KURUSEYİNGİLDE BİR ÖMER'DEN
Bu sayfada, tarihsel verileri yazarken, geçmişi bilgi ve kavramlar doğrultusunda yazıyorum.Tüm detaylara girdiğinde sayfalar dolusu yazıya dönüşür.Söylemem o ki, yazdıklarım algı dışında algılanırsa, hiçbir şey ifade etmez.
Örneğin Kuruseyingilde bir Ömer'den bahsettim ve padişahın korumasının silah boşandırması sonucu yaşama veda etmiş...Kuruseyingilde benden yaşlılara sorsam, söz konusu Ömer'i kimde bilmez.Kimin nesi, kimin fesi olduğunu...
Söz konusu Ömer eşi öldükten sonra,4 çocuğunu bırakıp,Deliahmetgile Vay vay Halime'nin üzerine içgüveyi girer ve 3 çocuğuda burada olur...Sırasıyla''Havva,Ayşe ve Süleyman...Havva 1910 derinkar senesi,Değirmencigilden,Kel Emin'le evlenir.Ayşe, Pürdegilden Efe Hasan'a nışanlıyken 1918'de İspanyol virüsünden ölür.Süleyman,Kurtuluş Savaşına katılır.Firar eder.İnzibatlar tarafından yakalanır.Yidiği dayak sonucu,nadıl geldiyse,köye 15 km. Uzaklıkta Hocaköprüsü'ne gelir.Kağnı arabası ile köye getirilir ve bir hafta içinde oda yaşama veda eder.
Kuruseyingile gelince geride kalan iki erkek dört çocuk, kizlardan biri,Çerçen Kocaseyingile gelin gider.Diger kız Yörük köyüne gelin gider.1908 kayıtlarından önce evlendikleri için,isimleri hakkında bilgim yok.Ömer oglu Mustafa, Eylekmeşe mevkiinde kirazdan düşer ve hayatını kayıp eder.Diğer oğlu 'Adalı' Mehmet,Döndügilden Akif'le Kars,Sarıkamış'da donarak, o da yaşam veda eder.
Şunu belirtmekle yarar var.Geçenlerde Hacılarobası köyüne gittiğimde,bir öğretmen,elinin altınds bizim köyün tarihi varmı,eğer varsa bizi de yazarmısın dedi.Bende olmadığını, sadece 1934-1942 Karamanbaşı 'Akbulak İlkokulunun' kayıtları olduğunu söyledim.Dikkatimi çekende şu oldu 1930 doğumlu olup,Hacılarobasın'da kimse kalmamış...Eğer eleştiri yapılacakda,yerinde yapılsın.Saygılarımla...
afranbolu'nun Ilbarıt(Üçbölük) köyünde kendi emeğiyle eski bir okulu sanat evi haline getiren ve herbiri ayrı değere sahip resimlerini sergileyen, bölge kültürünü korumaya çalışan sanat emekçisi Recai Demirsöz 'den aldığım paylaşım.. ülkemizde sanata veril (mey)en değeri görüyoruz..
Yaşam bir yerlerde mutlaka devam eder.Yaşamın içi acı dolsa da o yaşama katlanmak zorundayız.
Safranbolu'nun Ilbarıt köyünde yaşadığım ev...Köyümüzün adı,1965 yılında Üçbölük olarak degistirilse de, Ilbarıt adını kullanıyorum.Evin sol yanındaki, kapaklı pencere olan yer bir zamanlar atölyemdi.Yaklaşık 41 yıldır yaptığım resimler ve başta 1981 yılında açılan,TÜYAP Kitap Fuarinda yazarlara imzalattığım ve satın aldığım kitaplar,evin duvarında yaptığım raflarda ve bazı tarihi eşyalarım.
Her şeyden önce zaman acımasız.Yaşamakta olduğum bu eve iki vali ve birden çok kaymakam gelmişti,ama ne yaşantıma ne de eserlerin korunmasına bir çare bulamadılar.
1985 yılında, uzun süre yaşadığım ,İstanbula tekrar gittim.Bu şehirde uzun yıllar fırın işçiliği yapmıştım,ama bir sanat emekçisi olarak gittiğimde,artık İstanbul acımasızdı.Oysa ülkenin kültür ve sanatının kalbi burada atıyordu...
Bir keresinde, Ilhan Selçuk'a, kafamda bir şeyleri uzunca süre tutabiliyorum,beni muhabir olarak alırmısınız dediğimde.Güldü ve şöyle dedi, bırak bu işleri,ayakda durma yollarını ara ve ekledi bu ülkede sanatla geçinenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez.Olmazsa köyüne geri dön...Uzun süre, Bab-ı Ali'ye takılmaya devam ettim.Bazen Sanat Olayı Dergisinde' Atilla İlhan'nın Yanına Bazen 'Göster Dergisinde'Doğan Hızlan' Adnan Özyalçıner'lerin yanına takılıyordum.O yıllarfa Medya Canterler henüz ,Istanbul dışına fazla yaşmamış halen Bab-ı Ali'de gazetecilik vardı.
Uzun lafın kısası,ülkemiz bir sanat ve kültür ülkesi olamadı.Her akşam bir yığın televizyon kanallarında,bir yığın şiddet içerikli diziler,bir bir ardına devam ediyor.Bir televizyonun haber kanalını açtğıında, ha erlerin tamamı sokak şiddetini öve öve anlatıyor.Yaşıyoruz bir şekilde...Usta Yazar,Rıfat Ilgaz'ın deyimi ile 'At kuyruğunda, bir sinek misali.'