osman Kara)
c)- Yusufgil (Mustafa Aksoy,İlhan Günal,Kadir Özer,Ata Doğan,Bayram Kara)
ç)- Ayrancıgil (Hasan Kaya, Şükrü Kaya.Yılmaz Kaya)
d)- Karakaşgil (Bekir Avcı,Ramazan Avcı,Satı Avcı,Şinasi Avcı)
e)- Sabrigil (Ahmet Yaşar)(Salih Yaşar)
f)- Çıtakgil )Satı Şenlik)
g)- Sodirigil(Aligüllügil)(Hüseyin Öz)
h)- Dokzangil (Hamide Hüsam)
ı)- Kirazgil (Hasan Esen)
i)- Değimencigil (Hüseyin Koç,Osman Koç)
2) HACI ALİGİL (Nevşehir’den gelmişler)
a) –Deyiseyingil (Hüseyin Şahin,İsmet Şahin,Mehmet Şahin)
b) –Hürügızgil(Hüseyin Şahin)
ç) –Çavuşgil (Mustafa Aydın,Haşim Özcan,Rıfat Özcan,Hacer Öztürk,Osman Saygın,Turgut Saygın,Ruşen Aydın)
d) –Keleşgil Hasan Yılmaz.Yılmaz Yılmaz)
e) –Şıkkıdıgil (Mehmet Sarı,Mustafa Kütükçü)
f) – Pürdegil (Nevzat Sarı,İskan Sarı)
g)- Havaşgil (Hasan Mutlu,Cafer Mutlu)
3) MUSLUGİL (Musul’dan gelmişler)
a) –Alagözgil (Bilgin Yıldırım)
b) –Kuruseyingil (Ahmet Tuncay,Süleyman Tuncay,Ramazan Tuncay)
c) –Emustagil (Satı Demirsöz,Recai Demirsöz)
d) –Gödegil (Ahmet Yıldırım.İrfan Yıldırım)
4) KÜTÜKÇÜGİL
a) –Hatıpgil (Tahir Tangül,Emin Tangül)
b) –Hüsükgil(Mustafa Kütükçü)
5) GÖKMENGİL
a) –Yamakgil (Mustafa Gökmen)
b) –Behiyegil (Şükrü Gökmen)
c) –Körraşitgil (Raşit Gökmen)
6) İYİPGİL (Ali Özlü,Hasan Özlü,Hüseyin Özlü)
AKKUŞGİL( Kuruhaliloğlugil ) (Hasan Eriş,Sezai Eriş, Mehmet Ali Eriş)
KARAŞAR MAHALLESİ (Tandır’dan gelmişler)
a–Alibey gil(Ali Karatekin)
b–Berber gil(Mehmet Kara)
c–Topal Ahmet gil(Abdullah Gürleyik)
d- Kara Mustafa gil(Mustafa Kara)
e- Acumuk gil(Mustafa Akgül,Erol Akgül,Hasan Akgül)
BAĞLICA MAHALLESİ (Giresun Görele’den gelmişler)
1) İbrahimustagil
2) Civişgil
BİLGİ KAYNAĞIM
Satı DEMİRSÖZ - Hasan KAYA - Bilgin YIDIRIM - Reci DEMİRSÖZ – Mustafa AKSOY
Şaziye DEMİRALP – Yakup ALKAN – Adnan ERDEN -
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...
BUNDAN YAKLAŞIK İKİ ASIR ÖNCESİ,PADİŞAH 2.MAHMUT DÖNEMİNDE, NÜFUS SAYIMI YAPILMIŞ.BİLİNDİĞİ GİBİ 2.MAHMUT,OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN EN ACIMASIZ PADİŞAHLARINDANDIR.YENİÇERİ OCAĞINI KAPATIP (ASAKİR-İ MANSÜRE)ADI ALITINDA BİR ORDU KURUP,ASKERLİK YAŞINI 16 YA İNDİRİYOR.
İKİ ASIR ÖNCESİ,ILBARIT KÖYÜ,MERKEZ ILBARIT,BAĞLICA VE KARAŞAR DAHİL 49 HANE OLUP,DAHA SONRA BABAM SATI DEMİRSÖZ'LE TÜRKÇELEŞTİRDİĞİMİZ,1908 YILINA KADAR TUTULMUŞ KÖY KAYIT DEFTERİNDEKİ İNCELEMELERİME GÖRE,İKİ ASIR ÖNCESİ,KÖYÜMÜZ ESAMESİNDE BULUNAN (Dalkıranoğulu) (Nakioğlu) (Hacışabanoğlu) ve (Hoşafçıoğlu) YA DEVŞİRMEYE UĞRAMIŞ YADA,SÖYÜNMÜŞTÜR.
YİNE İKİ ASIR ÖNCESİ,BAĞLICADA (Hacıhasanoğlu-civişgil) KARAŞAR'DA (Akmustafaoğlu-Gıdavagil) (Akmustafaoğlu_Kistirliçavuşgil) YOK
MERKEZ ILBARIT KÖYÜNDE (Mollabekiroğlu-Karakaşgil,Değirmencigil ve Dabazgil), DÖNDÜGİL (Tankıroğlu-iki sülale) , (Kütükçüoğlu- Hatıpgil ve Hüsükgil) (İbrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (Karadelioğlu-Aşağımeyremgil) GİBİ SÜLALER YOK.
YİNE O YILLARDA, NÜFUS SAYAMANDI KADINLARI YOK SAYDIKLARINDAN DOLAYI,EV KADINLARI VE KIZLARI KAYIT ALTINA ALMAMIŞLAR.
ÖRNEĞİN (Akkuşgil,Kuruhaliloğlu,baba Halil ve oğul Abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra Abdullah'ın Mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,Mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
İKİ ASIR ÖNCESİ 49 HANENİN NÜFUSU ERKEKLER BAZINDA 180 BUNA KADIN VE KIZ ÇOCUKLARINI EKLERSEK 300 YAKIN.GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMIZDA İSE,ILBARIT KÖYÜ ESKİ BİR YERLEŞİM YERİ OLMASINA RAĞMEN TÜRKLERİN BURAYA GELİŞİ 17 ASIRIN ORTALARI VE SONLARI OLABİLİR.ÇÜNKÜ BİZİM SÜLALE (Musluoğuları,üç kardeşten ibaret,Ahmet 1751 doğumlu,Ahmet'ten,Feyzullah ve Hüseyin oluyor.Feyzullah'tan -Emistogil,Hüseyin'den,Kuruhüseyingil) Musluoğlu,Mehmet bin Hasan, 1791 doğumlu,oğlu Mustafa 1806,doğumlu (Zorluhüseyingil ve Gödegil) Ve Musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. O söyünmüş evin yerine,Gödegilden,Hasan Yıldırım ev yapmıştır
RECAİ DEMİRSÖZ
ILLBARIT KOYÜ
ILBARİT KÖYÜ
Değerli köylülerim,Google'da Ilbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundak i'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçi İlber Ortaylı,da moğol asıllı olduğundan,onun soyisimi ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından yazıldığı belli değil.Bir kere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.
Birde köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıya uğrayabiliyor,örneğin Ilabrıt'ın haricinde,iki yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğulları esamesi var.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.
Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölük adında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onlarından isimleri bizim gibi sonradan değişmiş.
AİLE LAKAPLARI
ELİ BIDIK GİL
ALİ GÜLLÜ GİL
ALİ BEY GİL
AKKUŞ GİL
APTİPOŞO GİL
ACUMUK GİL
AYRANCI GİL
ALAGÖZ GİL
BEHİYE GİL
BEŞİR HOCA GİL
BERBERGİL
CIDIK GİL
ÇİVİŞ GİL
ÇAVUŞ GİL
ÇITAK GİL
DEYİSEYİN GİL
DELİ AHMET GİL
DÖNDÜ GİL
DEĞİRMENCİ GİL
DOKSAN GİL
ELİŞ GİL
EMİNE GİL
EMÜSTO GİL
FASLIGİL
GASALAK GİL
GIDI MEHMET GİL
GÜDÜK GİL
GILDIR GİL
GIDAV GİL
GÖDE GİL
HAFIZ NURİ GİL
HASAN EFENDİ GİL
HAŞİM GİL
HATIP GİL
HAVAŞ GİL
HECELLİ GİL
HÜSÜK GİL
HÜRÜ KIZ GİL
İBRAHİM MASTAFA GİL
İPİÇÜRÜK GİL
İYİP GİL
İRABE GİL
KARA MEHMET GİL
KARA BÖCEK GİL
KARADAYI GİL
KARAGAŞ GİL
KAHVECİ GİL
KELEŞ GİL
KİRAZ GİL
KOSPATAR GİL
KURU HALİLOĞLU GİL
KARA BEKİR GİL
KOCA MEHMET GİL
KURU SEYİN GİL
KURU OĞLAN GİL
KARA MUSTAFA GİL
KULA GİL
KAPSUZ GİL
KÖR RAŞİT GİL
MAKARYOS GİL
MEYREM GİL
MUSLU GİL
OSMAN ÇAVUŞ GİL
OSMAN EFENDİ GİL
OKUMUŞ GİL
PELVAN GİL
PÜRDE GİL
SABRİ GİL
SÜLO GİL
SOFTA GİL
SODURU GİL
ŞİŞMAN GİL
ŞIKKIDI GİL
ŞEŞON GİL
TOPAL AHMET GİL
YANIK GİL
YUSUF GİL
YAMAK GİL
ZAİM GİL
ZORLU SEYİN GİL
BIZİM KÖYÜN
Koyunları vardı Sığırı vardı.
Merası vardı Çayırı vardı
Birde Yukarıdüz bayırı vardı
Bizim köyün, bizim köyün.
Tabakevi vardı Killiği vardı.
Düzeni vardı Dirliği vardı.
İmecesi vardı Birliği vardı
Bizim köyün bizim köyün.
İbisi vardı Kazı vardı.
Baharı vardı Yazı vardı.
Babam Emistonun Sazı vardı.
Bizim köyün bizim köyün...(mithat
ŞÖYLE KÖYÜMÜZÜN DAĞLARINDA BAĞLARINDA BİR TUR ATALIM YERLERİMİZİ ANIMSAYALIM.Mithat DEMİRSÖZ Kaleminden.....
TOPRAK YAKASI.
GINCIRDAK KAPI.
YUKARI DÜZ.
TABAKEVİ.
KİLLİK.
KUZDANYANI.
SIRACEVİZLER.
AYRONCO DORUĞU.
YONCALI DORUK.
GARAAĞACIN DİBİ.
EMİREHMET BOĞAZI.
AKYOL.
ÇEHİL.
KİREZLER.
HARMANLAR DÜZÜ.
SAKAKÖYÜ.
FINDIKLI.
TAŞLI TARLA.
SIRAN GARAAĞAÇLIK.
ORTANECEK.
DEPEDAĞI.
SARI MEŞELİK KAHI.
ŞEREMET DORUĞU.
ÇIRALI DERE.
BALLI KAYA.
YENİ PINAR.
GARAŞARBAŞI.
HACI MEMET.
AVULCUK.
ORTALIK.
HECEL DÜZÜ.
DÖBELEN DÜZÜ.
HARMANLAR DÜZÜ
İYÜK DORUĞU ve BAĞLARI.
ASMA BAŞI.
ASMA ALTI BAĞLARI.
KİRİZME BAĞLARI.
GOZCUĞAZ ve BAĞLARI.
ÇALIİÇİ.
ARPALIK.
SİVRİ KAYA.
ÇATAL KAYA.
KÖPEK KAYASI.
HERE KAYA.
YANGAL KAYA.
ÇARDAK KAYA.
BALLI KAYA.
YILANLI KAYA.
KAYPANCAK TAŞ.
TAŞÖNÜ.
İNCİRLİ TAŞ
DÖLÜKTAŞ.
PAKLAK TAŞ.
ÇİP DAMLA.
MEME YAKASI.
YENİYOL.
GÖÇ DERESİ.
DÜZ TARLA.
İKİ AHLAT.
DEPE SAMANLIK.
SU ÇIKAN TAŞ.
DELEHMET ÇAMLIĞI.
GARDEYİGİLİN ÇAMLIĞI.
ÇAVUŞUN ÇAMLIĞI.
MEYREM GİLİN ÇAMLIĞI.
AKKUŞGİLİN ÇAMLIĞI.
KIR TARLANIN DORUĞU.
KÜRESEL ISINMADAN ETKİNEN
VEYA AKAN SULARIMIZ.
GIZILKUYU.
CANIMANA.
MANDIRA.
DAĞBAĞI.
KAYRANPINAR.
ALAGÖZÜN SUYU.
ŞIKKIDININ SUYU.
KUZSUYU.
KÖLEAHMET SUYU.
GANDAZIN SUYU.
ORTENECEK SUYU.
DOMUZ PINARI.
SEMERCİ.
ÇÖLTE PINAR.
YENİ PINAR.
BAŞPINAR.
AVULCUK DERESİ.
DÜĞÜN ADETLERİ
KIZ İSTEME
Köyümüzde
eskiden evlilikler görücü usulü ile yapılır.oğlan tarafı kızı beğenirse dünür
gidilir. Nişan ve düğün olarak iki aşamalı olarak gerçekleştirilirdi. Günümüzde
ise gençler anlaşarak evlenmektedir. Kız beğenmeden sonra evlenecek gencin
yakınlarından birkaç hanım kız evine gider. Bir süre sohbetten sonra kız evine
geliş nedenleri açıklanır. Gelenler şunu söyler:”Çiğdemleri kaza kaza, yolları
toza toza, Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile oğlumuz………için kızınız…………..’ya
dünür geldik.”derler. Bunun üzerine kız annesi hanımlara söyle cevap verir:”
Kısmet olursa gelir Hint’den Yemen’den, kısmet olmazsa ne gelir elden” diyerek
kız tarfı birkaç gün izin ister.
Cevap uygun olursa, iki aile bir araya gelerek söz kesme günü belirler.
Söz kesme günü gencin yakınlarından oluşan bir grup kız evine gider. Sohbetten
sonra yaşlılardan biri kız babasına “yükümüzü sırtımıza salıver”der.
URBA GÖRME
Kız ve erkek
ailelerinden oluşan grup, kızın çeyizini almak üzere alışverişe çıkar.
DÜĞÜNE DAVET
Düğüne davet
edileceklerin yakınlık derecesine göre 15-20 gün önce hediyeler dağıtılır.
ÇEĞİZ
Gelinlik
kıza gidecek eşyalar erkek evinden katıra yüklenir. Koç ve kısır bir koyunda
düğünde yenmek üzere katıra yüklenir.
KISIR KINA
Kızın
çeyizleri görülmek üzere kız evinde sergiye açılır.
KINA
Kız evine
gidilir ve orada kıza kına yakılır. Kınayı kızın en yakın arkadaşı yakar. Kına
yakılan eller özel torbalara sarılır. Bu torbalardan biri beyaz diğeri
kırmızıdır. Bunun anlamı “al gelinliğinde gelin ol, gelin olduğun evden beyaz
kefenle çık ”tır.
DÜNÜRLÜK
Oğlu evlenecek çağa geldiğinde aile oğullarını evlendirmek için harekete geçer. Oğulları için öncelikle bir kız bulunması gerekir. Oğlanın ilgi duyduğu ya da sevdiği bir kız olup olmadığı öğrenilir. Eğer oğullarının sevdiği yoksa, uygun bir kız aramaya başlanır. Öncelikle oğullarının evet diyebileceği bir kız bulunur. Kıza talip olunur. Ancak kıza talip olan aile kız tarafında bir aracı gönderir. Bu aracı kız tarafını haberdar eder ve kız tarafının ağzını arar. Sonuç olumlu ise, oğlan tarafının ileri gelenleri kıza bakmaya giderler. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kız tarafına gidilir ve dünürlük edilir. Burada doğrudan Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile oğullarına dünür gittikleri evin kızını isterler. Kızın babası erkek tarafından süre ister. Sonra kızını vermeye karar verirse, oğlan evine haber gönderir. Oğlan evinden tekrar kız evine gidilerek, dünürlük anılır. Kız verildikten sonra kaynana ve kayınpederinin ellerini öper, kız verildikten sonra yakınları oğlanın kulağını çeker ve o da “avatin başım üzerine” der. Söz
NİŞAN
Kız alındıktan sonra duası yapılır. Bu arada köye ve dışarıdan gelen misafirlere oğlan tarafı yemek verir. Kaç sofra yemek vereceği oğlan evinin doğrudan ekonomik durumuna bağlıdır. Böylece sözleri kesilin, dualarla edilen oğlan ve kız nişanlanmış olurlar. Nişanlılık süreci içerisinde oğlan kıza “kavuşmaya” gider. Bu gidiş için “kavuşmak” tabiri kullanılır. Oğlan ilk gidişinde bohça ile gider. Bohçasında bisküvi, lokum, diğer yiyecekler, ayna, tarak, esans gibi şeyler bulunur. Diğer gidişlerinde de eli boş gitmez, ancak zengin bohça götürmez. Zengin tabirini kullandım. Eskiden kavuşmaya gidenlerin bohçasında turp varmış. Turp yerini bisküvi – lokuma; bisküvi – lokum da yerini kaliteli çikolata ve yaş pastaya bıraktı. Şartların değişmesi ile “kavuşma” da tarihe karıştı. Bundan böyle gençler birbirlerini istedikleri zaman görebilmekte ve tabiri caizse “kaçamak yapmaya” ihtiyaç duyulmamaktadır.
DÜĞÜN HAZIRLIKLARI
Belirli bir
süre nişanlılı kalındıktan sonra düğün konuşulur. Düğünün günü belli olduktan
sonra çalışmalar hızlanır. Düğün sahibi delikanlıbaşı ile konuşur. Düğün sahibi
delikanlıbaşı ile konuşur. Düğün sahibi delikanlıbaşı ile konuşur. Düğün
yapacağını, kaç gün davul çaldıracaklarını, köçeğin olup olmayacağını
netleştirir. Böylece düğün başlar. Caminin kenarında erken, öğle ve yatsıdan
sonra davul çalınır, köçek oynatılır. İkindi namazından sonra delikanlı düğün
evine gider ve orada odun yarar. O odunlar hayvana sarılarak caminin yanına
getirilir. Yassı namazından sonra ateş yakılır ve davulcular, köçekler bir süre
oynadıktan sonra “sinsin oyunu” oynanmaya başlar. Bir saat kadar sinsin devam
ettikten sonra delikanlıbaşı paydos ıslığı çalar ve delikanlı olan aşağı odaya
diye çağırır.
Delikanlı odaya gider. Muhabbet ve köçek oyunu başlar. Bu muhabbet sabaha kadar
sürer. Bu arada ileri gelen delikanlılardan gelmedik varsa, üç dört delikanlı
gönderilir, evinden apar topar alınır, eşeğe ters olarak bindirilir, odaya
getirilir. Bu durumda olanlar “köçek parsa parası” öderler.
Çevre köylerden düğüne okuyuntu davet edilir. “Okuyuntu” düğüne çağrılan
misafire verilen addır. “Okuma” ise, çağırmadır. Okuyuntu gelirken davulcular
onları karşılarlar ve davulcular onlardan bahşiş alırlar. Altı, yedi delikanlı
katırları alarak, düğün evine oduna giderler. Odundan önce gelen oduncunun
hayvanına bayrak asılır. Bu oduncuya bahşiş verilir. Düğün böyle devam eder.
Gelini almadan bir gün evvel kız evine yük gider. Bu yükte yiyecekler ve
gelinin eşyası vardır. bu yük bir katıra sarılır, yanında birkaç, bir erkeğin
alnına altınlar takılır. Bunları iki erkek bir kadın kız evine götürür. Kız
evinin erkekleri siz sopaya iyi dayanırsınız diye şaka yaparlar. Orada yemek
yenir ve yükle gidenlere birer havlu kız tarafından verilir. Oradan dönülür. Yanı
günde birkaç delikanlı güye evinde “maşalama” hazırlar. Maşalama denilen uzun
bir sırığın üstüne bir demir saç çakılır. Bunun üstüne kül ile mazot
karıştırılır ve çokça çıra konur, geceye hazır hale getirilir. Artık kına yakma
zamanı gelmiştir.
KINA GECESİ
Yatsı namazı kılındıktan sonra, köyün delikanlısı davul köçek eşliğinde güyenin evine giderler. Gençler kına türküsü söylerken bir bekar oğlan güyenin kınasını karar bu sırada maşalama yakılır. Her taraf aydınlatılır. Kına ve kefiye tepsinin üzerine konur. Bekar bir oğlan tepsiyi kafasının üstüne kor. Güye ve sağdıç büyük bir toplulukla aşağı caminin önüne getirilir. Caminin yanı okuyuntu ve büyük bir toplulukla dolmuş ve halka halinde alanda yerlerini almışlardır. Burada güye ile altı-yedi yaş arasında olan sağdıç ortaya oturtulurlar. Erbabı olan bir kişi gelerek kınayı güye ve sağdıcın eline yakar. Kefeyeyi boynuna dolar. Güye orada bulunan babasının elini öper. Burada erkek kına gecesi biter. Kefiyenin güyenin omuzlarına örtülmesi güye olduğunu ispat eder .
KIZ KINASI
Kız kınasına okuyuntu çağrılarak kınaya davet edilir. Kız kınasına kaynanayla birlikte oğlan tarafından gelenler olur. kadınlar kendi aralarında oynar, eğlenirler. Belirli bir süre sonra kız kınasının yakılma işlemine geçilir. Kıza kına “başı yarım olmayan”, yani kocası ölmemiş biri tarafından yakılır. Kına yakılırken kaynana gelinin avucuna para koyar. Bu para hatıra olarak saklanır. Kına yakılırken kına türküsü söylenir, kız ve anasını ağlatmak için koşmalara yer verilir
GÜVEYİ BAŞI DOLAMA
Düğünün son günü sabah güyeyi traşa götürürler. Güye
davul zurna eşliğinde traş olur. güye berbere bahşiş verir. Tratşan sonra toplu
halde davul, zurna, köçek eşliğinde güye evine gider. Bir sini baklava güyenin
birkaç parça giyimi ve yine kefiyeler sininin üstüne konur. Bir bekar oğlan
kafasının üstüne kor. Güye sağdıcın elinden tutar. Büyük bir kalabalıkla aşağı
caminin yanına gidilir. Yine oradakiler alanda halk oluşturmuş haldedir. Güye
ve sağdıç ortada sandalyelere oturtulur. Uygun bir adam güye ile sağdıcın
yanına gelir. Getirilen güyeyi giydirmeye başlar. Şunları söyler: Sallü ala
Muhammet, sallü ala Muhammet. Güye giydirilirken şu tekerlemeler söylenir:
Kim dokudu bunun bezini
Şit aleyhisselam dokudu bunun bezini
Şit aleyhisselam aşkına
Salavat diyelim salavat
Aşağıdan gelir Tatar
Tozu dumana katar
Bir yiğite bir gelin yeter
Salavat diyelim salavat
Güyenin ipekten saltası
Boynundadır halkası
Geldi çattı düğün haftası
Salavat diyelim salavat
Diyelim düğününüz KUTLU OLSUN
Gelin, güye mutlu olsun
MUHAMMET aşkına salavat
Salavat diyelim salavat
Bunları söyledikten sonra güyenin babasını çağırır. Güyenin şapka başına
gelmiyor der. Güyenin babası falanca yeri verdim der. Güye ile giden sinide
baklavayı çoluk – çocuk yerler. Güye yine babasının elini öper. Oradan sevdiği
bir arkadaşının evine gider. Orada güyeyi eğlendirirler.
GELİN ALMAK
Kız evinde aynı gün sabahı çeyiz takılır ve kardeşi tarafından çeyiz beklenir. Beklediğine karşılık bir başörtüsü alır. İkindi namazına kadar bu şekilde devam eder. İkindi namazı kılındıktan sonra hoca ile birlikte kız evine gidilir. Çeyizin önünde dualar yapılır. Mehri müeccel konuşulur. Mehir kızla oğlan anlaşamayıp ayrıldıklarında kıza verilmesi gereken beledir. Bu para belirli bir süre onun hayatını sürdürmesini sağlar. Mehr-i müeccelle ilgili olarak, oğlan tarafı bin bir der, kız tarafı on bin der. Hoca Allah mehire muhtaç etmesin der. Amin denir. Dua edilir. Sonra davul zurna çalınır. Kızın oğlan kardeşi kıza kuşak kuşatır. Kapı baca diye kapıyı kapatır. Oğlan tarafından bahşiş aldıktan sonra kapıyı açar. gelini indirip, ata bindirirler. Gelinin çeyiz eşyasını delikanlılar sırtında oğlan evine taşırlar. Gelin oğlan evine getirilirken camiyi dolaştırılır. Şayet gelin köyden değil de komşu köyden getiriliyorsa, oğlan tarafından giden atlı hakçılar eşliğinde at üzerinde getirilir. Burada hakcılar genç kızlardır. Gelin oğlan evine getirilip attan indirilirken, tepesine bir miktar para ve şeker saçılır. Gelin attan inmiyor denir. Kaynana geline mal ya da bir miktar para bahşiş verir.
NİKAHIN KIYILMASI
Resmi nikah önceden halledilir. Buna “izinname” denir. Ayrıca imam nikahı kıyılır. Düğün günü akşamı iki arkadaşıyla güye yatsı namazına gider. Caminin dışında güyenin ayakkabılarını bir arkadaşı tutar. Güye namaz kılar. Güyenin ayakkabıları aksi takdirde saklanır. Yatsı namazından sonra üç dört arkadaşı güyeyi eve götürürler. Güye odanın kapısına vardığı zaman götüren arkadaşları sırtına birer ikişer yumruk vurarak gelinin yanına koyarlar. Böylece bu ilk geceye “gerdek gecesi” denir.
DUVAK
Düğün gününden sonraki gün kadınlar duvak için toplanır.
Duvağa gelenlere oğlan evi yemek verir. Burada kadınlar oyunlar oynarlar,
eğlenirler. Gelin merasim yerinin ortasına getirilir. Başına iki tülbent
bağlanır. Uygun bir kişi elindeki oklava ve kucağındaki oğlan çocuğu ile
gelinin duvağını sağdan – sola ve soldan – sağa savurur. Buna “duvak serpme”
denir. Duvak serpmesi yapılırken şu manzum sözler söylenir:
Al dereden alını getdüm
Pul dereden pulunu getdüm
(Mehmet Ağa)’nın kızını
(Omar Ağa)’nın oğluna gelin getdüm
Kutlu olsun den komşular
Kutlu olsun diyenin imanı bütün olsun
Akşamın bulaşığını sabaha kurutma
Kaynananın yüzüne sırıtma
Ayağında çizme, sokakları gezme
Kaynananın gücünü üzme
Dediğini deme, koyduğunu yeme
Doğradığın yağ olsun
Doğurduğun oğlan olsun
Hayırlı, uğurlu olsun
Gelinim düğünün KUTLU OLSUN
Kutlu olsun den komşular
Kutlu olsun diyenin imanı bütün olsun
Bu manzum başka köylerde de söylenmektedir. Bizdekinden biraz farklılık
göstermektedir. Muhtemelen aynı köke dayanmaktadırlar. Bu farklı söyleşiyi de
kültürel zenginlik adına burada veriyorum: Söğüt gibi dallı olsun,
Geven gibi köklü olsun,
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Dört oğlunla dört kızın olsun
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Ayağında çizme, mahalleyi çok gezme
Kaynananın gücünü üzme
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Elinde orak
Her huyunu ananın evinde bırak
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Akşam bulaşığını kurutma
Kaynananın karşısında sırıtma
Bu manzum sözler söylendikten sonra gelinin avuçlarına para ile yemiş konularak
saçtırılır. Ayrıca karşısında oynayan kişi de saçar. Duvakla birlikte düğün son
bulmuş olur .
DÜĞÜN SONRASI
Yeni
çiftler damadın yakınlarına el öpmeye giderler. El öpmeye giderken gelinin
çeyizinden içi dolu bohça hediye olarak götürülür. Buna “dürü” denir. Gelin el
öptükten sonra eline para verilir. Gelin babasının evine ziyarete aşağı yukarı
bir hafta sonra gider.
DELİKANLI PARASI
Köyde
delikanlılar özel bir topluluktur. Birlikte gezerler, yerler, içerler,
eğlenirler. Delikanlıların kendi aralarından seçtikleri delikanlı başı bu
topluluk adına yetkilidir. Köyden dışarıya bir kız verildiğinde kızı alan taraf
delikanlıbaşını görmek zorundadır. Burada “görmek” delikanlıbaşının istediği
parayı vermektir. Çünkü yabancıya verilen kıza karşılık bir miktar para verilir.
Burada aslolan az verip çok yalvarmak ya da çok verip çok yalvarmak ya da çok
verip hiç yalvarmamaktır. Delikanlı başının, dolayısıyla delikanlının gönlünün
hoş edilmesi gerekir. Burada kız büyüyünceye kadar o korunmuştur, ona hiç kimse
yan gözle bakmamıştır, güzelce yabanca verilmiştir. İşte buna karşılık
delikanlıya bir miktar para vermek gerekir. Buna “delikanlı parası” denir. Bu
bir töre olduğundan doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaz. Ancak kendi köylüsüne
verilen kızlar için böyle bir delikanlı parası söz konusu değildir. Delikanlı
başının eline geçen para, delikanlı tarafından eğlencelerde yenir. Kendilerini
ziyafet çekerler.
MİLLİ BAYRAMLAR
Çuval Yarışı :
Yarışa katılanlar, birer çuvalın içine girip, bellerinden çuvalı bağlarlar. Bu
işaretle koşarak hedefe varmaya çalışırlar. Bu arada dengesini kaybederek
düşenler olur. Burada mücadele birinci gelmek içindir.
Yumurta Yarışı: Çocuklar birer tahta
kaşık ve birer yumurta alıp başlangıç noktasında sıra olurlar. Yumurta kaşığın
içerisine konur ve sapından ısırılır. İşaret ile ağızlarında kaşık olduğu halde
yumurtayı düşürmeden koşmaya çalışırlar. Düşüren yarışa devam edemez. Burada
asıl olan yumurtayı düşürmeden birinci gelebilmektir.
İğne iplik Saplama Yarışı : Bu
yarışmaya kız öğrenciler katılır. Ellerine iğne ve iplik alarak başlama
noktasında sıra olurlar ve işaret verilince koşarak ellerindeki ipliği iğneye
sokmaya çalışırlar. İpliği saplayıncaya kadar ağır hareket ederler, sapladıktan
sonra hızlanırlar ve hedefe koşarlar. Burada da iğneye ipliği saplamış olarak
birinci gelmek esastır.
Yoğurt Yeme Yarışı : Yarışa
katılacak öğrenciler birer sahan yoğurt getirir. Ve seyircilere karşı diz
çökerler. Yoğurt sahanına metal bir para konulur. Başlama işareti ile
yarışmacılar, ellerini değmeden sahandaki yoğurdun içinde bulunan parayı
ağızlarıyla bulmaya çalışırlar. Bu arada yüzleri bembeyaz olur. Burada parayı
ağzına ilk alan yarışı kazanmış olur.
Elma Yeme Yarışı: Bir urgana belirli
aralıklarla ipler bağlanır. Bu iplerin ucuna da elmalar bağlanır. Urgan iki
öğrenci tarafından hafifçe yüksekten tutulur. Yarışmacılar urgana bağlı
elmaların altına sıralanırlar. İşaret verilince ellerini değmeden elmaları
yemeğe çalışırlar. Elma yeme işini arkadaşlarından önce başaran birinci gelir.
ASKER UĞURLAMA
Askerlik
en kayda değer kutlu görevlerdendir. Yetişkin delikanlının askere gitmek için
sabırsızlanmasının yanında, başta askere gidecek kişinin anne ve babası
askerlik çağına gelmiş evlat yetiştirmekten büyük mutluluk duyarlar. Bu
mutluluk, kendileri ay-yıldızlı bayrağın gölgesinde gönül rahatlığıyla
uyurlarken, evlatlarının ecdat kanıyla sulanmış vatan topraklarında gözlerini
kırpmadan nöbet tutmalarıdır. Çünkü vatan gençlere emanet edilmiştir. bu
emanetin yılmaz bekçileri askerlerdir. Askerlik denilince milli ve dini
duygular birleşerek bütünleşir. Asker ocağı “Peygamber ocağı” olarak
tanımlanır. Orada hasta gençlerin iyileşeceğine, zayıfların şişmanlayacağına
inanılır. Hatta askerliğini yapmamış bir delikanlıya kız verilmez, “o
askerliğini yapmadı” denilir.
Bu kutlu görev için öncelikle askerlik muayenesi yapılır. Muayene bir seçimdir.
Burada kimse evladına askerlik yapamaz diye “çürük raporu” verilmesini
arzulamaz. Muayene aynı yaşta olanların muayenesidir. Bunlar askere birlikte
giderler, birlikte dönerler. Aynı dönem askere gidenlere “tertip” denilir.
Onlar normal arkadaşlıklarının yanında asker arkadaşı, yani “tertip”tirler. Bu
durum şüphesiz onlar için farklı bir duygudur.
Askere gitmeden hiç değilse, iki hafta önce hazırlıklara başlanır. Bu arada
askere gidecek olan delikanlı akrabaları tarafından yemeğe davet edilir. Bu
arada asker adayları da çeşitli davetlere katılırlar. Hatta bir araya gelerek
mesire yerlerinde de ziyafetler verilir. Şüphesiz bu ziyafetlerde askerler
gönüllerince eğlenirler. Böylece askere gitme bir düğün havası içerisinde
kutlanır. Elbette asker bir milletin evlatlarına da böyle kutlamaları yakışır.
Çünkü onlar için “vatana hizmet” herşeyin üzerindedir. Asker adayının askere
gideceği gün geldiğinde uğurlama yapılır. İşte buna “asker uğurlaması” denilir.
Asker adayı bütün tanıdıklarına Allahaısmarladık der. Tanıdıkları da ona güle
güle git, yolun açık olsun, şimdiden hayırlı tezkereler derler. Hayırlı
tezkereler ibaresi askerliği hayırlısıyla bitirip gelmesi temennisidir. Askere
giden kişiye tanıdıkları para verirler. Bu paranın miktarı önemli değildir.
Asıl olan paranın verilmesidir. Bu parayı harçlıklarından çocuklar dahi
verirler. Askere giderken verilen bu paraya “uğur parası” denilir.
Asker adayının güle güle gidip gelmesi dileğinin güzel örneği bu “uğur
parası”dır. Asker evden ayrılırken arkasından su dökülür. Bu onun sağ-salim
evine dönmesi dileğinin bir sonucudur. Böylece büyük bir coşku içerisinde aday
askere uğurlanmış olur. Asker, vatani görevini tamamlayıp, evine ulaştığında
sevinçle karşılanır. Evde tatlı bir telaş başlar, asker için yemekler
hazırlanır. Askeri evinde akraba ve komşuları ziyaret ederler. Yani “Hoş
geldin”e gedilir. Bu ziyareti gerçekleştirenlere kına başta olmak üzere, birer
hediye paketi verilir. Özellikle “asker kınası”na büyük önem verilir. Burada
kına sevinci ifade eder. Çünkü delikanlı askere gitmiş, vatani görevini
tamamlamış ve sağ-salim evine dönmüş, hasretle bekleyiş bitmiştir. Bu asker
kınasını sevincin bir ifadesi olarak kadınlar ellerine yakarlar.
Türkler’de askerlik, ordu ve ordugâhın köklü bir geleneği vardır. bu anlayış
geçmişten günümüze süzülerek gelmiştir.
HACI UĞURLAMASI
Hac,
İslam’ın beş şartından birisidir. Bu ibadet ekonomik durum iyi olanların
üzerine farzdır. Diğer ekonomik durumu iyi olmayanların bu ibadeti yerine
getirmeleri gerekmez. Genelde ekonomik durumun iyi olmasının yanında “oğlunu
everip, kızını çıkarmayanlar” hacca gitmezler. Burada geride her hangi bir
“takanağın” olmaması anlayışı söz konusudur .
Eskiden hacca gidecek kişinin yemek vermesi adettendir. Buna “hacı ekmeği” ya
da kişi bütün komşuları bu yemeğe davet eder. Aynı zamanda yemeğin yenilmesi
ile hacı adayı ile yemeğe katılanlar helalleşirler. Hacı adayıyla hiç kimsenin
kırgın ya da küs olmaması gerekir. Hacı adayının evine de hediyelerle
gidilerek, güle güle gitmesi, hayırlısıyla gitmesi temennisinde bulunulur.
Hacca gitmek “büyük yola” gitmek olarak tanımlanır.
Hacca gidilip, hac görevi yerine getirilip dönüldükten sonra hacı olan kişinin
evine hoşgeldine gidilir. Çünkü o “büyük yol”dan gelmiştir. Hacılar genelde
yaşlı kişilerden oluştuğu için avuç içi öpülür. Buradaki anlayış kutlu
emanetlere el sürülmesiyle ilgilidir. Haccın nasıl geçtiği sorulur. Haccın
nasıl yapıldığı taze bilgilere dayalı olarak hacı tarafından anlatılır.
Hacı olanlar birinci derecede akrabaları başta olmaz üzere, bütün tanıdıklarına
hediyeler getirilir. Hoşgeldine gelenlere özellikle zemzem ve hurma ikram edilir.
Zemzem adabına uygun olarak, kıbleye yönelmek ve besmele çekmek suretiyle
içilir. Kısa zaman süreci içerisinde içki içenler zemzem içemezler. Zira zemzem
ve (affınıza sığınarak) “zıkkım” aynı anda gitmez. Hacı evinden ise, genelde
namazla, tespih, takke, başörtüsü, yüzük ve kınadan oluşan hediye paketleri
hoşgeldine gidenlere verilir. Hacca gidenlerin Hacılıklarını yadetmek için
çevresindekiler tarafından “Hacı”, “Hacım”, “Hacı baba”, “Hacı anne” gibi
tabirler adeta isimlerinin önüne geçer. Ya da isimleriyle başa getirilen Hacı
tabiri birlikte kullanılır. (ALINTI)
DİNİ GELENEKLER
Dini
gelenekleri mübarek gün ve gecelerdeki uygulamalar oluşturur. Bu kutlu gün ve
geceler arasında üç aylar kandil geceleri ve bayramlar yer alır . Mübarek üç
aylar insanların kendine dikkat etmeleri için bir fırsat olarak görülür. Bu üç
ayların ilkini Recep, ikincisini Şaban ve üçüncüsünü Ramazan oluşturur. Recep
ayı içerisinde huşu içerisinde Regaip kandili kutlanır. Aynı şekilde Miraç
Kandili ise Recep ayı içerisinde kutlanır.
Ramazan’ın başlaması ile manevi haz doruk noktasına ulaşır. Çünkü tan yeri
ağarırken başlayan açlık akşam ezanına kadar sürer. İslamın beş şartından biri
olan oruç ibadeti aklı başında ve sağlıklı herkese farzdır. Gece yemek yemek
için kalkmaya sahur ya da temşüt denir. Akşam oruç açmak içinse iftar tabiri
kullanılır. İftardan sonra Ramazan boyunca yatsı namazı ile kılınan namaza ise,
teravih namazı denilir. Yirmi rekat teravih namazıyla yatsı namazı birleşince
otuz üç rekat namaz yatsı vaktinde kılınır. Bu ibadetler diğer zamanlardan daha
büyük coşku içerisinde gerçekleştirilir.
Mübarek günlerin, özellikle Ramazan ayının çok bereketli bir ay olduğuna
inanılır. Ramazanda “iftara çağırma”, ya da “iftarcı alma” en önemli
geleneklerdendir. Zengin Ramazan sofraları böylece davetlilerle daha da
zenginleşir.
Sahura kalkmak için davul çalınırdı. Davulcu davul çalarak ve çeşitli
deyişlerle insanları uyandırmaktaydı. Özellikle çocuklar davul çalınmasından
büyük ölçüde etkilenmekte ve davul sesini duymak, davulcuyu görmek için
uyandırılmaktan zevk almaktaydılar. Daha da önemlisi kendileri de büyükleri
gibi oruç tutacaklarından sahura kalkarak geleceğe hazırlık yapmaktaydılar.
Ramazan ayının her günü bir birinden önemlidir. Ancak kadir gecesi bütün gün ve
gecelerden daha da önelidir. Bu gecede Allah ve kul arasındaki yakınlık en üst
dereceye ulaşır. Ramazan bitmeden önceki son gün arife günüdür. Daha sonra ise,
Ramazan Bayramı coşkuyla kutlanır. Aynı şekilde Kurban Bayramı’ndan bir önceki
günde Kurban Bayramının arifesidir.
Mübarek gün ve geceler Kurban Bayramıyla bitmez. Muharrem ayı içerisinde Hicri
yılbaşı kutlanır. Yine aynı ay içerisinde Aşure gönü vardır. geleneksel olarak
“aşure” pişirilir ve bütün komşulara dağıtılır. Gözleme, çörek türü
yiyeceklerin dağıtılması da esastır. Buna “ocak kokutması” denilir. Rebiülevvel
ayı içerisinde de Mevlid Kandili kutlanır. Bu kandillerin hepsinin yarı bir
ehemmiyeti vardır. Bu mevlitlerde mevlit okutulması, gül suyu ve külah içinde
lokum ve naneli şeker ikram edilmesi de söz konusudur. Çoğu kere bu mevlitler
ölen kişinin ruhu için yakınları tarafından da okutulur.
BAYRAMLAR BAYRAMLAŞMA
Milli
ve dini bayramlar önemli bir yere sahiptir. Milli bayramlardan Cumhuriyet ve 23
Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı büyük coşku içerisinde kutlanırdı.
Kutlanırdı diyorum, çünkü köyden büyük ölçüde dışarıya göç olması ve köyde genç
nüfus ve onların okul çağında çocuklarının bulunmaması, milli bayramların
maalesef kutlanmalarına engel oluşturdu. Köy ilkokulu kapandı, çocuklar günümüzde
Belde olan Yeşilöz İlköğretim Okulu’na taşımacılık sistemiyle götürülmeye
başlandı. Aşağı yukarı 1940’lı yıllarda eğitime başlanılan 1980’li yıllarda
yeterli öğrenci yokluğundan eğitim faaliyeti durdurulan Akçakese Köyü
ilköğretim Okulu’ndan bizden büyükler, bizler ve bizim küçüklerimiz diploma
aldılar. Şu anda ise, okul binaları köyün sosyal tesisi olarak hizmet
vermektedir.
Köy ilkokulunun açık olduğu yıllarda milli bayramlar büyük bir coşku içerisinde
kutlanırdı. Adeta Cumhuriyet yeni kurulmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni
açılmış gibi heyecan ve coşku söz konusuydu. Okul önündeki düzlüğe sıralar
çıkarılır, sıralara yaşlılar oturtulur ve çocuklar bütün maharetlerini ortaya
koyarlardı.
Çocukları izleyenler içerisinde Balkanlarda, Çanakkale’de, Kafkaslar’da
Yemen’de, İnönü’de, Sakarya’da düşmanla göğüs göğüse çarpışmış, vatan
topraklarına temiz al kanlarını akıtmış gaziler de vardı. Onlar bizzat dönemin
acılarını yaşamış, sıkıntılarını çekmiş ve zor şartlarda Cumhuriyeti kurmuş
nesil olduklarından ayrıca gururlu, heyecanlı ve gelecekten umutlu kişilerdi.
Okunan bir Cumhuriyet şiirinden ya da Cumhuriyetle ilgili bir piyesten
herkesten daha fazla haz alıyorlardı.
Bayramlara günün önemini belirten konuşmalarla başlanırdı. Sırasıyla şiirler
okunur, piyesler oynanırdı. Şüphesiz teliz içerisine girip yarışma, ağızda
tutulan kaşık üzerinde yumurtayı düşürmeden yarışma, kap içerisindeki yoğurttan
ağızla madeni parayı bulma gibi erkekler arasında yaptırılan yarışlardan başka,
kızların koşarken ince iğneye iplik saplamaları da izleyenlerin heyecanlı
dakikalar geçirmesine zemin hazırlardı.
Dini bayramların coşku ve heyecanı da başkaydı. Bayramdan bir gün önce bayram
hazırlıklarına başlanılmış olurdu. Çeşitli yemekler hazırlanır, özellikle
tatlılardan baklava yapılırdı. Arife günü temizlenmek ve arife suyuyla yıkanmak
adettendi. Bayram sabahı erkenden kalkılır. En iyi elbiseler giyilir. Bu
elbiselere “gerilik elbiseler” denilir. Bunlar özel günlerde, yani daha çok
düğün ve bayramlarda giyilen elbiselerdir. Abdest alıp sabah namazı kılındıktan
sonra bayram namazı kılınır. Cuma namazlarında olduğu gibi bayram namazlarının
kılındığı yer aşağı camidir. Aşağı Camide kılınan Ramazan bayram namazından
sonra bütün camiden çıkanlar cami kapısından başlamak üzere yaşlıdan küçüğe
doğru dizilerek dışarıya doğru halka oluştururlar. Bu halkada üç nesli, yani
yaşlı, genç ve çocuk görmek mümkündür. Yaşlıların eli öpülerek sıra uzar gider,
bütün camide bulunanlar, doğrusu köyün erkekleri birbirleriyle bayram namazı
çıkışı bayramlaşmış olurlar.
Kurban bayramında ise namazı takiben camiden çıkanlar kurban kesmeye giderler.
Kurban kesme işleminde işin ehli olan kişiler kurbanları keserler. Başlangıçta
üç defa Allahüekber Allahüekber, Lailahe illallahuvallahü ekber, Allahü ekber
velillahamd dedikten sonra kurban duası okunup bismillah allahüekber denilerek
kurban kesilir, yüzülür, parçalanır ve hissedarlara dağıtılır. Çünkü dana türü
hayvanlar büyüklüğüne göre yedi hisseye kadar kesilebilirler. Koyun ve keçi
türü havyanlar ise yalnız bir kişi tarafından kurban edilirler.
Genelde, kurban kesilip, ciğeri çıkarılıp, kavruluncaya kadar kurban kesenler
bir şey yemezler. Bu ciğer kavruluncaya kadar ki zaman adeta kurban orucudur.
Kurbanın boynu kesilip, kanı akıtılınca adına kurban kesilen kişiler iki rekat
şükür namazı kılarlar. Bayramlaşma kurban kesilip, ciğeri yenildikten sonra
başlar. Öncelikle ailede küçükler büyüklerle bayramlaşırlar ve onlara para
vermek adettendir. Buna “bayram harçlığı denir. Ramazan bayramında tatlı ve
şeker ön plana çıkar. Bundan dolayı şeker bayramı da diyenler olur. aslında
büyükler için ramazan, çocuklar için ise şeker bayramı demek belki uygun
olabilir. Kurban bayramında ise, kurban eti ön plana çıkar. Kurban etinin
tüketilmesinde genel prensip üç parça gibi düşünülmesidir. Bunun bir parçasının
aile fertleri tarafından, diğer parçanın eş-dost-akrabayla birlikte tüketilmesi
ve diğer bir parçanın ise kurban kesemeyenlere dağıtılması esasına
dayanmasıdır. Bu dağıtılması gereken üçte birlik kısım en az yedi eve, yani en
az yedi kurban kesemeyen aileye dağıtılır. Bu her bir hisse için geçerlidir.
Kurban kesemeyenlere dağıtılan hisselere “pay” ve bu işleme de “pay dağıtma”
denir.
Kurbanda en önemli geleneklerden birisi “Meydan yeri” geleneğidir. Kurban kesen
evlerinden her birinden bir sofra çıkar. Sofranın önemli yemeği “kapama”dır.
Yani testide pişmiş et ve testinin etrafına et suyuna salınmış pirinçten oluşan
pilav sofrayı süsler. Evlerden çıkan bu sofralar genelde köy odalarına, bazı
evlere getiriler. Buradaki ince ayrıntı konu-komşu eş-dostla yenilmesi gereken
etin bir kısmının pratikte ikram edilmesidir. Nasıl ki camide zengin ve fakir
ayrı safta namaz kılıyorsa, bu gelenek sayesinde aynı sofrada kurban kesen ve
kesemeyenin yemek yemesidir.
Hatta bu “meydan yeri” geleneği belirli bir süre iki güne yayılarak uygulandı.
Bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde kurban kesenlerden sofra çıkartılır. Aşağı
mahallede oturanlar bayramın ikinci gününde, yukarı mahallede oturanlar
bayramın üçüncü gününde sofra çıkarırlardı. Hem böylece israf önlenir, hem de
kurban kesenlerle kesemeyenler iki gün meydan yeri adı verilen sofralarda bir
araya gelirler. Kurban kesemeyenler mahsun bırakılmazlardı. Bu gelenek farklı
şekillerde yüzyıllardan beri süzülüp gelen Türk geleneğinin bir canlı göstergesidir.
Çünkü beylik almakla değil, vermekle, yemekle değil, yedirmekle olur. son
yıllarda ise bu geleneği, canlı tutmak için gayret sarfedilmektedir. Bu meydan
yeri geleneği köyün hayratı olan sazak ve köyün sosyal tesisi olan okul
binalarında sürdürülmekte, eskiden farklı olarak erkeklerden başka kadınlar da
bu yemeğe katılmaktadırlar.
Bayramlarda bayramlaşmayı biraz daha açarsak, hep büyüklere bayramlaşmaya
gidilir. Onların elleri öpülür. Nişanlılı gençler kaynanalarına, yine evli
delikanlılar kaynanalarına bayramlaşmaya giderler. Bayramlaşmaya gidilirken
eskiden “öteberi” alınırdı. Bunlar fındık, fıstık, leblebi, şeker vb. şeylerden
oluşmaktaydı. Toplu olarak bayramlaşmaya gidenler kaynananın evinde yerler,
içerler, eğlenirlerdi. Şimdi ise bayramlaşma eskisinin acı bir görüntüsü haline
geldi. Eğlenme, toplu halde gitme, böyle öteberi götürme yerini sade bir gidiş
çikolata ve yaş pastaya bıraktı.
(DÜĞÜN ADETLERİ BAŞLIĞI ALTINDAKİ YAZILAR ALINTIDIR. BİLGİ AMCIYLA KONULMUŞTUR.ÇOĞU KISIMLARI BİZİM KÖY ADETLERİNE UYMAKTADIR.İYİ GÜNLER SİZİNLE OLSUN.) SELAMİ ALKAN(SND)SAFRANBOLU 2008)Prof. Dr. İlhami Durmuş
CAMİMİZ
Cami hakkında tarihi bir belge yoktur. 1860 sonrası doğanlar geçmişte caminin yaklaşık 1870 yılında yapıldığından bahsetmektedirler.
Daha önceleri iki katlı bir binanın alt katı mescit, üst katıda mektep olarak kullanıldığı ve bu binanın bugünkü camii külliyesinde, köy odası olarak işlevini sürdürmektedir.
Cami, yerden tavana kadar kesme taş ile örülmüş, iç kısmı isesıvai le sıvanmıştır. Çatı ahşap üzeri kiremitle örtülüdür. Cami değişik zamanlarda tamirat görmüştür. 1978 yılında caminin dış cephesi sıvanmış, 1990 yılında ise caminin ahşap minaresi yıkılarak yerine iki şerefeli betonarmeden bir minare yapılmıştır. 2002 yılında da ise cami tamamen restorasyondan geçirilmiştir
Selami ALKAN(SND)Safranbolu 2010 SEVGİLERLE.
Dernek İsmi:Karabük İli Safranbolu İlçesi ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
Sosyal Yardımlaşma,Dayanışma ve Kalkındırma Derneği
Kütük No:34/103/099
Kuruluş Tarihi:05/04/2001
Dernek Adresi:Esentepe Mah.2850 Sokak No:131 Akdoğan Apt. G.O.PAŞA/İST.
DERNEĞİN İLK KURUCULARI
1-Beşir Kemal AKDOĞAN (BAŞKAN)
2-Mehmet Adnan ERDEN (Bşk.YARDIMCISI)
3-Turgut SAYGIN (GENEL SEKRETER)
4-Mehmet KOÇ (MUHASİP)
5-Cavit SARI (VEZNADAR)
6-Ramazan AVCI (ÜYE)
7-Mehmet TANIK (ÜYE)
YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYELER
1-Murat ÖZLÜ
2-Ahmet YAŞAR
3-Hüseyin ÖZ
4-Salih SARI
5-Servet AKDOĞAN
DENETİM KURULU ASİL ÜYELER
1-Mehmet Ali ÖZLÜ
2-Mustafa KAYA
3-Turgut SAYGIN
DENETİM KURULU YEDEK ÜYELER
1-Güngör MUTLU
2-Hüseyin KALKAN
3-Osman AYDIN
FAALİYETTEKİ YÖNETİM KURULU
1-Beşir Kemal AKDOĞAN (BAŞKAN)
2-Hasan MUTLU (Bşk. YARDIMCISI)
3-Yakup OĞUZ (SAYMAN)
4-Osman TUNCAY (SEKRETER)
5-Mithat DEMİRSÖZ (VEZNE)
6-İsmail ÖZ (Yönetim Kurulu Asil)
7-Cavit SARI (Yönetim Kurulu Asil)
8-Murat ÖZLÜ (Yönetim Kurulu Yedek)
9-Ahmet YAŞAR (Yönetim Kurulu Yedek)
Deneğimizin kuruluş amacı,köylülerimizle birlik beraberliği sağlamak,geriden gelen yeni nesil gençlerimizin bir araya gelip birbirleri ile tanışmalarını ve kaynaşmalarını sağlamak.Köyümüz için birlikteliğimizle güzel ve kalıcı hizmetler yapmak.Acı ve iyi günlerimizde bir araya gelerek paylaşımı sağlamak.Daha bir çok sosyal faaliyetler içersinde hep birlikte mücadele vermek amacı ile derneğimizi kurmuş bulunduk. Tabiki dernek kurmakla dernekçilik olmadığı,şahsım olarak malumatım olduğu gibi bunu çok kıymetli sizler ve değerli köylülerimin bilmesini ve derneğimize sahip çıkılması durumunda tüm köylülerimize çok yararlı ve faydalı olcağına inancım tamdır.İstanbul’dakiler elimizden geldiği kadar caba sarfetmeye çalışıyoruz.Fakat oralarda faaliyet yapılmadığı için İstanbul’dakilerde derneğimize şikayetçi oluyorlar.Bunun için seni bu konuda öncülük yapıp, derneğimiz adına başlatmış olduğun çalışma ve düşüncelerine şahsım olarak yürekten kutlar sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.Saygı ve sevgilerimle herkese selamlar diliyorum.
İŞ TEL:0212 475 9554-0212 501 2576-0212 565 5321
CEP:0532 312 2278 (KEMAL AKDOĞAN)
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
EVLERİMİZİN YAPILIŞ TARİHİ/(ILBARIT)ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
Bilindiği gibi, köylerin kurulma aşaması ve birlikte olması,geçmiş itibarıyla 'imece' toplu yaşama ve toplu zor işleri başarma üzerinedir. Dolasıyla her şey ilkeldir. Kapitalizmin makineyi keşfetmesi ile insanların yaşamları kolaylaşırken, ap ayrı bir güç çıktı ortaya...Bir yandan fabrikalar vs.ler insan yaşamına geçince, köylerimizde makinelerle tanıştı. Örneğin bir traktör birden çok canlının sürebileceği bir tarlayı bir kaç saatte sürerken, neredeyse her evde bulunan öküz gibi emekçi hayvanlar artık kullanılamaz oldu. Bir yandan da köylerden şehirlere göçlerde başlamış oldu ve bu göçe 1960 yıllardan sonra, Ilbarıt Köyüde maruz kaldı. Nedeni bağların kuruması ve ekilenlerin astarı yüzünden pahalı olması...
Selami Alkan, hocam köydeki evlerin tarihini yazarmısın dediğinde düşündüm. Çünkü çoğu evlere tarih yazılmamış. Geçmişten gelen çoğu ev yıkılmış, örneğin bizim eski ev Kuruseyingilinen eskiden ortakmış, 1915 yılında bir kış günü yıkılmış ve içinde insan varken, ama hiç kimsenin burnu dahi kanamamış. Kafama göre bir tarih çıkarmaya çalıştım. Çünkü en büyük aile bireylerinden yola çıkarak. Derler ya 'Söz uçar yazı kalır.' Köyümüz bilindiği gibi, 1831,Padişah 2.Mahmut döneminde yapılan nüfus sayımında, 49 hane ve bu hanelerden beş sülale şu anda yok...Nedeni söyünmüş. Yukarı mahalleden itibaren, köyün günümüze ulaşan yapılış tarihi...
1) Değirmencigil (Mollabekiroğulları) İlk ev 1865 yıklmış,2 ci ev 1870 yıkılmış 3 cü ev 1951 yıkılmış 4 cü ev 2018
2) Kuruseyingil 1892 yıkıldı.
3) Kuruseyingil 'Ömer Tuncay' 1963
4) Yamakgil 'Mustafa Gökmen' 1880
5) Yamakgil 'Raşit ve Hasan' 1878
6) Sarımuhtargil 1895
7) Emüstogil 1918
8) Gödegil 1845 yıkıldı
9) Gödegil 'Hasan Yıldırım' 1970
10) Karakaşgil 1895
11) Deliahmetgil 1885
12) Döndügil 1884
13) Faslıgil 1887 yıkıldı.
14) Aşağımeyremgil 1875
15) Yanıkgil 1953
16) Kapsuzgil 1935
17) Kapsuzgil 2 ci ev 1997
18) Huriye, Ayhan Karaman 1993
19) Gardeyigil 'Hafız Nuri ve Hasan Erden 1909
20) Yukarı Havaşgil 1959
21)Yusufgil 'Mehmet Özer' 1919
22) Osman Akdoğan 2009
23) Beşir Algan 1882
24) Yukarı Meyremgil 1897
25) Hamdi Sarı 2002
26) İhsan Sarı 2002
27) Güdükgil 1904
28) Güdükgil 2 ci ev 1935
29) Gardeyigil 'Ahmet Demiralp' 1943
30) Yusufgil 'Salih Kara' 1840 yıkıldı.
31) Yusufgil 'Mehmet ata Doğan' 1895
32) Karabacakgil 1870
33) Acumukgil 1901
34 ) Kosbatargil 'Mehmet Tanık' 1955
35) Kosbatargil 'Ekrem Tanık' 1979
36) Hecelligil 1887
37) Softagil 1838
38) Elişgil 1896
39) İrabegil 1957
40) Zaimgil 1858
41) Aşağıkeleşgil 1870
42) Yukarıkeleşgil 1890
43) Deliseyingil 1947
44) Eminegil 1954
45) Pehlivangil 1894
46) İpiçürükgil 1896
47) Hürükızgil 1870
48) Yukarıçavuşgil 1954
49) İyipgil 1860
50) İyipgil 'Karanuk' 1956
51) İyipgil 'M.Ali Efendi' 1923
52) İmam Lojmanı eski 1895
53) Kirazgil 1862
54) Hatıpgil 1900
55) Ayrancıgil 1855
56) Kahvecigil 1901
57) Dokzangil eski ev 1860
58) Aligülügil 1875
59) Aligülügil 'İsmail öz' 2017
60) İbrahim Özcan 2016
61) Hüsükgil 1980 yeni ev...
62) Şıkkıdıgil 1895
63) Akkuşgil 'M.ali Eriş' 1968
64) Akkuşgil 'Osman eriş' 1968
65) Aşağı Havaşgil 1879
66) Osmançavuşgil 1894
67) Fısfıshafızgil 1893
68) Çavuşgil 1875
69) Keleşgil 1868
70) Haşimgil 'alimollagil' 1873 yıkıldı.
71) Haşimgil 'Rıfat Özcan' 1953 yandı.
72) Hatıpgil 'Perihan Tangül' 2019
73) Sarımuhtargil 'Bilgin Yıldırım' 2019
74) Kuruseyingil 'Ramazan Tuncay' 2017
75) Gödegil 'Ahmet,Ercan Yıldırım 2010
BAĞLICA MAHALLESİ;
76) Okumuşgil 1920
77) Kacoseyingil 1900
78) Cıdıkgil 1940
79) Okumuşgil 'Saim Kara' 1980
80) Cemal Oğuz 1982 yeni ev...
81) Cemükgil 1922
82) Tulumagil 1912 eski ev
83) Tulumagil 1958 yeni ev
84) Kostakgil 1910
85) Ramazan Oğuz 1935
86) Civişgil 1908
KARAŞAR MAHALLESİ...
87) Alibeygil 1879
88) Berbergil 1890
89) Topalahmetgil 1908
90) Gıdavagil 1887
91) Kistirliçavuşgil 1886 yıkıldı.
92) İbrahimçavuşgil 1914
93) Karabekirgil 1894 yandı.
94) Alibeygil 'Ali Karatekin' 1993
95) Berbergil 'Mustafa Kara' 1977
KÖY ODASI YANAN ODA 1835 YENİSİ 2009 YILINDA YAPILMIŞTIR.KÖY CAMİSİ 1870 YILINDA YAPILMIŞTIR.
'ÜÇBÖLÜK KÖYÜ 'KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ,YAPILIŞ TARİHİ (1981,KÜLTÜR MERKEZİNE DÖNÜŞ TARİHİ...29.EKİM.1999...'
Kısaca tüm Ilbarıt Köyünü Mahalleri ile birlikte özetlemeye çalıştım. Umarız ki köyümüz geleceğe ışık tutmaya devam eder
RECAİ DEMİRSÖZ(RESSAM) EMEKLİ ÖĞRETMEN SELAMİ ALKAN
Ilbarıt-Karaşar Mah'de taş üzerine bir hat çalışması...Rumi (1336) Miladi(1920) yılında, İsmail Gürleyik tarafından yaptırılan evin giriş, avlu kapası üstüne yerleştirilmiş,ibrik şeklinde 'maşallah' ibaresi vardır. Ev daha sonra Abdullah Gürleyik tarafından betonarmeye çevrilmiştir.
Ev 1831 kayıtlarında yer almayan,Yamakgil olarak bilinen,Raşit ve Hasan,a aittir.Raşit tarafı söyünmüş olup,Karakaşgilden,Mehmet Avcı,ya,evin damadı,Mehmet Ali Özlü tarfından satılmıştır.llbarıt köyünün ilk öğretmeni,Mehmet Cemil Efendi,Raşit tarafında ikamet etmiştir.Raşit'in aynı zamanda,Bağlıca mah.de Kostak ve Kofur Hasangil olarak bilinen ailde bir kızı vardır ve Yunus Oğuz'un annesidir.Aynı zamanda Raşit,Karaşar Mah.den İbram Cavuş olarak bilinen İbrahim Kara'nın bacanağıdır.Birde bunların büyük abileri vardır İbrahim,Yamak Mustafa'nın 1894 babasıdır ve üç kardeş,İbrahim,Raşit ve Hasan,uzun süre İstanbul,Tophane semtinde ciğerci dükkanı işletmişlerdir.
Ev Musluoğullarından,Hüseyin tarafından yapılmıştır.Yapılış tarihi kesin bilinmesede,1840 yıllarına ait olup,Ilbarıt Köyünün en eski evlerindendir.Hüseyin,Musluoğullarından,Mustafa'nın oğludur.Mustafa,1791,oğlu Hüseyin 1827 doğumlu olup,Dendün lakaplı,Sarımuhtarın babası Mustafa 1850 ve kardeşi Göde lakaplı Ahmet'in 1864 babalarıdır.Hüseyin ve evi yoksulluk içinde bir katırla yaptırmış olup,Musluoğullarının Gödegil ve Sarımuhtargil fertleri bu evde doğmuştur.Daha sonra Göde Ahmet 1895 yılında bu günkü Sarımuhtargilin evini yaptırmış ve bağ değişiminde,yaptırdığı evi Sarımuhtargile vermiştir.Aile Musluoğullarının diğer fertleri Ahmet 1751 doğumlu ve Emistogil ve Kuruseyingili temsil eder ve Hüseyin,büyük ihtimalle Göde ve Sarımıhtargili temsil eden Mustafa ile ikiz kardeştir ve doğumları 1791 dir ve Hüseyin tarafı,Sülüğün Sarıoğlangil olarak bilinir,ama şu anda söyünmüştür.Küçük bir anekdot...
Çocukluğumdan beri boş olan evlerden biri,Ahmet Demiralp'ın evi...1940 yıllarda yaptırmıştır.Safranbolu'dan Rum taş ustaları gidince,bu ustalık yöre ustalarına kalmış...Temel yöre ustalarına ve ahşap kısım,yine Gayazalı Mehmet usta,bir oda hariç...Gayazalı Mehmet usta,7 kuşak bu mesleği sürdürmüş,en son oğullarından Mustafa usta,1990 yıllarda,Ayhan Karaman'ın evini yaptı...Ahmet Demiralp,gittiği Kastamonu Öğretmen Okulun'da,Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'la yolları kesişir ve birlikte öğretmen olurlar.Fakat Rıfat Ilgaz,daha sonra tekrar imtihana girerek,Gazi Üniversitesi,Türkçe Bölümü okuyarak,lise öğretmeni olur.1984 yılında,Safranbolu,Kavaklar Kahvesinde,Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya ve Mustafa Alkan,bir araya gelrek eski günleri yad ederler.Bilindiği gibi,Ahmet Demiralp,Hababam Sınıfındaki,sözü geçen 'İnek Şaban' Rıfat Ilgaz'da boyu 180cm.ye yakın olmasına rağmen,Güdük Necmi'dir.
ILBARIT köyünde,bir evin kitabesi...Yaptıranlar,Ahmet ve İzzet kardeşler...Gardeyigil...Yapıldığı tarih,rumi 1325,mildi 1909...
ÜÇBÖLÜK(ILBRIT)KÖYÜ /SAFRANBOLU /2020
Bu tanıtım levhasını üzülerek çaktım.Nedini,temelden gayrı geriye hiçbir şey kalmadığı için.Oysa 'Kirazgil' 'Hacıömeroğullarına ' mensup bir aile...Benim çocukluğumda,ekip biçerlerdi ve Emine teyze köye yeni gelmişti.1960 yıllardan söz ediyorum ve Safranbolu'ya göçtüler.Oğul Hasan Esen evi yıkma kararı aldı ve yıktı,ahşap kısmını bir kamyona yükleyerek Safranbolu'ya getirdi.1963-64 seneleri olabilir.Oysa bi evde üst katta yanılmıyorsam iki oda bir çardak denilen salon ve alt katta bir oda daha vardı,babam Satı Demirsöz'ün anlatımı ile burada,kemaneci isiminde eşi ile birlikte biri yaşarmış ve kardeşi Cırtosman,lakaplı Osman Bağlıca Mah.ne içgüveyi gitmiş,her iki kardeş,ileri derecede keman icra ederlermiş ve nereden nereye...
Yaklaşık bir asıra kadar yaşadı.Hayata küsmedi.36 ay askerlik,İkinci Dünya Savaşı çıktığında,bir yıl Zonguldak'da ihtiyat askerliği ve 18 ay İmralı'da hapis yatmış 1948 yıllarında.Adam filan öldürmemiş,sırf çalgı icra ettiği için evinde dahi çalgı icra etmesine,bazı komşular karşı çıkmış.Çalgı icra etmemesi için,sağa sola şikayette bulunmuşlar,ama babam sürekli haklı çıktığı halde,babama pusu kurmuşlar,dahası saldırıya geçmişler tek başına kendini korumaya çalışmış,ama arkası olmadığı için suç üzerine yüklenmiş ve 18 ay hapis...Yeğenime bu dünyaya doymadan gidiyorum demiş.Her çalgıyı kendi kendine öğrenmiş.Bağlama,keman ve zurnanın yanında davul yapım ustası...Çocukluğumda çevre köylerden davul yaptırmaya gelirlerdi.Kucağındaki bağlamayı,1950 yılında yapmış ve halen icra ediliyor.Fotoğrafı 1976 yılında Van-Erciş'te askerken bana göndermişti ve 66 yaşındaydı.O kadar çekmesine rağmen saçlarına ak henüz düşmemişti.1930 yıllarında Aşık Veysel,Erzincan'lı Şerifi tanımış...İstanbul Hasköy semtinde fırın işçisiyken,o Yıllarda İstanbul'un Beldiye Başkanı ve Valisi olan Porf.Dr.Fahrettin Kerim Gökay,kendisi ile sohbet etmeye gelirmiş.2 yıl yatalak yattı ve 09.Temmuz.2009'da yaşama veda etti...Babam Satı Demirsöz...Saygı ile anıyorum.
YUSUFGİL başta maşallah ve hemen altında rumi 1335,miladi 1919 ve Hicri 1338,o yıllarda rumi ve hicri yıl arasında 3 yıl fark varmış,şu anda bu sayı 6 yıl...En altta ise evi yaptıran kişi Hafız Mehmet yazmaktadır.
Sökülüp bir yerden,bir yere mote edilebilen bir tahıl ambarı...ILBARIT KÖYÜ...1890 yılında,Katırcı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.
Rum taş ustaları tarafından yapılmış bir pah...Değirmencigilin evi...
Rum taşustaları tarafından yapılmış bir pah,Akkuşgil,Hasan Çavuşun evi,1890 lı yıllar...
Safranbolu,Ilbarıt Köyünde,Aşağıpınar Köy çeşmesi ve Karamehmetoğullarına ait iki ev Yusufgil,solda yıkılmadan önceki ev ve sağdaki,yusuf efendi tarafından 1895 yılında tek katlı olarak yapılan ve öğretmen Mehmet Ata Doğan'ın 1930 yıllarda yaptırdığı ikinci katlı hali...
Aslen İbrahimbeyoğlu bilinen ve İbrahimbeyoğlu Abdullaha ait olan ev,dede Hüseyin Avni Aksoy'un bu eve içgüveyi girmesi ile ev Karamehmetoğlu,Hüseyin Avni Aksoy adı ile anılmaktadır.
Muslugil ait üç ev,solda Sarımuhtargil,(Zoryuseyingil)sağda Emistogil,arada görünen,Kuruseyingilin yıkılan evi...
Dışının sıvası hariç,tamamen taş duvar dahil Ilbarıt ustalarının 1954 yılında yapmış olduğu,aslen Hacıömeroğullarından olan,Sabri Yaşar'a ait ev...
Karadeliğullarına,Aşağı 'Meyremgil' ve ilerde Mollabekiroğlları 'Karakaşgile' ait iki ev...
Yer Hacılarobası, Çatal in diye bilinen,poflagonya dönemine ait bir kaya mezarı...Yaklaşık 2500 yıllık...Sağ olsunlar define kaçakçıları,yıllardır kendi kendini koruyan kaya mezarını oldukça tahrip etmişler.Üst kısımında heykelimsi ve kulak biçiminde bir görüntü vardı,onu dinamitle düşürmüşler ve gövde kısmına hilti ile delik açarak dinamitlemişler.
Safranbolu ,Ilbarıt Köyünde,Mehmet Eli Efendilerin evinin kitabesi, Rumi 1339,miladi 1923 ve Hicri 1341...
Yukarıdaki tarih, bir zamanlar Ilbarıt Köyünün,Çamaşırhanesi olan 'Asma' nın yapılış tarihidir. Babam Satı Demirsöz'ün anlatımı ile buradaki su bir insan bacağının kalınlığı kadar akmakta iken, şimdi oldukça azaldı. Biz ilkokula giderken, okulda köyün ortak mallarından söz edilirdi. 1)Köy Çeşmesi 2) Çamaşırhane 3) Köy Koruluğu 4) Köy Mezarlığı gibi...Bu bazı köylerde, Köy merası ve Köyün Yaylası olarak değişmektedir. Doğal olarak bunlardan geriye fazla bir şey kalmadı, Köy Çeşmesi ve Köy Mezarlığı dışında...Asma üstü kapatılarak bir iki ailenin aynı anda çamaşır yıkayacağı konumuna 1937 yılında yapılmıştır ve köylüler sıra ile burada çamaşırlarını yıkarlardı...Bizim çocukluğumuzda...
ILBARIT (ÜÇBÖLÜK)KÖYÜ SÖZLÜĞÜ
BİTKİLER ALEMİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Çükündür |
Şeker pancarı |
Maniye |
Domates |
Badılcan |
Patlıcan |
Erük |
Erik |
Kirez |
Kiraz |
Kiren |
Kızılcık |
Bük |
Böğürtlen |
Sellep |
Salep |
Gızamuk |
Kızamık |
Ahlat |
Armudun küçüğü |
Argun |
Mayhoş armut türü |
Göksulu |
Tatlı armut cinsi |
Gökcüz |
Yer altı bitkisi |
Çetlemük |
Çitlembik |
Karamuk |
Çitlembiğin meyvesi |
Aluç |
Alıç |
Efin |
Ardıçın meyvesi |
Pölüt |
Meşe palamudu |
Mazı |
Meşe ağacının meyvesi |
Gıcı |
Çam palamudu |
Susam |
Zambak |
Koruk |
Ham üzüm |
Kelek |
Ham kavun |
Çatuk |
Üzüm asması,omca |
Döngel |
Muşmula |
Ekşikara |
Karadut,ahududu |
Aşlak |
Ağacın aşılanmış hali |
Badem |
Çağla |
Hıyar |
Salatalık |
Cöğüz |
Ceviz |
Karapakla |
Bakla |
Ispatan |
Hardal |
Evelük |
Üvleyik |
Yılaf |
Yulaf |
Danagöz |
Kara üzümün irisi |
Yalamuk |
Çam ağacından çıkan sıvı |
Fışkın |
Bitkide yeni süren filiz |
Cöpre |
Üzümün çöpü |
Döbelen |
Mantargillerden bir bitki |
EV GEREÇLERİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Yaslağaç |
Üzerinde yufka açılan tahta |
Oklağaç |
Oklava |
Bişleyeç |
Yufka ekmek pişirmekte kullanılan ince tahta |
Tekne |
Hamur yoğurulan derince oyulmuş ağaç |
Sacıyak |
Ocakta üzerine kap konulan 3 bacaklı ev gereci |
Gözer |
Bir cins elek |
Naşpa |
Maşrapa |
Kaşuk |
Kaşık |
Güğüm |
Su kabı |
Upruk |
İbrik |
Çıkrık |
İp eğirme aracı |
Mengenez |
“ |
Filke |
Küçük musluk |
Yaygu |
Sofra altına serilen bez |
Çotura |
Çam ağacından yapılan su kabı |
Götürge |
Oturak |
Poğ |
Yazma |
İşlik |
Pamuklu gömlek |
Deymen |
Değirmen |
Sübek |
Bebeklerin beşiğine konulan bir alet |
Suruk |
Uzun ceviz dokuma sopası |
Şipşibi |
Yufka yağlamaya yarayan bir alet |
Tapla |
Köy sofrası |
HARMAN YERİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Yığın |
Tarladan gelen ekinlerin bir yere yığılması |
Sap saçma |
Yığının bozulup dövenle sürülecek şekilde saçılması |
Tınar |
Harman dövülüp,ekinler kıyıldıktan sonra bir yere yığılması poyraza karşı savrulma haline getirilmesi |
Kesmük |
Dövenin dövemediği tınar artığı |
Çec |
Tınarın samandan ayrılan ürün kısmu |
KÖY YİYECEKLERİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Bekmez |
Pekmez |
Malak |
Mısır unu pekmez karışımı bulamaç |
Gözleme |
Torba yoğurdu veya ıspanakla yapılan yiyecek |
Çörek |
Mayalı hamurdan yapılan yiyecek |
Urup |
Kızılcık şerbetliği |
Cizleme |
Cıvık hamurdan saca dökülüp yapılan yiyecek |
Bandurma |
Kaz hindi yağına bastırılan yufkadan yapılan yiyecek |
Bişi |
Ziyrat günleri yufkanın yağlanmış halinden yapılan yiyecek |
Pıt pıt |
Mısır unu hamurundan yapılan yufka türü yiyecek |
Gavurga |
Patlamış mısır |
Gavut |
Patlamamış mısırın havanda veya değirmende çekilmiş toz hali |
Ezme |
Erikten yapılan bir tür yiyecek |
Pilavlık |
Erişte |
Tafşut |
Hoşaf |
TARIM ALETLERİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Kağnı |
Köylünün yük çekme arabası |
Döven |
Harmanda ekinin ezilmesinde kullanılan altı dişli alet |
Boyunduruk |
Öküz koçumluğu |
Zövle |
Boyundurukta bulunan bir çubuk |
Hamut |
At eşek koşum takımı |
Öğrendire |
Öküzleri yönlendiren ucu çivili uzun sopa |
Gırbaç |
Kırbaç |
Kara saban |
Çift sürme aleti |
Taban |
Çift sürdükten sonra tarlayı düzleme aleti |
Anadut |
3 parmaklı tarım aleti |
Diğren |
2 parmaklı tarım aleti |
Yaba |
5 parmaklı tınar savurma aleti |
Dırmuk |
Tırmık |
Gurebi |
Orak şeklinde diken kesme aleti |
Tara |
Orak şeklinde ot kesme aleti |
Tırpan |
Ekin biçme aleti |
Orak |
Tarlada ekin toplama aleti |
Bıçkı |
Bir tür kesici bıçak |
Helek |
Fasulye diplerine konulan uzun sopa |
Avla |
Bahçe etrafına çekilen dikenli korumalık |
Tıkıra |
Kaybolan inekleri bulmak için boyna asılan bir tür zil |
EV HALİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
Avlı--- Avlu |
Evin giriş bölümü |
Dam- ahır |
Hayvanların konulduğu yer |
Basak |
Merdiven |
Tüstavan |
Çatı altı |
Çardak |
Köy evinin holü |
Yüklük |
Yatak,yorgan konan yer |
Oyma |
Küçük ev gereçlerinin konulduğu yer |
Sergen |
Raf |
Gunluk |
Balkon |
Hambar |
Ambar |
Kemrelik |
Hayvan dışkısı atılan yer |
Kemre |
Hayvan dışkısı |
Bedavra |
Kiremit altına konulan ince tahta |
Kiremüt |
Kiremit |
Yonga |
Ağaçtan çıkan kabuklar |
Yanır |
Çam ağacı reçinesi |
Temek |
Ahır penceresi |
Fışkı |
Eşek gübresi |
Hodala |
Köfte şeklinde kepekten yaplıan kaz hindi yiyeceği |
HAYVANLAR ÂLEMİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
İnek |
Dişi sığır |
Öküz |
Erkek sığır |
Buzağı |
İneğin küçük yavrusu |
Dana |
İneğin erkek yavrusu |
Düğe |
İneğin dişi yavrusu |
Beygir |
At |
Tay |
At yavrusu |
Sıpa |
Eşek yavrusu |
Goyun |
Koyun |
Goç |
Erkek koyun,koç |
Davar |
Keçi koyun sürüsü |
Teke |
Erkek keçi |
Kuzu |
Koyun yavrusu |
Oğlak |
Keçi yavrusu |
İbi |
Hindi |
Gaz |
Kaz |
Vidik |
Kaz yavrusu |
Civciv |
Tavuk yavrusu |
Horuz |
Horoz |
Toğuk |
Tavuk |
Mınnak |
Kedi yavrusu |
Govlez |
Köpek yavrusu |
Gocen |
Tavşan yavrusu |
Govercin |
Güvercin |
Gırlanguç |
Kırlangıç |
Gartal |
Kartal |
Garga |
Karga |
Akbuba |
Akbaba |
Davşan |
Tavşan |
Tıktıkçı |
Ağaçkakan |
Guğuk |
Guguk kuşu |
Tocu |
Tocuhasan kuşu |
Kömüş |
Manda,camış |
Çökürge |
Çekirge |
Karabakal |
Karatavuk kuşu |
Tirik |
Sincap |
Merkep |
Eşek |
Çulluk |
Dağ tavuğu |
Vizviz |
İlkbaharda arı tarafından sokulan hayvanların kaçışması |
ILBARIT DİLİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI
|
Bıldır sene |
Geçen yıl |
Gıran guyulası |
Soyu kuruması |
Hora geçmek |
Makbul geçmek |
Dağnamak |
Kınamak |
Yüze sırtarmak |
Çemkirmek |
Dengilmek |
Devrilmek |
Dibildemek |
Kıpraşmak |
Nesbetsüz |
Patavatsız |
Gade |
Yenge |
Debertlemek |
Karıştırmka |
Dekmük |
Tekmelemek |
Ağnanmak |
Yerde yuvarlanmak |
Gıygaştu |
Yarı aralamak |
Melhe |
Çamur |
Şaşumuş |
Şaşırmış |
Gıdacuk |
Çok az |
Çokmak |
Havlamak |
Apışak |
Bacakların yana açılması |
Ne diyon |
Ne yapıyosun |
Öte |
İleri |
Götü Götü |
Getir Getir |
Elet Elet |
Götür Götür |
Yapış Yapış |
Tut Tut |
Netcüz |
Ne yapıcağız |
Ondan Gayrı |
Ondan Sonra |
Anih Nediyin |
Eyvah Napıyım |
Gara habarı gelesi |
Kötü haberi gelesi |
Yas tutmak |
Ağıt yakarak sesli ağlama |
Gaynama |
Eziyet etme |
Fışırdama |
Şımarma |
Gızım |
Kızım |
Oğlanım |
Oğlum |
İNSAN İSİMLERİ
KÖY AĞZI |
ŞEHİR AĞZI |
AŞA |
AYŞE |
ELİ |
ALİ |
ŞERİF |
ŞERİFE |
SEYİN |
HÜSEYİN |
FADİM |
FATMA |
ERCEP |
RECEP |
HATÇE |
HATİCE |
EHMET |
AHMET |
HEMİDE |
HAMİDE |
GADİR |
KADİR |
MEMED |
MEHMET |
IRMAZAN |
RAMAZAN |
ISMAYIL |
İSMAİL |
SÜLEYMEN |
SÜLEYMAN |
YUNİŞ |
YUNUS |
ÜRFET |
RIFAT |
İBREM |
İBRAHİM |
MISTIK |
MUSTAFA |
IRZA |
RIZA |
MEMEDELİ |
MEHMET ALİ |
ELİRZA |
ALİ RIZA |
ELETTİN |
ALAATTİN |
SELETTİN |
SELAHATTİN |
SAZAK |
SEZAİ |
ILBARIT (ÜÇBÖLÜK)KÖYÜ SÖZLÜĞÜ
Aluç : Alıç
Ahlat : Armudun küçüğü
Argun : Mayhoş armut türü
Aşlak : Ağacın aşılanmış hali
Anadut : 3 parmaklı tarım aleti
Avla : Bahçe etrafına çekilen dikenli korumalık
Avlı--- Avlu : Evin giriş bölümü
Akbuba : Akbaba
Ağnanmak : Yerde yuvarlanmak
Apışak : Bacakların yana açılması
Anih Nediyin : Eyvah Napıyım
Aşa : ayşe
Abıca :Amca
Badılcan : Patlıcan
Bük : Böğürtlen
Badem : Çağla
Bişleyeç : Yufka ekmek pişirmekte kullanılan ince tahta
Bekmez : Pekmez
Bandurma : Kaz hindi yağına bastırılan yufkadan yapılan yiyecek
Bişi : Ziyrat günleri yufkanın yağlanmış halinden yapılan yiyecek
Boyunduruk : Öküz koçumluğu
Bıçkı : Bir tür kesici bıçak
Bedavra : Kiremit altına konulan ince tahta
Basak : Merdiven
Buzağı : İneğin küçük yavrusu
Beygir : At
Bıldır sene : Geçen yıl
Cöğüz : Ceviz
Cöpre : Üzümün çöpü
Civciv : Tavuk yavrusu
Cizleme : Cıvık hamurdan saca dökülüp yapılan yiyecek
Çatuk : Üzüm asması,omca
Çetlemük : Çitlembik
Çükündür : Şeker pancarı
Çotura : Çam ağacından yapılan su kabı
Çec : Tınarın samandan ayrılan ürün kısmı
Çıkrık : İp eğirme aracı
Çardak : Köy evinin holü
Çokmak : Havlamak
Çulluk : Dağ tavuğu
Çökürge : Çekirge
Çörek : Mayalı hamurdan yapılan yiyecek
Döngel : Muşmula
Danagöz : Kara üzümün irisi
Döbelen : Mantargillerden bir bitki
Deymen : Değirmen
Döven : Harmanda ekinin ezilmesinde kullanılan altı dişli alet
Diğren : 2 parmaklı tarım aleti
Dırmuk : Tırmık
Dam- ahır : Hayvanların konulduğu yer
Dana : İneğin erkek yavrusu
Düğe : İneğin dişi yavrusu
Davar : Keçi koyun sürüsü
Davşan : Tavşan
Dağnamak : Kınamak
Dengilmek : Devrilmek
Dibildemek : Kıpraşmak
Debertlemek : Karıştırmk
Dekmük : Tekmelemek
Erük : Erik
Efin : Ardıçın meyvesi
Ekşikara : Karadut,ahududu
Evelük : Üvleyik
Ezme : Erikten yapılan bir tür yiyecek
Elet Elet : Götür Götür
Eli : ali
Ercep : recep
Ehmet : ahmet
Elirza : ali rıza
Elettin : alaattin
Fışkın : Bitkide yeni süren filiz
Fışkı : Eşek gübresi
Filke : Küçük musluk
Fadim : fatma
Fışırdama : Şımarma
Gaz : Kaz
Gadir : kadir
Gızım : Kızım
Gara habarı gelesi : Kötü haberi gelesi
Gıdacuk : Çok az
Gıygaştu : Yarı aralamak
Gade : Yenge
Gıran guyulası : Soyu kuruması
Guğuk : Guguk kuşu
Garga : Karga
Gocen : Tavşan yavrusu
Govercin : Güvercin
Gırlanguç : Kırlangıç
Gartal : Kartal
Govlez : Köpek yavrusu
Gocabuba :Dede
Gocaana : Nine
Gözer : Bir cins elek
Güğüm : Su kabı
Götürge : Oturak
Gözleme : Torba yoğurdu veya ıspanakla yapılan yiyecek
Gavurga : Patlamış mısır
Gavut : Patlamamış mısırın havanda veya değirmende çekilmiş toz hali
Gırbaç : Kırbaç
Gurebi : Orak şeklinde diken kesme aleti
Goyun : Koyun
Goç : Erkek koyun,koç
Gızamuk : Kızamık
Göksulu : Tatlı armut cinsi
Gökcüz : Yer altı bitkisi
Gıcı : Çam palamudu
Gunluk : Balkon
Götü Götü : Getir Getir
Gaynama : Eziyet etme
Gunluk : Balkon
Hıyar : Salatalık
Hamut : At eşek koşum takımı
Helek : Fasulye diplerine konulan uzun sopa
Hambar : Ambar
Horuz : Horoz
Hora geçmek : Makbul geçmek
Hatçe : hatice
Hemide : hamide
Hodala : Köfte şeklinde kepekten yaplıan kaz hindi yiyeceği
Ispatan : Hardal
Ismayıl : ismail
Irmazan : ramazan
Irza : rıza
İşlik : Pamuklu gömlek
İnek : Dişi sığır
İbi : Hindi
İbrem : ibrahim
Kirez : Kiraz
Kiren : Kızılcık
Karamuk : Çitlembiğin meyvesi
Koruk : Ham üzüm
Kelek : Ham kavun
Karapakla : Bakla
Kaşuk : Kaşık
Kesmük : Dövenin dövemediği tınar artığı
Kağnı : Köylünün yük çekme arabası
Kara saban : Çift sürme aleti
Kemrelik : Hayvan dışkısı atılan yer
Kemre : Hayvan dışkısı
Kiremüt : Kiremit
Kuzu : Koyun yavrusu
Kömüş : Manda,camış
Karabakal : Karatavuk kuşu
Maniye : Domates
Mazı : Meşe ağacının meyvesi
Mengenez : İp eğirme aracı
Malak : Mısır unu pekmez karışımı bulamaç
Mınnak : Kedi yavrusu
Merkep : Eşek
Melhe : Çamur
Memed : mehmet
Mıstık : mustafa
Memedeli : mehmet ali
Netcüz : Ne yapıcağız
Ne diyon : Ne yapıyosun
Nesbetsüz : Patavatsız
Naşpa : Maşrapa
Oklağaç : Oklava
Orak : Tarlada ekin toplama aleti
Oyma : Küçük ev gereçlerinin konulduğu yer
Oğlak : Keçi yavrusu
Oğlanım : Oğlum
Ondan Gayrı : Ondan Sonra
Öğrendire : Öküzleri yönlendiren ucu çivili uzun sopa
Öküz : Erkek sığır
Öte : İleri
Pölüt : Meşe palamudu
Poğ : Yazma
Pıt pıt : Mısır unu hamurundan yapılan yufka türü yiyecek
Pilavlık : Erişte
Sellep : Salep
Susam : Zambak
Sacıyak : Ocakta üzerine kap konulan 3 bacaklı ev gereci
Sübek : Bebeklerin beşiğine konulan bir alet
Suruk : Uzun ceviz dokuma sopası
Sap saçma : Yığının bozulup dövenle sürülecek şekilde saçılması
Sergen : Raf
Sıpa : Eşek yavrusu
Seyin : hüseyin
Süleymen : süleyman
Selettin : selahattin
Sazak : sezai
Şipşibi : Yufka yağlamaya yarayan bir alet
Şaşumuş : Şaşırmış
Şerif : şerife
Tekne : Hamur yoğurulan derince oyulmuş ağaç
Tapla : Köy sofrası
Tınar : Harman dövülüp,bir yere yığılması, savrulma haline getirilmesi
Tafşut : Hoşaf
Taban : Çift sürdükten sonra tarlayı düzleme aleti
Tara : Orak şeklinde ot kesme aleti
Tırpan : Ekin biçme aleti
Tıkıra : Kaybolan inekleri bulmak için boyna asılan bir tür zil
Tüstavan : Çatı altı
Temek : Ahır penceresi
Tay : At yavrusu
Teke : Erkek keçi
Toğuk : Tavuk
Tıktıkçı : Ağaçkakan
Tocu : Tocuhasan kuşu
Tirik : Sincap
Upruk : İbrik
Urup : Kızılcık şerbetliği
Ürfet : rıfat
Vidik : Kaz yavrusu
Vizviz : İlkbaharda arı tarafından sokulan hayvanların kaçışması
Yılaf : Yulaf
Yalamuk : Çam ağacından çıkan sıvı
Yaslağaç : Üzerinde yufka açılan tahta
Yaygu : Sofra altına serilen bez
Yığın : Tarladan gelen ekinlerin bir yere yığılması
Yaba : 5 parmaklı tınar savurma aleti
Yüklük : Yatak,yorgan konan yer
Yonga : Ağaçtan çıkan kabuklar
Yanır : Çam ağacı reçinesi
Yüze sırtarmak : Çemkirmek
Yapış Yapış : Tut Tut
Yas tutmak : Ağıt yakarak sesli ağlama
Yuniş : yunus
Zövle : Boyundurukta bulunan bir çubuk
MİTHAT DEMİRSÖZ’E TEŞEKKÜRLER.
ELİNE,DİLİNE SAĞLIK
SELAMİ ALKAN (SND) SAFRANBOLU / 2008
KARABÜK
DEMİR ÇELİK(KARDEMİR )
FABRİKASINDA
ÇALIŞANLARIMIZ
1-
SATIMEHMETKARA
2
METİNYILDIRIM
3- EMİN
TANGÜL
4- HAFİZE
ÖZDEMİR
5- AHMET
TUNCAY
6- RAMAZAN
TUNCAY
7- NURİ
ALKAN
8- TUNCER
ALGAN
9- EROL
AKGÜL
10- MUSTAFA
AKGÜL
11- ABDULLAH
GÜRLEYİK
12- RUŞEN
GÜRLEYİK
13- YAŞAR
ÖZTEKİN
14- TAHİR OĞUZ
15- MUSTAFA KILIÇ
16- YILMAZ
KAYA
17- HASAN
ERİŞ
18- MUSTAFA
KARA
19- AHMET KAYA
20- MUSTAFA
ÖZLÜ
21- HASAN ÖZLÜ
22- OSMAN TANIK
23- RAMAZAN ÖZDEMİR
24- BİLGİN YILDIRIM
25- HÜSEYİN ŞAHİN
26- MEHMET ÖZDEMİR
27- HÜSEYIN YILDIRIM
28- MUSTAFA YILDIRIM
29- HÜSEYİN KARA
30- CİHAN KARA
31- MUSTAFA ÖZEN
32- BİLGİN ÖZEN
33- SEZAYİ ERİŞ
34- NECATİ KARA
35- RIDVAN SATILMIŞ
36- İBRAHİM SATILMIŞ
37- KADİR DOĞAN
38- HASAN AVCI
39- ŞİNASİ AVCI
40- MEHMET ALKAN
41- MEHMET TANGÜL
42- TAHİR OĞUZ
43- EKREM AKGÜL
44- RECEP DEMİRSÖZ
Selami ALKAN (SND)
Safranbolu 2007
DİKİLİTAŞ
İNCİRLİTAŞ
OKUL YANI
GÜLPINARI
TAŞPINAR
YUKARI HARMAN
ILBARIT KÖYÜ KAYA MEZARLARI
Köyümüzde beş tane kaya mezarı yer almaktadır.
1-Taş Pınar :
Köyün aşağısından giren yolun kenarında ve tam köyün bitişiğinde yer
almaktadır.
Önünde eni: 2m, yüksekliği: 1,5m, derinliği: 1.20m olan at nalı şeklinde bir
giriş yeri vardır. dikdörtgen şeklindeki bir kapıdan mezar odasına
girilmektedir. Odanın boyu: 2,80m, eni: 2,10m’dir.İçinde üç tane arkosolium
vardır. Bunların boyları: 2m.enleri: 0.90m, yüksekliği: 0.50m’dir. Duvarları
düz ve kubbemsidir.
2- Yukarı Harman mağarası:
Bu mezar köyün üst tarafında ve yolun kenarındadır. Düzgün olmayarak açılan
bir kapıdan eni:2.0m. boyu2.10m ve yüksekliği 2m olan mezar odasına
girilmektedir.
Tavanı tonozlu olan bu odanın arka duvarında boyu 2,10m,yüksekliği 2m, eni
0.90m olan ölü sedir vardır.
3- Üzümlü İn :
Bu mezar Yukarı Harman mevkiinde bir evin bahçesinde yer almaktadır.Eni:2m., yüksekliği: 2.10m., derinliği:1m olan at nalı şeklinde bir girişi vardır. Girişin üstünde bağ yaprağı , üzüm , bağ bıçağı ve bağ gömme çekici bulunmaktadır.Dikdörtgen şeklindeki kapıdan içeri girildiğinde eni:2m,boyu:2m mezar odası vardır..Odada üç tane arkosolium bulunmaktadır Bunların boyları:2m,enleri:0.90m,yükseklikleri:0.70m’dir. Mezarda çok iyi bir işçilik vardır.
4- İncirli Taş Kaya Mezarı 1 :
Bu mezar köyün batı yönünde okulun yakınında yer almaktadır.İki tane kapısı vardır.Bunlardan biri güneyden, diğeri batıdan açılmıştır.Her ikisinde önünde at nalı şeklinde girişi vardır.Güneydekinin kapısı kırılmış olduğundan şekli hakkında bilgi edinmek olanaksızdır.Batıdaki kapı dikdörtgen şeklindedir. Odada sedir yoktur.
5 - İncirli Taş Kaya Mezarı 2:
İncirli taşta ikinci mezar okulun batısında yer almaktadır Eni:2m,
yüksekliği:2m,derinliği:0.70m’dir.
At nalı şeklinde bir girişi vardır.Bu mezarın içinde ve kapısının üzerinde üzüm
ağacı kabartısı vardır.Giriş yerinden eni:0.60m,yüksekliği:0.70m. olan bir kapı
ile mezar odasına girilmektedir.
Odanın boyu 2.20m,eni:2.10m,yüksekliği:2m’dir. İçinde üç tane arkosolium
vardır.Bunlardan yandakilerin boyları 2.20m,arkadakinin
boyu:2.10m.,enleri:0.90m.,yükseklikleri:0.60m’dir.Tavanı kubbemsidir.
6-Gül Pınarı Kaya Mezarı:
Ilbarıt köyünün 300m batısında sivri bir kayaya oyulmuş olan mezarın
giriş yeri yoktur. Dikdörtgen biçiminde bir kapısı vardır.Bu mezarın güneyinde
büyük bir mezar odası var olduğu görülüyor amma zamanla kaybolmuş,arka duvarı
kalmıştır.
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
KAYIKCI KUL MUSTAFA
17. yüzyıl halk şiirimizin asker ozanlarından biri Kayıkçı Kul Mustafa. Cezayir’den Bağdad’a dek çeşitli beldeler dolaşmış, savaşmış, savaşlara destanlar, yenilgilere, şehitlere ağıtlar düzmüş bir Yeniçeri ozanı. Kayıkçı Kul Mustafa’nın doğum ölüm yıllarını bilemiyoruz. Yaşamı üzerine de açıklayıcı bilgilerden yoksunuz. Ölümünün, Abaza Hasan Paşa’nın ayaklanmasını dile getiren destandan, 1659′dan sonra olduğu sanılıyor. Böylece Kayıkçı Kul Mustafa’nın 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ileri sürülüyor. Kayıkçı Kul Mustafa’yla ilgili bilgilerimiz, onun şiirlerinden çıkarıldığınca şöyle özetlenebilir:
Murat Reis’in ölümü (1609) dolayısıyla söylediği ağıt. Buradan “Kayıkçı” sanını Cezayir’de bulunduğu sırada, görevinden ötürü aldığı sanılıyor. Padişah 2. Osman’ın bir ayaklanma sonucu öldürülmesini anlatan şiiri, Şah 1. Abbas’ın Bağdad’ı ele geçirişi, 4. Murat’ın 1630′da Bağdad’ı kuşatması üzerine yazdıkları Murat Reis’in ölümünden sonra 4. Murat’a “kul” olduğu, olayların içinde yaşadığını, yaşadığı olayların da şiirini söylediğini açıklıyor. Bunların içinde en ünlüsü “Genç Osman Destanı”dır. “Genç Osman”, 4. Murat’ın Bağdad’ı kuşatmasında bir birlik komutanıdır. Yapılan saldırı sırasında kaleden atılan oklarla yaralanıp, Dicle’ye düşmüş, boğularak ölmüştür.
Kayıkçı Kul Mustafa’nın bu olayla ilgili olarak söylediği “Genç Osman”
destanı kısa sürede bütün Anadolu’ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır. Bugün bile
“Genç Osman Destanı”nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez. Aslında,
tarihlerin yazdıklarına göre Bağdad ancak 1638 yılında ele geçirilebilmiş, kale
bedenlerine sancağı da Zor Mustafa Paşa dikmiştir ama bu olay kamuoyunda,
Kayıkçı Kul Mustafa’nın dile getirdiği “Genç Osman Olayı”nın geniş etkisini silememiştir.
Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk
beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları
da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir
Halk Aşıkları
Kayıkçı Kul Mustafa :
Yörede 1940 yılında yapılan araştırmalara göre Kayıkçı Kul Mustafa Ilbarıt
Köyünde doğmuştur. Şair tabiatlı olan Kul Mustafa delikanlı çağında köyüne
sığmayan bir yürek bütünlüğü ile ver elini İstanbul diyerek gurbet yoluna
düşmüştür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Bağdat seferine çocuk yaşta gönüllü olarak
katılan ve kahramanlıklar gösteren Genç Osman için yaptığı destan, sonraları
bütün yurt çapında çalınıp çağrılmaya başlanmıştır.
Bu ünlü ozanımızın nerede öldüğü ve nereye gömüldüğü belli değildir.
Kuloğlu :
Hayatı hakkında bir bilgi yoktur. Bizim araştırmalarımıza paralel olarak (Bizim Safranbolu Gazetesinde Kuloğlu başlıklı bir yazıda Safranbolu’da tapu kütüklerinde yapılan bir araştırmaya göre 30 sayılı defterde Bulak Köyünde Kuloğlu Doruğu adlı bir yer bulunduğu görülmüş, buna göre Kuloğlu’nun Bulaklı olduğu hakkında bir ipucu olabileceği düşünülmüştür. Kuloğlu’nun 4.Murat’ın Bağdat Seferine katıldığı ve ordu ozanları arasında özellikle Kayıkçı Kul Mustafa ile bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu kısmen de olsa Kul Mustafa’nın bir deyişinden anlaşılmaktadır. Deyiş şöyledir :
Kul Mustafam bunu böyle söyledi.
İndi aşkın deryası boyladı,
Kuloğlu da muhannetlik eyledi,
Açıl dağlar Sultan Murat geliyor.
(abone.superonline.com)
Şaire ait 12 şiir bulundu
Arzıhâl Eylesem Ettiğin Cevri
Arzıhâl eylesem ettiğin cevri
Muhabbet arzolur yüze gelince
Âşık öldürmekte akranın yoktur
Bir dem işve ile nâza gelince
Kaşların çatarsın gözün süzersin
Her bakışta ciğerciğim üzersin
Yâdlar ile yiyip içip gezersin
İstiğnâ satarsın bize gelince
Kaşların yay olmuş kirpikler oktur
Korkarım sevdiğim âşıkın çoktur
Peyitaht altında akranın yoktur
Keman kaşın ile göze gelince
Sen de mi öğrendin cefâ kılmayı
Hançer alıp dertli sînem delmeyi
Tenezzül etmesin bize gelmeyi
Ya koçulur musun size gelince
Kul Mustafa eydür bekler yolunu
Rakipler de dermiş gonca gülünü
Yâd eller de koçmuş ince belini
Ya koçulmam derdin söze gelince
Kayıkçı Kul Mustafa
Bugün Ben Bir Güzel Gördüm
Bugün ben bir güzel gördüm
Yeşiller giymiş ağ üzre
Bir bakışta aklım aldı
Dururken ben ayağ üzre
Mah yüzüne mi bakılır
Bakanlar yanıp yakılır
Her söyledikçe dökülür
Leblerin balı yağ üzre
Beni mesteden canıdır
Zülfü gönüller damıdır
Her biri birer haramidir
Kirpikleri kapağ üzre
Der Mustafa geldi ise
Hak inayet kıldı ise
Ferhat dağı deldi ise
Koyam ben dağı dağ üzre
Formun Üstü
Kayıkçı Kul Mustafa
Canım Sen Güzel Olmağa
Canım sen güzel olmağa
Sana bir ben gerek bir ben
Âşıkın gönlün almağa
Sana bir ben gerek bir ben
Ben hocamdan okurum da
Bülbül gibi şakırım da
Al yanağın çukurunda
Sana bir ben gerek bir ben
Mustafa’m der çaresi ne
Merhem eyle yarasına
İki kaşın arasına
Sana bir ben gerek bir ben
KAYIKCI KUL MUSTAFA
Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi
Çünkü dilber bana meylin yoğ idi
Ezelinden ikrar vermiye idin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmiye idin
Hani benim ile yiyip içtiğin
Yiyip içip ak göğsünü açtığın
Simden sonra fayda etmez kaçtığın
Soyunup koynuma girmiye idin
Siyah zülfün mâh yüze etmiş perde
Sen uğrattın beni bin türlü derde
Ben kendi hâlimde gezdiğim yerde
Arayıp bergüzâr vermiye idin
Kul Mustafa’m eydür canadır kastım
Çok ağlattı beni gözleri mestim
İncitme sevdiğim severim dostum
İncitirsem güzel olmıya idin
Kayıkçı Kul Mustafa
Eğer Sorarsan Hâlimden
Eğer sorarsan halimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldanıp gönlüm alal’dan
Divâne, deliyim şimdi
Geceler girer düşüme
Başım erişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Benim çektiğim kim çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre n’ettim n’eyledim
Aşkın deryasın’ boyladım
Yüzümü türap eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Kayıkçı Kul Mustafa
Gece Gündüz Uyku Girmez Gözüme
Gece gündüz uyku girmez gözüme
İntizarım ela gözlü yar deyu
Gündüz hayalimde gece düşümde
Selamı çok bir efendim var deyu
Ben bilirim yar sevgisi candandır
Yarsız bana fena dünya zindandır
Benim ulu korkum hemen şundandır
Gayrılara gönül vere yar deyu
Ne mümkündür yüzüm yardan döndürem
Yeri göğü aşk oduna yandıram
Bir sırdaşım yoktur yare gönderem
Var cananın hatırını sor deyu
Kul Mustafa kulluğunu bilmez mi
Varıp dostun bahçesine girmez mi
Dilber bize bir destimal vermez mi
Ağladıkça çeşmin yaşı sil deyu
KAYIKCI KUL MUSTAFA
Gele Dilber Gel Alllahı Seversen
Gele dilber gel Allahı seversen
Gel ağlatma beni eller içinde
Ne acayip olur şu halk-ı alem
Söyleşirler bizi diller içinde
Bunca zaman hasretinden gülmedim
Böyle zalim olacağın bilmedim
Çok yerleri gezdim amma görmedim
Bencileyin geda kullar içinde
Bedir olur doğar artık dulunmaz
Akar çeşmim yaşı bir dem silinmez
Umarım ki şunda asla bulunmaz
Sencileyin gonce güller içinde
Mustafa söyler sözünü saz ile
Süregür devranı şevkce şaz ile
Kırmızılar giy de salın naz ile
Ko ben görüneyim çullar içinde
Kayıkçı Kul Mustafa
-Genç Osman Destanı-
İptida Bağdad’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kır atımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdad kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdad seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Kayıkçı Kul Mustafa
Kara Gözlü Dilber Lebin Lezzeti
Kara gözlü dilber lebin lezzeti
Sükker midir şerbet midir bal mıdır
Dökülmüştür ak gerdanın üstüne
Kakül müdür sırma mıdır tel midir
Kudretinden eğnine hulle biçilmiş
Gerdanına siyah benler saçılmış
Hüsnünün bağında çiçek açılmış
Lale midir sümbül müdür gül müdür
Gönlümdür aşk ile arayup süzen
Ağyar olur yarin ardınca gezen
Söyledikçe kara bağrımız ezen
Ağız mıdır dudak mıdır dil midir
Alçakları koyup yüksekte uçmak
Rakib-i naşiye sırrını açmak
Yadlara meyledip fakirden kaçmak
Adet midir kanun mudur yol mudur
Mustafa der acep gördüğüm düşü
Dilbere meyletmek aşıkın işi
Yolunda harcolan gözümün yaşı
Derya mıdır ırmak mıdır göl müdür
Kayıkçı Kul Mustafa
Kuşlar İçinde Bir Ak Kuş
Kuşlar içinde bir ak kuş
Eşim yok deyi çağırır
Bu çarh-ı gerdun elinden
Sinem çâk deyi çağırır
Kumru eder canım hasta
Gönül dosta gider dosta
Ömrüm geçer bir kafeste
Kurtar Hak, deyi çağırır
Kartal eder dünya fani
Alır bir gün tenden canı
Kendi kanadımdır beni
Vuran ok, deyi çağırır
Bülbül eder ben söylerim
Hafiften mânâ anlarım
Öten kuşları dinlerim
Enelhak deyi çağırır
Leylâ’m eder Mecnun sayrı
Düştüm âşinadan ayrı
Baykuş yapılardan gayrı
Viran çok deyi çağırır
Deli gönül kaldı gamda
Zira bazıları nemde
Kul Mustafa iyi demde
Yâran çok deyi çağırır
Kayıkçı Kul Mustafa
Sabâ Selâm Eyle Gül Yüzlü Yâre
Sabâ selâm eyle gül yüzlü yâre
O mübarek hatırcığı hoş mudur
Ben bendesi ayrı olalı gözden
Kadrin bilmezlerle hâli hoş mudur
Cânân bizim kıymetimiz bilmedi
Bu çeşmimden akan yaşı silmedi
Çok zamandır bir selâmı gelmedi
Bilmem o zalimin bağrı taş mıdır
Mustafa’m da yollarını gözetir
Rakip açmış zülüflerin düzetir
Olur olmaz sitemlerin bizedir
Adülarla bâde içmek iş midir
Kayıkçı Kul Mustafa
Sevdasını Başımızda
Sevdasını başımızda
Görür nazlanı nazlanı
Sülün gibi karşımızda
Yürür nazlanı nazlanı
Gözümden akan kan gibi
Güzellere sultan gibi
Hublar üstünde han gibi
Durur nazlanı nazlanı
Âşıkı mest eder sözün
Bin kan eder elâ gözün
Kâkülüyle ol mah yüzün
Burur nazlanı nazlanı
Mustafa metheder seni
Terk ediben gitme beni
Takip boynuma zülfünü
Sürür nazlanı nazlanı
Kayıkçı Kul Mustafa
(ww.şiirdefteri.com)dan alınmıştır.
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
ADI VE SOYADI |
TELEFON |
İŞİ |
YAŞA YER |
Adnan ERDEN |
0505725 14 36 |
İşletmeci |
İstanbul |
Ayhan KARAMAN |
0532236 58 88 |
TABELA |
İstanbul |
Ali Rıza DOĞAN |
0370735 5057 |
Fırıncı (Emekli) |
Üçbölük |
Abdullah GÜRYİK |
0537741 05 01 |
D.Ç.F.(Em) |
Karabük |
Ahmet ALTUN |
0370735 5073 |
Çukulata (em) |
İstanbul |
Ayşe ÖZTÜRK |
0370735 5167 |
Ev Kadını |
Üçbölük |
Aysel MUTLU |
0545337 97 23 |
|
|
Ayhan MUTLU |
0532345 09 96 |
|
|
Aydın YILMAZ |
|
|
|
Ali ÖZLÜ |
0538436 94 12 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
Ahmet YIDIRIM |
0542286 87 08 |
Türkçe Öğretmeni |
Safranbolu |
Ahmet ERİŞ |
0535984 89 20 |
Fırıncı |
İstanbul |
Ahmet KAYA |
0536666 66 32 |
D.Ç.F (Emekli) |
Üçbölük |
Ali OĞUZ |
0533257 38 99 |
Oto Döşemeci |
Karabük |
Ali TUNCAY |
0212222 7056 |
Müşam Fab.(Em.) |
İstanbul |
Altan TUNCAY |
0532574 02 54 |
Bigisayar |
İstanbul |
Ahmet YAŞAR |
0536385 07 59 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
Ahmet ŞAHİH |
0370424 35 62 |
Kırtasiye |
Karabük |
Ahmet TUNCAY |
0370725 15 74 |
D.Ç.F(Şoför)Em |
Safranbolu |
Ahmet ÖZÇETİN |
0542380 19 16 |
Özel Demir Çelik |
Karabük |
Alpay SAYGIN |
0532765 13 24 |
|
|
Ali SAYGIN |
0532417 32 74 |
|
|
Alaattin ERİŞ |
0538726 19 77 |
|
Safranbolu |
Ali ÖZTÜRK |
0506902 37 92 |
|
İstanbul |
Abdullah GÜNAL |
0212641 1513 |
Emekli Öğretmen |
İstanbul |
Barış ALKAN |
0532597 80 75 |
Dr. Ortapedi uz. |
Ankara |
Bilal AYFER |
0536507 04 75 |
|
|
Bilal ÖZEN |
0544583 14 25 |
Avukat |
Ereğli |
Bilgin ÖZEN |
0542428 72 30 |
D.Ç,Fab.(Em.) |
Safranbolu |
Bilgin YILDIRIM |
0532576 61 52 |
Servisçi |
Safranbolu |
Bekir AVCI |
0212535 4350 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
Bekir KARA |
0212211 42 61 |
Banka(Memur) |
İstanbul |
Bayram KARA |
0370712 78 68 |
Taksici(Em) |
Safranbolu |
Bayram AVCI |
0542319 23 05 |
S.bolu Bel. İşçi |
Safranbolu |
Cemil DOĞAN |
0544636 60 69 |
Kırtasiye |
Karabük |
Cengiz AYDIN |
0538508 45 12 |
Fırıncı |
İstanbul |
Celal KAYA |
0533593 49 31 |
|
Karabük |
Cafer MUTLU |
0536894 78 10 |
Emekli |
İstanbul. |
Cavit SARI |
0532347 15 68 |
|
İstanbul |
Cavit DOĞAN |
0544636 60 69 |
Kırtasiye |
Karabük |
Çetin ERDEN |
0533423 51 47 |
|
İstanbul |
Dursun AVCI |
0212426 2360 |
|
İstanbul |
Emrah ALKAN |
0505456 85 38 |
Medikal |
Karabük |
Emin AKGÜL |
0537242 76 68 |
|
İstanbul |
Emin TUNCAY |
0532702 46 69 |
|
|
Emin AYDIN |
0537897 76 98 |
|
|
Enver KAYA |
0535512 92 53 |
Emekli |
Safranbolu |
Ercan YILDIRIM |
0542651 78 03 |
İnşaat |
Safranbolu |
Ekrem ÖZ |
0535668 31 40 |
|
|
Erol AKGÜL |
0370735 5056 |
D.Ç.F.(Em.) |
Karabük |
Erdoğan GÜNAL |
0532614 00 64 |
Elektrikçi |
İstanbul |
Erdal SAYGIN |
0212621 9016 |
Fırıncı |
İstanbul |
Erdoğan AVCI |
0212531 0422 |
Bakkaliye |
İstanbul |
Fehmi ÖZEN |
0532668 42 67 |
Fırıncı(Em) |
İstanbul |
Güngör MUTLU |
0538651 92 78 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
H. Avni AKSOY |
0532415 73 20 |
Saf.Tıp. Mer.dr. |
Safranbolu |
Hasan OĞUZ |
0216592 84 09 |
Maliye(Memur) |
İstanbul |
Hüseyin YILDIRIM |
0370712 1139 |
D.Ç F. Emekli |
Safranbolu |
Hüseyin SATILMIŞ |
0370735 5078 |
Fırıncı(Em) |
Karabük |
Hasan ESEN |
0370712 4710 |
Marketçi |
Safranbolu |
Hasan KAYA |
0370735 5086 |
Fırıncı(Em) |
Üçbölük |
Hasan YILMAZ |
0370735 5062 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
Hasan ÖZLÜ |
0542456 24 38 |
D.Ç.F. |
Karabük |
Hasan SAYGIN |
0370735 5068 |
Fırıncı |
İstanbul |
Hüseyin ÖZTÜRK |
0370712 55 93 |
Kahveci(Emekli) |
Safranbolu |
Hüseyin ÖZLÜ |
0370735 5089 |
fırıncı |
İstanbul |
Hüseyin TUNCAY |
0533643 16 09 |
|
|
Hüseyin AVCI |
0542720 62 81 |
Valilik(Memur) |
Karabük |
Hüseyin ŞAHİN |
0370735 5092 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Üçbölük |
Hasan YAŞAR |
0532491 11 65 |
Mali Müf. |
İstanbul |
Hasan SARI |
0212462 2304 |
Fırıncı |
İstanbul |
Hasan AKGÜL |
0212432 2077 |
Fırıncı(Emekli) |
Üçbölük |
Hasan AVCI |
0212621 4424 |
P.T.T.(Emekli) |
Üçbölük |
Hüseyin KALKAN |
0537475 11 08 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
Hüseyin KOÇ |
0370433 03 18 |
Saat Tam.(Em) |
Karabük |
Hüseyin ŞAHİN |
0536464 44 51 |
|
|
Haydar KOÇ |
0535557 8442 |
|
|
Hüseyin KÜTKÇÜ |
0537884 16 66 |
Şoför,Aşcı,Lok. |
İstanbul |
Hasan ÖZEN |
0535356 85 60 |
|
|
Hasan MUTLU |
0505267 1458 |
Sınav Der. |
İstanbul |
Hüseyin ÖZ |
0536950 17 47 |
Fırıncı |
İstanbul |
Haşim ÖZCAN |
0216388 0800 |
Şoför |
İstanbul |
Hasan ÖZEN |
02164252556 |
Fırıncı |
İstanbul |
Hatice ÖZLÜ |
0544443 86 10 |
Ev Kadını |
Ücbölük |
Hüseyin AYDIN |
0564766 25 21 |
|
|
Hakkı TANGIR |
0535950 49 45 |
Fırıncı |
İstanbul |
İksan SARI |
0537568 02 21 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
İbrahim AKGÜL |
0546271 78 33 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
İsmail AYDIN |
0537359 77 34 |
Bakkaliye |
İstanbul |
İrfan ERDEN |
0542266 45 01 |
İşletmeci (Em) |
İstanbul |
İlyaz ÖZTÜRK |
0370725 47 77 |
Almanya(Emekli) |
Safranbolu |
İbrahim GÜNAL |
0536378 8469 |
Bakkaliye(Em) |
Safranbolu |
İlhan GÜNAL |
0535716 46 72 |
Bakkaliye(Em) |
Üçbölük |
İsmail ÖZ |
0532482 51 29 |
Matbaa |
İstanbul |
İbrahim AKGÜL |
0212631 20 40 |
Fırıncı(Em) |
İstanbul |
İsmail AYDIN |
0537359 77 34 |
Bakkaliye |
İstanbul |
İbrahim DİLAVER |
053324105 01 |
TTKK.Güv. Gör. |
Zonguldak |
İrfan ERDEN |
0542266 45 01 |
İşletmeci (Em) |
İstanbul |
İlyaz ÖZTÜRK |
0370725 47 77 |
Almanya(Emekli) |
Safranbolu |
İbrahim GÜNAL |
0536378 8469 |
Bakkaliye(Em) |
Safranbolu |
İsmail ÖZ |
0532482 51 29 |
Matbaa |
İstanbul |
İbrahim SATILMIŞ |
0370725 24 52 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Safranbolu |
İsmet ÖZDEMİR |
0535567 68 47 |
Şoför |
İstanbul |
İbrahim C. KARA |
0555566 62 74 |
|
|
İbrahim ÖZCAN |
0537296 33 42 |
|
|
İbrahim ŞAHİN |
0532261 92 56 |
Maliyeci |
İstanbul |
İsmet ŞAHİN |
0533415 16 87 |
Züccaciye |
Karabük |
Kemal KAKAN |
0545322 43 48 |
|
|
Kemal AKDOĞAN |
0532312 22 78 |
Hırdavat |
İstanbul |
Korkut AKDOĞAN |
0212501 25 76 |
Hırdavat |
İstanbul |
Kenan ÖZDEMİR |
0212617 1258 |
Çorap Fab.(Em) |
İstanbul |
Mehmet ALKAN |
0370735 5095 |
İnşaat (Emekli) |
Üçbölük |
Mustafa KÜTKÇÜ |
0370735 5097 |
Çukulata fb.(Em) |
İstanbul |
Mustafa ÖZLÜ |
0370735 5064 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Üçbölük |
Mehmet MUTLU |
0370735 5069 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
Metin DOĞAN |
|
|
Karabük |
M. Ali ERİŞ |
0370735 5058 |
Fırıncı(Emekli) |
Üçbölük |
Mustafa KARA |
0370735 5090 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Üçbölük |
Mükerrem ÖZÜRK |
0370735 50 09 |
Ev Kadını |
Safranb |
Mehmet TANIK |
0370735 50 85 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
Mintaze TAŞAR |
0370735 50 66 |
Ev Hanımı |
Karabük |
Mustafa KILIÇ |
0370735 50 61 |
Fırıncı(Emekli) |
Üçbölük |
Mustafa YAŞAR |
0533761 11 64 |
Gümrük müd. |
Bursa |
Mehmet KARA |
0555463 70 97 |
Emekli Memur |
Karaşar |
Mustafa ALTUN |
0212291 17 60 |
|
|
Mehmet AVCI |
0535500 40 72 |
Spor Mag. |
İstanbul |
Mehmet AVCI |
0212694 13 30 |
Fırıncı |
İstanbul |
Mithat DEMİRSÖZ |
0538295 29 71 |
Tekstil(Emekli) |
İstanbul |
Mithat ÖZEN |
0532283 32 67 |
|
|
Mustafa ERİŞ |
0536985 63 15 |
|
|
Mustafa ERİŞ |
0370725 12 33 |
Ayakkabıcı(Em) |
Safranbolu |
Mehmet ÖZER |
|
Maliye (Memur) |
İstanbul |
Mehmet GÜNAL |
0537789 98 71 |
Elektrikçi |
İstanbul |
Mehmet KALKAN |
0532560 20 61 |
Kuyumcu |
İstanbul |
Mustafa KAYA |
0532312 87 73 |
P.T.T. Memur |
İstanbul |
Mehmet KOÇ |
0536577 78 81 |
Doğal Gaz |
İstanbul |
Mustafa ÖZDEMİR |
0532485 19 20 |
Galerici Oto. |
İstanbul |
Mehmet ÖZER |
0212534 6017 |
Maliyeci |
İstanbul |
M.Ali ÖZLÜ |
0533489 83 34 |
Fırıncı |
İstanbul |
Murat ÖZLÜ |
0533664 91 23 |
Turizm Şir.. |
İstanbul |
Mustafa SAYGIN |
0212437 2380 |
Fırıncı |
İstanbul |
Mustafa ŞAHİN |
0536879 57 77 |
Fırıncı |
İstanbul |
Mehmet ŞENLİK |
0505677 13 44 |
Öğretmen |
Bursa/İst |
Mehmet TANIK(b) |
0539417 75 90 |
Fırıncı(Em) |
İstanbul |
Mehmet TANIK(k) |
0535249 13 17 |
Döşemeci |
İstanbul |
Mehmet YILDIRIM |
0505676 51 79 |
Öğretmen |
İstanbul |
Mehmet SARI |
0212429 0545 |
Fırıncı(Em) |
İstanbul |
Mustafa GÖKMEN |
0370412 29 57 |
Toptancı(Em) |
Karabük |
Mustafa ESEN |
0370712 47 10 |
Marketçi |
Safranbolu |
Mustafa TAŞAR |
0542711 07 40 |
Taksici |
Karabük |
Mehmet IŞIK |
0212536 39 09 |
|
|
Mehmet TANGÜL |
0532301 83 06 |
|
|
Mustafa AKSOY |
0537421 27 39 |
Marangoz(Em) |
Safranbolu |
Metin AKSOY |
0505733 40 57 |
Memur |
Karabük |
Nuri ALKAN |
0370415 73 94 |
D.Ç.F Emekli |
Karabük |
Necati KARA |
0506419 91 64 |
Fırıncı(Emekli) |
Üçbölük |
Necati KARA |
0532595 00 21 |
SSK(Memur)Em |
Safranbolu |
Nevzat SARI |
0370725 45 40 |
İnşaat Mal. Satışı |
Safranbolu |
Nermin MUTLU |
0505054 05 34 |
|
|
Nuri IŞIK |
0370735 5103 |
Karabük Bl.(Em) |
Bağılca |
Necmi ÖZ |
0535249 10 20 |
|
İstanbul |
Osman TANIK |
0370735 5080 |
D.ç.f.(Emekli) |
Üçbölük |
Osman KARA |
0370735 5059 |
Fırıncı(Emekli) |
Üçbölük |
Osman AKDOĞAN |
0532317 03 29 |
Kuyumcu |
Kemer |
Osman AYDIN |
0537595 06 66 |
Bakkaliye |
İstanbul |
Osman COŞKUN |
0212563 8585 |
Kırtasiye |
Çıraklar |
Osman YILMAZ |
0535942 37 27 |
Gazeteci |
İstanbul |
Osman TUNCAY |
0535551 48 48 |
|
İstanbul |
Osman SAYGIN |
0533514 38 44 |
Servisçi |
İstanbul |
Osman GÜNAL |
0535428 14 29 |
|
İstanbul |
Orhan ALKAN |
0505820 40 98 |
İmam |
Safranbolu |
Oğuz KAYA |
0212231 88 86 |
|
İstanbul |
Ömer ERİŞ |
0370725 20 39 |
Kunduracı (Em) |
Safranbolu |
Özcan TANGÜL |
0532346 8071 |
|
İstanbul |
Ruşen AYDIN |
0533337 35 06 |
Bakkaliye |
İstanbul |
Ramazan AVCI |
0532776 81 50 |
|
|
Ramazan AYDIN |
0370712 44 79 |
Aydın Çeyiz |
Safranbolu |
Ramazan ÖZDEİR |
0370725 05 66 |
İnşaat İş(Emekli) |
Safranbolu |
Rıfat ÖZCAN |
0544801 73 79 |
|
|
Recai DEMİRSÖZ |
0370735 5081 |
Ressam |
Üçbölük |
Recep ÖZCAN |
0538386 04 46 |
|
|
Ramazan YILIRIM |
0533458 24 60 |
Hava alanı Gör. |
İstanbul |
Ramazan KOÇ |
0534617 47 11 |
İmam (Emekli) |
Bursa |
Recep ALTUN |
0532667 71 24 |
|
|
Ramazan TUNCAY |
0536784 60 38 |
Marketci |
Safranbolu |
Ramazan DURSUN |
0532496 49 45 |
|
|
Selami ALKAN |
0536725 84 34 |
Emekli öğretmen |
Safranbolu |
Sezai ÖZDEMİR |
0370712 41 08 |
S.bolu Bel.(Em) |
Safranbolu |
Sezai ERİŞ |
0542425 97 29 |
|
Safranbolu |
Satı ŞENLİK |
02163996200 |
Emekli |
İstanbul |
Servet AKDOĞAN |
0532626 36 93 |
Kırtasiye |
İstanbul |
Satı AVCI |
0212614 13 30 |
|
|
Selahattin AVCI |
0546215 55 17 |
Fırıncı(Emekli) |
Safranbolu |
Serkan AVCI |
0542507 10 12 |
Güvenlik Gör. |
İstanbul |
Salih KARA |
0537554 26 16 |
Kasap |
İstanbul |
Salih SARI |
0538952 90 50 |
Kaportacı |
İstanbul |
Selahattin TANGÜL |
0531778 40 73 |
|
|
Selahattin SARI |
053793380 37 |
|
|
Sabri YAŞAR |
0537856 03 78 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
Salih YAŞAR |
0212532 51 89 |
Bakkaliye(Em) |
İstanbul |
Sinan ÖZEN |
0544330 7162 |
İstanbul Bl.(İtfa) |
İstanbul |
Sedat YILMAZ |
0532246 10 32 |
İthalat,İhracat,B |
İstanbul |
Serdar ERDEN |
0212253 5950 |
Muhasebe |
İstanbul |
Şahin ÖZÇETİN |
0544321 69 03 |
Özel Demir Çelik |
Karabük |
Şinasi AVCI |
054346768 99 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Safranbolu |
Satı ÖZ |
0535667 63 87 |
|
|
Şaban SARI |
0370712 21 50 |
D.Ç.F.(Emekli) |
Safranbolu |
Şaziye DEMİRALP |
0370712 50 47 |
Ev Kadını |
Safranbolu |
Tuncer ALĞAN |
0370412 26 20 |
Mühendis(DÇF). |
Karabük |
Tahir TANGÜL |
0541905 06 08 |
Servisci |
Karabük |
Turgut SAYGIN |
0532337 09 43 |
Fırıncı(Emekli) |
İstanbul |
Uğur TUNCAY |
0536233 88 11 |
|
|
Uğur AVCI |
|
|
|
Ünal GÖKMEN |
0532286 00 95 |
Banka Müfettişi |
İstanbul |
Ümit MUTLU |
0533410 20 46 |
|
İstanbul |
Vedat ÖZLÜ |
0212582 1693 |
Mobilyacı |
İstanbul |
Vural GÖKMEN |
0532583 43 25 |
Prof.Dr.(H. Ün) |
Ankara |
Yakup ALKAN |
0370712 8174 |
Fırıncı (Emekli) |
Safranbolu |
Yakup OĞUZ |
0532762 67 28 |
P.T.T. (Emekli) |
Karabük |
Yaşar KOÇ |
0212482 6965 |
Fırıncı |
İstanbul |
Yusuf KARA |
0532633 69 10 |
Kuyumcu |
İstanbul |
Yavuz KAYA |
0542397 16 49 |
Tornacı (Emekli) |
İstanbul |
Yaşar YILMAZ |
0536218 75 95 |
Beldiye Zab Gör. |
Karabük |
Yılmaz ALGAN |
0216366 36 89 |
Subay ( Topcu) |
İstanbul |
Yahya KOÇ |
0535557 84 43 |
|
|
Yusuf ÖZER |
0532365 72 30 |
|
Ankara |
|
|
|
|
Bu sayfada köyümüzde ve dışında ikamet eden hemşerilerimizin nerede? |
|||
ne işle meşgul olduğu , telefon bilgileri yer alacaktır.Bu sayfada yer |
|||
almak isteyenler veya istemeyenler aşağıdaki adreslerden bana ulaşabilirler. |
|||
Gerekli düzeltmeler yapılır. |
|||
SAFRANBOLU: Selami ALKAN TEL: 0 536 725 84 34 |
SAFRANBOLU ÜÇBÖLÜK KÖYÜ TELEFON NO:
ADI VE SOYADI |
TEL. NO: |
ADI VE SOYADI |
TEL. NO: |
Adnan ERDEN |
735 5076 |
Mehmet ŞENLİK |
4642172488 |
Ayhan KARAMAN |
735 5002 |
Satı ŞENLİK |
2163996200 |
Ali Rıza DOĞAN |
735 5057 |
Osman AKDOĞAN |
2428144033 |
Ahmet KALKAN |
735 5065 |
Hasan AKGÜL |
2124322077 |
Abdullah GÜRLEYİK |
735 5102 |
İbrahim AKGÜL |
2126312040 |
Hüseyin SATILMIŞ |
735 5078 |
Ahmet ALTUN |
2122344948 |
Ahmet ALTIN |
735 5073 |
Mustafa ALTUN |
2122911760 |
Ayşe ÖZTÜRK |
735 5167 |
Recep ALTUN |
2126253160 |
Ali ÖZLÜ |
735 5093 |
Bekir AVCI |
2125354350 |
Bilgin YILDIRIM |
735 5110 |
Dursun AVCI |
2124263260 |
Hasan KAYA |
735 5086 |
Hasan AVCI |
2126214424 |
Hasan YILMAZ |
735 5062 |
Mehmet AVCI |
2126941330 |
Hasan SAYGIN |
735 5068 |
Ramazan AVCI |
2125243106 |
Hüseyin ÖZLÜ |
735 5089 |
Satı AVCI |
2126141330 |
Hüseyin AVCI |
735 5060 |
Selahattin AVCI |
2125336912 |
Hüseyin ŞAHİN |
735 5092 |
Cengi AYDIN |
2122942844 |
Hasan TAŞAR |
735 5105 |
Emin AYDIN |
2125329704 |
Erol AKGÜL |
735 5056 |
İsmail AYDIN |
2125325129 |
Mehmet ALKAN |
735 5095 |
Osman AYDIN |
2125328816 |
Meliha MUTLU |
735 5165 |
Ruşen AYDIN |
2126318368 |
Mustafa KÜTÜKÇÜ |
735 5097 |
Mithat DEMİRSÖZ |
2122220151 |
Mustafa ÖZLÜ |
735 5064 |
Adnan ERDEN |
2122377504 |
Mehmet MUTLU |
735 5069 |
Çetin ERDEN |
2122501072 |
M. Ali ERİŞ |
735 5058 |
İrfan ERDEN |
2122739174 |
Mustafa KARA |
735 5090 |
Ahmet ERİŞ |
2125694118 |
Sezai KARA |
735 501 |
Mustafa ERİŞ |
2163716679 |
Mükerrem ÖZTÜRK |
735 5009 |
Erdoğan GÜNAL |
2125547247 |
Mehmet TANIK |
735 5085 |
İbrahim GÜNAL |
5363788469 |
Nuri IŞIK |
735 5103 |
İlhan GÜNAL |
2125324600 |
Osman TANIK |
735 5080 |
Mehmet GÜNAL |
2125239794 |
Osman KARA |
735 5059 |
Ömer GÜNAL |
2125313075 |
Ruşen AYDIN |
735 5099 |
Yakup GÜNAL |
2125324600 |
Ramazan ÖZDEMİR |
735 5189 |
Hüseyin KALKAN |
2125242826 |
Rıfat ÖZCAN |
735 5074 |
Salih KARA |
2126411734 |
Recai DEMİRSÖZ |
735 5081 |
Yusuf KARA |
2125699689 |
Sezai ERİŞ |
735 5098 |
Mehmet KALKAN |
2124421825 |
Satı ÖZ |
735 5063 |
Ayhan KARAMAN |
2164884314 |
Süleyman TUNCAY |
735 5079 |
Ahmet KAYA |
2124626130 |
Yakup ALKAN |
735 5191 |
Celal KAYA |
2124853968 |
Mintaze TAŞAR |
735 5066 |
Mustafa KAYA |
2126578683 |
Hasan TAŞAR |
735 5105 |
Yavuz KAYA |
2128810029 |
Mustafa KILIÇ |
735 5061 |
Mehmet KOÇ |
2163700429 |
Cemal OĞUZ |
735 5067 |
Haydar KOÇ |
5355578442 |
Mehmet KARA |
735 5109 |
Hüseyin KÜTÜKÇÜ |
2122325855 |
İksan SARI |
735 5217 |
Mustafa KÜTÜKÇÜ |
2122302992 |
Hasan SAYGIN |
735 5068 |
Ayhan MUTLU |
5323450996 |
Satı ŞENLİK |
735 5092 |
Cafer MUTLU |
2163291002 |
Osman AKDOĞAN |
735 5087 |
Güngör MUTLU |
2126214591 |
Kemal AKDOĞAN |
2122201373 |
Hasan MUTLU |
5052671458 |
Servet AKDOĞAN |
2122221504 |
Hüseyin ÖZ |
2126478663 |
Hasan SARI |
2124622304 |
İsmail ÖZ |
2126462064 |
Yakup OĞUZ |
2124520446 |
Satı ÖZ |
2125683131 |
Ümit MUTLU |
2125256209 |
İbrahim KARA |
2163628381 |
Yaşar KOÇ |
2124826965 |
Bekir KARA |
2122114261 |
Murat KARA |
2125537177 |
Nuri IŞIK |
3727355103 |
Selami ALKAN |
3707128174 |
Osman GÜNAL |
2124023294 |
Haşim ÖZCAN |
2163880800 |
Abdullah GÜNAL |
2126411513 |
İbrahim ÖZCAN |
2122818152 |
Ali TUNCAY |
2122227056 |
Recep ÖZCAN |
2122118417 |
Osman TUNCAY |
2125622155 |
Rıfat ÖZCAN |
2122790383 |
Uğur TUNCAY |
2126113675 |
İsmet ÖZDEMİR |
2122345277 |
Ahmet YAŞAR |
2125325043 |
Kenan ÖZDEMİR |
2126171258 |
Yılmaz YAŞAR |
2163417216 |
Mustafa ÖZDEMİR |
2166515116 |
Sabri YAŞAR |
2126316965 |
Fehmi ÖZEN |
2126573287 |
Salih YAŞAR |
2125325189 |
Hasan ÖZEN |
2164252556 |
Mehmet YILDIRIM |
2125325664 |
Mehmet ÖZER |
2125346017 |
Ramazan YILDIRIM |
2126527318 |
Ali ÖZLÜ |
2125337401 |
Osman YILMAZ |
2124225140 |
Hatice ÖZLÜ |
2126317783 |
Sedat YILMAZ |
2126543183 |
M.Ali ÖZLÜ |
2122102928 |
Necmi ÖZ |
2125342003 |
Murat ÖZLÜ |
2125742242 |
Celal KAYA |
2122439080 |
Vedat ÖZLÜ |
2125821693 |
Hasan AVCI |
2126214424 |
Cavit SARI |
2122118373 |
Ahmet ŞAHİN |
3727125293 |
İhsan SARI |
2163124705 |
İsmet ŞAHİN |
3727127269 |
Salih SARI |
2122118346 |
Yaşar TAŞKIN |
2122484215 |
Selahattin SARI |
2124290543 |
Hüseyin SATILMIŞ |
3724121258 |
Erdal SAYGIN |
2126219016 |
Mehmet SARI |
2124290545 |
Mustafa SAYGIN |
2124372380 |
Serdar ERDEN |
2122535950 |
Osman SAYGIN |
2165218193 |
Ramazan DURSUN |
2124525516 |
Turgut SAYGIN |
5323370943 |
Cavit DOĞAN |
3727128182 |
İbrahim ŞAHİN |
2125460047 |
Osman COŞKUN |
2125638585 |
Mustafa ŞAHİN |
2126268015 |
Erdoğan AVCI |
2125310422 |
Mehmet ŞENLİK |
4642172488 |
Hakkı TANGIR |
2164130479 |
Satı ŞENLİK |
2163996200 |
Özcan TANGÜL |
5323468071 |
Osman AKDOĞAN |
2428144033 |
B.Mehmet TANIK |
2122311855 |
Hasan AKGÜL |
2124322077 |
K.Mehmet TANIK |
2125323016 |
Bu sayfada köyümüzde ve dışında ikamet eden hemşerilerimizin
nerede? ne işle meşgul olduğu ,telefon bilgileri yer alacaktır.
Bu sayfada yer almak isteyenler veya istemeyenler aşağıdaki
adreslerden bize ulaşabilirler.Gerekli düzeltmeler yapılır.
SAFRANBOLU: Selami ALKAN TEL: 0 536 725 84 34
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ: Bilgin YILDIRIM : 0 532 576 61 52
KİŞİ LAKAPLARI
Alkan İsmail (Kapsuz)
Alkan Beşir(Körbeşir)
Algan Mustafa(Mınık)
Avcı Satı(Karasatı)
Avcı Emin(Karaemin)
Avcı Mehmet(Gocamehmet)
Avcı Mehmet(İyice)
Avcı Hasan(Karakaş)
Avcı Hüseyin(Kuruoğlan)
Avcı Selahattin(Selek)
Avcı Bekir(Kedibekir)
Akgül Hüseyın(cinci)
Akgül İbrahim(Dırt)
Akgül İsmail(Acumuk)
Aydın Mustafa(Bolpaça)
Aksoy Mustafa(Zanguç)
Altın Ayşe(Manaş)
Aydın Ruşen(Çatal)
Çelik Mustafa(Göbü)
Çelik Satı(Kuruöküz)
Çelik Satı(Doksan)
Çelik Hasan(Kamyon)
Demirnalp Ahmet(Kocakafa)
Demisöz Mehmet(Güdüla)
Esen Hasan(Kirez)
Erden Hasan(Kel Hasan)
Eriş Osman(Körosman)
Eriş Mustafa(Delia)
Eriş Abdullah(Sadık)
Eriş M.Ali(Kahya)
Eriş Ali(Soğanali)
Eriş Ömer(Topalömer)
Gökmen Şaban(Kürtşaban)
Gökmen Mustafa(Yamak)
Günal Mehmet(Karamehmet)
Gürleyik Abdullah(Apti)
Kaya Mustafa(Kahveci)
Kalkan İsmail(Dişiibi)
Kalkan Mehmet(Hobu)
Kara Hüseyin(Kurubiş)
Kara Yusuf(Köryusuf)
Kılıç Mustafa(Tuluma)
Koç Mehmet(Maylaş)
Koç Osman(Körosman)
Koç Emin(Hamo)
Koç Mehmet(İzmirli)
Kütükçü Mustafa(Hüsük)
Mutlu Mehmet(Fısfıs)
Mutlu Mehmet(Gıldır)
Mutlu Hasn(Makaryoz)
Mutlu Osman(Mervan)
Maraza
Maraz Ali
Öz İsmail(Sodiri)
Öz Satı(Şeşon)
Öz Hamza(Gavuçhamza)
Özcan Rıfat(Gasalak)
Öztürk Ömer(Gıcıömer)
Özcan Ali(Karali)
Öztürk Emine(Kadıkarısı)
Öztürk Abdullah(Doruk)
Özer Mehmet(Gıldır Mehmet)
Özdemir Hüseyin(Horoz)
Özdemir Ali(Yaybacak)
Özdemir Hanife(Huçuhanife)
Özlü Mustafa(Ataşa)
Özlü Hasan(Karanuk)
Özlü Ahmet(Kelahmet)
Özlü Ramazan(Köse)
Özen Mehmet(Hecello)
Satı Demirsöz(Emüsdo)
Satılmış Ahmet(Deli Ahmet)
Sarı Hasan (Efe Hasan)
Sarı İbrahim(şıkkıdı)
Saygın Ali(Alibıdık)
Saygın İsmail(Pistiro)
Şahin Hüseyin(Holiz)
Şahin Hüseyin(Cinseyin)
Şenlik Mehmet(Çıtak)
Taşar Hasan(Şagali)
Tangır Hasan(Döndo)
Tangül Burhan(Alaman)
Tangül Mehmet(İyiba)
Tuncay Süleyman(Sülo)
Tuncay Hüseyin(Maraza)
Tuncay Ömer(Deliömer-Bahriyeli)
Tanık Osman(Çakalosman)
Vural Mehmet(Topala)
Yılmaz Osman(Şıkşıkosman)
Yılmaz Hasan(Karacuk)
Yıldırım Hüseyin(Sarı muhtar)
Yıldırım Mustafa(Alagöz)
Yıldırım Mehmet(Kel Mehmet)
Yıldırım Mehmet(Göde)
Yıldırım Fadim(Hopbilli)
KOLANGA
Arife günleri öğle namazından sonra mezarlığa gidilirdi. Helva ve pişi(Yağlı ekmek) dağıtılırdı.Hoca Yasin okur, dualar ederdi. Sonra herkes kendi mezarının başına gider. Dualar ederdi.Bayram namazından sonra bayramlaşma yapılır. Cami çevresindeki evlerden getirilen kahvaltılık verilirdi. Daha sonra muhtar Kolanga yemeğinin nasıl verileceğini ilan ederdi.
BAYRAMLAR, TÖRENLER, KUTLAMALAR
ÜÇBÖLÜK(ILBARIT)KÖYÜ SAFRANBOLU
Safranbolu İlçemizde Ramazan Bayramı ile ilgili önemli
geleneklerden birisi, bu mubarek ayın 15’inden sonra çocuklar tarafından
yaşatılır. Çocuklar gece sokağa çıkar ev ev dolaşarak “Albayrak” adı verilen
deyişlerle bahşiş toplarlardı.
Albayrak ırmazan
Dün gece yattım bir daş idi
Hak bağa yoldaş idi
Sölölömölmöl
Aşağı çarşı çamur olmuş
Paklavılar hamur olmuş
Paklavının içi şeker
Davulcunun goötü şişer
Sölölömölmöl
Aşağıdan gelir arı
Ayakları sarı sarı
Alam sağa koca garı
Almadım göörmedim
Sölölömölmöl
Bu şarkıyı söyleyen çocuklara da her evden ceviz, dut
kurusu, çörek vb. hediyeler verilir.
Bayramlardan bir gün önce arife günüdür. Arife günü mezarlığa gidilir. Herkes
yakınlarının başında Kur’an ve dualar okur. Köylerde ise bişiler, helvalarla
mezarlığa gidilir. Bunlar orada toplananlara dağıtılır. Ziyaret günü gecesi köy
evlerinde ocaktaki ateşe yağ dökülür.. Bu gelenek, o ev halkından ölmüş
insanların ruhlarının ziyaret günü akşamı evin bacasına geleceği, eğer yağ
kokusunu alırsa yakınların bayram yaptığını anlayarak sevineceği; yağ kokusunu
alamazsa bayram yapılmadığı hükmüyle ağlayacağı inancı ile yerine getirilir.
Ramazan Bayramı’nda tekbir bayram namazı ile girer bayram namazı ile çıkar.
Kurban Bayramı’nda ise arife günü sabah namazı ile başlar, bayramın son günü
ikindi namazı ile çıkar. Tekbir süresince yaş kesmek, ot koparmak, çift sürmek,
dikiş dikmek günah sayılır. Bayram sabahı namazdan çıktıktan sonra büyükten
küçüğe doğru dizilerek bayramlaşılır. Bayram süresince akrabalar, dostlar,
yakınlar ziyaret edilip, bayramlaşılır. Gelenlere baklava, börek, şeker ikram
edilir.
Kurban bayramlarında kurban, genellikle ilk gün kesilir. Köylerde mahalleler
arasında veya köyler arasında bayram süresince yemekler hazırlanır, sırayla
yenir. Buna Safranbolu’da özellikle Yörüklerde “kolanga” adı verilir. Aynı
gelenek Eskipazar, Ovacık ve diğer ilçelerimizde bayram nöbeti olarak anılır.
Kurban Bayramlarında Yenice’de “Hoymola” geleneği önemli etkinliklerdendir.
Hoymola gençler tarafından oynanan bir oyundur. Dört genç altta halka şeklinde
omuz omuza tutunurlar, diğer dört gençte onların omuzlarının üzerinde ayakta
yine halka şeklinde omuzlarını birbirlerine tutarak bayramlaşmak için gitmek
istedikleri eve doğru ağır ağır hoymola türküsü söyleyerek giderler. Eve
vardıklarında üstteki grup pencereden alttakiler ise merdivenlerden eve
girerler.
Her yıl 6 Mayıs günü Hızır Aleyhisselam ile İlyas Aleyhisselam’ın buluştukları
gün olarak kabul edilen Hıdırellez gününde çeşitli inançlar sergilenir.
Yenice’de Hıdırellez akşamı özellikle gençler bir araya toplanarak çeşitli
dileklerde bulunurlar. Herkes dileği ile ilgili bir eşyayı(Yüzük, küpe, mendil)
bir kutunun içine koyarak toprağa gömerler. Sabah olduğunda dilek kutusu
bulunduğu yerden bir kişi tarafından çıkarılarak, içindeki eşyaları dua ve
manilerle tekrar sahiplerine dağıtılır. Hıdırellez günü pikniğe çıkılır, yaş
kesilmez, ot koparılmaz.
Safranbolu’da, Hıdırellez akşamı bahçede dikili olan soğanın yaprakları eşit
olarak kesilir. Kesilen yapraklardan birine beyaz, diğerine siyah iplik
bağlanır. Sabah olup bakıldığında, beyaz ipin bağlı olduğu, yaprak uzamışsa
“sefası büyümüş” denir ve o yılın sefa ve mutluluk içinde geçeceğine inanılır.
Siyah ip bağlanan yaprak uzamış ise “cefası büyümüş” denir ve o yılın cefa
içinde geçeceğine inanılır. Su içinden 41 taş toplanır, okuharak bir torbaya
konur. Taşlar niyet üzerine bir dahaki Hıdırellez’e kadar bekletilir. Tutulan
niyet olsa da olmasa da taşlar alınan yere okunarak atılır.Hıdırellez’de üç gün
süresince folluktan yumurta alınmaz. Folluktan yumurta alınırsa taş yağacağına
inanılır. Hıdırellez gecesi Hızır Aleyhisselam görsün, evim olsun diyerek gül
dibine taştan, kiremitten oyuncak ev yaparlar. Hıdırellez gecesi tabaklara un
konarak ambara konur. Hızır Aleyhisselam’ın elini sürerse bolluk bereket
olacağına inanılır.
Safranbolu’da havaların kurak gittiği zamanlarda, halk çocuklarında gelmesini
teşvik ederek yağmur duasına çıkardı. Çocuklar bir sırık üstüne kabalak yaprağı
takarak kalabalık halde ev ev dolaşarak şu tekerlemeyi söylerlerdi:
Yağ yağ yağmur
Teknede hamur
Ver Allahım ver
Bol bol yağmur
Göde göde göl olsun
Evin önü sel olsun
Arpa buğday bol olsun
Tavuklara yem olsun
Köpeklere yal olsun
Allah Allah bir Allah
Yağmurumuzu ver Allah
Hu dedim huuu
Bi denir suuu
Gökte rahmet
Yerde bereket
Ver Allahım ver
Bol bol yağmur(alıntı)
KÖYLÜLERİM MEZARLIKTA
DUALAR EDİLİYOR.
HELVALI VE YAĞLI EKMEKLER HAZIRLANIYOR.
Ramazan Bayramı'nın 1. 2. 3.
günleri, kolanga
verilirdi. Birinci gün yukarı mahalle. İkinçi gün aşağı mahalle. Üçüncü gün
Karaşar ve Bağlıca mahalleleri verirdi
Kurban Bayramı'nın 1. 2. 3. 4. günleri kolanga verilirdi, Birinci gün kurbanlar kesilirdi. İkinci gün Yukarı mahalle. Üçüncü gün Aşağı mahalle. Dördüncü gün Karaşar ve Bağlıca mahalleleri verirdi
Üç gün
boyunca sırayla bir mahalle, diğer iki mahalleyi yemeğe davet eder. Yemekler
15-20 kişilik büyük tablalarda verilir. Yemekten sonra sofra duası topluca
yapılır. Bayanlar, erkekler yedikten sonra sofraya oturur. Kolanga adeti hem
bayramlaşmaya vesile olur, hem mahallelerin haberleşmesi sağlanır, hem de
insanların kaynaşması açısından önemlidir.
Verilen yemekler her mahallede aynıdır.( Çorba, et, pilav, dolma,ayran, börek,
baklava.)
Mübarek
gecelerde yemek verlirdi.
Selami
ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
KANSERDEN VEFAT EDEN KÖYLÜLERİMİZ.
Mustafa TUNCAY (gır Mısdık) GURUSEYİNGİL.
Osman MUTLU.(mervan) HAVAŞGİL.
Hamdi SARI.PÜRDEGİL.
Ali ÖZDEMİR.GÜDÜKGİL.
Ahmet ALTIN.PEHLİVANGİL.
Hasan ÖZLÜ.(garanuk) İYİPGİL.
Mustafa ÖZLÜ.(ateşa) İYİPGİL
Hüseyin ÖZLÜ.(seyina)İYİPGİL
Hasan ERİŞ(AKKUŞGİL).
Mehmet AVCI(iyice)ZAYİMGİL.
Cemal ÖZ.SODİRİGİL.
Hüseyin ÖZ(Kalo)SODİRİGİL
Tahir TANGÜL.(tahira)HATIPGİ.
Emin TANGÜL(emina)HATIPGİL
Burhan TANGÜL.(alaman)HATIPGİL.
Hüsnü SAYGIN.İRABEGİL.
Hatice MUTLU(HAVAŞGİL)
Necla YILMAZ (KELEŞGİL)
Haşim ÖZCAN(HAŞİMGİL)
Ömer GÜNAL(MEYREMGİL)
Şerife GÜNAL(MEYREMGİL)
Satı AYDIN.(güre satı)ÇAVUŞGİL.
İrfan ERDEM(GARDEĞİGİL)
Çetin ERDEM(GARDEYİGİL).......Hepsini rahmetle anıyoruz
KÜLTÜR MERKEZİ
Kültür Merkezinde, küçük bir mekan, talaka ķağnı tekeri,Kağnı tekeri,Karasaban,Kerpiç kalıbı.Kerpiçler ve Tınar Makinesi...Makine 1960 yıllarında,köyümüzden,Mustafa Kemal Aksoy tarafından yapılmıştır.Mustafa Kemal Aksoy, Tınar Makinesinin projesi için.Adapazarı Ziraai Donatım Fabrikasına gider ve makinenin ilk projesini burada çizer ve köye gelip atölyesini kurar ve üretime başlar.İyi hatırlıyorum 1960 yıllarının başında, Ovacık-Pürçükören -Karakoyunlu mahallesine 4 adet makine yapmıştı.Makineler kağnı arabalarına yuklenerek,Karakoyun'luya getirilmişti.Görmüş olduğunuz makine ise,yine 60 yıllarda,Mustafa Kemal Aksoy, tarafından,Kuzyaka Hacılar köyünde bulunan,amca kızı Rabia Ünsal'lara yapılmış olup, makine daha sonra,Ilbarıt köyü,Bağlıca Mahallesinden Nuri Işık tarafından satın alınmıştır.Kültür Merkezi açıldıktan sonra, makineyi satın alıp,Kültür Merkezine taşıdım.
Ilbarıt köyü bu makine ile 1920 yılında tanışmıştır. İstanbul'da Fırıncı Mustafa Remzi Özlü, bu makineyi,İstanbul'da yaptırarak deniz yoluyla Bartın ve daha sonra ,Bartın'dan manda arabası ile Ilbarıt köyüne ulaştırılmıştır.Daha sonra makine icin senlik benlik tartışmaları çıktığı için,makineyi köy muhtarlığı,Hacılarobası köyüne satmıştır.Makineyi İstanbul'da Esadoryanlar Biraderler diye adı geçen, sanırım Ermeni ustalar,yapmıştır.
BAKKALLAR ·
1970 ve 1980 li yıllara gittim Köyümüzden birçok bakkal esnafımız vardı.Hafızamı zorlayıp şöyle bir listesini çıkarayım dedim..
Ali ÖZCAN...Haşim gil..KÜÇÜKYALI.
Tahir TANGÜL.Hatıpgil.FATİH .ÇARŞAMBA.
Burhan TANGÜL...Hatıpgil ..FATİH .ÇARŞAMBA.
Mustafa KALKAN..Softagil. FATİH .DRAMAN.
Hüseyin KALKAN..Softagil...BALAT.
Kemal KALKAN..Softagil..BALAT.
Osman MUTLU..Havaşgil..BALAT.
Refik AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Bekir AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Mehmet AVCI..Zaim gil..BALAT.
İsmail AKGÜL.Acımukgil.FATİH DRAMAN.
Güngör MUTLU..Havaşgil.BALAT.
Cafer MUTLU..Havaşgil.FATİH.ÇARŞAMBA.
Ali ÖZLÜ..iyipgil.FATİH.DRAMAN.
Yılmaz YILMAZ..Keleşgil.BALAT.
Yakup(ilhan)GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
İbrahim GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
Erdal SAYGIN .Alibıdıkgil.BALAT
Ahmet YAŞAR..Eminegil.BALAT.
Salih YAŞAR..Eminegil..BALAT .FENER.
Sabri YAŞAR.Eminegil.BALAT.
Emin AKGÜL.Kareşer mahallamiz. BALAT.FENER.
Necati.KARA..Yanukgil..BALAT.
Recep ERİŞ.Akkuşgil..KARABÜK.PEMBE EVLER.
Rıdvan SATILMIŞ.Delehmetgil.KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin SATILMIŞ.Delehmetgil..KARABİK KAYABAŞI.
Hüseyin ESEN..Kirazgil..SAFRANBOLU..Halen bakkallık yapıyormuş.
Ramazan TUNCAY..Guruseyingil.SAFRANBOLU.
Ruşen AYDIN..Çavuşgil.BALAT.
Remzi AYDIN..Çavuşgil.BALAT.FENER.
Emin AYDIN..ÇAVUŞGİL.FATİH .DRAMAN.
Osman AYDIN.Çavuşgil.BALAT.
ismail .AYDIN.Çavuşgil.BALAT.FENER.
Kala kala küçük RUŞEN AYDIN kaldı FATİH.DRAMAN.
onada hayırlı işler diliyoruz.
'SATI DEMİRSÖZ'E SAYGI İLE
, ILBARIT,BAĞLICA,KARAŞAR ESAMİLERİ...'
Kısa bir bilgi,burda ailelerin ilkleri yazılmıştır. Bu şecere defteri 1983 yılında ,İlköğretim Müfetişi,Abdülkadir Özer tarafından bize verildiğinde üzerinden 75 yıl gibi bir zaman geçmişti. Şimdi ise son tutulduğu tarihin üzerinden 111 yıl ve ilk tutulduğu tarih 169 yıl...Defter 1850 yılları ve 1908 yılları arasında tutulmuş olup,belkide Türkiye'nin hiçbir köyünde böyle bir kayıtın kaldığını sanmıyorum. Daha önce defter başkalarına gösterilsede sonuç alınamamış ve babam Satı Demirsöz'le 1983-87 yılları arasında türkçeleştirdik. Sadece iki aileyi belirleyemedik.Saygılarımla....
HACIÖMEROĞULLARI;ILBARIT
1)Hacıömeroğlu Hüseyin (1841) Dokzangil.
2)Hacıömeroğlu Satılmış (1880) Aligülügil
3)Hacıömeroğlu Mehmet (1829) Bilinmiyor
4)Hacıömeroğlu Süleyman (1862) Eminegil
5)Hacıömeroğlu Mehmet (1852) Kahvecigil
6)Hacıömeroğlu Ahmet (1869) Ayrancıgil
7)Hacıömeroğlu İzzet (1874) Beşirgil
8)Hacıömeroğlu Ahmet (1833) Gardeyigil
9) Hacıömeroğlu Mehmet (1857) Kulagil
10) Hacıömeroğlu Mustafa (1856) Faslıgil
11) Hacıömeroğlu Ali (1859) Kazıkaligil
12) Hacıömeroğlu Mustafa (1842) Kemanecigil
13)Hacıömeroğlu Osman (1832) Cırtosamgil- Bağlıca
14) Hacıömeroğlu Ali (1874) Kirazgil
15) Hacıömeroğlu Osman (1864) Yanıkgil
16) Hacıömeroğlu Hüseyin (1865) Sarıhüseyingil
HACIALİOĞULLARI ;ILBARIT
1) Hacıalioğlu Mustafa ( 1844 ) Çavuşgil
2) Hacıalioğlu Hasan ( 1882) Keleşgil
3) Hacıalioğlu Ali ( 1830) Alimolalgil
4) Hacıalioğlu Mustafa ( 1822) Güngörmezgil
5) Hacıalioğlu Emin (1838) Fısfıshafızgil
6)Hacıalioğlu Hasan (1839) Havaşgil
7) Hacıalioğlu Osman (1864) Elişgil
Hacıalioğlu Hüseyin (1879) Güdükgil
9) Hacıalioğlu Osman (1830) Osmançavuşgil
10) Hacömeroğlu Mehmet (1868) İrabegil
11) Hacıömeroğlu Mehmet (1862) Delihüseyingil
HASANOĞLU ;BAĞLICA
Hasanoğlu Mustafa (1845) Hasangil
Hasanoğlu Mehmet (1874) Gostakgil
Hasanoğlu Ramazan (1852) Hacıhamzagil
MOLLAHASANOĞLU ;BAĞLICA
Mollahasanoğlu Halil (1842) Cıdıkgil
Mollahasanoğlu Mustafa (1852) Tulummıstangil
Mollahasanoğlu İsmail (1858) Bilinmiyor
Mollahasanoğlu Şakir (1864) Cemükgil
KARAMEHMETOĞLU : kARAŞAR
Karmehmetoğlu Hüseyin (1852) Karabekirgil
Karamehmetolu Mehmet (1866) Alibeygil
Karmehmetoğlu Mustafa (1855) Berbergil
Karamehmetoğlu Ahmet (1844) Kocagözg
KARAMEHMETOĞLU : ILBARIT
Karmehmetoğlu Yusuf (1862) Yusufgil
Karamehmetoğlu Salih (1864) Körzeligil
ORTAKÇIGİL :BAĞLICA
Ortakçıoğlu Hamide (1874) Ortakçıgil
MOLLAMUSTAFAOĞLU : ILBARIT
Mollamustafaoğlu Ahmet (1860) İyipgil
Mollamustafaoğlu Hüseyin (1862) Mehmetaliefendigil
SÜLEYMANBEYOĞLU :ILBARIT
Süleymanbeyoğlu Hüseyin (1842) Hürükızgil
Süleymanbeyoğlu Süleyman (1864) Kepçegil
Süleymanbeyoğlu Süleyman (1862) Sülüğünsarıoğlangil
Süleymanbeyoğlu İsmail (1868) Acumukgil
Süleymanbeyoğlu Kadir (1872) Kelkadirgil
Süleymanbeyoğlu Hüseyin (1842) Fiyseyingil
Süleymanbeyoğlu Mustafa (1842)Karbacakgil
TANKIROĞLU : ILBARIT
Tankıroğlu Salih (1855) Döndügil
Tankıroğlu Halil (1862) Esami bilinmiyor
GÖKMENOĞLU ILBARIT
1)Gökmenoğlu İbrahim (1858) Yamakgil
2) Gökmenoğlu Raşit (1864) Körraşitgil
3)Gökmenoğlu Hasan (1867) Yamağınhasanıgil
KÜTÜKÇÜOĞLU : ILBARIT
Kütükçüoğlu Emin (1847) Hatıpgil
Kütükçüoğlu Hüseyin (1831) Hüsükgil
HACIHAMZAOĞLU : ILBARIT
Hacıhamzaoğlu Mehmet (1838) Zaimgil
KARAİBRAHİMOĞLU :BAĞLICA
1)Karaibrahimoğlu Mehmet (1855) Kocaseyingil
2)Karaibrahimoğlu İbrahim (1862) Okumuşgil
KURUHALİLOĞLU :ILBARIT
Kuruhaliloğlu Mustafa (1837) Akkuşgil
MUSLUOĞLU : ILBARIT
Musluğlu Mustafa (1850) Sarımuhtargil
Musluoğlu Ahmet (1864) Gödegil
Musluoğlu Mehmet (1856) Emistogil
Musluoğlu Osman (1836) Kuruseyingil
Musluoğlu Ömer (1865) Deliahmetgil
AKMUSTAFAOĞLU : KARAŞAR
Akmustafaoğlu Mustafa (1795) Gıdavagil
Akmustafaoğlu İsmail (1842) Kistirliçavuşgil
MOLLABEKİROĞLU :ILBARIT
Mollabekiroğlu Emin (1821) Karakaşgil
Mollabekiroğlu Osman (1825) Değirmencigil
Mollabekiroğlu Mustafa (1830) Dabazgil
SARIİBRAHİMOĞLU :ILBARIT
Saribrahimoğlu Mehmet (1867) Şıkkıdıgil
Sarıibrahimoğlu Salih (1861) Pürdegil
KADOĞLU :ILBARIT
Kadıoğlu İsmail (1879) Softagil
Kadıoğlu Ahmet (1852) Pehlivangil
Kadıoğlu Mustafa (1863) Hecelligil
Kadıoğlu İbrahim (1953) Kosbatargil
İBRAHİMBEYOĞLU : ILBARIT
İbrahimbeyoğlu Abdullah (1852) Mıstabeyoğlugil
KARADELİOĞLU :ILBARIT
Karadelioğlu İbrahim (1855) Meyremgil
HACIHASANOĞLU :BAĞLICA
Hacıhasanolu Mehmet (1891) Civişgil
MUSAOĞLU :ILBARIT
Musaoğlu Haşim (1872) Haşimgil
TAVŞANCIOĞLU :ILBARIT
Tavşancaıoğlu Abdullah (1826) İpiçürükgil
iKİ ASIR ÖNCESİ ILBARIT KÖYÜ
KAYITLARINDA OLUP BU GÜN ESAMESİ OLMAYAN DÖRT AİLE
HOŞAFÇIOĞLU :ILBARIT
Hoaşafçıoğlu Ahmet (1806) Esamisi bilinmiyor
HACIŞABANOĞLU : ILBARIT
Hacışabanoğlu Satılmış (1861) Esamisi bilinmiyor
Hacışabanoğlu Mehmet (1786) Esamisi bilinmiyor
NAKİOĞLU :ILBARIT
Nakioğlu Hasan (1796) Esamisi bilinmiyor
DALKIRANOĞLU : ILBARIT
YUKARI KELEŞGİL ·
Görmüş olduğunuz ev, Yukarı Keleşgil olarak bilinir.Aslında ev Ilbarıt köyünün ilk kurucularından,Hacıhamzaoğullarından Kara Muhtarın misafirhanesidir.Hacıhamzaoğullarının bir koluda Bağlıca Mahallesini kurmuş olup,daha sonra Hasanoğlu diye esamisi değistirmiştir.
Ev iki odalı olup,Acumuğun Kardeşi Kel Kadir'e geçmiştir.Kel Kadir 1872 doğumlu olup,üç oğlu olmasına karşın söyünmüştür.Hacıhamzaoglu ailesine gelince 10 yakın erkek olmasına karşın zamanla, bu evde söyünmüş olup, Hecelligilden torun Ayşe ve Karakaşgilden Hüseyin evlat alınarak ,ev ayakta tutulmustur. Ev geçmiş itibarıyla,Karamuhtargil, Zorogil,Zaimgil ve en son Kuruoğlangil olarak birden çok adla anılmıştır.Ilbarıttan herkese günaydın.
KÜLTÜR MERKEZİ
BAKKALLAR ·
1970 ve 1980 li yıllara gittim Köyümüzden birçok bakkal esnafımız vardı.Hafızamı zorlayıp şöyle bir listesini çıkarayım dedim..
Ali ÖZCAN...Haşim gil..KÜÇÜKYALI.
Tahir TANGÜL.Hatıpgil.FATİH .ÇARŞAMBA.
Burhan TANGÜL...Hatıpgil ..FATİH .ÇARŞAMBA.
Mustafa KALKAN..Softagil. FATİH .DRAMAN.
Hüseyin KALKAN..Softagil...BALAT.
Kemal KALKAN..Softagil..BALAT.
Osman MUTLU..Havaşgil..BALAT.
Refik AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Bekir AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Mehmet AVCI..Zaim gil..BALAT.
İsmail AKGÜL.Acımukgil.FATİH DRAMAN.
Güngör MUTLU..Havaşgil.BALAT.
Cafer MUTLU..Havaşgil.FATİH.ÇARŞAMBA.
Ali ÖZLÜ..iyipgil.FATİH.DRAMAN.
Yılmaz YILMAZ..Keleşgil.BALAT.
Yakup(ilhan)GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
İbrahim GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
Erdal SAYGIN .Alibıdıkgil.BALAT
Ahmet YAŞAR..Eminegil.BALAT.
Salih YAŞAR..Eminegil..BALAT .FENER.
Sabri YAŞAR.Eminegil.BALAT.
Emin AKGÜL.Kareşer mahallamiz. BALAT.FENER.
Necati.KARA..Yanukgil..BALAT.
Recep ERİŞ.Akkuşgil..KARABÜK.PEMBE EVLER.
Rıdvan SATILMIŞ.Delehmetgil.KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin SATILMIŞ.Delehmetgil..KARABİK KAYABAŞI.
Hüseyin ESEN..Kirazgil..SAFRANBOLU..Halen bakkallık yapıyormuş.
Ramazan TUNCAY..Guruseyingil.SAFRANBOLU.
Ruşen AYDIN..Çavuşgil.BALAT.
Remzi AYDIN..Çavuşgil.BALAT.FENER.
Emin AYDIN..ÇAVUŞGİL.FATİH .DRAMAN.
Osman AYDIN.Çavuşgil.BALAT.
ismail .AYDIN.Çavuşgil.BALAT.FENER.
Kala kala küçük RUŞEN AYDIN kaldı FATİH.DRAMAN.
onada hayırlı işler diliyoruz.
KOCA MEŞE
Koca Meşe ve eski bir mezar başlığı...Ilbarıt köyü mezarlığında bulunan ,Koca Meşe belki bin küsur yaşında,anıt ağac olma özelliği taşıdada ilgi yok...Birde ,Ilbarıt köyünde yaşı ilerleyenler...Artık Koca Meşenin dibine gitme vakti geldi derlerdi. Eskiden mezarlığın giriş kapısı,buraymış...Ekili tarlalar çiynenmemek üzere apayrı bir güzargahı varmış.Tarihi mezar taşına gelince onunda üzerinden yüzyıllar geçmiş olup, heykeltraş inceliği ile yapılmış...Üzerinde herhanki bir yazı yok...Yazı kullanılmamış.
KÜLTÜ MERKEZİ
Kültür Merkezinde, küçük bir mekan, talaka ķağnı tekeri,Kağnı tekeri,Karasaban,Kerpiç kalıbı.Kerpiçler ve Tınar Makinesi...Makine 1960 yıllarında,köyümüzden,Mustafa Kemal Aksoy tarafından yapılmıştır.Mustafa Kemal Aksoy, Tınar Makinesinin projesi için.Adapazarı Ziraai Donatım Fabrikasına gider ve makinenin ilk projesini burada çizer ve köye gelip atölyesini kurar ve üretime başlar.İyi hatırlıyorum 1960 yıllarının başında, Ovacık-Pürçükören -Karakoyunlu mahallesine 4 adet makine yapmıştı.Makineler kağnı arabalarına yuklenerek,Karakoyun'luya getirilmişti.Görmüş olduğunuz makine ise,yine 60 yıllarda,Mustafa Kemal Aksoy, tarafından,Kuzyaka Hacılar köyünde bulunan,amca kızı Rabia Ünsal'lara yapılmış olup, makine daha sonra,Ilbarıt köyü,Bağlıca Mahallesinden Nuri Işık tarafından satın alınmıştır.Kültür Merkezi açıldıktan sonra, makineyi satın alıp,Kültür Merkezine taşıdım.
Ilbarıt köyü bu makine ile 1920 yılında tanışmıştır. İstanbul'da Fırıncı Mustafa Remzi Özlü, bu makineyi,İstanbul'da yaptırarak deniz yoluyla Bartın ve daha sonra ,Bartın'dan manda arabası ile Ilbarıt köyüne ulaştırılmıştır.Daha sonra makine icin senlik benlik tartışmaları çıktığı için,makineyi köy muhtarlığı,Hacılarobası köyüne satmıştır.Makineyi İstanbul'da Esadoryanlar Biraderler diye adı geçen, sanırım Ermeni ustalar,yapmıştır.
ILBARIT KÖYÜ KURULUŞ AŞAMASINDA HACIALİOĞLU ESAMESİ,İKİNCİ AİLE VE DAĞLIMI...
HACIALİOĞLU OSMAN DOĞUM TARİHİ 1756
OĞLU ALİ DOĞUM 1801
DİĞER OĞLU RUŞEN DOĞUM 1816
TORUN MEHMET DOĞUMU 1821
" " İBRAHİM " " 1828
" " HALİL " " 1826
Burada Ruşen'den yola çıkıldığında,sözü edilen Ruşen, Çavuşgil'i temsil etmektedir. Daha sonra oğlu Mustafa doğar ve Mustafa ili birlikte üç kız,Mustafa'nın Osman ve Hatice isminde iki çocuğu olur.Osman 1889 doğumlu olup,1956 yılında Demircibağ mevkiinde attan düşer,bu esnada elindeki baston gözüne saplanır ve orda yaşama veda eder.Hatice 1882 doğumlu olup,Kulagilden,Şakir'le velenir.Şakir Çanakkale Savaşında şehit düşer.
Ruşen'in kızlarından biri Karaşar Mah'de Ahmet oğlu Hasan'la evlenir.İsmi Ayşe'dir 1857 doğumludur.Bu evlilikten iki oğlu bir kızları olur.İsmail (Jandarma) 1889 doğumlu.Abdullah 1891 doğumlu ve kızkardeş Habibe 1888 doğumlu olup,Yörük Köyünden Muratoğlu ile evlenir.Muratoğlu, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, büyük ihaleler alır ve Elazığ,Malatya arası demiryolunu yapar.1940 larda,eşenin yeğeni olan Ruşen Gürleyik'i bu teren yolunda bir kısım işçinin başına ekip başı yapar.Hatta Muratoğlu ihaleye girdiği bir sırada,ihale kızışır ve iş adamı Vehbi Koç'a iki tokat aşkeder.Amerika'da vefat eden Muratoğlu için,Yörük Köylüleri,gıyabi bir mezar yaptırır.Köydeki büyük konakda,Yörük Köyü Derneğine bağışlanır.
Ruşen'in diğer kızı Şerife 1847 doğumludur.
Kospatargil'den Kadıoğlu Osman'la evlenir.Bu evlilikten Mehmet 1889 ve İbrahim 1897 iki oğlu doğar.Mehmet genç denilecek yaşata vefat eder.Yusuf filden Mehmet Özer'in eşi Akile,ilk evliliğini,Osman oğlu Mehmet'le yapmıştır.
Diğer kızı Akkuşgilden Osman'la yapmıştır isimi Havva'dır ve oğlu Süleyman olmuştur.Süleyman 1878 doğumludur ve Balkan Savaşında şehit olmuştur.
Hacıalioğlu Osman torunu İbrahim, 1828 doğumlu olup,Keleşgil'i temsil etmektedir.Oğlu Hasan olur.Köy kayıt defterinide vefat ettiği için Hasan'ın doğumu ile bilgi yoktur.Hasan'ın Osman ve Mehmetali adında iki oğlu olur.Osman'ında doğum tarihi hakkında bir bilgi yoktur,Osaman oğlu Hasan doğumu 1882.Diğer oğlu Mehmetali 1862 doğumlu olup,Deliseyingil'e içgüveyi girer.Mustafa 1897 ve Ahmet 1901 doğumlu iki oğlu olur.
Hacıalioğlu 1756 doğumlu Osman'dan Alimollagil ve Güngörmezgil diye iki aile esamisi daha olmasına rağmen,Alimollagil çocukları olmadıkları için söyünür.Fakat Alimollanın eşi Ovacık'lı olup,Ovacık Ekincik Köyü, Esenler Mah.den kızkardeşinin oğlu Haşim'i 5 yaşında evlat edinir.Büyüyüp askerliğini filan yaptıktan sonra, geri göndermez.Saftagilden,Hotuz Lakaplı,İsmail'in kızı Ayşe ile evlendirir.bu Evlilikten,Şükriye 1891,İbrahim 1900,Fatma 1904 ve Ali 1908 doğumlu dört çocuğu olur.Burada sözü edilen Ali,Hasan Mutlu Hocanın anne tarafından dedesidir.
Güngörmezgil'e gelince bu aile 1850 yıllarında,köyü terk ederek Safranbolu'ya yerleşirler.Köydeki geriye dönük yerlerini yurtalarını,daha sonra Katırcı Hüseyin'e satarlar.
Toker soyadını alan bu aileye mensup,Safranbolu'da ve Karabük'te işadamları olsada,artık kuyumuculuk dışında çoğu iş hayatından çekildi ya da vefat etti.80 lıi yıllarda tanıdığım bazı yaşlı konumdaki kişilerle sohbet etme şansım oldu.Hatta bu yaşlı kişiler,köyümüzden öğretmen Şükrü Kaya'nın cenaze merasimene katılmışlardıAdına Safranbolu'da Fakülte açılan,Porf.Fethi Toker,bu aileye mensuptur.
Yaşadığımız süreç içersin de, geriye baktığımız anlar yakın bir tarih gibi gelir bizlere...Oysa bir bakarsın ömründen çeyrek asır, yarım asır geçip gitmiş...Sadece 2018-2023 arası Ilbarıt köyünden 54 insanımız ebediyete göçmüş...O halde yaşam denilen şeyi sabitlemek çok zor...
Fazla uzağa gitmeye gerek yok 1955-1956 yıllarına ve Ilbarıt köyü, İlkokulunda okuyanlardan geriye kim kalmış oraya getirmek istiyorum. Ne yazık ki o yıllarda okulda okuyanların ve hayatta olanların çok azı hatırlıyor okudukları öğretmenlerini. Örneğim 1931-1950 arası köy öğretmeni,Mehmet Ata Doğan, Ilbarıt köyünden1950-51 Mustafa Günal,1951-52, Ilbarıt Köyünden, 1951-52 Ziya Taşdöğen, aynı zamanda oğlu Selahattin Taşdöğen, sinema ve dizi oyuncusudur. Erzurum-Narman'lı...1952-54 Yılları Mustafa Öğünç, Hacılarobası Köyünden, 1954-55 yılları Hafize Altın,Kadıbükü Köyünden,1955-56 M.Hilmi Çınar Konarı Köyünden ve 1955- 56 yıllarında Ilbarıt İlokulunda okuyan öğrenciler.
BİRİNCİ SINIF;
1) İsmail Akgül 9 yaşıda, hayatta değil...Acumukgil...
2)Ayşe Kaya 9 ****** Hayatta...Kahvecigil....
3)Hüseyin Öz 9****** Hayatta değil....Aligülügil...
4)Süleyman Eriş 13 ***** Hayatta değil...Akkuşgil....
5)Fatma Vural 10 ****** Hayatta ...Karabacakgil...
6)A.Osman Tuncay 14*****Hayatta...Kuruseyingil...
7)Cemile Tangül 9 ***** Hayatta değil...Hatıpgil...
8)Emine Yaşar 9 ******Hayatta değil...Eminegil...
9)Gıyasettin Demirsöz 8 ****Hayatta...Emüstogil...
10)Yüksel Aksoy 8**** Hayatta...Yukarımeyremgil...
11)Ramazan Avcı 7******Hayatta...Sorogızgil...
12Hatice Tuncay 7 *****Hayatta...Kuruseyingil...
13)Osman Akdoğan 7*****Hayatta....gardeyigil...
14)Hasan Sarı 8******* Hayatta değil....Berbergil...
15)Melahat Avcı 8*****Hayatta....Sorogızgil....
16)Şefika Mutlu 8 *****Hayatta...Havaşgil.....
17)Sahavet Kara 7*****Hayatta....Berbergil...Karaşar...
18)Erol Akgül 7*****Hayatta...Gıdavagil...Karaşar...
19) Abdullah Gürleyik 8*****Hayatta değil...Kocagözgil....Karaşar...
İKİNCİ SINIF:
20)Rıdvan Satılmış 9 Yaşında...Hayatta değil...Deliahmetgil...
22)İsmet Şahin 9******Hayatta....Deliseyingil.....
23)Güngör Mutlu 8 ****Hayatta değil...Havaşgil...
24)Hüseyin Kara 9*****Hayatta değil...İbramçavuçgil...Karaşar...
25)Mustafa Akgül 11*****Hayatta...gıdavagil....Karaşar...
26)Habibe Yaşar 12*****Hayatta değil...Eminegil...
25)Şahizer Özlü 12******Hayatta....İyipgil...
26)Bekir Avcı 12*****Hayatta değil....Sorogızgil....
27)Ali Öz 10*****Hayatta değil....Aligülügil....
28)Mehmet İyice (Avcı) 10****Hayatta değil...Kuruoğlangil....
29)Satı Şenlik 10*****Hayatta....Kulagil....
30)Necati Kara 9*****Hayatta değil...Yanıkgil...
31)Mehmet Sarı 12*****Hayatta değil...Berbergil....
32)Yılmaz Yılmaz 10*****Hayatta değil...Keleşgil....
33)İlyas Öztürk 12*****Hayatta...İpiçürükgil...
34)Remzi Aydın 11****Hayatta değil...Çavuşgil...
35)Feride Saygın 10*****Hayatta...İrabegil...
36)Yaşar Koç 10*****Hayatta...Değirmencigil...
37)Selami Alkan 8*****Hayatta...Gardeyigil...
38)Hasan Çetin Erden 8****Hayatta değil...Gardeyigil....
ÜÇÜNCÜ SINIF;
39) Satı Aydın 14***** Hayatta değil...Çavuşgil....
40)Sevim Kaya 11****Hayatta...Ayrancıgil....
41)Ayşe Gürleyik 12*****Hayatta...Kocagözgil....Karaşar...
42)Mustafa Saygın 11****Hayatta değil...Osmançavuşgil....
43)İrfan Erden 10****Hayatta değil...Gardeyigil....
44)Ayten Aksoy 10*****Hayatta...Yukarımeyremgil...
45)Burhan Tangül 11****Hayatta değil...Hatıpgil...
46)Orhan Kara 12*****Hayatta değil...Körmehmetgil...Karaşar...
47)Emin Kütükçü 13*****Hayatta değil...Hüsükgil....
DÖRDÜNCÜ SINIF;
48)Haşim Özcan 11 Yaşında..Hayatta değil...Haşimgil...
49)Hasan Özen 10*****Hayatta...Hecelligil....
50)Ahmet Tuncay 12****Hayatta....Kuruseyingil....
51)Kemal Kalkan 12*****Hayatta değil...Softagil....
BEŞİNCİ SINIF;
52) Yılmaz Kaya 13 Yaşında...Hayatta değil...Kahvecigil....
53) Satı Avcı 14 ******Hayatta değil...Sorokızgil....
Yukarıdaki öğrenci cizelgesi 1955-56 yıllarına ait...Öğretmen M.Hilmi Çınar....1956-57 yılında bilindiği gibi,köyümüz öğretmenlerinden,Hacer Öztürk Karadeniz,1960 yılına kadar bu görevde kalmıştır. Ne yazık ki zaman bir su değirmeni gibi biz insanları öğütmekdedir. Geride kalanlarla sağlıklı günler temenni ediyorum.
'recai demirsöz'
KÖYÜMÜZ ILBARIT(ÜÇBÖLÜKKÖYÜ SAFRANBOLU)
·
BU GÜN ŞÖYLE BİR HAFIZAMI KURCALADIM
ÇAĞIN VEBASI KANSERDEN SON YILLARDA VEFAT EDEN KÖYLÜLERİMİZ.
BUGÜNDE BİR KÖYLÜMÜZÜ BU HASTALIKTAN EBEDİYETE UĞURLADIK.
Mustafa TUNCAY (gır Mısdık) GURUSEYİNGİL.
Osman MUTLU.(mervan) HAVAŞGİL.
Hamdi SARI.PÜRDEGİL.
Ali ÖZDEMİR.GÜDÜKGİL.
Ahmet ALTIN.PEHLİVANGİL.
Hasan ÖZLÜ.(garanuk) İYİPGİL.
Mustafa ÖZLÜ.(ateşa) İYİPGİL
Hüseyin ÖZLÜ.(seyina)İYİPGİL
Hasan ERİŞ(AKKUŞGİL).
Mehmet AVCI(iyice)ZAYİMGİL.
Cemal ÖZ.SODİRİGİL.
Hüseyin ÖZ(Kalo)SODİRİGİL
Tahir TANGÜL.(tahira)HATIPGİ.
Emin TANGÜL(emina)HATIPGİL
Burhan TANGÜL.(alaman)HATIPGİL.
Hüsnü SAYGIN.İRABEGİL.
Hatice MUTLU(HAVAŞGİL)
Necla YILMAZ (KELEŞGİL)
Haşim ÖZCAN(HAŞİMGİL)
Ömer GÜNAL(MEYREMGİL)
Şerife GÜNAL(MEYREMGİL)
Satı AYDIN.(güre satı)ÇAVUŞGİL.
İrfan ERDEM(GARDEĞİGİL)
Çetin ERDEM(GARDEYİGİL).......Hepsini rahmetle anıyoruz.
KÖYÜMÜZ ILBARIT(ÜÇBÖLÜKKÖYÜ SAFRANBOLU)
·
8 MART KADINLAR GÜNÜ ANISINA
Ebediyete Göçen Analarımız hepsini rahmetle anıyoruz...!!
1.Aysel MUTLU.(havaşgil)..2.Mürüvvet AKSOY.(Garaşerifgil).3.Meliha MUTLU.(Havaşgil).4.Döndü TANIK.(Garabacakgil)..5.Şerife DEMİRSÖZ.(Emüstegil)..6..Fatma YILDIRIM.(gödegil) 7.Hanife GÜNAL.(meyremgil)..8.Ayşe ALKAN.(gardeğigil.) 9..Ayşe MUTLU.(Aşağıhavaşgil).10.Hatice SATILMIŞ.(delehmetgil).11.Fadim YILDIRIM.(sarımuhtargil).12..Emine AYDIN.(çavuşgil)..13..Fedime ÖZLÜ..(iyipgil)..14..Hanife KARATEKİN.(alibeygil)..15..Emine AVCI..(Karakaşgill).16..Rafiye MUTLU..(havaşgil).17..Cavidan ÖZER..(akilegil).18.Hatice ÖZLÜ..(iyipgil)..19..Şükran YILMAZ..(keleşgil)..20..Şerife ÇELİK.(Dokuzangil)..21..Şerife ÖZ..(sodirigil)..22.Necla YILMAZ.( keleşgil).23..Habibe YILDIRIM..(Gödegil)..24..Müyesser ÖZEN.(hecelligil) 25..Emine YILMAZ (keleşgil)..26.Hatice SARI.(pürdegil).27..Hamide TUNCAY.( guruseyingil) 28..Ayşe KALKAN..(softagil)..29.Fatma UYSAL .(dokuzangil).30..Rahime TUNCAY..(guruseyingil)..31..Ayşe ÖZTÜRK..(elişgil) 32..Hafize ÖZDEMİR..(güdükgil)..33..Satıye DOĞAN..(yusufgil.)..34..Satıye KARA..(yusufgil)...35..Hamide AVCI..(karakaşgil)
ILBARIT KÖYÜ:
Ilbarıt köyü, Anadolu köylerinden 10 yıl sonra göç alan köylerdendir. Nedeni genç nüfusun, artık köyfe daha fazla tarıma dayalı imkanlardan fayfalanamaması ve çocuklarının geleceği gibi unsurlar.Başta İstanbul,Karabük Demirçelik işletmelerinde istihdam.
Tüm bunlar, ileride Ilbarıt köylüsün birbirine yabancılaşması, yine Ilbarıt köyünün gelecekte yaşamını büyük ölçüde etkiledi. Her ne kadar köye yaz aylarında gelinsede, zamanla bu gelmelerde azalmaktadır.Bir yandan köye yeni evler yapılsada, yıkılmaya yüz tutmuş evlerin sayısıda artmaktadır.
Tüm bunları niye yazıyorum.Bir kaç gün öncesi köyde muhtarlık seçimi vardı.Köylüler ancak böyle anlarda bir araya gelebiliyor.Kısa süreliğine olsada.Dikkatimi çeken şu oldu.Belirli yaş gurubu yok denilecek kadar azdı.1936 doğumlu Mimtaze Taşar,1937 doğumlu,Mustafa Özen,1939 doğumlu Gönul Gökmem,1939 doğumlu Vasfiye Taşar. Otuz doğumlulardan bir kaçıydı.40 doğumlulardan Nazife Özen 1940, Ahmet Tuncay 1944, Hüseyin Yıldırım 1946, Sevim Alkan 1946 ve Ayşe Eriş 1947... Kaldıki bundan sonra daha genç gurubun köydr yaşama şansı oldukça az.Köylerin en büyük sorunuda,artık tarım alanlarının işlevsiz hale gelmesi...Su sorunu...Su rezevrleri hızla yok olmaktadır.
KASTAMONU MMÜZESİ
urası, Kastamonu Müzesi Müdürlüğü sınırları içinde...Yer olarak belirtmek istemiyorum.Sağ tarafta ,Kaya Mezarında herhangi bir hadar yok.Fotoğrafı 2000 yılında, o zamanki Turizm Müdürü ve Kültür Müdürü ile gittiğimizde çekmiştim.O yıllarda normal fotoğraf makinaları vardı ve tabları sağolsun Turizm Müdürü yaptırdı.
Ve solda Kaya Mezarının şimdiki hali...Üzerindeki insan kulağını andıran heyekel dinamitlenerek düşürülmüş ve Kaya Mezaranın ön kısmı yine dinamitlenmiş...Bu yetmezmiş gibi iç kısmına sentetik boya ile yazılar yazılmış...2020 yılında.İl Kültür Müdürünün bölge haritası çıkarılması için, görevlendirdiği fotoğrafçıya rehberlik etmem için beni aradılar ve zavallı Kaya Mezarının son hali.Bu bölgede 6 tane Kaya Mezarı var ve bir yığın kayalara oyulmuş o yıllarda kullanılan envanterler var. Kastamonu Müze Müdürlüğü, buraya 140 km. Medafede.Dolasıyla burayı jandarma ve duyarlı vatandaşlar korumaya çalışıyor,ama nafile...Orman her yere yol yaptığından, Kaya Mezarlarına zarar veren kişiler araçla buraya ulaşabiliyor.Bunları niye yazıyorum.Kastamonu Müzesi Müdürlüğünün görevlendirdiği iki bayan, dolu bir şekilde gelmişler ve araçtan iner inmez, beni yaylım ateşine tuttular.Siz nasıl tarihi eserleri buraya taşıyorsunuz ne hakkınız var...İki bayanin yaşları benim bir yaşım etmese de sonuna kadar dinledim.Söz istedim, sayın bayanlar burayı kuran ben değilim.Bu taşların buraya taşınması,burayı kuran Kaymakam beyin fikiriydi.Yoksa bu taşlar zarar vericiler tarafından parçalanıyor.Bir daha böyle bir şeye karışmayın vs.ler.Zaten karışmıyorum ve burayı kuran Kaymakam beyden sonra,buraya hiçbir envanter gelmedi.Taşlar ölçüldü biçildi.Tarafıma zimmetlenmek istendi...Kabul etmedim.Yeni muhtar kabüllendi.İlginçtir tüm işlemler yapılıp bayanlar araca binerken, tüm bunları koruduğunuz için teşekkür ederiz dediler.Diyecek bir şey yok...Sokrates gibi kendi savunmamı kendim yapıyorum.
KÖYÜMÜZDE BİR EV
Ilbarıt köyünde,'Tavşancıoğulları'na ait ev...'Tavşancıoğulları' Ilbarıt köyüne 1840 larda intikal etmiş olup,diğer esamilerle ilgisi yoktur. Şimdiki mevcut aile reddetsede , ailenin köydeki lakapları 'İpiçürükgil'dir.Ailede iki kardadeş ismi geçmektedir.Büyük kardeş Abdullah 1826 küçük kardeş İbrahim 1839 doğumlu olup, Libya- Trablusgrap merkezinde, telgraf çavuşu görünmektedir bilgisi var.İbrahim aynı zamanda,Muslugilden, Göde lakaplı,Ahmet Yıldırım'ın kayınpederidir.
Daha sonraları bu sülale söýünmüş olup, Elişgilden, Karaoğlan lakaplı,Mehmet Öztürk,1866, Kendisi,Elişgilin,Sarı Amcanın ağbeyisidir.Tavşancıoğlu Abdullah oğlu, Hüseyin'in kızı ile ev evli olduğundan, Elişgilden bu eve taşınmıştır.Söz konusu,İbrahim ise ,askerliğini yaptığı,Libya- Trablusgarp'tan dönmemiştir.Şehit mi oldu?Bir hastalıktan mı öldü?Yaksa oralarda evlenip kaldı mı? Orası mumma...
MEHMET GÜNAL
Mehmet Günal 'Kara Mehmet' '1901-1995' yılları arasında yaşamıştır. Uzun yıllar ,Toprakcuma'da manifaturacılık yapmıştır. Oğlu Yakup,İstanbul'a bakkal dükkanı açmaya gidince,köydeki mevcut bakkalı ve yine Toprakcuma'daki manifatura işini devam ettirmiştir.Taki sadık dostu Hamit adını verdiği 1950 doğumlu katırı 1984 yılında eceli ile ölenedek...İki oğlunun öğretmen yapmıstır.Büyük oglu Mustafa Günal...1927 doğumlu olup,Ilbarıt köyünün, ilk 'Köy Entütüsü ' öğretmenlerindendir. Kastamonu Gölköy Enstüsünü okurken,Babası Mehmet Günal,Ilbarıt Köyünden, yaklaşık 120 km. mesafedeki,Kastamonu-Gölköy'e katırı ile ogluna kışlık erzak getirmiştir.Küçük oğlu,Abdullah Günal'da, 1941, halen hayatta,kendisine sıhhat diliyorum. Kastamonu Öğretmen okulu mezunudur.
Hatıpgilden,Abdullah kızı Hanife...1911 evli olan Mehmet Günal, 4 erkek çocuk babasıdır.Sırasıyla,Mustafa...1927...Ömer...1930...Yakup...1933 ve Abdullah 1941 dir. Ebevynleri,Anne Sıdıka... Yusuf kızı...Baba Ömer...Karıtlı İbrahim oğlu...Rahmetle...
MUTLU TÖNBEKİCİMUTLU.TONBEKİCİ@GMAİL.COM
Memleketin
kuzeyini turlama harekatının sonlarına geldik artık. Daha doğrusu kendimizi
buna inandırmaya çalışıyoruz. Zira bugün gezinin otuzuncu günü ve tamam gezmeyi
de memleketi de seviyoruz falan filan ama insanın içine fenalıklar geliyor. Ve
lakin dönemiyoruz. Her sabah “bugün İstanbul’a bastırıp gidiyoruz, tamam mı
tamam” şeklinde bir anlaşma yapıyoruz sonra bir şey oluyor biz yine dağlara
köylere vuruyoruz ve dönüş yoluna bir türlü giremiyoruz
Şu an Üçbölük Köyü’ndeyim. Eski adı Ilbarıt. Rumca diye değiştirmişler adını.
Hayatımda ilk defa duyduğum bir yer. Bulunma nedenimiz şu: Köyde sürrealist bir
ressam yaşıyormuş. Allah Allah di mi? Evet tam öyle. Biri anlattı, Manita
Bey’in kafasına bir takıldı, yoldan çıkış o çıkış. Köyün yeri: Safranbolu’dan
Araç yönüne giderken Yörük Köyü’nden hemen sonra sağa giriliyor, ormanın
içinden yarım saat gidiliyor, tepenin arkasında. Antik Paflagonya ülkesinin
başladığı yer..
İtiraf edeyim şaşkınlıktan ağzım açık kalmış durumda.. Kimsenin bilmediği bir
Safranbolu minyatürü ile karşı karşıyayız! Türkiye’nin en güzel on köyüne
rahatlıkla girer. Evlerin hepsi en az Safranbolu evleri kadar güzel, hepsi 3
katlı, hepsi sivri çatılı, hepsinin 3. katında ahşap bir balkon var, hepsi
bembeyaz badanalı, hepsi vadiye bakıyor, hepsi pırıl pırıl ve hiçbirinde tek
ama tek bir bozulma yok. Bir tanesi de eski tarz pencereyi çıkartıp yerine yeni
tarz PVC pencere takmamış. Bir tanesi de balkonu bir şeyle kapatmamış. Bir
tanesi de kepengini sökmemiş. “Betondan çirkin bina” kanserinin yayılmadığı
belki de tek Türk köyü! Üstelik turistik de değil! (Sonradan öğrendik: Rıfat
Ilfaz’ın Hababam Sınıfı romanında bizim İnek Şaban diye bildiğimiz ama romanda
Öküz Ahmet diye geçen o meşhur karakter bu köydenmiş.)
Fakat köyde insanı daha da şaşırtan ressamımız Recai Bey! Bu gezide
tanıştığımız en enteresan insan diyebilirim. Doğma büyüme Üçbölüklü, kendini
komple sanata vermiş bir insan. Resim, heykel, müzik... Ve nasıl sempatik,
nasıl mütevazı... Üstelik okumadığı kitap da yok. Tolstoy’undan Gombrich’ine
her şeyi okumuş.. Sıfır eğitime rağmen (veya bu sayede) resimleri acayip
başarılı. Nefis saz çalıyor, türkü söylüyor. Sazlarını kendisi yapıyor. İnat
ediyor eski ilkokulu kültür ve sanat evine çevirtiyor Safranbolu
Kaymakamlığına. Daha doğrusu izin alıyor, sonra da viran bir yeri kendi
elleriyle sanat galerisine çeviriyor. Uyduruk muyduruk değil ciddi bir sanat
galerisinden söz ediyorum! Spotlar, misinalarla tavana tutturulmuş çerçeveli
tablolar, atölye falan... İstanbul’daki bir sanat galerisinden tek bir şey
haricinde bir farkı yok. O tek şey de şu: İçerisi halı kaplı olduğu için
galeriye ayakkabılar çıkartılıp giriliyor. Heh!
Recai Demirsöz, bizim için nefis bir sürprizdi gerçekten. Yerim dar, daha fazla
yazamıyorum ama buralara gelirseniz ona mutlaka uğrayın. Yüreğine su serpmiş
olursunuz.
KONT
İsmim Kont,Safranbolu'nun Ilbarıt ķöyünde yaşıyorum ve soruyorum ?Biz canlılar insanlara ne yaptık?Yanıt veremezsiniz, çünkü siz insanlar halen birbirinize zarar vermektesiniz. Ve nereye baktığımı sormayın...İnsanlar tarafından yakılan 900 hektarlık karaçam ormanından geriye kalanlara bakıyorum.Siz insanlar ki yazık ediyorsunuz üzerinde yaşadığınız mucize gezegene...Diğer gezegenlerde hayat var mı? Olsa oraları da boklarsınız.
Sözüm duyarlı insanlara değil...Duyarlı insanlar olmasaydı, şu an ben hayatta değildim.Yaşamakta olduğum köye bir barınaktan geldim.
Merhaba...Ben Kont...Bu ismi, şuanda yaşamakta olduğum,Safranbolu- Ilbarıt köyünde koydular.Bizler insanlarla binlerce yıldır iç içeyiz.Bizleri sevip koruyanlara sözüm yok...Buraya 2017 yılında,bir barınaktan getirildim.Daha sonra beni getirenler, beni bırakıp İstanbul'a döndüler.Kış aylarında 80 hanelik bir köyde,tek bir kişi kalıyordu.Son bir umut ,onun kapısınının önünde geceyi geçirdim.Sabah beni görünce,geri döndü ve elinde yiyecekle geri döndü.Bir haftadır açtım.Karnım doyunca kendime geldim.Bana bakan kişi,sanatla uğraşıyor ve canlıları seviyordu.Kedilere ve Serçe Kuşlarınada bakıyordu.Bizlerin kedilere karşı öteden beri alerjimiz olsada,zamanla kedilere alıştım.Simdi mesafeli olsada,yan yana mamalarımızı yiyebiliyoruz.Mamam ,İstanbul'dan geliyor.Sağolsunlar, köyde beni sevenler oldu.Onlarda bakıyor.Şiddete karşıyım,kaldığım barınakta bunlara maruz kalmışım ki, gökgürültüsü ve silah sesi beni ürkütüyor.Bir süre önce kanser hastası oldum.Bir aydan fazla kemotrapi gördüm.İdrarımdan sürekli kan geliyordu.Şimdi iyiyim.2015 doğumlu olabilirim.Çünkü bizler azami 13 bilemedin 15 yıl yaşıyoruz.Bu güne kadar hicbir canlıya,zarar vermedim.Biraz köyde yaşayan Sincaplara,alerjim olsada,bu güne kadar bir Sincap dahi tutamadım.Sadece peşlerinden koşuyorum o kadar.Söylemek istediğim, 400 bin yıl öncesi gezegende var olan insan, 5000 bin yıldır,birbirleryle savaşıyor.Savaşların önüne bir türlü gecilmiyor.Çünkü silah tüccarları, yeni silahlar üreterek savaşların devamını sağlıyor.Silah borsada da en kâr getirenlerin başında geliyor.Kısaca 20 ve 21 yüzyılda siz insanlar en karanlık bir deviri yaşadıgınız gibi,en son alınan kararlarla, bizlerin uyutulmasına kadar geldiniz.Gündemler çok karanlık...Neredeyse 1 yıldır zaten yoksul olan bir ülke, zengin bir ülke tarafından bombalanıyor ve siz insanlar safece olup biteni seyrediyorsunuz.Dolasıyla paraya ve paranın güvüne tapar hale geldiniz.Sözde gelisen teknoloji aklınızı başınızdan aldı.Akıllı aygıtlara tapar hale geldiniz, ama bir gün gezegen yaşanmaz hale gelince, bocalayacaksınız...Fakat iş işten geçmiş olacak.Saygılarımla...Kont...
*********************************************************************
OKUL DEFTERİ
Yaşadığımız süreç içersin de, geriye baktığımız anlar yakın bir tarih gibi gelir bizlere...Oysa bir bakarsın ömründen çeyrek asır, yarım asır geçip gitmiş...Sadece 2018-2023 arası Ilbarıt köyünden 54 insanımız ebediyete göçmüş...O halde yaşam denilen şeyi sabitlemek çok zor...
Fazla uzağa gitmeye gerek yok 1955-1956 yıllarına ve Ilbarıt köyü, İlkokulunda okuyanlardan geriye kim kalmış oraya getirmek istiyorum. Ne yazık ki o yıllarda okulda okuyanların ve hayatta olanların çok azı hatırlıyor okudukları öğretmenlerini. Örneğim 1931-1950 arası köy öğretmeni,Mehmet Ata Doğan, Ilbarıt köyünden1950-51 Mustafa Günal,1951-52, Ilbarıt Köyünden, 1951-52 Ziya Taşdöğen, aynı zamanda oğlu Selahattin Taşdöğen, sinema ve dizi
oyuncusudur. Erzurum-Narman'lı...1952-54 Yılları Mustafa Öğünç, Hacılarobası Köyünden, 1954-55 yılları Hafize Altın,Kadıbükü Köyünden,1955-56 M.Hilmi Çınar Konarı Köyünden ve 1955- 56 yıllarında Ilbarıt İlokulunda okuyan öğrenciler.
BİRİNCİ SINIF;
1) İsmail Akgül 9 yaşıda, hayatta değil...Acumukgil...
2)Ayşe Kaya 9 ****** Hayatta...Kahvecigil....
3)Hüseyin Öz 9****** Hayatta değil....Aligülügil...
4)Süleyman Eriş 13 ***** Hayatta değil...Akkuşgil....
5)Fatma Vural 10 ****** Hayatta ...Karabacakgil...
6)A.Osman Tuncay 14*****Hayatta...Kuruseyingil...
7)Cemile Tangül 9 ***** Hayatta değil...Hatıpgil...
8)Emine Yaşar 9 ******Hayatta değil...Eminegil...
9)Gıyasettin Demirsöz 8 ****Hayatta...Emüstogil...
10)Yüksel Aksoy 8**** Hayatta...Yukarımeyremgil...
11)Ramazan Avcı 7******Hayatta...Sorogızgil...
12Hatice Tuncay 7 *****Hayatta...Kuruseyingil...
13)Osman Akdoğan 7*****Hayatta....gardeyigil...
14)Hasan Sarı 8******* Hayatta değil....Berbergil...
15)Melahat Avcı 8*****Hayatta....Sorogızgil....
16)Şefika Mutlu 8 *****Hayatta...Havaşgil.....
17)Sahavet Kara 7*****Hayatta....Berbergil...Karaşar...
18)Erol Akgül 7*****Hayatta...Gıdavagil...Karaşar...
19) Abdullah Gürleyik 8*****Hayatta değil...Kocagözgil....Karaşar...
İKİNCİ SINIF:
20)Rıdvan Satılmış 9 Yaşında...Hayatta değil...Deliahmetgil...
22)İsmet Şahin 9******Hayatta....Deliseyingil.....
23)Güngör Mutlu 8 ****Hayatta değil...Havaşgil...
24)Hüseyin Kara 9*****Hayatta değil...İbramçavuçgil...Karaşar...
25)Mustafa Akgül 11*****Hayatta...gıdavagil....Karaşar...
26)Habibe Yaşar 12*****Hayatta değil...Eminegil...
25)Şahizer Özlü 12******Hayatta....İyipgil...
26)Bekir Avcı 12*****Hayatta değil....Sorogızgil....
27)Ali Öz 10*****Hayatta değil....Aligülügil....
28)Mehmet İyice (Avcı) 10****Hayatta değil...Kuruoğlangil....
29)Satı Şenlik 10*****Hayatta....Kulagil....
30)Necati Kara 9*****Hayatta değil...Yanıkgil...
31)Mehmet Sarı 12*****Hayatta değil...Berbergil....
32)Yılmaz Yılmaz 10*****Hayatta değil...Keleşgil....
33)İlyas Öztürk 12*****Hayatta...İpiçürükgil...
34)Remzi Aydın 11****Hayatta değil...Çavuşgil...
35)Feride Saygın 10*****Hayatta...İrabegil...
36)Yaşar Koç 10*****Hayatta...Değirmencigil...
37)Selami Alkan 8*****Hayatta...Gardeyigil...
38)Hasan Çetin Erden 8****Hayatta değil...Gardeyigil....
ÜÇÜNCÜ SINIF;
39) Satı Aydın 14***** Hayatta değil...Çavuşgil....
40)Sevim Kaya 11****Hayatta...Ayrancıgil....
41)Ayşe Gürleyik 12*****Hayatta...Kocagözgil....Karaşar...
42)Mustafa Saygın 11****Hayatta değil...Osmançavuşgil....
43)İrfan Erden 10****Hayatta değil...Gardeyigil....
44)Ayten Aksoy 10*****Hayatta...Yukarımeyremgil...
45)Burhan Tangül 11****Hayatta değil...Hatıpgil...
46)Orhan Kara 12*****Hayatta değil...Körmehmetgil...Karaşar...
47)Emin Kütükçü 13*****Hayatta değil...Hüsükgil....
DÖRDÜNCÜ SINIF;
48)Haşim Özcan 11 Yaşında..Hayatta değil...Haşimgil...
49)Hasan Özen 10*****Hayatta...Hecelligil....
50)Ahmet Tuncay 12****Hayatta....Kuruseyingil....
51)Kemal Kalkan 12*****Hayatta değil...Softagil....
BEŞİNCİ SINIF;
52) Yılmaz Kaya 13 Yaşında...Hayatta değil...Kahvecigil....
53) Satı Avcı 14 ******Hayatta değil...Sorokızgil....
Yukarıdaki öğrenci cizelgesi 1955-56 yıllarına ait...Öğretmen M.Hilmi Çınar....1956-57 yılında bilindiği gibi,köyümüz öğretmenlerinden,Hacer Öztürk Karadeniz,1960 yılına kadar bu görevde kalmıştır. Ne yazık ki zaman bir su değirmeni gibi biz insanları öğütmekdedir. Geride kalanlarla sağlıklı günler temenni ediyorum.
kÖYÜMÜZÜN KURULUŞU
KÖYÜMÜZ KURULUŞ AŞAMASINDA HACIALİOĞLU ESAMESİ,İKİNCİ AİLE VE DAĞLIMI...
HACIALİOĞLU OSMAN DOĞUM TARİHİ 1756
OĞLU ALİ DOĞUM 1801
DİĞER OĞLU RUŞEN DOĞUM 1816
TORUN MEHMET DOĞUMU 1821
" " İBRAHİM " " 1828
" " HALİL " " 1826
Burada Ruşen'den yola çıkıldığında,sözü edilen Ruşen, Çavuşgil'i temsil etmektedir. Daha sonra oğlu Mustafa doğar ve Mustafa ili birlikte üç kız,Mustafa'nın Osman ve Hatice isminde iki çocuğu olur.Osman 1889 doğumlu olup,1956 yılında Demircibağ mevkiinde attan düşer,bu esnada elindeki baston gözüne saplanır ve orda yaşama veda eder.Hatice 1882 doğumlu olup,Kulagilden,Şakir'le velenir.Şakir Çanakkale Savaşında şehit düşer.
Ruşen'in kızlarından biri Karaşar Mah'de Ahmet oğlu Hasan'la evlenir.İsmi Ayşe'dir 1857 doğumludur.Bu evlilikten iki oğlu bir kızları olur.İsmail (Jandarma) 1889 doğumlu.Abdullah 1891 doğumlu ve kızkardeş Habibe 1888 doğumlu olup,Yörük Köyünden Muratoğlu ile evlenir.Muratoğlu, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, büyük ihaleler alır ve Elazığ,Malatya arası demiryolunu yapar.1940 larda,eşenin yeğeni olan Ruşen Gürleyik'i bu teren yolunda bir kısım işçinin başına ekip başı yapar.Hatta Muratoğlu ihaleye girdiği bir sırada,ihale kızışır ve iş adamı Vehbi Koç'a iki tokat aşkeder.Amerika'da vefat eden Muratoğlu için,Yörük Köylüleri,gıyabi bir mezar yaptırır.Köydeki büyük konakda,Yörük Köyü Derneğine bağışlanır.
Ruşen'in diğer kızı Şerife 1847 doğumludur.
Kospatargil'den Kadıoğlu Osman'la evlenir.Bu evlilikten Mehmet 1889 ve İbrahim 1897 iki oğlu doğar.Mehmet genç denilecek yaşata vefat eder.Yusuf filden Mehmet Özer'in eşi Akile,ilk evliliğini,Osman oğlu Mehmet'le yapmıştır.
Diğer kızı Akkuşgilden Osman'la yapmıştır isimi Havva'dır ve oğlu Süleyman olmuştur.Süleyman 1878 doğumludur ve Balkan Savaşında şehit olmuştur.
Hacıalioğlu Osman torunu İbrahim, 1828 doğumlu olup,Keleşgil'i temsil etmektedir.Oğlu Hasan olur.Köy kayıt defterinide vefat ettiği için Hasan'ın doğumu ile bilgi yoktur.Hasan'ın Osman ve Mehmetali adında iki oğlu olur.Osman'ında doğum tarihi hakkında bir bilgi yoktur,Osaman oğlu Hasan doğumu 1882.Diğer oğlu Mehmetali 1862 doğumlu olup,Deliseyingil'e içgüveyi girer.Mustafa 1897 ve Ahmet 1901 doğumlu iki oğlu olur.
Hacıalioğlu 1756 doğumlu Osman'dan Alimollagil ve Güngörmezgil diye iki aile esamisi daha olmasına rağmen,Alimollagil çocukları olmadıkları için söyünür.Fakat Alimollanın eşi Ovacık'lı olup,Ovacık Ekincik Köyü, Esenler Mah.den kızkardeşinin oğlu Haşim'i 5 yaşında evlat edinir.Büyüyüp askerliğini filan yaptıktan sonra, geri göndermez.Saftagilden,Hotuz Lakaplı,İsmail'in kızı Ayşe ile evlendirir.bu Evlilikten,Şükriye 1891,İbrahim 1900,Fatma 1904 ve Ali 1908 doğumlu dört çocuğu olur.Burada sözü edilen Ali,Hasan Mutlu Hocanın anne tarafından dedesidir.
Güngörmezgil'e gelince bu aile 1850 yıllarında,köyü terk ederek Safranbolu'ya yerleşirler.Köydeki geriye dönük yerlerini yurtalarını,daha sonra Katırcı Hüseyin'e satarlar.
Toker soyadını alan bu aileye mensup,Safranbolu'da ve Karabük'te işadamları olsada,artık kuyumuculuk dışında çoğu iş hayatından çekildi ya da vefat etti.80 lıi yıllarda tanıdığım bazı yaşlı konumdaki kişilerle sohbet etme şansım oldu.Hatta bu yaşlı kişiler,köyümüzden öğretmen Şükrü Kaya'nın cenaze merasimene katılmışlardıAdına Safranbolu'da Fakülte açılan,Porf.Fethi Toker,bu aileye mensuptur.
***************************************************************************
KÖYÜÖLÜK KÖYÜ
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Üçbölük, Karabük ilinin Safranbolu ilçesine bağlı bir köydür.
Köyün asıl adı Ilbarıt’tır. Ilbarıt kelimesi eski türkçe ve moğolca olup,
Ilbarlar-İlberler-anlamına gelmektedir. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı’nın ismi
ile aynıdır.
Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine 16 km uzaklıktadır.Safranbolu’nun
Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski ilkokulu atelye ve
galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait topladığı eski objeleri
de burada sergileyerek mekanı müze olarak da kullanıyor. Kendine özgü ve
şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de ilgileniyor, saz çalıyor ve
sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2 tanesinde insan figürlerinin tek
gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda; ”Bence insanların çoğu zaten
görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse
onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e ve Üçbölük köyüne gidiniz…..
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını sürdüren
ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken diğer yandan de köyünde
oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine katkıda bulunmaya
devam ediyor.
Recai DEMİRSÖZ (Geleceğe Mektup)
Kelimeleri kifayetsiz bırakan insan…
*Safranbolu’ya bağlı eski adı ILBARIT olan ÜÇBÖLÜK köyünde büyük çabalar ile
tek başına oluşturduğu “KÜLTÜR SANAT MERKEZİ”e sahip olan insan…
*Hiç bir eğitim görmemiş olmasına rağmen resim, heykel, ve müzik alanlarındaki
çalışmaları ile özellikle üniversitelerdeki Profesör ve Doktorları hayretler
içerisinde bırakan insan…
*Yokluktan çuvalları gererek oluşturduğu tuvallerde resim çalışmaları yapan
insan…
*Tamamı kendi üretimi olan saz, keman gibi enstrümanlar ile müzik ziyafeti
verebilen bir insan…
*Sanki yüzyıllar öncesinden yapılmış gibi duran kilden hazırlanmış heykellerin
mimarı…
*Çevredeki tarihi eserleri yağmacılardan, bilinçsizlerden koruyan bir
vatansever…
Ve ne yazık ki köyün delisi olarak bakılan bir insan…
Onun değeri maalesef o artık aramızda olmadığında anlaşılacak!
Şimdi yalnız başına sobasının yanında oturan ve oldukça sade bir hayat yaşayan
bu insanı gelecekte konforlu, sıcak ve lüks konferans salonlarında anacak
olmamız;
Ne büyük bir haksızlık!
Ne büyük yüzsüzlük!…
Bu gün bu satırları yazıyorum…
Gelecekte söylediklerim gerçekleştikten sonra bu satırları tekrar görecek olmam
ne üzücü…
Cemil BELDER ~ 19-01-2014
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
**************************************************************************
8 MART KADINLAR GÜNÜ ANISINA
Ebediyete Göçen Analarımız hepsini rahmetle anıyoruz...!!
1.Aysel MUTLU.(havaşgil)..2.Mürüvvet AKSOY.(Garaşerifgil).3.Meliha MUTLU.(Havaşgil).4.Döndü TANIK.(Garabacakgil)..5.Şerife DEMİRSÖZ.(Emüstegil)..6..Fatma YILDIRIM.(gödegil) 7.Hanife GÜNAL.(meyremgil)..8.Ayşe ALKAN.(gardeğigil.) 9..Ayşe MUTLU.(Aşağıhavaşgil).10.Hatice SATILMIŞ.(delehmetgil).11.Fadim YILDIRIM.(sarımuhtargil).12..Emine AYDIN.(çavuşgil)..13..Fedime ÖZLÜ..(iyipgil)..14..Hanife KARATEKİN.(alibeygil)..15..Emine AVCI..(Karakaşgill).16..Rafiye MUTLU..(havaşgil).17..Cavidan ÖZER..(akilegil).18.Hatice ÖZLÜ..(iyipgil)..19..Şükran YILMAZ..(keleşgil)..20..Şerife ÇELİK.(Dokuzangil)..21..Şerife ÖZ..(sodirigil)..22.Necla YILMAZ.( keleşgil).23..Habibe YILDIRIM..(Gödegil)..24..Müyesser ÖZEN.(hecelligil) 25..Emine YILMAZ (keleşgil)..26.Hatice SARI.(pürdegil).27..Hamide TUNCAY.( guruseyingil) 28..Ayşe KALKAN..(softagil)..29.Fatma UYSAL .(dokuzangil).30..Rahime TUNCAY..(guruseyingil)..31..Ayşe ÖZTÜRK..(elişgil) 32..Hafize ÖZDEMİR..(güdükgil)..33..Satıye DOĞAN..(yusufgil.)..34..Satıye KARA..(yusufgil)...35..Hamide AVCI..(karakaşgil)
KADINLAR GÜNÜ
*******************************************************************
YUKARI KELEŞGİL
Görmüş olduğunuz ev, Yukarı Keleşgil olarak bilinir.Aslında ev Ilbarıt köyünün ilk kurucularından,Hacıhamzaoğullarından Kara Muhtarın misafirhanesidir.Hacıhamzaoğullarının bir koluda Bağlıca Mahallesini kurmuş olup,daha sonra Hasanoğlu diye esamisi değistirmiştir.
Ev iki odalı olup,Acumuğun Kardeşi Kel Kadir'e geçmiştir.Kel Kadir 1872 doğumlu olup,üç oğlu olmasına karşın söyünmüştür.Hacıhamzaoglu ailesine gelince 10 yakın erkek olmasına karşın zamanla, bu evde söyünmüş olup, Hecelligilden torun Ayşe ve Karakaşgilden Hüseyin evlat alınarak ,ev ayakta tutulmustur. Ev geçmiş itibarıyla,Karamuhtargil, Zorogil,Zaimgil ve en son Kuruoğlangil olarak bi
rden çok adla anılmıştır.Ilbarıttan herkese günaydın
*************************************************************************
ILBARIT TARİHİ
Ilbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında
doğanlardan itibaren hatırlıyorum.Örneğin Maylaş,Güdüğün Seyini, Kuruseyingilin Hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek Ilbarıt Köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.Örneğin Meyremgilin Kara Mehmet,Mehmet Günal'ın İbrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.İbrahim Ünal, biri Günal soyadını alırken,diğeri Ünal soyadını almış.1929 yılında,Şükrü Kaya,Mustafa Algan ve Ahmet Demiralp'le birilikte Kastamonu Öğretmen okulunu bitiriler ve tayini Amasaya,Gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.İbrahim Ünal'ı iki kez gördüm.Bir 1960 yıllarında köye gelmişti.En son eniştemlerin,İstanbul,Sultanahmet'deki evlerinde.Eniştem Ömer Günal,yeğeni olur. İstanbul'da oturan İbrahim Günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.İbrahim Ünal 1908 doğumludur.Bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,İzmir'dedir.Bu günün anekdotuda bu olsun.Herkese selamlar.
Safranbolu'nun 24 km.dogusunda yer alan Ilbarıt köyü eski bir yerleşim yeridir.17 asırın ortaları ve daha sonraları köye intikal eden Anadolunun bazı bölgelerinden gelenler 2 asır öncesi 49 haneye ulaşmışlardır.O yıllarda köyüñ ilk kurucuları ve daha sonra intikal edenler...
Dalkıranoğlu...Söyünmüştür...Feyzioğlu...Söyünmüştür...Hacıalioglu...Devamını korumaktadır.Hacıhamzaoğlu...Bağlıca mahallesinde kalanlar vardır...Hacıömeroğlu...Devamını korumaktadır...Hacışabanoğlu...İki aile söyünmüştür...Hasanoğlu...Devamını korumaktadır...Hoşafçıoğlu...Söyünmüştür...Kadıoğlu...Devamını korumaktadır...Karaibrahimoglu...Devamını korumaktadır...Karamehmetoğlu...Devamını korumaktadır...Kurhaliloğlu...Devamını korumaktadır...Madanoğlu...Söyünmüştür...Mollaoğlu...Söyünmüştür...Musluoğlu...Devamını korumaktadır...Nakipoğlu...Söyünmüştür...Ortakçıoğlu...Söyünmüştür...Sarıibrahimoğlu...Devamını korumaktadır...Süleymanbeyoğlu...Devamını korumaktadır.
1840 yıllarında köye intikal edenler...Gökmenoğlu...Devamını korumaktadır...Tangıroglu...Devamını korumaktadır...Kütükçüoğlu...Devamını korumaktadır...Mollabekiroğlu...Devamanı korumaktadır...Akmustafaoğlu...Devamını korumaktadır...Hacıhasanoğlu...Devamını korumaktadır...İbrahimbeyoğlu...Devamını korumaktadır...Yalnız sizlerinde gördüğü gibi, 8 haneye söyünmüstür yazdım,bu ailerle ilgili ön kayıtlar hariç bilgi yok...Ilbarıt köyünden başka bir yere göç etmiş olabilirler.Hatta, Hacışabanoğulları iki hanedir.Köylülerin ve ilgilenenlerin bilgisine..
****************************************************************************
KOYLULER VE ŞEHİR HAYATI
suyu olmamasına rağmen,her bir gecekondu tek odaları ile birer sığınaktı, Ilbarıt'lı için, derken;bu kez 60 yılların ortalarından sonra,İstanbul ,Balat,Fener ve Çarşamba semtlerinde, Ilbarıtlı'lar bu kez bakkal işine başladılar. İleride bakkaları olanlar kimlerdi yazmaya çalışacam.
Şehirler köyleri henüz yutmadığı dönemde, başta Ilbarıt gibi köylerin insanları, bir şekilde İstanbul'a ulaştıkları gibi, İstanbul ötesine, yani Balkanlara kadar gitmişler. İstanbul'da ekmeğini kazanırken, Balkanlarda askerliklerini yapmışlar. O yıllarda askere gidenlerin ardından, tekrar geri döner umudu olmadığından, geri dönenlere bir mucize olarak bakarlarmış. Yine o yıllarda askerlik süresinin sınırı belli olmadığından, çoğu aileler yitip gitmiş. Örneğin Ilbarıt Köyünde, Hacışabanoğlu,iki sülale...Nakioğlu...Dalkıranoğlu ve Hoşofçıoğlu adlı sülaleler, artık yok...
İstanbul'a ilk gidenlerden bazıları burada iş kurmuşlar,örneğin Musluoğullarından, Emistogili ve Kuruseyingili temsil eden,kendisi 1750 doğumludur;Ahmet, İstanbul'un Tophane Semtinde 'Çinili fırın' isimli fırının işletmecesi olmuş. Yine bizim köye 1840 yıllarında gelen Gökmenoğullarından, Mustafa'nın çocukları...İbrahim,Raşit ve Hasan, yine İstanbul, Tophane semtinde, uzun yıllar ciğerci dükkanı işletmişler. Kuruhaliloğullarından, torun Abdullah (Zimbilli) İstanbul'un Çemberlitaş semtinde fırın açmıştır. Ilbarıt Köyündeki,1968 yılında yanan 9 odalı Konağı, İstanbul'dan gönderdiği para ile kardeşi Halil'e yaptırmıştır. Daha sonra elden ayaktan düşünce,Çemberlitaş fırınını,tezgahtarı, İyipgilden Mustafa Remzi Özlü'ye 1910 yılında satmıştır.
Ilbarıt Köyünden, bağ bahçe işleri sona erdikten sonra,para kazanmak için İstanbul'a gidişler devam etmiştir. O yıllarda karayolu ve vasıta olmadığı için,köyden 4 günlük yürüme ile Bartın ve Doğu Karadenizden gelen yük vapurlarının ambarlarında seyhat etmek bir iki günde denizde geçirmek üzere İstanbul. Hiç kimsenin yatacak yeri olmadığı için, çoğu,barınma yeri olan fırın işçiliği yada simitçilik gibi işlerde çalışarak, bir miktar para kazanabilmek tek ideal olan şey...
1960'dan itibaren üzüm bağlarının büyük ölçüde kuruması ile Ilbarıt köyünde yaşam git gide zorlaştı ve daha sonraları ekili alanlarda verimsizleşti. Artık köyden İstanbul'a göçler başlamış ve Okmeydanı sırtlarında ,Feriköy sırtlarında, Ilbarıtlı'lar gecekondularla tanıştılar. Elektriği
**********************************************************************************
BAYRAM KARA
Selami Alkan hocam, Bayram Kara ile ilgili yazı istedi.Bayram abi, 11.Nisan.2021 tarihinde, İstanbul'da o illet virüsten vefa etti...Elbette köyümüzde her insanın eski kuşak babında derin bir geçmişi var. Sürekli yazıyorum artık bundan sonra ki kuşak birbirini tanımayacak ve de tanıma şansı da olmayacak.
BAYRAM kARA
Baba Yusuf (1908-1997) ve anne Fadime'den (1916-2005) 1935 yılında Ilbarıt köyünde dünyaya gelen Bayram Kara, kendisinden sonra Şerife,Yörük Köyünde evli 1940 ve Salih (1950-2014) üç kardeşler. Çocukluğu köyde geçen Bayram Kara, 1943 yılında ilkokula başlamış ve 1949 yılında mezun olmuştur. Baba Yusuf o yıllarda köyde çiftçiliğin yanında aynı zamanda 'Çerçilik' yaparken, artık üzüm bağları ve tarlaların verimsizliğinden dolayı, 1960 yılların başında İstanbul' a gitmiş ve köylüler o yıllarda, fırın işçiliği yaparken, Yusuf Kara, galeta satarak geçimini sağlamaya başlamıştır ve İstanbul'da o yıllara revaçta olan gecekonduculuğa Yusuf Kara'da Okmeydanı sırtlarında bir gecekondu yaparak, gece kondu yaşamına başlamıştır ve Bayaram Kara,Hacılarobası Köyünden, Satiye Kara ile (1944-2017) bu gecekonduda evlilik yapmıştır ve dört çocuğu vardır, üçünü tanıyorum, Yusuf, Nebahat ve Tuba'yı...
Bayram Kara uzun yıllar İstanbul'da taksicilik yapmıştır. o yıllarda köyümüzde çoğu kişide şimdi çok değerli olan, taksi plakası vardı. Çoğu geçer fiyat bu plakaları sattı...Bayram Kara henüz sürücü kursları yokken, bir süre ehliyet işleri ve daha sonra müteahhitlik işleri ile uğraştı ve hisseli olduğu için köydeki evleri kaderine terk edilince, Çevrik Köprü mevkinden arsa alarak buraya , müstakil ev yaptırsa da bu evi oraya alışmadığı için elden çıkardı ve
Safranbolu'da yaşadı bir süre ve bu kez Yazıköy TOKİ Konutlarından yer aldıysa da burasıda onu mutlu etmedi. Bayram Kara coronavirüsten, 86 yaşında İstanbul'da yaşamını yitirdi.
*****************************************************************************
HÜSEYİN AVNİ AKSOY
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (1892-1979)
Hüseyin Avni Aksoy, Salih Ağa ve Kezban'ın ikinci çocukları olarak 1892 yılında Ilbarıt Köyünde dünyaya gelir.Karamehmetoğlu sülalesindendir.İlkokulu,Mehmet Cemil Efendi'de okuduktan sonra,Kastamonu Muallim Mektebini bitirmiştir ve askerlik sırasında rüşteye imtahanına da girerek,rüştiye mezunu sayılmıştır.
Hüseyin Avni Aksoy öğretmen olmasına karşın,öğretmenlik yapamamıştır.Nedini 1914'de Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve Osmanlı,daha sonra savaşı kayıp edecek Almanlarla birlikte,Birinci Dünya Savaşına girmiştir.Ülkede 'Seferberlik'ilan edildiğinden.Askerliğini yapmış olanlarda,tekrar askere çağrılmıştır.
Hüseyin Avni Aksoy,Birinci Dünya Savaşı ile aynı anda patlak veren,Çanakkale Savaşına dahil edilmiştir.Aynı köylüsü,Hacıalioğullarından,Mustafa oğlu,öğretemen Hasan Efendi ile birlikte.Hasan Efendi,daha sonra,mesleğine dönemeden,Çanakkale'de şehit düşmüştür.
Hüseyin Avni Aksoy,Çanakkale Savaşı yıllarında,yolları Atatürk'le kesişir.Atatürk zekasına ve dürüstlüğüne güvendiği,Hüseyin Efendiyi yanına emir subayı olarak alır.Sürekli Hüseyin Efendiyi,yakın illere görevli olarak gönderir.Kütahya'ya gönderdiğinde,kendisine şu talimatı verir.Yol boyunca dinlenecen ve sık sık at değiştireceksin ve hiç kimseye müsama göstermeyeceksin.
Atatürk,Çanakkale,savaşı yılların da Türk milletinin kurutuluşu içinde planlar yapmaktaydı.Çünkü Çanakkale Savaşı,İngilizlerle yapılmaktaydı.Nedeni,Rusya'da Bolşevik Ayaklanmaları başlamış,Rus Çarı,İngilizlerden yardım istemiştir.Fakat Çanakkale Savaşında kendisinden fazla söz edilmesede Atatürk,bu savaşa ağırlığını koymuştur.İngiliz savaş gemilernin geçişine izin vermez ve savaş çok uzun sürer,her iki tarafında kayıpları büyüktür.Bu savaşı kayıp ettiğine,İngilizlerin zeka küpü dedikleri Çorçil bile şaşırır.Rusya'da 17.Ekim devrimi gerçekleşir.Daha sonra ellerini kollarını sallayarak,İngilizler boğazı geçerler ve Dolmabahçe,açıklarına savaş gemilerini demirleyip,toplarını saraya çevirirler.Bunu gören Atatürk,tarihe geçecek şu sözü kullanır. 'Geldikleri gibi gidecekler' Fakat İngilizler,İstanbul'da boş durmazlar,ilk işleri Saraçhane Kışlasında,uykuda uyumakta olan,100 yakın inzibat erimizi şehit ederler.İstanbul'un un ihtiyacını karşılayan,Ayvansaray Un Değirmeninin işlevni durdurmak isterler ve değirmeni bir çavuş eşliğinde bir manga korumaktadır.Manganın başında,Ilbarıt Köyü,Pürdegilden Efe Hasan vardır.askerlerine süngü tak emrini verir ve Un değirmeninin kuşatması engellenir.Daha sonra kendisine 10 altın mükafat verilecektir.Efe Hasan dil sürtüşmesi nedeni ile bazı kelimeleri söyleyemez. 'Altınları cuzu gibi Mastafa Efendiye yatırdım'der.Mustafa Efendi,Mustafa Remzi'dir.
Hüseyin Efendi,Birinci Düna Savaşı ve Çanakkale Savaşı bittikten sonra,bu kez 'Kurutuluş Savaşı' başladığından,tekrar subay olarak 'Kurtuluş Savaşına'dahil olur ve rütbesi teğemendir.Kendisi teşfiki mesaim olduğu için kendiz ağzından anlatıyorum.
Niğde'de levazım teğmeni idim.Girasun ve Ordu'dan gelen fındıkları,askerlere dağtıyordum.Zor günlerdi.asker bir lokma ekmeği dahi bulmakta zorlanıyor.Savaşlar ve hastalıklar ülkenin nüfusunu neredeye 12 milyonlara kadar indirmişti.Bir gün bir şey yaşadım yanıma gelen emrimdeki bir çavuş;efendim sizin Safranbolu'dan iki asker geldi ve bitkinler dedi.Hemen gittim,gördüğüme inanamıyordum.Biri kardeşim Rıza,diğeri bizim köyden Şaban'dı 'Gökmen) Her ikisinide çadırdaki revire yatırdım.Bir süre sonra iyileştiler ve kendilerine görev verdim.
Hüseyin Efendi,Çanakkale Savaşı dönüşü,İbrahimbeyoğullarından,Abdullah kızı Hanife ile evlenmiştir.Bir anlamda içgüveyi girmiştir.1890 doğumlu olan,Hanife,daha önce Yazıköy'de Abdurahman ile evli olup,bu evliliğinden,Behiye doğum tarihini bilmiyorum.Hacer 1914 adında iki kızı olmuştur.Hacer daha sonra bir hastalık sonucu 1919 yılında 5 yaşında hayatını kayıp edecektir.Mezarı Ilbarıt Köyü Mezarlığındadır.Hanife'nin ilk eşi Abdurhaman,1914 başyalan Birinci Dünya Savaşında şehit düşmüştür.
Hüseyin Efendi,Kurutuluş Savaşı sonrası Ilbarıt Köyüne döner ve çiftçilik yapmaya başlar.Kendisine,savaşa katılan diğer öğretmenler gibi,Atatürk'ün 1926 yılında çıkarttığı bir yasa ile 'İstiklal Madalyası' maaşı bağlanır.1928 yılında öğretmenlik mesleğne çağrılır.İlk görev yeri Davutobası Köyü olup,sırasıyla,Ovacuma,Safranbolu Kalealtı,Toprakcuma'da görev yaptıktan sonra,1950 yılında iktidara gelen,iktidar tarafından,Atatürk döneminin tüm öğretmenleri emekli edilir.
Hüseyin Efendinin,Hanife ile evliliğinden,Mukadder 1921 ve Mustafa Kemal 1928 doğumlu iki çocuğu vardır.1979 yılında Safranbolu'da vefat eden,Hüseyin Avni Aksoy'un mezarı Safranbolu Mezarlığındadır.Kendisini saygı ile anıyorum.
****************************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Safranbolu’nun Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski ilkokulu atelye ve galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait topladığı eski objeleri de burada sergileyerek mekanı müze olarak da kullanıyor. Kendine özgü ve şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de ilgileniyor, saz çalıyor ve sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2 tanesinde insan figürlerinin tek gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda; ”Bence insanların çoğu zaten görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e ve Üçbölük köyüne gidiniz.....
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını sürdüren ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken diğer yandan de köyünde oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine katkıda bulunmaya devam ediyor. — Serhat Dalgiç ile birlikte.
***********************************************************************
HACIÖMEROĞULLARI
Hacıömeroğullarından,Gardeyigil 'Hasan Efendi Konağı' Yapılış tarihi 1909...Hasanoğlu Ahmet 1842 doğumlu, tarafından yaptırılmıştır. Ahmet 6 Çocuk babasıdır,sırasıyla...Fatma 1877 d.lu...Safiye 1880 d.lu...Mehmet 1882 d.lu...Nuri 1887 d.lu...Abdullah 1891 d.lu...Hasan Fehmi 1895 doğumlu olup, Hasan Fehmi efendinin gelini,Emine 1928 d.lu konakta yaz aylarında yaşamaktadır.
AB- I HAYAT diye boşuna denmemiştir,insan vücudunun % 70 ve üzerinde yaşadığımız gezegenin 3/1 biri sudur. Geçmişte Ilbarıt köyü 800 rakımda olmasına karşın, köyün içi dahil birden çok çeşme vardı.80 lı yıllarda Ekvatorun güneyinde başlayan kuraklık 90 lı yıllarda kuzeyi yani bizleri etkiledi...Nedeni küresel ısınma ve sera gazlarının yarattığı iklim değişikliği.Bir kaç çeşme halen bu kuraklığa direnmektedir.Örneğin fotoğrafta gördüğünüz Aşağıpınar.Kovayanı..
Artık köylerimizde yaşayanlar nerdeyse son müdavimler.Bundan böyle Z.Kuşagı diye tabir edilen,kuşak birbirini tanımadığı gibi, köylerimizin geleceğide dumura uğrayacaktır,yanı körelecektir.Ilbarıt köyü yukarı mahalleden,Musluoğlu sülalesinden ,Sarmuhtar eski tabirla Zorluseyingilden, Hüseyin Yıldırım '1946' Eşi Süleymanbeyoğullarından Fatma Yıldırım '1948' ve Hacıömeroğullarından, Ayrancogilden, Gökmenogulları ,Yamakgilden Gönül Gökmen, '1939' herbirine sağlıklı bir ömür diliyorum.
Allah sağlıklı uzun ömürler versin. Ne güzel bu tür resimleri paylaşıyorsunuz.yıllar oldu Dayı ve yengeyi görmeyeli.Babaannemin kardeşi çocukları oluyorlar.Bilgin dayım ve Hüseyin dayım.hepinize selamlar sevgiler.
Artık köylerimizde yaşayanlar nerdeyse son müdavimler.Bundan böyle Z.Kuşagı diye tabir edilen,kuşak birbirini tanımadığı gibi, köylerimizin geleceğide dumura uğrayacaktır,yanı körelecektir.Ilbarıt köyü yukarı mahalleden,Musluoğlu sülalesinden ,Sarmuhtar eski tabirla Zorluseyingilden, Hüseyin Yıldırım '1946' Eşi Süleymanbeyoğullarından Fatma Yıldırım '1948' ve Hacıömeroğullarından, Ayrancogilden, Gökmenogulları ,Yamakgilden Gönül Gökmen, '1939' herbirine sağlıklı bir ömür diliyorum.
Partiler köy ziyaretlerinde, Karabük milletvekili Niyazi Güneş beraberindeki partililer, Köy Odasında köyün sorunlarını dinledi.Bilindiği gibi köyün en önemli sorunu 'Su' olduğu için,suyun üzerinde duruldu.8 km. 'den gelen köyün suyu enerji sorun olduğu için,daha ucuza nasıl elde edilir, fakat maliyetin yüksekliği şimdilik böyle bir yatırımın zorluğundan söz edildikten sonra,köyün yolu için söz verilip,Köy Odasının önünde topluca fotoğraf çekildi.
Safranbolu'nun 24 km.dogusunda yer alan Ilbarıt köyü eski bir yerleşim yeridir.17 asırın ortaları ve daha sonraları köye intikal eden Anadolunun bazı bölgelerinden gelenler 2 asır öncesi 49 haneye ulaşmışlardır.O yıllarda köyüñ ilk kurucuları ve daha sonra intikal edenler...Dalkıranoğlu...Söyünmüştür...Feyzioğlu...Söyünmüştür...Hacıalioglu...Devamını korumaktadır.Hacıhamzaoğlu...Bağlıca mahallesinde kalanlar vardır...Hacıömeroğlu...Devamını korumaktadır...Hacışabanoğlu...İki aile söyünmüştür...Hasanoğlu...Devamını korumaktadır...Hoşafçıoğlu...Söyünmüştür...Kadıoğlu...Devamını korumaktadır...Karaibrahimoglu...Devamını korumaktadır...Karamehmetoğlu...Devamını korumaktadır...Kurhaliloğlu...Devamını korumaktadır...Madanoğlu...Söyünmüştür...Mollaoğlu...Söyünmüştür...Musluoğlu...Devamını korumaktadır...Nakipoğlu...Söyünmüştür...Ortakçıoğlu...Söyünmüştür...Sarıibrahimoğlu...Devamını korumaktadır...Süleymanbeyoğlu...Devamını korumaktadır.
1840 yıllarında köye intikal edenler...Gökmenoğlu...Devamını korumaktadır...Tangıroglu...Devamını korumaktadır...Kütükçüoğlu...Devamını korumaktadır...Mollabekiroğlu...Devamanı korumaktadır...Akmustafaoğlu...Devamını korumaktadır...Hacıhasanoğlu...Devamını korumaktadır...İbrahimbeyoğlu...Devamını korumaktadır...Yalnız sizlerinde gördüğü gibi, 8 haneye söyünmüstür yazdım,bu ailerle ilgili ön kayıtlar hariç bilgi yok...Ilbarıt köyünden başka bir yere göç etmiş olabilirler.Hatta, Hacışabanoğulları iki hanedir.Köylülerin ve ilgilenenlerin bilgisine...
arıyan 'Gündoğan' Köyü...Komşu köy olan Sarıyan, Ilbarıt köyünün 8 km. Doğusundadır.Bu gün yaklaşık 40 hane olan köy,2 asır öncesi 16 hane olup 1831 nüfus sayımında erkek nüfus 63,kadınlarla birlikte 150 civarında olduğu biliniyor.Yine o yıllarda Sarıyan'da 9 esamenin olduğu bilinmektedir ve sırasıyla...Abdibeşeoğlu 'Abdipaşo' ,Corukoglu,Hamzaoğlu, Hasanoğlu,Hozmuroğlu, Hüsamoglu, Kalpakçıoğlu, Kahyaoğlu ve Sarımsakçıoğlu...Esamede geçen hozmur kelimesi : Karadeniz bölgesinde eskiden, patatesin küçüğüne 'Hozmur' denilirmiş...Bilginize...
Sol başta torun,Abdullah Aksoy...1951-1982...1970.Bolu,Öğretmen Okulu mezunu ve aynı zamanda,Hacettepe Üniversitesi, yanılmıyorsam kooparatifçilik bölümü mezunu...Sırasıyla öğretmenlik yaptığı yerler: Bingöl, Kığı...Bartın,Kocığaz,Hasankadı Köyü...Üçbölüķ 'Ilbarıt Köyü, En son İstanbul, 4cü Levent,Sanayi mah. İlköğretim Okulunda Müd. Yardımcılığı...
Sağbaşta dede,Hüseyin Avni Aksoy...1892-1979...Ilk mektep, Ilbarıt Köyü, Mehmet Cemil Efendinin Öğrencisı...1905 Safranbolu Rüştiyesi ve 1914 Kastamonu,Öğretmen Mektebi. 1914'de Anadoluda Seferberlik ilan edildiği için, subay olarak askerliğe çağrılması,Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı...1926 yılında,kendilerine Atatürk tarafından verilen İstıklal Madalyası ve maaşı. 1928 yılında tekrar,Atatürk tarafından öğretmen olarak,ilk görev yeri,Davutobası Köyü ögretmenligı,daha sonra sırasıyla,Safranbolu ,Ovacuma ve en son Toprakcuma'da öğretmenlik...1950 yılında, o devri hükümeti tarafından tamamının emekli edilmesi...Saygıyla...
***************************************************************************
Ilbarıt köyünden herkese selamlar.Küresel ısınmaya rağmen direnen, köyümüzün Aşağıpınar çéşmesi,asılları,Anadolu ,Karaşarlılarından olan ve Karabük merkez köylerinden,Karaşar adını taşıyan ve buradan ikişerli kardeş olarak,Ilbarıt Karaşar mahallesini kuran ve bir kardeşin Ilbarıt köyüne gelmesi ve Karamehmetoğullarının burada da yaşamlarını sürdürmesi,solda 8 oğlan çocuklu yıkılan Salih ağanın evi ve sağda kardeşi Yusuf efendinin evi...2 kat 1927 yılında,Mehmet Ata Doğan tarafından yaptırılan ev...Göründüğü gibi eski evden geriye,evi bacalar ve tahıl ambarı kalmıştır.Anadolu Karaşarlılarına gelince en yoğun yaşadıkları yerler,Sivas ,Divriği, Koya,Karaman çıkarlar ve Ankara,Beypazarıdır.Ilbarıt Karaşara gelen iki sülale, Gıdavagil ve Kistirliçavuşgil,bu sülale söyünmüş, Gıdavagil halen varlığını sürdürmektedir,Ovacık ilçesinin ,Ahmetler köyünden gelmişlerdir.
****************************************************************************
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...
Üzerinde yaşadığımız gezegende insan adına bir değer bilinmezlik almış başını gidiyor. İnsan zamanın içindeki bir katredir ya da bir katre dahi olamamıştır. Sürekli kültür ve kültürel değerlerden konuşur, fakat her zaman insanın yıkıcı tarafı sürekli öne geçmiştir. Nedeni insanın uygarlaşmasının oldukça zor oluşundandır. Dünyanın nüfusu 16 yüzyılda 500 milyon değilken, bu gün 8 milyardan söz ediliyor ve gezegenimiz artık eski gezegen değil !
İleri ki yıllar nelere gebe olacak iklim değişikliğinin yeryüzünde yaşanılabilir alanların dar bir alana dönüştüreceğini insan algılamak bile istemiyor. Çünkü su rezervleri , tarım alanları hızla yok olmakta...
Asıl yazıma dönecek olursam 60 yılların başıydı. O yıllarda ülkemizin nüfusu 33 milyon filandı. Küresel ısınma vs.ler henüz varlığını göstermemiş, nüfusun halen köylerde yoğunluğu söz konusuydu. İnsanlar ekip biçiyor.Su değirmenleri harıl harıl çalışıyor, enflasyon canavarlarından filan söz edilmiyor. İnsanların tüketim ve benzeri şeyler o kadarda pahalı değildi. İyi hatırlıyorum etin kilosu 2 bilemedin 2,5 liraydı.
Babam eve geldiğinde, yakınımızdaki bir köyde davullu düğünün olduğunu ve dünyaca ünlü, Kastamonulu Karayılanın geleceği ve beni de düğüne getireceğinden söz etti...Düğün günün geldi annem beni yıkadı yuğdu, İstanbul'dan abimin gönderdiği teyarreci elbisemi giydirdi, yola koyulduk. Henüz 6 yaşımda olduğum için, zor yollarda babam , beni ara sıra sırtına bindiriyordu.Nihayetinde köye yaklaştık. Köy yaklaşık 8 km. mesafede Kadıbükü köyü...Düğün sahipleri, İstanbul, Yeşilköy'de fırıncıydı. Köyün girişinde, bizden önce giden köylüler okunuk bekliyordu. Okunuk davullu düğünlerde, topluca giden insanların, davul ve zurnacının gelmesi ile düğünün yapılacağı alana, davul ve zurna eşliğinde yer gösterilmesidir. Davulcular okunuğun hangi yönden gelmesini köyden birileri öne düşerek yardımcı olurlar. Bazen okunuğun yerini bilgilendirmek için silah atılır. Nihayetinde az sonra bilgi ulaşmış olacak davul ve zurna sesi gelmeye başladı. Merakla bekliyorduk. Boynunda büyük bir davul yaklaşık 160 boylarında göğsü altın madalyalarla donanmış, davulcu ve zurnacı geldi, babam bak oğlum Karayılan işte bu dedi. Genelde düğünlerde davul ve zurnacılar bir kaç bölüme bölünürler ve her yönden gelen okunukları, bir bir güreş yapılacak alana toplarlar ve her köyün yere ayrı tutulur. Hatta bu düğünde, o yıllarda ilimiz olan Zonguldak ve Kastamonu valilerinin de olduğu söylenmişti. Kısaca 1962 yılında Kastamonulu ,Karayılan diğer adı ile Mahir Dağlıoğluyu görmüş oldum. Kendisi 1940 yılında Halkevlerinin düzenlemiş olduğu bir yarışmada, Türkiye birincisi olmuş, biranda ünü tüm dünyaya yayılmış ve gittiği her ülkede, kendisine bir altın madalya takılmış ve göğsündeki altın madalyalar, gittiği ülkeleri temsil ediyordu.
Aradan 2 yıl geçmişti...O yıllarda devlet kurumu olan radyolardan şöyle bir haber geçmişti. Ülkemizin yetiştirdiği dünyaca ünlü, Kastamonulu davulcu ,Karayılan yaşam veda etmiştir. Yıl 1964...Zurnacısı, Mümtaz Ardıç'tı...Saygı ile...
****************************************************************************
Değerli dostlar burası,Safranbolu Ilbarıt köyü, görmüş olduğunuz evlerin tamamı 1 asrı çeyrek asır geride bırakmışlar.150 yıllık olanlar var.Evlerin temelleri rum ustalar tarafından yapılmış olup,ahşap kısımlar tahtacı ustalar tarafından yapılmıştır.Bu evler eğer korunma altına alınmazsa,bir bir yitip gidecektir.Aynı zamanda bu köyde,gelenler bilgilendiren 23 yıldır ayakta tutmaya çalıştığım,Kültür ve Sanat Merkezi var.Özetlersrm kendi yazgısı ile ayakta kalabilen bir yer.Kültürün ve sanatın dumura uğradığı bir zaman içersinden, herkesi selamlıyorum
*****************************************************************************
Yıl 1998,Safranbolu- Ilbarıt köyü, bizim fakirhane,soldan itibaren annem Şerife '1929-2016' Safranbolu kaymakamımızın eşi Leyla hanım,Safranbolu Kaymakamı Celal Ulusoy,aynı zamanda Atatürk'ün memleketlisi ,Karamanlı ve kızları...Babam Satı '1920-2009' Kaymakamımızın şoförü Necdet Lazoğlu ve Recai Demirsöź...Yer soframız...Köyde kurulacak 'Sanat-Evini' kouşmüştuk...
***********************************************************************
Üçbölük, Karabük ilinin Safranbolu ilçesine bağlı bir köydür.
Köyün asıl adı Ilbarıt'tır. Ilbarıt kelimesi eski türkçe ve moğolca olup, Ilbarlar-İlberler-anlamına gelmektedir. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı'nın ismi ile aynıdır.
Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine 16 km uzaklıktadır.
*************************************************************************
BEŞİR ALGAN
Beşir
Algan, İzzet ve Cemile'den olma...Bendeki tarihe göre 1306-1890,mezar yaşındaki
tarihe göre, 1308-1892 doğumlu...1974 tarihinde,İstanbulda vefat etmiş olup,
mezarı Ilbarıt köyündedir. Kendinden başka abi Osman 1874 ve abla Fatma 1888
vardır. Abla Fatma Fıs Fıs Hafız,Mehmet Mutlu ile evlenmiştir.Beşir
Algan,Hacıömeroğullarından olup, Mehmet,Nuri,Abdullah ve Hasan Efendi ile amca
çocuklarıdır.Tenor bir sese sahip olan,Beşir Algan,gerek Ilbarıt KÖYÜ,gerekse
başka köylerde köy imamlığı yapmıştır.
Bir not...Eskiden , köyümüz Yokuşbaşında, boýnozla,tok tok diye bir oyun
oynanırďı.Iyi hatırlıyorum bu oyunu orta yaşlılar dahil herkes oynardı.Taşın
üzerine yerleştirilen koç boynuzuna bir kucak taşı hızla bırakılır. Taşın inme
gücü ile boynoz, nerdeyse,Aşağıpınara kadar giderdi.Ebe oldunmu yandın.Işte
böyle bir oyunda,amcam Hasan taşı bıraktığında,boyanız arkada oyun
seyreden,Beşir Algan'ın gözüne isabet etmiş ve sağ gözü işlevini
yitirmiştir.Fotoğrafta görüldüğü gibi...
******************************************************************************
ABDULLAH AKSOY
Sol başta torun,Abdullah Aksoy...1951-1982...1970.Bolu,Öğretmen Okulu mezunu ve aynı zamanda,Hacettepe Üniversitesi, yanılmıyorsam kooparatifçilik bölümü mezunu...Sırasıyla öğretmenlik yaptığı yerler: Bingöl, Kığı...Bartın,Kocığaz,Hasankadı Köyü...Üçbölüķ 'Ilbarıt Köyü, En son İstanbul, 4cü Levent,Sanayi mah. İlköğretim Okulunda Müd. Yardımcılığı...
Sağbaşta dede,Hüseyin Avni Aksoy...1892-1979...Ilk mektep, Ilbarıt Köyü, Mehmet Cemil Efendinin Öğrencisı...1905 Safranbolu Rüştiyesi ve 1914 Kastamonu,Öğretmen Mektebi. 1914'de Anadoluda Seferberlik ilan edildiği için, subay olarak askerliğe çağrılması,Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı...1926 yılında,kendilerine Atatürk tarafından verilen İstıklal Madalyası ve maaşı. 1928 yılında tekrar,Atatürk tarafından öğretmen olarak,ilk görev yeri,Davutobası Köyü ögretmenligı,daha sonra sırasıyla,Safranbolu ,Ovacuma ve en son Toprakcuma'da öğretmenlik...1950 yılında, o devri hükümeti tarafından tamamının emekli edilmesi...Saygıyla...
************************************************************************
ILBARIT'TA BİR AİLE 'HECELLİGİL'
Bilindiği gibi Ilbarıt köyü 30 küsur esamiden oluşmaktadır. İki asırın içinde bu esamilerden bazıları ne yazık ki varlığını sürdürememiştir.
'Hecelligil' olarak bilenen aile 'Hecel' kelimesinin nereden var olduğunu bulamadım. Fakat Ilbarıt köyü sınırları içinde, 'Heceldüzü' diye bir mevki var.
Hecelligil Kadıoğlu esamesine kayıtlı olup, daha sonraları üç haneye bölünmüştür. Sırasıyla Kosbatargil en yaşlı ferd 1801 doğumlu İbrahim (Dümensüz) lakabıyla anılmıştır. Yine Softagil Mustafa (Softo) 1813 doğumludur. Bu ailelerin en yaşlı üyesi 1791 doğumlu, Kadıoğlu hacı Halil bin Mehmet'dir. Buradaki 'Bin' tümcesi kardeş demektir.
Hecelligil Mehmet 1819 ve diğer kardeşi Feyzullah 1823 doğumlu olup, arada kayda değer bilgi
ILBARIT'TA BİR AİLE 'HECELLİGİL'
olmadığı için, Ayşe ve Mustafa'dan olma 1863 doğumlu, aynı adı taşıyan Mustafa'dır. Diğer kardeş Mehmet 1856 doğumlu olup, 1888 yılında ortadan kayıp olduğu ve kendisinden 20 yıldır bir haber alınamadığı yönündedir. Diğer kızkardeş Hanife 1852 doğumlu olup, Musluoğlu Hüseyin (Sarımuhtar'ın) annesidir.
Mustafa ve Ayşe'den olma 1891 doğumlu Emine ,Hecello 'Mehmet Özen) 1913 , Çıraklar köyünden içgüveyi, ezmecigilden Mustafa Özen'in oğludur. Mustafa Özen Seferberlikte şehit düşmüştür. Emine Ovacık, Yığınot köyünden Kamille yaptığı evliliğinden Ayşe Avcı 1923 ve yine Çorum, Dodurga'dan İsmaille yaptığı evlilikten Emine Aydın 1928 doğmuştur,Emine Aydın,baba İsmail tarafından,Acumukgilden Ali Akgülle kardeştir.
Hecello Mehmet Özen ilk evliliğini Çavuşgilden 1915 doğumlu Ayşe ile yapmıştır. bundan sırası ile Safiye San 1935, Mustafa Özen 1937 ve Fehmi özen 1941 doğmuştur. Ayşe'nin 1945 yılında vefatı ile Mustafa Özen ,Geren Köyünden Müyesser ile evlenmiş ve bu evlilikten Hasan 1946, Ayten 1950 ve Bilgin 1958 doğmuştur.
Mustafa Özen,Geren köyünden,Sadettin kızı 1939 doğumlu Nazife ile evlenmiş ve Faik 1958,Mehmet 1962, Nezahat 1965 ve Bayram 1967 doğmuştur.
Not.Yeni nesil hakkında fazla bilgim olamadığı için,eğer gönderirlerse kayda geçecektir.
*************************************************************************
EVLERİMİZ
SN |
ADI VE SOYADI |
SÜLALESİ |
LAKABI |
K.NO |
EV.YAP.TARİHİ |
TB.A |
1 |
HÜSEYİN KOÇ |
Değirmencigil |
|
|
1865-1870-1951-2018 |
|
2 |
RAMAZAN TUNCAY |
Kuruseyingil |
|
|
1892 YIKILDI |
|
3 |
OSMAN KARA |
Yanıkgil |
|
NO:1 |
1953 |
|
4 |
MEHMET ALKAN |
Gardayıgil |
KAPSUSGİL |
NO:2 |
1935 |
** |
5 |
FATMA ALKAN |
Gardayıgil |
KAPSUSGİL |
|
1997 |
|
6 |
AYHAN KARAMAM |
Damat |
|
|
1993 |
|
7 |
YAKUP ŞEVKİ ALKAN |
Gardayıgil |
|
NO:4 |
1909 |
** |
8 |
ADNAN ERDEN |
Gardayıgil |
|
NO:5 |
1909 |
** |
9 |
OSMAN AKDOĞAN |
Gardayıgil |
|
NO:6/B |
2009 |
** |
10 |
H. AVNİ AKSOY |
Meyremgil |
|
NO:7 |
1897 |
** |
11 |
HAMDİ SARI |
Pürdegil |
|
NO:8 |
2002 |
|
12 |
İKSAN SARI |
Pürdegil |
|
NO:9 |
2002 |
|
13 |
ŞAZİYE DEMİRALP |
Gardayıgil |
|
NO:10 |
1943 |
** |
14 |
HÜSEYİN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
|
|
1904 |
|
15 |
RAMAZAN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
ŞİŞMAN |
|
1935 |
|
16 |
RAMAZAN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
|
|
Yıkık |
|
17 |
HÜSEYİN ÖZLÜ |
İyipgil |
|
|
1923 |
|
18 |
BEKİR AVCI |
Karakaşgil |
GOCAMEHMET |
|
1831 |
|
19 |
ŞÜKRÜ GÖKMEN |
Behiyegil |
|
|
1878 |
|
20 |
MUSTAFA GÖKMEN |
Yamakgil |
|
NO:16 |
1880 |
** |
21 |
SÜLEYMAN TUNCAY |
Kuruseyingil |
SÜLOGİL |
|
1840-1891-963YIK |
|
22 |
SATI DEMİRSÖZ |
Muslugil |
EMÜSTOGİL |
No:21 |
1918 |
** |
23 |
ERCAN YILDIRIM |
Muslugil |
GÖDEGİL |
|
1845--2010 |
|
24 |
HÜSEYİN YILDIRIM |
Muslugil |
ZORLUSEYİNGİL |
NO:20 |
1895 |
|
25 |
HASAN YILDIRIM |
Muslugil |
GÖDEGİL |
NO:23 |
1970 |
** |
26 |
RAMAZAN AVCI |
Karakaşgil |
|
NO:24/1 |
1895 |
|
27 |
SATI AVCI |
Karakaşgil |
|
NO:24/2 |
1895 |
|
28 |
AHMET SATILMIŞ |
Deliahmetgil |
|
No:25 |
1885 |
** |
29 |
MEHMET GÜNAL |
Aş. Meyremgil |
KARAMEHMETGİL |
NO:26 |
1875 |
|
30 |
M.NURETTİN. ÖZER |
Yusufgil |
|
NO:27 |
1919 |
** |
31 |
HASAN MUTLU |
Yuk.Havaşgil |
MAKARYOZ |
NO:14 |
1952 |
** |
32 |
HASAN TANGIR |
Döndügil |
|
No:29 |
1884 |
|
33 |
YIKIK EV |
Faslıgil |
|
|
1887 YIKILDI |
|
34 |
İLYAS ÖZTÜRK |
İpiçürükgil |
KATIRCIGİL |
|
1896 |
|
35 |
H.MUSTAFA ŞAHİN |
Deliseyingil |
HÜRÜGIZGİL |
NO:65 |
1870 |
|
36 |
RÜŞEN AYDIN |
Çavuşgil |
ÇATAL |
NO:58 |
1954 |
** |
37 |
HÜSEYİN ÖZLÜ |
İyipgil |
|
|
1956 |
|
38 |
HASAN ÖZLÜ |
İyipgil |
|
NO:56 |
1923 |
** |
39 |
AHMET YAŞAR |
Sabrigil |
EMİNEGİL |
|
1954 |
|
40 |
SALİH KARA |
Yusufgil |
|
NO:30 |
1840 YIKIK EV |
|
41 |
M.ATA DOĞAN |
Yusufgil |
|
NO:31 |
1895 |
|
42 |
OSMAN TANIK |
Tanıkgil |
KARABACEKGİL |
NO:32 |
1870 |
|
43 |
HÜSEYİN ŞAHİN |
Deliseyingil |
|
|
1947 |
|
44 |
MEHMET ŞAHİN |
Deliseyingil |
YIKIK EV OTUR. |
|
1947 |
|
45 |
OSMAN KOÇ |
Değirmencigil |
YIKIK EV OTUR. |
|
|
|
46 |
AHMET ALTUN |
Softagil |
PELİVANGİL |
|
1838 |
|
47 |
HASAN AKGÜL |
Acumukgil |
DIRITGİL |
|
1901 |
|
48 |
MEHMET TANIK |
Tanıkgil |
KOSPATARGİL |
|
1955 |
|
49 |
MEHMET ÖZEN |
Hecelligil |
|
|
1887 |
|
50 |
EKREM TANIK |
Tanıkgil |
KOSPATARGİL |
|
1979 |
|
51 |
HASAN YILMAZ |
Keleşgil |
|
|
1870 |
|
52 |
MUSTAFA AYDIN |
Çavuşgil |
BOLPAÇAGİL |
|
1954 |
|
53 |
HAŞİM ÖZCAN |
Çavuşgil |
HAŞİMGİL |
|
1873 |
|
54 |
RIFAT ÖZCAN |
Çavuşgil |
HAŞİMGİL |
|
1953 |
|
55 |
MEHMET MUTLU |
Havaşgil |
|
|
1893 |
|
56 |
MEHMET SARI |
Şıkkıdıgil |
BERBERGİL |
|
1895 |
|
57 |
MUSTAFA KÜTÜKÇÜ |
Şıkkıdıgil |
HÜSÜKGİL |
|
1980 |
|
58 |
HASAN ERİŞ |
Akkuşgil |
KUR.ALİL OĞ. |
|
1968 |
|
59 |
SEZAİ ERİŞ |
Akkuşgil |
|
|
1968 |
|
60 |
MEHMET ALİ ERİŞ |
Akkuşgil |
|
|
|
|
61 |
SATI ŞENLİK |
Çıtakgil |
KULAGİL |
|
|
|
62 |
ŞÜKRÜ KAYA |
Ayrancıgil |
|
NO:53/1 |
1855 |
|
63 |
HASAN ESEN |
Kirazgil |
|
No: |
1862 |
** |
64 |
YILMAZ YILMAZ |
Keleşgil |
|
|
1890 |
|
65 |
ŞİNASİ AVCI |
Karakaşgil |
ZAİMGİL(Kuruoğ) |
|
1858 |
|
66 |
AHMET KALKAN |
Softagil |
|
|
1838 |
|
67 |
ÖMER ÖZTÜRK |
ELİŞGİL |
|
NO:61 |
1896 |
** |
68 |
OSMAN SAYGIN |
İRABEGİL |
|
|
1957 |
|
69 |
TURGUT SAYGIN |
ALİBIDIKGİL |
|
|
1875 |
|
70 |
CAFER MUTLU |
Havaşgil |
GILDIRGİL |
|
1879 |
|
71 |
TAHİR TANGÜL |
Hatıpgil |
|
|
1900 |
|
72 |
HÜSEYİN ÖZ |
Ali güllügil |
ŞEŞONGİL |
|
2017 |
|
73 |
HASAN KAYA |
Ayrancıgil |
|
53/2 |
1855 |
|
74 |
HAMİDE HÜSAM |
Dokzangil |
GÖBÜDÜGİL |
|
1860 |
|
75 |
YILMAZ KAYA |
Ayrancıgil |
KAHVECİGİL |
|
1901 |
|
76 |
BİLGİN YILDIRIM |
Alagözgil |
|
NO:1/2 |
2020 |
** |
77 |
SEVET AKDOĞAN |
Gardeyigil |
|
NO:6 |
1882 |
** |
78 |
RAMAZAN TUNCAY |
Kuruseyingil |
|
|
2017 |
|
79 |
PERİHAN TANGÜL |
Hatıpgil |
|
|
2019 |
|
80 |
İBRAHİM ÖZCAN |
Haşimgil |
|
|
1953 yandı |
|
81 |
RAMAZAN KOÇ |
Değirmencigil |
|
|
2018 |
|
82 |
LOJMAN(İMAM) |
Üçbölük KÖYÜ |
|
|
1895 |
|
|
KARAŞAR MAH |
|
|
|
|
|
1 |
MEHMETKARATEKİN |
ALİBEYGİL |
|
|
1879 |
|
2 |
RAMAZAN KARA |
BERBERGİL |
|
|
1890 |
|
3 |
ABDULLAHGÜRLEYİ |
TOPALAHMETG |
|
|
1908 |
|
4 |
İSMİL- BEKİR KARA |
İSMAİLÇAVUŞ |
|
|
1886-1914 |
|
5 |
ALİ KARATEKİN |
ALİBEYGİL |
|
|
1993 |
|
6 |
MUSTAFA KARA |
BERBERGİL |
|
|
1977 |
|
7 |
MEHMET KARA |
ÖTEKİEVGİL |
|
|
1894 |
|
8 |
HASAN AKGÜL |
GIDAVGİL |
|
|
1887 |
|
|
BAĞLICA MAH. |
|
|
|
|
|
1 |
RIFAT-ALİ KARA |
OKUMUŞGİL |
|
|
1920 |
|
2 |
NİYAZİ KARA |
KOCASEYİNGİL |
|
|
1900 |
|
3 |
İSMAİL TAŞAR |
CIDIKGİL |
|
|
1940 |
|
4 |
MUSTAFA OĞUZ |
HASANGİL |
|
|
1982 |
|
5 |
RAMAZAN OĞUZ |
HACIHAMZAGİ |
|
|
1935 |
|
6 |
YUNUS OĞUZ |
KOSTAKGİL |
|
|
1910 |
|
7 |
İBRAHİM KILIÇ |
TULUMAGİL |
|
|
1912-1958 |
|
8 |
NURİ IŞIK |
CIRTOSMANGİ |
|
|
1922 |
|
9 |
HAMDİ KUTLU |
CİVİŞGİL |
|
|
1908 |
|
10 |
YAŞAR ÖZÇETİN |
ORTAKCIGİL |
|
|
1980 |
|
MERKEZ MAHALLE |
|
|
|
|
|
|
1 |
KÖY ODASI |
1835(2009) YA |
|
|
2009 |
|
2 |
KÖY CAMİSİ |
|
|
|
1870 |
|
3 |
KÜLTÜR MERKEZİ |
29EKİM1999 |
KÜLTÜR MER.OL. |
|
1981 |
|
***********************************************************
KÖYÜMÜZ ÇEVRESİNDEKİ
YERLERİN İSİMLERİ
(ILBARIT KÖYÜ
AKKUŞGİLİN ÇAMLIĞI.
AKYOL.
ALAGÖZÜN SUYU.
ARPALIK.
ASMA ALTI BAĞLARI.
ASMA BAŞI.
AVULCUK DERESİ.
AVULCUK.
AYRONCO DORUĞU.
BALLIKAYA
BAŞPINAR.
CANIMANA.
ÇALIİÇİ.
ÇARDAK KAYA.
ÇATALKAYA
ÇAVUŞUN ÇAMLIĞI.
ÇEHİL.
ÇIRALI DERE.
ÇİP DAMLA.
ÇÖLTE PINAR.
DAĞBAĞI.
DELEHMET ÇAMLIĞI.
DEPE SAMANLIK.
DEPEDAĞI.
DOMUZ PINARI.
DÖBELEN DÜZÜ.
DÖLÜKTAŞ.
DÜZ TARLA.
EMİREHMET BOĞAZI.
FINDIKLI.
GANDAZIN SUYU.
GARAAĞACIN DİBİ.
GARAŞARBAŞI.
GARDEYİGİLİN ÇAMLIĞI.
GINCIRDAK KAPI.
GIZILKUYU.
GOZCUĞAZ VE BAĞLARI.
GÖÇ DERESİ.
GULLUKKAYA..
GUZDAN YANI
HACI MEMET.
HARMANLAR DÜZÜ
HECEL DÜZÜ.
HERE KAYA.
İKİ AHLAT.
İNCİRLİTAŞ.
İYÜK DORUĞU VE BAĞLARI.
KAYPANCAK TAŞ.
KANDAZIN SUYU
KARAŞAR BAŞI
KAYRANPINAR.
KIR TARLANIN DORUĞU.
KIZIL KUYU
KIZ KAYASI
KİLLİK.
KİREZLER.
KİRİZME BAĞLARI.
KOZCUĞAZ
KÖLEAHMET SUYU.
KÖPEK KAYASI.
KUZDANYANI.
KUZSUYU.
MANDIRA.
MEME YAKASI.
MEYREM GİLİN ÇAMLIĞI.
ORTALIK.
ORTANECEK.
ORTENECEK SUYU.
PAKLAK TAŞ.
PAŞA PINARI
PINAR AYAĞI
SAKAKÖYÜ.
SARI MEŞELİK KAHI.
SEMERCİ.
SIRACEVİZLER.
SIRAN GARAAĞAÇLIK.
SİVRİKAYA.
SU ÇIKAN TAŞ.
ŞEREMET DORUĞU.
ŞIKKIDININ SUYU.
TABAKEVİ.
TAŞLI TARLA.
TAŞÖNÜ.
TEPE DAĞI
TOPRAK YAKASI.
YANGALKAYA.
YASLIKAYA.
YENİ PINAR.
YENİYOL.
YILANLIKAYA
YONCALI DORUK.
YUKARI DÜZ.
****************************************************************************
KİŞİ LAKAPLARI
ALİBIDIK
ALAMAN
ALAGÖZ
ACUMUK
ATAŞA
APTİ
BAHRİYELİ
BOLPAÇA
CİNSEYİN
CİNCİ
ÇITAK
ÇATAL
ÇAKALOSMAN
DELİA
DELİAHMET
DELİÖMER
DİŞİBİ
DIRT
DORUK
DOKSAN
DÖNDO
EMÜSDO
EFEHASAN
FISFIS
GASALAK
GILDIR
GICIÖMER
GÖDE
GÖBÜ
GÜDÜLA
HAMO
HACELLO
HOBU
HÜSÜK
HOLİZ
HOROZ
HOPBİLLİ
HUÇUHENİFE
İYİBA
İYİCE
İZMİRLİ
KADIKARISI
KAPSUZ
KAMYON
KARAMEHMET
KARAEMİN
KARASATI
KARANUK
KAHVECİ
KARACUK
KAHYA
KEDİBEKİR
KELAHMET
KELHASAN
KELMEHMET
KİREZ
KÖRBEŞİR
KÖRYUSUF
KÖROSMAN
KÖSE
KOCAMEHMET
KOCAKAFA
KARAKAŞ
KURUOĞLAN
KURUBİŞ
KURUÖKÜZ
KÜRTŞABAN
MAKARYOZ
MARAZA
MARAZALİ
MANAŞ
MAYLAŞ
MERVAN
MINIK
PİSTİRO
SADIK
SARIMUHTAR
SELEK
SOĞANALİ
SODİRİ
SÜLO
ŞEŞON
ŞIKKIDI
ŞAGALİ
ŞIKŞIKOSMAN
TOPALÖMER
TOPALA
TULUMA
YAMAK
YAYBACAK
ZANGU
***********************************************************
AİLE LAKABLARI
AKKUŞGİL
ALİ GÜLLÜGİL
ALİBEYGİL
AYRANCIGİL
BEHİYEGİL
BERBERGİL
ÇAVUŞGİL
ÇITAKGİL
DEĞİRMENCİGİL
DELİAHMETGİL
DELİSEYİNGİL
DOKZANGİL
DÖNDÜGİL
ELİBEŞGİL
GARDEYİGİL
GIDAVGİL
GÜDÜKGİL
HACIHAMZAGİL
HAMDİGİL
HASANAĞAGİL
HATIPGİL
HAVAŞGİL
HECELLİGİL
HÖTELEKGIL
İPİÇÜRÜKGİL
İRABEGİL
İYİPGİL
KARA BEKİRGİL
KARAKAŞGİL
KELEŞGİL
KURUSEYİNGİL
MEYREMGİL
MOLLAGİL
MUSLUGİL
NİYAZIGİL
ORTAKÇIGİL9
PELVANGİL
PÜRDEGİL
SOFTAGİL
ŞIKKIDIGİL
TANIKGİL
YAMAKGİL
YANIKGİL
YUSUFGİL
*********************************************************
SOYADLARIMIZ
AKDOĞAN
DEMİRALP
IŞIK
KUTLU
ÖZDEMİR
AKGÜL
DEMİRSÖZ
KALKAN
MUTLU
SATILMIŞ
AKSOY
DOĞAN
KARA
OĞUZ
YAŞAR
ALKAN
ERDEN
KARAMAN
ÖZ
ÖZER
ALTUN
ERİŞ
KARATEKİN
ÖZCAN
ÖZLÜ
AVCI
ESEN
KAYA
ÖZÇETİN
SARI
AYDIN
GÖKMEN
KILIÇ
ÖZTÜRK
TANKIR
ÇELİK
GÜNAL
KOÇ
ÖZEN
ŞENLİK
SAYGIN
TANGÜL
TAŞAR
YILDIRIM
ŞAHİN
TANIK
TUNCAY
YILMAZ
GÜRLEYİK
*****************************************************************************
İNEK ŞABAN AHMET DEMİRALP
Bilindiği gibi, Ilbarıt köyü ilk öğretmenlerini 1914 yılında bundan 108 yıl öncesi vermiştir. Daha sora bu öğretmenlere 1929 yılında yani 93 yıl öncesi, Ahmet Demiralp, Şükrü Kaya, İbrahim Ünal ve Mustafa Algan dahil olmuştur. Daha öncekiler, Hüseyin Avni Aksoy 1892, Hasan Efendi,Osmançavuşgilden 1891, Hasan Erden 1895 ve Mehmet Ata Doğan 1896..
Hababam Sınıfı'ndaki İnek Şaban karakterinin aslen Safranbolulu olduğunu biliyor muydunuz?
Rıfat Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sadece Safranboluda “Öküz Ahmet” adı ile tanındığını söyler.
Muhabir de sırf 'İnek Şaban' tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu'ya gider ancak emekli öğretmen Ahmet beyi tanıyana rastlamaz. Ne zamanki 'Öküz' lakabını isminin önüne yerleştirir 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp'i eli ile koymuş gibi bulur.
41 yıllık emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben yoksul bir köylü çocuğu idim.(Safranbolu Ilbarıt -Üçbölük Köyü) Cumhuriyetin ilk yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri daima şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın çoğunu şimdi hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da çoğu öldü. Rıfat Ilgaz, iki üç yıl önce buraya geldi, Kavaklara (Safranbolu' da bir kıraathane) gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat'ın yazdığı gibi değildi pek. Bir kere derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Sadece öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize şakalar yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ama arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, özellikle yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Bazıları da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere diplerindeki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı...”
Kaynak: https://www.yenisafak.com/.../inek-saban-karakteri-nasil...
**************************************************************************
KÖYÜMÜZDEN, LAKAPLAR
Bütün kaynaklar lakap adını verdiğimiz takma adların, dünyanın her yerinde, tüm toplumlarda, geçmişten günümüze var olduğunu göstermektedir. Türklerde ve Türkiye coğrafyasında da, özellikle köy ve kasabalarda, kişi ve sülale lakaplarının çok daha yaygın olduğu bilinmektedir.
Geçmiş yıllarda, köylerde ve mezralarda köylüler, özellikle Ramazan aylarında, ücretini kendileri ödeyerek, hane sırası ile yemek vererek, imam görevlendirirlerdi. Buna “İmam tutma” denirdi. Bu imamlar ekseriya (Doğu Karadeniz’deki Of ilçesi gibi) imam yetiştirmede öne çıkmış uzak il ve ilçelerden olurdu. Köylerden birinde, bu imamlardan birisi, bir gün namaz kıldırırken gaz kaçırmış. Bu durum köyde çok konuşulan bir olay olmuş; Hocaya “Dort İmam” lakabını takmışlar. İmam konuşmalardan ve takılan lakaptan sıkılmış ve köyden kaçmış. Yıllar sonra merak etmiş, köyü ziyarete gelmiş. Köyün girişindeki pınarın başında yetişkin bir çocuğa rastlamış. Çocuğa kimlerden ve kaç yaşında olduğunu sormuş. Çocuk “Abdestsiz Ali’ nin oğluyum. Annem, Dort İmam köyden kaçtığı yılda doğduğumu söylüyor.” cevabını vermiş. Olayın hala unutulmadığına ve kendi yakıştırması olan “Abdestsiz” lakabına üzülen imam, köye girmeden dönmüş. Bu hikâye, köylerdeki lakap takma geleneğini anlatmak için iyi bir örnek olsa gerek.
Lakap konusunun bilimsel ve sosyolojik incelemesini yapmak, bu yazıyı yazının uzmanlık alanına girmemektedir. Onun amacı, 50–60 yıl öncesi, çocukluk dönemini yaşadığı yıllarda (O zamanlar) Kastamonu İli, Araç İlçesine bağlı Aşağı Güney Köyündeki ve yakın çevresindeki lakap geleneği ile ilgili bildiklerini yazmak; bu konuda konunun uzmanlarına kaynak oluşturabilmektir.
50–60 yıl öncesinde köyler, günümüzde olduğu gibi yazdan yaza canlanan, kış olunca camisinde, kahvesinde 3-5 yaşlı, emekli kalan, az sayıda bacası tüten yerler değildi. İnsanlar şimdilerde olduğu gibi, zamanlarının büyük bölümünü profesyonel oyuncuların, türkücülerin, konuşmacıların ürettiklerini dinleyerek ya da seyrederek geçirecek imkânlara sahip değillerdi. Basit de olsa, birbirinin tekrarı, benzeri de olsa konuşma konularını, oyunlarını, türkülerini, mizahlarını kendileri üretir, kendileri yaşar, kendileri yaşatırdı. Hayat zor da olsa daha canlı daha doğaldı. Bu nedenle de folklorik değerler üretme ve yaşatma, lakap konusunda olduğu gibi her alanda daha çok olurdu.
Çocuklara şimdilerde olduğu gibi, akla gelmesi, akılda tutulması zor olan özgün isimler verme arayışları olmazdı. İnsanlar üç beş farklı sülaleden ve soyadından gelirdi. Erkeklerde Ali, Veli, Hasan, Hüseyin’ den; kadınlarda da Ayşe, Fatma, Hatice gibi bilinen isimlerden farklısına az rastlanırdı.
Ancak hayatın her alanında monotonluk, aynılık hakim olsa da, kişilerin ve ailelerin farklı bir lakabı olurdu. Ali’ yi diğer Ali’ler den, Ayşe’ yi diğer Ayşe’ler den, sülaleyi, diğer sülalelerden ayırmanın en sağlam ve kısa yolu, kişilerin ve ailelerin bu lakapları olurdu. Bazı lakaplar toplumsal ustalık ve mizah değeri de taşırdı. O yıllarda 500–600 kişinin yaşadığı çok eski uygarlıkların izlerini de taşıyan şirin bir Türkmen köyü olan 100 haneli köyümüzde de her alanda durum farksız idi.
Yine o yıllarda, köylerde, yeni doğan çocukların, ölebilir düşüncesi ile nüfusa geç yazdırılması ya da daha önce ölen kardeşinin nüfusunu kullanması; muhtarların nüfusa yazdırırken yaptıkları isim ve diğer kimlik bilgileri ile ilgili yanlışlıklar çok olurdu. Bizim köyde olmasa bile, bazı uzak dağ köylerinde askerlik, evlenme gibi resmi işler söz konusu olmadıkça, nüfusa kayıt olmayanlara bile rastlanırdı.
Bu satırların yazarı da, muhtar hatalarından nasibini fazlasıyla alanlardan birisidir. Muhtarımız hem doğum tarihimi hem de cinsiyetimi nüfusa yanlış yazdırmıştı. Doğum tarihimdeki yanlışlık pek sorun olmamış; hatta hıristiyan âleminde kutsal sayılan yılın ilk gününde doğmuş görünmem, yurtdışında bulunduğum zamanlar, bazen kolaylıklar bile sağlamıştı. Ancak ilkokula kayıt yaptırırken ortaya çıkan cinsiyet hatasının düzelttirilmesi ise ayrı bir öyküye ve kara mizaha konu olabilecek insan manzaralarına neden olmuştu.
Yine o yıllar köylerde, aynı adı, soyadı taşıyan çok sayıda insanın olması, kişilerin lakapları ile bilinmesi, tanınması, resmi tebligatların ilgilisine ulaştırılması gibi resmi işlerde ve işlemlerde zorluklara ve yanlışlıklara da neden olurdu.
Toplumun, günlük yaşamında, nüfustaki isimler yerine lakapların kullanılması; doğum tarihleri yerine “derin kar senesi” ya da hikâyemizde olduğu gibi “Dort İmanın köyden kaçtığı sene” gibi önemli sayılan doğal ve toplumsal olayların referans alınması, ortaya çıkan karışıklıkları önlemede kolay ve sağlam bir çözüm oluşturuyordu.
Bilindiği üzere, kişilerle ilgili lakapların kişiyi öveni, hoşa gideni, yücelteni, mutlu edeni ya da hoşa gitmeyeni, küçük düşüreni, inciteni olabilmektedir. Ancak, gerçek bir farklılığı yansıtsa bile, bir kişiye ya da aileye onun istemediği, onu inciten, üzen, yeren, kulağa hoş gelmeyen ya da ona toplumda hakkı olmayan bir üstünlük, ayrıcalık sağlamayı amaçlayan lakapların takılmasının doğru olamayacağı aşikârdır. Bu nedenle de, semavi dinlerde ve hukuki düzenlemelerde kişiyi incitici, alaya alıcı, ayrıcalık sağlayıcı lakaplar takmanın yasaklandığı bilinmektedir. Ancak her yerde ve yörede bu yasağa pek uyulmaz ve bir imama bile hoş olmayan bir lakap takılabilir.
Köyümüzde kişiye takılan lakapların sonuna (GİL) eki eklenerek (KellecoGİL, GuşcuGİL gibi) o kişinin sağlığında ve ölümünden sonra ailesine ve sülalesine geçtiği görülür. Bilindiği üzere, birçok yerde, lakaba “oğlu” eklenmesi ile üretilen (HacıOĞLU, ÇavuşOĞLU gibi) lakaplar ve soyadları çok yaygındır. Ancak, bizim köyde bu tür lakaplara ve “oğlu” eklemesi taşıyan soyadlarına çok az rastlanır.
Yöremizde, Güneydoğu Anadolu’daki, telefona yabancı, bir kahveci çırağının, çalan telefondaki “Alo” sesine “Hemşehrim burada Alo yoktur. Bilo, Haso, Memo vardır.” türünden kısaltmalara ve lakaplara da pek rastlanmaz. Buna karşılık Kellecioğlu, Avcıoğlu, Hacıoğlu gibi aileye, soya geçen lakabın “Kelleco, KellecoGİL; Avco, AvcoGİL; Haco, HacoGİL” şekline dönüştürülerek kullanılması yaygındır.
Diğer yandan, yine köyümüzde, kadınlara kızlık döneminde verilen lakaplara (Tokmak GIZ, Çemek GIZ, Heyeder GIZ şeklinde) “GIZ” (kız) eklemesinin yapıldığı ve evlense de bu “GIZ” lakabın devam ettiği; gelinlere de “Here (Küçük) GELİN, Kara GELİN” gibi lakapların takıldığı görülür. Gelinlik dönemi geçmiş, bazı evli kadınlara verilen lakaplara da (bazen kötülemek için) (Köylü GARI, Çilli GARI şeklinde) “GARI” (karı) eklemesinin yapıldığı da olur.
Köyümüze 3-5 km uzaklıktaki bazı civar köylerde yetişkin erkeklerin adlarının sonuna (Satılmış OĞLAN, Dursun OĞLAN gibi) OĞLAN kelimesi eklenerek kullanılsa da bizim köyde bu duruma rastlanmazdı. Buna karşın “OĞLAN” kelimesinin (Çil OĞLAN, Kara OĞLAN gibi) lakapların sonuna getirilmesi ise yaygındı.
40–50 yıl önceki öğrencilik ve gençlik yıllarımda, büyük mizah ustası, merhum Aziz NESİN’ in, okuyucularını hem güldüren hem de düşündüren, “güler misin ağlar mısın” dedirten mizah içerikli kitaplarının iyi bir okuyucusu idim. O kitapları okurken, onun, köyümdeki enteresan ve insana komik gelen lakap ve soyadları aklıma gelirdi. Onun bu soyadlarını ve lakapları bilmiş, duymuş olsa kitaplarından birisine konu yapabileceğini düşünürdüm.
Burada beni bu düşünceye sevk eden, bazı ilginç lakapları ve insanın kendi isteği ile olması, taşıması düşünülemeyecek garip soyadlarını bilmeyenlere duyurmayı da amaçlamaktayım.
Çocukluğumda köyümüzde duyduğum bazı sıra dışı, ilginç kişi ve sülale lakaplarına aşağıdaki örnekler verilebilir.(ALINTI) Şenol KUŞCU Şubat 2011-ZONGULDAK
KİŞİ LAKAPLARI
ALİBIDIK
ALAMAN
ALAGÖZ
ACUMUK
ATAŞA
APTİ
BAHRİYELİ
BOLPAÇA
CİNSEYİN
CİNCİ
ÇITAK
ÇATAL
ÇAKALOSMAN
DELİA
DELİAHMET
DELİÖMER
DİŞİBİ
DIRT
DORUK
DOKSAN
DÖNDO
EMÜSDO
EFEHASAN
FISFIS
GASALAK
GILDIR
GICIÖMER
GÖDE
GÖBÜ
GÜDÜLA
HAMO
HACELLO
HOBU
HÜSÜK
HOLİZ
HOROZ
HOPBİLLİ
HUÇUHENİFE
İYİBA
İYİCE
İZMİRLİ
KADIKARISI
KAPSUZ
KAMYON
KARAMEHMET
KARAEMİN
KARASATI
KARANUK
KAHVECİ
KARACUK
KAHYA
KEDİBEKİR
KELAHMET
KELHASAN
KELMEHMET
KİREZ
KÖRBEŞİR
KÖRYUSUF
KÖROSMAN
KÖSE
KOCAMEHMET
KOCAKAFA
KARAKAŞ
KURUOĞLAN
KURUBİŞ
KURUÖKÜZ
KÜRTŞABAN
MAKARYOZ
MARAZA
MARAZALİ
MANAŞ
MAYLAŞ
MERVAN
MINIK
PİSTİRO
SADIK
SARIMUHTAR
SELEK
SOĞANALİ
SODİRİ
SÜLO
ŞEŞON
ŞIKKIDI
ŞAGALİ
ŞIKŞIKOSMAN
TOPALÖMER
TOPALA
TULUMA
YAMAK
YAYBACAK
ZANGUÇ
Selami ALKAN(SND)Safranbolu 2008
******************************************
KÖYÜMÜZDEKİ LAKABLAR
AKKUŞGİL
ALİ GÜLLÜGİL
ALİBEYGİL
AYRANCIGİL
BEHİYEGİL
BERBERGİL
ÇAVUŞGİL
ÇITAKGİL
DEĞİRMENCİGİL
DELİAHMETGİL
DELİSEYİNGİL
DOKZANGİL
DÖNDÜGİL
ELİBEŞGİL
GARDEYİGİL
GIDAVGİL
GÜDÜKGİL
HACIHAMZAGİL
HAMDİGİL
HASANAĞAGİL
HATIPGİL
HAVAŞGİL
HECELLİGİL
HÖTELEKGIL
İPİÇÜRÜKGİL
İRABEGİL
İYİPGİL
KARA BEKİRGİL
KARAKAŞGİL
KELEŞGİL
KURUSEYİNGİL
MEYREMGİL
MOLLAGİL
MUSLUGİL
NİYAZIGİL
ORTAKÇIGİL9
PELVANGİL
PÜRDEGİL
SOFTAGİL
ŞIKKIDIGİL
TANIKGİL
YAMAKGİL
YANIKGİL
YUSUFGİL
***************************************************************
OYUNLARIMIZ
AÇ KAPIYI BEZIRGAN BAŞI
Grup halinde 8-10 çocukla oynanır. İki kişi kapıcı olur ve aralarında kendilerine birer takma ad seçerler, bunu diğer oyuncular bilmez. Karşılıklı geçerek ellerini köprü gibi tutarlar. Bezirgân başı önde olmak üzere kuyruk olurlar. Geçmek için “AÇ KAPIYI BEZİRGÂNBAŞI!”derler. Kapıcılar “KAPI HAKKI NE VERİRSİN, NE VERİRSİN?” diye sorarlar. Bezirgân başı, “ARKAMDAKİ YADİGÂR OLSUN, YADİGÂR OLSUN!” diye yanıtlar. Kapıcıların kolları yukarı kalkar, çocuklar sırayla altından geçerler. Kapıcılar sona kalanı kolları arasına alırlar ve oyuncunun kulağına sessizce aldıkları takma adlardan birini seçmesini söylerler. Çocuk kapıcılardan hangisinin adını söylerse onun arkasına geçer. Oyun bu şekilde kuyruktaki oyuncuların hepsi seçilene kadar devam eder. Sonunda ortaya bir çizgi çekilir. İki grup birbirlerinin bellerinden tutarak karşılıklı çekişirler. Çizgiyi geçen grup oyunu kaybeder.
ATEŞIM OYUNU
Oyun oynayacak çocuklar iki gruba ayrılır. Futbol kalesi direkleri gibi karşılıklı taştan ikişer kale dikilir. Kalelerin ara uzaklığının eşit olması için ayakla sayılır. Kaleden çıkan oyuncu karşı kaleye doğru yaklaşır. Diğer takımın oyuncuları onu yakalamaya çalışır. Kaleden en son çıkan oyuncu diğer grubun oyuncusunu yakalama hakkına sahiptir. Yakalanan oyuncu yakalayan grubun kalesinin yanında bulunan diğer taşa ayağını basar ve esir alınmış sayılır. Bu şekilde yakalananlar el ele tutarak sıralanırlar. Esir olan oyuncular kendi gruplarından bir oyuncunun kalesinden gelerek eline dokunmasıyla kurtulur. Oyuncularının hepside esir alınan grup oyunu kaybetmiş sayılır.
SAKLAMBAÇ - ÜSÜYNEN BİTTİ (SOBE SOBE)
Oyundan önce aşağıdaki şekilde sayışma yapılarak ebe belirlenir.
Üsüynen bitti, ucu yitti.
Bal ballı hoca, ballı hoca.
Şaptan şabadan, kuş dili cabadan.
Bir kale belirlenir. Ebe kalede gözlerini kapatarak belirlenen sayıya kadar (20-30 gibi) sayar. Sayma bitince "Yanın yören, sağım solum sobe, saklanmayan ebe" der ve gözlerini açar. Ebe saklanan oyuncuları bulmaya başlar. Ebe herkesi bulursa (sobelerse) içlerinden birini ebe seçer, veya en önce sobelenen ebe olur. Eğer ebe yanlış kişiyi sobelerse "Çanak çömlek patladı" olur ve oyun yeniden başlar.
BEŞ TAŞ OYUNU
Kaç kişiyle oynanır:
Birden fazla kişiyle oynanır.
Malzemeler: Beş tane yuvarlak taşla oynanır.
Nasıl oynanır: Oyunun aşamaları şöyledir.
A. Birler: Taşlar serbest yere bırakılır. Ebe yerdeki taşlardan uygun olanını
seçer. Seçtiği taşı havaya atar. Her attığında yerden bir taş alıp havaya
attığı taşı yakalar. Yerdeki taş bitinceye kadar işlem devam eder. Eğer havaya
attığı taşı kapamaz veya yerden almak istediği taştan başka taşa dokunursa
oynama hakkını arkadaşı kazanır.
B. İkiler: Taşlar yere bırakılır. Taşların içinden uygun olanı ele
alınır.
Yerdeki taşlar ikişerli olarak alınmaya çalışılır.
C. Üçler: Taşlar yere atılır taşın biri tekli olarak ele alınır. Diğer üçü tek
seferde alınmaya çalışılır.
D. Dörtler: Taşlardan uygun olan bir tanesi havaya atılır. Yerde kalan dört taş
bir seferde alınmaya çalışılır.
F. Dedeler: Taşlar yere atılır. Başparmak ve şahadet parmağının arası açılarak
bir kale görüntüsü verilmeye çalışılır. Oyuncu yerden bir tane uygun taşı eline
alır. Rakip oyuncu en son parmağın arasından geçecek taşı seçer. Bu taş diğer
taşların parmaklar arasından geçirilmesine engel olacak taştır. Oyuncu eline
aldığı taşı havaya atar. Havaya attığı esnada yerdeki taşı kaleden geçirmeye
çalışır. Bunun için iki hakkı vardır. Birinci seferde taşı düzeltir. İkinci
seferde taşı parmakları arasından geçirir. Eğer bu esnada taşı başka bir taşa
çarptırır veya havaya attığı taşı kapamazsa hakkını rakip oyuncuya verir. Tüm
bunlardan sonra oyunun final bölümüne geçilir. Taşların tamamı avucunun içinde
hafifçe yukarı doğru atılır ve avucun tersiyle taşlar tutulmaya
çalışılır.
Avucunun tersinde en çok taş kalan oyuncu oyunu kazanır.
BIRDIR BIR OYUNU
Kaç kişi oynanır: Bu
oyunda belli bir kişi sınırlaması yoktur. Kişi sayısı arttıkça oyun daha zevkli
bir hale gelir.
Malzemeler: Oyunda kullanılması gereken bir şey yoktur.
Nasıl oynanır: Birdirbir dünyanın her tarafında sevilerek oynanan bir oyundur.
Oyunun başında bir ebe seçilir. Ebe öne eğilerek ellerini dizlerine dayar.
Diğerleri bir kaç metre arayla sıra oluştururlar. Oyuncular sırayla koşarak
eğilmiş duran ebenin üzerinden ellerini sırtına bastırıp bacaklarını açarak
atlarlar. Atlarken de sırayla tekerlemenin dizelerini söylerler.
“Birdirbir,
İkidir iki, olur tilki,
Üçtür üç, yapması güç,
Dörttür dört, kuş gibi öt,
Beştir beş, aldım bir eş,
Altıdır altı, yaptım kahvaltı,
Yedim yedi, elim sırtına değdi,
Sekizim seksek,
Dokuzum durak”
Dengesini kaybeden ya da düşen oyuncu “yanmış” sayılır ve yeni ebe olur. .
BOM OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Kişi
sınırlaması yoktur. En az üç kişiyle oynanır.
Malzemeler: Oyuncuların çarpım tablosu bilgisi olmalıdır.
Nasıl oynanır: Oyuncular daire şeklinde yere otururlar ve sayışarak oyuna
başlayacak kişiyi seçerler. Birinci oyuncu bir diye bağırır, ikinci oyuncu iki
diye saymaya devam eder ancak beş ve beşin katlarında bom diye bağırılır. Oyun
çok hızlı oynanır ve duraksayanlar, yanlış yerde bom diyenler ve bom demeyi
unutanlar elenir. Bir de bu oyunun baz-fiz şekli vardı ki daha da zordur.
Oyuncular beşin katlarında baz, yedinin katlarında fiz diye bağırırlar, otuz
beşte ise baz fiz diye bağırılır..
BILYE OYUNU
Top biçimindeki küçük kürelerle oynanan çocuk oyunudur. Oyuncu sayısına göre değişen boyutlarda bir üçgen çizilir. Her oyuncu üçgenin çizgileri üstüne ve içine eşit sayıda bilye koyar. Üçgenden 3-4m.uzağa bir kale çizgisi çizilir. Her oyuncu oyun bilyesi ile bu çizgiye atış yapar. Bilyelerin çizgiye yakınlığına göre oyuncuların başlama sırası belirlenir. Kale çizgisinden üçgendeki bilyelere atış yapılır. Vurulup üçgenden dışarı çıkartılan bilye, atışı yapan oyuncunun olur. Üçgendeki bütün bilyeler bitinceye değin oyun sürer.
ÇELIK ÇOMAK OYUNU
Daha çok açık
alanlarda oynanan bir oyundur. Oyuna bazen büyüklerin de katıldığı olur. Bu
oyunda iki ucu yontulmuş kısa bir tahta yani çelik ile 50 – 60 cm uzunluğunda
bir sopa yani çomak kullanılır. Oyun oynayacak olanlar iki gruba ayrılırlar.
Her iki taraftan birer kişi seçilir ve bu seçilen kişiler çeliklerini uzağa
fırlatırlar. Hangi oyuncu çeliği daha fazla uzağa atabilmişe o taraf oyuna başlar
(A takımı diyelim) Oyun başlarken yere küçük bir çukur açılır veya iki taş
çeliğin boyu kadar aralıklı olarak yan yana konur. B takımı oyuncuları karşı
tarafa geçer. Böylece oyun başlamış olur.
Oyuncu elindeki sopayla çukurun üzerine yerleştirdiği çeliği karşı B taraf
oyuncularına doğru hızla atar ve sopayı yere bırakır. Eğer B taraf oyuncuları
atılan çeliği havada "çalduruk" denilen ağaç dalı ile yakalarsa hem
sayı kazanırlar hem de çeliği kaptıran A takımı oyuncusu oyundan çıkmış olur. B
takımı çeliği yakalayamadıysa, çeliği düştüğü yerden tekrar yerdeki sopaya
doğru atarlar.
Sopayı vurabilirlerse karşı A takımının oyuncusu yine oyundan çıkar.
Vuramazlarsa A takımı çelikle sopanın arasındaki mesafeye bakarak B takımının
bu mesafeyi kendi belirledikleri bir adımda almasını ister. Örneğin “3 adımda
al, 5 adımda al” gibi. B takımında adımını büyük atabilen ve kendine güvenen
bir oyuncu bulunmazsa, ya da bu adım sayısında çomaktan çeliğe ulaşamazsa A
takımı adım sayısı kadar sayı alır. Eğer bu adımda yetişebilirlerse sayıyı B
takımı alır. Oyunun başında kararlaştırılan sayıya ilk ulaşan takım oyunu
kazanır. Bir sonraki oyuna kazanan taraf başlar. Hangi tarafın oyuncularının
tamamı ölürse bu defa diğer taraf oyuna başlar. Bir takım kararlaştırılan sayıya
hiç puan kaybetmeden ulaşırsa oyundan çıkmış bir arkadaşlarını tekrar oyuna
sokarlar.
DOKUZTAŞ OYUNU
Dokuztaş oyuncuların
taşlarıyla bir sıra oluşturmaya çalıştığı bir oyundur. Bir yere iç içe üç kare
çizilir ve kenarları orta noktalarından birleştirilir.
Böylece 12 köşede ve 12 kenar üzerinde olmak üzere 24 nokta ortaya çıkar.
Oyunun başında, iki oyuncu sırayla birer birer taşlarını noktalara yerleştirir.
Dokuzar taş yerleştirildikten sonra sırayla hamle yapmaya başlanılır. Yatay,
dikey veya çapraz bir üçlü dizebilen oyuncu rakibinin bir taşını dışarı atma
yani “kırma” hakkı kazanır. Fakat bir üçlü dizi içindeki taşlar kırılamaz. Eğer
tüm hepsi üçlülerin bir parçasıysa herhangi biri kırılabilir.
İki taşı kalan oyuncu, oyunu kaybeder.
Bu oyun birçok ülkede “Morris” diye bilinir. Üçtaş, Tik Tak To, Cüz, Dokuzluk,
Dokurcun bu oyunun diğer adları veya benzerleridir.
DEVE-CÜCE OYUNU
Grup halinde oynanır. Bir kişi ebe olur. Deve diye bağırınca herkes ayağa kalkar, cüce diye bağırınca herkes yere çöker. Ebe bunları ardarda ve hızlı şekilde karışık olarak söyler. Ebenin talimatlarına uymayan yanar ve oyundan çıkar. En son kalan oyunu kazanır ve ebe olur.
ELIM SENDE OYUNU
Çocuklar bir tekerleme
söyleyerek aralarında bir ebe seçtikten sonra ebeden kaçarlar. Ebe ise onlara
eli ile dokunmaya çalışır. Ebe kime dokunursa bu defa o çocuk ebe olur.
"Elim Sen de Elim Sende Sabaha Kel Kalk Sen de" .
EL KIZARTMACA OYUNU
İki kişilik bu oyun “El
Kızartmaca” ya da “Şap Şap” olarak da bilinir. Bir çeşit refleks oyunudur.
Hararetli bir oyunun sonunda eller oyunun adına yakışan bir renk alır.
Oyuncular karşılıklı yerlerini aldıktan sonra biri ellerini avuçları yukarı
gelecek şekilde öne doğru uzatır. Diğeriyse ellerini avuçları aşağı gelecek
şekilde arkadaşının elleri üzerine koyar. Elleri altta olan oyuncu sağ, sol ya
da her iki elini aniden çekerek arkadaşının elinin üzerine vurmaya çalışır.
Vurabilirse, oyuna aynı şekilde devam edilir. Iskalarsa, ellerini üste koyar ve
vurma sırası diğer oyuncuya geçer..
FARFARA FILLI, YA FILLI OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Beş
ya da daha fazla kişi ile oynanır.
Malzemeler: Herhangi bir malzeme gerekmemektedir.
Nasıl oynanır: Bu şaşırtmaca ve taklit oyunu adını oyuna başlarken söylenen
sözlerden alır. Grup halinde oynanan ve dikkat gerektiren bir oyundur. Önce bir
ebe seçilir. Ebe oyuncuları göremeyeceği ve duymayacağı şekilde gruptan
uzaklaşır. Bu sırada oyuncular arasından bir lider seçilir. Ebe liderin k,m
olduğunu bilmemelidir. Oyuncular bir daire oluşturacak şekilde yerlerini
alırlar. Ebe de dairenin ortasına geçer. Oyuncuların hep bir ağızdan
“farfarafilli yafili” demesiyle oyun başlar. Lider mümkün olduğu kadar garip ve
komik hareketler yapar; örneğin başını bir maymun gibi kaşır veya dil çıkararak
zıplar. Diğerleri de hemen onu taklit ederler. Ebe oyuncuları izler ve liderin
kim olduğunu bulmaya çalışır. Oyuncular, ebenin işini zorlaştırmak için
hareketleri taklit ederken hızlı olmalıdırlar. Ebe liderin kim olduğunu doğru
tahmin ederse, lider ebe olur; oyuncular arasından yeni bir lider seçilir ve
oyuna devam edilir..
HIMBIL OYUNU
Grup halinde oynanır. Kaç
kişi oynayacaksa o sayıda meyve grubu oluşturup isimlerini küçük kâğıtlara kişi
sayısı kadar yazılır. Sonra bu kâğıtlar karıştırılıp oyunculara dağıtılır.
Oyuncular ellerinde aynı meyve grubunu biriktirmeye çalışırlar. Sıra ile her
seferinde bir meyve değiştirilir.
Aynı meyve grubunu elinde ilk tamamlayan kişim Hımbıl diyerek elini ortaya
koyar. Eli en üstte kalan hiç puan alamaz. En çok puan toplayan oyunu kazanır.
İP ATLAMA OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Tek
kişiyle oynanır.
Malzemeler: Oynayan kişinin boyuyla doğru orantılı olarak bir ip gereklidir.
Nasıl oynanır: Eğlenceli bir oyun olan ip atlama aynı zamanda pek çok sporcunun
kullandığı bir antrenman yöntemidir. Uzunca bir ipi iki ucundan tuttuktan sonra
dirseklerinizi kırarak ellerinizi omuz hizasında kaldırın. Daha sonra ipi öne
doğru çevirin ve ip yere değdiği anda üzerinden zıplayın. Oyunu daha zevkli
hale getirmek için bir sağ bir sol ayakla, geriye doğru veya dirsekleri çapraz
yaparak atlayabilirsiniz.
İSTOP OYUNU
Bir top oyunudur. Oyuncular arasından seçilen ebe topu havaya fırlatır ve oyunculardan birinin ismini söyler. İsmi söylenen oyuncu topu yere düşmeden yakalamaya çalışırken, diğer oyuncular toptan uzaklaşmaya çalışırlar. Oyuncu topu yere düşmeden yakalamayı başarırsa“İSTOP” diye bağırır. O anda bütün oyuncular oldukları yerde durmak zorundadır. Topu yakalayan oyuncu topu havaya fırlatır ve tekrar oyunculardan birinin ismini söyler. İsmi söylenen oyuncu topu yere düşmeden yakalamayı başaramazsa, topu yakaladığı noktada“İSTOP” diye bağırır ve toptan uzaklaşan bütün oyuncular oldukları yerde dururlar. Ebe diğer bir oyuncuyu topla vurmaya çalışır. Oyuncu vurulmamak için yerinde sıçrayabilir, eğilebilir ama yerini değiştiremez. Bu oyuncu isterse topu tutmayı da deneyebilir. Topu tutabilirse, bu kez de ona top atan oyuncuyu vurmaya çalışır. Oyuncu topu tutamaz ve vurulursa yeni ebe olur. Top oyuncuya isabet etmezse, topu atan oyuncuya ceza verilir Bu ceza genellikle diğer oyuncuların bu oyuncuya sırayla top atması şeklindedir.
İSIM - BITKI - ŞEHIR OYUNU
Grup oyunudur. Herkes eline kâğıt kalem alır. Kâğıtlara İsim-Bitki-Şehir-Hayvan-Ünlü-Ülke vs başlıklarını yazarlar. Oyunculardan biri içinden alfabeyi saymaya başlar. Diğerleri dur deyince hangi harfi söylerse o harfle başlayanları yellerindeki kâğıda yazarlar. İlk tamamlayan 10'a kadar saymaya başlar. 10 deyince herkes kalemleri bırakır. Her başlık 10 puan değerindedir. Aynı şeyleri yazanlar puanın yarısını alır. En çok puan toplayan oyunu kazanır.
KELIME OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Kişi
sınırlaması yoktur. Ortalama beş altı kişiye oynanır.
Malzemeler: Malzeme gerekmemektedir.
Nasıl oynanır: Bu oyun çocukların kelime dağarcığını geliştirir. Çok çeşitli
kelime oyunları vardır. Oyunculardan biri ortaya bir kelime atar ve sıradaki
oyuncu o kelimenin son harfiyle başlayan bir kelime söylemek zorundadır. Bu
oyunun insan adıyla oynanan sürümü de vardır. Kelime bulamayan oyuncu önce bir
uyarı alır daha sonrada oyun dışı kalır.
KUTU KUTU PENSE OYUNU
Kaç kişiyle oynanır:
İstenen sayıda oyuncuyla oynanan tekerlemeli bir oyundur.
Malzemeler: Malzeme yoktur.
Nasıl oynanır: Oyuncular el ele tutuşarak daire olurlar ve melodisiyle
“kutu kutu pense
Elmamı yense
Arkadaşım -bir isim-
Arkasını dönse”
Tekerlemesini söylerler.
Adı söylenen oyuncu arkasını döner. Sırayla herkes arkasını döndükten sonra
aynı tekerlemeyle önlerine dönerler.
KÖREBE OYUNU
Göz bağlama oyunu da denir. Körebe gözleri bağlı olan ebenin öteki oyunculardan birini yakalaması, bazen de yakaladıktan sonra kimliğini söyleyebilmesine dayanır. Yakalanan oyuncu yeni ebe olur.
KEMIK OYUNU
Özellikle mehtaplı
gecelerde oynana bu oyunda çocuklar iki gruba bölünürler. Gruplardan birisi “ak
koç”, diğeri “kara koç” adını alır. Bir merkez belirlenir ve bir taş dikilir.
Küçük beyaz bir kemik bulunur.
Oyunculardan bir grup bu kemiği bir yere atar, ay ışığında her iki grup da bu
kemiği aramaya koyulur. Kemiği önce bulan gruptan, örneğin akkoç grubu
bulduysa, “ak koç, kara koça bindiii” diye bağırır. Ak koç grubuna dahil
olanlar, kara koç grubundan kimi yakalarlarsa sırtına binerek kendilerini
merkez taşa taşıtırlar. Yakalanmadan merkeze kadar koşanlar ise rakiplerini
taşımaktan kurtulurlar. Oyun böylece sürüp gider..
KÖŞE KAPMACA OYUNU
Beş - altı kişi ile oynanır. Oyunda amaç köşeleri kapmaktır. Bir tane ebe vardır. Oyuncular köşeleri kapmaya çalışırken ebe köşeleri kapmaya çalışır. Dışta kalan ebe olur.
KIBRIT (HIRSIZ-JANDARMA) OYUNU
Her ne kadar uzun kış
gecelerinde oynanan bir çocuk oyunu olsa da çoğu zaman büyükler de bu oyuna
katılmadan duramazlar.
Oyun için bir masa (bu çoğunlukla yufka açmakta kullanılan sofradır), bir kutu
kibrit ve en az dört oyuncu gereklidir. Masanın etrafına oturan oyuncular,
kenarı boşa çıkacak şekilde masaya konulan kibrit kutusuna alttan vurarak
havaya fırlatırlar.
Kutu masaya düştüğünde dik tarafı üzerine durursa atan kişi hâkim unvanını
alır.
Yan tarafı üzerine dik durursa o kişi jandarma görevini üstlenir. Düz kısmının
bir tarafı davacı, diğer tarafı suçlu olarak belirlenir. Oyunculardan biri
suçlu tarafı attığında jandarma onu hemen elinden yakalar ve hâkime “suçüstü
yakaladım” der. Davacı da şikâyetini dile getirir.
Suçun ehemmiyetine göre hâkim bir cezaya hükmeder. Bu ceza genellikle, ceviz
kırarak oyunculara ikram etmek ve patates haşlayıp sofra kurmak şeklindedir.
KURT BABA OYUNU
En az dört oyuncu ile oynanır. Yere çiçeğe benzer bir şekil çizilir. Oyuncular arasından bir ana, kurt ve çocuklar seçilir. Anne ortadaki çembere, çocuklar dışarıdaki çemberlerin içine girerler. Anne tüm çocuklarına bir renk verir. Renk seçme işlemi bittikten sonra dışarıda bekleyen kurt gelir ve evin kapısını çalar gibi yapıp “yumurtanız var mı?” diye sorar. Anne “ne renk?” der. Eğer kurdun söylediği renkte bir yavru varsa o oyuncu kaçar kurtta kovalar. Oyuncu kurda yakalanmadan tekrar yuvaya dönebilirse başka bir renk tutarak oyuna devam eder. Ama kurda yakalanırsa kurdun yerine o geçer. Kurt rolündeki oyuncuda yavru olarak yuvaya girip kendine bir renk seçer. Oyun böyle devam eder.
MENDIL KAPMACA OYUNU
İki grup halinde oynanır. Ortaya bir medil konur ve gruplar eşit uzaklıkta ikiye ayrılır. Orada, oyunu yöneten (ebe) kişinin işaretiyle gruplar, mendili öncelikle kapıp eşlerine getirmeye çalışırlar. Mendili kapan, eşlerine zamanında yetişemezse, diğer gruplar tarafından mendille sırtına vurulur ve karşı grubun adamı olur. Yenen grup, yenilen grubun sırtına binerek, önceden belirlenen yerde tur atar.
MENEKŞE OYUNU
Çok sayıda oyuncu ile oynanır. İki grup seçilir ve bu gruplar kendi oyuncularından birini başkan olarak seçerler. Oyuna ilk olarak başlayacak olan grubun elemanları el ele tutuşurlar ve diğer grubun elemanları “Menekşe mendilin düşe, bizden size kim düşe” diye sorarlar. El ele tutuşan grubun başkanı genellikle o gruptan zayıf bir oyuncunun bir ismini söyler. Seçilen bu oyuncu koşarak gelir ve el ele tutuşan oyunculara çarpar. Bu çarpma sırasında el ele tutuşan oyuncuların elleri açılırsa, bu oyuncular karşı tarafa geçer. Elleri açılmazsa diğer gruptan çarpmaya gelen oyuncuda bu tarafa geçer. Oyun gruplardan birinde hiç oyuncu kalmayana kadar devam eder.
ORTADA SIÇAN OYUNU
Üç kişiyle oynanıp, iki kişi kenarda, bir kişi ortada olup, kenardakiler topu atıp ortadaki kişi almaya çalışır.
ON İKI TAŞ OYUNU
Dokuztaşın tüm kuralları geçerli olup, oynanan şekilde farklılık vardır. Tek farkı yatay ve dikey çizgilerin yanı sıra, çapraz çizgilerinin de bulunmasıdır.
ÜÇTAŞ OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Oyun
iki kişiyle oynanır.
Malzemeler: Her oyuncunun üçer taşı vardır.
Nasıl oynanır: En basit ve en eski tablalı oyunlardan biridir. Oyuncuların
amacı, kesişme noktalarına yerleştirilen taşlarla yatay, dikey ya da çapraz
yönde bir sıra oluşturmaktır. Oyuncular taşlarını sırayla ve teker teker boş
kesişme noktalarına yerleştirerek oyunun başlangıç konumunu oluştururlar. Sonra
her oyuncu sırayla bir taşını komşu bir boş noktaya geçirir ve üçlü bir sıra
oluşturmaya çalışır. Taşlarıyla ilk sırayı oluşturan oyuncu kazanır.
ÜŞÜDÜM OYUNU
Kaç kişiyle oynanır:
Oyun iki kişiyle oynanır.
Kızlar el ele tutuşarak iki sıra oluşturur. İki grup karşı karşıya sıralanır.
Sırayla karşılıklı şarkı söylerler.
1-Grup- Üşüdüm üşüdüm a benim canım üşüdüm
2- Grup- Kürkünü gey kürkünü gey a benim canım kürkünü gey
1-Grup- Kürküm yok kürküm yok a benim canım kürküm yok
2-Grup- Alsan ya alsan ya a benim alsan ya
1-Grup- Param yok param yok a benim canım param yok
2-Grup- Çalansa ya çalsan ya a benim canım çalsan ya
1-Grup- Asarlar basarlar en güzelini seçerler
söyleyen taraf diğer tarafa doğru ilerler son söyleyen grup diğer gruptan
birini asılıp almaya çalışırlar. Alabilirlerse alınan kişi diğer gruba
geçer.
Alınamadığı zaman oyun diğer gruba geçer. Sonuçta hangi taraf çok oyuncu
almışsa o taraf kazanmış olur.
VIZZZ OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: En az 4-5 kişiyle oynanır.
Malzemeler: Malzeme
gerekli değildir.
Nasıl oynanır: Kim vurdu olarak da bilinen bu tahmin oyunu birçok ülkede benzer
kurallarla oynanır. Adını oyuncuların ebeyi şaşırtmak için çıkardıkları
seslerden alır.
Önce bir ebe seçilir. Oyuncular ebenin 1-2 m gerisinde dizilirler. Ebe bir
eliyle gözlerini kapatır. Ebe, gözlerini örneğin sol eliyle kapatıyorsa, sol
elini de sol kolunun altından geçirir ve avucu yukarı gelecek şekilde
tutar.
Sıradaki oyunculardan biri sessizce ebeye yaklaşır. ebenin eline vurur ve hemen
geriye döner. Bu sırada diğer oyuncular ebeyi şaşırtmak için hep bir ağızdan “
vızzz, vızzzz, vızzzz” diye bağırırlar. Ebe oyunculara döner ve eline kimin
vurduğunu tahmin etmeye çalışır. Tahmini doğruysa vuran oyuncu yeni ebe
olur.
Ebe kimin vurduğunu bilemezse ebe olarak kalır ve oyun devam eder.
Oyunu farklı türlerinde oyuncular ebenin eline vurmak yerine giysisini çeker ya
da sırtına vururlar. Macaristan’da oynanan Dobi Dobi’de oyuncular hep bir
ağızdan şarkı söylerken oyunculardan biri ebenin sırtında parmaklarıyla tempo
tutar. Ebe bu oyuncunun kim olduğunu tahmin etmeye çalışır.
YAĞ SATARIM BAL SATARIM OYUNU
Kaç kişiyle oynanır: Ne
kadar çok oyuncu olursa o kadar zevkli olan bir oyundur.
Malzemeler: Malzeme yoktur.
Nasıl oynanır: Bir ebe vardır ve diğerleri çember oluşturup yere çökerler. Ebe
elinde bir mendille, “yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım ustamın
kürkü sarıdır satsam onbeş liradır zambak zumbak dön arkanı sıkı sıkı bak”
diyerek etraflarında dolaşır. Sonunda mendili birinin arkasına koyar ve koşmaya
başlar mendili bıraktığı kişi kalkıp ebeyi kovalamaya başlar. Eğer ebe
yakalanmadan onun yerine geçebilirse, diğer oyuncu ebe olur. Eğer yakalanırsa
tekrar ebe olur.
YAKAN TOP OYUNU
İki grup oluşturulur. Bir grup ortada kalır diğer grubun yarı elamanı bir tarafa, diğer yarısı diğer tarafa geçer. Öyle ki ortadaki grubun önünde ve arkasında düşman grup olmuş olur. Grup elemanlarına ilaveten bir de top alınır. Top uçlardaki grup elemanlarından birine verilir ve oyun başlar. Amaç ortadaki grup elemanlarının hepsini vurmaktır.
uyu kazmanı: En az 5 kişi ile oynanan oyunda her çocuk ellerindeki sopa ile daireler çizer. 1 sopa fazla vardır ve o sopayla ebeyi seçmek için her çocuk sopayı sektirir. En az sektiren ebe olur. Oyuncular kendileirne ait dairelerden taşmadan aralarında sopayı sektirmeye çalışır, sopa kendi çemberinden taşdığında ebe sopayı uzaklaştırmaya çalışır oyuncu da onu yakalamayı hedefler; diğer çocuklar hemen dairesine yönelip sopalarıyla sopayı oyun alanına getirene kadar dairesini kazarlar. Oyun bu şekilde devam eder. Sonunda en çok kazılmış daire sahibi oyuncu oraya gömülür.
Köylü-Şehirli: 3 Kişi ile oynanan oyun bir röportaj oyunudur. Bir Sunucu şehirli ve köylü kadına yaşamları hakkında sorular sorar, köylü ve şehirli kadınların taklidi yapan çocuklar abartılı cevaplar verir.
Uçak : Bir ebeleme oyunudur, 7 kişi ile oynanır. Ebe diğer çocukları yakalamaya çalışır. Yakalanan çocuklar uçak gibi kollarını açarak dururlar. Duran oyuncu ebe tarafından yakalanmamış bir oyuncunun bacaklarının altından geçmesi ile çözülebilir. Oyun ebenin herkesi yakalaması ile biter.
Patlangaç: 1 kova çamur, en az 2 kişilik bir oyun. Çamurla toprak kap yapan çocuklar onu yere patlatır. En güçlü kim patlatırsa o yüksek bir puan alır. Sonuçta puanlar toplanır, kaybeden kazananı sırtında taşır.
Üçgen Peynir dilimleri : 2 kişilik bir oyundur. Kalem, kağıt gereklidir. İlk önce kağıdın üstüne noktalar konulur, sonra iki oyuncu noktaları karşılıklı olarak üçgen yapacak şekilde birleştirir. En fazla üçgeni yapan kazanır. Bunu anlamak için üçgen yapıldıkça içine isimin baş harfi yerleştirilir.
Yattı Kalktı: En az 6 kişi ile oynanan bu oyunda 1 cezacı vardır. Çocukların hepsi birer birer bir meyva ismi alırlar ve bunu birbirlerine söylerler. Dairede bağdaş kuran çocuklar diğer meyva isimli arkadaşının ismini söylerken yatıp kalkarlar bu şekilde hızlı olarak gelişen oyun ismi şaşıranın yanağının cezacı tarafından boyayla boyanması duraklar, sonunda en az boyanmış oyunu kazanır.
Eski minder: Gönüllü ortada çömelir, çocuklar etrafında el çırpıp tekerleme söyleyerek dönmeye başlarlar. Ortadaki gönüllü bir konu seçer ve çocuklar o konu ile ilgili taklit duruşları yaparlar.Aynı konu iki kere seçilemez.
Cırtcak: 2 kişilik bir oyundur. Tebeşirle yere içi içe 3 kare, ve karelerin orta noktasından üst dış kare yüzeyine değecek 4 adet çizgi eklenir. Çizgilerin kesiştiği noktalara taşlar yerleştirilir. Taşlar birbirlerini damada olduğu gibi yemeye çalışır.Oyun 2 taş kalana kadar devam eder.
Sıçratan Top: En az 4 kişi ile oynanan bu oyunda ipin ucuna bağlı bir top vardır, bu topu savuracak kişiyi seçmek için oyuncular aralarında tekerleme söyleyerek eleme yaparlar. Ebe seçilir. Ebe oyuncuların ayak altlarına doğru topu sallayarak oyunculardan birini ebelemeyi çalışırlar.
Alaylar: En az 6 kız ile oynanan bu oyunda, iki gruba bölünmüş kızlar alaylar adlı tekerlemeyi söyleyerek, karşı karşıya yürüşürler. Tekerlemeyi kim sonlandırır ise(tekerlemede en son kimin ismi söylenirse) o karşı takımın el ele tutuşmuş zincirini kırmaya çalışır. Son kişi kalana kadar devam eden oyunda, kaybeden kişi göbek attırılarak cezalandırılır.
41 çubuk: En az 2 kişi ile oynanan oyunda diğer çubukları kıpırdatmadan çubuk amak ana amaçtır. Bunu başaran ve en çok çubuk alan oyunu kazanır. Çubuğu alırken kıpırdatan sırayı rakibine kaptırır.
Bezirganbaşı: Bezirganbaşı tekerlemesi ile ebe seçilir. Oyuncular seçilen 2 ebe'nin kolları altından tekerleme eşliğinde geçerler. Başta verilen isimleri bilemeyenler ebelerin arkalarına geçerler ve 2 farklı takım oluşturulur. Ardından ortaya bir çizgi çizilir ve 2 takım çizinin gerisine ip ile kim düşecek çekişmesi yapar.
Deli Kız: 7 kişi daire yaparak dönerler, ortada deli kız taklidi yapan bir kız vardır, dairede dönenlerin söylediği tekerlemeye cevap verir ve akışa yön verir.
Pembe Nine: Çocuklar bir daire kurarlar, ortadaki tekerleme sonunda evleneceği kişinin ismini belirler. Tekerleme eşliğinde “Pembe nine kızını almaya geliyoruz” derler, o da evet ya da hayır ile oyunu yönlendirir.
Mendil Kapmaca: Ortada mendili tutacak biri seçilir. Sonra çocuklar aldım verdim ben seni yendim oyunuyla iki gruba ayrılırlar. Çizgilerden çıkış yapan çocuklar arasında mendili yakalayan yakalayamayanı mendille ebelemeye çalışır.
Hacı Yatmaz: Ortaya bir sopa dikilir, çocuklar çevresinde daire olurlar. Herkes bir numara alır ve sopayı diken bir numara söyler ve numarası söylenen sopayı havada tutmaya çalışır.
Çarşıya gittim: Çocuklar daire kurararak yere çömelirler,İlk başlayan oyunca çarşıya gittim ile başlayarak neler satın aldığını söyler , diğerleride sırayla bir şeyler ekler ve aynı şeyleri sırası ile tekrar ederek akışın devam etmesini sağlarlar. Sırada şaşıran veya kelimeyi söylemeyi unutan kaybeder.
Zanbur zumbur dayı: Uzun eşek oyunun farklı bir modelidir. Yastık konumunda oturan zanbur zumbur dayı üstüne atlanan çocuk için bir meslek seçer ve o meslek için gerekli olan bir alet/edevat seçer. O meslek için ne lazımsa çocukların tekerleme ile söylemesini bekler. Seçtiği kelimeyi söyleyen çocuk yanar ve oyundan çıkarılır.
Yedi Kremit: Ortaya yedi kiremit konur, 2 gruba bölünen çocuklar bunu top atıp isabet ettirerek yıkmaya çalışırlar. İlk deviren diğer grubu topla vurma hakkını kazanır. Topla en çok kişi vuran grup kazanır.
Sek sek: Herkes tarafından bilinen sek sek oyunudur. İlk gidiş bitince sondan başa dönüş yapar. Başta çift ayak gidiş dönüşün ardından tek ayak gider ve tamamladığı karelerin içine ismini yazmaya başlar. Başkasının kutusuna basmadan gidiş dönüşü bitiren oyunu kazanır.
Sekiz kuyulu taş: 2 kişi ve 16 şar 16 şar paylaştırılmak üzere toplam 32 taşla oynanan oyunda oyuncular önlerine karşılıklı 4 er çukur kazar ve her çukurun içinde 4 taş yerleştirir. Kura ile seçilen oyuncu başlamaya hak kazanır. Başlayan oyuncu kendine ait çukurlardan 4 taş alır istediği çukurdan başlayarak sırayla her çukura 1 er taş koyar. Diğer oyuncu da aynı eylemi tekrarlar. Bu taş yerleştirme esnasında kendi çukurunda 1 taş brakmayı başaran oyuncu karşısındaki diğer oyuncunun çukurundaki bütün taşları almaya hak kazanır. Rakibin taşlarını toplamayı başaran oyuncu kazanır.
Beyaz kelebekler: Daire olarak kelebek gibi dönen çocuklar, kol kola tekerleme söyleyerek dönerler…
Çalı: İlk önce uzak bir noktaya koyulan kozalağı vurmaya çalışarak oyuncular arasından ebe seçilir. Ardından oyun başlar ve herkes kozalağı elindeki taşla vurmaya çalışır, kozalağı taşıyla isabet ettiremeyen geri dönüp taşını almaya çalışır, bu sırada ebe taşını almak için geri dönenleri ebelemeye çalışır.
Yağmur Yağıyor: Arkadaşlar bu oyunumuzu oynayabilmek için en az altı kişi olmalıyız. Oyunumuz, karşılıklı iki grubun, şarkımızla atışması şeklinde. E biraz da oyunculuk istiyor. Oyunumuz kolay. Taklit yeteneğimizi geliştirirken, kendimizi karşımızdakinin yerine koymayı da öğreniyoruz.
Topal Karga : Bu oyunumuz için en az 5 kişiyle oynanır. İlk önce ebe seçimi yapılır ve ebe seçildikten sonra ortaya bir daire çizilir. Ebe olan arkadaşımız sadece bu dairenin içinde iki ayakla basabilir. Dairenin dışına çıktığı zaman tek ayak üzerinde diğer arkadaşlarını yakalamaya çalışır.
Çat Pat Kaynana: Genelde kız çocukları arasında oynanan bu oyun için kaynana olacak çocuk dışında en az 6 kişi gereklidir. Önce çocuklar kendi aralarında bir kaynana seçerler. Karşılıklı sıralanan çocuklar “Çat Pat Kaynana” şarkısı eşliğinde oyunu oynamaya başlarlar. Bu oyunda kural, akarsu oluşturmak için birleştirilen ayaklar üzerinden yürüyen kaynananın diğerlerinin ayağına çarpmadan geçmesidir. Kimin ayağına çarparsa kaynana bu defa o olur ve oyun bu şekilde devam eder.
Ay Gördüm: Bu oyunda bir kişi yere yatar. Ebe tarafından üzerine bir ceket örtülür. Ceketin kolundan gökyüzüne doğru bakar ve Ay`ı görüp görmediğini söyler. Sırayla herkes bu şekilde yere yatıp Ay`ı görmeye çalışır. En son ceketi tutan oyuncu yere yatar. O Ay`ı görmeye çalışırken arkadaşları ceketin kolundan içeri su döker. Oyun bu şekilde biter.
Tuz Buz : Bu oyun sıralı ya da daire şeklinde oturarak oynanır. Tempolu bir şekilde eller iki defa bacaklara vurulur. İki defa el çırpılır ve iki defa parmaklar şıklatılır. Bu sırada Tuz Buz denir. Sıradaki oyuncu ise kelimelerin yerini değiştirerek tuz buzsa buz tuz, buz tuzsa tuz buz der. Şaşıran olursa ceza olarak bir hayvanı taklit eder.
Kurt Baba : Bu oyunda Kurt baba, Anne ve yumurtalar vardır. Önce yumurtalar anne ile birlikte kendilerine birer renk belirler. Daha sonra kurt baba, anneye gelip bir renk söyler. Eğer o renkte yumurta varsa hemen kurt babadan kaçmaya başlar. Yoksa kurt baba yeni bir renk söyler. Yakalanan yumurtalar kurt babanın evinde bekler. Yakalanmayan olursa tekrar annenin yanına gelir ve birlikte yeni bir renk seçerler. Kurt baba bütün yumurtaları yakalayana kadar oyun devam eder.
Çağlar
Pıştık : Bu oyun için bir sopa
yeterlidir. Önce çocuklar kendi aralarında sopayı tutacak ebeleri belirlemek
için sayışırlar. “Çağlar Pıştık Kim Mıştık” diyerek elini diğerlerinden farklı
tutan kişi ebe olmaktan kurtulur. Ebe olan çocuklar karşılıklı sopayı tutar ve
diğer oyuncular bu sopanın üzerinden aşama aşama farklı şekillerde atlamaya
başlarlar. Kural, sopaya çarpmamaktır.
Sekizlerde herkes eline yerden aldığı bir şeyi saklar. Sopanın üzerinden
atlamadan önce sorar ebeye; “Elimde ne var?” Eğer ebe bilirse tekrar
sayışırlar. Oyun bu şekilde onlara kadar devam eder.
Ahiler Oyunu : Önce iki grup halinde karşılıklı sıralanırız. Gruplardan biri ahiler, diğeri ise ahilerden kız isteyen grup olur. Gruplar kendi aralarında el ele tutuşur. Kız isteyen grup şarkılarını söyleyerek ahilere doğru yürür. Yürürlerken aynı anda da istedikleri kişinin adını söylerler. Karşı gruptaki iki kişi kollarını kenetleyip bekler. Kız istenilen gruptan bir oyuncuyu kendi grubundan iki kişi karşı gruba doğru gönderir. Gönderilen kişi kollarını kenetlemiş olan çocukların kollarını çözerse onlardan istediği bir kişiyi kendi grubuna götürür. Fakat çözemezse kendisi orada kalır. Oyun böylece gruplardan biri tek kişi kalana kadar devam eder.
Horoz Dövüşü : Önce kızlar kendine bir horoz seçer. Önceden belirlenmiş olan sınır çizgisinde karşılıklı sıralanan horozlar, ellerini arkadan bağlayarak yere çömelir ve birbirlerine doğru zıplamaya başlarlar. Horozlar karşılaştıkları noktada ayağa kalkarak horoz gibi ötüp birbirlerini omuzlarıyla iteklemeye başlar ve belirlenmiş olan sınır çizgisinin dışına çıkarmaya çalışırlar. Kim diğer horozu çizginin dışına çıkarırsa o kazanmış olur. Kazanan horozlar kendi aralarında tekrar dövüşür. Böylece birinci, ikinci, üçüncü ve sonuncu horoz belirlenir. Horoz sahipleri birinci horoz dışındaki diğer horozları cezalandırır.
Sarı Kırmızı: Bu oyun kız çocukları arasında oynanan bir oyundur. Bu oyunu oynamak için bir ip yeterlidir. İki kişi ipi ayaklarına geçirir. Diğer çocuklar da arka arkaya sıralanıp oyunu oynamaya başlarlar. İpin üstünden “Sarı Kırmızı Kupa Kupa Yıldızı” diyerek atlanır. Bütün çocuklar atladıktan sonra ip bir kademe daha yükseltilir. Böylece oyun giderek zorlaşır. Eğer ipe takılan ya da atlayamayan olursa ipin içindekilerden biriyle yer değiştirir. Oyun böyle devam eder.
Dokuz Taş: Bu oyun için bir topa ve dokuz tane yassı taşa ihtiyaç vardır. Öncelikle çocuklar iki gruba ayılır. İlk grup elemanları çizgiden topu taşlara doğru sırayla fırlatırlar. Amaç taşları yıkmaktır. Eğer hiç kimse taşı yıkamazsa sıra diğer gruba geçer. Taşlar yıkılınca taşın başındaki oyuncular taşları iyice dağıtır. Taşı yıkan oyuncular ise kaçmaya başlarlar. Kaçan kişileri diğer grup topla vurmaya çalışır. Onlarda vurulmadan yıkılan taşları tekrar üst üste dizmeye çalışır. Bu arada vurulan olursa o yanmış olur ve kenarda bekler. Sıranın diğer gruba geçmesi için herkesin vurulması gerekir. Vurulmadan taşı dizmeyi başarırlarsa tekrar onlar devam eder.
Dağlar Kızı : Kız çocukları arasında oynanan bu oyunun adı Dağlar Kızı. Bu oyunu oynamak için 6-7 kişi olmanız yeterlidir. El ele tutuşup daire şeklini alan kızlardan birisi Dağlar Kızı olur. O kenarda bekler ve kapıyı çalar; “tık tık”. Dağlar kızı sonunda gözünü kapatıp daire içinde döner ve yeni bir dağlar kızı seçilir. Oyun böyle devam eder.
Topal Tavuk Oyunu : Bu oyunda ebe topal tavuk olur. Ebe, tek ayaküstünde zıplayarak diğer oyuncuları yakalamaya çalışır. Ebenin yorulunca dinlenebileceği bir yeri vardır. Ebe dinlenince kaleden tekrar çıkar ve oyuncuları yakalamaya çalışır. Kimi yakalarsa ebe bu defa o olur. Kaçan arkadaşlar da bu sırada ebeye vurarak onu kızdırmaya çalışır.
İlkbahar Yaz Sonbahar Kış : Bu oyunu oynamak için 11 kişi olmak gerekir. Oyunculardan birisi oyunu yönetmek, yani mevsimlerin ismini söylemek için kenara çekilir. İki oyuncu ortada ebe olur. Diğer oyuncular da ikişerli gruplar halinde kendilerine bir mevsim adı seçer ve köşelerine çekilirler. Hakem iki mevsim söyler, bu mevsimleri seçen oyuncular ebelere yakalanmadan yer değiştirirler. Eğer ebeye yakalanırlarsa bu defa onlar ebe olur. Tek oyuncunun yakalanması yeterli değildir. İkisinin de yakalanması gereklidir.
Doktor Aspirin Oyunu: Bu oyunda bir ebe seçilir. Ebeyi seçmek için çocuklardan biri karşıya geçer. İçinden bir sayı tutar. Tuttuğu sayıyı sorar. Bilen, sayı tutan oyuncunun yanına geçer. Sona kalan oyuncu ebe olur. Ebe belirlendikten sonra ona kadar sayar ve arkadaşlarını yakalamaya çalışır. Yakalanan herkes diğerini aspirin diyerek yakalamaya çalışır. Herkes ebelenene kadar oyun devam eder.
Ayakkabını Ebeden Kurtar: Bu oyunu oynamak için bir ipe ve ipi bağlayacak bir direğe ihtiyaç vardır. Oyuna başlamak için önce bir ebe seçilir. Diğer oyuncular da ayakkabılarının tekini çıkarıp direğin dibine koyar. Etrafta geniş bir daire oluşturulur. Ebe de ipin ucunu gergin bir şekilde tutup direğin etrafında koşmaya başlar. Böylece ebe, ayakkabılarını kurtarmaya çalışan çocukları yakalamaya çalışır. Ebe kimi yakalarsa yakalanan ebe olur.
Menekşe Oyunu: Bu oyun için kalabalık iki grup oluşturulur. Gruplar karşılıklı sıralanır. Bir grup diğer gruba “Menekşe mendilin düşe, bizden size kim düşe” diye sorar. Karşı grup da aralarından birinin ismini söyler. Arkadaşları seçilen kişiyi kollarından tutar ve karşı gruptan kollarını kenetleyen iki kişiye doğru gönderirler. Eğer kenetlenmiş kolları çözerse o gruptan bir kişiyi kendi grubuna götürür. Çözemezse kendisi o grupta kalır. Oyun gruplardan biri tek kişi kalana kadar devam eder.
Hekim Hoca Oyunu: Bu oyunda Hekim Hoca, Muhtar ve hasta köylüler vardır. Muhtar köylüleri iyileştirmek için Hekim Hoca`yı getirir. Hekim herkesi muayene eder ve asıl hastayı bulur. Daha sonra hastanın gözleri bağlanır ve gizlice boyalı bir tabak getirilir. Hekim, Hasta için dua ettikten sonra hasta, elini tabağa sonra da yüzüne sürer. Hastanın gözleri açıldıktan sonra bir ayna getirilir ve hasta aynaya bakar. Yüzünü boyanmış bir şekilde gören hasta şaşırırken diğerleri onun haline güler.
Eller
Yukarı Eller Aşağı : Bu oyun için
oyuncular öncelikle iki gruba ayrılır. Bu oyunu oynamak için saklamak üzere
küçük bir taş yeterlidir. Karşılıklı sıralanan oyuncular önce kendi aralarında
taşı arkadaşlarından birinin eline saklarlar. Dönüp tekrar sıraya
girdiklerinde, karşı grup eller yukarı eller aşağı der. Sonra biri taşın kimin
elinde olduğunu tahmin eder.
Her grubun 3 defa tahmin etme hakkı vardır. Taşı bulamazlarsa sıra karşı gruba
geçer.
Çekirge Oyunu: Bu oyunu oynamak için bir top yeterlidir. Önce herkes ikişerli grup oluşturur. Grupların hepsi bir daire oluşturur. İçlerinden seçilen bir grup dairenin ortasına geçer. Sırt sırta kollarını kenetleyip topu da ortalarına yerleştirirler. Diğer gruplar alkışla tempo tutarken ebe olan grup da topu düşürmemeye çalışarak daire içinde dönerek zıplamaya başlar. Eğer topu hangi grubun önünde düşürse çekirge olma sırası o gruba geçer.
Yakan
Top : Oyunumuz için en az 6 kişi
olmamız gerekir. Ve tabi bize bir top lazım.
İki gönüllü aralarında sayışır. Ve gruplarına alacakları kişileri tek tek
seçerler.
İki tane karşılıklı upuzun çizgi çekilir.Gruplardan birinin yeri, 2 çizginin
ortasındaki boş alan olacak. Diğer grup ikiye bölünüyor. Biri bir çizginin
gerisine, teki de diğer çizginin gerisine yerleşiyor. Çizgiyi geçmek yasak!
Oyunda, çizginin gerisinde duranlar, ortadaki grubu vurmaya çalışacak.
Tribom : En az dört kişiyle oynanır. Önce sayışarak ebe belirlenir. Ebe gözlerini kapatarak oyunculara sırtını dönerek saymaya başlar. Diğer oyuncularda ebeye yaklaşmaya çalışır. Ebe oyunculara döndüğü anda tüm oyuncular hareket etmeden beklerler, eğer hareket eden olursa ebe olur. Ebe tekrar saymaya başladığında oyuncular ebenin sırtına vurarak kaçmaya alışır eğer ebe herhangi bir oyuncuya dokunursa o arkadaşımız ebe olur ve oyun böylece sürer.
Yağ
Satarım Bal Satarım : En az beş kişi
oynanır. Bir de mendile ihtiyaç vardır.
Gönüllü varsa ebe olur. Yoksa kurayla ebe belirlenir.
Hep beraber el çırparak şarkımızı söylerken, ebe, dairenin etrafında tempoya
ayak uydurarak dolaşmaya çalışır. Ve birinin arkasına gizlice mendili bırakıp,
başlar kaçmaya!
Abu Damya : 0ynamak için en az dört kişi olmalıyız. Önce, gönüllü bir arkadaşımız ebe olur. Sonra sayışarak üstünden atlanacak kişi belirlenir. Her oyuncu ebenin üzerinden abu damya diyerek atlar. Atlayamayan oyuncu ebe olur.
Kale
: Oynayabilmek için en az dört kişi
olmalıyız. Biraz uzun bir sopaya, bir de kısa bir sopaya ihtiyacımız var. Önce
kısa bir çukur açmalıyız. Sonra sayışıp ve iki gruba ayrılıyoruz. Atıcı grup,
kısa sopayı atınca karşı grup yakalamaya çalışır.
Kısa sopanın düştüğü yerden itibaren 3 adım atıp, yerdeki büyük sopayı vurmaya
çalışır. Vurabilirse, kısa sopayı atan oyuncu, oyundan çıkar.
Kurt
Kardeş : Oynayabilmek için en az
dört kişi olmamız lazım. 2 kişi gönüllü olmalı. Önce, gönüllülerden biri anne,
diğeri de Kurt Kardeş olur. Oyuncular yan yana dizilir. Kurt Kardeş
karşılarında bekler. Ve anne, oyuncuların kulağına tek tek bir renk fısıldar.
Kurt renklerden birini söyler rengin sahibi kaçmaya başlar kurt yakalarsa
oyundan çıkar.
Dönmece
: Adından da tahmin edeceğiniz gibi,
bu oyunda bol bol dönüyoruz. Oyunumuzu oynayabilmek için en az altı kişi
olmalıyız.
Sayışarak iki gruba ayrılırız. İki grup, kendi arasında anlaşarak toplam kaç
sayı toplaması gerektiğini kararlaştırır. Her oyuncu topu havaya atarak kendi
etrafında dönmeye başlar top yerde bir defa zıplayıncaya kadar kaç defa dönerse
grubun kendi hanesine yazılır. Başta kararlaştırılan dönme sayısını tamamlayan
grup oyunu kazanmış olur.
Değirmenci Dayı : Bu oyunu oynamak için önce oyunu yönetecek biri seçilir. Diğerleri onun karşısında sıralanır ve ayaklarını ona doğru uzatır. Oyunu yöneten kişi tekelerleme eşliğinde çocukların ayaklarına deyer. Tekerleme kimin ayağında biterse o ayağını çeker. Sona kalan Değirmenci Dayı olur. Sorulan sorulara cevaplar verir ve oyunu yöneten çocuk onu ayaklarından tutup geriye doğru iter.Oyun böyle devam eder.(ALINTI)
************************************************************************
OYUNLARIMIZ(EĞLENCELERİMİZ)
OYUNLARIMIZ (EĞLENCELERİMİZ)
☺Büyükler köşklerde eğlence yaparlardı.
☺Düğünlerde yumurta vurma yarışması yapılırdı.
(Yumurtayı vurana düğün sahibi hediye verirdi)
☺Kış aylarında gençler ava giderlerdi.Avladıklarını akşam
bir evde toplanıp yerler, eğlence yaparlardı.
☺Yumurtalar boyanır yumurta yarışması yapılırdı.
BEDDAM:
Baharın müjdecisi olan 21 Mart günü yüksek bir tepeye çıkılarak büyük bir ateş yakılır ve ateşin etrafında toplanılarak eğlenilirdi.Daha önce pişirilmiş olan yumurtalar tokuşturularak yarışmalar düzenlenirdi.Yumurtası kırılan , yumurtayı kıran kişiye kırık yumurtasını verirdi.Bu alışkanlıklar köyümüzde tamamen kalkmıştır.
☺Yukarı düzde erkekler gıncırdak kurarlar ve binerdi.
☺Kızlar da yukarı harmana salıncak kurarlardı. Eğlenirlerdi.
☺Kış aylarında evlerde yüzük oyunu oynanırdı.
☺Erkekler uzağa taş atma oyunu oynardık.
☺Esir almaca oyunu oynardık.
☺Cilbent oyunu oynardık.
☺Beş taş oyunu oynardık.
☺Uzun eşek oynardık.
☺Met oynardık. (Çelik-Çomak)
☺Çizgi oynardık.
☺Saklambaç oynardık.
☺Körebe oynardık.
☺Tok Tok oynardık.
☺Birdirbir oyunu
☺Güvercin Takla oynardık.
☺Mendil Kapma oynardık.
☺İp Atlama
☺Sek Sek oyunu
☺Yağ Satarım Bal Satarım
☺Kızak Kayma
*********************************************************
1-YÜZÜK OYUNU:
Üçer veya beşer kişilik iki takım oluşturulur. Yedi tane boş ceviz kabuğu ve bir adette kuru fasulye temin edilir. Oyunun yüz sayısında biteceği kararlaştırılır.Oyuna ilk başlayacak tarafı tespit etmek için gruptan herhangi bir taraf, ceviz kabuğu içine saklanmış fasulye tanesini bulmaya çalışır. Son iki kabuğa kadar bulamazsa kalan iki kabuktan şayet boşunu tercih ederek açarsa oyuna ilk başlama hakkı rakip tarafa geçer. Dolusunu bulursa kendi grubu oyuna başlayacak taraf olur. Rakip oyunculardan birisi geriye dönerek bir tepsi veya tabla üstündeki ceviz kabuklarından birinin altına gizlice fasulyeyi koyarak oyuna başlayacak grubun önüne getirir. Gruptan herhangi birisi altında fasulye tanesi olan ceviz kabuklarını sıra ile veya karışık olarak kaldırarak fasulyeyi bulmaya çalışır. Son iki kabuğa kadar bulabilirse o zaman 10 sayı kazanarak oyuna kendi grubunun devam etme hakkını elde eder. Şayet, son iki kabuktaki doluyu bulamazsa, işte o zaman oyun oynama sırası rakip tarafa geçmiş sayılır. Oyun böylece sürüp gider, 50 sayıya bir "Dibiyet" denir, oyun iki dibiyette yani 100 sayıda biter. Kaybeden taraf kazanan tarafa oyundan önce anlaştıkları ziyafeti verir.
2-KIZAK KAYMA
Bir kış eğlencesi olan spor yönü ağırlıklı kızak kayma; kışların çok uzun sürmesi ve kar katmanın fazla olması dolayısıyla kış boyunca çocukların, gençlerin ve hatta büyüklerin eğlencelerinden birisi olarak önemini halen korumaktadır. Kızak kaymak için genelde dik olan 40–70 derecelik eğimli yerler tercih edilir. Buralara bazen özel engeller yapılarak kızakların adeta havada gösteri yapması şekline dönüşür.Kızak yapımında Oklavi gibi dokusu sık, kayganlık özelliği olan ve darbelere dayanıklı ağaçlar kullanılır. Eskiden kızaklara madeni hiç bir parça kullanılmazken son zamanlarda sürütmelerin altına madeni balya demir çakılarak daha hızlı gitmeleri sağlanmıştır.Büyükler ise çoğu zaman beş-on kişinin birlikte bineceği çiftçilikte kullanılan büyük kızaklara binerler. Bir kişi ön tarafta kızağın iki kolunun arasına girerek kendi küçük kızağına binip büyük kızağın şoförlüğünü yaparak bu sporu devam ettirir.
3-YAĞ SATARIM BAL SATARIM
Ne kadar çok oyuncu olursa o kadar zevkli olan bir oyundur. Mendil dışında malzemeye ihtiyaç yoktur. Bir ebe vardır ve diğerleri çember oluşturup yere çökerler. Ebe elinde bir mendille, “yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım” diyerek etraflarında dolaşır. Sonunda mendili birinin arkasına koyar ve koşmaya başlar mendili bıraktığı kişi kalkıp ebeyi kovalamaya başlar. Eğer ebe yakalanmadan onun yerine geçebilirse, diğer oyuncu ebe olur. Eğer yakalanırsa tekrar ebe olur.
4-
UÇURTMA
Genelde iki çeşit uçurtma yapılır. Birisi
“ Şeytan uçurtması”,diğeri de çıtalarla yapıldığı için “ Çıtalı” denilen
uçurtmadır. burada hem yapılması hem de uçurtması zevkli olan ve ustalık
isteyen çıtalı adı verilen uçurtmadır. bu uçurtma için önce 60-80 cm
uzunluğunda ve 1 cm çapında üç çubuk veya çıta hazırlanır. Uçlarına yarım
santim içeriden bıçakla çentik açılır. Sonra üst üste konularak altıgen şekil
yapılır ve ortalarından ip ile sıkıca bağlanır. Çubukların birinin uçuna açılan
çentikten ip bağlanır ve diğer uçlardaki çentiklerden sıra ile gergince
bağlanarak altıgenin çevresi dolandırılır. Çıtalının iskeleti ortaya çıkmıştır.
Bu iskeletin çevresini kaplayacak şekilde dayanıklı bir kağıt veya plastik
kaplık alınır. İskelet bu kağıdın üstüne konarak , kağıdın dışarıda kalan
kısımları içeri dürülerek yapıştırılırı. Altıgenin komşu iki uçuna, b.ir köşesi
merkezde olacak şekilde üçgen şekli alan bir bağlanır. Başka bir ipin bir ucu
arkadan merkeze bağlanıp, diğer ucu da açılan küçük bir delikten ön yüzüne
geçirilip , köşe ile merkez uzaklığında diğer üçgen şeklindeki ipin tam
ortasına bağlanır. Bunların ortasından da uçurtmayı havada tutacak uzun ip
bağlanır. Alttaki iki uca bağlanan başka bir ipin ortasına da kuyruk olarak
kullanılacak kağıt parçaları bağlanır. Bu şekilde hazırlanan çıtalının ipini
bir çocuk , kendisini de başka bir çocuk tutar ve 10-15 metre açılırlar ve ipi
tutan çocuk koşmaya başlayınca diğeri uçurtmayı bırakır ve uçurtma havalanır.
5-BEŞTAŞ
****************************
Birden fazla kişiyle oynanır.Beş tane yuvarlak taşla oynanır.Oyunun aşamaları şöyledir.
A. Birler: Taşlar serbest yere bırakılır. Ebe yerdeki taşlardan uygun olanını seçer. Seçtiği taşı havaya atar. Her attığında yerden bir taş alıp havaya attığı taşı yakalar. Yerdeki taş bitinceye kadar işlem devam eder. Eğer havaya attığı taşı kapamaz veya yerden almak istediği taştan başka taşa dokunursa oynama hakkını arkadaşı kazanır.
B. İkiler: Taşlar yere bırakılır. Taşların içinden uygun olanı ele alınır. Yerdeki taşlar ikişerli olarak alınmaya çalışılır.
C. Üçler: Taşlar yere atılır taşın biri tekli olarak ele alınır. Diğer üçü tek seferde alınmaya çalışılır.
D. Dörtler: Taşlardan uygun olan bir tanesi havaya atılır. Yerde kalan dört taş bir seferde alınmaya çalışılır.
F. Dedeler: Taşlar yere atılır. Başparmak ve şahadet parmağının arası açılarak bir kale görüntüsü verilmeye çalışılır. Oyuncu yerden bir tane uygun taşı eline alır. Rakip oyuncu en son parmağın arasından geçecek taşı seçer. Bu taş diğer taşların parmaklar arasından geçirilmesine engel olacak taştır. Oyuncu eline aldığı taşı havaya atar. Havaya attığı esnada yerdeki taşı kaleden geçirmeye çalışır. Bunun için iki hakkı vardır. Birinci seferde taşı düzeltir. İkinci seferde taşı parmakları arasından geçirir. Eğer bu esnada taşı başka bir taşa çarptırır veya havaya attığı taşı kapamazsa hakkını rakip oyuncuya verir. Tüm bunlardan sonra oyunun final bölümüne geçilir. Taşların tamamı avucunun içinde hafifçe yukarı doğru atılır ve avucun tersiyle taşlar tutulmaya çalışılır. Avucunun tersinde en çok taş kalan oyuncu oyunu kazanır.
**************************************************************
6-
BİRDİRBİR
**********************************************3res,i
İstenilen sayıda öğrenci
ile oynanır. Oyuncular sayışıp ebeyi tesbit ettikten sonra ebe, göğsü yere
paralel olarak eğilir. Diğerleri sıra ile belli bir uzaklıktan hız kazanarak
gelip eğilen ebenin üzerinden atlarlar. Atlarken de baştaki oyuncunun sözlerini
ve yaptığı hareketleri tekrarlarlar. Oyunun seyri şöyledir:
İlk oyuncu; “Birdir bir, ikidir iki, üçtür üç” diyerek ebenin üzerinden atlayıp
başa döner. Diğerleri de aynı sözleri tekrarlayıp, ebenin üzerinden atlayıp
yerlerinde dönerler. Bundan sonra oyun biraz hareketlerin.
“Dörttür dört” atlarken kalça ebenin sırtına vurulur.
“Beş, sürmeden geç” atlayanlar ellerinden başka bir yerlerini ebeye sürmeden
geçerler.
“Altı, mendil indirmece” ebenin atlarken üstüne konulan mendili diğerleri de
yere düşürmeden atlarlar.
“Yedim, mendil kaldırmaca” ebenin üstündeki mendil, atlarken alınır.
“Sekizim seksek” ebenin üstünden atlayanlar, bütün oyuncular atlayıncaya kadar
tek ayak üzerinde dururlar.
“Dokuzum durak” ebenin üstünden atlayanlar, atladıkları yerde tek ayak üzerinde
dururlar. Diğerleri, ayakta duranlara değmemeye çalışırlar.
“Onum oturak”, ebenin üstünde atlayıp, düştüğü yerde oturakta durulur.
Diğerleri oturanlara değmeden atlayıp otururlar.
Bundan sonra “On birim yağlı börek, on ikim jandarma, on üç alman topu” diyerek
ebenin üstünden atlanır. Sıra ondörde gelince;
“On dördüm yumruk atmak” denir ve ebenin sırtına yumruk vurarak atlanır.
“On beşim kaçmaca” denince de, bütün oyuncular atladıktan sonra tek sonra ebe
diğerlerinden birini yakalamaya çalışır. Yakalanan veya ayağı yere basan oyuncu
ebe olur ve oyuna devam edilir.
7-UZUN
EŞEK
*****************************3resim
Açık havada üçer veya
dörder kişilik takımlarla oynanan zevkli bir oyundur. Sayışmalarla ebe,
takımlar ve hangi takımın alta yatacağı (eşek) belirlenir. Ebe bir duvara veya ağaca
araksını verir. Eşek olan takımın bir oyuncusu ebenin bacakları arasına başını
sokar, diğerleri de onun arkasından başları öndekinin bacakları arasında olacak
şekilde eğilip dizilirler. Diğer takım oyuncuları hız kazanarak sıra ile
eğilenlerin üstüne atlarlar.üstteki takımın başı, parmaklarından bazıları
yumup, diğerlerini ebenin göreceği şekilde açıkta bırakarak sorar:
- Çattı pattı kaç attı? Yere eğilmiş olan takımın başı, kaç parmağın açık
olduğunu tahmin ederek bulmaya çalışır. Eğer bilirse kazanırlar ve diğerleri
alta yatarlar, yani eşek olurlar. Bilemezlerse oyun yeniden başlar.
Bu oyundan üstteki takımın ayaklarının yere değmemesi gerekir. Eğer değer
yanmış olurlar ve alta yatarlar. Bazan da alttaki takım oyuncuları, üstteki
takımın ağırlığına dayanamayıp çöker ve hepsi yere yığılır. Bu durumda “eşek
çötü” denir ve alttakiler tekrar yatarak oyun yeniden başlar.
8--ÇELİK
ÇOMAK (MET)
Açık havada erkekler tarafından oynanan
zevkli bir oyun olup, karşılıklı iki kişi veya takım halinde de oynanabilir.
Oyun 50-60 cm. uzunlukta bir değnek (Çomak veya met değneği) ve 15-20 cm.
uzunlukta kısa bir değnek parçası (çelik veya met) ile oynanır. Met oyununda
met ve değneğin çeşitli kullanım şekilleri vardır. bunlardan yaygın olanları
şunlardır:
- Oyuncu meti iki küçük taşın üstüne koyar. Altından değneği ile meti havaya
kaldırıp vurarak uzaklaştırır.
- Bir eli ile meti hafifçe havaya atar ve değneği ile vurur.
- Met bir ucu havada kalacak şekilde küçük bir taşın üstüne konur. Değnekle
havdaki ucuna vurulur. Havaya zıplayan mete değnekle vurulur.
- Met, değneğin üstüne dengeli şekilde konarak havaya kaldırılıp vurulur.
Değnek ile meti uzağa atmak için oyuncunun üç hakkı vardır. üç hakkında da ıska
geçerek mete vuramayan oyuncu kaybeder ve ebe olur.
Sayışma ile takımlar ve kimin önce başlayacağı belirlenir. Başlayacak oyuncu
“Kale” denilen yerde meti yukarıda saydığımız şekillerin biri ile atar. Diğer
oyuncu metin atılacağı yönde elinde değneği ile durur. Eğer atılan meti yakalar
veya değneği ile değerse, meit atma sırası kazanır. Değemez ise düştüğü yerden
meti eliyle kaleye fırtalır. Kaledeki oyuncu da fırlatılan meti değneği ile
karşılayıp vurmak ister. Eğer met kalenin bir değnek boyundan az yakınına
düşmüşse yanar ve rakip oyuncuya met atma sırası geçer. Eğer takım ile
oynanıyorsa, bir oyuncu yandığında aynı takımın diğer oyuncusuna sıra gelir.met
kalenin yakınına düşmez veya kaledeki oyuncu meti değneği ile yere düşmeden
uzaklaştırılırsa, düştüğü yerden itibaren kaleye kadar adımlar. Kaleye
geldiğinde kaçta kaldıysa, meti değneğin üstünde hoplatarak düşürmeden saymaya
devam eder. Met yere düşünce oyun kaleden met atışı ile devam eder. Saymada her
elli sayı bir dalya eder. Tesbit edilen belli bir dalyaya gelindiğinde oyun
biter.
9-GÜVERCİN
TAKLA
açık havada, 10-15 yaşlarında 8 çocuk
tarafından oynanan bir oyundur. Oyuncular dörder kişilik iki takıma ayrılır ve
hangi takımın alta yatacağı, hangisinin üzerinden atlayacağı sayışma ile tesbit
edildikten sonra alta yatacak takımın oyuncularından ikisi kalçaları değecek
şekilde arka arkaya dönüp hafif eğilir. Diğer ikisi de karşılıklı olarak
bunların bacakları arasına kafalarını sokup elleri ile birer bacaklarından
tutarlar. Böylece diğer takım oyuncularının atlayabileceği bir şekilde meydana
getirirler.
Diğer grubun oyuncuları birer birer koşup gelerek ellerini yatan oyuncunun
sırtına koyup hızla takla atarlar. Başlarını aralarına koyarak ayakları üzerine
yere düşerler. Bu sefer de diğer yönden atlamaya gelirler. Oyuncu takla
atamayınca veya atladığı halde elleri yere değerse yanmış sayılır ve gruplar
yer değiştirir.
10-İP
ATLAMA
Kızlar arasında çok yaygın olan oyun,
karşılıklı iki kız tarafından sallanan ipin üstünden atlanması esasına dayanır.
Değişik uygulamaları vardır.
- Kendi çevirdiği ip ile atlama: İki metre uzunluğundaki ipin uçları oyuncu
tarafından tutulur ve başı üzerinden önden arkaya doğru çevrilir. İ ayaklarına
yaklaştığında oyuncu hoplayarak, ipi ayakları altından geçirir. Belli bir tempo
içinde ip çevrilir ve atlanır.
Bu oyun iki oyuncu arasında yarış şeklinde de oynanır. Önce atlayanın kaç sayı
atladığı sayılır, sonra diğeri saydırır. En fazla saydıran kazanır.
- Bir oyuncunun çevirdiği ip ile iki oyuncunun atlaması: İpin iki ucunu tutan
oyucuya bir diğeri daha yanaşır ve ip çevrildiğinde her ikisi de atlar. Bu
oyunda diğeri gibi iki veya daha fazla oyuncu grubu tarafından yarış şeklinde
oynanabilir.
- İki oyuncunun karşılıklı tutup çevirdiği ip ile diğer çocukların atlaması:
4-5 metre bir ipin ucundan karşılıklı iki oyuncu tutup sallar, diğerleri de
sırayla atlar. Atlamaya ilk başlayanın atladığı sayı kadar diğerleri de atlar
ve diğer yönde dizilip herkes atlandığından o yönden atlamaya devam ederler.
Eksik atlayan veya ipe takılan oyuncu ipi tutanlardan bir ile yer değiştirir.
- İki oyuncunun çevirdiği ip ile yine iki oyuncunun karşılıklı atlaması:
Oyuncular ikişer eşleşir. Hangi takımın ipi çevireceği sayışma ile tesbit
edilir. Bir takım ipi çevirirken, diğer grup da karşılıklı olarak yanı anda
girip atlamaya başlarlar. Eşlerden biri ipe katılırsa, ipi çevirmeye onlar
başlar. En çok atlayan takım oyunu kazanmış olur.
11-KÖREBE
*************************
4-12 yaşlarında kız ve erkek çocukların beraber oynadıkları bir oyundur. Sayışma ile ebe seçilir. Ebenin gözleri kapanır. Diğerleri ebenin etrafında ona değerek ve “körebe” diye seslenip dolanırlar. Ebe de onlardan birini yakalamaya yakaladığını da kim olduğunu bilmeye çalışır. Bilirse yakalanan ebe olur ve oyun böyle devam eter.
12-
MENDİL KAPMACA
Oyuncular iki takıma ayrılırlar. 50-60
metre ara ile karşılıklı iki çizgi çizilir ve takımlar bu çizgi üzerinde yer
alırlar. Tam ortada da elinde mendili ile başka bir çocuk durur. Ortadaki
çocuk, karşılıklı olarak takımlardan birer oyuncunun isimlerini söyleyerek
çağırır. Mendile doğru gelen çocuklar, mendili diğerinden önce alıp kendi
kalesine kaçar. Diğeri de onu yakalamaya çalışır. Yakalarsa, yakalanan çocuk,
yakalanmazsa diğeri oyun dışı kalır. Mendili kapma sırasında çocuklar acele
etmezler. Birbirini lafla oyalayıp dikkatini dağıtarak mendili kapmaya
çalışırlar. Bu şekilde devam eden oyunda oyuncusu kalmayan takım yenilir ve
verilen cezaya katlanır.
13-SAKLAMBAÇ
Çok sayıda oyuncu ile acık havada oynanan
zevkli oyunlardan biridir. Sayışma ile ebe seçilir. Ebe, tesbit edilen ağaç
veya duvar köşesine arkasını dönüp 50 veya 100’e kadar sayar. Diğerleri
saklanırlar. Sayma sonunda ebe saklananları aramaya başlar. Birini gördüğünde
kaleye ondan önce koşup “söbe” der, görünen veya ebenin haberi olmadan kaleye
gelip söbeleyen oyuncular birer “ can” kazanırlar ve oyun sonunda ebe olmaktan
kurtulurlar. Saklanan oyuncular bazan birbirlerinin ceket, gömlek veya
ayakkabısını giyip kasıtlı olarak bunları ebenin göreceği şekilde açıkta
tutarlar. Ebe buna kanar yanlış isim söbelerse oyuncu “ çömlek patladı” diyerek
ortaya çıkar ve oyun yeniden başlar. Eğer ebe gelecek yeni oyunda ebelikten
kurtulacak kadar oyuncu söbeleşmişse hala saklı olan bir veya daha fazla oyuncu
için “ çay içiniz, çıkın!” der. “ Çay içmek”, ebelikten kurtulmak demektir. Bu
durumda söbelenen oyuncular kendi aralarında gizlice isimleşirler ve ebeye
tuttukları isimleri söylerler. Ebe de bunlardan birini söyleyerek yeni ebeyi
seçer ve oyun devam eder.
14-SEKSEK
6-12 yaş grubu çocuklar tarafından açık
havada oynanır. Yere çizilen geometrik şekiller üzerinde yassı taşlarla ve
birden fazla oyuncu ile oynanır. Sayışarak oyuna başlama sırası tesbit edilir.
İlk başlayan oyuncu,1 numaralı karenin önünde durup, elindeki taşı bu kutu
içine bırakır. Sonra sekerek ve çizgilere basmadan bölmelerden sıra ile atlar.
4. kareden sonra ayakları 5. ve 6. karelerde olacak şekilde atlar. Tekrar
çizgiye basmadan ayakları 5. ve 6. karelerde olacak şekilde atlar. Tekrar
çizgiye basmadan ayakları 5. ve 6. karelerde olacak şekilde döner. Tekrar
sekerek 1. kareye kadar gelip yerdeki ayağı ile buradaki taşı tepip dışarı
çıkarır, kendisi de çıkarak ayaklarını basar. Aynı oyunu ikinci, üçüncü ve
dördüncü kutular için aynı şekilde sekerek gider. Taşı geriye sıra ile kutulara
ayağı ile sürükler ve dışarı çıkarır , sora 5. ve 6. kutulardan da geriye doğru
taşı sürükleyerek çıkarır. Aşağı yere ve çizgiye basmadan ve sürüdüğü taş çizgi
üzerinde kalmadan altı kutuya da bu şeklide bitiren oyuncu birinci bölümü
bitirir. Ancak taşı çizgi üzerinde bırakan, çizgiye ve yere basan oyuncu yanar,
diğerlerine sıra gelir. Her oyuncu sıra tekrar geldiğinde kaldığı kutudan
başlar.
İkinci bölümde oyuncu gözlerini kapatıp yürüyerek ve çizgilere basmadan
dördüncü kutuya, buradan da ayakları 5. ve 6. kutuda olacak şekilde hoplar.
Burada gözlerini açıp arkaya döner ve bu sefer de öne doğru gözleri kapalı
olarak ayağı çizgilere basmayacak şekilde yürüyerek gelip dışarı çıkar. Bu
bölümde de çizgiye basan ve gözlerini sona gelmeden açan oyuncu yanar ve sıra
diğerlerine geçer.
Oyunun üçüncü bölümünde ise, oyuncu yine kutulara arkası dönük halde elindeki
taşı bir kutuya düşecek şekilde atar. Taş çizgiye gelemeden kutu içinde
kalırsa, o kutuyu (X) işareti ile çizer. Bu kutu o oyuncunun olur ve diğer
oyuncular kendi oyunlarını oynarken bu kutunun üzerinden atlayama çalışırlar.
Bu şeklide bütün kutuları veya en fazla kutuya sahip olan oyunu kazanmış olur.
15-SALINCAK
********************************************
En uygun oyunlardan birisidir. Buna salıngaç ya da sallangaçta sallanmak denir. Evde her hangi uygun bir yere salıngaç kurulabileceği gibi kırdaki ağaçlara da kurulabilir. Salıngaç urganla kurulur, oturulacak yere bir minder konur ya da tahta yerleştirilir. Böylece salıngaç biri bindikten sonra diğeri tarafından sallanır ve bundan zevk alınır.
16-GINCIRDAK
*****************************
Düz bir alana bir ağaç
gövdesi yerleştirilir.üst kısmı sivritilmiş ağaç gövdesinin bu sivri kısmına
kömür ve mancar eriği çekirdeği sürülür. Böylece sistemin gıcırdaması sağlanır.
Ağaç gövdesinin üzerine ortası bu sivri yere gelecek şekilde uzunca bir hatıl
yerleştirilir. Bu hatıl yatay şekildedir. Konumu tahtirevalliyi andırır.
Karşılıklı binilir ve bir kısım insan bunu çevirir. Hareket halindeyken gıncır
gıncır ses çıkarır. Büyük bir zevkle binilir. Bu sisteme “ gıncırdak” denir.
Toplanan delikanlılar gıncırdağa binerek gönüllerince eğlenirler.
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2008
***************************************************************************
1955-1956 yıllarına ve Ilbarıt köyü OKULUMUZ
Yaşadığımız süreç içersinde, geriye baktığımız anlar yakın bir tarih gibi gelir bizlere...Oysa bir bakarsın ömründen çeyrek asır, yarım asır geçip gitmiş...Sadece 2018-2023 arası Ilbarıt köyünden 54 insanımız ebediyete göçmüş...O halde yaşam denilen şeyi sabitlemek çok zor...
Fazla uzağa gitmeye gerek yok 1955-1956 yıllarına ve Ilbarıt köyü, İlkokulunda okuyanlardan geriye kim kalmış oraya getirmek istiyorum. Ne yazık ki o yıllarda okulda okuyanların ve hayatta olanların çok azı hatırlıyor okudukları öğretmenlerini. Örneğim 1931-1950 arası köy öğretmeni,Mehmet Ata Doğan, Ilbarıt köyünden1950-51 Mustafa Günal,1951-52, Ilbarıt Köyünden, 1951-52 Ziya Taşdöğen, aynı zamanda oğlu Selahattin Taşdöğen, sinema ve dizi oyuncusudur. Erzurum-Narman'lı...1952-54 Yılları Mustafa Öğünç, Hacılarobası Köyünden, 1954-55 yılları Hafize Altın,Kadıbükü Köyünden,1955-56 M.Hilmi Çınar Konarı Köyünden ve 1955- 56 yıllarında Ilbarıt İlkokulunda okuyan öğrenciler.
BİRİNCİ SINIF;
1) İsmail Akgül 9 yaşıda, hayatta değil...Acumukgil...
2)Ayşe Kaya 9 ****** Hayatta...Kahvecigil....
3)Hüseyin Öz 9****** Hayatta değil....Aligülügil...
4)Süleyman Eriş 13 ***** Hayatta değil...Akkuşgil....
5)Fatma Vural 10 ****** Hayatta ...Karabacakgil...
6)A.Osman Tuncay 14*****Hayatta...Kuruseyingil...
7)Cemile Tangül 9 ***** Hayatta değil...Hatıpgil...
8)Emine Yaşar 9 ******Hayatta değil...Eminegil...
9)Gıyasettin Demirsöz 8 ****Hayatta...Emüstogil...
10)Yüksel Aksoy 8**** Hayatta...Yukarımeyremgil...
11)Ramazan Avcı 7******Hayatta...Sorogızgil...
12Hatice Tuncay 7 *****Hayatta...Kuruseyingil...
13)Osman Akdoğan 7*****Hayatta....gardeyigil...
14)Hasan Sarı 8******* Hayatta değil....Berbergil...
15)Melahat Avcı 8*****Hayatta....Sorogızgil....
16)Şefika Mutlu 8 *****Hayatta...Havaşgil.....
17)Sahavet Kara 7*****Hayatta....Berbergil...Karaşar...
18)Erol Akgül 7*****Hayatta...Gıdavagil...Karaşar...
19) Abdullah Gürleyik 8*****Hayatta değil...Kocagözgil....Karaşar...
İKİNCİ SINIF:
20)Rıdvan Satılmış 9 Yaşında...Hayatta değil...Deliahmetgil...
22)İsmet Şahin 9******Hayatta....Deliseyingil.....
23)Güngör Mutlu 8 ****Hayatta değil...Havaşgil...
24)Hüseyin Kara 9*****Hayatta değil...İbramçavuçgil...Karaşar...
25)Mustafa Akgül 11*****Hayatta...gıdavagil....Karaşar...
26)Habibe Yaşar 12*****Hayatta değil...Eminegil...
25)Şahizer Özlü 12******Hayatta....İyipgil...
26)Bekir Avcı 12*****Hayatta değil....Sorogızgil....
27)Ali Öz 10*****Hayatta değil....Aligülügil....
28)Mehmet İyice (Avcı) 10****Hayatta değil...Kuruoğlangil....
29)Satı Şenlik 10*****Hayatta....Kulagil....
30)Necati Kara 9*****Hayatta değil...Yanıkgil...
31)Mehmet Sarı 12*****Hayatta değil...Berbergil....
32)Yılmaz Yılmaz 10*****Hayatta değil...Keleşgil....
33)İlyas Öztürk 12*****Hayatta...İpiçürükgil...
34)Remzi Aydın 11****Hayatta değil...Çavuşgil...
35)Feride Saygın 10*****Hayatta...İrabegil...
36)Yaşar Koç 10*****Hayatta...Değirmencigil...
37)Selami Alkan 8*****Hayatta...Gardeyigil...
38)Hasan Çetin Erden 8****Hayatta değil...Gardeyigil....
ÜÇÜNCÜ SINIF;
39) Satı Aydın 14***** Hayatta değil...Çavuşgil....
40)Sevim Kaya 11****Hayatta...Ayrancıgil....
41)Ayşe Gürleyik 12*****Hayatta...Kocagözgil....Karaşar...
42)Mustafa Saygın 11****Hayatta değil...Osmançavuşgil....
43)İrfan Erden 10****Hayatta değil...Gardeyigil....
44)Ayten Aksoy 10*****Hayatta...Yukarımeyremgil...
45)Burhan Tangül 11****Hayatta değil...Hatıpgil...
46)Orhan Kara 12*****Hayatta değil...Körmehmetgil...Karaşar...
47)Emin Kütükçü 13*****Hayatta değil...Hüsükgil....
DÖRDÜNCÜ SINIF;
48)Haşim Özcan 11 Yaşında..Hayatta değil...Haşimgil...
49)Hasan Özen 10*****Hayatta...Hecelligil....
50)Ahmet Tuncay 12****Hayatta....Kuruseyingil....
51)Kemal Kalkan 12*****Hayatta değil...Softagil....
BEŞİNCİ SINIF;
52) Yılmaz Kaya 13 Yaşında...Hayatta değil...Kahvecigil....
53) Satı Avcı 14 ******Hayatta değil...Sorokızgil....
Yukarıdaki öğrenci çizelgesi 1955-56 yıllarına ait...Öğretmen M.Hilmi Çınar....1956-57 yılında bilindiği gibi,köyümüz öğretmenlerinden,Hacer Öztürk Karadeniz,1960 yılına kadar bu görevde kalmıştır. Ne yazık ki zaman bir su değirmeni gibi biz insanları öğütmekdedir. Geride kalanlarla sağlıklı günler temenni ediyorum.
'recai demirsöz'
Osman Aydin
Hakka kavusanlara Rabbım rahmetle muamele eylesin ruhları şad mekanı cennet olsun yaşayanlara hayırlı ömürler dilerim amin
Derin bir geçmişi olan,Ilbarıt'tan selamlar.Yaşam sadece yeme içmeden ibaret degildir. Üzücü olan bilgili kişilerin kenarda köşede yaşamalarıdır.Yakın bir tarih 1955-56 Ilbarıt köyünde ögretmenlik yapmış, aslen Konari Köyünden olan,Öğretmen M.Hilmi Çınar'ı o yıllarda ,Ilbarıt Köyü İlkokulunda okuyanların tanımamaları...Coğu öğrencisi bu gün hayatta değil...Köyde araştırma yaptım,bir tek Şefika Kara tanıdığını söyledi.Hatta öğretmenin fiziki yapısını dahi unutmamış...Koca burunluydu diye söz etti...
Ilbarıt köyü artık eski ,Ilbarıt köyü değil...Gecmişe dair tüm ananelerini yitirmiş konumda.Küresel ısınma köyü hızli bir şekilde tehdit etmektedir.Belkide bes on sene sonrası,iki yanımızdakı dere yatakları,çaylarfa kuruyacak.Uzatmayayım kötü bir zamanı adımlıyoruz.
Dün İki köylümüzü ebediyete uğurladık Ruhları şad mekanları cennet olsun .Görseldeki abilerimizin çocukları bile en büyüğü 60 yaş üstüne geldi.
Şöyle kendi çapımda hesaplar yapıyorum 1920 doğumlular 100 yaşına .1930 doğumlular 90 yaşına .1940 doğumlular 80 yaşına geldi parmakla sayılacak kadarda azalmaya başladı bu yaşta köylülerimiz.
Zaten ülkede yöremizde ömür süresi bu kadar ilersini yaşayabilmek mucize.belki Şehir stresinden uzak doğal yollardan beslenenler ve herhangi bir rahatsızlığı olmayanlar yaşayabilir.
yavaş yavaş sıra geliyor bizlere 1960 doğumlulara bizler bile daha dünkü çocuktuk gibi geliyor 60 yaşımızı devirdik.
Allah cümlemize sağlıklı ömürler versin.
BÜYÜKLER DÜNYA DEĞİŞTİRİNCE.
Köylerimiz bu kadar göç vermeden önce Dedelerimiz Babalarımız ya kendi köyünden ya çevre köylerden evlilikler yapmışlar
Bu yüzdende şöyle bir araştırsan herkes birbiriyle akrabadır
Halam Emüstegilden Haşımgile gelin gitmiş Cemile yengem Hatıpgilden gelin gitmiş.
Dün İstanbul Küçükyalı mezarlığında Cemile yengemi defnettik
Şöyle aile mezarlığının mezar taşlarına baktım.
Eniştem Ali ÖZCAN 1983 yılında vefat etmiş oradaydım.
Halam Fatma ÖZCAN 1994 yılında vefat etmiş oradaydım
Kuzenim abim Haşim ÖZCAN 2016 yılında vefat etmiş oradaydım
Yengem Cemile ÖZCAN. 12.AĞUSTOS 2023 dün yine oradaydım
hepsinin üzerlerine toprak atmak kısmet oldu ruhları şad mekanları cennet olsun.
Bizden sonrakı nesil üzgünüm kuşaklar açılacak artık birbirini zor tanıyacak akraba olduklarını bile bilemeyecek yabancılaşacak dünyanında böyle bir gerçeği var.
Köyümüz Karaşer mahallesi Alibeygilinden Gıdı Mehmet in damatı.Komşuköy Hacılarobalı.
NECMETTİN ÇELİK Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi yarın Cuma namazına müteakip
ANKARA Karşıyaka mezarlığına defnedilecektir
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz
Ruhu şad mekanı cennet olsun
****************************************************************************
ESAMİLERİ.ILBARIT,BAĞLICA,KARAŞAR
Kısa bir bilgi,burda ailelerin ilkleri yazılmıştır. bu şecere defteri 1983 yılında ,ilköğretim müfetişi,abdülkadir özer tarafından bize verildiğinde üzerinden 75 yıl gibi bir zaman geçmişti. şimdi ise son tutulduğu tarihin üzerinden 111 yıl ve ilk tutulduğu tarih 169 yıl...defter 1850 yılları ve 1908 yılları arasında tutulmuş olup,belkide türkiye'nin hiçbir köyünde böyle bir kayıtın kaldığını sanmıyorum. daha önce defter başkalarına gösterilsede sonuç alınamamış ve babam satı demirsöz'le 1983-87 yılları arasında türkçeleştirdik. sadece iki aileyi belirleyemedik.saygılarımla....
HACIÖMEROĞULLARI;ILBARIT
1)hacıömeroğlu hüseyin (1841) dokzangil.
2)hacıömeroğlu satılmış (1880) aligülügil
3)hacıömeroğlu mehmet (1829) bilinmiyor
4)hacıömeroğlu süleyman (1862) eminegil
5)hacıömeroğlu mehmet (1852) kahvecigil
6)hacıömeroğlu ahmet (1869) ayrancıgil
7)hacıömeroğlu izzet (1874) beşirgil
8)hacıömeroğlu ahmet (1833) gardeyigil
9) hacıömeroğlu mehmet (1857) kulagil
10) hacıömeroğlu mustafa (1856) faslıgil
11) hacıömeroğlu ali (1859) kazıkaligil
12) hacıömeroğlu mustafa (1842) kemanecigil
13)hacıömeroğlu osman (1832) cırtosamgil- bağlıca
14) hacıömeroğlu ali (1874) kirazgil
15) hacıömeroğlu osman (1864) yanıkgil
16) hacıömeroğlu hüseyin (1865) sarıhüseyingil
HACIALİOĞULLARI ;ILBARIT
1) hacıalioğlu mustafa ( 1844 ) çavuşgil
2) hacıalioğlu hasan ( 1882) keleşgil
3) hacıalioğlu ali ( 1830) alimolalgil
4) hacıalioğlu mustafa ( 1822) güngörmezgil
5) hacıalioğlu emin (1838) fısfıshafızgil
6)hacıalioğlu hasan (1839) havaşgil
7) hacıalioğlu osman (1864) elişgil
8)hacıalioğlu hüseyin (1879) güdükgil
9) hacıalioğlu osman (1830) osmançavuşgil
10) hacömeroğlu mehmet (1868) irabegil
11) hacıömeroğlu mehmet (1862) delihüseyingil
HASANOĞLU ;BAĞLICA
1. hasanoğlu mustafa (1845) hasangil
2. hasanoğlu mehmet (1874) gostakgil
3. hasanoğlu ramazan (1852) hacıhamzagil
MOLLAHASANOĞLU ;BAĞLICA
1. mollahasanoğlu halil (1842) cıdıkgil
2. mollahasanoğlu mustafa (1852) tulummıstangil
3. mollahasanoğlu ismail (1858) bilinmiyor
4. mollahasanoğlu şakir (1864) cemükgil
KARAMEHMETOĞLU : KARAŞAR
1. karmehmetoğlu hüseyin (1852) karabekirgil
2. karamehmetolu mehmet (1866) alibeygil
3. karmehmetoğlu mustafa (1855) berbergil
4. karamehmetoğlu ahmet (1844) kocagözg
KARAMEHMETOĞLU : ILBAR
1. karmehmetoğlu yusuf (1862) yusufgil
2. karamehmetoğlu salih (1864) körzeligil
ORTAKÇIGİL :BAĞLICA
1. ortakçıoğlu hamide (1874) ortakçıgil
MOLLAMUSTAFAOĞLU : ILBARIT
1. mollamustafaoğlu ahmet (1860) iyipgil
2. mollamustafaoğlu hüseyin (1862) mehmetaliefendigil
SÜLEYMANBEYOĞLU :ILBARIT
1. süleymanbeyoğlu hüseyin (1842) hürükızgil
2. süleymanbeyoğlu süleyman (1864) kepçegil
3. süleymanbeyoğlu süleyman (1862) sülüğünsarıoğlangil
4. süleymanbeyoğlu ismail (1868) acumukgil
5. süleymanbeyoğlu kadir (1872) kelkadirgil
6. süleymanbeyoğlu hüseyin (1842) fiyseyingil
7. süleymanbeyoğlu mustafa (1842)karbacakgil
TANKIROĞLU : ILBARIT
1. tankıroğlu salih (1855) döndügil
2. tankıroğlu halil (1862) esami bilinmiyor
GÖKMENOĞLU ILBARIT
1)gökmenoğlu ibrahim (1858) yamakgil
2) gökmenoğlu raşit (1864) körraşitgil
3)gökmenoğlu hasan (1867) yamağınhasanıgil
kütükçüoğlu : ılbarıt
1. kütükçüoğlu emin (1847) hatıpgil
2. kütükçüoğlu hüseyin (1831) hüsükgil
HACIHAMZAOĞLU : ILBARIT
1. HACIHAMZAOĞLU MEHMET (1838) ZAİMGİL
KARAİBRAHİMOĞLU :BAĞLICA
1)karaibrahimoğlu mehmet (1855) kocaseyingil
2)karaibrahimoğlu ibrahim (1862) okumuşgil
kuruhaliloğlu :ılbarıt
1. KURUHALİLOĞLU MUSTAFA (1837) AKKUŞGİL
MUSLUOĞLU : ILBARIT
1. musluğlu mustafa (1850) sarımuhtargil
2. musluoğlu ahmet (1864) gödegil
3. musluoğlu mehmet (1856) emistogil
4. musluoğlu osman (1836) kuruseyingil
5. musluoğlu ömer (1865) deliahmetgil
AKMUSTAFAOĞLU : KARAŞAR
1. akmustafaoğlu mustafa (1795) gıdavagil
2. akmustafaoğlu ismail (1842) kistirliçavuşgil
MOLLABEKİROĞLU :ILBARIT
1. mollabekiroğlu emin (1821) karakaşgil
2. mollabekiroğlu osman (1825) değirmencigil
3. mollabekiroğlu mustafa (1830) dabazgil
SARIİBRAHİMOĞLU :ILBARIT
1. saribrahimoğlu mehmet (1867) şıkkıdıgil
2. sarıibrahimoğlu salih (1861) pürdegil
KADOĞLU :ILBARIT
1. kadıoğlu ismail (1879) softagil
2. kadıoğlu ahmet (1852) pehlivangil
3. kadıoğlu mustafa (1863) hecelligil
4. kadıoğlu ibrahim (1953) kosbatargil
İBRAHİMBEYOĞLU : ILBARIT
1. ibrahimbeyoğlu abdullah (1852) mıstabeyoğlugil
KARADELİOĞLU :ILBARIT
1. karadelioğlu ibrahim (1855) meyremgil
HACIHASANOĞLU :BAĞLICA
1. hacıhasanolu mehmet (1891) civişgil
MUSAOĞLU :ILBARIT
1. musaoğlu haşim (1872) haşimgil
TAVŞANCIOĞLU :ILBARIT
1. tavşancaıoğlu abdullah (1826) ipiçürükgil
iki asır öncesi ılbarıt köyü kayıtlarında olup bu gün esamesi olmayan dört aile
hoşafçıoğlu :ılbarıt
1. hoaşafçıoğlu ahmet (1806) esamisi bilinmiyor
HACIŞABANOĞLU : ILBARIT
1. hacışabanoğlu satılmış (1861) esamisi bilinmiyor
2. hacışabanoğlu mehmet (1786) esamisi bilinmiyor
NAKİOĞLU :ILBARIT
1. nakioğlu hasan (1796) esamisi bilinmiyor
DALKIRANOĞLU : ILBARIT
dalkıranoğlu mustafa (1791) esamisi bilinmiyor
ILBARIT KÖYÜ
ılbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.cami öncesi 'köy-odası' ve 'köy-mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, köy-odası ve mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.
aynısı hacılarobası köyündede vardı, hacılarobası köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.bizdeki ise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.
köy mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,mehmet cemil efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği biliniyor.hatta burdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.fıs fıs hafız (mehmet mutlu) gibi...
cumhuriyet önceside köy mektebinde eğitime devam edilmiş.o yılları babam satı demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve hacılarobası köyünde olduğu için,ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.hocamızda,kuzyaka'dan telli lakaplı ve abdülkadir özer'in babası mehmet özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.
köy mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmen olanlar,hüseyin avni aksoy,mehmet ata doğan ve hasan tahsin erden'dir.cumhuriyetin kurulması ile mustafa remzi sponsorluğunda, kastamonu öğretmen okuluna gönderilen,ahmet demiralp,şükrü kaya,ibrahim ünal ve mustafa algan'dır.
köy mektebi,mehmet ata doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile 1931'den,karamanbaşı mevkiinde 1934 yılında yapılan 'akbulak-ilkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete açılmıştır.sırasıyla,ılbarıt,(üçbölük)hacılarobası,o yıllarda geren köyü hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,hacılarobası esmase okunuyordu. ve sarıyan (gündoğan)köyü....o yıllara ait okul kayıt defterleri,köy müzesinde bulunmaktadır.daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde okullar açılmıştır.
1. KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...
bundan yaklaşık iki asır öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayımı yapılmış.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanlı imparatorluğunun en acımasız padişahlarındandır.yeniçeri ocağını kapatıp (asakir-i mansüre)adı alıtında bir ordu kurup,askerlik yaşını 16 ya indiriyor.
iki asır öncesi,ılbarıt köyü,merkez ılbarıt,bağlıca ve karaşar dahil 49 hane olup,daha sonra babam satı demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yılına kadar tutulmuş köy kayıt defterindeki incelemelerime göre,iki asır öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (nakioğlu) (hacışabanoğlu) ve (hoşafçıoğlu) ya devşirmeye uğramış yada,söyünmüştür.
yine iki asır öncesi,bağlıcada (hacıhasanoğlu-civişgil) karaşar'da (akmustafaoğlu-gıdavagil) (akmustafaoğlu_kistirliçavuşgil) yok
merkez ılbarıt köyünde (mollabekiroğlu-karakaşgil,değirmencigil ve dabazgil), döndügil (tankıroğlu-iki sülale) , (kütükçüoğlu- hatıpgil ve hüsükgil) (ibrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (karadelioğlu-aşağımeyremgil) gibi sülaler yok.
yine o yıllarda, nüfus sayamandı kadınları yok saydıklarından dolayı,ev kadınları ve kızları kayıt altına almamışlar.
örneğin (akkuşgil,kuruhaliloğlu,baba halil ve oğul abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra abdullah'ın mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
iki asır öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazında 180 buna kadın ve kız çocuklarını eklersek 300 yakın.geriye dönüp baktığımızda ise,ılbarıt köyü eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen türklerin buraya gelişi 17 asırın ortaları ve sonları olabilir.çünkü bizim sülale (musluoğuları,üç kardeşten ibaret,ahmet 1751 doğumlu,ahmet'ten,feyzullah ve hüseyin oluyor.feyzullah'tan -emistogil,hüseyin'den,kuruhüseyingil) musluoğlu,mehmet bin hasan, 1791 doğumlu,oğlu mustafa 1806,doğumlu (zorluhüseyingil ve gödegil) ve musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. o söyünmüş evin yerine,gödegilden,hasan yıldırım ev yapmıştır.
ılbarıt köyünün ilk resmi öğretmeni olan,balcıoğlu mehmet cemil efendi...
doğum yeri hasan ve ülfet'ten olma,rumi 1281 miladi 1865 bulgaristan -filibe....
eşi emine hanım,mustafa ve zehra'dan olma rumi 1291 bursa...
kızı behice ,mehmet cemil ve emine'den olma,rumi 1310 miladi 1894...
eşinin teyzesi nefise hanım,baba seyitali anne bilinmiyor.rumi 1262 miladi...1846 bursa...
okur yazar sıpyan (çocuk) muallimi olan mehmet cemil efendi.hüdevandigar (bursa'nın eski ismi) vilayeti nüfus idaresinden aldığı 4.mart.1313 (1897)tarihinde aldığı teskere osmaniye mucibince (icab)ca ılbarıt köyü yabancı defterine kayıt edilmiştir.
mehmet cemil efendi ayrıca batı eğtimi aldığı için,o yılların yaygın dili olan fransızcayı bilmektedir.1900'lerin başları ve ortaların da ılbarıt köyüne gelen mehmet cemil efendi,hüseyin efendi,hüseyin avni aksoy,hasan efendi,hasan fehmi erden ve ata efendi,mehmet ada doğan,gibi öğrencilerini ileri derecede eğitirek o yılların öğretmen ve kadıların (hakim)lerin yetiştiği medrese eğitime göndererek,eğitimci olmalarını sağlamıştır.
ayrıca mehmet cemil efendi,kız çocuklarında okutmuştur.
kaynakça...satı demirsöz (1910-2009) recai demirsöz (1956.....)cevirisi....
20 küsur yıl öncesi,29.ekim.1999 tarihinde,köyümüzde safranbolu kaymakamlığınca,kültür ve sanat merkezi kurulmuştu.yaşadığım zor şartlara rağmen,kültür ve sanat merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. sakıp sabancı ,can kıraç ve eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,ılbarıt köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.geçenlerde köyü ziyaret eden,karabük ve safranbolu protokolu,hatta bunlara karbük vekilleride dahil,hiçbir fikir yürütmedi.ilerde burunanın konumu ne olacak diye...yıllar öncesi almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bende malesef yanıtını vermiştim.kaldıki bir sanat-evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.çünkü sanat-evine girildikten sonra,sorular ard arda geliyor.dün ise is
tanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ederek süpriz yaptılar.
KÖYÜMÜZ GÖREV YAPMIŞ ÖĞRETMENLER
1)MEHMET CEMİL EFENDİ (1965......)Bulgaristan/Filibe doğumlu.
2) MEHMET NURETTİN ÖZER (1889-1953) Safranbolu/Ilbarıt köyü doğumlu.
3) ALAADDİN TELLİ Safranbolu/Kuzyaka doğumlu.
4) MEHMET ATA DOĞAN (1896-1983) Safranbolu/Ilbarıt doğumlu.
5) HÜSEYİN HÜSNÜ YILMAZ, (1861-1938)Safranbolu/Hacılarobası Köyü
6) ZİYA TAŞDÖĞEN 'Kendisi Erzurum/ Narman'lı olup,Selehattin Taşdöğen oğludur.
7) MUSTAFA GÜNAL, 1928...?) Safranbolu/Ilbarıt doğumlu
8) MEHMET YILMAZ 'Islak Mehmet' Karabük/Eflani doğumlu
9) HAFİZE UYSAL,Safranbolu/Kadıbükü doğumlu
10) MUSTAFA ÖĞÜNÇ,Safranbolu/ Hacılarobası doğumlu
11) HACER ÖZTÜRK (Karadeniz) (1933.......)Safranbolu/Ilbarıt doğumlu.
12) HİKMET KAYACI,Kastamonu/Araç doğumlu.
13) HÜSEYİN TİRYAKİ,Kastamonu/Daday doğumlu.
14)ADİL ŞEN, Zonguldak/Çaycuma doğumlu.
15) HAYRULLAH YILMAZ ÖNDER, (1949......) Muş/Varto doğumlu.
16) YUNUS ÖZER (1944-2007) Safranbolu Geren doğumlu.
17) ABDULLAH AKSOY (1951-1982) Safranbolu/ Ilbarıt doğumlu
18) AYDIN ÜNAL, (1959.....) Bartın,Gökçekıran köyü doğumlu.
19) SUAT ŞENGÜL, Kastamonu/Abana doğumlu.
20) ŞERAFİTTİN CÖMERT,Safranbolu?Örencik Köyü doğumlu
21) FERRUH ŞAFAK (1956... Safranbolu/Çerçen Köyü doğumlu.) 1986 yılında ka
panmıştır.
KÖYÜMÜZÜN ÖĞRETMENLERİ
KÖYÜMÜZÜN ÖĞRETMENLERİ
1-Kul MUSTAFA(ŞAAİR)
2-Mehmet Cemil HOCA( SINIF ÖĞRETMENİ )
3-Mehmet ÖZER( SINIF ÖĞRETMENİ)
4-Ata DOĞAN ( SINIF ÖĞRETMENİ )
5-Hasan ERDEN (SINIF ÖĞRETMENİ)
6-Mustafa GÜNAL (SINIF ÖĞRETMENİ)
7-Hacer ÖZTÜRK (SINIF ÖĞRETMENİ)
8-Hüseyin AKSOY ( SINIF ÖĞRETMENİ)
9-Ahmet DEMİRALP ( SINIF ÖĞRETMENİ)
10-Şükrü KAYA ( SINIF ÖĞRETMENİ)
11-Mustafa ALKAN ( SINIF ÖĞRETMENİ)
12-Kadir ÖZER (İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞİ)
13-Ayşe ACAR (SINIF ÖĞRETMENİ)
14-Güner DEMİRALP (FEN BİLGİSİ ÖĞRET.)
15-Selami ALKAN (SINIF ÖĞRETMENİ)
16-Gıyasettin DEMİRSÖZ (SINIF ÖĞRETMENİ)
17-Ahmet YILDIRIM (TÜRKÇE ÖĞRETMENİ)
18-Abdullah AKSOY (SINIF ÖĞRETMENİ)
19-Abdullah GÜNAL (SINIF ÖĞRETMENİ)
20-Emine Dilek ALKAN (MATEMATİK ÖĞRETMENİ)
21-Banu ÖZDEMİR (MATEMATİK ÖĞRETMENİ)
22-Vural GÖKMEN (HACETTEPE ÜNİV. ÖĞR.GÖR.)
23-Hasan MUTLU (FİZİK )
24-Emine KARA (ATATÜRK ÜNİV. ÖĞR.GÖR.)
25-Mehmet YILDIRIM (SINIF ÖĞRETMENİ)
26-Çiğdem AVCI (TRAKYA ÜNİV.)
27-İbrahim GÜNAL (SNIF ÖĞRETMENİ)
28-Fatma ERİŞ ( DİKİŞ ÖĞRETMENİ)
29-Mehmet ŞENLİK (DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMENİ)
30-Selvet ÖZTÜRK ( SINIF ÖĞRETMENİ)
31-Aysu KARA(ANA SINIFI
ÖĞRETMENİ)
32-Zülal GÖKMEN(İngilizce öğretmeni)
33-Hatice KARA(Çocuk Gelişimi)
34-Ferruh ŞAFAK(SINIR ÖĞRETMENİ)
35-Alaaddin TELLİ(SINIF ÖĞRETMENİ)
36-M.HİLMİ ÇINAR
1. CEMİL HOCA
2. MEHMET ÖZER
3. ATA DOĞAN
4. ZİYA TAŞDOĞAN
5. MUSTAFA GÜNAL
6. MEHMET YILMAZ
7. HÜSEYİN TİRYAKİ
8. HAYRULLAH YILMAZ
9. HİKMET KAYACI
10. MUSTAFA ÖĞÜNÇ
11. HACER ÖZTÜRK
12. ADİL ŞEN
13. HAFİZE UYSAL
14. ABDULLAH AKSOY
15. YUNUS ÖZER
15. FERRUH ŞAFAK
16- ŞERAFETTİN CÖMERT
17- SUAT ŞENGÜL
18- AYDIN ÜNAL
19- HAFİZE UYSAL
20- HÜSEYİN HÜSNÜ YILMAZ
21- ALAADDİN TELLİ
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
***************************************************************************
ÖĞRETMENLERİMİZ
EĞİTİM VE ÖĞRETİM
Köyde eğitim ve öğretim okullar açılmadan önce köy odasında yapılmıştır.Köylüler Cemil Hoca’yı köyümüze getirmişler.(1865) Cemil Hoca köyde hocalık, eğitim ve öğretim vermiştir. Çok geniş bir kültür birikimi olan Cemil Hoca öğrencilere okuma -yazma öğretmiştir.Cemil Hoca dört dil bilmektedir(1915). Cemil Hocadan sonra eğitim öğretim görevine Mehmet ÖZER ve Ata DOĞAN devam etmişlerdir.Bu durum 1932 yına kadar köyde devam etmiştir.Daha sonra köylüler birleşerek köylerin orta yerinde yer alan Karamanbaşı’na 1932 yılında bir okul yapmaya karar vermişler.Okulun adını AKBULAK İLKOKULU koymuşlar.
Karamanbaşı Okulunu; Ilbarıt, Sarıyan ve Hacılar obası köyleri birleşerek yapmışlar.Bu okulda Hacılar obası Köyü’nden Hüseyin Hüsnü Yılmaz(1861-1935) ile Ilbarıt Köyü’nden Ata Doğan(1893-1983) görev yapmıştır.Okul 1944 yılında kapanmıştır. Okula ait her şey üç köy tarafından pay edilmiştir. Daha sora bu üç köy kendi köylerine okul yapmışlardır. (1944) Okullar bitinceye kadar eğitim ve öğretime geçici binalarda devam edilmiştir.
KAYIKCI KUL MUSTAFA
Yörede 1940 yılında
yapılan araştırmalara göre Kayıkçı Kul Mustafa Ilbarıt Köyünde doğmuştur.
Şair tabiatlı olan Kul Mustafa delikanlı çağında köyüne sığmayan bir yürek
bütünlüğü ile ver elini İstanbul diyerek gurbet yoluna düşmüştür. Kayıkçı Kul
Mustafa’nın Bağdat seferine çocuk yaşta gönüllü olarak katılan ve
kahramanlıklar gösteren Genç Osman için yaptığı destan, sonraları bütün yurt
çapında çalınıp çağrılmaya başlanmıştır.
Bu ünlü ozanımızın nerede öldüğü ve nereye gömüldüğü belli değildir.
YUSUF EFENDİ
Kara Mehmet’ in büyük oğludur. Köyün katipliğini ve hatipliğini yapmıştır.Köy İhtiyar Heyeti’nin seçimle gelmeyen daimi üyesidir.Köyden giden mektupları yazar.gelen mektupları okur.Yusuf Efendi’den sonra köyün hatipliğini Hafız Mehmet ÖZER yapmıştır.
CEMİL HOCA (Mehmet Cemil Balcıoğlu)
Bulgaristan’ın Filibe şehrinde doğmuş.İstanbul’da Enderunda yetişmiş. Bulgarca,Arapca,Farsca ve Türkçe olmak üzere dört dil biliyor.Cemil Hocayı, hoca olarak Ilbarıt Köyü’ne Katırcı Hüseyin Efendi getirilmiş.(1281)(1865)Cemil hoca köyde hem hocalık,hem de öğretmenlik yapmış.Köyden, çevreye ışık tutacak gençler yetiştirmiştir.Köyümüzden birkaç öğrencisini Kastamonu Muallim Mektebine ve İstanbul Fatih Medresesine göndermiştir.Cemil Hoca Safranbolu Lisesinde (Din Dersi öğretmenliği) ve Akveren köyünde görev yapmıştır.Akveren köyünden ilk kadın millet vekili Fatma Memik onun öğrencisidir.Üçbölük Köyünden Huriye,Rabia,Münevver,Hatiçe SAYGIN ve Zarife ÖZCAN Cemil Hoca yetiştimiştir. Cemil hoca İstanbul’a dönmüş ve orada ölmüştür. Mezarının yeri bilinmemektedir.Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
(ILBARIT KÖYÜNÜN İLK RESMİ ÖĞRETMENİ OLAN,BALCIOĞLU MEHMET CEMİL EFENDİ...DOĞUM YERİ HASAN VE ÜLFET'TEN OLMA,RUMİ 1281 MİLADİ 1865 BULGARİSTAN -FİLİBE....EŞİ EMİNE HANIM,MUSTAFA VE ZEHRA'DAN OLMA RUMİ 1291 BURSA...KIZI BEHİCE ,MEHMET CEMİL VE EMİNE'DEN OLMA,RUMİ 1310 MİLADİ 1894...EŞİNİN TEYZESİ NEFİSE HANIM,BABA SEYİTALİ ANNE BİLİNMİYOR.RUMİ 1262 MİLADİ...1846 BURSA...OKUR YAZAR SIPYAN (ÇOCUK) MUALLİMİ OLAN MEHMET CEMİL EFENDİ.HÜDEVANDİGAR (BURSA'NIN ESKİ İSMİ) VİLAYETİ NÜFUS İDARESİNDEN ALDIĞI 4.MART.1313 (1897)TARİHİNDE ALDIĞI TESKERE OSMANİYE MUCİBİNCE (İCAB)CA ILBARIT KÖYÜ YABANCI DEFTERİNE KAYIT EDİLMİŞTİR.MEHMET CEMİL EFENDİ AYRICA BATI EĞTİMİ ALDIĞI İÇİN,O YILLARIN YAYGIN DİLİ OLAN FRANSIZCAYI BİLMEKTEDİR.1900'LERİN OTALARINADA ILBARIT KÖYÜNE GELEN MEHMET CEMİL EFENDİ,HÜSEYİN EFENDİ,HÜSEYİN AVNİ AKSOY,HASAN EFENDİ,HASAN FEHMİ ERDEN VE ATA EFENDİ,MEHMET ADA DOĞAN,GİBİ ÖĞRENCİLERİNİ İLERİ DERECEDE EĞİTİREK O YILLARIN ÖĞRETMEN VE KADILARIN (HAKİM)LERİN YETİŞTİĞİ MEDRESE EĞİTİME GÖNDEREREK,EĞİTİMCİ OLMALARINI SAĞLAMIŞTIR.
KAYNAKÇA...SATI DEMİRSÖZ
(1910-2009) RECAİ DEMİRSÖZ (1956.....)CEVİRİSİ....)
MEHMET ATA DOĞAN : 1893- 1983
İlköğrenimini Cemil
Hoca’dan almıştır.Safranbolu’da Rüştiye Mektebini bitirmiştir. Kastamonu
Muallim Mektebi’nden öğretmen olarak mezun olmuştur.Birinci Dünya Savaşı’nda
Arabistan’a gönderilmiş,orada İngilizlere esir düşmüş ve Hindistan’a
gönderilmiş.Geri döndükten sonra yedek subay olarak Kurtuluş Savaşı’na
katılmıştır.Savaştan sonra Ilbarıt Köyü’nde öğretmenliğe başlamıştır.Köyden ve
çevreden bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. .Kendisine Cenab-ı Allah’tan
rahmet dileriz.
HASAN ERDEN ( 1893 - 1968 )
1310 yılında Ilbarıt
Köyünde dünyaya geldim.İlkokulu köyümde bitirdim.(Cemil Hoca) Kastamonu Muallim
Mektebini bitirerek öğretmen oldum.Sıra ile; Kadıbükü Köyü,Kumluca Köyü,Yörük
Köyü, Karapınar Köyü, Kuzyaka Köseler Köylerinde çalıştım.Askerliğimi
Bayburt’ta yaptım.Sarıkamış’ta savaşa katıldım.Kurtuluş Savaşı’na
katıldım.Madalyam var.1951yılında emekli oldum. Çocuklarıma yardım
ettim.İstanbul’da hayatıma devam ettim.Hasan amcamızı 1968 yılında kaybettik.
Çevresinde cok sevilen bir kişiymiş.Bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur.
Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
HÜSEYİN AVNİ EFENDİ : 1891- 1979
İlköğremini Cemil Hoca’dan
almıştır. İmtihana girerek Rüştiye’yi bitirmiştir. Kastamonu Muallim
Mektebi’nden öğretmen olarak mezun olmuştur.I. Dünya Savaşı’na katılmış,Kafkas
Cephesi’nde suvari subayı olarak görev yapmıştır.Daha sonra Kurtuluş Savaşı’na
katılmıştır(Afyon) İstiklal madalyası vardır.Karabük Zobran
İlkokulu,Safranbolu Kalealtı İlkokulu Ovacuma İlkokulu, Toprakcuma
İlkokulu Safranbolu Çerçen Köyü İlkokulu ve Davut obası
İlkokulu’nda görev yapmıştır. Çevresinde cok sevilen bir kişiymiş.Bir çok aydın
çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
MEHMET ÖZER 1305 - 1953
Tahsilini köyde ve
İstanbul Fatih Medresesi’nde görmüştür. On sekiz yıl okumuş.Ramazan aylarında
Trakya bölgesinde görev yapmıştır. Kuran-ı Kerim’i ezbere bilmektedir.I.Dünya
Savaşı’na katılmış,Irak ve İran cephelerinde savaşmıştır.Savaşlardan sonra
Ilbarıt Köyü’ne gelerek hem imalık,hem de öğretmenlik yapmıştır.Amcası
Yusuf Efendi ölünce köyün hatipliğini yapmıştır.Yörük Köyü’’de de görev
yapmıştır. 1928 yılında Harf Devrimi’nden sonra bu görevinden alınmıştır.1942
yılında D.Ç.Fabrikası’na girmiş,1953 yılına kadar çalışmıştır.Emekli olmuş ve
ölmüştür. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
MUSTAFA ALGAN
: 1908 - 1986
Ilbarıt köyünde dünyaya
gelmiş. İlköğremini köyde tamamlamıştır.(Ata DOĞAN-Mehmet ÖZER). Kastamonu
Muallim Mektebi’nden öğretmen olarak mezun olmuştur.İlk olarak Safranbolu’ya
bağlı Bürnük köyünde göreve başlamıştır.Sora Ak veren köyünde çalışmıştır.
Askerliğini İstanbul Hadım köy ve Elazığ da yedek subay olarak tamamladıktan
sonra; Ova Cuma,Arcak ve Safranbolu Kalealtı İlk okulunda uzun yıllar görev
yapmıştır. Bu yıllar içinde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne vekaleten
bakmıştır.Kırk beş yıl görev yaptıktan sonra emekliğe ayrılmıştır. Köyden ve
çevreden bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan
rahmet dileriz.
AHMET DEMİRALP : 1908- 11.11.2001
Ilbarıt köyünde dünyaya gelmiş. İlköğremini köyde tamamlamıştır.(Ata DOĞAN-Mehmet ÖZER). Kastamonu Muallim Mektebi’nden öğretmen olarak mezun olmuştur.İlk olarak Safranbolu Gümüş ilkokulunda göreve başlamıştır. Ulusta görev yapmış, oradan askere gitmiş, askerliğini İstanbul’da tamamladıktan sonra Akveren köyü ilkokulu ve Kumluca’da görev yapmış. Tekrar askere gitmiş(Edremit). Dönüşünde Bartın’da, Safranbolu Gümüş ilkokulunda, Safranbolu Çerçen Köyü İlkokulunda ve Safranbolu Gümüş ilkokulunda görevine devam etmiş, oradan emekli olmuştur
Çevresinde çok sevilen bir
kişiymiş.Bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan
rahmet dileriz.
GÜNER DEMİRALP : 1941- 1975
1941’de
Safranbolu Üçbölük (Ilbarıt) köyü doğumlu olup,ilk ve orta öğrenimini
Safranbolu’da tamamlamıştır.Bolu Öğretmen okulunu bitirdikten sonra 1963
yılında Bursa Eğitim Enstitü Fen-Matematik bölümünden mezun olmuştur. 1963-1966
Siirt- Kurtalan Ortaokulunda çalışmıştır.1966 yılında evlendi.İki kıc çocuğu
vardır.1973’te Karabük Yenişehir Ortaokulunda matematik öğretmeni olarak görev
yapmaktaydı. 17 Aralık1973’tegeçirdiği trafik kazası sonunda 21 Mart1975’te
hayatını kaybetti.Eşi ve çocukları hayattadır.Çevresinde çok sevilen bir
kişiymiş Bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan
rahmet dileriz.
ABDULLAH AKSOY : 15.9.1951- 15.7.1982
Ilbarıt köyünde dünyaya
gelmiş. İlköğrenimini köyde tamamlamıştır.(Hikmet KAYACI)Orta öğretimini
Safranbolu Orta okulunda sora. Bolu Erkek Öğretmen Okunu bitirerek öğretmen
olmuştur. İlk olarak Bingöl Kığı ilçesinde göreve başlamıştır.Bundan sora sıra
ile; Safranbolu Ova cuma İlkokulu’nda görev almış. Öğretmenliğe ara vererek
Hacettepe Üniversitesi İşletme Fakültesinde iki yıl öğrenim görerek diplomasını
alarak mezun olmuştur.Tekrar öğretmenliğe dönerek Safranbolu Üçbölük Köyü
İlkokulu’nda göreve başlamıştır.Daha sonra İstanbul iline tayin istemiş ve
tayini İstanbul Şişli ilçesinde göreve başlamıştır. İstanbul’da geçirdiği
trafik kazası sonunda hayatını kaybetmiştir. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet
dileriz.
ŞÜKRÜ KAYA : 1906 - 1989
Ilbarıt köyünde dünyaya geldi. İlköğrenimini köyde tamamladı.(Ata DOĞAN-Mehmet ÖZER). Kastamonu Muallim Mektebi’nden öğretmen olarak mezun olmuştur.Bartın’da göreve başladı. Askerliğini İstanbul,Merzifon ve Bitlis’te yedek subay olarak tamamladı.İnebolu, Safranbolu Kadıbükü Köyü İlkokulu ve merkez Bağlar İlkokulu’nda uzun yıllar çalıştı. Kırk beş yıl görev yaptıktan sonra emekliğe ayrılmıştır. Köyden ve çevreden bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
HÜSEYİN HÜSNÜ YILMAZ (1865-1935)
Hacıoğlu (Hacogil)
sülalesindendir. Köyümüzün ilk öğretmenidir. Hem Arapça hem de Türkçe ders
vermiştir. Rüştiye Mektebinden (Safranbolu) mezun olduktan sonra köyümüzde
imamlık yapmıştır. Daha sonra Kastamonu'da (o zamanlar vilayetimizdi) Kastamonu Muallim Mektebi’ni birincilikle
bitirmiş ve o okulda 3 yıl başöğretmenlik yapmıştır. 1912 yılından 1935 yılına
kadar köyümüzde öğretmenlik yapmıştır. Köyümüzden birçok okumuş insan çıkmasına
vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah'tan rahmet dileriz. Ata Doğan’dan önce
Karaman başı’nda çalışmıştır.(Akbulak ilkokulu)
MUSTAFA ÖĞÜNÇ (1926- ………. )
Zehlegil sülalesindendir.
Kastamonu Göl Öğretmen Okulu'ndan mezun olmuştur. Köyümüzde uzun süre
öğretmenlik ve muhtarlık yapmıştır. Ilbarıt Köyü İlkokulu,Toprak cuma
İlkokulu,Davutlar Köyü İlkoklu ve Kalealtı İlkokulu’nda görev yapmıştır. Görevi
süresinde öğretmenlerin muhtemetliğini yapmıştır.Köyümüzdeki büyük çeşme onun
delaletiyle yaptırılmıştır. Köyümüzden birçok okumuş insan çıkmasına vesile
olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah'tan rahmet dileriz.(Benim öğretmenim)
AYŞE ACAR
(18-12-1932--------)
Üçbölük köyünde dünyaya geldim.İlkokulu
3. sınıfa kadar köyümde Ata Doğan’da okudum.4. ve 5. sınıfları Kastamonu Gölköy
Öğretmen okulunda okudum.Kastmonu Gölköy Öğretmen Okulu, İzmir Kızıculu
Öğretmen Okulu ve Trabzon Beşikdüzü Öğretmen Okullarında okuyarak öğretmen
oldum.Sıra ile; Eflani Yağlıca, Karabük Başköy.Karadeniz Ereğlisi
Şamlar,Safranbolu Toprakcuma, Karabük Merkez Anayasa, Safranbolu Misaki Milli
İlkokullarında çalıştım.1983 yılında emekli oldum. Yaşantıma Safranbolu’da
devam ediyorum.(09-10-2008)
MUSTAFA ACAR (1935 - ……..)
(Ayşe Acar'ın eşi)
1935 Yılında Hacılar obası köyünde dünyaya geldim. İlkokulu; Akbulak,Ilbarıt,
Hacılarobası İlkokullarında okudum.Öğretmenlerim(Ata Doğan,Mahzar Saim,Alaaddin
Telli ve Mustafa Öğünç)
İlkokuldan sonra Kastamonu Gölköy Enst. Ve Öğretmen Okulunu okudum(1948-1954) Öğretmen oldum ilk görev yerim Mardin, Gercüs Derindip köyü İlkokulu oldu.( 2yıl çalıştım) Zonguldak Ereğli Şamlar Köyü İlkokulu( 1yıl) Zonguldak Safranbolu Çıraklar Köyü İlkokulu (1yıl) yaptıktan sonra Bursa Eğitim Enst.Fen bölümünü bitirdim. Rize İkiz dere Ortaokulu,(1960-1961) Askerliğimi Ankara Cum. Baş.Muhafız Alayında (1961-1963) yaptım.1969-1974 Demir Çelik Lisesi, 1974-1982 yıllarında M.E.Bak.Müfettişliği yaptım. 02 ŞUBAT 1982 yılında emekli oldım.Yaşantıma Safranbolu’da devam ediyorum.(12 Ocak 2008)
KADİR ÖZER ( 13.03.1933- 05.11.1998)
1933 yılında Ilbarıt köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde bitirdim.Öğretmenim Ata DOĞAN.Karabük’te Ortaokulu birdim.Trabzon Öğretmen Okulunu bitirerek öğretmen oldum.Karabük Tayipler köyünde göreve başladım.Kapulu köyünde çalıştım.1960 yılında Karabük Yeşil mahallede muhtarlık yaptım.Kurslara katılarak İlköğretim Müfettişi oldum.Karabük bölgesinde müfettiş olarak çalıştım.Emekliye ayrıldıktan sonra Safranbolu’ya yerleştim.Karabük Dershanesinde idarecilik yaptım. Köyümüze, okulun yapımında emeği vardır.Köyden ve çevreden bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
DİLBER
DEMİRALP (1943-……..)
(Güner Demiralp’in eşi)
1959-1962 Bursa Kız İlköğretmen okulu çıkışlıdır.Karabük Çerçiler Köyü ve Safranbolu Bostanbükü Köyünde çalışmıştır.1967’de Safranbolu Kalealtı İlkokuluna atanmıştır. Daha sonra Misakı Milli İlkokulu ve Zatiağar ilkokulunda görev yapmıştır. 1987’de çocuklarının üniversite hayatı için İstanbul Kasımpaşa Kaptan Paşa İlkokuluna tayin olmuş ve oradan emekliye ayrılmıştır.Altı yıl bir dershanede,altı yılda bir özel okulda mesleğine devam etmiştir.(Çocuklarının biri Veteriner diğeri Bilgisayar Mühendisi olarak çalışmaktadırlar.)Kendiside İstanbul’da yaşamına devam etmektedir.(01-01-2008)
SELAMİ ALKAN ( 12-01-1949 -… )
1949 yılında Ilbarıt köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde bitirdim.İlkokul öğretmenlerim Mustafa Öğünç ve Hacer ÖZTÜRK’ tü.Ortaokulu Safranbolu’da okudum. Bolu Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirerek öğretmen oldum. Sıra ile Safranbolu Kirkille İlkokulu(2yıl).Konarı İlkokulu(2yıl),Yazı köy İlkokulu(20yıl) ve Zati Ağar İlköğretim okulu’nda(10yıl) çalışarak emekliye ayrıldım.Safranbolu’da yaşamıma devam ediyorum.(01-01-2008)
AHMET YILDIRIM (1956- ……….)
1956 yılında Ilbarıt Köyü’nde doğdum. İlkokul 1. sınıfı köyümde(Hikmet Kayacı)’da, 2.3. sınıfları Karabük Anayasa İlkokulu’nda, 4.5. sınıfları Karabük Kurtuluş İlkokulu’nda okudum.1969-1972 yıllarında Yenişehir Orta okulunu, 1972-1975 yıllarında Karabük D.Ç. Lisesini,1975-1979 yıllarında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdim.Isparta ilinde kısa dönem askerlik yaptım.1980-1984 yıllarında Karabük İli Yenice ilçesi, Yenice Lisesi’nde göreve başladım.1984-1990 yıllarında D.Ç.Lisesi’nde görev yaptım.1990-2001 yılları arasında Reel Fen Dershanesi’nde çalıştım.2001 yılından buyana Karabük Cumhuriyet Lisesi’nde görevime devam ediyorum.(06-02-2008)
KIYASETTİN DEMİRSÖZ (1948- ………. )
1948 Yılında ılbarıt köyünde dünyaya geldim. İlk okulu köyümde bitirdim.(Öğretmenlerim Mehmet Yılmaz ile Hacer Öztürk)Orta okulu İstanbul Emirgan ortokulu’nda bitirdim.Orta köy Öğretmen Okulu’nudan mezun olarak öğretmen oldum.İlk olarak Zonguldak Ereğli ilçesinde göreve başladım(2yıl) Kastamonu Cide ilçesinde çalıştım.(4yıl) Bartın Kozcağız’da çalıştım.(2yıl) Karabük Demir Çelik 50. Yıl İlkokulu’nda çalıştım.(22yıl) 1998 yılında aynı okuldan emekliye ayrıldım.Karabük’te yaşamıma devam ediyorum.(01-03-2008)
İBRAHİM ÜNAL (1902 -1987 )
Ilbarıt
Köyünde dünyaya geldim.İlkokulu köyümde bitirdim.Kastamonu Göl Öğretmen okulunu
bitirerek öğretmen oldum.Bana kısaca (İBRİŞ)derler.Ilbarıt Köyünden ayrılarak
Amasya Gümüşhacı Köyü Mehmet Paşa İlkokulunda göreve başladım.Orada evlendim.
Aynı köyden emekli oldum. İki kızı ve bir oğlu vardır(Nuran, Yüksel ve Erol)
MUSTAFA GÜNAL (1928 – 1987 )
Ilbarıt Köyünde dünyaya geldim.İlkokulu köyümde bitirdim.Kastamonu Göl Öğretmen okulunu bitirerek öğretmen oldum.Sıra ile görev yaptığım yerler; Ilbarıt, Yağlıca, Davutobası, Çitikısık, Karabük merkezde çalışarak emekli oldum. Bir oğlum veiki kızım var.(Osman,Günsel, Gülşen).Karabük Kartal Tepe’de ikamet etmiştir. Köyden ve çevreden bir çok aydın çıkmasına vesile olmuştur. .Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
ABDULLAH GÜNAL
Ilbarıt Köyünde dünyaya geldim.İlkokulu köyümde bitirdim.Kastamonu öğretmen okulunu bitirerek öğretmen oldum. Vakıf ve Karabük merkeade görev yaptım.Emekli olduktan sonra İstanbul Bahçeli Evlere yerleştim.Üç kız çocuğum var.(Şerife,Şengül ve Şenay) İstanbul’da yaşamıma devam ediyorum. Tüm ılbarılılara selamlar.
AYSU KARA (1976-…….)
1976 Yılında üçbölük köyünde doğdum. İlkokulu Zonguldak ilinde bitirdim.Orta Okulu ve Liseyi Safranbolu’da bitirdim.Erzurum Atatürk Üniversitesini bitirerek Ana Sınıfı öğretmeni oldum. İlk olarak İzmit’te göreve başladım.Şu anda Gölcük’te görev yapıyorum.(01-01-2008)
EMİNE KARA (1971-……..)
1971 Yılında üçbölük
köyünde doğdum. İlkokulu köyümde Abdullah Aksoy’da bitirdim.Ortaokulu
Zonguldak, Liseyi Safranbolu’da bitirdim.İzmir Ege Üniversitesini bitirdim.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde göreve başladım.Hacettepe Üniversitesi’nde
yüksek ihtisas yaptım.Şimdi Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görevime devam
ediyorum.(01-01-2008)
MEHMET ŞENLİK
26/03/1969 Safranbolu / Üçbölük (Ilbarıt) köyü doğumluyum.ilk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul / Sarıyer'de tamamladım.Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde tamamladım. yüksek lisansımı ise Uludağ Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Bursa'da öğretmenlik yaptığım dönemde tamamladım.1994 yılından bu yana değişik yerlerde öğretmenlik yaptım. halen Sarıyer Mustafa Kemal Anadolu Öğretmen Lisesi'nde Müdür yardımcısı olarak çalışmaktayım. evli ve iki çocuk babasıyım. saygılarımla,
ÇİĞDEM AVCI
Özgeçmiş:
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans,
Doktora Mezunu. İTÜ Mimarlık Fakültesi Yapı Statiği ve Betonarme Kürsüsü
Öğretim Görevlisi, Evli, Aziz Emir adında bir oğlu var.
Baba Adı: Hasan Avcı
Anne Adı:Hatice Avcı
Başka bilgi ne olur bilemiyorum ama resim olarakta sayfamdan istediğiniz resmi
kopyalayıp alabilirsiniz
Saygılarımla
Çiğdem
HATİCE KARA
Safranbolu Bağlar İlkoku’lundan mezun oldum. Açık İlköğretim okulunu bitirdim.
Açık Öğretim lisesi Çocuk Gelişimi Bölümünü bitirdim. Önlisans Kastamonu MYO Çocuk Gelişimi Bölümünü bitirdim.
Sıra ile Ankara,Karabük,Kastamonu,Karabük,Düzce’de çalıştım.Şimdi Eflani İMKB Çok Programlı Lisesi’nde görev yapıyorum.
HACER KARADENİZ(ÖZTÜRK)
İlkokulu köyümde bitirdim(Ata Doğan) Kastamonu Gölköy Kız Öğretmen okulu.İzmir Buca Kız Öğretmen Okulu.Beşikdüzü Kız Öğretmen Okulunu bitirdim.Öğretmen oldum.(1954) Sıra ile;Safranbolu Sırçalı Köyü(2),Safranbolu Ilbarıt(Üçbölük)Köyü(5),Karabük Bürnük Köyü(5), Karabük Öğle Beli Köyü(4 ) Trabzon İsmet Paşa ilkokulu(10) çalıştım emekli oldum.Şimdi Ankara’da
Yaşamıma devam ediyorum.
ŞERAFETTİN CÖMERT
İlkokulu Safranbolu Misakı Milli Okulu’nda bitirdim.Safranbolu Orta okulu’nu ve Lisesi’ni bitirdim.İki yıllık Sosyal Bilimler böl .okudum.Askerliğimi Kahramanmaraş’ta yaptım.1982 yılında Üçbölük Köyü’nde yedek öğretmenlik yaptım.Halen Safranbolu’da yaşamıma devam ediyorum.
HASAN MUTLU (CV)
1961 Karabük-Safranbolu doğumluyum.İlk ve Orta öğrenimimi İstanbul Fatih’te tamamladıktan sonra İstanbul Vefa Lisesi ve 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim fakültesi Fizik-Matematik bölümünden mezun oldum.Ayrıca İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudum. 1984 Haziranında Üniversiteden mezun olduktan sonra Özel Dershanelerde çalışmaya başladım ve 4 yıl sonra kendi dershanemi kurdum. Ogün’den buyana Dershane işletmekteyim. Sınav Dergisi Dershanelerinin İstanbul Koordinatörü olarak görev yapmaktayım.Ayrıca bu dershanenin Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Eyüp Şubelerinin kurucusuyum. Evliyim ve 3 çocuğum var. Orta derecede İngilizce bilmekteyim.
Cumhuriyet Halk Partisi Bayrampaşa ilçe Başkanlığı görevinde bulundum Bayrampaşa Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu başkanıyım. Gaziosmanpaşa Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim kurulu üyeliği Karabük-Safranbolu üçbölük köyü yardımlaşma derneği Başkan yardımcılığı TÖDER (Tüm Özel Öğretim Kurmları Derneği) yönetim kurulu üyeliği Bulgaristan Türkleri Kültür ve hizmet derneği üyeliği Rumeli Türkleri Kültür ve dayanışma derneği üyeliği Trakyalı İş adamları derneği üyeliğiBayrampaşa Kartaltepe spor klubü üyeliğimle birlikte bu ve bunlara benzer sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak çalışmaktayım. Ayrıca 2014 yerel seçimlerinde chp bayrampaşa belediye başkan adday adayı oldum
*****************************************************************************
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
KÖYÜMDEN, LAKAPLAR
Bütün kaynaklar lakap adını verdiğimiz takma adların, dünyanın her yerinde, tüm toplumlarda, geçmişten günümüze var olduğunu göstermektedir. Türklerde ve Türkiye coğrafyasında da, özellikle köy ve kasabalarda, kişi ve sülale lakaplarının çok daha yaygın olduğu bilinmektedir.
Geçmiş yıllarda, köylerde ve mezralarda köylüler, özellikle Ramazan aylarında, ücretini kendileri ödeyerek, hane sırası ile yemek vererek, imam görevlendirirlerdi. Buna “İmam tutma” denirdi. Bu imamlar ekseriya (Doğu Karadeniz’deki Of ilçesi gibi) imam yetiştirmede öne çıkmış uzak il ve ilçelerden olurdu. Köylerden birinde, bu imamlardan birisi, bir gün namaz kıldırırken gaz kaçırmış. Bu durum köyde çok konuşulan bir olay olmuş; Hocaya “Dort İmam” lakabını takmışlar. İmam konuşmalardan ve takılan lakaptan sıkılmış ve köyden kaçmış. Yıllar sonra merak etmiş, köyü ziyarete gelmiş. Köyün girişindeki pınarın başında yetişkin bir çocuğa rastlamış. Çocuğa kimlerden ve kaç yaşında olduğunu sormuş. Çocuk “Abdestsiz Ali’ nin oğluyum. Annem, Dort İmam köyden kaçtığı yılda doğduğumu söylüyor.” cevabını vermiş. Olayın hala unutulmadığına ve kendi yakıştırması olan “Abdestsiz” lakabına üzülen imam, köye girmeden dönmüş. Bu hikâye, köylerdeki lakap takma geleneğini anlatmak için iyi bir örnek olsa gerek.
Lakap konusunun bilimsel ve sosyolojik incelemesini yapmak, bu yazıyı yazının uzmanlık alanına girmemektedir. Onun amacı, 50–60 yıl öncesi, çocukluk dönemini yaşadığı yıllarda (O zamanlar) Kastamonu İli, Araç İlçesine bağlı Aşağı Güney Köyündeki ve yakın çevresindeki lakap geleneği ile ilgili bildiklerini yazmak; bu konuda konunun uzmanlarına kaynak oluşturabilmektir.
50–60 yıl öncesinde köyler, günümüzde olduğu gibi yazdan yaza canlanan, kış olunca camisinde, kahvesinde 3-5 yaşlı, emekli kalan, az sayıda bacası tüten yerler değildi. İnsanlar şimdilerde olduğu gibi, zamanlarının büyük bölümünü profesyonel oyuncuların, türkücülerin, konuşmacıların ürettiklerini dinleyerek ya da seyrederek geçirecek imkânlara sahip değillerdi. Basit de olsa, birbirinin tekrarı, benzeri de olsa konuşma konularını, oyunlarını, türkülerini, mizahlarını kendileri üretir, kendileri yaşar, kendileri yaşatırdı. Hayat zor da olsa daha canlı daha doğaldı. Bu nedenle de folklorik değerler üretme ve yaşatma, lakap konusunda olduğu gibi her alanda daha çok olurdu.
Çocuklara şimdilerde olduğu gibi, akla gelmesi, akılda tutulması zor olan özgün isimler verme arayışları olmazdı. İnsanlar üç beş farklı sülaleden ve soyadından gelirdi. Erkeklerde Ali, Veli, Hasan, Hüseyin’ den; kadınlarda da Ayşe, Fatma, Hatice gibi bilinen isimlerden farklısına az rastlanırdı.
Ancak hayatın her alanında monotonluk, aynılık hakim olsa da, kişilerin ve ailelerin farklı bir lakabı olurdu. Ali’ yi diğer Ali’ler den, Ayşe’ yi diğer Ayşe’ler den, sülaleyi, diğer sülalelerden ayırmanın en sağlam ve kısa yolu, kişilerin ve ailelerin bu lakapları olurdu. Bazı lakaplar toplumsal ustalık ve mizah değeri de taşırdı. O yıllarda 500–600 kişinin yaşadığı çok eski uygarlıkların izlerini de taşıyan şirin bir Türkmen köyü olan 100 haneli köyümüzde de her alanda durum farksız idi.
Yine o yıllarda, köylerde, yeni doğan çocukların, ölebilir düşüncesi ile nüfusa geç yazdırılması ya da daha önce ölen kardeşinin nüfusunu kullanması; muhtarların nüfusa yazdırırken yaptıkları isim ve diğer kimlik bilgileri ile ilgili yanlışlıklar çok olurdu. Bizim köyde olmasa bile, bazı uzak dağ köylerinde askerlik, evlenme gibi resmi işler söz konusu olmadıkça, nüfusa kayıt olmayanlara bile rastlanırdı.
Bu satırların yazarı da, muhtar hatalarından nasibini fazlasıyla alanlardan birisidir. Muhtarımız hem doğum tarihimi hem de cinsiyetimi nüfusa yanlış yazdırmıştı. Doğum tarihimdeki yanlışlık pek sorun olmamış; hatta hıristiyan âleminde kutsal sayılan yılın ilk gününde doğmuş görünmem, yurtdışında bulunduğum zamanlar, bazen kolaylıklar bile sağlamıştı. Ancak ilkokula kayıt yaptırırken ortaya çıkan cinsiyet hatasının düzelttirilmesi ise ayrı bir öyküye ve kara mizaha konu olabilecek insan manzaralarına neden olmuştu.
Yine o yıllar köylerde, aynı adı, soyadı taşıyan çok sayıda insanın olması, kişilerin lakapları ile bilinmesi, tanınması, resmi tebligatların ilgilisine ulaştırılması gibi resmi işlerde ve işlemlerde zorluklara ve yanlışlıklara da neden olurdu.
Toplumun, günlük yaşamında, nüfustaki isimler yerine lakapların kullanılması; doğum tarihleri yerine “derin kar senesi” ya da hikâyemizde olduğu gibi “Dort İmanın köyden kaçtığı sene” gibi önemli sayılan doğal ve toplumsal olayların referans alınması, ortaya çıkan karışıklıkları önlemede kolay ve sağlam bir çözüm oluşturuyordu.
Bilindiği üzere, kişilerle ilgili lakapların kişiyi öveni, hoşa gideni, yücelteni, mutlu edeni ya da hoşa gitmeyeni, küçük düşüreni, inciteni olabilmektedir. Ancak, gerçek bir farklılığı yansıtsa bile, bir kişiye ya da aileye onun istemediği, onu inciten, üzen, yeren, kulağa hoş gelmeyen ya da ona toplumda hakkı olmayan bir üstünlük, ayrıcalık sağlamayı amaçlayan lakapların takılmasının doğru olamayacağı aşikârdır. Bu nedenle de, semavi dinlerde ve hukuki düzenlemelerde kişiyi incitici, alaya alıcı, ayrıcalık sağlayıcı lakaplar takmanın yasaklandığı bilinmektedir. Ancak her yerde ve yörede bu yasağa pek uyulmaz ve bir imama bile hoş olmayan bir lakap takılabilir.
Köyümüzde kişiye takılan lakapların sonuna (GİL) eki eklenerek (KellecoGİL, GuşcuGİL gibi) o kişinin sağlığında ve ölümünden sonra ailesine ve sülalesine geçtiği görülür. Bilindiği üzere, birçok yerde, lakaba “oğlu” eklenmesi ile üretilen (HacıOĞLU, ÇavuşOĞLU gibi) lakaplar ve soyadları çok yaygındır. Ancak, bizim köyde bu tür lakaplara ve “oğlu” eklemesi taşıyan soyadlarına çok az rastlanır.
Yöremizde, Güneydoğu Anadolu’daki, telefona yabancı, bir kahveci çırağının, çalan telefondaki “Alo” sesine “Hemşehrim burada Alo yoktur. Bilo, Haso, Memo vardır.” türünden kısaltmalara ve lakaplara da pek rastlanmaz. Buna karşılık Kellecioğlu, Avcıoğlu, Hacıoğlu gibi aileye, soya geçen lakabın “Kelleco, KellecoGİL; Avco, AvcoGİL; Haco, HacoGİL” şekline dönüştürülerek kullanılması yaygındır.
Diğer yandan, yine köyümüzde, kadınlara kızlık döneminde verilen lakaplara (Tokmak GIZ, Çemek GIZ, Heyeder GIZ şeklinde) “GIZ” (kız) eklemesinin yapıldığı ve evlense de bu “GIZ” lakabın devam ettiği; gelinlere de “Here (Küçük) GELİN, Kara GELİN” gibi lakapların takıldığı görülür. Gelinlik dönemi geçmiş, bazı evli kadınlara verilen lakaplara da (bazen kötülemek için) (Köylü GARI, Çilli GARI şeklinde) “GARI” (karı) eklemesinin yapıldığı da olur.
Köyümüze 3-5 km uzaklıktaki bazı civar köylerde yetişkin erkeklerin adlarının sonuna (Satılmış OĞLAN, Dursun OĞLAN gibi) OĞLAN kelimesi eklenerek kullanılsa da bizim köyde bu duruma rastlanmazdı. Buna karşın “OĞLAN” kelimesinin (Çil OĞLAN, Kara OĞLAN gibi) lakapların sonuna getirilmesi ise yaygındı.
40–50 yıl önceki öğrencilik ve gençlik yıllarımda, büyük mizah ustası, merhum Aziz NESİN’ in, okuyucularını hem güldüren hem de düşündüren, “güler misin ağlar mısın” dedirten mizah içerikli kitaplarının iyi bir okuyucusu idim. O kitapları okurken, onun, köyümdeki enteresan ve insana komik gelen lakap ve soyadları aklıma gelirdi. Onun bu soyadlarını ve lakapları bilmiş, duymuş olsa kitaplarından birisine konu yapabileceğini düşünürdüm.
Burada beni bu düşünceye sevk eden, bazı ilginç lakapları ve insanın kendi isteği ile olması, taşıması düşünülemeyecek garip soyadlarını bilmeyenlere duyurmayı da amaçlamaktayım.
Çocukluğumda köyümüzde duyduğum bazı sıra dışı, ilginç kişi ve sülale lakaplarına aşağıdaki örnekler verilebilir.(ALINTI) Şenol KUŞCU Şubat 2011-ZONGULDAK
**************************************************
KİŞİ LAKAPLARI
ALİBIDIK
ALAMAN
ALAGÖZ
ACUMUK
ATAŞA
APTİ
BAHRİYELİ
BOLPAÇA
CİNSEYİN
CİNCİ
ÇITAK
ÇATAL
ÇAKALOSMAN
DELİA
DELİAHMET
DELİÖMER
DİŞİBİ
DIRT
DORUK
DOKSAN
DÖNDO
EMÜSDO
EFEHASAN
FISFIS
GASALAK
GILDIR
GICIÖMER
GÖDE
GÖBÜ
GÜDÜLA
HAMO
HACELLO
HOBU
HÜSÜK
HOLİZ
HOROZ
HOPBİLLİ
HUÇUHENİFE
İYİBA
İYİCE
İZMİRLİ
KADIKARISI
KAPSUZ
KAMYON
KARAMEHMET
KARAEMİN
KARASATI
KARANUK
KAHVECİ
KARACUK
KAHYA
KEDİBEKİR
KELAHMET
KELHASAN
KELMEHMET
KİREZ
KÖRBEŞİR
KÖRYUSUF
KÖROSMAN
KÖSE
KOCAMEHMET
KOCAKAFA
KARAKAŞ
KURUOĞLAN
KURUBİŞ
KURUÖKÜZ
KÜRTŞABAN
MAKARYOZ
MARAZA
MARAZALİ
MANAŞ
MAYLAŞ
MERVAN
MINIK
PİSTİRO
SADIK
SARIMUHTAR
SELEK
SOĞANALİ
SODİRİ
SÜLO
ŞEŞON
ŞIKKIDI
ŞAGALİ
ŞIKŞIKOSMAN
TOPALÖMER
TOPALA
TULUMA
YAMAK
YAYBACAK
ZANGUÇ
Selami ALKAN(SND)Safranbolu 2008
**************************************************************************
KÖYÜMÜZDEKİ LAKABLAR
AKKUŞGİL
ALİ GÜLLÜGİL
ALİBEYGİL
AYRANCIGİL
BEHİYEGİL
BERBERGİL
ÇAVUŞGİL
ÇITAKGİL
DEĞİRMENCİGİL
DELİAHMETGİL
DELİSEYİNGİL
DOKZANGİL
DÖNDÜGİL
ELİBEŞGİL
GARDEYİGİL
GIDAVGİL
GÜDÜKGİL
HACIHAMZAGİL
HAMDİGİL
HASANAĞAGİL
HATIPGİL
HAVAŞGİL
HECELLİGİL
HÖTELEKGIL
İPİÇÜRÜKGİL
İRABEGİL
İYİPGİL
KARA BEKİRGİL
KARAKAŞGİL
KELEŞGİL
KURUSEYİNGİL
MEYREMGİL
MOLLAGİL
MUSLUGİL
NİYAZIGİL
ORTAKÇIGİL9
PELVANGİL
PÜRDEGİL
SOFTAGİL
ŞIKKIDIGİL
TANIKGİL
YAMAKGİL
YANIKGİL
YUSUFGİL
****************************************************************************************
BİZİM KÖYDE..(ILBARIT AĞZIYLA)
Tombul çocuğa POTUK.
Üzüm omcasına ÇATUK.
Sarımsaklı Yoğurda GATIK.
Harman yığıntısına TINAR.
Gaşağı ile kaşımaya TIMAR.
Köy çeşmesine BUGAR.
Oggalı tokada ŞAMAR derle bizim köyde.
Yarı aralamaya GIYGAŞUK.
İki yüzlüye DOLAŞUK.
Bahaneye MAHNA
Boş boş gezene SALAHNA derle bizim köyde.
Beceriksiz gelinlere SÜFLÜ.
Evde kalmış kızlara KÜFLÜ.
Yer yatağına DÖŞEK.
Çocuklara UŞAK DEVŞEK derle bizim köyde.
Fanilaya GÖYNEK.
Gölgelik yere EYLEK.
Kiren sopasına DEYNEK.
Saban çizisine EVLEK derle bzim köyde.
Çok uyanığa GURNAZ.
Biraz saf olana AHRAZ.
Galbur üstünde galana ÇÖPEL.
Fırlatmalık yapana GÖBEL derle bizi köyde.
Kalın oduna KÜTÜK.
Örme çoraba ÇETÜK.
Avla direğine GAZUK.
Mithat bu nasıl Şiir YAZUK sana YAZUK derle bizim köydeYöresel köy ağzıyla gülmek için yazılmıştır arkadaşlar.(mithat)
**************************************************************************************
GEÇMİŞE YOLCULUK
öyle kırk yıl gerilere götürdüm hafızamı.bizimde böyle bağ yollarımız vardı köylerde bu tür yollara sokak derdik.
Tarlalar ekilince Emirehmet boğazı Emüstegilin boğazı Gödegilin Tarla boğazları Aşaköydede bazı tarla boğazları kapanınca yük hayvanlarına kapanırdı tarla yolları ve bu sokaklardan gidilirdi.
Bir tanesi Değmencigilin evinin yanından Dölüktaşdan başlar.Gülpınarı Eylekmeşe.Çalıiçi .Goccuğazı takiben Dömürcü bağında çıkardı..
Diğeri Aşağı mahallede Taş önü pınarının altından başlar.Taşlıtarla .Sokakkenarı tarlalarında ikiye ayrılır biri Fındıklı tarafından Yenipınara gider.diğeri Karaşerden tarafa gider Karaşer .Öte bugarı takiben Goccuğazda yukarıdan gelen sokakla birleşirdi.
Bir başka sokakta Asma başından başlar İyuk doruğundan çıkardı.
Günümüzde ise bırakın bu sokakları.arpalıklardaki bağ yollarını bulamaz olduk nereden nereye demek geliyor içimden.
Komşuluk” diye bir güzellik tanırdık...Nereye taşındı, bilen var mı?
Bizim zamanımızda komşu denince akan sular durur; ekmeğini, çorbanı, aşını ve gözünden akan yaşını bile paylaşırdın. Üzüntünü, sevincini, acını, yani yaşamını paylaşırdın. O günleri çok özlüyorum.
Günümüzde doğalgazlı evlerde yaşıyoruz.Ocak yakmayan soba yakmayan.nereden bilsin KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE MUHTAÇ OLDUĞUNU.
1.Mustafa YILDIRIM.(ALAGÖZ).2..Satı DEMİRSÖZ .(EMÜSTO).3..İbrahim KOÇ.(İBREMA)..4.Hasan YILDIRIM.(GÖDE HASANI)..5.Süleyman TUNCAY.(SÜLO).
*****************************************************************************************
BAĞLICA MAHALLESİ
Bu sabahta üç görsel foto ile BAĞLICA mahallemizden GÜNAYDIN arkadaşlar diyorum.GÜNAYDIN..
Dün yine köyüm ile ilgili bir slayt filmi yapmış oluşmu diye izliyordum.
Benim Mimar oğlum ÖZGÜR pandemiden dolayı evden çalışıyor fon müziğinden rahatsız olmuş hışımla geldi.
ya baba senin gibi bir köy sevdalısı daha varmıdır bilmiyorum .seni köyünde kaç kişi tınlıyor merakta ediyorum dedi..
Gerçekten bazen hafızamı 50 yıl gerilere götürüp bir şeyler üretmeye çalışıyorum .Dün akşam başımı yastığa koydum yine gittim 50 yıl gerilere.Bağlıca mahallemizide o yüzden paylaştım.
Köylerimiz bu kadar göç vermeden önce bir birlerinden kız alıp vermelerden dolayı birazcık debertleseniz mutlaka akrabalıklar çıkar .günümüzde artık her yöreden kızda alıyor kızda veriyoruz.
Örneğin.!!! Ibarıttan Karaşer mahallemize kızda alınmış kızda verilmiş.
Ilbarıttan Sarıyana kız alıp verilmiş.
Geren köyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Sallar köyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Hacılarobasından Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Çavuşlardan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Bürnükten Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Kuzyakadan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Çerçenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Satköyünden Ilbarıta kız alıp verilmış.
Konarıdan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Yörükköyünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Akverenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Davutobasından Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Pelitörenden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Kadıbükünden Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Toprakcumadan ve Çıraklardan Ilbarıta kız alıp verilmiş.
Yayla mahallesinden llbarıta kız alıp verilmiş.
Çok düşündüm ben bulamadım.Bağlıca mahallemize Ilbarıttan gelin giden olmuş ama Bağlıca mahallemizden Ilbarıta hiç gelin olan olmamış acaba kısmetmi olmamış Bağlıcalı arkadaşlar birde siz düşünün bakalım varmı yada yeni nesillerden vardır ben bilmiyorumdur.Mutlu Pazarlar arkadaşlar.
********************************************************************************
YER İSİMLERİ
AKKUŞGİLİN ÇAMLIĞI.
AKYOL.
ALAGÖZÜN SUYU.
ARPALIK.
ASMA ALTI BAĞLARI.
ASMA BAŞI.
AVULCUK DERESİ.
AVULCUK.
AYRONCO DORUĞU.
BALLIKAYA
BAŞPINAR.
CANIMANA.
ÇALIİÇİ.
ÇARDAK KAYA.
ÇATALKAYA
ÇAVUŞUN ÇAMLIĞI.
ÇEHİL.
ÇIRALI DERE.
ÇİP DAMLA.
ÇÖLTE PINAR.
DAĞBAĞI.
DELEHMET ÇAMLIĞI.
DEPE SAMANLIK.
DEPEDAĞI.
DOMUZ PINARI.
DÖBELEN DÜZÜ.
DÖLÜKTAŞ.
DÜZ TARLA.
EMİREHMET BOĞAZI.
FINDIKLI.
GANDAZIN SUYU.
GARAAĞACIN DİBİ.
GARAŞARBAŞI.
GARDEYİGİLİN ÇAMLIĞI.
GINCIRDAK KAPI.
GIZILKUYU.
GOZCUĞAZ VE BAĞLARI.
GÖÇ DERESİ.
GULLUKKAYA..
GUZDAN YANI
HACI MEMET.
HARMANLAR DÜZÜ
HECEL DÜZÜ.
HERE KAYA.
İKİ AHLAT.
İNCİRLİTAŞ.
İYÜK DORUĞU VE BAĞLARI.
KAYPANCAK TAŞ.
KANDAZIN SUYU
KARAŞAR BAŞI
KAYRANPINAR.
KIR TARLANIN DORUĞU.
KIZIL KUYU
KIZ KAYASI
KİLLİK.
KİREZLER.
KİRİZME BAĞLARI.
KOZCUĞAZ
KÖLEAHMET SUYU.
KÖPEK KAYASI.
KUZDANYANI.
KUZSUYU.
MANDIRA.
MEME YAKASI.
MEYREM GİLİN ÇAMLIĞI.
ORTALIK.
ORTANECEK.
ORTENECEK SUYU.
PAKLAK TAŞ.
PAŞA PINARI
PINAR AYAĞI
SAKAKÖYÜ.
SARI MEŞELİK KAHI.
SEMERCİ.
SIRACEVİZLER.
SIRAN GARAAĞAÇLIK.
SİVRİKAYA.
SU ÇIKAN TAŞ.
ŞEREMET DORUĞU.
ŞIKKIDININ SUYU.
TABAKEVİ.
TAŞLI TARLA.
TAŞÖNÜ.
TEPE DAĞI
TOPRAK YAKASI.
YANGALKAYA.
YASLIKAYA.
YENİ PINAR.
YENİYOL.
YILANLIKAYA
YONCALI DORUK.
YUKARI DÜZ. (MİTHAT)
***********************************************************************
KÖYÜMÜZDE BAZI ADETLER
KÖYÜMÜZDE BAZI ADETLER.
1-Görselledeki gibi bir kağnı arabası görüldüğünde önünden geçilmez beklenirdi.
2-Bir köy kadını uzaktan bir erkeğin geldiğini görünce yaşmak kurar erkeğin geçmesini beklerdi.
3-Yeni köye gelen gelinlere at üstünde türbe dolandırılırdı.
4-Mezberelik yerlere asla kül dökülmezdi.
5-İncir ağacının odunu yakılmazdı.
6-Mezarlıktan türbelerden odun edilmezdi.
7-Evlenemeye niyetlenen delikanlılar Babasının ayakkabısını ev merdivenine çakardı.
8-Güveyi giren damat adayına çılık yumurta atılırdı.
9-Hodalayla beslenen Kaz.Oklavanın üstünden atlatılırdı.atlayamazsa beslenmiş sayılırdı.
10-Dini bayramlarda yakın köyler birbirine yemek verir bunada "GOLANGA"denirdi.
11-Köpek uluyunca hoş karşılanmaz köyden bugün yarın bir cenaze çıkacağına inalılınırdı.
12-Baykuş ve Alakargaların evin etrafında ötmeside uğursuzluk bazende müjdeci haber sayılırdı.
13-Aynı hafta içinde doğum yapan kadınlar bebeğin Kırkbasuğu olmaması için 40 gün birbirini görmemeye çalışırdı.(Mithat demirsöz)
BIZİM KÖYÜN..............
Koyunları vardı Sığırı vardı.
Merası vardı Çayırı vardı
Birde Yukarıdüz bayırı vardı
Bizim köyün, bizim köyün.
Tabakevi vardı Killiği vardı.
Düzeni vardı Dirliği vardı.
İmecesi vardı Birliği vardı
Bizim köyün bizim köyün.
İbisi vardı Kazı vardı.
Baharı vardı Yazı vardı.
Babam Emistonun Sazı vardı.
Bizim köyün bizi
*************************************************************************
NEREDEN GELDİK
NEREDEN GELDİK
Yaptığım araştırmalar sonucunda iki sülalenim Nevşehir’den geldiğini öğrendim. Musul’dan,
Çerkeş’ten, Ordu(Akkuş kazası)dan, Tandır’dan ve Giresun (Görele)den gelmişler.
MERKEZ MAHALLE
1) HACI ÖMERGİL (Nevşehir’den gelmişler)
a)- Karadayıgil (Mehmet Aklan,Yakup Aklan,Adnan Erden,Hüsnü Akdoğan,Ahmet Demiralp)
b)- Yanıkgil (Osman Kara)
c)- Yusufgil (Mustafa Aksoy,İlhan Günal,Kadir Özer,Ata Doğan,Bayram Kara)
ç)- Ayrancıgil (Hasan Kaya, Şükrü Kaya.Yılmaz Kaya)
d)- Karakaşgil (Bekir Avcı,Ramazan Avcı,Satı Avcı,Şinasi Avcı)
e)- Sabrigil (Ahmet Yaşar)(Salih Yaşar)
f)- Çıtakgil )Satı Şenlik)
g)- Sodirigil(Aligüllügil)(Hüseyin Öz)
h)- Dokzangil (Hamide Hüsam)
ı)- Kirazgil (Hasan Esen)
i)- Değimencigil (Hüseyin Koç,Osman Koç)
2) HACI ALİGİL (Nevşehir’den gelmişler)
a) –Deyiseyingil (Hüseyin Şahin,İsmet Şahin,Mehmet Şahin)
b) –Hürügızgil(Hüseyin Şahin)
ç) –Çavuşgil (Mustafa Aydın,Haşim Özcan,Rıfat Özcan,Hacer Öztürk,Osman Saygın,Turgut Saygın,Ruşen Aydın)
d) –Keleşgil Hasan Yılmaz.Yılmaz Yılmaz)
e) –Şıkkıdıgil (Mehmet Sarı,Mustafa Kütükçü)
f) – Pürdegil (Nevzat Sarı,İskan Sarı)
g)- Havaşgil (Hasan Mutlu,Cafer Mutlu)
3) MUSLUGİL (Musul’dan gelmişler)
a) –Alagözgil (Bilgin Yıldırım)
b) –Kuruseyingil (Ahmet Tuncay,Süleyman Tuncay,Ramazan Tuncay)
c) –Emustagil (Satı Demirsöz,Recai Demirsöz)
d) –Gödegil (Ahmet Yıldırım.İrfan Yıldırım)
4) KÜTÜKÇÜGİL
a) –Hatıpgil (Tahir Tangül,Emin Tangül)
b) –Hüsükgil(Mustafa Kütükçü)
5) GÖKMENGİL
a) –Yamakgil (Mustafa Gökmen)
b) –Behiyegil (Şükrü Gökmen)
c) –Körraşitgil (Raşit Gökmen)
6) İYİPGİL (Ali Özlü,Hasan Özlü,Hüseyin Özlü)
AKKUŞGİL( Kuruhaliloğlugil ) (Hasan Eriş,Sezai Eriş, Mehmet Ali Eriş)
KARAŞAR MAHALLESİ (Tandır’dan gelmişler)
a–Alibey gil(Ali Karatekin)
b–Berber gil(Mehmet Kara)
c–Topal Ahmet gil(Abdullah Gürleyik)
d- Kara Mustafa gil(Mustafa Kara)
e- Acumuk gil(Mustafa Akgül,Erol Akgül,Hasan Akgül)
BAĞLICA MAHALLESİ (Giresun Görele’den gelmişler)
1) İbrahimustagil
2) Civişgil
BİLGİ KAYNAĞIM
Satı DEMİRSÖZ - Hasan KAYA - Bilgin YIDIRIM - Reci DEMİRSÖZ – Mustafa AKSOY
Şaziye DEMİRALP – Yakup ALKAN – Adnan ERDEN -
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
*******************************************************************
KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...
BUNDAN YAKLAŞIK İKİ ASIR ÖNCESİ,PADİŞAH 2.MAHMUT DÖNEMİNDE, NÜFUS SAYIMI YAPILMIŞ.BİLİNDİĞİ GİBİ 2.MAHMUT,OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN EN ACIMASIZ PADİŞAHLARINDANDIR.YENİÇERİ OCAĞINI KAPATIP (ASAKİR-İ MANSÜRE)ADI ALITINDA BİR ORDU KURUP,ASKERLİK YAŞINI 16 YA İNDİRİYOR.
İKİ ASIR ÖNCESİ,ILBARIT KÖYÜ,MERKEZ ILBARIT,BAĞLICA VE KARAŞAR DAHİL 49 HANE OLUP,DAHA SONRA BABAM SATI DEMİRSÖZ'LE TÜRKÇELEŞTİRDİĞİMİZ,1908 YILINA KADAR TUTULMUŞ KÖY KAYIT DEFTERİNDEKİ İNCELEMELERİME GÖRE,İKİ ASIR ÖNCESİ,KÖYÜMÜZ ESAMESİNDE BULUNAN (Dalkıranoğulu) (Nakioğlu) (Hacışabanoğlu) ve (Hoşafçıoğlu) YA DEVŞİRMEYE UĞRAMIŞ YADA,SÖYÜNMÜŞTÜR.
YİNE İKİ ASIR ÖNCESİ,BAĞLICADA (Hacıhasanoğlu-civişgil) KARAŞAR'DA (Akmustafaoğlu-Gıdavagil) (Akmustafaoğlu_Kistirliçavuşgil) YOK
MERKEZ ILBARIT KÖYÜNDE (Mollabekiroğlu-Karakaşgil,Değirmencigil ve Dabazgil), DÖNDÜGİL (Tankıroğlu-iki sülale) , (Kütükçüoğlu- Hatıpgil ve Hüsükgil) (İbrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (Karadelioğlu-Aşağımeyremgil) GİBİ SÜLALER YOK.
YİNE O YILLARDA, NÜFUS SAYAMANDI KADINLARI YOK SAYDIKLARINDAN DOLAYI,EV KADINLARI VE KIZLARI KAYIT ALTINA ALMAMIŞLAR.
ÖRNEĞİN (Akkuşgil,Kuruhaliloğlu,baba Halil ve oğul Abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra Abdullah'ın Mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,Mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
İKİ ASIR ÖNCESİ 49 HANENİN NÜFUSU ERKEKLER BAZINDA 180 BUNA KADIN VE KIZ ÇOCUKLARINI EKLERSEK 300 YAKIN.GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMIZDA İSE,ILBARIT KÖYÜ ESKİ BİR YERLEŞİM YERİ OLMASINA RAĞMEN TÜRKLERİN BURAYA GELİŞİ 17 ASIRIN ORTALARI VE SONLARI OLABİLİR.ÇÜNKÜ BİZİM SÜLALE (Musluoğuları,üç kardeşten ibaret,Ahmet 1751 doğumlu,Ahmet'ten,Feyzullah ve Hüseyin oluyor.Feyzullah'tan -Emistogil,Hüseyin'den,Kuruhüseyingil) Musluoğlu,Mehmet bin Hasan, 1791 doğumlu,oğlu Mustafa 1806,doğumlu (Zorluhüseyingil ve Gödegil) Ve Musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. O söyünmüş evin yerine,Gödegilden,Hasan Yıldırım ev yapmıştır
RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli köylülerim,Google'da Ilbarıt Köyü hakkında şöyle bir bilgi,düşülmüş. 'Ilbarıt'Moğolca bir terimdir.İlberler ve ılbarlar çağrışımı ile ilintilidir.Sonundak i'ıt' eki çoğuldur.Fakat bu bilgiyi yazan kişi,kimse kendisini belirtmemiştir.Güya ünlü tarhiçi İlber Ortaylı,da moğol asıllı olduğundan,onun soyisimi ile ilintilidir.
Yukarıdaki,tanımlamayı kaleme alan kişi,ilkönce kendisini de belirtmesi gerikiyor.Kim veya kimler tarafından yazıldığı belli değil.Bir kere,bizim köyde moğollara benzeyen yüz ifadesine rastlanmadığı gibi,benim çocukluğumda Hacılarobası Köyünde çekik gözlü insanlar vardı,ama bizim köyde yok.
Birde köylerin,böyle siper yerlere gelmeleri,çeşitli tehlikelerden korunmak amaçlı,çünkü köyler yağmalanabiliyor veya salıdırıya uğrayabiliyor,örneğin Ilabrıt'ın haricinde,iki yerleşim yerinin adı daha geçiyor.'Saka Köyü' 'Sarı Ahmet Köyü' Yalnız yol çalışmaları sırasında dikkatimi çekti,Sarı Ahmet Köyü, dediğimiz yerde dozerin önünden yanmış toprak ve çanak çömlek parçaları çıktı.
Köyde yaşayanların nerden ve nasıl geldikleri hakkında herhangibi bir kayıt yok.Yalnız bizim sülale olan,Musluoğullarının Ordu'dan geldiğini babam Satı Demirsöz'den öğrenmiştim. araştırdım.Ordu,Fatsa ve Korgan gibi yerlerde Musluoğulları esamesi var.Diğerleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olsam zaten yazarım.
Kaymakamlık arşivlerinde,ülkemizdeki tüm köyleri incalediğimde,yaklaşık 43 bin köy var. 'Ilbarıt'adı altında hiçbir köy yok...Üçbölük adında,Kars ili Digor ilçesi ve Karman ili Ermenek ilçelerinde iki köy var ve onların
dan isimleri bizim gibi sonradan değişmiş
***********************************************************************
KAYALARIN İSİMLERİ
GÜNAYDIN KÖYLÜLERİM .GÜNAYDIN ARKADAŞLAR.
Köyümüz (ILBARIT) ÜÇBÖLÜKKÖYÜ.
Köpek kayası Bloğunun eteklerin kurulmuş Kuzey rüzgarlarından etkilenmeyen ve taşı kayası bol bir köydür.
Dedelerimiz zamanla bu Kayalara ve Taşlarada bir isim vermişler.
Şöyle hafızamı 45 ..50 yıl gerilere götürüp bu taş kaya adlarını ve nerde olduklarını sizlere anımsatayım istedim..
1.KÖPEK KAYASI..hemen köyümüzün üstündeki bir ucu Erenler mevkiinden başlayıp.Çavuşun çamlığına kadar uzanan kaya bloğudur..
2..HERE KAYA..Here demek ortanca demektir yöremizde.Bu kayada Köpek kayasının bağrında bir ucu yine Erenler mevkiinden başlar Kayaboğazında biten Kaya bloğudur..
3..YANGAL KAYA..Köpek kayamızın eteklerinde yan yatmış bir kayadır.belkide köpek kayasından koptu olduğu yerde yan yatık halde kaldı bu ad verildi..
4..SİVRİ KAYA..Karaşar başında arpalık mevkiinde bir kayadır çıkılması zor sivri bir kayadır..
5..ÇATAL KAYA..Killiğin üst tarafında Gardeğigilin çamlığının olduğu mevkiide iki çatal ortasından geçilebilen bir kayadır..
6..SARI KAYA..Delehmet çamlığı Kuzey yönünde bir kaya bloğudur.
7..GULLUK KAYA..Gulluk demek yöremizde sığınak yeri demektir.bu kayada Delehmet çamlığı Güney kısmındadır yağmurda yağışta insanlar bunun altına sığınırlarmışki bu ad verilmiş..
8..BALLI KAYA..Yenipınar mevkiinde bir kaya bloğudur.Köylerden kaçan arılar bu kayanın oyuklarına yuvalanıp bal yaptıkları için belkide bu ad verilmiştir..
9..YASSI KAYA..Tabakevi mevkiinde üstü yassı bir kayadır.
10..YILANLI KAYA..Asmaltı bağları mevkiindedir etrafı çalı çırpı fundalık bir yer olduğundan bu kayanın etrafında çok yılan görülmüşki bu ad verilmiştir..
11..DÖLÜK TAŞ..bu taş Değmencigilin evi ile Çavuşgilin bağ kapısı arasındadır.
12..PATLAK TAŞ..Karaşer mahallemizdedir..
13..SU ÇIKAN TAŞ..Gardeğigilin çamlığı kuzey yönü Dağbağı Kayranpınar yolu üstünde altından zamanında billur gibi su çıkan bir taştır.çok iyi anımsayanlardanım çok su içmişimdir..
14..KAYPANCAK TAŞ..Dokuzan gilin evine yakın bir taştı zamanla kaybolmuş adı kalan bir taştır..
15..İNCİRLİ TAŞ..Toprakyakasının üstünde ve bağrında incir ağaçlarının yetiştiği bir taş bloğudur..
16..TAŞ ÖNÜ..Köyümüz aşağı mahallede pınarı ve üstünde köyün ambarı bulunan bir taştır..
17..TAŞLI TARLA..Sıran karaağaçlık mevkiinde bir yer adıdır.
18..ÇARDAK KAYA..Kovayanı pınarının üst tarafına bol bol ceviz ağaçlarının olduğu mevkiidir.
Benim hafızam b
u kadarına yetti aklınıza gelen varsa ilave ederiz arkadaşlar.
*********************************************************************
SÜLLALELER
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ HANELER VE SÜLALELER (ILBARIT) 01-01-2008 |
||||
|
MERKEZ |
|
|
|
SN |
ADI VE SOYADI |
SÜLALESİ |
LAKABI |
|
1 |
HÜSEYİN KOÇ |
Değirmencigil |
|
|
2 |
RAMAZAN TUNCAY |
Kuruseyingil |
|
|
3 |
OSMAN KARA |
Yanıkgil |
|
|
4 |
MEHMET ALKAN |
Karadayıgil |
Kapsusgil |
|
5 |
MEHMET ALKAN |
Karadayıgil |
|
|
6 |
AYHAN KARAMAM |
Damat |
|
|
7 |
YAKUP ALKAN |
Karadayıgil |
|
|
8 |
ADNAN ERDEN |
Karadayıgil |
|
|
9 |
OSMAN AKDOĞAN |
Karadayıgil |
Beşir Hoca gil |
Apdipaşo |
10 |
MUSTAFA AKSOY |
Meyremgil |
Meyremgil |
|
11 |
NEVZAT SARI |
Pürdegil |
|
|
12 |
İKSAN SARI |
Pürdegil |
|
|
13 |
ŞAZİYE DEMİRALP |
Karadayıgil |
|
|
14 |
HÜSEYİN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
|
|
15 |
RAMAZAN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
|
|
16 |
RAMAZAN ÖZDEMİR |
Güdükgil |
Şişmangil |
|
17 |
HÜSEYİN ÖZLÜ |
İypgil |
|
|
18 |
BEKİR AVCI |
Karakaşgil |
Kocamehmetgil |
|
19 |
ŞÜKRÜ GÖKMEN |
Behiyegil |
|
|
20 |
GÖNÜL GÖKMEN |
Yamakgil |
|
|
21 |
SÜLEYMAN TUNCAY |
Kuruseyingil |
Sülogil |
|
22 |
SATI DEMİRSÖZ |
Muslugil |
Emüstegil |
|
23 |
AHMET YILDIRIM |
Muslugil |
Gödegil |
|
24 |
BİLGİN YILDIRIM |
Muslugil |
Zorlu Seyin gil |
Alagözgil |
25 |
İRFAN YILDIRIM |
Muslugil |
Gödegil |
|
26 |
RAMAZAN AVCI |
Karakaşgil |
|
|
27 |
SATI AVCI |
Karakaşgil |
|
|
28 |
HÜSEYİN SATILMIŞ |
Deliahmetgil |
|
|
29 |
İLHAN GÜNAL |
Meyremgil |
Karamehmetgil |
Meyremgil |
30 |
KADİR ÖZER |
Yusufgil |
|
|
31 |
HASAN MUTLU |
Havaşgil |
Makaryos |
|
32 |
HAKKI TANGIR |
Döndügil |
|
|
33 |
YIKIK EV |
Faslıgil |
|
|
34 |
İLYAS ÖZTÜRK |
İpiçürükgil |
|
|
35 |
HÜSEYİN ŞAHİN |
Deliseyingil |
Hürügızgil |
|
36 |
RUŞEN AYDIN |
Çavuşgil |
|
|
37 |
ALİ ÖZLÜ |
İyipgil |
|
|
38 |
HASAN ÖZLÜ |
İyipgil |
|
|
39 |
AHMET YAŞAR |
Sabrigil |
Eminegil |
|
40 |
BAYRAM KARA |
Yusufgil |
|
|
41 |
ATA DOĞAN |
Yusufgil |
|
|
42 |
OSMAN TANIK |
Tanıkgil |
Karaböcekgil |
|
43 |
İSMET ŞAHİN |
Deliseyingil |
|
|
44 |
MEHMET ŞAHİN |
Deliseyingil |
|
|
45 |
OSMAN KOÇ |
Değirmencigil |
|
|
46 |
AHMET ALTIN |
Softagil |
Pelvangil |
|
47 |
HASAN AKGÜL |
Acumukgil |
Dırıtgil |
|
48 |
MEHMET TANIK |
Tanıkgil |
Kospatargil |
|
49 |
MEHMET ÖZEN |
Hecelligil |
|
|
50 |
EKREM TANIK |
Tanıkgil |
Kospatargil |
|
51 |
HASAN YILMAZ |
Keleşgil |
|
|
52 |
MUSTAFA AYDIN |
Çavuşgil |
Bolpaça |
Çatalgil |
53 |
HAŞİM ÖZCAN |
Çavuşgil |
Haşimgil |
|
54 |
RIFAT ÖZCAN |
Çavuşgil |
Haşimgil |
Gasalak |
55 |
MEHMET MUTLU |
Havaşgil |
|
|
56 |
MEHMET SARI |
Şıkkıdıgil |
Berbergil |
|
57 |
MUSTAFA KÜTÜKÇÜ |
Şıkkıdıgil |
Hüsükgil |
|
58 |
HASAN ERİŞ |
Akkuşgil |
Kuru Halil oğl |
|
59 |
SEZAİ ERİŞ |
Akkuşgil |
|
|
60 |
MEHMET ALİ ERİŞ |
Akkuşgil |
|
|
61 |
SATI ŞENLİK |
Çıtakgil |
Kulagil |
|
62 |
ŞÜKRÜ KAYA |
Ayrancıgil |
|
|
63 |
HASAN ESEN |
Kirazgil |
|
|
64 |
YILMAZ YILMAZ |
Keleşgil |
|
|
65 |
ŞİNASİ AVCI |
Karakaşgil |
Zaimgil |
Kuruoğlan |
66 |
AHMET KALKAN |
Softagil |
|
|
67 |
HACER ÖZTÜRK |
Osmançavuşgil |
Elişgil |
|
68 |
OSMAN SAYGIN |
Osmançavuşgil |
İrabegil |
|
69 |
TURGUT SAYGIN |
Osmançavuşgil |
Alibıdıkgil |
|
70 |
CAFER MUTLU |
Havaşgil |
Gıldırgil |
|
71 |
TAHİR TANGÜL |
Hatıpgil |
|
|
72 |
HÜSEYİN ÖZ |
Ali güllügil |
Şeşongil |
Sodirigil |
73 |
HASAN KAYA |
Ayrancıgil |
|
|
74 |
HAMİDE HÜSAM |
Doksangil |
|
|
75 |
YILMAZ KAYA |
Ayrancıgil |
Kahvecigli |
|
|
KARAŞAR MAH |
|
|
|
1 |
MEHMET KARATEKİN |
Alibeygil |
|
|
2 |
MUSTAFA KARA |
Berbergil |
|
|
3 |
ALİ KARATEKİN |
Alibeygil |
|
|
4 |
HASAN AKGÜL |
Gıdavgil |
|
|
5 |
İSMAİL KARA |
İbrahimçavuşgil |
|
|
6 |
RAMAZAN KARA |
Berber gil |
|
|
7 |
RUŞEN GÜRLEYİK |
Topalahmetgil |
|
|
|
BAĞLICA MAH. |
|
|
|
1 |
CEMAL OĞUZ |
Hasanağagil |
|
|
2 |
SAİM KARA |
Okumuşgil |
|
|
3 |
NİYAZİ KARA |
Okumuşgil |
|
|
4 |
İBRAHİM KARA |
Okumuşgil |
|
|
5 |
HAMDİ OĞUZ |
Şabangil |
|
|
6 |
ŞEREF KILIÇ |
Tulumağagil |
|
|
7 |
YAŞAR ÖZÇETİN |
Ortakcıgil |
|
|
8 |
HASAN TAŞER |
Cıdıkgil |
|
|
9 |
YUNUS OĞUZ |
Köstekgil |
|
|
10 |
NİYAZİ KUTLU |
Civişgil |
|
|
11 |
MUSTAFA KILIÇ |
Tulumağagil |
|
|
12 |
NURİ IŞIK |
Aliosmangil |
|
|
13 |
ŞABAN AKSOY |
Hamzagil |
|
|
MERKEZ MAHALLE
1-DEĞMENCİ GİL.
2-KURUSEYİN GİL.
3-YAMAK GİL.
4-BEHİYE GİL.
5-YANUK GİL.
6-SARIMUHTAR GİL.
7-EMÜSTE GİL.
8-GÖDE GİL.
9-GARAGAŞ GİL.
10-FASLI GİL.
11-GARDEĞİ GİL.
12-HAVAŞ GİL.
13-AKİLE GİL
14-MERYEM GİL.
15-DELEHMET GİL.
16-DÖNDÜ GİL.
17-GARA ŞERİF GİL.
18-EMİNE GİL.
19-PÜRDE GİL.
20-GÜDÜK GİL.
21-İPİÇÜRÜK GİL.
22-PELFAN GİL.
23-HÜRÜGIZ GİL.
24-DELİ SEYİN GİL.
25-ÇAVUŞ GİL.
26-YUSUF GİL.
27-GARABACAK GİL.
28-TANAK GİL....HOSBATAR GİL.
29-ACUMUK GİL
30-SOFTA GİL.
31-KİREZ GİL.
32-ZAYİM GİL.
33-İRABE GİL.
34-İYİP GİL.
35-AYRANCI GİL
36-GAVECİ GİL.
37-DOKUZAN GİL.
38-SODİRİ GİL.
39-GULA GİL.
40-HÜSÜK GİL.
41-ŞIKKIDI GİL.
42-AKKUŞ GİL.
43-HATIP GİL.
44-ELİBIDIK GİL.(OSMAN
45-ÇAVUŞGİL)
46-ELİŞ GİL.
47-HECELLİ GİL.
48-KELEŞ GİL.
49-HAŞİM GİL.ALİMOLLA GİL.
BAĞILCA MAHALLEMİZ...
1-NİYAZİ GİL.
2-CİVİŞ GİL.
3-HASANA GİL.
4-GOSTAK GİL.
5-HACAMZA GİL.
6-MOLLA GİL.
7-ORTAKÇI GİL.
8-HÖTTELEK GİL.
9-İREHME GİL.
10-OKUMUŞ GİL.
KARAŞER MAHALLEMİZ.
1-KİSDİRLİ GİL.
2-GIDAVA GİL.
3-SEYİN GİL.
4-ELİBEY GİL.
5-TOPALEHMET GİL.
6-BERBER GİL.
***************************************************************
DEMİRÇELİK FABRİKASINDA ÇALIŞANLAR
KARABÜK
DEMİR ÇELİK(KARDEMİR )
FABRİKASINDA
ÇALIŞANLARIMIZ
1-
SATIMEHMETKARA
2
METİNYILDIRIM
3- EMİN
TANGÜL
4- HAFİZE
ÖZDEMİR
5- AHMET
TUNCAY
6- RAMAZAN
TUNCAY
7- NURİ
ALKAN
8- TUNCER
ALGAN
9- EROL
AKGÜL
10- MUSTAFA AKGÜL
11- ABDULLAH
GÜRLEYİK
12- RUŞEN
GÜRLEYİK
13- YAŞAR
ÖZTEKİN
14- TAHİR
OĞUZ
15- MUSTAFA KILIÇ
16- YILMAZ
KAYA
17- HASAN
ERİŞ
18- MUSTAFA
KARA
19- AHMET KAYA
20- MUSTAFA
ÖZLÜ
21- HASAN ÖZLÜ
22- OSMAN TANIK
23- RAMAZAN ÖZDEMİR
24- BİLGİN YILDIRIM
25- HÜSEYİN ŞAHİN
26- MEHMET ÖZDEMİR
27- HÜSEYIN YILDIRIM
28- MUSTAFA YILDIRIM
29- HÜSEYİN KARA
30- CİHAN KARA
31- MUSTAFA ÖZEN
32- BİLGİN ÖZEN
33- SEZAYİ ERİŞ
34- NECATİ KARA
35- RIDVAN SATILMIŞ
36- İBRAHİM SATILMIŞ
37- KADİR DOĞAN
38- HASAN AVCI
39- ŞİNASİ AVCI
40- MEHMET ALKAN
41- MEHMET TANGÜL
42- TAHİR OĞUZ
43- EKREM AKGÜL
44- RECEP DEMİRSÖZ
Selami ALKAN (SND)
Safranbolu 2007
KÖYÜMÜZDE DÜĞÜN
KIZ İSTEME
Köyümüzde
eskiden evlilikler görücü usulü ile yapılır.oğlan tarafı kızı beğenirse dünür
gidilir. Nişan ve düğün olarak iki aşamalı olarak gerçekleştirilirdi. Günümüzde
ise gençler anlaşarak evlenmektedir. Kız beğenmeden sonra evlenecek gencin
yakınlarından birkaç hanım kız evine gider. Bir süre sohbetten sonra kız evine
geliş nedenleri açıklanır. Gelenler şunu söyler:”Çiğdemleri kaza kaza, yolları
toza toza, Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile oğlumuz………için kızınız…………..’ya
dünür geldik.”derler. Bunun üzerine kız annesi hanımlara söyle cevap verir:”
Kısmet olursa gelir Hint’den Yemen’den, kısmet olmazsa ne gelir elden” diyerek
kız tarfı birkaç gün izin ister.
Cevap uygun olursa, iki aile bir araya gelerek söz kesme günü belirler.
Söz kesme günü gencin yakınlarından oluşan bir grup kız evine gider. Sohbetten
sonra yaşlılardan biri kız babasına “yükümüzü sırtımıza salıver”der.
URBA GÖRME
Kız ve erkek ailelerinden oluşan grup, kızın çeyizini almak üzere alışverişe çıkar.
DÜĞÜNE DAVET
Düğüne davet edileceklerin yakınlık derecesine göre 15-20 gün önce hediyeler dağıtılır.
ÇEĞİZ
Gelinlik kıza gidecek eşyalar erkek evinden katıra yüklenir. Koç ve kısır bir koyunda düğünde yenmek üzere katıra yüklenir.
URBA GÖRME
DÜĞÜNE DAVET
ÇEĞİZ
KISIR
Kızın çeyizleri görülmek üzere kız evinde sergiye açılır.
KISIR KINA
Kızın çeyizleri görülmek üzere kız evinde sergiye açılır.
KINA
Kız evine gidilir ve orada kıza kına yakılır. Kınayı kızın en yakın arkadaşı yakar. Kına yakılan eller özel torbalara sarılır. Bu torbalardan biri beyaz diğeri kırmızıdır. Bunun anlamı “al gelinliğinde gelin ol, gelin olduğun evden beyaz kefenle çık ”tır.
DÜNÜRLÜK
Oğlu evlenecek çağa geldiğinde aile oğullarını evlendirmek için harekete geçer. Oğulları için öncelikle bir kız bulunması gerekir. Oğlanın ilgi duyduğu ya da sevdiği bir kız olup olmadığı öğrenilir. Eğer oğullarının sevdiği yoksa, uygun bir kız aramaya başlanır. Öncelikle oğullarının evet diyebileceği bir kız bulunur. Kıza talip olunur. Ancak kıza talip olan aile kız tarafında bir aracı gönderir. Bu aracı kız tarafını haberdar eder ve kız tarafının ağzını arar. Sonuç olumlu ise, oğlan tarafının ileri gelenleri kıza bakmaya giderler. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kız tarafına gidilir ve dünürlük edilir. Burada doğrudan Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile oğullarına dünür gittikleri evin kızını isterler. Kızın babası erkek tarafından süre ister. Sonra kızını vermeye karar verirse, oğlan evine haber gönderir. Oğlan evinden tekrar kız evine gidilerek, dünürlük anılır. Kız verildikten sonra kaynana ve kayınpederinin ellerini öper, kız verildikten sonra yakınları oğlanın kulağını çeker ve o da “avatin başım üzerine” der. Söz
NİŞAN
Kız alındıktan sonra duası yapılır. Bu arada köye ve dışarıdan gelen misafirlere oğlan tarafı yemek verir. Kaç sofra yemek vereceği oğlan evinin doğrudan ekonomik durumuna bağlıdır. Böylece sözleri kesilin, dualarla edilen oğlan ve kız nişanlanmış olurlar. Nişanlılık süreci içerisinde oğlan kıza “kavuşmaya” gider. Bu gidiş için “kavuşmak” tabiri kullanılır. Oğlan ilk gidişinde bohça ile gider. Bohçasında bisküvi, lokum, diğer yiyecekler, ayna, tarak, esans gibi şeyler bulunur. Diğer gidişlerinde de eli boş gitmez, ancak zengin bohça götürmez. Zengin tabirini kullandım. Eskiden kavuşmaya gidenlerin bohçasında turp varmış. Turp yerini bisküvi – lokuma; bisküvi – lokum da yerini kaliteli çikolata ve yaş pastaya bıraktı. Şartların değişmesi ile “kavuşma” da tarihe karıştı. Bundan böyle gençler birbirlerini istedikleri zaman görebilmekte ve tabiri caizse “kaçamak yapmaya” ihtiyaç duyulmamaktadır.
DÜĞÜN HAZIRLIKLARI
Belirli
bir süre nişanlılı kalındıktan sonra düğün konuşulur. Düğünün günü belli
olduktan sonra çalışmalar hızlanır. Düğün sahibi delikanlıbaşı ile konuşur.
Düğün sahibi delikanlıbaşı ile konuşur. Düğün sahibi delikanlıbaşı ile konuşur.
Düğün yapacağını, kaç gün davul çaldıracaklarını, köçeğin olup olmayacağını
netleştirir. Böylece düğün başlar. Caminin kenarında erken, öğle ve yatsıdan
sonra davul çalınır, köçek oynatılır. İkindi namazından sonra delikanlı düğün
evine gider ve orada odun yarar. O odunlar hayvana sarılarak caminin yanına
getirilir. Yassı namazından sonra ateş yakılır ve davulcular, köçekler bir süre
oynadıktan sonra “sinsin oyunu” oynanmaya başlar. Bir saat kadar sinsin devam
ettikten sonra delikanlıbaşı paydos ıslığı çalar ve delikanlı olan aşağı odaya
diye çağırır.
Delikanlı odaya gider. Muhabbet ve köçek oyunu başlar. Bu muhabbet sabaha kadar
sürer. Bu arada ileri gelen delikanlılardan gelmedik varsa, üç dört delikanlı
gönderilir, evinden apar topar alınır, eşeğe ters olarak bindirilir, odaya
getirilir. Bu durumda olanlar “köçek parsa parası” öderler.
Çevre köylerden düğüne okuyuntu davet edilir. “Okuyuntu” düğüne çağrılan
misafire verilen addır. “Okuma” ise, çağırmadır. Okuyuntu gelirken davulcular
onları karşılarlar ve davulcular onlardan bahşiş alırlar. Altı, yedi delikanlı
katırları alarak, düğün evine oduna giderler. Odundan önce gelen oduncunun
hayvanına bayrak asılır. Bu oduncuya bahşiş verilir. Düğün böyle devam eder.
Gelini almadan bir gün evvel kız evine yük gider. Bu yükte yiyecekler ve
gelinin eşyası vardır. bu yük bir katıra sarılır, yanında birkaç, bir erkeğin
alnına altınlar takılır. Bunları iki erkek bir kadın kız evine götürür. Kız
evinin erkekleri siz sopaya iyi dayanırsınız diye şaka yaparlar. Orada yemek
yenir ve yükle gidenlere birer havlu kız tarafından verilir. Oradan dönülür.
Yanı günde birkaç delikanlı güye evinde “maşalama” hazırlar. Maşalama denilen
uzun bir sırığın üstüne bir demir saç çakılır. Bunun üstüne kül ile mazot
karıştırılır ve çokça çıra konur, geceye hazır hale getirilir. Artık kına yakma
zamanı gelmiştir.
KINA GECESİ
Yatsı namazı kılındıktan sonra, köyün delikanlısı davul köçek eşliğinde güyenin evine giderler. Gençler kına türküsü söylerken bir bekar oğlan güyenin kınasını karar bu sırada maşalama yakılır. Her taraf aydınlatılır. Kına ve kefiye tepsinin üzerine konur. Bekar bir oğlan tepsiyi kafasının üstüne kor. Güye ve sağdıç büyük bir toplulukla aşağı caminin önüne getirilir. Caminin yanı okuyuntu ve büyük bir toplulukla dolmuş ve halka halinde alanda yerlerini almışlardır. Burada güye ile altı-yedi yaş arasında olan sağdıç ortaya oturtulurlar. Erbabı olan bir kişi gelerek kınayı güye ve sağdıcın eline yakar. Kefeyeyi boynuna dolar. Güye orada bulunan babasının elini öper. Burada erkek kına gecesi biter. Kefiyenin güyenin omuzlarına örtülmesi güye olduğunu ispat eder .
KIZ KINASI
Kız kınasına okuyuntu çağrılarak kınaya davet edilir. Kız kınasına kaynanayla birlikte oğlan tarafından gelenler olur. kadınlar kendi aralarında oynar, eğlenirler. Belirli bir süre sonra kız kınasının yakılma işlemine geçilir. Kıza kına “başı yarım olmayan”, yani kocası ölmemiş biri tarafından yakılır. Kına yakılırken kaynana gelinin avucuna para koyar. Bu para hatıra olarak saklanır. Kına yakılırken kına türküsü söylenir, kız ve anasını ağlatmak için koşmalara yer verilir .
GÜVEYİ BAŞI DOLAMA
Düğünün
son günü sabah güyeyi traşa götürürler. Güye davul zurna eşliğinde traş olur.
güye berbere bahşiş verir. Tratşan sonra toplu halde davul, zurna, köçek
eşliğinde güye evine gider. Bir sini baklava güyenin birkaç parça giyimi ve
yine kefiyeler sininin üstüne konur. Bir bekar oğlan kafasının üstüne kor. Güye
sağdıcın elinden tutar. Büyük bir kalabalıkla aşağı caminin yanına gidilir.
Yine oradakiler alanda halk oluşturmuş haldedir. Güye ve sağdıç ortada
sandalyelere oturtulur. Uygun bir adam güye ile sağdıcın yanına gelir.
Getirilen güyeyi giydirmeye başlar. Şunları söyler: Sallü ala Muhammet, sallü
ala Muhammet. Güye giydirilirken şu tekerlemeler söylenir:
Kim dokudu bunun bezini
Şit aleyhisselam dokudu bunun bezini
Şit aleyhisselam aşkına
Salavat diyelim salavat
Aşağıdan gelir Tatar
Tozu dumana katar
Bir yiğite bir gelin yeter
Salavat diyelim salavat
Güyenin ipekten saltası
Boynundadır halkası
Geldi çattı düğün haftası
Salavat diyelim salavat
Diyelim düğününüz KUTLU OLSUN
Gelin, güye mutlu olsun
MUHAMMET aşkına salavat
Salavat diyelim salavat
Bunları söyledikten sonra güyenin babasını çağırır. Güyenin şapka başına
gelmiyor der. Güyenin babası falanca yeri verdim der. Güye ile giden sinide
baklavayı çoluk – çocuk yerler. Güye yine babasının elini öper. Oradan sevdiği
bir arkadaşının evine gider. Orada güyeyi eğlendirirler.
GELİN ALMAK
Kız evinde aynı gün sabahı çeyiz takılır ve kardeşi tarafından çeyiz beklenir. Beklediğine karşılık bir başörtüsü alır. İkindi namazına kadar bu şekilde devam eder. İkindi namazı kılındıktan sonra hoca ile birlikte kız evine gidilir. Çeyizin önünde dualar yapılır. Mehri müeccel konuşulur. Mehir kızla oğlan anlaşamayıp ayrıldıklarında kıza verilmesi gereken beledir. Bu para belirli bir süre onun hayatını sürdürmesini sağlar. Mehr-i müeccelle ilgili olarak, oğlan tarafı bin bir der, kız tarafı on bin der. Hoca Allah mehire muhtaç etmesin der. Amin denir. Dua edilir. Sonra davul zurna çalınır. Kızın oğlan kardeşi kıza kuşak kuşatır. Kapı baca diye kapıyı kapatır. Oğlan tarafından bahşiş aldıktan sonra kapıyı açar. gelini indirip, ata bindirirler. Gelinin çeyiz eşyasını delikanlılar sırtında oğlan evine taşırlar. Gelin oğlan evine getirilirken camiyi dolaştırılır. Şayet gelin köyden değil de komşu köyden getiriliyorsa, oğlan tarafından giden atlı hakçılar eşliğinde at üzerinde getirilir. Burada hakcılar genç kızlardır. Gelin oğlan evine getirilip attan indirilirken, tepesine bir miktar para ve şeker saçılır. Gelin attan inmiyor denir. Kaynana geline mal ya da bir miktar para bahşiş verir.
NİKAHIN KIYILMASI
Resmi nikah önceden halledilir. Buna “izinname” denir. Ayrıca imam nikahı kıyılır. Düğün günü akşamı iki arkadaşıyla güye yatsı namazına gider. Caminin dışında güyenin ayakkabılarını bir arkadaşı tutar. Güye namaz kılar. Güyenin ayakkabıları aksi takdirde saklanır. Yatsı namazından sonra üç dört arkadaşı güyeyi eve götürürler. Güye odanın kapısına vardığı zaman götüren arkadaşları sırtına birer ikişer yumruk vurarak gelinin yanına koyarlar. Böylece bu ilk geceye “gerdek gecesi” denir.
DUVAK
Düğün
gününden sonraki gün kadınlar duvak için toplanır. Duvağa gelenlere oğlan evi
yemek verir. Burada kadınlar oyunlar oynarlar, eğlenirler. Gelin merasim
yerinin ortasına getirilir. Başına iki tülbent bağlanır. Uygun bir kişi
elindeki oklava ve kucağındaki oğlan çocuğu ile gelinin duvağını sağdan – sola
ve soldan – sağa savurur. Buna “duvak serpme” denir. Duvak serpmesi yapılırken
şu manzum sözler söylenir:
Al dereden alını getdüm
Pul dereden pulunu getdüm
(Mehmet Ağa)’nın kızını
(Omar Ağa)’nın oğluna gelin getdüm
Kutlu olsun den komşular
Kutlu olsun diyenin imanı bütün olsun
Akşamın bulaşığını sabaha kurutma
Kaynananın yüzüne sırıtma
Ayağında çizme, sokakları gezme
Kaynananın gücünü üzme
Dediğini deme, koyduğunu yeme
Doğradığın yağ olsun
Doğurduğun oğlan olsun
Hayırlı, uğurlu olsun
Gelinim düğünün KUTLU OLSUN
Kutlu olsun den komşular
Kutlu olsun diyenin imanı bütün olsun
Bu manzum başka köylerde de söylenmektedir. Bizdekinden biraz farklılık
göstermektedir. Muhtemelen aynı köke dayanmaktadırlar. Bu farklı söyleşiyi de
kültürel zenginlik adına burada veriyorum: Söğüt gibi dallı olsun,
Geven gibi köklü olsun,
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Dört oğlunla dört kızın olsun
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Ayağında çizme, mahalleyi çok gezme
Kaynananın gücünü üzme
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Elinde orak
Her huyunu ananın evinde bırak
Hayırlı olsun, kutlu olsun
Akşam bulaşığını kurutma
Kaynananın karşısında sırıtma
Bu manzum sözler söylendikten sonra gelinin avuçlarına para ile yemiş konularak
saçtırılır. Ayrıca karşısında oynayan kişi de saçar. Duvakla birlikte düğün son
bulmuş olur .
DÜĞÜN
SONRASI
Yeni
çiftler damadın yakınlarına el öpmeye giderler. El öpmeye giderken gelinin
çeyizinden içi dolu bohça hediye olarak götürülür. Buna “dürü” denir. Gelin el
öptükten sonra eline para verilir. Gelin babasının evine ziyarete aşağı yukarı
bir hafta sonra gider.
DELİKANLI
PARASI
Köyde
delikanlılar özel bir topluluktur. Birlikte gezerler, yerler, içerler,
eğlenirler. Delikanlıların kendi aralarından seçtikleri delikanlı başı bu
topluluk adına yetkilidir. Köyden dışarıya bir kız verildiğinde kızı alan taraf
delikanlıbaşını görmek zorundadır. Burada “görmek” delikanlıbaşının istediği
parayı vermektir. Çünkü yabancıya verilen kıza karşılık bir miktar para
verilir. Burada aslolan az verip çok yalvarmak ya da çok verip çok yalvarmak ya
da çok verip hiç yalvarmamaktır. Delikanlı başının, dolayısıyla delikanlının
gönlünün hoş edilmesi gerekir. Burada kız büyüyünceye kadar o korunmuştur, ona
hiç kimse yan gözle bakmamıştır, güzelce yabanca verilmiştir. İşte buna
karşılık delikanlıya bir miktar para vermek gerekir. Buna “delikanlı parası”
denir. Bu bir töre olduğundan doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaz. Ancak kendi
köylüsüne verilen kızlar için böyle bir delikanlı parası söz konusu değildir.
Delikanlı başının eline geçen para, delikanlı tarafından eğlencelerde yenir.
Kendilerini ziyafet çekerler.
MİLLİ
BAYRAMLAR
Çuval Yarışı : Yarışa katılanlar, birer çuvalın içine girip,
bellerinden çuvalı bağlarlar. Bu işaretle koşarak hedefe varmaya çalışırlar. Bu
arada dengesini kaybederek düşenler olur. Burada mücadele birinci gelmek
içindir.
Yumurta Yarışı: Çocuklar birer
tahta kaşık ve birer yumurta alıp başlangıç noktasında sıra olurlar. Yumurta
kaşığın içerisine konur ve sapından ısırılır. İşaret ile ağızlarında kaşık
olduğu halde yumurtayı düşürmeden koşmaya çalışırlar. Düşüren yarışa devam
edemez. Burada asıl olan yumurtayı düşürmeden birinci gelebilmektir.
İğne iplik Saplama Yarışı : Bu
yarışmaya kız öğrenciler katılır. Ellerine iğne ve iplik alarak başlama
noktasında sıra olurlar ve işaret verilince koşarak ellerindeki ipliği iğneye
sokmaya çalışırlar. İpliği saplayıncaya kadar ağır hareket ederler, sapladıktan
sonra hızlanırlar ve hedefe koşarlar. Burada da iğneye ipliği saplamış olarak
birinci gelmek esastır.
Yoğurt Yeme Yarışı : Yarışa
katılacak öğrenciler birer sahan yoğurt getirir. Ve seyircilere karşı diz
çökerler. Yoğurt sahanına metal bir para konulur. Başlama işareti ile
yarışmacılar, ellerini değmeden sahandaki yoğurdun içinde bulunan parayı
ağızlarıyla bulmaya çalışırlar. Bu arada yüzleri bembeyaz olur. Burada parayı
ağzına ilk alan yarışı kazanmış olur.
Elma Yeme Yarışı: Bir urgana
belirli aralıklarla ipler bağlanır. Bu iplerin ucuna da elmalar bağlanır. Urgan
iki öğrenci tarafından hafifçe yüksekten tutulur. Yarışmacılar urgana bağlı
elmaların altına sıralanırlar. İşaret verilince ellerini değmeden elmaları
yemeğe çalışırlar. Elma yeme işini arkadaşlarından önce başaran birinci gelir.
ASKER
UĞURLAMA
Askerlik
en kayda değer kutlu görevlerdendir. Yetişkin delikanlının askere gitmek için
sabırsızlanmasının yanında, başta askere gidecek kişinin anne ve babası
askerlik çağına gelmiş evlat yetiştirmekten büyük mutluluk duyarlar. Bu
mutluluk, kendileri ay-yıldızlı bayrağın gölgesinde gönül rahatlığıyla
uyurlarken, evlatlarının ecdat kanıyla sulanmış vatan topraklarında gözlerini
kırpmadan nöbet tutmalarıdır. Çünkü vatan gençlere emanet edilmiştir. bu
emanetin yılmaz bekçileri askerlerdir. Askerlik denilince milli ve dini
duygular birleşerek bütünleşir. Asker ocağı “Peygamber ocağı” olarak
tanımlanır. Orada hasta gençlerin iyileşeceğine, zayıfların şişmanlayacağına
inanılır. Hatta askerliğini yapmamış bir delikanlıya kız verilmez, “o
askerliğini yapmadı” denilir.
Bu kutlu görev için öncelikle askerlik muayenesi yapılır. Muayene bir seçimdir.
Burada kimse evladına askerlik yapamaz diye “çürük raporu” verilmesini
arzulamaz. Muayene aynı yaşta olanların muayenesidir. Bunlar askere birlikte
giderler, birlikte dönerler. Aynı dönem askere gidenlere “tertip” denilir.
Onlar normal arkadaşlıklarının yanında asker arkadaşı, yani “tertip”tirler. Bu
durum şüphesiz onlar için farklı bir duygudur.
Askere gitmeden hiç değilse, iki hafta önce hazırlıklara başlanır. Bu arada
askere gidecek olan delikanlı akrabaları tarafından yemeğe davet edilir. Bu
arada asker adayları da çeşitli davetlere katılırlar. Hatta bir araya gelerek
mesire yerlerinde de ziyafetler verilir. Şüphesiz bu ziyafetlerde askerler
gönüllerince eğlenirler. Böylece askere gitme bir düğün havası içerisinde
kutlanır. Elbette asker bir milletin evlatlarına da böyle kutlamaları yakışır.
Çünkü onlar için “vatana hizmet” herşeyin üzerindedir. Asker adayının askere
gideceği gün geldiğinde uğurlama yapılır. İşte buna “asker uğurlaması” denilir.
Asker adayı bütün tanıdıklarına Allahaısmarladık der. Tanıdıkları da ona güle
güle git, yolun açık olsun, şimdiden hayırlı tezkereler derler. Hayırlı
tezkereler ibaresi askerliği hayırlısıyla bitirip gelmesi temennisidir. Askere
giden kişiye tanıdıkları para verirler. Bu paranın miktarı önemli değildir.
Asıl olan paranın verilmesidir. Bu parayı harçlıklarından çocuklar dahi verirler.
Askere giderken verilen bu paraya “uğur parası” denilir.
Asker adayının güle güle gidip gelmesi dileğinin güzel örneği bu “uğur
parası”dır. Asker evden ayrılırken arkasından su dökülür. Bu onun sağ-salim
evine dönmesi dileğinin bir sonucudur. Böylece büyük bir coşku içerisinde aday
askere uğurlanmış olur. Asker, vatani görevini tamamlayıp, evine ulaştığında
sevinçle karşılanır. Evde tatlı bir telaş başlar, asker için yemekler
hazırlanır. Askeri evinde akraba ve komşuları ziyaret ederler. Yani “Hoş geldin”e
gedilir. Bu ziyareti gerçekleştirenlere kına başta olmak üzere, birer hediye
paketi verilir. Özellikle “asker kınası”na büyük önem verilir. Burada kına
sevinci ifade eder. Çünkü delikanlı askere gitmiş, vatani görevini tamamlamış
ve sağ-salim evine dönmüş, hasretle bekleyiş bitmiştir. Bu asker kınasını
sevincin bir ifadesi olarak kadınlar ellerine yakarlar.
Türkler’de askerlik, ordu ve ordugâhın köklü bir geleneği vardır. bu anlayış
geçmişten günümüze süzülerek gelmiştir.
HACI
UĞURLAMASI
Hac,
İslam’ın beş şartından birisidir. Bu ibadet ekonomik durum iyi olanların
üzerine farzdır. Diğer ekonomik durumu iyi olmayanların bu ibadeti yerine
getirmeleri gerekmez. Genelde ekonomik durumun iyi olmasının yanında “oğlunu
everip, kızını çıkarmayanlar” hacca gitmezler. Burada geride her hangi bir
“takanağın” olmaması anlayışı söz konusudur .
Eskiden hacca gidecek kişinin yemek vermesi adettendir. Buna “hacı ekmeği” ya
da kişi bütün komşuları bu yemeğe davet eder. Aynı zamanda yemeğin yenilmesi
ile hacı adayı ile yemeğe katılanlar helalleşirler. Hacı adayıyla hiç kimsenin
kırgın ya da küs olmaması gerekir. Hacı adayının evine de hediyelerle
gidilerek, güle güle gitmesi, hayırlısıyla gitmesi temennisinde bulunulur.
Hacca gitmek “büyük yola” gitmek olarak tanımlanır.
Hacca gidilip, hac görevi yerine getirilip dönüldükten sonra hacı olan kişinin
evine hoşgeldine gidilir. Çünkü o “büyük yol”dan gelmiştir. Hacılar genelde
yaşlı kişilerden oluştuğu için avuç içi öpülür. Buradaki anlayış kutlu
emanetlere el sürülmesiyle ilgilidir. Haccın nasıl geçtiği sorulur. Haccın
nasıl yapıldığı taze bilgilere dayalı olarak hacı tarafından anlatılır.
Hacı olanlar birinci derecede akrabaları başta olmaz üzere, bütün tanıdıklarına
hediyeler getirilir. Hoşgeldine gelenlere özellikle zemzem ve hurma ikram
edilir. Zemzem adabına uygun olarak, kıbleye yönelmek ve besmele çekmek
suretiyle içilir. Kısa zaman süreci içerisinde içki içenler zemzem içemezler.
Zira zemzem ve (affınıza sığınarak) “zıkkım” aynı anda gitmez. Hacı evinden
ise, genelde namazla, tespih, takke, başörtüsü, yüzük ve kınadan oluşan hediye
paketleri hoşgeldine gidenlere verilir. Hacca gidenlerin Hacılıklarını yadetmek
için çevresindekiler tarafından “Hacı”, “Hacım”, “Hacı baba”, “Hacı anne” gibi
tabirler adeta isimlerinin önüne geçer. Ya da isimleriyle başa getirilen Hacı
tabiri birlikte kullanılır. (ALINTI)
DİNİ
GELENEKLER
Dini
gelenekleri mübarek gün ve gecelerdeki uygulamalar oluşturur. Bu kutlu gün ve
geceler arasında üç aylar kandil geceleri ve bayramlar yer alır . Mübarek üç
aylar insanların kendine dikkat etmeleri için bir fırsat olarak görülür. Bu üç
ayların ilkini Recep, ikincisini Şaban ve üçüncüsünü Ramazan oluşturur. Recep
ayı içerisinde huşu içerisinde Regaip kandili kutlanır. Aynı şekilde Miraç
Kandili ise Recep ayı içerisinde kutlanır.
Ramazan’ın başlaması ile manevi haz doruk noktasına ulaşır. Çünkü tan yeri
ağarırken başlayan açlık akşam ezanına kadar sürer. İslamın beş şartından biri
olan oruç ibadeti aklı başında ve sağlıklı herkese farzdır. Gece yemek yemek
için kalkmaya sahur ya da temşüt denir. Akşam oruç açmak içinse iftar tabiri
kullanılır. İftardan sonra Ramazan boyunca yatsı namazı ile kılınan namaza ise,
teravih namazı denilir. Yirmi rekat teravih namazıyla yatsı namazı birleşince
otuz üç rekat namaz yatsı vaktinde kılınır. Bu ibadetler diğer zamanlardan daha
büyük coşku içerisinde gerçekleştirilir.
Mübarek günlerin, özellikle Ramazan ayının çok bereketli bir ay olduğuna
inanılır. Ramazanda “iftara çağırma”, ya da “iftarcı alma” en önemli
geleneklerdendir. Zengin Ramazan sofraları böylece davetlilerle daha da
zenginleşir.
Sahura kalkmak için davul çalınırdı. Davulcu davul çalarak ve çeşitli
deyişlerle insanları uyandırmaktaydı. Özellikle çocuklar davul çalınmasından
büyük ölçüde etkilenmekte ve davul sesini duymak, davulcuyu görmek için
uyandırılmaktan zevk almaktaydılar. Daha da önemlisi kendileri de büyükleri
gibi oruç tutacaklarından sahura kalkarak geleceğe hazırlık yapmaktaydılar.
Ramazan ayının her günü bir birinden önemlidir. Ancak kadir gecesi bütün gün ve
gecelerden daha da önelidir. Bu gecede Allah ve kul arasındaki yakınlık en üst
dereceye ulaşır. Ramazan bitmeden önceki son gün arife günüdür. Daha sonra ise,
Ramazan Bayramı coşkuyla kutlanır. Aynı şekilde Kurban Bayramı’ndan bir önceki
günde Kurban Bayramının arifesidir.
Mübarek gün ve geceler Kurban Bayramıyla bitmez. Muharrem ayı içerisinde Hicri
yılbaşı kutlanır. Yine aynı ay içerisinde Aşure gönü vardır. geleneksel olarak
“aşure” pişirilir ve bütün komşulara dağıtılır. Gözleme, çörek türü yiyeceklerin
dağıtılması da esastır. Buna “ocak kokutması” denilir. Rebiülevvel ayı
içerisinde de Mevlid Kandili kutlanır. Bu kandillerin hepsinin yarı bir
ehemmiyeti vardır. Bu mevlitlerde mevlit okutulması, gül suyu ve külah içinde
lokum ve naneli şeker ikram edilmesi de söz konusudur. Çoğu kere bu mevlitler
ölen kişinin ruhu için yakınları tarafından da okutulur.
BAYRAMLAR
BAYRAMLAŞMA
Milli
ve dini bayramlar önemli bir yere sahiptir. Milli bayramlardan Cumhuriyet ve 23
Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı büyük coşku içerisinde kutlanırdı.
Kutlanırdı diyorum, çünkü köyden büyük ölçüde dışarıya göç olması ve köyde genç
nüfus ve onların okul çağında çocuklarının bulunmaması, milli bayramların
maalesef kutlanmalarına engel oluşturdu. Köy ilkokulu kapandı, çocuklar
günümüzde Belde olan Yeşilöz İlköğretim Okulu’na taşımacılık sistemiyle
götürülmeye başlandı. Aşağı yukarı 1940’lı yıllarda eğitime başlanılan 1980’li
yıllarda yeterli öğrenci yokluğundan eğitim faaliyeti durdurulan Akçakese Köyü
ilköğretim Okulu’ndan bizden büyükler, bizler ve bizim küçüklerimiz diploma
aldılar. Şu anda ise, okul binaları köyün sosyal tesisi olarak hizmet
vermektedir.
Köy ilkokulunun açık olduğu yıllarda milli bayramlar büyük bir coşku içerisinde
kutlanırdı. Adeta Cumhuriyet yeni kurulmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni
açılmış gibi heyecan ve coşku söz konusuydu. Okul önündeki düzlüğe sıralar
çıkarılır, sıralara yaşlılar oturtulur ve çocuklar bütün maharetlerini ortaya
koyarlardı.
Çocukları izleyenler içerisinde Balkanlarda, Çanakkale’de, Kafkaslar’da
Yemen’de, İnönü’de, Sakarya’da düşmanla göğüs göğüse çarpışmış, vatan
topraklarına temiz al kanlarını akıtmış gaziler de vardı. Onlar bizzat dönemin
acılarını yaşamış, sıkıntılarını çekmiş ve zor şartlarda Cumhuriyeti kurmuş
nesil olduklarından ayrıca gururlu, heyecanlı ve gelecekten umutlu kişilerdi.
Okunan bir Cumhuriyet şiirinden ya da Cumhuriyetle ilgili bir piyesten
herkesten daha fazla haz alıyorlardı.
Bayramlara günün önemini belirten konuşmalarla başlanırdı. Sırasıyla şiirler okunur,
piyesler oynanırdı. Şüphesiz teliz içerisine girip yarışma, ağızda tutulan
kaşık üzerinde yumurtayı düşürmeden yarışma, kap içerisindeki yoğurttan ağızla
madeni parayı bulma gibi erkekler arasında yaptırılan yarışlardan başka,
kızların koşarken ince iğneye iplik saplamaları da izleyenlerin heyecanlı
dakikalar geçirmesine zemin hazırlardı.
Dini bayramların coşku ve heyecanı da başkaydı. Bayramdan bir gün önce bayram
hazırlıklarına başlanılmış olurdu. Çeşitli yemekler hazırlanır, özellikle
tatlılardan baklava yapılırdı. Arife günü temizlenmek ve arife suyuyla yıkanmak
adettendi. Bayram sabahı erkenden kalkılır. En iyi elbiseler giyilir. Bu
elbiselere “gerilik elbiseler” denilir. Bunlar özel günlerde, yani daha çok
düğün ve bayramlarda giyilen elbiselerdir. Abdest alıp sabah namazı kılındıktan
sonra bayram namazı kılınır. Cuma namazlarında olduğu gibi bayram namazlarının
kılındığı yer aşağı camidir. Aşağı Camide kılınan Ramazan bayram namazından
sonra bütün camiden çıkanlar cami kapısından başlamak üzere yaşlıdan küçüğe
doğru dizilerek dışarıya doğru halka oluştururlar. Bu halkada üç nesli, yani
yaşlı, genç ve çocuk görmek mümkündür. Yaşlıların eli öpülerek sıra uzar gider,
bütün camide bulunanlar, doğrusu köyün erkekleri birbirleriyle bayram namazı
çıkışı bayramlaşmış olurlar.
Kurban bayramında ise namazı takiben camiden çıkanlar kurban kesmeye giderler.
Kurban kesme işleminde işin ehli olan kişiler kurbanları keserler. Başlangıçta
üç defa Allahüekber Allahüekber, Lailahe illallahuvallahü ekber, Allahü ekber
velillahamd dedikten sonra kurban duası okunup bismillah allahüekber denilerek
kurban kesilir, yüzülür, parçalanır ve hissedarlara dağıtılır. Çünkü dana türü
hayvanlar büyüklüğüne göre yedi hisseye kadar kesilebilirler. Koyun ve keçi
türü havyanlar ise yalnız bir kişi tarafından kurban edilirler.
Genelde, kurban kesilip, ciğeri çıkarılıp, kavruluncaya kadar kurban kesenler
bir şey yemezler. Bu ciğer kavruluncaya kadar ki zaman adeta kurban orucudur.
Kurbanın boynu kesilip, kanı akıtılınca adına kurban kesilen kişiler iki rekat
şükür namazı kılarlar. Bayramlaşma kurban kesilip, ciğeri yenildikten sonra
başlar. Öncelikle ailede küçükler büyüklerle bayramlaşırlar ve onlara para
vermek adettendir. Buna “bayram harçlığı denir. Ramazan bayramında tatlı ve
şeker ön plana çıkar. Bundan dolayı şeker bayramı da diyenler olur. aslında
büyükler için ramazan, çocuklar için ise şeker bayramı demek belki uygun
olabilir. Kurban bayramında ise, kurban eti ön plana çıkar. Kurban etinin
tüketilmesinde genel prensip üç parça gibi düşünülmesidir. Bunun bir parçasının
aile fertleri tarafından, diğer parçanın eş-dost-akrabayla birlikte tüketilmesi
ve diğer bir parçanın ise kurban kesemeyenlere dağıtılması esasına
dayanmasıdır. Bu dağıtılması gereken üçte birlik kısım en az yedi eve, yani en
az yedi kurban kesemeyen aileye dağıtılır. Bu her bir hisse için geçerlidir.
Kurban kesemeyenlere dağıtılan hisselere “pay” ve bu işleme de “pay dağıtma”
denir.
Kurbanda en önemli geleneklerden birisi “Meydan yeri” geleneğidir. Kurban kesen
evlerinden her birinden bir sofra çıkar. Sofranın önemli yemeği “kapama”dır.
Yani testide pişmiş et ve testinin etrafına et suyuna salınmış pirinçten oluşan
pilav sofrayı süsler. Evlerden çıkan bu sofralar genelde köy odalarına, bazı
evlere getiriler. Buradaki ince ayrıntı konu-komşu eş-dostla yenilmesi gereken
etin bir kısmının pratikte ikram edilmesidir. Nasıl ki camide zengin ve fakir
ayrı safta namaz kılıyorsa, bu gelenek sayesinde aynı sofrada kurban kesen ve
kesemeyenin yemek yemesidir.
Hatta bu “meydan yeri” geleneği belirli bir süre iki güne yayılarak uygulandı.
Bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde kurban kesenlerden sofra çıkartılır. Aşağı
mahallede oturanlar bayramın ikinci gününde, yukarı mahallede oturanlar
bayramın üçüncü gününde sofra çıkarırlardı. Hem böylece israf önlenir, hem de
kurban kesenlerle kesemeyenler iki gün meydan yeri adı verilen sofralarda bir
araya gelirler. Kurban kesemeyenler mahsun bırakılmazlardı. Bu gelenek farklı
şekillerde yüzyıllardan beri süzülüp gelen Türk geleneğinin bir canlı
göstergesidir. Çünkü beylik almakla değil, vermekle, yemekle değil, yedirmekle
olur. son yıllarda ise bu geleneği, canlı tutmak için gayret sarfedilmektedir.
Bu meydan yeri geleneği köyün hayratı olan sazak ve köyün sosyal tesisi olan
okul binalarında sürdürülmekte, eskiden farklı olarak erkeklerden başka
kadınlar da bu yemeğe katılmaktadırlar.
Bayramlarda bayramlaşmayı biraz daha açarsak, hep büyüklere bayramlaşmaya
gidilir. Onların elleri öpülür. Nişanlılı gençler kaynanalarına, yine evli
delikanlılar kaynanalarına bayramlaşmaya giderler. Bayramlaşmaya gidilirken
eskiden “öteberi” alınırdı. Bunlar fındık, fıstık, leblebi, şeker vb. şeylerden
oluşmaktaydı. Toplu olarak bayramlaşmaya gidenler kaynananın evinde yerler,
içerler, eğlenirlerdi. Şimdi ise bayramlaşma eskisinin acı bir görüntüsü haline
geldi. Eğlenme, toplu halde gitme, böyle öteberi götürme yerini sade bir gidiş
çikolata ve yaş pastaya bıraktı.
(DÜĞÜN ADETLERİ BAŞLIĞI ALTINDAKİ YAZILAR ALINTIDIR. BİLGİ AMCIYLA KONULMUŞTUR.ÇOĞU KISIMLARI BİZİM KÖY ADETLERİNE UYMAKTADIR.İYİ GÜNLER SİZİNLE OLSUN.) SELAMİ ALKAN(SND)SAFRANBOLU 2008)Prof. Dr. İlhami Durmuş
ESNAFLARIMIZ
İSTANBULDA FAALİYET GÖSTEREN ESNAFLARMIZ
1970 ve 1980 li yıllar..
Ali ÖZCAN...Haşim gil..KÜÇÜKYALI.
Tahir TANGÜL.Hatıpgil.FATİH .ÇARŞAMBA.
Burhan TANGÜL...Hatıpgil ..FATİH .ÇARŞAMBA.
Mustafa KALKAN..Softagil. FATİH .DRAMAN.
Hüseyin KALKAN..Softagil...BALAT.
Kemal KALKAN..Softagil..BALAT.
Osman MUTLU..Havaşgil..BALAT.
Refik AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Bekir AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Mehmet AVCI..Zaim gil..BALAT.
İsmail AKGÜL.Acımukgil.FATİH DRAMAN.
Güngör MUTLU..Havaşgil.BALAT.
Cafer MUTLU..Havaşgil.FATİH.ÇARŞAMBA.
Yılmaz YILMAZ..Keleşgil.BALAT.
Yakup(ilhan)GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
İbrahim GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
Erdal SAYGIN .Alibıdıkgil.BALAT
Ahmet YAŞAR..Eminegil.BALAT.
Salih YAŞAR..Eminegil..BALAT .FENER.
Sabri YAŞAR.Eminegil.BALAT.
Emin AKGÜL.Kareşer mahallamiz. BALAT.FENER.
Necati.KARA..Yanukgil..BALAT.
Recep ERİŞ.Akkuşgil..KARABÜK.PEMBE EVLER.
Rıdvan SATILMIŞ.Delehmetgil.KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin SATILMIŞ.Delehmetgil..KARABİK KAYABAŞI.
Hüseyin ESEN..Kirazgil..SAFRANBOLU..Halen bakkallık yapıyormuş.
Ramazan TUNCAY..Guruseyingil.SAFRANBOLU.
Ruşen AYDIN..Çavuşgil.BALAT.
Remzi AYDIN..Çavuşgil.BALAT.FENER.
Emin AYDIN..ÇAVUŞGİL.FATİH .DRAMAN.
Osman AYDIN.Çavuşgil.BALAT.
ismail .AYDIN.Çavuşgil.BALAT.FENER.
Kala kala küçük RUŞEN AYDIN kaldı FATİH.DRAMAN.
onada hayırlı işler diliyoruz.(Mithat DEMİRSÖZ)
ESNAFLARIMIZ
ÖMER ERİŞ
1932 yılında Ilbarıt Köyü’nde doğdum.İlkokulu köyümde Ata Doğan’da okudum. Askere gidinceye kadar çiftçilik.bağcılık ve hayvancılık yaptım. Aileme yardım ettim. Askerliğimi İstanbul’da yaptım.Askerliğimi bitirdikten sonra İstanbul’da fırında ve ayakkabıcının yanında çalıştım.Köye dönünce köyüme ayakkabıcı dükkanı açtım ve uzun süre çalıştım.1965 yılında Safranbolu’ya yerleştim. Safranbolu’da ayakkabıcılık yaptım.Bu işimi 2007 yılı sonunda bıraktım.Safranbolu’da yaşamıma devam ediyorum.(01-01-2008)
TERMİNAL BÜFE
Ercan Yıldırım oğulları, Onur ve Metin Yıldırım.
YER: Safranbolu Şehirler Arası Otobüs Terminali SAFRANBOLU
Tel: 0 370 712 55 03
İNNŞAAT MALZEMELERİ
Hamdi Sarı ve oğlu Nevzat Sarı
YER: Barış Mah. Araphacı sok,(Yeni Adliye Sarayı yanı) SAFRANBOLU
TEL: 0 370
TUNCAY MARKET
Ahmet Tuncay ve oğlu Ramazan Tuncay
YER : Emek Mah. Kader Kent Sitesi Altı. SAFRANBOLU
(Kışla Caddesi Yolu Üzeri)
TEL : 0 370 725 15 74
AYDIN ÇEYİZ
Ramazan Aydın
YER : Yüzdükkanlar Sedef Apartmanı Altı SAFRANBOLU
TEL : 0 370 712 44 79
ESEN GIDA PAZARI
Hasan Esen ve oğlu Mustafa Esen
YER : Yeni Mahalle Eski Bağlar Yolu Üzerinde SAFRANBOLU
TEL : 0 370 712 47 10
ERİŞ KUNDURA
Ömer Eriş
YER : Köyde başladı, Safranbolu Çarşıda devam etti.Yüz Dükkanlarda bıraktı.
(55 yıl) SAFRANBOLU
SENA MEDİKAL
Emrah Aklan
YER : Bayır Mahalle Gazipaşa Caddesi Ulu Camii Altı KARABÜK
TEL : 0 370 413 08 90
DOĞANLAR KIRTASİYE
Cemil- Cavit Doğan
YER : İnönü Caddesi no:83 KARABÜK
TEL : 0 370 424 19 53
ŞAHİNLER KIRTASİYE
Ahmet Şahin ve oğlu Hüseyin Şahin
YER : İnönü Caddesi No:5 KARABÜK
TEL: 0 370 424 35 62
ŞAHİNLER ZÜCCACİYE
İsmet Şahin
YER: Hürriyet Caddesi No:227 KARABÜK
TEL : 0 370 424 55 42
AKDOĞAN TİCARET:
KEMAL VE OĞLU KORKUT AKDOĞAN
0212 501 25 76 0212 565 53 21 fax 0212 577 30 49
rami kışla caddesi nur sanayi sitesi no:69/69E topçular/BAYRAMPAŞA
YERLİ KUYUMCU
Osman Akdoğan ve oğlu Önder Akdoğan
YER : Kemer / ANTALYA
AYDIN ÇEYİZ
Ramazan Aydın
YER : Yüzdükkanlar Sedef Apartmanı Altı SAFRANBOLU
TEL : 0 370 712 44 79
/
TERMİNAL BÜFE
Ercan Yıldırım oğulları, Onur ve Metin Yıldırım.
YER: Safranbolu Şehirler Arası Otobüs Terminali SAFRANBOLU
Tel: 0 370 712 55 03
TUNCAY MARKET
Ahmet Tuncay ve oğlu Ramazan Tuncay
YER : Emek Mah. Kader Kent Sitesi Altı. SAFRANBOLU
(Kışla Caddesi Yolu Üzeri)
TEL : 0 370 725 15 74
ŞAHİNLER ZÜCCACİYE
İsmet Şahin
YER: Hürriyet Caddesi No:227 KARABÜK
TEL : 0 370 424 55 42
SENA MEDİKAL
Emrah Aklan
YER : Bayır Mahalle Gazipaşa Caddesi Ulu Camii Altı KARABÜK
TEL : 0 370 413 10 50
DOĞANLAR KIRTASİYE
Cemil Doğan
YER : İnönü Caddesi no:83 KARABÜK
TEL : 0 370 424 19 53
Ömer ERİŞ'in KÖYDEKİ DÜKKAN
Ömer ERİŞ'in SAFRANBOLU çarşıdadi dükkan
ESEN GIDA PAZARI
Hasan Esen ve oğlu Mustafa Esen
YER : Yeni Mahalle Eski Bağlar Yolu Üzerinde SAFRANBOLU
TEL : 0 370 712 47 10
İNŞAAT MALZEMELERİ
Hamdi Sarı ve oğlu Nevzat Sarı
YER: Barış Mah. Araphacı sok,(Yeni Adliye Sarayı yanı) SAFRANBOLU
TEL: 0 370 725 32
73-74
ERİŞ KUNDURA
Ömer Eriş
YER : Köyde başladı, Safranbolu Çarşıda devam etti.Yüz Dükkanlarda bıraktı.
(55 yıl) SAFRANBOLU
AYDIN ÇEYİZ
Ramazan Aydın
YER : Yüzdükkanlar Sedef Apartmanı Altı SAFRANBOLU
TEL : 0 370 712 44 79
ŞAHİNLER KIRTASİYE
Ahmet Şahin ve oğlu Hüseyin Şahin
YER : İnönü Caddesi No:5 KARABÜK
TEL: 0 370 424 35 62
AKDOĞAN TİCARET
Kemal ve oğlu Korkut AKDOĞAN
Yer:Rami Kışla Caddesi Nur Sanayi
Sitesi No:69/E Topcular/BAYRAMPAŞA
TEL:0212 501 25 76-0 212 565 53
21
Selami ALKAN (SND) SAFRANBOLU 2008
MİTHAT DEMİRSÖZ
1970 ve 1980 li yıllara gittim Köyümüzden birçok bakkal esnafımız vardı.Hafızamı zorlayıp şöyle bir listesini çıkarayım dedim..
Ali ÖZCAN...Haşim gil..KÜÇÜKYALI.
Tahir TANGÜL.Hatıpgil.FATİH .ÇARŞAMBA.
Burhan TANGÜL...Hatıpgil ..FATİH .ÇARŞAMBA.
Mustafa KALKAN..Softagil. FATİH .DRAMAN.
Hüseyin KALKAN..Softagil...BALAT.
Kemal KALKAN..Softagil..BALAT.
Osman MUTLU..Havaşgil..BALAT.
Refik AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Bekir AVCI..Karakaşgil...BALAT.
Mehmet AVCI..Zaim gil..BALAT.
İsmail AKGÜL.Acımukgil.FATİH DRAMAN.
Güngör MUTLU..Havaşgil.BALAT.
Cafer MUTLU..Havaşgil.FATİH.ÇARŞAMBA.
Yılmaz YILMAZ..Keleşgil.BALAT.
Yakup(ilhan)GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
İbrahim GÜNAL.Meyremgil..BALAT.
Erdal SAYGIN .Alibıdıkgil.BALAT
Ahmet YAŞAR..Eminegil.BALAT.
Salih YAŞAR..Eminegil..BALAT .FENER.
Sabri YAŞAR.Eminegil.BALAT.
Emin AKGÜL.Kareşer mahallamiz. BALAT.FENER.
Necati.KARA..Yanukgil..BALAT.
Recep ERİŞ.Akkuşgil..KARABÜK.PEMBE EVLER.
Rıdvan SATILMIŞ.Delehmetgil.KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin SATILMIŞ.Delehmetgil..KARABÜK KAYABAŞI.
Hüseyin ESEN..Kirazgil..SAFRANBOLU..Halen bakkallık yapıyormuş.
Ramazan TUNCAY..Guruseyingil.SAFRANBOLU.
Ruşen AYDIN..Çavuşgil.BALAT.
Remzi AYDIN..Çavuşgil.BALAT.FENER.
Emin AYDIN..ÇAVUŞGİL.FATİH .DRAMAN.
Osman AYDIN.Çavuşgil.BALAT.
Hsan KAYA
ismail .AYDIN.Çavuşgil.BALAT.FENER.
Kala kala küçük RUŞEN AYDIN kaldı FATİH.DRAMAN.
onada hayırlı işler diliyoruz.
BİR ÇOĞUMUZ DEDE BİLE OLDU..
Yıl 1983...38 yıl önce aylardan Temmuzun ilk haftası sıcakmı sıcak Köylüler Irgatlık derdinde.
Her Türk genci gibi bizimde askerlik çağımız geldi.o yıllarda 3 Devre gidilirdi askere .1.Devre Mart ayı..2..Devre Temmuz ayı..3.Devrede Kasım ayında giderdi ve 20 aydı 610 gün.
Bizler ben Mithat DEMİRSÖZ..Sabri YAŞAR..Hasan ÖZLÜ..İsmail ÖZ..Şevket ERİŞ..Mustafa KALKAN..Osman YILMAZ.
Köyümüzden askere giden 1963./ 2 devre askerlerdik.önce gidildi Toprakcuma Jandarma karakolundan Sülüsler alındu Şube düğülümüzde 6 Temmuz olarak belirlendi.
6.Temmuz sabahı caminin onü ana baba günü ağlayanlar oğlum askere gidiyor diye gururlananlar.Meyrem gilin Gara Memet amcamız dua ediverdi.Bindik Bilgin abinin minibüse Safranbolu Askerlik şubesi sülüsler kaşelendi askerlik yol paraları verildi.o zamanın parasıyla tren ücreti.otobüsle ancak Ankaraya kadar yetti.hepimiz dağıldık bir yerlere.Ben ve Sabri .Jandarma olarak Diyarbakır Silvana gitmiştik.birde Ramazan bayramı haftasıydıki ne meşagatlerle ulaşmıştık birliğimize .bir anımızdan.(mihat)
******************************************************************
BENMİ.MİTHA..
Köpek kayası gibi HEYBETLİYİM.
Ortenecek gibi YÜREKLİ.
Tabakevi gibi GURURLUYUM.
Killik gibi ASİL.
Ayranco doruğu gibi GÖRKEMLİYİM.
Kuzdanyanı gibi ÇAĞDAŞ.
İyük bağları gibi TABİİYİM.
Ortalık gibi SICAK.
Yenibugar gibi HIRÇINIM.
Arpalık gibi ÇALIŞKAN.
Yukarıdüz gibi ŞEREFLİYİM.
Toprak yakası gibi MEDENİ.
Delehmet çamlığı gibi ONURLUYUM.
Depedağı gibi YİĞİT.
Çünkü ben ILBARITIM ILBARIT.
Mithat DEMİRSÖZ (İSTANBUL)
şiir değildir arkadaşlar.köyümüzdeki yerlerimizi hafızalarımıza anımsatan öylesine bir yazıdır.
GÜNAYDIN KÖYLÜLERİM:GÜNAYDIN ARKADAŞLAR.
KÖYÜMÜZDE ZİYARET (ZIYRAT) GELENEĞİ.
Bu sene Covid 19 sebebiyle yapılamıyordur sanırım.
Dini bayramlardan bir gün önce arife günü yapılan bir gelenektir.eskilere gidersek şöyle. o gün evlerde yufkalar açılır "BİŞİ"yapılır Mısır unundan helvalar yapılır.yada iki yumurtadan Gaygana Bişilerin içine konur öğle namazına mütaakip mezarlığa gidilir .Ziyrat alanımızda köylüler toplanır .getirilen içinde helva gaygana konulmuş Bişiler alana konur bir biriyle harmanlanır usulu böyledir senin getirdiğin bişi helva gaygana sana denk gelemez.
Köyün imamı Kuran okur sezsizce dinlenir Bu arada köyün orta yaş delikanlıları bellerine ekmek poğu bağlarlar Bişileri Ziyrata iştirak eden köylülerimize dağıtırlar
Son dualara okunduktan sonra Zıyrat alanı dağılır Köylülerimiz yakınlarının kabirlerini ziyaret eder göz yaşlarıyla dualarla Zıyrat biter.
Günümüzde şekil (A) da görüldüğü gibi "bişi" geleneği yok bunun yerine bazar ekmeği samun ekmeği ile bu gelenek sürdürülmektedir..(Arife gününüz mübarek olsun köylülerim)
******************************************************
BAYRAMLAŞMA
KÖYLÜLERİM KATILIMCI ARKADAŞLARIM BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN...
BAYRAMLAŞMA.!!!Bayram namazından sonra köy camii avlusunda Cemaatin en yaşlısı en başa durur.yaş sırasına göre şekil (A)da görüldüğü gibi tüm cemaat bir biriyle bayramlaşır küskünler barışır son dualarla bayram namazı ve bayramlaşma biter.daha eskilere gidersek.Köyümüze bağlı Bağılca ve Kareşer mahallerimizden gelenler olurdu cemaat evlere paylaştırılırdı yemek verilirdi Bunada GOLONGA denirdi.!!GOLONGA yemeğide genelde.Keşkek .Mıhlama..Dolma..Yahni..Börek ve Baklavadan oluşurdu.
***********************************************************************
ILBARIT KÖYÜ
Üçbölük köyü Karabük ilinin
Safranbolu ilçesine bağlı bir köydür.Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine
16 km uzaklıktadır. Aşağı Ilgaz Vadisinde bulunmaktadır.Köyün ekonomisi tarım
ve hayvancılığa dayanmaktadır.Köyün asıl adı Ilbarıt'tır. Ilbarıt kelimesi eski
Türkçe ve Moğolca olup, Ilbarlar-İlberler-anlamına gelmektedir. İlberler -
ılbarlar , eski bir Türk boyudur.Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı'nın ismi ile
aynıdır. Sondaki -ıt eki eski Türkçe ve Moğolcada çoğul ekidir.Köy ve
çevresinde üzüm ve lale figürlü Kaya Mezarları, Bereket Tanrısı Diyonisos
Kültürü ve Nişler bulunmaktadır. Köyde yaşayan bir sanatçı tarafından
düzenlenmiş ve gezilebilir bir Sanat Evi bulunmaktadır .
ILBARIT KÖYÜ
ılbarıtt Köyü hakkında uzunca süredir yazı yazmıyorum. Yazıma şöyle başlamak istiyorum, Ilbarıt köylüleri olarak başta ekonomik nedenlerle dağılmış vaziyetteyiz. Benim çocukluğumda Ilbarıt köyünde dört ev kapalıydı,sırasıyla 1) Hasan Fehmi Erden'in evi 2) Ahmet Demiralp'in evi 3) Mehmet Nusret Özer (Kadir hocaların evi ve 4) Mustafa Kütükçü'nün evi...Fakat bu evlerin mevcut tarlaları ve bağları o yıllarda tarıma elverişli olduğu için işlevini yakınları tarafından sürdürülüyordu.
1962 yılında İlkokula kayıt olduğumda, okulda yaklaşık 80 öğrenci vardı ve 1946 doğumlularla okudum diyebilirim. Yine o yıllarda köyün asıl geçim kaynağı olan bağlarda hastalık görünmesine karşın, meyve ve diğer ihtiyaçlar için, bağlarda işleniyordu.
Zaman hızla geçerken, Anadolu'da 50 başlayan göçe Ilbarıt köylüsü, 60 lardan sonra başladı. Başladı derken köyün o yıllarda gençleri başta İstanbul, Demir Çelik İşletmelerinin bulunduğu Karabük'e yerleşmeye başladılar. 30 doğumlu gençlerin başını çektiği bu dönemde, köylülerin birlikteliğini korumak için, ilk Köy Derneği 1963 yılında kuruldu ve Dernek Başkanlığına, İlköğretim Müfettişi Kadir Özer getirildi. Köylüler düzenli olarak geliri olsun olmasın derneğe aidatlarını ödüyorlardı. Dernek ilk etapta köye, tohum ayıklama makinesi ve köy odasına araç gereçler ve köy odasına kütüphane kurdu. Bunlardan geriye şu anda Kültür Merkezinde bulunan ,tohum ayıklama makinesi kaldı ve dernek bir gazeteye ilen vererek kapandı. 2000 yılında İstanbul'da tekrar kurulsa da, zamanla işlevini sürdüremez hale geldi.
Ilbarıt Köylüsü 'Gurbet' olarak 1800 yıllardan beri gittiği İstanbul'a tutunmaya çalıştılar ve 1960 ortalarından sonra İstanbul'un bazı semtlerinde bakkal işleri yapmaya başladılar. Genelde İstanbul, Balat, Fener, Çarşamba, semtlerinde uzun süre bakkallık yapan köylü, az çok konut sahibi olarak İstanbul'a tam anlamıyla yerleştiler. Fakat artan süpermarketler bakkalların da sonunu getirdi ve tiyatrosu bile yapıldı, Şaşkın Bakkal Süpermarkete karşı adı altında...1976 yılında İstanbul Balat semtinde Üçbölük Köyü, Ekmek Fabrikası adı altında kurulan , yaklaşık 14 bin günlük ekmek çıkarmasına karşın, ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, köylülerin en son yapmak istedikleri de ne yazık ki hüsrana uğradı. Şu anda bildiğim kadarıyla torun Ruşen Aydın İstanbul ve torun Mustafa esen Safranbolu'da halen bakkallık işlevinin sürdürmektedir.
Kısaca özetleyecek olursak bu akıp giden zamanda, çoğu insanımızı kayıp ettik, kimi doğal kimide çeşitli hastalıklardan. Bir çoğunun mezarı ise gurbet elde kaldı. 1920,1930 ve 1940 lı doğumlulardan geriye ise çok az insanımız kaldı. Bundan böyle köyümüzde yaşam gereği yabancılaşma ve başta gençlik olmak üzere insanların birbirini artık tanımadığı durum ortaya çıktı...Ilbarıt Köyünün bundan sonrası konumu ne olur? Sorusuna gelince...İşte orası muamma..!
**********************************************************************
SANAT MERKEZ
Safranbolu ilçemize bağlı Üçbölük (Ilbarıt) köyünde 1999 yılında dönemin Kaymakamı Celal Ulusoy’un destekleri ile yapılan ve ressam Recai Demirsöz’ün kendi imkânları ve emekleriyle oluşturduğu "sanat merkezi" zaman içinde unutuldu.
Yıllardır Demirsöz’ün uğraşları ile bugünlere kadar taşınan merkezi Vali Fuat Gürel hatırlayarak geçtiğimiz günlerde ziyaret etti.
Merkez hakkında bilgiler alan ve Demirsöz’ü tebrik eden Gürel’in bu ziyareti, adeta kaderine terk edilen sanat merkezi için umut oldu.
İnanıyoruz ki Gürel bu merkezi unutmayacak, zaten turizme kazandırmayı planladığı Soğanlı Vadisi içinde olan merkezin daha da gelişmesi için çaba harcayacaktır.
“Devletimiz buraya sahip çıkmalıdır.
Devlet erkânının ziyaretinden mutlu olan ve umutlanan Recai Demirsöz, gazetemize yaptığı açıklamada, sanat merkezinin yurt içinden ve yurt dışından Safranbolu’ya gelen misafirler tarafından zaman zaman ziyaret edildiği ve gelen misafirlerin bu tarihi köyde böyle bir sanat ve kültür merkezinin bulunmasını takdir ile karşıladıklarını ifade etti.
Demirsöz; “1999 yılında açıldığında Safranbolu’da bile böyle bir merkez yoktu. 1999 yılından beri bu binayı ayakta tutmak için ve köyümüzde bulunan tarihi yerleri korumak için elimden geldiği kadar çaba gösteriyorum. Ancak devletimiz buraya sahip çıkmalıdır. Benim bu ekonomik koşullarda binanın bakımı ve onarımı ile ilgili sıkıntılarım oluyor. Kültür ve sanat bir toplumun ileriye gidebilmesi için olmazsa olmazdır. Ben kendi yaşadığım köyde bunu korumaya çalışıyorum.” Dedi.
“bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım”
Bu bölgenin turizme kazandırılması için çalışmalar yapıldığından bahseden Demirsöz, “Vali Fuat Gürel ve ekibi bu nedenle köyümüze geldiler. Bu vesile ile de Sanat ve Kültür merkezimizi gezdiler. Kendilerine bilgi verdim. Ancak ben burada yaşadığım sürece bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım. Mutlaka devletimiz de sanata ve kültüre sahip çıkmalıdır. “ diye konuştu.
Merhaba...Ben Kont...Bu ismi, şuanda yaşamakta olduğum,Safranbolu- Ilbarıt köyünde koydular.Bizler insanlarla binlerce yıldır iç içeyiz.Bizleri sevip koruyanlara sözüm yok...Buraya 2017 yılında,bir barınaktan getirildim.Daha sonra beni getirenler, beni bırakıp İstanbul'a döndüler.Kış aylarında 80 hanelik bir köyde,tek bir kişi kalıyordu.Son bir umut ,onun kapısınının önünde geceyi geçirdim.Sabah beni görünce,geri döndü ve elinde yiyecekle geri döndü.Bir haftadır açtım.Karnım doyunca kendime geldim.Bana bakan kişi,sanatla uğraşıyor ve canlıları seviyordu.Kedilere ve Serçe Kuşlarınada bakıyordu.Bizlerin kedilere karşı öteden beri alerjimiz olsada,zamanla kedilere alıştım.Simdi mesafeli olsada,yan yana mamalarımızı yiyebiliyoruz.Mamam ,İstanbul'dan geliyor.Sağolsunlar, köyde beni sevenler oldu.Onlarda bakıyor.Şiddete karşıyım,kaldığım barınakta bunlara maruz kalmışım ki, gökgürültüsü ve silah sesi beni ürkütüyor.Bir süre önce kanser hastası oldum.Bir aydan fazla kemotrapi gördüm.İdrarımdan sürekli kan geliyordu.Şimdi iyiyim.2015 doğumlu olabilirim.Çünkü bizler azami 13 bilemedin 15 yıl yaşıyoruz.Bu güne kadar hicbir canlıya,zarar vermedim.Biraz köyde yaşayan Sincaplara,alerjim olsada,bu güne kadar bir Sincap dahi tutamadım.Sadece peşlerinden koşuyorum o kadar.
Söylemek istediğim, 400 bin yıl öncesi gezegende var olan insan, 5000 bin yıldır,birbirleryle savaşıyor.Savaşların önüne bir türlü gecilmiyor.Çünkü silah tüccarları, yeni silahlar üreterek savaşların devamını sağlıyor.Silah borsada da en kâr getirenlerin başında geliyor.Kısaca 20 ve 21 yüzyılda siz insanlar en karanlık bir deviri yaşadıgınız gibi,en son alınan kararlarla, bizlerin uyutulmasına kadar geldiniz.Gündemler çok karanlık...Neredeyse 1 yıldır zaten yoksul olan bir ülke, zengin bir ülke tarafından bombalanıyor ve siz insanlar safece olup biteni seyrediyorsunuz.Dolasıyla paraya ve paranın güvüne tapar hale geldiniz.Sözde gelisen teknoloji aklınızı başınızdan aldı.Akıllı aygıtlara tapar hale geldiniz, ama bir gün gezegen yaşanmaz hale gelince, bocalayacaksınız...Fakat iş işten geçmiş olacak.Saygılarımla...Kont...
ILBARIT KÖYÜ:TARİHİ
İlkönce, Ilbarıt tanımının bu güne kadar ne anlama geldiği hakkında herhangi bir bilgi yok...Google'daki, Ilbarıt adının Moğalcadan geldiği vurgusu da pek anlam içermiyor. Çünkü köyde Moğal halkı ile bir benzerlik söz konusu değil. Tek bilinen iki asır öncesi kayıtlara göre, köy 49 hane ve 22 küsur esamiden oluşması. Örneğin yakın komşumuz, Kadıbükü Köyü, 2 asır öncesi 36 hane ve 36 esamiden oluşmasıdır. Bunun nedeni örneğin Hacıömeroğullarının ve Hacıalioğullarının, yine bazı sülaleleri bir kaç kolu olmasındandır. Özetlersek Ilbarıt köyü veya çevremizdeki eski köylerin buralara intikali 17 asır ve sonlarına doğru ilintili olup, korunma amaçlı ve Anadolu'daki dalgalanmalar yüzünden olduğu bir realite...1840 lı yıllarda Ilbarıt köyüne birden çok aile intikal etmiştir. Söz konusu ailelerin Anadolu'nun neresinden ve nasıl geldikleri hakkında da yazılı bir bilgi olmadığı için fazla bir şey bilinmiyor. Bir Nevşehir vurgusu yapılıyor. Hacıömeroğulları ve Hacıalioğullarının' Nevşehir'den geldiği...Oysa 1840 da köye intikal eden, Mollabekiroğlu olarak bilinen , Değirmencigil,Karakaşgil ve Dabazgilinde, Nevşehir'den geldiği söyleniyor. Bir gerçekte şöyle,Aşağımeyremgil olarak bilinen, Karıtlı İbrahim'in babası Yakup, Nevşehir'de askerken, burada tekrar evleniyor. Eşi ile birlikte köye geliyor ve eski eşi Gülsüm kuma kabul etmiyor. Yakup ikinci eşini alarak tekrar, Nevşehir'e dönüyor. Bir süre sonrada vefat haberi geliyor. Gülsüm'de yanına 5 yaşındaki oğlu İbrahim'i alarak, yakın köylerden, Karıt köyünden biriyle evleniyor. Sene 1860...İbrahim burada büyüyor. İstanbul'a gidiyor. Yağma Hasan olarak bilinen, Karaköy Börekçisinde, önce çırak daha sonra kalfa oluyor. Yağma Hasan,Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer'in dedesi...Yine söylentilere göre , Yakup'un ikinci eşinin burnunda hızma olduğu...Karıt'lı İbrahim, Karıt Köyünde büyüdüğü için bu isimle anılıyor. Daha sonra ,Yukarımeyremgilden, Mustabey olarak bilinen Hatice (Kızılkız) ile evleniyor. Ömer ve Emine isminde iki çocuğu oluyor. Ömer ,Çanakkale'de yaralanıyor. Köye gönderiliyor. Tedavisi yapılmadığı için genç yaşta yaşama veda ediyor. Ömer, Mehmet Ata Doğan'ın eniştesidir.
Kısaca özetlersek, Ilbarıt köylüsünün nereden ve nasıl geldiği halen çözümlenmiş değil. Örneğin bizim sülale 3 kardeş Ordu'dan gelmiş ve Ordu'da Musluoğlu esamilerine ulaştım. Ordu'yada şu anda Suriye'de bulunan Musul'dan geldiği bilinmektedir. Hatta ,Kastamonu- Araç ilçesi Yenigömü Köyünde bir sayfa arkadaşım, mezar taşının fotoğrafını çekmiş. 1938 yılında vefat eden kişinin mezar taşında, Musluoğlu ibaresi var. Demek ki Musluoğulları sadece Ilbarıt köyü ile ilintili değil...
Ilbarıt köyünün bundan sonra fazla öyküsünün olacağını sanmıyorum. 1950 de Anadolu'da başlayan büyük şehirlere göç...1960 yıllarında Ilbarıt köyünde de başladı.Çünkü tarlalarda verim düşüktü...En kötüsü bağların kuruması vesile oldu. Eğitim alanlar ister istemez bir daha köye dönemediler. Bazı evler kullanılmayacak şekilde yıkıldı ve halen yıkılmaya devam etmektedir. Şu anda köyde geriye dönük ekilebilir bir tarla dahi yok...Hacılarobası ve bazı köyler halen şansını korumaktadır. Örneğin hemen kuzeyimizdeki, Davutobası köyünün bütün tarlalarını, bu köyün muhtarı her yıl ekiyor; en azından kıraçlaşmayı önlüyor. Yine buradan Araç ilçesinin bazı köyleri görünmekte, örneğin Araç Vakıf köyü,bu köy bir kaç mahalle olup Akgeçit olarakta bilinir; her yıl bütün tarlalarını ekiyor. Ülkeleri kalkındıran o ülkelerin tarımı ve hayvancılığıdır. Eğer öyle olsaydı bu gün kıymanın kilosu 260 lira olmazdı. Bunun yanında asırın en büyük sorunu 'SU'
ılbarıtt Köyü hakkında uzunca süredir yazı
yazmıyorum. Yazıma şöyle başlamak istiyorum, Ilbarıt köylüleri olarak başta
ekonomik nedenlerle dağılmış vaziyetteyiz. Benim çocukluğumda Ilbarıt köyünde
dört ev kapalıydı,sırasıyla 1) Hasan Fehmi Erden'in evi 2) Ahmet Demiralp'in
evi 3) Mehmet Nusret Özer (Kadir hocaların evi ve 4) Mustafa Kütükçü'nün
evi...Fakat bu evlerin mevcut tarlaları ve bağları o yıllarda tarıma elverişli
olduğu için işlevini yakınları tarafından sürdürülüyordu.
1962 yılında İlkokula kayıt olduğumda, okulda yaklaşık 80 öğrenci vardı ve 1946
doğumlularla okudum diyebilirim. Yine o yıllarda köyün asıl geçim kaynağı olan
bağlarda hastalık görünmesine karşın, meyve ve diğer ihtiyaçlar için, bağlarda
işleniyordu.
Zaman hızla geçerken, Anadolu'da 50 başlayan göçe Ilbarıt köylüsü, 60 lardan
sonra başladı. Başladı derken köyün o yıllarda gençleri başta İstanbul, Demir
Çelik İşletmelerinin bulunduğu Karabük'e yerleşmeye başladılar. 30 doğumlu
gençlerin başını çektiği bu dönemde, köylülerin birlikteliğini korumak için,
ilk Köy Derneği 1963 yılında kuruldu ve Dernek Başkanlığına, İlköğretim
Müfettişi Kadir Özer getirildi. Köylüler düzenli olarak geliri olsun olmasın
derneğe aidatlarını ödüyorlardı. Dernek ilk etapta köye, tohum ayıklama
makinesi ve köy odasına araç gereçler ve köy odasına kütüphane kurdu. Bunlardan
geriye şu anda Kültür Merkezinde bulunan ,tohum ayıklama makinesi kaldı ve
dernek bir gazeteye ilen vererek kapandı. 2000 yılında İstanbul'da tekrar
kurulsa da, zamanla işlevini sürdüremez hale geldi.
Ilbarıt Köylüsü 'Gurbet' olarak 1800 yıllardan beri gittiği İstanbul'a
tutunmaya çalıştılar ve 1960 ortalarından sonra İstanbul'un bazı semtlerinde
bakkal işleri yapmaya başladılar. Genelde İstanbul, Balat, Fener, Çarşamba,
semtlerinde uzun süre bakkallık yapan köylü, az çok konut sahibi olarak
İstanbul'a tam anlamıyla yerleştiler. Fakat artan süpermarketler bakkalların da
sonunu getirdi ve tiyatrosu bile yapıldı, Şaşkın Bakkal Süpermarkete karşı adı
altında...1976 yılında İstanbul Balat semtinde Üçbölük Köyü, Ekmek Fabrikası
adı altında kurulan , yaklaşık 14 bin günlük ekmek çıkarmasına karşın, ortaklar
arasında çıkan anlaşmazlık sonucu, köylülerin en son yapmak istedikleri de ne
yazık ki hüsrana uğradı. Şu anda bildiğim kadarıyla torun Ruşen Aydın İstanbul
ve torun Mustafa esen Safranbolu'da halen bakkallık işlevinin sürdürmektedir.
Kısaca özetleyecek olursak bu akıp giden zamanda, çoğu insanımızı kayıp ettik,
kimi doğal kimide çeşitli hastalıklardan. Bir çoğunun mezarı ise gurbet elde
kaldı. 1920,1930 ve 1940 lı doğumlulardan geriye ise çok az insanımız kaldı.
Bundan böyle köyümüzde yaşam gereği yabancılaşma ve başta gençlik olmak üzere
insanların birbirini artık tanımadığı durum ortaya çıktı...Ilbarıt Köyünün
bundan sonrası konumu ne olur? Sorusuna gelince...İşte orası muamma..!
************************************************************
HACIÖMEROĞULLARI..
.
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,baba Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir.
HACIÖMEROĞULLARI...
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,bab
Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir.
*******Anadolu’nun derinlerinde sürrealist bir ressam
tek şey de
şu: İçerisi halı kaplı olduğu için galeriye ayakkabılar çıkartılıp giriliyor.
Heh!
Recai Demirsöz, bizim için nefis bir sürprizdi gerçekten. Yerim dar, daha fazla
yazamıyorum ama buralara gelirseniz ona mutlaka uğrayın. Yüreğine su serpmiş
olursunuz.
Üçbölük Köyü / Safranbolu
Memleketin
kuzeyini turlama harekatının sonlarına geldik artık. Daha doğrusu kendimizi
buna inandırmaya çalışıyoruz. Zira bugün gezinin otuzuncu günü ve tamam gezmeyi
de memleketi de seviyoruz falan filan ama insanın içine fenalıklar geliyor. Ve
lakin dönemiyoruz. Her sabah “bugün İstanbul’a bastırıp gidiyoruz, tamam mı
tamam” şeklinde bir anlaşma yapıyoruz sonra bir şey oluyor biz yine dağlara
köylere vuruyoruz ve dönüş yoluna bir türlü giremiyoruz.
Şu an Üçbölük Köyü’ndeyim. Eski adı Ilbarıt. Rumca diye değiştirmişler adını.
Hayatımda ilk defa duyduğum bir yer. Bulunma nedenimiz şu: Köyde sürrealist bir
ressam yaşıyormuş. Allah Allah di mi? Evet tam öyle. Biri anlattı, Manita
Bey’in kafasına bir takıldı, yoldan çıkış o çıkış. Köyün yeri: Safranbolu’dan
Araç yönüne giderken Yörük Köyü’nden hemen sonra sağa giriliyor, ormanın
içinden yarım saat gidiliyor, tepenin arkasında. Antik Paflagonya ülkesinin
başladığı yer...
İtiraf edeyim şaşkınlıktan ağzım açık kalmış durumda.. Kimsenin bilmediği bir
Safranbolu minyatürü ile karşı karşıyayız! Türkiye’nin en güzel on köyüne
rahatlıkla girer. Evlerin hepsi en az Safranbolu evleri kadar güzel, hepsi 3
katlı, hepsi sivri çatılı, hepsinin 3. katında ahşap bir balkon var, hepsi
bembeyaz badanalı, hepsi vadiye bakıyor, hepsi pırıl pırıl ve hiçbirinde tek
ama tek bir bozulma yok. Bir tanesi de eski tarz pencereyi çıkartıp yerine yeni
tarz PVC pencere takmamış. Bir tanesi de balkonu bir şeyle kapatmamış. Bir
tanesi de kepengini sökmemiş. “Betondan çirkin bina” kanserinin yayılmadığı
belki de tek Türk köyü! Üstelik turistik de değil! (Sonradan öğrendik: Rıfat
Ilfaz’ın Hababam Sınıfı romanında bizim İnek Şaban diye bildiğimiz ama romanda
Öküz Ahmet diye geçen o meşhur karakter bu köydenmiş.)
Fakat köyde insanı daha da şaşırtan ressamımız Recai Bey! Bu gezide
tanıştığımız en enteresan insan diyebilirim. Doğma büyüme Üçbölüklü, kendini
komple sanata vermiş bir insan. Resim, heykel, müzik... Ve nasıl sempatik,
nasıl mütevazı... Üstelik okumadığı kitap da yok. Tolstoy’undan Gombrich’ine
her şeyi okumuş.. Sıfır eğitime rağmen (veya bu sayede) resimleri acayip
başarılı. Nefis saz çalıyor, türkü söylüyor. Sazlarını kendisi yapıyor. İnat
ediyor eski ilkokulu kültür ve sanat evine çevirtiyor Safranbolu
Kaymakamlığına. Daha doğrusu izin alıyor, sonra da viran bir yeri kendi
elleriyle sanat galerisine çeviriyor. Uyduruk muyduruk değil ciddi bir sanat
galerisinden söz ediyorum! Spotlar, misinalarla tavana tutturulmuş çerçeveli
tablolar, atölye falan... İstanbul’daki bir sanat galerisinden tek bir şey
haricinde bir farkı yok. O
OSMAN ÇAVUŞGİL KELEŞGİL
Osmançavuşgilden, Turgut Saygın, Hacıalioğullarının kimin kimden olduğunu ve bu sülalerdeki ayrışmayı istemişti. Doğal olarak bu sülaler ya baba iki, bilemedin üç evlat olarak, Ilbarıt köyüne intikal etmişlerdir. İlkönceleri tek evde ikamet ederken, daha sonraları birden çok ev yapmışlardır. Ilbarıt köyünde evler ilk önceleri, direkler üzerine inşa edilmiştir. Burada bulunan iri gövdeli, meşe ve karaağaçlar, evin yükünü çekecek biçiminde dikiliyor; daha sonraları bu direklerin araları, ahıl olarak kullanılmak üzere taşla örülüyordu. Bu evlerden geriye, bir Kulagilin evi kalmıştır. Da ha sonraları, Safranbolu'ya Tahtacıların gelmesi ile Ilbarıt köyündeki evlerin ahşap kısımlarını Tahtacılar ve temelleri rum ustalar tarafından yapılmıştır. Keresteler genellikle, Kastamonu-Araç ilçesinden temin edilmiştir.Bütçesi iyi olanlar, sarıçam ,bütçesi zayıf olanlar ise karaçam kerestesi temin etmişlerdir. Yalnız bizim Ilbarıt köyünde, kızılçama , sarıçam diyorlar.
Hacıalioğulalarının dağılımına gelince; Osamançavuşgil, Elişgil ve Havaşgil bir kol...İrabegil Osman Çavuşun oğlu Mehmet...Yine Köremingil (Fısfıshafızgil) Havaşgilin bir kolu...Güngörmezgil ve Alimollagil yine Hacialioğullarının bir diğer koludur. Yalnız Alimollagil söyünmüş olup, Ovacık- Ekincik köyü Esenler Mahallesinden, Musaoğlu Haşim evlatlık alınmış, daha sonra iki ev olan ailenin, Ali Özcan'ın evi yıkılmış, İbrahim Özcan'ın evide yanmıştır. Güngörmezgile gelince yerlerini ,Osmançavuşgilden katırcı Hüseyin'e satarak, ilkönce Karabük sınırları olan Bolkuş köyüne, daha sonrada, Safranbolu'ya yerleşmişlerdir. Aile Safranbolu'da Tokerler olarak biliniyor. Hatta burada bulunan, bir fakültenin ismi Prof. Dr. Fethi Toker, Güzel Sanatlar Fakültesidir.
Hacialioğullarının diğer kolu ise Çavuşgil ve Keleşgildir.
TARİH
Bu sayfada, tarihsel verileri yazarken, geçmişi bilgi ve kavramlar doğrultusunda yazıyorum.Tüm detaylara girdiğinde sayfalar dolusu yazıya dönüşür.Söylemem o ki, yazdıklarım algı dışında algılanırsa, hiçbir şey ifade etmez.
Örneğin Kuruseyingilde bir Ömer'den bahsettim ve padişahın korumasının silah boşandırması sonucu yaşama veda etmiş...Kuruseyingilde benden yaşlılara sorsam, söz konusu Ömer'i kimde bilmez.Kimin nesi, kimin fesi olduğunu...
Söz konusu Ömer eşi öldükten sonra,4 çocuğunu bırakıp,Deliahmetgile Vay vay Halime'nin üzerine içgüveyi girer ve 3 çocuğuda burada olur...Sırasıyla''Havva,Ayşe ve Süleyman...Havva 1910 derinkar senesi,Değirmencigilden,Kel Emin'le evlenir.Ayşe, Pürdegilden Efe Hasan'a nışanlıyken 1918'de İspanyol virüsünden ölür.Süleyman,Kurtuluş Savaşına katılır.Firar eder.İnzibatlar tarafından yakalanır.Yidiği dayak sonucu,nadıl geldiyse,köye 15 km. Uzaklıkta Hocaköprüsü'ne gelir.Kağnı arabası ile köye getirilir ve bir hafta içinde oda yaşama veda eder.
Kuruseyingile gelince geride kalan iki erkek dört çocuk, kizlardan biri,Çerçen Kocaseyingile gelin gider.Diger kız Yörük köyüne gelin gider.1908 kayıtlarından önce evlendikleri için,isimleri hakkında bilgim yok.Ömer oglu Mustafa, Eylekmeşe mevkiinde kirazdan düşer ve hayatını kayıp eder.Diğer oğlu 'Adalı' Mehmet,Döndügilden Akif'le Kars,Sarıkamış'da donarak, o da yaşam veda eder.
Şunu belirtmekle yarar var.Geçenlerde Hacılarobası köyüne gittiğimde,bir öğretmen,elinin altınds bizim köyün tarihi varmı,eğer varsa bizi de yazarmısın dedi.Bende olmadığını, sadece 1934-1942 Karamanbaşı 'Akbulak İlkokulunun' kayıtları olduğunu söyledim.Dikkatimi çekende şu oldu 1930 doğumlu olup,Hacılarobasın'da kimse kalmamış...Eğer eleştiri yapılacakda,yerinde yapılsın.Saygılarımla...
Safranbolu'nun Ilbarıt(Üçbölük) köyünde kendi emeğiyle eski bir okulu sanat evi haline getiren ve herbiri ayrı değere sahip resimlerini sergileyen, bölge kültürünü korumaya çalışan sanat emekçisi Recai Demirsöz 'den aldığım paylaşım.. ülkemizde sanata veril (mey)en değeri görüyoruz..
Yaşam bir yerlerde mutlaka devam eder.Yaşamın içi acı dolsa da o yaşama katlanmak zorundayız.
Safranbolu'nun Ilbarıt köyünde yaşadığım ev...Köyümüzün adı,1965 yılında Üçbölük olarak degistirilse de, Ilbarıt adını kullanıyorum.Evin sol yanındaki, kapaklı pencere olan yer bir zamanlar atölyemdi.Yaklaşık 41 yıldır yaptığım resimler ve başta 1981 yılında açılan,TÜYAP Kitap Fuarinda yazarlara imzalattığım ve satın aldığım kitaplar,evin duvarında yaptığım raflarda ve bazı tarihi eşyalarım.
Her şeyden önce zaman acımasız.Yaşamakta olduğum bu eve iki vali ve birden çok kaymakam gelmişti,ama ne yaşantıma ne de eserlerin korunmasına bir çare bulamadılar.
1985 yılında, uzun süre yaşadığım ,İstanbula tekrar gittim.Bu şehirde uzun yıllar fırın işçiliği yapmıştım,ama bir sanat emekçisi olarak gittiğimde,artık İstanbul acımasızdı.Oysa ülkenin kültür ve sanatının kalbi burada atıyordu...
Bir keresinde, Ilhan Selçuk'a, kafamda bir şeyleri uzunca süre tutabiliyorum,beni muhabir olarak alırmısınız dediğimde.Güldü ve şöyle dedi, bırak bu işleri,ayakda durma yollarını ara ve ekledi bu ülkede sanatla geçinenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez.Olmazsa köyüne geri dön...Uzun süre, Bab-ı Ali'ye takılmaya devam ettim.Bazen Sanat Olayı Dergisinde' Atilla İlhan'nın Yanına Bazen 'Göster Dergisinde'Doğan Hızlan' Adnan Özyalçıner'lerin yanına takılıyordum.O yıllarfa Medya Canterler henüz ,Istanbul dışına fazla yaşmamış halen Bab-ı Ali'de gazetecilik vardı.
Uzun lafın kısası,ülkemiz bir sanat ve kültür ülkesi olamadı.Her akşam bir yığın televizyon kanallarında,bir yığın şiddet içerikli diziler,bir bir ardına devam ediyor.Bir televizyonun haber kanalını açtğıında, ha erlerin tamamı sokak şiddetini öve öve anlatıyor.Yaşıyoruz bir şekilde...Usta Yazar,Rıfat Ilgaz'ın deyimi ile 'At kuyruğunda, bir sinek misali.'
***** RECAİ DEMİRSÖZ KÜLTÜR MERKEZİ
Giriş Tarihi: 20.10.2021 19:04
22 YILDIR KÖYÜN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİNİN GÖNÜLLÜ MUHAFIZI
Karabük'ün Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde eski ilkokul binasını restore ederek Kültür ve Sanat Merkezi haline getiren Recai Demirsöz 22 yıldır tüm işleri gönüllü olarak yapıyor. Eski köy okulunu harabe bir şekilde iken hayırseverlerin malzeme yardımları ile gece gündüz çalışarak Karabük ve Batı Karadeniz Bölgesinde tek Kültür ve Sanat Merkezi haline getirdiğini belirten Recai Demirsöz “Ben atalarımızdan kalan bu eserlerinin fahri muhafızlığını yapıyorum” dedi.
RECAİ DEMİRSÖZ
UNESCO tarafından 1994 yılında Dünya Miras şehirleri listesine alınan Safranbolu ilçesinde Osmanlı döneminin en güzel ahşap mimari yapılar ve tarihi eserleri görmek mümkün. Bunun yanı sıra bazı köylerinde de 3 Bin yıllık yarı tahrip edilmiş eserler bulunuyor. Bu köylerden biri de Üçbölük Köyü. İlçe merkezine 16 km uzaklıkta olan bu köyden ve çevreden topladığı etnografik eserler, köyün eski okul binası köy sakini ve ressam Recai Demirsöz tarafından tamir edilerek müze haline getirilip sergilenmeye başladı. Safranbolu'ya gelen kişilerin ilk zamanlar ilgi odağı olmasına rağmen, son 7 yıldır atıl olarak duruyor.
1999 yılında resmi açılışı yapılan bina Türkiye'nin ilk köy kültür ve sanat merkezi olduğunu, 22 yıldır merkezin tüm tamir ve diğer işlerini yaptığını belirten Recai Demirsöz "Köyün atıl durumda olan bir okulu vardı. Tarihi bir köy olduğumuz için Atalarımızın kullandığı hatta şimdiki gençlerin ismini bilmediği birçok etnografik eserler var. Bunları sergilemek istediğimi Safranbolu Kaymakamlığına bildirdim. Onlar bana malzeme verdiler. Bende kendim bu binayı onarıp bir Kültür ve sanat merkezi haline getirdim. Çevre duvarları örmesinden, temizliğine, kapı pencere onarımından binanın boya badana işlemine kadar her şeyi yaptım.1999 yılının Cumhuriyet bayramı etkinliklerinde resmi açılışını yaptılar. Bu Kültür ve Sanat Merkezinde 50-60 yıl önce köy de kullanılan çeşitli el aletleri, Cumhuriyetinin ilk yıllarında okutulan ilkokul kitapları, o yıllara ait öğretmenini öğrencilere anlattığı konuları yazılan defterler, çeşitli yaban hayvanlarına ait iskeletler gibi köyümün çevresinde bulduğum eserleri burada sergiliyorum. Gelen misafirleri ben gezdiriyordum. İlk yıllar bayağı revaçta idi hatta turlar bile geliyordu. Şu anda burada 300 ün üzerinde eser sergileniyor. .Sadece buranın değil köyünün çevresinde bulunan bir çok ören yerlerinin de fahri muhafızlığını da yapıyorum"
Safranbolu'yu tanıtan çeşitli broşürler de buradan kimsenin söz etmediğini belirten Demirsöz" Safranbolu ya gelenler hep günü birlik geliyorlar. Uzun süreli kalınmadığından şikayetçiyiz. Ama bunun yanında da tanıtım katalog ve broşürlerde buradan bahsedilmiyor. Buradaki Kültür ve Sanat merkezini görün denilmiyor. Halbuki burada da bir tarih var, Safranbolu'nun tarihinin 3 bin yıllar öncesine dayandığını gösteren bulguları bu arada sergiliyoruz. İlgilerden buraya sahip çıkılmasını istiyorum. Avrupa da böyle bir yer Devlet tarafından listeye alınır ama bizde de sadece bir kişinin cabası ile ayakta tutulmaya çalışılıyor. Köyümüz dede doğa harika dağ bisikleti, doğa yürüyüşü yapılması da mümkün. Bu alternatifler çoğaltılırsa Safranbolu'ya gelen turistler birkaç gün daha fazla kalırlar. "
Hiçbir resim eğitimi almadığını belirten Demirsöz" Ben çocukluğumdan beri resim sanatına ilgi duyuyordum. Bulduğum kara kalemlerle o anki duygu ve düşüncelerimi kağıda dökerek amatörce resim yapmaya başladım. Daha sonra kendi kendimi geliştirdim. Bu konuda hiçbir eğitim almadım. Sanat ve Kültür merkezinin yanına ufak bir atölye kurdum ve orada çalışıyorum. Bir olayı kendim o anki duygu ve düşüncelerimi ve hayallerimi yansıtan Soyut resimler yapıyorum. Hatta soyut heykeller ile de yapıp bu sanat merkezinde de sergiliyorum. Karabük ve Safranbolu da galeriler açılmasını arzu ederim. Sanatla uğraşıldıkça insanlar daha hoş görülü olur ve birbirlerine olan saygıları da artar. Burası bir arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği bir müze değil aynı zamanda bir resim ve heykel galerisi."
Burada emeğinin ok olduğunu bir an önce gerekli girişimler yapılarak, ilk zamanlarda olduğu gibi yine revaçta olma arzusunda olduğunu tek üzüntüsünün ise Kültür ve Sanat Merkezinin yok olup gitmesi olduğunu sözlerine ekledi.
(ÖZEL) KORONA VİRÜSÜ HİSSETTİ RESİMLERİNE YANSITTI
Karabük’te, ressam Recai Demirsöz, dünyada bir salgın yaşanacağını hissederek, 'kanayan dünya' ve 'çığlık atan insan' resimlerini yaptı.Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki ressam Recai Demirsöz, ilkokula başlamadan resme ilgi duydu. O günün şartlarında İstanbul’a gitmek zorunda kalan ve fırın işçiliği yapan Demirsöz, anne ve babasının yaşlılığını nedeniyle köyüne geri döndü.1982’den sonra merakı olduğu ressamlığa hiçbir teknik bilmeden başlayan Demirsöz, hayalinde kurduğu figürlerin resimlerini yapmaya başladı. Resimlerinde genelde bir yok oluşu resmeden Demirsöz, 2019 yılında...
Karabük’te,
ressam Recai Demirsöz, dünyada bir salgın yaşanacağını hissederek,
"kanayan dünya" ve "çığlık atan insan" resimlerini yaptı.
Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki ressam Recai
Demirsöz, ilkokula başlamadan resme ilgi duydu. O günün şartlarında İstanbul’a
gitmek zorunda kalan ve fırın işçiliği yapan Demirsöz, anne ve babasının
yaşlılığını nedeniyle köyüne geri döndü.
1982’den sonra merakı olduğu ressamlığa hiçbir teknik bilmeden başlayan
Demirsöz, hayalinde kurduğu figürlerin resimlerini yapmaya başladı.
Resimlerinde genelde bir yok oluşu resmeden Demirsöz, 2019 yılında dünyada bir
salgının yayılacağını hissederek "kanayan bir dünya" ile "çığlık
atan insan" figürlerini resmetti.
Ressam Demrisöz, yapmış olduğu resimleri 1999 yılında köyünde açtığı Üçbölük
Köyü Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergiliyor.
Demirsöz, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, yazı yazmayı
öğrenmeden resim yapmaya başladığını söyledi.
Hayat şartlarının kendisini İstanbul’a sürüklediğini ifade eden Demirsöz,
"İstanbul’da fırın işçiliği yaptım. Babam ve annemin yaşlanmasıyla köye
geldim 1982’den sonra bir daha İstanbul’a gitmedim resme başladım. Hiçbir şey
bilmeden başladım, ne tuval yapmasını ne de boya tekniğini, kendi kendimi
eğiterek resimde aşamaları kendim öğrendim" dedi.
Sanat merkezinde yağlı boya ve akrilik boya çalışmaları olduğunu aktaran
Demirsöz, şunları kaydetti:
"Bu teknikleri de kendim öğrendim. Burada bütün figürler hayali, dünyada
olup bitenleri resmediyorum. Dünyaya bakış açısı oluyor sanatçının bu Pablo
Picasso’da görülmüştür diğer ressamlarda da. Dünyanın hızla yok olduğu ve biz
insanlar bunu fark ettiğimiz halde önlem alınmadığı kanısındayım. Resimlerimde
genel de bir yok oluşu resmediyorum."
"Bir yıl önce ben böyle bir şey olacağını hissettim"
2019 yılında dünyada kötü bir olayın yaşanacağını hissettiğini anlatan
Demirsöz, "Bu çalışmalarımı geçen yıl yaptım, korona virüsü tahmin etmiş
gibi bir his vardı, yanılmamışım. Çığlık atan resmi Edvard Munch’tan
göndermeden yaptım. Edvard Munch, çığlığı 1895 yılından 1. Dünya Savaşı’nı
hissederek yapmış. Daha sonra savaşlar peş peşe gelmiş, milyonlarca insan
ölmüş, hastalıklar baş göstermiş. Bir sanatçı olarak gelecekten kaygı
duyuyorum" diye konuştu.
Geçen yıl bir karamsarlığa girdiğini kaydeden Demirsöz, şu ifadelere yer verdi:
"Kanayan bir dünya, çığlık atan insanlar. 2000 yılından sonra dünyada 80
milyon insan yerlerinden ve yurtlarından olmuş, bu acı bir tablo. Pablo
Picasso’nun bir sözü vardır, ’Boş tuval daha güzeldir’ o tuvale bir şey
koyacaksın ki, o boş tuvalden anlam çıkacak. Bende tuvali sehpaya koyduğum
zaman uzun süre düşünüyorum, günlerce bakarım konuyu yakaladıktan sonra
çalışmalarıma başlarım. Bir yıl önce ben böyle bir şey olacağını hissettim.
Hislerimde vardı, kendimde öyle bir karamsarlığa girdim ki
rahatsızlandım."
ÇEVREDEN TOPLADIĞI TARİHİ KALINTILARLA KÖYDE MÜZE AÇTI
UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesinde, Recai Demirsöz'ün çevreden topladığı tarihi kalıntılarla açtığı müze, 21 yıldır hizmet veriyor.
Haber
giriş tarihi : 28-06-2020 | 15 : 34 13
Haber güncelleme tarihi : 28-06-2020 | 15 : 34 13
Osmanlı
döneminden kalma han, hamam, konak, cami, çeşme ve konaklarla açık hava
müzesini andıran tarihi ilçeye bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki Recai
Demirsöz, yaşadığı ve çevre köylerden topladığı tarihi kalıntılarla 1999
yılında müze açmaya karar verdi. Safranbolu Kaymakamlığına başvuran Demirsöz'e,
kaymakamlığın da desteğiyle köyde atıl durumda bulunan tek katlı bina
onarılarak müzeye dönüştürüldü.
2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan bölgede, Paflagonlar, Erken Bizans ve
Rumlara ev sahipliği yapması dolayısıyla tarihi kalıntıların çok olduğu bir yer
olma özelliği taşıyor.
Müze bahçesinde tarihi mezar taşları ile kalıntıların yanı sıra, eski tarım
aletleri, ev eşyaları ve kitaplar gibi materyaller yer alıyor.
Demirsöz, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Üçbölük Köyü Kültür
ve Sanat Merkezi binasının 21 yıl önce kendilerine atıl olarak verildiğini
söyledi.
Binanın onarıldığını ve çevre düzenlemesinin yapılmasının ardından müze olarak
hizmet vermeye başladığını ifade eden Demirsöz, "Ben isterim ki her köyde
böyle bir etnografya müzesi olsun. Çevremizde böyle kalıntılar var. Genelde
define avcıları bunları tahrip ediyor, onları kurtarıp getirdim. 21 yıldır
kendi çabamla burada müzecilik yapıyorum" dedi.
Genelde çevrede tarihi kalıntıların bulunduğunu aktaran Demirsöz, şunları
kaydetti:
"Buraya 2 bin 500 yıl önce Paflagonlar gelmiş, ardından Erken Bizans,
sonra Rumlar. Fakat Rumlardan herhangi bir kalıntısı yok burada. Genelde
Paflagonya ve Erken Bizans dönemine ait kalıntılar var. Rumlar ev düzenine
geçmişler, onların bıraktıkları herhangi bir şey kalmamış. Paflagonlar, Karabük
tarafından girmişler, burada bağcılığı geliştirmişler."
Tarihi kalıntıların define avcıları tarafından tamamen tahrip edildiğini
vurgulayan Demirsöz, "Bende uçları falan kaldı. Diğerleri de tarım
aletleri. Üniversitenin arkeoloji bölümü tarafından buralara araştırma
yapılıyor. Burada ilk önceleri yadırgandı. Zamanla herkes alıştı. Senede
200-300 ziyaretçi alıyordum, bu virüs dolayısıyla fazla giden gelen
olmuyor" diye konuştu.
Demirsöz, emekli maaşı ile geçindiğini, müzenin çatı problemi olduğunu, bunun
onarımını yapmakta zorlandığını sözlerine ekledi.
SAFRANBOLU'DAKİ KAYA MEZARLARI TURİZME KAZANDIRILACAK
09 Aralık 2021 - 12:25 www.finansgundem.com
UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NDE BULUNAN TARİHİ EVLERİYLE ÜNLÜ KARABÜK'ÜN SAFRANBOLU İLÇESİNDE, ROMA DÖNEMİNE AİT KAYA MEZARLARI TURİZME KAZANDIRILACAK.
Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, çeşme, köprü ve konak gibi tarihi değerlere sahip olan, yılda 1 milyon 300 bin yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapan Safranbolu'daki Soğanlı Vadisi boyunca uzanan dağlarda, Roma dönemine ait çok sayıda kaya mezarları ve Erken Bizans dönemine ait yapı kalıntıları bulunuyor.Karabük Valisi Fuat Gürel, ilçeye bağlı Üçbölük ve Aşağı Güney köyleri sınırları içinde kalan vadi boyunca uzanan dağlardaki kaya mezarlarını inceledi. Vali Gürel, yaptığı açıklamada, Karabük'ün, doğal güzelliklerinin yanında tarihi zenginliklere de sahip olduğunu belirtti.
Soğanlı Vadisi'nde bazı çalışmalar yaparak bölgeyi turizme kazandırmayı hedeflediklerini aktaran Gürel, "Çalışmalar tamamlandığında arkeopark olarak ülke turizmine kazandırılması amaçlanmaktadır. Özellikle vadinin yamaçlarında bulunan çok sayıda kaya mezarı, görülmeye değer kültür varlıkları olarak bölgenin tarihi geçmişine ışık tutmaktadır" ifadelerini kullandı.Üçbölük köyünde köy sakini Recai Demirsöz tarafından Safranbolu Kaymakamlığı destekleriyle oluşturulan müzeyi de gezen Gürel'e, inceleme sırasında Safranbolu Kaymakamı Mehmet Türköz, İl Jandarma Komutanı Albay Garip Gümüş, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Şahin, Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım ve bazı daire müdürleri de eşlik etti.
KENDİ İMKANLARIYLA YAPTIĞI BAĞLAMA
YALNIZLIĞINA ORTAK OLDU
Karabük'te tek başına yaşayan Recai Demirsöz, kendi imkanlarıyla yaptığı bağlamayı çalmayı da öğrenerek yalnızlığını biraz olsun hafifletti.
62 yaşındaki Recai Demirsöz, Karabük'ün Safranbolu ilçesinde yaşıyor.
Hiç evlenmeyen ve 65 nüfuslu köyde yalnız yaşayan Demirsöz, yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulmak için yaklaşık 6 ay önce kendi imkanlarıyla bağlama yapmaya karar verdi.
Bağlama yapım tekniği ve kullanılan malzemelerle ilgili araştırma yapan Demirsöz, Safranbolu Kaymakamlığı tarafından onarılarak kendisine "sanat merkezi" olarak tahsis edilen binanın bir bölümünde bağlama yapım atölyesi oluşturdu.
Atölyede yaklaşık 6 aylık sürede 2 bağlama yapan Demirsöz, nota bilmediği halde enstrümanı çalmayı da öğrendi.
"Doğuştan sanata yatkın olduğumu düşünüyorum"
Recai Demirsöz, doğuştan sanata yatkın olduğunu düşündüğünü söyledi.
Çeşitli nedenlerle eğitimini tamamlayamadığını anlatan Demirsöz, çocukluğunda resim yapmayı sevdiğini ve çeşitli resimler çizdiğini dile getirdi.
Demirsöz, daha sonra yaptığı yağlı boya tablolardan sergiler açtığını aktararak, hayatı boyunca edindiği her kitabı okuduğunu kaydetti.
Köyde tek başına yaşadığını belirten Demirsöz, şöyle devam etti:
"Bu dağ başında sanatımı tek başıma yürütmeye çalışıyorum. Bağlama satın alamadım. Oldukça pahalı. Bağlama yapmaya karar verdim ve yaptım. Elbette dört dörtlük yapmıyorum. Dar imkanlarla ancak bu kadar oluyor. Günümüzde bağlamalar bilgisayar ortamlarında yapılıyor, sadece montajı elle oluyor. Nota bilgim yok.
Ders almadım. Mutlaka ders alınması gerekiyor. Yine de bağlamanın notalarını kendim ayarlıyorum. Fırınlanmış ağaçlarım olmadığı için erik ağacından yapıyorum bağlamayı. Bağlamadan iyi bir ses elde etmek için Artvin ladini gerekiyor. Kapaklarında Artvin ladini kullanıyorum."
"Bağlamaları kendime yapıyorum"
Demirsöz, "Neşet Ertaş bağlaması" yapmaya çalıştığını dile getirerek, "Elimdeki bağlamayı 47'lik olarak tasarlamıştım ancak teknesi arızalı çıktı, 43'te kaldım. 'Neşet Ertaş bağlaması' yapmayı düşünmüştüm. Neşet Ertaş bağlamasında Orta Anadolu türküleri daha iyi çalınıyor" dedi.
Bağlamaları sadece kendi için yaptığını, sipariş almadığını anlatan Demirsöz, boş vaktini değerlendirmek için bu işle meşgul olduğunu vurguladı.
Demirsöz, bağlama yaparak ve çalarak yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Etrafımda insan yok, bir şeyler paylaşamıyorum. Sıkıntı içindeyim.Yalnızlığımı örtmek için sanatla uğraşıyorum. Sanat en yakın dostum şu anda. İlçe merkezine indiğimde arkadaşlar istediği zaman çalıyorum."
Karabük’te çevreden topladığı kalıntılarla müze açtı
Mart 30, 2021 blog 0 yorum Karabük'te çevreden topladığı kalıntılarla müze açtı
Osmanlı döneminden kalma han, hamam, konak, cami, çeşme ve konaklarla açık hava müzesini andıran tarihi ilçeye bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki Recai Demirsöz, yaşadığı ve çevre köylerden topladığı tarihi kalıntılarla 1999 yılında müze açmaya karar verdi. Safranbolu Kaymakamlığına başvuran Demirsöz’e, kaymakamlığın da desteğiyle köyde atıl durumda bulunan tek katlı bina onarılarak müzeye dönüştürüldü. 2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan bölgede, Paflagonlar, Erken Bizans ve Rumlara ev sahipliği yapması dolayısıyla tarihi kalıntıların çok olduğu bir yer olma özelliği taşıyor. Müze bahçesinde tarihi mezar taşları ile kalıntıların yanı sıra, eski tarım aletleri, ev eşyaları ve kitaplar gibi materyaller yer alıyor. Demirsöz, Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi binasının 21 yıl önce kendilerine atıl olarak verildiğini söyledi. Binanın onarıldığını ve çevre düzenlemesinin yapılmasının ardından müze olarak hizmet vermeye başladığını ifade eden Demirsöz, “Ben isterim ki her köyde böyle bir etnografya müzesi olsun. Çevremizde böyle kalıntılar var. Genelde define avcıları bunları tahrip ediyor, onları kurtarıp getirdim. 21 yıldır kendi çabamla burada müzecilik yapıyorum” dedi. Genelde çevrede tarihi kalıntıların bulunduğunu aktaran Demirsöz, şunları kaydetti: “Buraya 2 bin 500 yıl önce Paflagonlar gelmiş, ardından Erken Bizans, sonra Rumlar. Fakat Rumlardan herhangi bir kalıntısı yok burada. Genelde Paflagonya ve Erken Bizans dönemine ait kalıntılar var. Rumlar ev düzenine geçmişler, onların bıraktıkları herhangi bir şey kalmamış. Paflagonlar, Karabük tarafından girmişler, burada bağcılığı geliştirmişler.”
Tarihi kalıntıların define avcıları tarafından tamamen tahrip edildiğini vurgulayan Demirsöz, “Bende uçları falan kaldı. Diğerleri de tarım aletleri. Üniversitenin arkeoloji bölümü tarafından buralara araştırma yapılıyor. Burada ilk önceleri yadırgandı. Zamanla herkes alıştı. Senede 200-300 ziyaretçi alıyordum, bu virüs dolayısıyla fazla giden gelen olmuyor” diye konuştu. Demirsöz, emekli maaşı ile geçindiğini, müzenin çatı problemi olduğunu, bunun onarımını yapmakta zorlandığını sözlerine ekledi. ·
Bize bugün kendi çabasıyla oluşturduğu, Üç Bölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi'nde rehberlik eden ve bizi evinde ağırlayan sanatçı Recai Demirsöz Beyefendiye çok teşekkür ederiz.
Beraber çekildiğimiz sol alttaki fotoğrafta arkada duran tablolar kendisinin yüreğinden tuvaline yansıyan eserlerdir. Ayrıca saz çalmayı kendi başına öğrenmiş ve sağ üstteki fotoğrafta duran iki insan heykelini de kendisi yapmıştır. Bölgemizde yaşayan çok değerli bir sanatçıdır.
ÜÇBÖLÜK’TE UNUTULAN
"SANAT MERKEZİ"
Safranbolu ilçemize bağlı Üçbölük (Ilbarıt) köyünde 1999 yılında dönemin Kaymakamı Celal Ulusoy’un destekleri ile yapılan ve ressam Recai Demirsöz’ün kendi imkânları ve emekleriyle oluşturduğu "sanat merkezi" zaman içinde unutuldu.
Yıllardır Demirsöz’ün uğraşları ile bugünlere kadar taşınan merkezi Vali Fuat Gürel hatırlayarak geçtiğimiz günlerde ziyaret etti.
Merkez hakkında bilgiler alan ve Demirsöz’ü tebrik eden Gürel’in bu ziyareti, adeta kaderine terk edilen sanat merkezi için umut oldu.
İnanıyoruz ki Gürel bu merkezi unutmayacak, zaten turizme kazandırmayı planladığı Soğanlı Vadisi içinde olan merkezin daha da gelişmesi için çaba harcayacaktır.
“Devletimiz buraya sahip çıkmalıdır.
Devlet erkânının ziyaretinden mutlu olan ve umutlanan Recai Demirsöz, gazetemize yaptığı açıklamada, sanat merkezinin yurt içinden ve yurt dışından Safranbolu’ya gelen misafirler tarafından zaman zaman ziyaret edildiği ve gelen misafirlerin bu tarihi köyde böyle bir sanat ve kültür merkezinin bulunmasını takdir ile karşıladıklarını ifade etti.
Demirsöz; “1999 yılında açıldığında Safranbolu’da bile böyle bir merkez yoktu. 1999 yılından beri bu binayı ayakta tutmak için ve köyümüzde bulunan tarihi yerleri korumak için elimden geldiği kadar çaba gösteriyorum. Ancak devletimiz buraya sahip çıkmalıdır. Benim bu ekonomik koşullarda binanın bakımı ve onarımı ile ilgili sıkıntılarım oluyor. Kültür ve sanat bir toplumun ileriye gidebilmesi için olmazsa olmazdır. Ben kendi yaşadığım köyde bunu korumaya çalışıyorum.” Dedi.
“bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım”
Bu bölgenin turizme kazandırılması için çalışmalar yapıldığından bahseden Demirsöz, “Vali Fuat Gürel ve ekibi bu nedenle köyümüze geldiler. Bu vesile ile de Sanat ve Kültür merkezimizi gezdiler. Kendilerine bilgi verdim. Ancak ben burada yaşadığım sürece bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım. Mutlaka devletimiz de sanata ve kültüre sahip çıkmalıdır. “ diye konuş
Küresel ısınmaya direnen,Ilbarıt köyünün önemli pınarlarından...Kovayanı...En son Mustafa Kütükçü tarafından restore ettirilerek şimdiki halini almıştır.Daha öncesi bilmeyenler için, Aligülügilden ,Sotiri lakaplı,İsmail Öz, Hasan Mutlu'ya 4 dönümlük bir bağ yeri satılarak yaptırılmış ve benim bildiğim, 1963 yılında,köy963 yılında,köyümüzün ustalarından,Mustafa Esen'in yapmış olduğu tamiratla son halini almıştı.
SAFRANBOLU'NUN ASMA BAHÇESİ ÜÇBÖLÜK
Üçbölük Köyü, önceki adıyla Ilbarıt Köyü, ismini Eski Türkçede üzüm yetiştirilen yer anlamına gelen Ilbarıt'tan almıştır.
Safranbolu'nun saklı kalmış bir çok kültürel hazinesine de ev sahipliği yapan köy, ülkemizin medeniyetler beşiği olduğunu gösteren sayısız değerlerinden biridir.
Safranbolu Kuzyaka Dağı’nın güney yamacında yer alan 711 rakımlı yüksek bir köy olan Üçbölük, M.Ö.'deki döneme kadar uzanan bir yerleşim yeridir.
Köy ve çevresinde üzüm ve lale figürlü kaya mezarları, Bereket Tanrısı Diyonisos Kültü (tapınak), Nişler(oyuk) vb yapılar bulunmaktadır, ayrıca Köye hakim bir noktada bulunan Kız Kayası'da güzel seyir noktalarından biridir.
ILBARIT KÖYÜNDE BİR AİLE..
.ASLEN 'HACIÖMEROĞLU' OLAN 'İYİPGİL'
Hüseyin D.T. 1801
Hüseyin eşi Sare D.T. 1804
Hüseyin oğlu Ahmet D:T. 1826
" " Hasan D.T.1828
Hüseyin kızı Fatma 1834, Gödenin 'Ahmet Yıldırım'ın ve Sarımuhtarın babası Mustafa'ın babası Hüseyinle evli...
Hüseyin kızı Hamide D:T: 1837
Hüseyin damadı Eyüp D:T 1835...Ovacık...Göynükören Köyünden...
Eyüp oğlu Ahmet D:T: 1860
" " Hüseyin D:T: 1862
Ahmet eşi Fatma D:T: 1879...Araç Karabüzey Köyü....
Ahmet oğlu Hasan D:T:1882
" " Ramazan 1889
" " Eyüp D:T: 1895
Eyüp Oğlu Hüseyin Eşi Ayşe D:T: 1867
Hüseyin Oğlu Mehmet Ali D:T: 1889
" " Mustafa Remzi D:T: 1895
Hüseyin kızı Hamide D:T: 1897
Ramazan oğlu Hasan (Karanuk) D:T: 1908
" " Ahmet D:T: 1913
Ramazan eşi Şerife D:T: 1885
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
Some Archaeological Findings from Roman and Early Byzantine Period in Southern Paphlagonia: Üçbölük Village Abstract Karabuk is located in the Northwestern Black Sea and surrounded by Zonguldak to the west, the Black Sea to the north, Kastamonu to the east, Cankırı to the south. Ucboluk (Ilbarit) Village that located 20 km southeast of Safranbolu district of Karabuk, is a historic settlement founded on the slopes of Soganli Valley. Within the scope of the scientific project “Surveys in Roman and Byzantine Periods of Karabuk Province and its Districts”, which started for the first time in 2017, research has been carried out in Safranbolu and surrounding settlements. Through this study, finding the rock-cut tomb, altar and wine presses, columns, double columns, column headings, inscriptions dated to Roman and Early Byzantine Periods and many archaeological data around Ucboluk (Ilbarıt) Village in Soganli Valley were examined and recorded. Archeological artifacts found in Ucboluk Village, which included in the borders of the region called Paphlagonia in history, shed light on the historical, architectural and socio-economic structure of the area from the Roman and Early Byzantine Periods. Ucboluk village and surrounding areas, which attracted the attention of many researchers and travellers since the 19th century such as Leonhard (1915), Gökoğlu (1952), Belke (1996), Dökü (2008), Laflı and Christof (2009, 2012), were examined in detail by us with together archaeological and art history experts for the first time in 2017. When evaluation on historical data of Ucboluk Village, having abundant water resources, which located on the southern slope of the Soganli Valley is considered to be an intensive agricultural activity based on wine production in the region. The finding vine branches and agricultural tools on the rock-cut tombs and grave stalks and especially rock-cut wine presses in Ucboluk (Ilbarıt) and around it, are indicative of this. Within the scope of this paper, the rock-cut tombs previously found and the rock-cut wine presses, rock-cut altar, cross sacred rock structure and architectural plastic artifacts that were first detected by us in Ucboluk village, which is one of the rural settlements in southern Paphlagonia, are evaluated in general perspective. Also, under the light of those finding artifacts, the architecture, the religious and social economic structure of the rural settlements in the region during the Roman and Early Byzantine periods were tried to be identified. Öz Kuzeybatı Karadeniz’de yer alan Karabük; batıdan Zonguldak, kuzeyden Karadeniz, doğudan Kastamonu, güneyden ise Çankırı ile çevrilidir. Karabük’ün ilçesi Safranbolu’nun yaklaşık 20 km güneydoğusunda bulunan Üçbölük (Ilbarıt) Köyü, Soğanlı Vadisi’nin yamaçlarında kurulmuş tarihi bir yerleşim alanıdır. İlk olarak 2017 yılında başladığımız “Karabük İli ve İlçeleri Roma ve Bizans Dönemi Yüzey Araştırması” adlı bilimsel proje kapsamında Safranbolu ve çevresindeki yerleşim alanlarında araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Araştırmalarımız kapsamında Soğanlı Vadisi’nde bulunan Üçbölük (Ilbarıt) Köyü çevresindeki Roma ve Erken Bizans Dönemi'ne tarihlendirilen kaya mezarı, kaya altarı, şarap işliği, sütun, çifte sütun, sütun başlığı, stel, yazıt ve pek çok arkeolojik veri incelenerek kayıt altına alınmıştır. Tarihte Paphlagonia olarak adlandırılan bölgenin sınırları içine dahil olan Üçbölük Köyü’nde tespit edilen arkeolojik eserler Roma ve Erken Bizans Dönemi tarihçesi başta olmak üzere bölgenin mimari ve sosyo-ekonomik yapısına ışık tutmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren Leonhard (1915), Gökoğlu (1952), Belke (1996), Dökü (2008), Laflı ve Christof (2009, 2012) gibi birçok araştırmacı ve seyyahın dikkatini çeken Üçbölük Köyü ile çevresindeki yerleşim alanları ilk defa 2017 yılında tarafımızca, arkeoloji ve sanat tarihi uzmanları eşliğinde detaylı bir şekilde incelenmiştir. Zengin su kaynaklarına sahip Soğanlı Vadisi’nin güney yamacı üzerinde yer alan Üçbölük Köyü, tarihi verileri kapsamında değerlendirildiğinde yörede şarap üretimine dayalı yoğun bir tarımsal faaliyet olduğu belirlenmiştir. İşlikler başta olmak üzere Üçbölük Köyü ve çevresinde tespit edilen steller ve kaya mezarları üzerinde yer alan asma dalları ile tarım aletleri bunun göstergesidir. Bu bildiri kapsamında Güney Paphlagonia’da kırsal yerleşim alanlarından biri olan Üçbölük’te daha öncesinde tespit edilmiş olan kaya mezarları ve ilk defa tarafımızdan tespit edilen şarap işliği, kaya altarı vb. mimari plastik eserler hakkında elde edilen bulgular genel bir bakış açısı ile değerlendirilmiş ve Roma ve Erken Bizans Dönemi’nde bölgedeki kırsal yerleşim alanlarının mimarisi, dini ve sosyo-ekonomik yapısı anlaşılmaya çalışılmıştır.
▬ Çok eski çağlardaki
Safranbolu’ya iliĢkin yeterli bilgi var mıdır?
▬ Yeterli bilgi var diyebilmek, yazılı
bir belgenin varlığını gerektirir. Bu ilk koĢul-
dur; aksi takdirde ne yeterli bilgiden ve
ne de güvenilir bir bilgiden söz edilebilir.
Söylentilere güvenmek ise, çoğu kez
hatalı değerlendirmelere yol açar.
Yazının bulunuĢu önemli bir baĢlangıçtır.
Tarih, yazının bulunuĢuyla baĢ-
latılır. Yazıdan önceki dönemler, ”tarih
öncesi çağlar” diye anılır. Tarih öncesi
çağlardaki Safranbolu hakkında hiçbir
bilgi bulunmazken, yazının bulunuĢundan
binlerce yıl sonrası için de yeterli
bilgiden söz etme olanağı yoktur.
Tarihin baĢlangıcından Roma
Ġmparatorluğu’nun, Doğu ve Batı Roma
olarak ikiye ayrıldığı M.S. 395 yılına ya
da 476’ya kadar süren döneme “Antik
çağ” adı verilmiĢtir. Antik çağla ve daha
sonraki dönemlerle ilgili olarak, ne yazık
ki, Safranbolu tarihine ıĢık tutacak
yeterli bilgi ve belgeden yoksun bulunuyoruz.
Safranbolu’nun tarihine ve tarihsel
yapıtlarına ilk kez, Cumhuriyet döne-
minde, Kastamonu’dakilerle birlikte
değinildiğine tanık olmaktayız. Ġstanbul’da
1925’te basılan Mehmet Behçet’e ait
“Kastamonu Asar-ı Kadimesi” ile 1952 bas-
kılı Ahmet GÖKOĞLU’nun “Paphlagonia” adlı
kitapları, Safranbolu hakkında,
uzun yıllar baĢlıca kaynak olma
özelliğini taĢımıĢlardır.
Antik çağda Safranbolu, Kızılırmak ile
Filyos ırmağı arasında, kuzeyde
Karadeniz, güneyde Çankırı ve Çorum
illerinin bir bölümüyle sınırlandırılan ve
Paflagonya (Paphlagonia) denilen bölgede
yer almaktadır. Kastamonu Müzesi
Müdürü, arkeolog Ahmet GÖKOĞLU, biraz
önce değindiğim Paphlagonia adlı
kitabında belirttiğine göre, Safranbolu
çevresinde Hacılarobası, Ilbarıt (Üçbölük),
Sarıyan, Akören, ÇavuĢlar, Bürnük,
Kızılcaören köylerinde bulunan kaya mezar-
ları antik çağa aittir.
Safranbolu çevresindeki kaya mezarları
288
▬ Safranbolu ne zaman bir yerleĢim yeri
olmuĢtur?
▬ Bu konuda, tarihçilerin ve
arkeologların görüĢlerinden yararlanmak durumun-
dayız. Türk Tarih Kurumu’nun, 2003
yılında bastığı “1.Ulusal Tarih İçinde Saf-
ranbolu Sempozyumu (04-06 Mayıs 1999)”
adlı yayında bir bildirisine yer verilen
Feridun M. EMECEN, Safranbolu’nun “Geç
Roma ve Erken Bizans döneminde
ortaya çıktığı düşünülebilir” demektedir.
Değerli sınıf arkadaĢım, Safranbolu
araĢtırmacısı merhum Hulusi
YAZICIOĞLU da bu kanıdadır. M.Ö. 58 ile
M.S. 21 yılları arasında yaĢamıĢ,
Roma dönemine ait bilgiler içeren ünlü
bir coğrafya kitabının yazarı, Amasya
doğumlu bir gezgin olan STRABON’un
kitabında hiç sözü geçmediği için, Saf-
ranbolu’nun Roma döneminde önemli bir
yerleĢme yeri olmadığını veya Bizans
döneminde kurulduğunu söylemektedir. Sayın
YAZICIOĞLU “Küçük Osman-
lı!nın Öyküsü-Osmanlı Tarihi” adını
verdiği kitabında ayrıca Ģu bilgiyi verir. XIX.
yüzyılda Fransa adına, Anadolu’da
araĢtırmalar yaparak HattutaĢ’ı bulan arkeo-
log bir gezgin olan TEXĠER’in “Küçük
Asya” adlı kitabına göre, Safranbolu ilk
kez M.S. 610-641 yılları arasında Bizans
Ġmparatoru olan Herakleyos’a sunu-
lan haritada, “Zağfiranboli” adıyla yer
almıĢtır.
Bu durumda, VII. yüzyılda Zağfiranboli
denilen bir kent, 500 yıl sonra,
1197 yılında, Türklerin fethi sırasında,
niçin Dadybra adıyla anılıyor; Dadybra
baĢka bir yer olamaz mı? sorusuna bir
yanıt bulmak gerekir. Çünkü Safranbo-
lu’ya atfedilen Dadybra adını, Sayın
YAZICIOĞLU, Safranbolu’nun eski adı ola-
rak benimsemiĢ ve ısrarla savunmuĢtur.
Safranbolu’nun eski adlarını konuĢtu-
ğumuz zaman, eğer anımsatırsanız, bu
konuya özel olarak değinmek isterim.
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
Kültür Bakanlığı’nca 2006
yılında yayınlanan, UNESCO tarafından Dünya
Miras Listesi’ne alınan yerler hakkındaki
“Dünya Mirasında Türkiye” adlı kitapta,
Mezapotamya ve Fırat havzasını dolaĢan,
bir Ġngiliz gezgin olan
AĠNSWORTH’un (1807-1896) kayıtlarında,
Safranbolu’nun, safran kenti anla-
mında “flaviopolis” olarak adının
geçtiğinden söz edilmesi, Safranbolu’nun, saf-
ran ile iliĢkilendirilmesinin yüzyıllar
boyu sürdüğünü göstermektedir.
Bu arada bir de Ģu gerçek
vurgulanmalıdır: VII. yüzyıla ait bir haritada
Safranbolu’nun adı “Zağfiranboli” olarak
geçtiğine göre, buranın en az 1500 yıl-
dır safran bitkisinden adını almaya devam
etmesinin yanı sıra, yine en az 1500
yıldan bu yana bir yerleĢim yeri olduğunu
da kabul etmek gerekir.
Mehmet Behçet’in “Kastamonu Asar-ı
Kadimesi” kitabını kaynak göstere-
rek, H. YAZICIOĞLU’nun, “Safranbolu
Tarihine ait Belgeler ve Kaynaklar” adlı
kitabında, Kıranköydeki “San Stefano
Kilisesi”nin (halen Ulucami), 1872 yılındaki
onarımı sonrası kapısı üzerine konulan
kitabede kilisenin ilk kez 515 yılında ya-
pıldığının bildirildiğini belirtmesi de,
Safranbolu’nun en az 1.500 yıldır bir yerleĢim
yeri olduğu söylemini pekiĢtiren bir
baĢka kanıt olmaktadır.
Son yıllarda yayımlanan kimi kitaplarda
ve broĢürlerde, Safranbolu 2 bin,
3 bin ve hatta 5 bin yıl öncesi yerleĢim
yeri olmuĢtur, burada Ģunlar yaĢamıĢtır,
burayı Ģunlar yönetmiĢtir biçiminde
yazılanlar, Safranbolu’yu da kapsayan geniĢ
bir bölge için belki doğru olabilir;
ancak bir yerleĢim yeri olarak Safranbolu kent
merkezi için, kanıtları olmayan bir
olasılıktan öte bir anlam taĢımaz. Yıllar önce,
1975 yılında gerçekleĢtirilen kültürel
etkinlikler sırasında Safranbolu’ya gelen
Ġstanbul Üniversitesi öğretim
üyelerinden, arkeolog Prof.Dr. Muhibbe DARGA,
HACIÖMEROĞULLARI...
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,baba Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir
KÜLTÜR SANAT MERKEZİ
20 küsur yıl öncesi,29.ekim.1999 tarihinde,köyümüzde safranbolu kaymakamlığınca,kültür ve sanat merkezi kurulmuştu.yaşadığım zor şartlara rağmen,kültür ve sanat merkezini ayakta tutmaya çalışıyorum. sakıp sabancı ,can kıraç ve eczacıbaşı gibi holdinglere bağlı müzeler,15 yıllarını kutlarken,ılbarıt köyündeki 'müze' 20 ci yaşına girmiş bulunmakta.doğal olarak benim kendi imkanlarımla kutlama şansım yok.geçenlerde köyü ziyaret eden,karabük ve safranbolu protokolu,hatta bunlara karbük vekilleride dahil,hiçbir fikir yürütmedi.ilerde burunanın konumu ne olacak diye...yıllar öncesi almanlar burayı ziyaret ettiklerinde,peşinsıra birilerini yetiştiriyormusun,bende malesef yanıtını vermiştim.kaldıki bir sanat-evini ayakta tutumak o kadarda kolay değil...her şeyden önce bilgi birikimi istiyor.çünkü sanat-evine girildikten sonra,sorular ard arda geliyor.dün ise istanbul'un çeşitli üniversitelerinden öğrenciler müzeyi ziyaret ederek süpriz yaptılar.
BALCI OĞLU MEHMET EFENDİ
ılbarıt köyünün ilk resmi öğretmeni olan,balcıoğlu mehmet cemil efendi...
doğum yeri hasan ve ülfet'ten olma,rumi 1281 miladi 1865 bulgaristan -filibe....
eşi emine hanım,mustafa ve zehra'dan olma rumi 1291 bursa...
kızı behice ,mehmet cemil ve emine'den olma,rumi 1310 miladi 1894...
eşinin teyzesi nefise hanım,baba seyitali anne bilinmiyor.rumi 1262 miladi...1846 bursa...
okur yazar sıpyan (çocuk) muallimi olan mehmet cemil efendi.hüdevandigar (bursa'nın eski ismi) vilayeti nüfus idaresinden aldığı 4.mart.1313 (1897)tarihinde aldığı teskere osmaniye mucibince (icab)ca ılbarıt köyü yabancı defterine kayıt edilmiştir.
mehmet cemil efendi ayrıca batı eğtimi aldığı için,o yılların yaygın dili olan fransızcayı bilmektedir.1900'lerin başları ve ortaların da ılbarıt köyüne gelen mehmet cemil efendi,hüseyin efendi,hüseyin avni aksoy,hasan efendi,hasan fehmi erden ve ata efendi,mehmet ada doğan,gibi öğrencilerini ileri derecede eğitirek o yılların öğretmen ve kadıların (hakim)lerin yetiştiği medrese eğitime göndererek,eğitimci olmalarını sağlamıştır.
ayrıca mehmet cemil efendi,kız çocuklarında okutmuştur.
kaynakça...satı demirsöz (1910-2009) recai demirsöz (1956.....)cevirisi....
*KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU
bundan yaklaşık iki asır öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayımı yapılmış.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanlı imparatorluğunun en acımasız padişahlarındandır.yeniçeri ocağını kapatıp (asakir-i mansüre)adı alıtında bir ordu kurup,askerlik yaşını 16 ya indiriyor.
iki asır öncesi,ılbarıt köyü,merkez ılbarıt,bağlıca ve karaşar dahil 49 hane olup,daha sonra babam satı demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yılına kadar tutulmuş köy kayıt defterindeki incelemelerime göre,iki asır öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (nakioğlu) (hacışabanoğlu) ve (hoşafçıoğlu) ya devşirmeye uğramış yada,söyünmüştür.
yine iki asır öncesi,bağlıcada (hacıhasanoğlu-civişgil) karaşar'da (akmustafaoğlu-gıdavagil) (akmustafaoğlu_kistirliçavuşgil) yok
merkez ılbarıt köyünde (mollabekiroğlu-karakaşgil,değirmencigil ve dabazgil), döndügil (tankıroğlu-iki sülale) , (kütükçüoğlu- hatıpgil ve hüsükgil) (ibrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (karadelioğlu-aşağımeyremgil) gibi sülaler yok.
yine o yıllarda, nüfus sayamandı kadınları yok saydıklarından dolayı,ev kadınları ve kızları kayıt altına almamışlar.
örneğin (akkuşgil,kuruhaliloğlu,baba halil ve oğul abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra abdullah'ın mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
iki asır öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazında 180 buna kadın ve kız çocuklarını eklersek 300 yakın.geriye dönüp baktığımızda ise,ılbarıt köyü eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen türklerin buraya gelişi 17 asırın ortaları ve sonları olabilir.çünkü bizim sülale (musluoğuları,üç kardeşten ibaret,ahmet 1751 doğumlu,ahmet'ten,feyzullah ve hüseyin oluyor.feyzullah'tan -emistogil,hüseyin'den,kuruhüseyingil) musluoğlu,mehmet bin hasan, 1791 doğumlu,oğlu mustafa 1806,doğumlu (zorluhüseyingil ve gödegil) ve musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. o söyünmüş evin yerine,gödegilden,hasan yıldırım ev yapmıştır
KÖYODASI EĞİTİM
ılbarıt köyüne cami 1870,yılında yapılmıştır.cami öncesi 'köy-odası' ve 'köy-mektebi' vardır,fakat yazılı bilgi olmadığı için, köy-odası ve mektebinin ne zaman yapıldığı bilimemektedir.
aynısı hacılarobası köyündede vardı, hacılarobası köyündeki yıkılıp yerine yenisi yapıldı.bizdeki ise,çeşitli tadilatlar geçirdi ve 2009 tarihinde tamamen yanıp yenisi yapıldı.
köy mektebinde,eskiden hafızlık ve imamlık üzerine dersler verilirken,mehmet cemil efendi hocanın gelmesi ilie diğer derslerde,devreye girdiği biliniyor.hatta burdan mezun olanlar,daha sonra istanbul dahil çeşitli medreselerde eğitim görmüşlerdir.fıs fıs hafız (mehmet mutlu) gibi...
cumhuriyet önceside köy mektebinde eğitime devam edilmiş.o yılları babam satı demirsöz şöyle anlatırdı.okur yazar örneği çevre köylerde bizde ve hacılarobası köyünde olduğu için,ovacık'ın köylerinden bize,gurbet ve asker mektubu yazdırmaya gelinirdi.hocamızda,kuzyaka'dan telli lakaplı ve abdülkadir özer'in babası mehmet özer, gelenlerin mektuplarını yazıverin diye bizlere görev verirdi.
köy mektebinden daha önce mezun olup,medrese eğitiminden sonra ilk öğeretmen olanlar,hüseyin avni aksoy,mehmet ata doğan ve hasan tahsin erden'dir.cumhuriyetin kurulması ile mustafa remzi sponsorluğunda, kastamonu öğretmen okuluna gönderilen,ahmet demiralp,şükrü kaya,ibrahim ünal ve mustafa algan'dır.
köy mektebi,mehmet ata doğan'ın köye öğretmen olarak atanması ile 1931'den,karamanbaşı mevkiinde 1934 yılında yapılan 'akbulak-ilkokulu' üç köyü kapsayan okul olarak hizmete açılmıştır.sırasıyla,ılbarıt,(üçbölük)hacılarobası,o yıllarda geren köyü hacılarobasına bağlı mahalle olduğu için,hacılarobası esmase okunuyordu. ve sarıyan (gündoğan)köyü....o yıllara ait okul kayıt defterleri,köy müzesinde bulunmaktadır.daha sonraları 1945 yılında sözü edilen üç köyde köy bünyesinde okullar açılmıştır.
YUNUS ÖZER...'1944-2007'
Yunus Özer, 1967-68 döneminde, Üçbölük 'Ilbarıt' köyünde göreve başladı. 1977 ýılında,Karabük, Pembeevler, Kurtuluş İlkokuluna tayin oldu.Dolasıyla bizim kuşağın en son öğretmeniydi.
Daha önceki öğretmenlerimiź sırasıyla...Hikmet Kayalı...Kastamonu-Araç...Hüseyin Tiryaki...Kastamonu-Azdavay...Adil Şen...Zonguldak-Çaycuma...Hayrullah Yılmaz Önder...Muş-Varto...
Aslen ,eski Hacılarobası köyü mah.si olan ve 1950'de köy stadüsüne kavuşan,Geren köyünden olan Yunus Özer,Kastamonu Öğretmen okulu mezunudur.İlk görev yaptığı yerde Erzurum'dur.
Ebeveynleri...Dede Hakkı...1892,Geren köyü doğumludur.Babaanne Sare 1892,Ilbarıt-Karaşar mah.si doğumludur.Baba Cemal,Hakkı ve Sare'den olma Geren, anne Satiye,Nuri ve Halime'den olma Geren doğumlarıni yazmiyorum sanırım 1922...Amcaları Rıza 1924,İbrahim 1928...
Yunus Özer'in bizde emeği büyüktür. Beni,Karaşar mah.den Necati Kara'yı ve Cengiz Aydın'ı...Kastamonu Öğretmen Okulu imtshanlarına hazırlamak için,köyüne 20 gün gitmedi.Fakat abuk subuk sorular yüxünden hiç kimse kazanamadı.Bizim kuşaktan sonrada,yYatılı Öğretmen Okulları kapatıldı.Kendisini saygıyla anıyorum.Gecmişte olsa,Öğretmenler Gününü kutluyorum.
HACIÖMEROĞULLARI...
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,baba Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir.
mevkiinden indrilmiştir. İnsan gücü ile...
TABAK EVİ ÇEŞMEMİZ
Bir zamanlar,köyde 4 yeri besleyen, 2.km.uzaklıktaki, Tabakevi Suyunun, batı ayağı,Karakaş 'Sorokızgilin' tarlasının kenarı.Bizim nesil bu tarlaların ekildiğini bilir.Diğer ayağı,Softagilin tarlasının kenarı.
Su daha önceleri büyükçe bir göletmiş.Aşağıpınar köyün ihtiyacını karşılamayınca, Asma ve Tabakevi suyu icin karar alınmış.Safranbolu ,Bartın ve Kastamonu güzargahında,20 katırla taşıyıcılık yapan,Osmancavuşgilden,Hüseyin Efendiye,karar iletilmiş ve Safranbolu'dan gönderilen rum ustalar ölçüm yapmışlar.Asmanın suyunun,ancak Aşağıpınara,Tabakevinin suyunun köyün her tarafına ulaşacağını söyleyen rum ustaların görüşü iletildiktrn sonra, horasandan yapılan,yağlıalgun için çalışmalar başlanmış.Kavşak mevkiye gelindiginde,yaklaşık 400 metrelik yer oldukça taşlı olduğu için ,köylüler vazgeçmek istemiş.Maylaş 'Mehmet Koç'un kardeşi,Kel Emin,siz taşsız yerleri kazın bu alanı bana bırakın diyerek,çalışmaların devamını sağlamış.Yağlıalgun Kanalı,Sarıahmet Köyü mevkiine geldiğinde,köylületin parası bitmis ve 4 yıl Tabakevinin suyu,Sarıahmet Ķöyü mevkiine akmış.
4 yıl aradan sonra tekrar toparlanan Ilbarıt köylüsü,Tabakevinin suyunu köye getirmeyi başarmış.Sistem şöyle çalışmaktaydı.Kare şeklinde suların biriktiği,horasan harçla yapılan,Kapkaç, az eğik meyille suyu uzağa taşıyan,Yağlıalgun ve Yukarıharman mevkiinden,Taşönüpınara kadar ,pişmiş topraktan yapılan Küppoyra...Ve bu düzenek 70 yıl boyunca çalışmış,ara sıra ağaç kökleri su yolunu tıkadada,tamiri yapılmış.1972 yılında su,normal bu gün kullanılan boru sistemine alınmış.90 lı yıllarda kuzey küredeki küresel ısınma ne yazık ki,Tabakevi Suyununda sonunu getirmiştir.Su sırasıyla,Köyün İlkokulunu,Yukarıpınarı,Cami Şadırvanını ve Taşönüpınarı besliyordu.Fotoğrafta göründüğü gibi,sular tamamen yitip gitmiş ve ormanın içinde boş su düzenegi,azda olsa geçmişi hatırla
tıyor.
NÜFUS SAYIMI
KARYE-İ ILBARIT TABİ KAZA-İ ZA'FERANBORLU...
bundan yaklaşık iki asır öncesi,padişah 2.mahmut döneminde, nüfus sayımı yapılmış.bilindiği gibi 2.mahmut,osmanlı imparatorluğunun en acımasız padişahlarındandır.yeniçeri ocağını kapatıp (asakir-i mansüre)adı alıtında bir ordu kurup,askerlik yaşını 16 ya indiriyor.
iki asır öncesi,ılbarıt köyü,merkez ılbarıt,bağlıca ve karaşar dahil 49 hane olup,daha sonra babam satı demirsöz'le türkçeleştirdiğimiz,1908 yılına kadar tutulmuş köy kayıt defterindeki incelemelerime göre,iki asır öncesi,köyümüz esamesinde bulunan (dalkıranoğulu) (Nakioğlu) (Hacışabanoğlu) ve (Hoşafçıoğlu) YA DEVŞİRMEYE UĞRAMIŞ YADA,SÖYÜNMÜŞTÜR.
YİNE İKİ ASIR ÖNCESİ,BAĞLICADA (Hacıhasanoğlu-civişgil) KARAŞAR'DA (Akmustafaoğlu-Gıdavagil) (Akmustafaoğlu_Kistirliçavuşgil) YOK
MERKEZ ILBARIT KÖYÜNDE (Mollabekiroğlu-Karakaşgil,Değirmencigil ve Dabazgil), DÖNDÜGİL (Tankıroğlu-iki sülale) , (Kütükçüoğlu- Hatıpgil ve Hüsükgil) (İbrahimbeyoğlu-yukarı meyremgil) (Karadelioğlu-Aşağımeyremgil) GİBİ SÜLALER YOK.
yine o yıllarda, nüfus sayamandı kadınları yok saydıklarından dolayı,ev kadınları ve kızları kayıt altına almamışlar.
ÖRNEĞİN (Akkuşgil,Kuruhaliloğlu,baba Halil ve oğul Abdullah ve birde anneyi sayarsak,üç kişiler,daha sonra Abdullah'ın Mustafa diye bir oğlu olmuş,bu günkü esami,Mustafa'dan doğup,bu günlere gelenlerdir.)
iki asır öncesi 49 hanenin nüfusu erkekler bazında 180 buna kadın ve kız çocuklarını eklersek 300 yakın.geriye dönüp baktığımızda ise,ılbarıt köyü eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen türklerin buraya gelişi 17 asırın ortaları ve sonları olabilir.çünkü bizim sülale (Musluoğuları,üç kardeşten ibaret,Ahmet 1751 doğumlu,Ahmet'ten,Feyzullah ve Hüseyin oluyor.Feyzullah'tan -Emistogil,Hüseyin'den,Kuruhüseyingil) Musluoğlu,Mehmet bin Hasan, 1791 doğumlu,oğlu Mustafa 1806,doğumlu (Zorluhüseyingil ve Gödegil) Ve Musluoğullarından bir sülale söyünmüştür. O söyünmüş evin yerine,Gödegilden,Hasan Yıldırım ev yapmıştır.
Selami Alkan,abi esamileri tek tek yaz diyor.Bir kere işin içinden çıkmak o kadar kolay değil. Benim için tarihi derinlik çok önemli ve iyiki elimizin altında buna dair bilgiler var.Bunları iki büyük defterde toparladım. Öğrenmek isteyenler köye geldiklerinde 'Müze'den öğrenebilirler.Örneğin 'Gardayıgil' 'Dokzangilden' ayrılmış,ama Hacıömeroğulları,2.asır öncesi,iki esamiden oluşuyor ve bu iki aile zamanla,birbirinden ayrılarak hanelere dönüşmüş ve en ufak ip ucunu değerlendirmeye çalışıyorum.Babam Satı Demirsöz,Yanık'ın babası Abdullah ile Ahmet ve İzzetin babaları, Kara Hasan'ı kardeş demişti.ordan yola çıktığımda, Hacıömeroğullarında,bir Abdullah ismine rastlıyorum,oda 1796 doğumlu ve Hasan ise 1823,aralarında bayağı yaş farkı var.İnsan acaba Abdullah,Hasan'ınamcasımı ve onların babalarıdaMehmet,Kaldıki Hasan'ın oğlu,Ahmet,aynı zamanda Hafız Nuri ve Gündoğan Köyündeki Abdullah efendinin babaları,büyük oğluna Mehmet ismini vermiştir.Mehmet aynı zamanda,daha sonra Ayranco Ahmet ile evlenen,Hemit'in(Hanife)nin ilk eşi...Mehmet'in,Ahmet,Fatma ve Hamide,isiminde üç çocuğu vardır.
GARDEYİGIL
17. yüzyıl ortalarından sonra, Ilbarıt köyüne intikal eden esamiler, zamanla kollara ayrılmışlardır. Söz konusu esamilerden biride, Gardeyigil (Karadelioğlu) sülalesidir. Karadelioğlu esamisini Aşağı Meyremgil kullanmıştır.
Gardeyigil, soyadı kanundan sonra, Alkan, Erden ve Demiralp, soyadını kullanmıştır. Beşir kızı, Vasfiye ile evlenen,aslen Sarıyan köyünden olan,Hüsnü Akdoğan, kendi soyadını kullanmıştır.
Gardeyigil, Hacıömeroğullarının bir kolu olup, Orta Mahalleden, Yukarı Mahalleye intikal etmiştir. Dokzangil ,Eminegil, Deliseyingil ve Aligülügil aynı koldur.
Gardeyigilde en yaşlı birey Hasan olup, 1766 doğumludur. Hasan'ın çocukları Ahmet 1791 diğer oğlu Abdullah 1796 doğumludur.
Ahmet'in üç oğlu sırasıyla,
Hasan (Karahasan) 1813...
Ömer 1815 , Aşağı Meyremgilden 1835 doğumlu Yakup'un babasıdır.
Mehmet 1819 doğumlu olup, kendi adını taşıyan 1857 doğumlu oğlu, Kulagile içgüveyi gitmiştir.
Gardeyigilin asıl kolu Yanıkgil Abdullah 1796 doğumlu,
Abdullah oğlu Mehmet (Karamolla) 1841 doğumlu olup, Karakaşgilden, Salalı Emin'in kızı Şerife (Karaşerifin) üzerine içgüveyi girmiştir.
Abdullah oğlu Ömer (Gümüş) lakaplı,1850 doğumlu olup, Yörük Köyüne içgüveyi gitmiştir.
Abdullah oğlu Osman (Yanıkosman) 1863 doğumlu olup, iki evlidir. Çocuğu olmamıştır.
Abdullah oğlu Hüseyin ( Sarıseyin) 1865 doğumlu ve Ahmet Demiralp, Fatma Alkan ,Hamide Doğan ve Ayrancı Hasan Kaya'nın anneleri Hanife'nin babasıdır.
Gardeyigil Kara Hasan,
Hasan oğlu Ahmet (Topalahmet) 1843 doğumlu,
** ** İzzet 1852 doğumlu
** Kızı Ayşe 1854 **
** ** Şerife 1867 **
Gardeyigil Ahmet'in çocukları,
Ahmet kızı Fatma 1878 doğumlu olup, İzzet oğlu Osman'la evli...
** ** Safiye 1880 ** Akkuşgilden Halil oğlu Ali ile evli...
** Oğlu Mehmet 1882 doğumlu, Ahmet Demiralp, Fatma Alkan ve Hamide Doğan'ın babaları,askerde şehit olmuştur.
** ** Nuri 1887 doğumlu olup, İsmail , Mustafa ve Yakup Şevki Alkan'ın babalarıdır.
** ** Abdullah 1891 doğumlu olup, Sarıyan (Gündoğan) köyünde içgüveyidir. Hüseyin, Hatice, Ömer Lütfü, Ayşe ve Fatma, Turhan Hamza'nın annesinin babasıdır.
*** *** Oğlu Hasan Fehmi Erden 1895 doğumlu olup, Şaziye Demiralp 1923 doğumlu olup, 100 yaş ile Ilbarıt köyünün en yaşlı üyesidir ve Mehmet Adnan Erden' in babası olup...1914 mezunu öğretmendir.
İzzet ve çocukları,
İzzet oğlu Osman 1874 doğumlu olup, eşi Fatma'dan 1904 doğumlu Hatice, ikinci eşi Zeliha'dan 1908 doğumlu Emine...
İzzet kızı Fatma, 1887 doğumlu olup, Fısfıs Hafız, Mehmet Mutlu ile evlidir, çocuğu yoktur.
İzzet oğlu Beşir 1890 doğumlu olup, ilk eşi Nadire'den Şerife 1912, ikinci eşi Zeliha'dan Cemile 1924 ve Vasfiye 1926 üç kız çocuğu vardır.
Kısaca özetlersek Gardeyigil, Ilbarıt köyünde okur düzeyi yüksek bir sülale olup, başta öğretmen, mühendis, mimar bir çok alanda eğitimli insanlara mensuptur
KARA HASAN |
FATMA HANIM |
AHMET EFENDİ |
|
ŞERİFE(1862) |
|
AYŞE(1852) |
HATİCE HANIM |
|
YANIK OSMAN |
|
HALİL(AKKUŞGİL) |
EMİLE HANIM |
|
H.NURİ ALKAN
|
|
HASAN ERDEN |
|
ABDULLAH ALKAN |
|
MEHMET DEMİRALP |
|
SAFİYE ALKAN |
|
FATMA ALKAN |
SAFİYE ALKAN |
HATİCE ERİŞ |
|
HATİCE ERİŞ |
CEMİLE ERİŞ |
|
OSMAN ALKAN |
|
FADİME ALKAN |
|
BEŞİR ALKAN |
|||||||||
ALİ(1290) |
HAFIZ NURİ |
|
ABDULLAH (SADIK) |
|
|
|
|
|
|
|
|||||||||||||||||||||
HATİCE ALKAN |
|
HURİYE ERDEN
|
|
MÜNEVVER ALKAN |
|
HAMİDE DEMİRALP |
|
ALİ ERİŞ |
|
OSMAN ALKAN |
|
|
1 |
HURİYE SARI |
|
|
FATMA ALKAN |
|
MEHMET MUTLU |
|
NADİRE ALKAN |
||||||||||
EMİNE ALKAN |
|
|
2 |
PAKİZE KARA |
|
|
ZİLHE ALKAN |
|
|
|
ZİLHE ALKAN |
||||||||||||||||||||
1 |
MUSTAFA |
1 |
ADNAN |
1 |
HÜSEYİN |
1 |
AHMET |
|
|
|
|
|
|
3 |
AYŞE ÖZDEMİR |
|
1 |
EMİNE(zilhe) |
|
|
1 |
VASFİYE(zilhe) |
|||||||||
2 |
İSMAİL |
2 |
ŞAZİYE |
2 |
LÜTFİ |
2 |
HAMİDE |
|
|
|
|
|
|
4 |
İZZET ERİŞ |
|
2 |
HATİCE(Fatma) |
|
|
2 |
ŞERİFE(nadir) |
|||||||||
3 |
YAKUP |
|
|
3 |
HATİCE |
3 |
FATMA |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3 |
CEMİLE(zilhe) |
|||||||||
4 |
KAMİL |
|
|
4 |
FATMA |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|||||||||
|
|
|
|
5 |
AYŞE |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|||||||||
'ILBARIT KÖYÜNDE BİR SÜLALE...
'AYRANCOGİL' 'AYRANCIGİL'
Günümüzde yazılı belgelere ulaşmak oldukça zordur. Nedeni yazılı belgelerin olmayışı ve mevcut belgelerin de gün ışığına çıkmaması ve de korunmamasıdır. Kulaktan duyma şeylerin ise net bulgulara fazla hitap etmemesi...
Ilbarıt köyünde, artık kimi esamiler yok olurken, halen hayatta kalan esamilerin işlevini sürdürmesi mucize gibidir.
'Ayranco veya Ayrancıgil'i tanımlarken, bu sülaleye en yakın esamileri göz önünde bulundurmak gerekmekdedir. Hacıömeroğulları, Ilabarıt köyüne ilk intikal ettiklerinde, Kardeş babında ikiye ayrılmıştır. daha sonra birden çok sülaleye dönüşmüştür. Ayroncogil baz alındığında, bu sülalenin kolları...Sırasıyla, Deliseyingil,Eminegil, Aligülügil Dokzangil,Gardeyigil ve Faslıgil'dir.Sözkonusu 3 asırın içinde olup bitenler. İlk gelenler ise 1720 ve biraz altı doğumlular.
Ayroncogil:
Ahmet 1751 doğumlu...
Oğlu Hüseyin 1801 doğumlu, olup 1831 tarihinde, kendisinin 'ASİTHANE' de olduğu kayıtlara geçmiş olup, Safranbolu ve Kastamonu'da Asithane olmadığı için, buraya en yakın Asithane...Nevşehir-Hacıbektaşveli'dir.
Eskiden Asithane, Bektaşilerin, Medreselerde Sunnilerin eğitim gördükleri yerlerdir.Dolasıyla geçmişte,Ilbarıt köyünden birden çok kişi, Hacıbektaş Asitanesinde eğitim görmüş veya hocalık yapmıştır.Onun için kulaktan duyma, Hacıömer ve Hacıalioğullarının Nevşehir'den geldiği söylenmektedir. Bu doğru değildir.Çünkü Nevşehir-Hacıbektaşveli'de bir tür toplanma veya eğitim alma yeridir.Örneğin Yunus Emre
dahi böyle bir dergahta,kendini geliştirmiştir.
Hüseyin oğlu Ahmet (Onbaşı) 1826 doğumlu olup, evliliğini (Çıraklar ) köyünden Hatice ile yapmış ve hiç çocuğu olmamıştır.
Hüseyin oğlu Hasan 1828 doğumlu (Ayranco) evliliğini, Osmançavuşgilden, Hüseyin kızı 1829 doğumlu Hanife ile yapmış olup, bu evliliğinden...1850 yılında oğlu Mehmet olmuştur.Mehmet Kahveci Mustafa'nın babasıdır.
Hasan kızı Emine (Meme) 1866 doğumlu olup, Osmançavuşgilden
dayısının oğlu Mustafa ile evlidir.
Hasan oğlu Ahmet 1869 doğumludur.İlk evliliğini Kuruhaliloğulları, Akkuşgilden Mustafa kızı 1882 doğumlu Fatma(Topalhala) ile yapmıştır.
Ahmet oğlu Satı 1903 doğumlu...
"""""" """" Şükrü 1908 """"""
Ahmet Kızı Şerife 1912 """"""
Şükrü eşi Hamide 1907 doğumlu...
Şükrü oğlu Nail 1930 """""""""
"""""" """" Ahmet 1933 """"""""
Şükrü kızı Gönül 1939 """"""""
Şükrü eşi Hatice 1922""""""""" Sarıyan Köyünden aslen Ilbarıt köyü,Hacıömeroğullarından, Abdullah Alkan'ın kızıdır.
Şükrü kızı Hamide 1949""""""" Ilbarıt....
Ayranco Ahmet eşi Ayşe (Hemit) 1882 doğumlu....
Ahmet oğlu Hasan 1924 doğumlu...
Hasan eşi Şaziye 1925 doğumlu,Sarıyan Sarımsakçıoğullarından Hüsnü Uysal'ın kızı...
Nail eşi Fatma 1930 Davutobası köyü,Kahyagilden Aliosman kızı
Nail oğlu Yavuz 1949 doğumlu...
""" """" Oğuz 1954 """"""""""
""""" """"" Enver 1959 """"""""""
Hasan kızı Sevim 1946 doğumlu...
""""" """" Sevgi 1949 """"""""""
Hasan oğlu Ahmet 1
Hasan kızı Ayşe (Hanife) 1961 """"
Ahmet eşi Arife (Elmas) 1951 Sarıyan doğumlu, Sarımsakcıoğullarından Osman Uysal'ın kızı...
Ahmet kızı Nezaket 1970 doğumlu...
""""""" """" Şerife 1974""""""""
""""""" """" Şaziye 1976 """"""""
Ahmet oğlu Hasan 1980 """"""
NOT: Sarıyan köyünde, Uysalları temsileden sülaleler, Sarımsakçıoğulları diye anılır.
AMBAR
Köyümüz,Yusufgilden geriye kalan...Ambar...Ambarların özellikleri, sarıçam özünden yapılmaları ve tahılın güvelenmemesi...Ambarlar, genellikletahtacılar denilen toplumlar tarafından, kalın kalasların uca yakın kısımları oyularak yapılır ve her kalas numaralandırılır, istendiğinde sökülüp başka yerlete monte edilebilir.Ambarların alt kısımlarında, arpa ve buğday, üst kısımlarda, sürekli kullanılan 'here kusrak' yani küçük birimler vardır.Yusufgilin ambarı evin tamamen yıkılmasına karşın direniyor.Bu ambarlarfan köyfe çok azı kaldı.Katırcı Hüseyinin,Akkuşgil Hasan Çavuşun, Yukarı Keleşgilin ve Kulagilin.
Kastamonu,Bartın ve Zonguldak bölgelerinde, bu tip evler halen varlığını sürdürmektedir.Adına 'Çandı' evler deniliyor.Tek dayanıksızlığı yangındır.Depreme karşı oldukça dayanıklıdır.
Bu tür ambaarın yapıldığı yerler,bu gün Ovacık sınırları içinde olan 'Ambarözü' köyü ve Kastamonu'nun Araç ilçesi köyleridir
YUKARI ÇEŞME
Bir zamanlar,köyde 4 yeri besleyen, 2.km.uzaklıktaki, Tabakevi Suyunun, batı ayağı,Karakaş 'Sorokızgilin' tarlasının kenarı.Bizim nesil bu tarlaların ekildiğini bilir.Diğer ayağı,Softagilin tarlasının kenarı.
Su daha önceleri büyükçe bir göletmiş.Aşağıpınar köyün ihtiyacını karşılamayınca, Asma ve Tabakevi suyu icin karar alınmış.Safranbolu ,Bartın ve Kastamonu güzargahında,20 katırla taşıyıcılık yapan,Osmancavuşgilden,Hüseyin Efendiye,karar iletilmiş ve Safranbolu'dan gönderilen rum ustalar ölçüm yapmışlar.Asmanın suyunun,ancak Aşağıpınara,Tabakevinin suyunun köyün her tarafına ulaşacağını söyleyen rum ustaların görüşü iletildiktrn sonra, horasandan yapılan,yağlıalgun için çalışmalar başlanmış.Kavşak mevkiye gelindiginde,yaklaşık 400 metrelik yer oldukça taşlı olduğu için ,köylüler vazgeçmek istemiş.Maylaş 'Mehmet Koç'un kardeşi,Kel Emin,siz taşsız yerleri kazın bu alanı bana bırakın diyerek,çalışmaların devamını sağlamış.Yağlıalgun Kanalı,Sarıahmet Köyü mevkiine geldiğinde,köylületin parası bitmis ve 4 yıl Tabakevinin suyu,Sarıahmet Ķöyü mevkiine akmış.
4 yıl aradan sonra tekrar toparlanan Ilbarıt köylüsü,Tabakevinin suyunu köye getirmeyi başarmış.Sistem şöyle çalışmaktaydı.Kare şeklinde suların biriktiği,horasan harçla yapılan,Kapkaç, az eğik meyille suyu uzağa taşıyan,Yağlıalgun ve Yukarıharman mevkiinden,Taşönüpınara kadar ,pişmiş topraktan yapılan Küppoyra...Ve bu düzenek 70 yıl boyunca çalışmış,ara sıra ağaç kökleri su yolunu tıkadada,tamiri yapılmış.1972 yılında su,normal bu gün kullanılan boru sistemine alınmış.90 lı yıllarda kuzey küredeki küresel ısınma ne yazık ki,Tabakevi Suyununda sonunu getirmiştir.Su sırasıyla,Köyün İlkokulunu,Yukarıpınarı,Cami Şadırvanını ve Taşönüpınarı besliyordu.Fotoğrafta göründüğü gibi,sular tamamen yitip gitmiş ve ormanın içinde boş su düzenegi,azda olsa geçmişi hatırlatıyor.
EVLERİN YAPILIŞ TARİHİ
(ILBARIT )ÜÇBÖLÜK KÖYÜ/SAFRANBOLU
Bilindiği gibi, köylerin kurulma aşaması ve birlikte olması,geçmiş itibarıyla 'imece' toplu yaşama ve toplu zor işleri başarma üzerinedir. Dolasıyla her şey ilkeldir. Kapitalizmin makineyi keşfetmesi ile insanların yaşamları kolaylaşırken, ap ayrı bir güç çıktı ortaya...Bir yandan fabrikalar vs.ler insan yaşamına geçince, köylerimizde makinelerle tanıştı. Örneğin bir traktör birden çok canlının sürebileceği bir tarlayı bir kaç saatte sürerken, neredeyse her evde bulunan öküz gibi emekçi hayvanlar artık kullanılamaz oldu. Bir yandan da köylerden şehirlere göçlerde başlamış oldu ve bu göçe 1960 yıllardan sonra, Ilbarıt Köyüde maruz kaldı. Nedeni bağların kuruması ve ekilenlerin astarı yüzünden pahalı olması...
Selami Alkan, hocam köydeki evlerin tarihini yazarmısın dediğinde düşündüm. Çünkü çoğu evlere tarih yazılmamış. Geçmişten gelen çoğu ev yıkılmış, örneğin bizim eski ev Kuruseyingilinen eskiden ortakmış, 1915 yılında bir kış günü yıkılmış ve içinde insan varken, ama hiç kimsenin burnu dahi kanamamış. Kafama göre bir tarih çıkarmaya çalıştım. Çünkü en büyük aile bireylerinden yola çıkarak. Derler ya 'Söz uçar yazı kalır.' Köyümüz bilindiği gibi, 1831,Padişah 2.Mahmut döneminde yapılan nüfus sayımında, 49 hane ve bu hanelerden beş sülale şu anda yok...Nedeni söyünmüş. Yukarı mahalleden itibaren, köyün günümüze ulaşan yapılış tarihi...
1) Değirmencigil (Mollabekiroğulları) İlk ev 1865 yıklmış,2 ci ev 1870 yıkılmış 3 cü ev 1951 yıkılmış 4 cü ev 2018
2) Kuruseyingil 1892 yıkıldı.
3) Kuruseyingil 'Ömer Tuncay' 1963
4) Yamakgil 'Mustafa Gökmen' 1880
5) Yamakgil 'Raşit ve Hasan' 1878
6) Sarımuhtargil 1895
7) Emüstogil 1918
/8 Gödegil 1845 yıkıldı
9) Gödegil 'Hasan Yıldırım' 1970
10) Karakaşgil 1895
11) Deliahmetgil 1885
12) Döndügil 1884
13) Faslıgil 1887 yıkıldı.
14) Aşağımeyremgil 1875
15) Yanıkgil 1953
16) Kapsuzgil 1935
17) Kapsuzgil 2 ci ev 1997
18) Huriye, Ayhan Karaman 1993
19) Gardeyigil 'Hafız Nuri ve Hasan Erden 1909
20) Yukarı Havaşgil 1959
21)Yusufgil 'Mehmet Özer' 1919
22) Osman Akdoğan 2009
23) Beşir Algan 1882
24) Yukarı Meyremgil 1897
25) Hamdi Sarı 2002
26) İhsan Sarı 2002
27) Güdükgil 1904
28) Güdükgil 2 ci ev 1935
29) Gardeyigil 'Ahmet Demiralp' 1943
30) Yusufgil 'Salih Kara' 1840 yıkıldı.
31) Yusufgil 'Mehmet ata Doğan' 1895
32) Karabacakgil 1870
33) Acumukgil 1901
34 ) Kosbatargil 'Mehmet Tanık' 1955
35) Kosbatargil 'Ekrem Tanık' 1979
36) Hecelligil 1887
37) Softagil 1838
38) Elişgil 1896
39) İrabegil 1957
40) Zaimgil 1858
41) Aşağıkeleşgil 1870
42) Yukarıkeleşgil 1890
43) Deliseyingil 1947
44) Eminegil 1954
45) Pehlivangil 1894
46) İpiçürükgil 1896
47) Hürükızgil 1870
48) Yukarıçavuşgil 1954
49) İyipgil 1860
50) İyipgil 'Karanuk' 1956
51) İyipgil 'M.Ali Efendi' 1923
52) İmam Lojmanı eski 1895
53) Kirazgil 1862
54) Hatıpgil 1900
55) Ayrancıgil 1855
56) Kahvecigil 1901
57) Dokzangil eski ev 1860
58) Aligülügil 1875
59) Aligülügil 'İsmail öz' 2017
60) İbrahim Özcan 2016
61) Hüsükgil 1980 yeni ev...
62) Şıkkıdıgil 1895
63) Akkuşgil 'M.ali Eriş' 1968
64) Akkuşgil 'Osman eriş' 1968
65) Aşağı Havaşgil 1879
66) Osmançavuşgil 1894
67) Fısfıshafızgil 1893
68) Çavuşgil 1875
69) Keleşgil 1868
70) Haşimgil 'alimollagil' 1873 yıkıldı.
71) Haşimgil 'Rıfat Özcan' 1953 yandı.
72) Hatıpgil 'Perihan Tangül' 2019
73) Sarımuhtargil 'Bilgin Yıldırım' 2019
74) Kuruseyingil 'Ramazan Tuncay' 2017
75) Gödegil 'Ahmet,Ercan Yıldırım 2010
BAĞLICA MAHALLESİ;
76) Okumuşgil 1920
77) Kacoseyingil 1900
78) Cıdıkgil 1940
79) Okumuşgil 'Saim Kara' 1980
80) Cemal Oğuz 1982 yeni ev...
81) Cemükgil 1922
82) Tulumagil 1912 eski ev
83) Tulumagil 1958 yeni ev
84) Kostakgil 1910
85) Ramazan Oğuz 1935
86) Civişgil 1908
KARAŞAR MAHALLESİ...
87) Alibeygil 1879
88) Berbergil 1890
89) Topalahmetgil 1908
90) Gıdavagil 1887
91) Kistirliçavuşgil 1886 yıkıldı.
92) İbrahimçavuşgil 1914
93) Karabekirgil 1894 yandı.
94) Alibeygil 'Ali Karatekin' 1993
95) Berbergil 'Mustafa Kara' 1977
KÖY ODASI YANAN ODA 1835 YENİSİ 2009 YILINDA YAPILMIŞTIR.KÖY CAMİSİ 1870 YILINDA YAPILMIŞTIR.
'ÜÇBÖLÜK KÖYÜ 'KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ,YAPILIŞ TARİHİ (1981,KÜLTÜR MERKEZİNE DÖNÜŞ TARİHİ...29.EKİM.1999...'
Kısaca tüm Ilbarıt Köyünü Mahalleri ile birlikte özetlemeye çalıştım. Umarız ki köyümüz geleceğe ışık tutmaya devam eder.
*******************************************************************
ÇEŞMELERİMİZ
KÖYÜMÜZÜN PINARLARI
KUZSUYU.
KÖLEHMET SUYU.
FINDIKLI PINARI.
SEMERCİ PINARI.
DOMUZ PINARI.
ORTENECEK PINARI.
BAŞPINAR.
YENİPINAR.
KIZILKUYU.
CANIMANA PINARI.
MANDIRA PINARI.
DAĞBAĞI PINARI.
KAYRANPINAR.
DÜNÜRŞU PINARI
ASMA PINARI
MEZARLIK PINARI.
Sitemdeki yazıların kaynağı verilmemiş olanların kaynakları bilinmediğindendir. Hak sahipleri talep ettiği anda kaynağı yazılır ya da yazı siteden kaldırılır. Kendi yazılarımın altında ismim vardır. Bu sitedeki yazıların yasalara aykırı kullanımı siteyi değil kullanıcıyı bağlar. Bu site hiçbir menfaat gözetilmeksizin sadece bilgi sağlama amacıyla kurulmuştur ve ticari hiçbir çıkarı yoktur. Ziyaretçilerden tek talebim DUA’dır.İyi günler sizinle olsun.
Formun Üstü
Formun Altı
Hayatın karmaşık dokusunda gezinirken, seçimler olağanüstü yolculuklara açılan yolları ortaya çıkarır ve gerçekten tatmin edici bir yolculuk için yaratıcılık, merak ve cesaret gerektirir.
İLÇEMİZ SAFRANBOLU
ESKİ KIRANKÖYDEN BİR GÖRÜNÜŞ
SAFRANBOLU(KIRANKÖY YENİ GÖRÜNÜŞÜ) 2010
SAFRANBOLU KUŞ BAKIŞI GÖRÜNÜŞÜ
GENEL BİLGİLER
TARİHİ
Anadolu’nun kuzey batı kesiminde, Antik Devirde tarihçi Homeros’un İlyada
destanında Paplagonya olarak geçmektedir. Yörede sırası ile Hititler, Frigler,
dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar,
Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik
kurmuşlardır. Safranbolu 1196 tarihinde Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan’ın
oğlu Muhiddin Mesut Şah zamanında Türklerin eline geçmiştir. Tarihi süreç
içerisinde ise 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğullarının, 1326-1354
tarihleri arasında Candaroğlullarının, 1354-1402 ve 1423 yılından itibaren de
Osmanlıların egemenliğine girmiştir. Safranbolu, tarihi geçmişinde, en üstün
ekonomik ve külüteril düzeyine Osmanlı döneminde ulaşmıştır. Kentin 17. yy da
İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşu, bölgede
ticaretin gelişimine olanak sağlayarak zenginleştirmiştir. Bu dönemde İstanbul
ve Kastamonu ile yoğun ilişkiler yaşamış, Osmanlı devlet adamlarından bazıları
kente önemli eserler bırakmışlardır. Safranbolu geleneksel Türk toplum
yaşantısının tüm özelliklerini yansıtan ve uzun tarihi geçmişinde yarattığı
kültürel mirası çevresel dokusu içinde koruyan örnek bir kenttir. Sahip olduğu
zengin kültürel mirası kent ölçeğinde korumadaki başarısı Safranbolu’yu “Dünya
Kenti” ününe kavuşturmuş ve UNESCO tarafından “Dünya Miras Listesi”ne
alınmıştır. Tüm ülkede bulunan yaklaşık 50 bin kadar korunması gerekli Kültür
ve Tabiat varlığının 1125’i Safranbolu’dadır.Bu zenginlik kenti bir Müze Kent
halinle getirmiş, korumacılıktaki başarısı ise kente Korumanın Başkenti”
ünvanını kazandırmıştır. Kentin ününü oluşturan Safranbolu evleri 18.ve
19.yy.Türk toplumunun geçmişini, kültürünü, ekonomisini, teknolojisini ve
yaşama biçimini yansıtan mükemmel mimarlık bilgisi ile yapılmışlardır. Yaklaşık
2000 geleneksel Türk evi bulunmaktadır. Bu evlerin 800 kadarı yasal koruma
altındadır. Geriye doğru 3000 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Safranbolu pek
çok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve günümüze bir kültür zenginliği olarak
ulaşmıştır. Özellikle Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, çeşme, köprü
ve eşsiz konaklar gelenlere hayranlık uyandıracak niteliktedir. 1975 yılında
Yüksek Anıtlar Kurulunun Safranbolu’yu kentsel sit ilan etmesi ile akademik
düzeyde başlayan kente olan ilgi , zamanla ülkemiz sınırlarının dışına
taşmıştır. 90’lı yılların başından bu yana küçük ve orta ölçekli turistik
tesislerin oluşumu ile turizm ilçe ekonomisindeki yerini hissettirmeye
başlamış, terk edilen konaklar, otel, lokanta gibi işlevlerle yaşama
dönüştürülmüş, bozulan arnavut kaldırımları yeniden yapılmış, anıtsal eserler
restore edilmeye başlanmış, kaybolmak üzere olan el sanatları turistik amaçla
yeniden canlılık kazanmıştır. Safranbolu’nun İsimleri Safranbolu’nun belgelere
dayanan bilinen ilk tarihi Bizans Döneminde başlamaktadır.(395-1453) Bizans
Döneminde Safranbolu Dadybra (Dadibra), müslüman Arap akınları karşısında bir
müstahkem kale olarak (Akratia) kurulmuş ve önem kazanmıştır. Bizanslılar Döneminde
kentin adı Dadybra’dır. 1196 tarihinde Selçuklular zamanında kentin adı Zalifre
olmuştur. Beylikler döneminde ve Osmanlıların ilk zamanlarında kentin adı
Borglu ve Borlu şeklini almıştır. 16 yy. Osmanlı Tapu ve Tahrir defterinden
izlenebileceği gibi Borlu, yöreye yerleşen Taraklı Aşiretinden dolayı
Taraklıborlu olmuştur. Taraklıborlu adından sonra Safranbolu için Osmanlılar
Döneminde kullanılan diğer adlar, 18 yy. ortalarında Zağfiran-ı Borlu, 19 yy.
ikinci yarısında kısa bir süre için Zağfiran-ı Benderli 19. yy.lın son
çeyreğinden itibaren Zağfiranbolu, son olarakta Zafranbolu ve Safranbolu
biçimine dönüşmüştür. Kente adını veren Safran bitkisi kendi ağırlığının yüz
bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilme özelliğine sahiptir.Gıda, ilaç ve
kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır.Bu ilgi çekici bitkinin dünyada üretildiği
ender yerlerden biri Safranbolu’dur.
SAFRANBOLU EVLERİ
Safranbolu’yu ülkemizde ve dünyada ön plana çıkaran en önemli unsur geleneksel Türk mimarisi tarzındaki Safranbolu evleridir. Bu evler bir yandan kentsel konumlarıyla diğer yandan mimarileriyle dikkate değerdirler. Başka bir anlatımla Safranbolu Evleri yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşlarıdır.
Evler Safranbolu’nun iki ayrı kesiminde gruplanmış durumdadır. Birincisi “Şehir”(Çarşı ve Kıranköy) diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan, ikincisi “Bağlar” diye bilinen ve yazlık olarak kullanılan kesimdir. Hemen hemen herkesin bir kışlık bir de yazlık evi vardır. Yöre halkı kışın şehirdeki evinde yaşar ve yazın havaların ısınmasıyla Bağlardaki yazlık evine göçer. “Çarşı”da üretim ve ticaret hayatı yazın da aynen sürer.
Safranbolu evinin boyutu ve biçimini belirleyen üç temel unsurdan söz edilebilir: Çok nüfuslu büyük aile yapısı, yağışlı iklim, kültürel ve maddi zenginlik.
Safranbolu evlerinin “çevreye saygılı” olarak tasarlandığı günümüz mimarlarınca sıklıkla vurgulanır. Doğa-insan-ev; sokak-ev, sokak-çarşı ilişkileri son derece düzenli ve dengelidir. Çevreye olduğu kadar komşuya da saygı egemendir. Hiç bir ev diğerinin görüşünü engellemez. Kısacası Safranbolu’da “görünüm hakça paylaşılmıştır”.
Akla ve insana dönük olarak fonksiyonel bir biçimde tasarlanan evlerin yapımında taş, kerpiç, ahşap ve alaturka kiremit kullanılmıştır. Evin oturtulduğu arsa ne şekilde olursa olsun üst katlarda uygun geometri mutlaka sağlanmıştır.
Bahçeler sokaktan taş duvarlarla ayrılmıştır. Çift kanatlı büyükçe kapılarla bahçeye, bazen de doğrudan eve girilir. İhtişamı daha kapıda görmek mümkündür.
Harem-selâmlık geleneğinin bir sonucu olarak bazı evlerin çift girişi bulunmaktadır. Evin girişinde zemin katta “hayat” vardır. Bu bölüm eğer taş kaplıysa “taşlık” adını alır. Burada ışık almayı sağlayan ve aynı zamanda odunların dizilerek hava akımıyla kurutulduğu ahşap kafesten “gliste” mevcuttur. Zemin katlarda ayrıca ahırlar, büyük kazan ocakları ve ambarlar bulunur.
Üst katlara ahşap ustalığının üstün örneklerini sergileyen merdivenlerle çıkılır. İkinci kat diğer katlara göre daha basıktır. Bu katta gerektiğinde yatak odası olarak da kullanılabilen bir mutfak bulunur. Mutfak ile selamlık arasında yemek servisinde kullanılan silindirik bir ahşap dönme dolap yer alır. Gündelik yaşam orta katta geçer. Soğuk kış günlerinde bu katın ısıtılması daha kolay olur.
Üçüncü kat Safranbolu evinde mükemmelliğe varılan noktadır. Bu katta tavanlar daha yüksektir. Odalara sekiz kenarlı bir çokgenden oluşan“sofa”nın (çardak) daha kısa olan dört çapraz kenarından açılan kapılardan girilir. Odaların giriş kapıları köşelerdedir ve giriş kapılarında oda ile doğrudan teması kesen özel ahşap paravana düzeni bulunur. Sofalar ve odaların tavanları ahşap süslemelerle kaplıdır. Her odada sedir düzeni ve çoğu zaman ocak vardır. Oda yan duvarlarında ahşap dolaplar ve sergen yer alır. Odaların her biri bir çekirdek aileyi ya da bir aile yakınını barındırabilecek tüm unsurlara sahip, bağımsız birim olarak tasarlanmıştır. Bu doğrultuda her odada ahşap dolapların (yüklük) içerisinde bugünün duş kabinlerini andıran gusülhaneler mevcuttur.
Safranbolu evlerindeki çıkmalar, evin dış görünümünü tek düzelikten kurtardığı gibi, bu çıkmaların yanlarında yer alan pencereler sedirde oturanların sokağı baştan başa görmesine olanak sağlar.
Sofalarda, eyvanlarda ve odalarda zaman zaman kalemişi süslemelere rastlanır.
Evlerin pencereleri çok özel biçimde tasarlanmış olup dar ve uzuncadır. Ahşap kanatlı pencerelerde ayrıca “muşabak” denilen kafesler bulunur. Pencere sayıları oda büyüklüğüne göre değişmekle birlikte genellikle fazladır. Bu hem içten geniş bir görünüm sağlar, hem dıştan evin görünümüne güzellik kazandırır.
Evlerin sokak cephelerinde ev içlerinde, bahçelerde, sokaklarda çeşmeler vardır. Şehirde su kültürü, dönemine göre oldukça ileridir. 5 km mesafeden ve tarihi İncekaya Su Kemeri’nin üzerinden şehre su getirilmiştir. Bir kısım büyük konaklarda havuzlu odalar bulunmaktadır. Havuzlar büyük hacimli ve insan boyu derinliktedir. Havuzlar bazı konaklarda selamlık köşkü denilen bahçe içindeki bağımsız binalarda yer almaktadır. Bahçelerde havuz ve kuyular (Bağlar’da) yoğunluktadır.
GEZİLECEK YERLER
Kaçak (Lütfiye) Camisi
Çarşının Akçasu Mahallesi Kaçak semtindedir. Akçasu Deresi üzerinde kemerler kurularak yapılmıştır. Caminin yapım yılı 1880’dir.
ESKİ TABAKHANE
Çarşının alt ucunda Akçasu ve Gümüş deresinin birleştiği alandaki eski tabakhane bugün sadece ismiyle mevcuttur. Tabakhane mescidi ile yıkık durumdaki tabakhane binası, korunmuş bir iki atölye tabakhanenin son tanıklarındandır.
ULU CAMİ (AYESTEFENOS KİLİSESİ)
Rumlardan kalan ve 1872 yılında yapılmış eski kilisedir. Çevresindeki Skalion binası (Rum Mektebi) (1863) ile Papazın Konağı ilginç bir külliye oluşturur.
MAĞARALAR
Safranbolu’da bulunan Mencilis (Bulak) mağarası ile Hızar Mağarası Dünya Mağaracılık literatürüne girmiş ve yabancı mağara uzmanlarının sıklıkla ziyaret ettikleri jeolojik oluşumlardır.
BULAK(MENCİLİS) MAĞARASI
Bulak (Mencilis) Mağarası, Karabük’e bağlı Bulak Köyü’nün Safranbolu ile sınır teşkil ettiği mağara tabir edilen yerindedir. İlçe merkezine (Çarşı’dan 8,5), Bağlar Değirmenbaşı’ndan 5 km uzaklıktadır.
Mağaranın iki girişi bulunmaktadır. İlk giriş, su çıkışının olduğu bir ağızdan yapılmaktadır. Ancak 30 m sonra bu çıkış bir sifonla sonlanmaktadır. İkinci giriş ise aktif çıkış ağzının arkasında yer alan tepenin solunda fosil bir ağızdan yapılmaktadır. Mencilis Mağarası’nın toplam uzunluğu 2.725 m’dir. Mağarada 3, 5, 11 ve 15 m’lik dört iniş yer almaktadır
Mağaranın 350 metrelik kısmı ışıklandırılarak turizme açılmıştır.
HIZAR MAĞARASI
İlçenin Danaköy hudutları içersindedir. Bağlar Değirmenbaşı semtine uzaklığı 5 km.’dir.
Mağara yatay gelişmiş ve fosildir. Büyük bir ağızdan girilen mağara bir ana galeri ve iki yan pasajdan oluşmaktadır.
Bu mağaraların dışında Uluyayla’da henüz yeterince keşfedilmemiş büyük bir mağara girişi ile ormanın iç kesimlerinde derin çukurluk biçiminde ilginç jeolojik oluşumlar mevcuttur.
Ağzıkara Mağarası Harmancık Köyünde bulunan Ağzı Kara Mağarası’da sarkıt, dikit ve diğer jeolojik oluşumlar bakımından farklı bir güzellik ve zenginlik içermekte olup henüz turizme açılmamıştır.
SEYİR TERASLARI
Hıdırlık Tepesi – Mezarlık – Kale – Hasandede Kayası – Şahbalı Tepesi – Gümüş Tepesi – Hastane Altı ve Şelale Küpçü Tepesi
ARKEOLOJİK ALANLAR
Kaya Mezarları – Hacılarobası Köyü – Karakoyunlu Köyü – Üçbölük Köyü – Akören Köyü – Gümüş Tepesi Höyüğü (Göztepe)
ORMAN VE YAYLALAR
Bağlar Harmanlar Gavur Meşeliği – Kirkille Çamlığı – Gürleyik – Sarıçiçek Yaylası – Göl Yaylası – Uluyayla
YÜRÜYÜŞ YOLLARI
Düzce Köyü Kanyonu – Tokatlı-Gümüş Deresi Boyu – Bağlar Sülükgölü -Bulak Deresi-Karadirlik – Çarşı Aşağı Tabakhane-Dereköy Değirmeni – Çarşı Yukarı Tabakhane-Akpınar Sokak – Çarşı Dere Sokağı-Akçasu Kaçak Camisi Uzunkır -Bağlar Çamlıca Bulak Mağarası-Çarşı Dışkale Altı-Dibanoz-Gümüş-Misaki Milli-Kanlıkaya – Çarşı Topçu Köprüsü-Akseki
DİĞER İLGİ ODAKLARI
Konarı Gölü (Dipsiz Göl) – Konarı Taşköprü-Su Değirmeni – İskalion binası (Rum Mektebi), Rum Hamamı (Kıranköy) – TTOK Havuzlu Asmazlar Konağı – Bağlar Emirhocazade Ahmetbeyler Evi – Bağlar Kavaklar Kahvesi – Yazıköy Hamamı – Yazıköy Eski Kilise – Yazıköy Papazın Konağı – Üçbölük Köyü Kültür Merkezi
YÖRÜK KÖYÜ
YÖRÜK ÇAMAŞIRHANE
Eski Hükümet Konağı 1904 yılında yaptırılmış, iki katlı görkemli bir taş yapıdır. 1976 yılında yanmıştır. Kültür Bakanlığınca Kültür Merkezi ve Müze olarak kullanılmak üzere restoresi başlatılmıştır. Bulunduğu yer Safranbolu’da “Kale” olarak bilinmektedir.Hıdırlık TepesiTürklerin Safranbolu’ya geldikleri vakit konuşlandığı yerdir ve açık namazgah şeklindedir. Yağmur duası ile hıdırellez kutlamaları burada yapılır. Üzerinde Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın Türbesi (1845), iki namazgah, Hızır (Hıdır) Paşa’nın makamı /mezarı ile Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Yaver Ataman’ın (1955) anıt mezarı bulunmaktadır. Tepeye iki noktadan giriş ve çıkış vardır. Yemeniciler Arastası Köprülü Mehmet Paşa Camisine bitişik 48 ahşap dükkandan oluşan ve “yemeni” denilen ayakkabının yapıldığı eski Lonca Çarşısıdır. Restore edilen çarşı turistik amaçlı kullanılmaktadır. Çarşıdaki Ahmet Demirezen Yemenicilik Müzesi hafta sonlarında geziye açıktır.Demirciler Çarşısı İzzet Mehmet Paşa Camisi altından geçen Akçasu deresinin iki yakasına kurulan çarşı sıcak ve soğuk demircilik el sanatlarının üretildiği yaşayan tek Lonca çarşısıdır. Bakırcı ve kalaycı esnaf da bu çarşı içersinde çalışmaktadır.İncekaya Su Kemeri Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılan eser, ilçe merkezine 7,5 km uzaklıktadır. İncekaya Köyü’ndeki su kemeri 116 metre uzunluğunda, 6 kemerli görkemli bir yapıdır. Su kaynağından ilçeye su getirilmesine yarayan kemer 110-220 cm genişliktedir. Altındaki Tokatlı Deresi de kanyon gezisi için ideal bir parkurdur. Restore edilen İncekaya Su Kemeri’nin alt tarafına çeşitli etkinlikler için sahne ve oturma yerleri yapılmıştır. Saat Kulesi Padişah III. Selim’in Safranbolu’lu Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797 yılında yaptırılmıştır. Kare planlıdır, saat zembereksizdir. Yapı restore edilmiş olup, cuma, cumartesi, pazar günleri geziye açıktır. Değirmenbaşı Su Değirmeni Bağlar Değirmenbaşı semtindedir. Restore edilmiş olan değirmen hem eski hem de yeni işlevi ile hoş bir geçmiş zaman tanığıdır. Güneş Saati
Avludaki bu saat basit tip yatay güneş saatleri sınıfına girer. Sabah 06.40 akşam 17.20 arasındaki zamanı metal plakanın gölgesine göre gösterir. 19.yy ortalarında yapıldığı sanılmaktadır.
KAZDAĞLIOĞLU CAMİSİ
Tarihi çarşının girişinde, çok köşeli ve kiremit örtülü kubbesi ile dikkate çeker. Yapım tarihi 1779’dur. Çevresindeki meydana ismini vermiştir.
YÖRÜK KÖYÜ
Safranbolu’ya 11 km uzaklıktaki bu “Müze Köy”e Safranbolu-Araç karayolu üzerinden gidilmektedir. Kültür Bakanlığı tarafından 1997 yılında gerçek bir Türk-Türkmen Köyü oluşu ve tarihi yapılarının görkemi nedeniyle koruma altına alınmıştır. Safranbolu’nun küçük bir maketidir. 93 eserin tescilli olduğu köyün camileri, çamaşırhanesi ve gezilen konakları Safranbolu turizmine önemli bir hareket ve çeşitlilik getirmektedir.
ULUYAYLA VE SARIÇİÇEK YAYLALARI
İlçenin turizmini çeşitlendiren doğal güzelliklerdir. Uluyayla ilçe merkezine 50 km, Sarıçiçek yaylası 8 km’dir. Öte yandan Kirkille Çamlığı, Gürleyik Orman İçi Dinlenme Alanı ilçenin önemli piknik yerlerindendir.
TOKATLI, DÜZCE, SIRÇALI VE SAKARALAN KANYONLARI
Safranbolu’ya 13 km uzaklıktaki Düzce Köyü’nin biri girişinde, diğeri Kozcağız Mahallesi’ndeki kanyonlar foto safari ve yaban hayatı koruma alanı olarak düzenlenmiş, bakir bir turizm seçeneğidir.
DEMİRYOLU: KARABÜK İL MERKEZİNE KADAR DEMİRYOLU İL ULAŞIM MÜMKÜNDÜR. Karabük – Zonguldak, Karabük – Ankara tren seferleri vardır.
HAVAYOLU : EN YAKIN HAVA LİMANI ANKARA ESENBOĞA’DIR. (240 KM.)
Not : Öğrencilerimizin hizmetine sunulmak üzere bilgiler Safranbolu.gov.tr sitesinden alınmıştır.
NASIL GİDİLİR?
Karayolu : Safranbolu’ya karayolu ile üç ayrı yönden ulaşmak mümkündür. Ankara-İstanbul karayolunun Gerede kesiminden ayrılarak 82 km. sonra Karabük’e, Karabük’ten 8 km sonra da Safranbolu’ya varılır. İlçenin kuzey yönünde Bartın’a uzaklığı 74 km., doğusundaki Kastamonu’ya uzaklığı 105 km.dir.
DADYBRA (SAFRANBOLU) (KARABÜK-SAFRANBOLU)
Safranbolu tarihçesinin
erken dönemleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. Ancak kasaba yakınında bulunan
tümülüsler, buradaki yerleşmenin İlkçağa kadar uzandığını kanıtlamaktadır.
Homeros’un İlyada destanında Paplagonya olarak geçmektedir. Yörede sırası ile
Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar),
Romalılar, Selçuklular, egemenlik kurmuşlardır. Safranbolu’nun belgelere
dayanan bilinen ilk tarihi Bizans Döneminde başlamaktadır (395-1453). Bizans
Döneminde Safranbolu Dadybra (Dadibra), Arap akınları karşısında bir müstahkem
kale olarak (Akratia) kurulmuş ve önem kazanmıştır.
1196 tarihinde Selçuklular zamanında kentin adı Zalifre olmuştur. Beylikler döneminde ve Osmanlıların ilk zamanlarında kentin adı Borglu ve Borlu şeklini almıştır. 16 yy. Osmanlı Tapu ve Tahrir defterinden izlenebileceği gibi Borlu, yöreye yerleşen Taraklı Aşiretinden dolayı Taraklıborlu olmuştur. Taraklıborlu adından sonra Safranbolu için Osmanlılar Döneminde kullanılan diğer adlar, 18 yüzyıl ortalarında Zağfiran-ı Borlu, 19.yüzyıl ikinci yarısında kısa bir süre için Zağfiran-ı Benderli 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren Zağfiranbolu, son olarak ta Zafranbolu ve Safranbolu biçimine dönüşmüştür.Kenthaber Kültür Kurulu Yayın Tarihi : 24 Kasım 2004 Çarşamba
SAFRAN ÇİÇEK AÇTI
Karabük’ün Safranbolu
İlçesi’ne ismini veren ve dünyanın en pahalı bitkisi unvanını alan “Safran”
bitkisinin çiçekleri açtı. İlçede 2006 yılı ürünü olarak, 8-10 kilogram
arasında safran ürünü elde edilmesi bekleniyor. Üretimi zor, hassas ve çok
nadir yetişen safran bitkisinin çiçeklerinin açmasıyla üreticilerin yüzleri
gülmeye başladı. Safranbolu’nun Aşağıgüney ve Davutobası köylerinde
yetiştirilen safran bitkisini, köylüler daha fazla üretmek ve geliştirmek
istiyor. Aşağıgüney Köyü’nün en yaşlı üreticilerinden 66 yaşındaki Emine Yetim,
dünyanın en pahalı safran bitkisinin çiçeklerini toplarken çok hassas
davrandıklarını ve çiçeği eline aldığında heyecanlandığını söyledi. Safran
yetiştiricilerinden Mehmet Yoldaş ise, “Safranın altın değerindedir. Ancak,
Türkiye’de bunun kıymetini bilmiyorlar. Yurt dışında safranın gramı 40-50 YTL
olduğunu duyuyoruz. Safran üretiminin ve geliştirilmesi için bir kooperatif de
kurmayı düşünüyoruz. Köyümüzde 10 vatandaşımız tarafından proje yapılıyor.
Bunun dışında talepte bulunan çok sayıda üretici bulunmaktadır. Safran üretimi
zahmetli olduğundan çok sık ilgilenilmesi gerekiyor. 10 günde bir mutlaka çapa
yapılması gerekiyor. Aksi taktirde ot basıyor” dedi. Safranbolu İlçe Tarım
Müdürü Çetin Ayvalık, safran bitkisinin soğangiller tohumundan yetişmekte
olduğunu kaydederek, “Bir soğan tohumu 3 ile 13 adet çiçek vermektedir. Ticari
değer taşıyan metaryerimiz çiçeği içersinde bulunan kırmızı renkli dişi organ
diye tabir ettiğimiz 3 tane organı var. Safranımız budur. Çiçeğin içersinde üç
adette sarı renkte organ bulunmaktadır. Bunlarda erkek organlardır, bunlara
filament diyoruz. Asıl Safran kırmızı olanlarıdır. Yani kendi ağırlığının 100 bin
katı kadar sıvıyı sarıya boyayan metaryan olan bu dişi organımız safran
bitkisidir. Pazar piyasası ve maddi değeri değişkendir, değişkenliği de
kaliteye göre değişmektedir. Bizim Türkiye piyasasında üretmekte olduğumuz
Safranbolu safranının kilosu 5 bin YTL ile 10 bin YTL arasında değişmektedir ve
kesinlikle Safranbolu safranı çok kıymetlidir” diye konuştu. Safranbolu’da
üretici sayısını ve üretimi attırmayı hedeflediklerini belirten Ayvalık,
“Bundan 4-5 sene önce safran üretimini 4-5 kişi yapıyordu, şu an bu sayıyı 23
kişiye çıkarttık ve 18.5 dönüm alana çıkarttık. Bunu yüzlerce dönüme
çıkartmamız lazım. Elimizdeki üretim belli orana sahip olması lazım ki dışarıya
pazarlayabilelim, iyi bir pazar oluşturalım. Ondan sonra da diyebiliriz ki bu
üretimi bütün Türkiye şartlarında deneyebiliriz. Ama şu an için pazar
sıkıntımız var, ileriki aşamalarda bunu çözebiliriz” şeklinde konuştu. Kendi
ağırlığının 100 bin kat suyu sarıya boyayan safran bitkisi, bugün adına
festival düzenlenen ve bir gram altının gramına eş değer tutulan özelliğe sahip
olmasıyla bilinmektedir. Her yıl ekim ayının ikinci haftasında itibaren açmaya
başlayan safran bitkisi, kasım ayının 15′ine kadar çiçek vermektedir ve her
tohumdan 7-8 adet çnmaktadır. Bir dönüm ekili alandan 900 gram safran ürünü
elde ediliyor. Safran bitkisi boya sanayi, kozmetik sanayi, ilaç ve gıda
sanayinde kullanılmaktadır. Ayrıca, hem modern tıpta hem de halk hekimliğinde
ilaç olarak kullanıldığı bilinmektedir. İştah açıcı, balgam söktürücü ve cinsel
gücü artırıcı özelliği vardır. Safranın ayrıca, kanser araştırmalarında da
önemli oranlarda kullanıldığı söylenmektedir.
iha Yayın Tarihi : 21 Ekim 2006 Cumartesi Güncelleme :
21 Ekim 200Cumartes
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
SAFRANBOLU EVLERİ
SAFRANBOLU’YA
KARAYOLU İLE ULAŞIM
İlçemizden diğer merkezlere demiryolu ulaşımı olmamakta, fakat 8 km uzaklıktaki Karabük İl Merkezinden demiryolu ulaşımı sağlanmaktadır Safranbolu’ya karayolu ile üç ayrı yönden ulaşmak mümkündür. Ankara-İstanbul karayolunun Gerede kesiminden ayrılarak 82 km. sonra Karabük’e, Karabük’ten 8 km sonra da Safranbolu’ya varılır. İlçenin kuzey yönünde bulunan Bartın’a uzaklığı 74 km., doğusunda bulunan Kastamonu’ya uzaklığı 105 km.dir. Denize en yakın bağlantıları ise 91 km. ile turistik İnkumu, 97 km. ile Amasra’dır.
SAFRANBOLU’YA
DEMİRYOLU İLE ULAŞIM
DEVLET DEMİR YOLLARI
KARABÜK-ANKARA SEFER
SAATLERİ
PAZAR-SALI-PERŞEMBE
SAAT 00:20
KARABÜK-ZONGULDAK SEFER
SAATLERİ
04:15 – 07:20 – 12:40 – 18:00
ZONGULDAK-KARABÜK SEFER
SAATLERİ
07:05 – 09:00 – 13:45 – 17:55
TARİHİ VE TURİSTİK
KÖYLERİN
SAFRANBOLU’YA UZAKLIKLARI
KÖY ADI MESAFE (Km)
Yörük Köyü 11
Düzce Köyü 13
Davutobası Köyü 20
Hacılarobası Köyü 28
Üçbölük Köyü 23
İncekaya Köyü 7.5
Yazıköy 4
TAKSİ
DURAĞI
TELEFON+90(370)
ÇARŞI TAKSİ (ESKİ
ÇARŞI) 725 25 95
TERMİNAL TAKSİ 725 20 33
GÜVEN TAKSİ (KIRANKÖY) 725 10 90
BAĞLAR TAKSİ (BAĞLAR) 725 18 10
(EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR EDERİM)
Sitemdeki yazıların kaynağı verilmemiş olanların kaynakları bilinmediğindendir. Hak sahipleri talep ettiği anda kaynağı yazılır ya da yazı siteden kaldırılır. Kendi yazılarımın altında ismim vardır. Bu sitedeki yazıların yasalara aykırı kullanımı siteyi değil kullanıcıyı bağlar. Bu site hiçbir menfaat gözetilmeksizin sadece bilgi sağlama amacıyla kurulmuştur ve ticari hiçbir çıkarı yoktur. Ziyaretçilerden tek talebim DUA’dır.İyi günler sizinle olsun.
RESİMLERİN ÜSTÜNE TIKLAYARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ
İYİ GÜNLER SİZİNLE OLSUN
SELAMİ ALKAN(SND) 2010 SAFRANBOLU
ILBARIT KÖYÜ
Kuzyaka Dağı’nın güney
yamacında yer alır. İlçe merkezine 26 km.stabilize bir yol ile bağlıdır. 2
mahalle(Merkez, Karaşar, Bağlıca) ve 106 haneden oluşan köyün nüfusu 65′tir.
İçme suyu yeterlidir. Köyde cami, telefon ve köy konağı vardır Köyümüz bir sıra dağın güney eteğinde
kurulmuş yeşillikler içinde şirin bir köydür.
Ilbarıt köyü 711 rakımlı yüksek bir köydür. M.Ö.yıllara kadar uzanan bir
yerleşim yeridir.Köyde bağcılık,çiftçilik,hayvancılık,keçi ve koyun besiciliği
ve sebzecilik yapılmıştır. Ilbarıt sözcüğünün anlamı; üzümlü yer’dir.
Toprağı az verimlidir.Önceki yıllarda her aile bir,iki ton arasında üzüm
satmaktadır. Ayrıca pekmez ve sirke yaparak kışlık ihtiyacını
karşılamaktadır.1960’lı yıllarda asmalara floksara (KÖK) hastalığı
gelmiş,kökleri kuruyan asmalar kurumuştur.Bu
yüzden köylüler geçimlerini sağlayabilmek için köyden ayrılmak zorunda
kalmıştır. Safranbolu,Karabük,İstanbul’a yerleşmişlerdir. Son 20 yıldır köyde
15-20 aile yaşamaktadır. Yazları bu sayı artmaktadır.
Köyümüzün ILBARIT olan adı sonradan değiştirilerek ÜÇBÖLÜK olmuştur.
Şu anda köy yolunun tamamına asfalt yapıldı.
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?
KÖYÜMÜZDEKİ BAKKALLAR
1- Hasan ERDEN (Yukarı mah. Evinin altında)
2- Ahmet DEMİRALP(Yukarı mah. Evinin altında)
3- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)
4- Mehmet GÜNAL(Kara Mehmet) (Yukarı mah. Evinin altında)
5- Ata DOĞAN(Aşağı mah. Evinin altında)
6- Mustafa GÖKMEN (Aşağı mah. Evinin altında)
7- Hüseyin ŞAHİN(Orta mah. Evinin altında)
KÖYÜMÜZDEKİ ÇAY OCAĞI (KAHVEHANE)
1- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)
2- Hüseyin ŞAHİN (Orta mah. . Evinin altında)
Köyümüzdeki Doğrama Atölyesi
1- Mustafa AKSOY(Yukarı mah. Evinin altında)Tınaz Makinası yapmıştır.
KÖYÜMÜZDEKİ AYAKKABI DÜKKANI
1- Ömer ERİŞ yapmıştır.İlk dükkanını Mustafa AKSOY’un evinin altına açmıştır.İkinci olarak aşağı mahallede Mehmet VURAL’ın(Topal Ağa) evinin altına açmıştır.
Köyümüzdeki Nalbant Dükkanı
1- Mehmet ÖZEN yapmıştır.
KÖYÜMÜZDEKİ OKULLAR
1- İlk olarak KÖY ODASI (Köyün kuruluşundan beri)
2- Üç köyün ortaklaşa yaptığı Karaman Başı(AKBULAK)okulu.(1933-1944)
3- Köyün girişindeki Okulumuz(1944)
4- Yukarı mahalledeki Okulumuz(Kadir ÖZER’in vesile olduğu okul) (1982)
KÖYÜMÜZÜN YOLLARI
1- Guz Türesinin olduğu yerden Molla Osmana inen yol.(Yaya yolu)
2- Guz Türbesinin olduğu yerden Yayla köyü-Toprakcuma-Kadıbükü(Araba ile gidilebilir)
3- Köyümüzden Tabakevi-Kız Kayası-Çerçen ve Çerçen Köprüsü.
4- Köyümüzden Hacılarobası- Bürnük-İstanbul yolu
5- Köyümüzden Tepe Dağı- Gündoğan Köyü-Geren Köyü-Toprakcuma
6- Köyümüzden Yeni Pınar- Geren Köyü-Toprakcuma
Mustafa Aksoy’un Muhtarlığı döneminde Molla Osman’a yol yapımına başlanmış.Kadıbükü Köyü şikayet etmiş, yol yapımını engellemiştir.Köyümüzü Safranbolu’ya bağlayan yol çok güzel asfalt, şimdi o yol kullanılıyor.
Köyümüzün SUYU
Köyümüz su ihtiyacını Taşönü Pınarı, Aşağı Pınar, Yukarı Pınar, Gül Pınarı ve Kovayanı Pınarı’ndan sağlanıyordu.Bu çeşmelerin suları yeterli olmadığı için 1989 yılında Yeni Pınarın suyu köye getirilmiştir.Su sorunumuz toktur. 2005 yılında su deposu yapılmıştır
Köyümüzün ELEKTRİĞİ
Köyümüze elektrik1977 yılında gelmiştir,
Köyümüzün TELEFONU
Köyümüze ilk olarak telefon 1939 yılında gelmiş.
1986 yılında santral kurulmuş, isteyen aileler evlerine telefon almışlar.
ÜÇBÖLÜK(ILBARIT)KÖYÜ
Karabük ilinin Safranbolu
ilçesine bağlı bir köydür.
TARİHİ
Köyün asıl adı Ilbarıt’tır. Ilbarıt kelimesi eski türkçe ve moğolca olup, Ilbarlar-İlberler-anlxxxxx gelmektedir. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı’nın ismi ile aynıdır. Sondaki -ıt eki eski türkçe ve moğolcada çoğul ekidir.
KÜLTÜR VE
YEMEKLERİ
Köyün gelenek, görenek ve yemekleri
hakkında bilgi yoktur. Köy ve çevresinde üzüm ve lale figürlü Kaya Mezarları,
Bereket Tanrısı Diyonisos Kültü ve Nişler bulunmaktadır.
COĞRAFYA
Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine
16 km uzaklıktadır.
İKLİM
Köyün iklimi, Karadeniz iklimi etki alanı
içerisindedir.
NÜFUS
Yıllara göre köy nüfus verileri :
60
EKONOMİ
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa
dayalıdır.
Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini
temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.
KÖY MUHTARI
Bilgin Yıldırım
ALTYAPI BİLGİLERİ
Köyde ilköğretim okulu vardır ancak fazla
kalan insan olmadığı için okul kullanılmamaktadır. Köyde, içme suyu şebekesi ve
kanalizasyon şebekesi vardır. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı
ve sağlık evi de yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde
elektrik ve sabit telefon vardır. Cami bulunmakta olup camide din görevlisi vardır..
KÖYÜMÜZDE BAZI ADETLER.
1-Görselledeki gibi bir kağnı arabası görüldüğünde önünden geçilmez beklenirdi.
2-Bir köy kadını uzaktan bir erkeğin geldiğini görünce yaşmak kurar erkeğin geçmesini beklerdi.
3-Yeni köye gelen gelinlere at üstünde türbe dolandırılırdı.
4-Mezberelik yerlere asla kül dökülmezdi.
5-İncir ağacının odunu yakılmazdı.
6-Mezarlıktan türbelerden odun edilmezdi.
7-Evlenemeye niyetlenen delikanlılar Babasının ayakkabısını ev merdivenine çakardı.
8-Güveyi giren damat adayına çılık yumurta atılırdı.
9-Hodalayla beslenen Kaz.Oklavanın üstünden atlatılırdı.atlayamazsa beslenmiş sayılırdı.
10-Dini bayramlarda yakın köyler birbirine yemek verir bunada “GOLANGA”denirdi.
11-Köpek uluyunca hoş karşılanmaz köyden bugün yarın bir cenaze çıkacağına inalılınırdı.
12-Baykuş ve Alakargaların evin etrafında ötmeside uğursuzluk bazende müjdeci haber sayılırdı.
13-Aynı hafta içinde doğum yapan kadınlar bebeğin Kırkbasuğu olmaması için 40 gün birbirini görmemeye çalışırdı.(Mithat demirsöz)
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA
Orda bir köy var, uzakta.
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesekte, tozmasakt.
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta.
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak’da. kalkmasak’da
O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta.
Oses bizim sesimizdir.
Duymasak’da tınmasak’da
Oses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var, uzakta.
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek’te çıkmasak’da
O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var, uzakta.
O yol bizim yolumuzdur.
İnmesek’te, çıkmasak’da
O yol bizim yolumuzdur.
(Ahmet KUTSİ TACER)
SEN ILBARITLISIN.
Köpek kayasından kuş bakışı baktınmı.
Garaağacın dibinde efkarlanıp bir cigara yaktınmı.
Akyoldan .Ayronco doruğunu.ayronco doruğundan Şeremet doruğunu.Şeremet
doruğundan İyük doruğunu.gördünmü.
Here kayadan.Yangal kayaya.Yangal kayadan Sivri kayaya.Sivri
kayadan Ballı kayaya ballı kayadan.çatal kayaya selam çaktınmı.
Asmaltından üzüm.kirizmeden şeftalı.goccuğazdan.kiraz
topladınmı….
Arpalıkta buğday.Çalıiçinde arpa.Saka köyünde
mısır.Çehilde fiy ektinmi.
Kuzdan yanında.davar .Tabakevinde Killikte.Sarımeşelikte.sığır güttünmü.
Depe dağından Gadıbükü çamlığından .Delehmet
çamlığından .Akkuşgilin çamlığından.mantar gıcı topladınmı.
Sen hiç Ayrancının muzipliğini.Emustonun sazından
kemanından zurnasından çıkan nağmeleri dinledinmi.
Gülpınarında.aşağıpınarda.yenipınarda
bostan suladınmı.
Aşağı harmanlarda düven sürdün.yukarı harmanlarda
tınar savurdunmu.
Gıncırdakkapıda gıncırdağa bindin.yukarıdüzde
top oynadınmı.
Yokuşbaşından dut.Toprakyakasından.Kovayanından
Çardakkayadan ceviz yedinmi.
Arkadaşlarınla saklambaç oynayıp.elma dersem çık
armut dersem çıkma dedinmi.
Bağılcada.Karaşerde Golonga yemeği yedinmi.
Vizviz tutan sığırların arkasından koştun.
Davullu düğünlerde.güreş tutup coştunmu.
Sen hiç elinde sırık ceviz dokudunmu
.mezarlığa gidip.ölmüşlerimiz için bir fatiha
okudunmu.
O ZAMAN SEN ILBARITLISIN..
(not şiir değildir yalnızca köyümüzde mazimizi
anımsatan kafiyelendirilmiş bir yazıdır.)
MİTHAT DEMİRSÖZ .Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
DOYUM OLMAZ BİZİM
KÖYÜN TADINA.
Seher vakti çil horozlar öterken.
Ocaklar sobalar yakılıp bacalar tüterken.
İnekler sağılıp.tavuklar yemlenir.Ocakta çay demlenirken.
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Çiçekten çiçeğe arı uçarken.
Cızzık tutan sığırlar sağa sola kaçarken.
Zamanı gelip ot ekin biçerken.
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Çıkıp köpek kayasına kuş bakışı bakarken
Kaya diplerinde menekşeler çiğdemler açarken.
Akşam güneşi Delehmet çamlığından aşarken
Doyum olmaz bizim köyün tadına.
Gara ağacın dibinde hoş sohbet ederken.
Caminin önünde çaylar içilip Muhabbet yaparken.
Makaryosu.Şişmanı.Emüstoyu.Şeşonu.Bolpaçayı
yad ederken.
Doyum olmaz bizim ILBARIT.ın tadına.
Mithat DEMİRSÖZ(İSTANBUL)
ESKİ TOPRAKLAR
AYRANCI ARPALIKTA ARPA BİÇERDİ
BİÇERKEN TÜRKÜ SÖYLER KENDİNDEN GEÇERDİ
DÜNYA ONUN OLSA, O BİRİNİ SEÇERDİ
YORULUNCA DEMLER ÇAYINI, SİGARASINI İÇERDİ
KAHVECİ KÖYÜN HASTALARINA
İĞNE YAPARDI
NERDE HASTA ÇOCUK GÖRSE, HEMEN BAKARDI
KÖYDEN BİRİSİ GÖÇSE ÜZÜLÜR, AĞLARDI
SEVERDİ HERKESİ, ÇOK MUHTEREM ADAMDI
KARAMEHMET DURMADAN BAĞ
KAZARDI
KUR’ANI HEM OKUR, HEMDE YAZARDI
KÖYÜN ÇOCUKLARINDA ÇOK EMEĞİ VARDI
O GİTTİ HERKES MAHZUN KALDI
EMMİUSTA ANLATIR ESKİ
HİKAYELER
HERKES ONU CAN KULAĞIYLA DİNLER
HEM SAZ ÇALAR, HEM TÜRKÜ SÖYLER
KÖYE GELENLER ONU ÇOK SEVER
DAHA KİMLER VAR KİMLER
SAYMAKLA BİTMEZ
ONLARI ANLATMAYA BİR ÖMÜR YETMEZ
SAYGI BİZDEN, SEVGİ BİZDEN OLSUN
KAYBETTİKLERİMİZİN KABİRLERİ NURLA DOLSUN.
(ORHAN ALKAN)(SELAMİ ALKAN)
KÖYÜM ILBARIT
ARTIK KÖYÜMÜZ ESKİSİ GİBİ
DEĞİL
YUKARI HARMANDA TOP OYNANMIYOR
KESİLMİŞ KOVAYANIN SUYU
DEĞİŞMİŞ İNSANLARIMIZIN HUYU
GÜLPINARINDA KALMADI SUYUN
SESİ
KARAAĞACIN DİBİNDE RÜZGARIN NEFESİ
BİLMEZ KİMSE MEŞHURDUR NESİ
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ
KİMSE ÇIKMIYOR KÖPEK
KAYASINA
ARTIK GİDEN YOK TOPRAK YAKASINA
AŞIK DEĞİL KİMSE HAVASINA SUYUNA
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ
YUKARIDÜZDEN KÖYE BAKAN
YOK
GINCIRDAK KAPI MAHZUNDUR ÇOK
SEVDADAN YANA HERSES TOK
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ
YONCALI DORUKTA İNEKLER
OTLAMIYOR
KAYADİBİNİN ÇİĞDEMLERİNİ KİMSE KOKLAMIYOR
VİRAN DÜŞMÜŞ KÖYÜM KİMSE BAKMIYOR
KALMADI KİMSEDE KÖY HEVESİ
GELİN DOSTLAR BİRLİK
OLALIM
KÖYÜMÜZE BİZ SAHİP ÇIKALIM
SEVELİM KÖYÜMÜZÜ HİÇ UNUTMAYALIM
YOKSA SİZDE DE Mİ KALMADI KÖY HEVESİ.
(ORHAN ALKAN)(SELAMİ ALKAN)
Sitemdeki yazıların kaynağı verilmemiş olanların kaynakları bilinmediğindendir. Hak sahipleri talep ettiği anda kaynağı yazılır ya da yazı siteden kaldırılır. Kendi yazılarımın altında ismim vardır. Bu sitedeki yazıların yasalara aykırı kullanımı siteyi değil kullanıcıyı bağlar. Bu site hiçbir menfaat gözetilmeksizin sadece bilgi sağlama amacıyla kurulmuştur ve ticari hiçbir çıkarı yoktur. Ziyaretçilerden tek talebim DUA’dır.İyi günler sizinle olsun.