Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi İlgi Bekliyor
1999 yılında Ressam Recai Demirsöz'ün çabalarıyla kurulan Safranbolu (Ilbarut) Üçbölük köyü Kültür ve Sanat Merkezine yetkililerin daha fazla ilgili göstermesi bekleniyor. Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde yaptırılan Kültür ve Sanat Merkezi, aynı köyde yaşayan ve “Köylü Ressam” olarak bilinen Recai Demirsöz'ün bölgeye bir katkısı olarak biliniyor. Safranbolu’ya 20 kilometre uzaklıktaki bir dağ köyü olan Üçbölük’te, taşımalı eğitime geçilmesi nedeniyle kapanan ilköğretim okulu binası, Kaymakamlığın da katkısıyla Kültür ve Sanat Merkezi olarak düzenlenmiş Kültür ve Sanat Merkezi’nin boya ve badana işleri başta olmak üzere çalışmaların büyük bölümünü gerçekleştiren ve hiçbir eğitim almamasına rağmen yıllardır resimle uğraşan Recai Demirsöz'ün resimleri de burada sergilenmekte. Tarihi eserler, eski kitaplar ve Resim galerisi ile ziyaretçilerin büyük ilgisini çeken Kültür ve Sanat Merkezi aynı zamanda,Karabük Üniversitesi öğrencilerinin "Orda Bir Köy Var, Uzakta" isimli belgesel çekerek ödül aldığı ve yine bu merkezde tez hazırladığı bilgileri veriliyor. Tarihi dokusuyla yerli ve yabancı turistlerin çok fazla ilgisini çeken Safranbolu Turizmine çeşitlilik kazandıracak olan eski adıyla Ilbarut ve şimdiki adıyla Üçbölük köyü Kültür ve Sanat merkezinin yetkililerden daha fazla destek beklediği ve özellikle merkezin güvenliği başta olmak üzere,geliştirilmesi için Karabük Valiliği ve Safranbolu Kaymakamlığının ilgisi bekleniyor.
(SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ)
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ KÜLTÜR VE SANAT... /
Recai Demirsöz Çocukluğumdan bu güne geçirdiğim evreler bir trajedi olsa
da, yaşadığım zamanda kalabilmem dahi bir mucize gibidir. Görebildiğim eğitim
beni fazla tatmin etmese de, derler ya ilkokul aydınlığı...Örneğin matematiği
güçlü olanlar akıllı sanılırdı. Saygım sonsuz, ama ben o yıllarda iyi resim
yaptığım için sürekli orta almışımdır. 1982 yılına kadar İstanbul'da yaptığım
fırın işçiliği ve hakkımı aradığım için kovulmam. Daha sonra döndüğüm köyümde,
bir yandan kitaplarla yenmeye çalıştığım büyük yalnızlık ve resme başlamam ve
hayata tutunmak için mezar kazıcılığından, marangozluğa, elektrik
tesisatçılığına kadar yaptığım işler. Yaşadığım köy, Safranbolu'nun doğusunda,
bir merkez iki mahalleden oluşan, yaklaşık 100 hanelik eski ismi ile Ilbarıt,
yeni ismi ile Üçbölük olsa da ,ben eski ismi kullanmayı tercih edenlerdenim.
1965 yılında bu isim Demirel hükümeti tarafından değiştirilmişti. Ilbarıt
köyünde, 29. Ekim. 1999 yılında açılışı yapılan, bir 'Kültür ve Sanat Merkezi'
var. Hiç bir geliri olmayan, bu merkezi bir manevi sorumlu olarak ayakta
tutmaya çalışıyorum. Çünkü bir işyeri iflas edebilir veya kapanabilir, ama iş
bir sanat bir kültür olunca asla...Ne demiş Atatürk 'Sanatsız bir ülkenin can
damarlarından biri kopmuş gibidir' //::Recai Demirsöz sayfasından, 5 Aralık
2021 RESİMLER: Recai Demirsöz Ilbarıt köyü, Kültür ve Sanat Merkezi ve dile
kolay çeyrek asırdır ayakta kalmaya devam ediyor. Dıďaridan gelenler burayı
merak ediyor ve geziyor.Bir gün öncesi, Mustafa Saygın abiyi son yolculuğuna
uğurlarken, İstanbuldan gen vatandaşlar burayı merak etmiş gezmek istediler ve
gezerken hayran kaldıklarını ifade ettiler.Bolu, Amasya, Diyarbakır Gümüşhane
ve İstanbul,Bayrampasa'dan bir Yugoslav göçmeni. Köyden ayrılırken Amasya'lı
olan arkadaş,Recai abi burayı asla unutmayacağım, hep var ol kendine iyi bak
diye seslendi, minibüsün camından. Yalnız kendisine bir şey göstermeyi
unutmuşum.1996 yılı Arkitekt Dergisi, Ağustos sayısında, Amasya ve
Safranbolu'da bir köy Ilbarıt, onu goştermeyi unutmuşum. Bu kayalıkları niye
paylaştım. Bu kayalıklar 80 hanelik,Safranbolu,Ilbarıt köyünün 300 metre
kuzeyinde, ortasına baktığınızda bir göçük görürsünüz.Söz konusu göçük 1939
yılında,7,9 şiddetindeki Erzincan depreminin geçtiği Kuzey Anadolu fay
hattı...Kayaları yaran bu fay hattında,Ilbarıt köyünde sadece bir evin bacası
göçüyor. Dolasıyla Ilbarıt köyünde evleri çökerten tek şey ise bakımsızlık ve
evlerin yazgılarına terk edilmesi... Yer Hatay,Erzin ,Hataya 70 km. Osmaniye ye
yine aynı mesafede...Buranın belediye başkanı hıçbir kaçak yapıya izin
vermemişmiş ve ne bir ev yıkılmış ne bir evin camı kırılmış.Değerli dostlar ben
ilkokul aydınlığını dahi zor görmüş bir bireyim. Yaptığım iş,Rus Yazar Maksim
Gorki gibi İstanbulda 15 yıl fırın işçiliği ve 40 yıldırda resim ve diğer
sanatlarla uğraşıyorum.Artı 1976.24.Kasım,saat 13.22 de,merkez üstü,Van
,Muradiye,Çaldıran beldesi olan,Van,Erciş depremini yaşadım. Depremin şiddeti
7.2 dı ve hemen hemen şimdi olduğu gibi her yer yerle bir olmuştu...Yaşadığım
köy 850 rakımlı ve burada deniz fosillerine rastlanmaktadır. Nedeni :Afrika
kıtasının buraya çarpması sonucu,Anadolu toprakları yükselmiş ve altında büyük
boşluklar oluşmuştur. Deprem olayı bu açıdan bakıldığında bilimseldir.Daha uzun
yazabilirdim,sosyal medyadan tanıdığım yüzlerce insanın ya yakını hayatını
kayıp etmiş ya da bir arkadaşını...Üzgünüm... RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Ilbarıt
köyü...Dağ başında bakir kalmış bir köy...Geçmişte insanlar bir takım
zorlukların üstesinden gelerek, burada yaşam alanı kurmuşlar, tarla, bağ ve
bahçe derken zama DEPREM... Deprem adı üzerinde bir
yıkım...24.Kasım.1976...Van-Erciş'te askeriz...Saat 12.22 suları...Eğitim
alanındayız...Birden bire sarsıntı başladı. Yüzünkoyun yere yatın talimatı
geldi. Kuzeyden, güneye doğru sallanıyorduk. Altımızda yer gidip geliyordu.
Ortaya doğru şiddetlendi ve biranda durdu. Daha sora sürekli artçılar olsa da,
yıkım 7.2 şiddetinin içindeydi... Bilanço binlerce ev yıkılmış 4 bine yakın
vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Merkez üstü Van'ın Muradiye ilçesi, Çaldıran
bucağıydı. Bu gece saat 04.17, Merkez üstü, Maraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7.4
şiddetindeki deprem, yerin 7.km. de ve 500 yılın en büyük depremi olarak tarihe
geçmiş oldu. 17.Ağustos.1999 Gölcük depreminden sonra , ülkemizin en büyük
depremi. Gazetelerden öğrendiğime göre, Avusturalyalı gökbilimci, Frank Hooperbeeti,
böyle bir depremin olacağını 3 gün öncesi, veb-sitesindeki sayfasına taşımış.
Depremin boyutu büyük ve Mısır'dan dahi hissedildiği söyleniyor. Ülkeme büyük
geçmiş olsun. Hayatını kayıp edenlere rahmet ve yaralılara acil şifalar
diliyorum. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ ÜÇBÖLÜK’TE UNUTULAN "SANAT MERKEZİ"
Safranbolu ilçemize bağlı Üçbölük (Ilbarıt) köyünde 1999 yılında dönemin
Kaymakamı Celal Ulusoy’un destekleri ile yapılan ve ressam Recai Demirsöz’ün
kendi imkânları ve emekleriyle oluşturduğu "sanat merkezi" zaman
içinde unutuldu. Yıllardır Demirsöz’ün uğraşları ile bugünlere kadar taşınan
merkezi Vali Fuat Gürel hatırlayarak geçtiğimiz günlerde ziyaret etti. Merkez
hakkında bilgiler alan ve Demirsöz’ü tebrik eden Gürel’in bu ziyareti, adeta
kaderine terk edilen sanat merkezi için umut oldu. İnanıyoruz ki Gürel bu
merkezi unutmayacak, zaten turizme kazandırmayı planladığı Soğanlı Vadisi
içinde olan merkezin daha da gelişmesi için çaba harcayacaktır. “Devletimiz
buraya sahip çıkmalıdır. Devlet erkânının ziyaretinden mutlu olan ve umutlanan
Recai Demirsöz, gazetemize yaptığı açıklamada, sanat merkezinin yurt içinden ve
yurt dışından Safranbolu’ya gelen misafirler tarafından zaman zaman ziyaret
edildiği ve gelen misafirlerin bu tarihi köyde böyle bir sanat ve kültür
merkezinin bulunmasını takdir ile karşıladıklarını ifade etti. Demirsöz; “1999
yılında açıldığında Safranbolu’da bile böyle bir merkez yoktu. 1999 yılından
beri bu binayı ayakta tutmak için ve köyümüzde bulunan tarihi yerleri korumak
için elimden geldiği kadar çaba gösteriyorum. Ancak devletimiz buraya sahip
çıkmalıdır. Benim bu ekonomik koşullarda binanın bakımı ve onarımı ile ilgili
sıkıntılarım oluyor. Kültür ve sanat bir toplumun ileriye gidebilmesi için
olmazsa olmazdır. Ben kendi yaşadığım köyde bunu korumaya çalışıyorum.” Dedi.
“bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım” Bu bölgenin turizme kazandırılması için
çalışmalar yapıldığından bahseden Demirsöz, “Vali Fuat Gürel ve ekibi bu
nedenle köyümüze geldiler. Bu vesile ile de Sanat ve Kültür merkezimizi
gezdiler. Kendilerine bilgi verdim. Ancak ben burada yaşadığım sürece bu
merkezi ayakta tutmaya çalışacağım. Mutlaka devletimiz de sanata ve kültüre
sahip çıkmalıdır. “ diye konuştu. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ ILBARIT KÖYÜ: İlkönce,
Ilbarıt tanımının bu güne kadar ne anlama geldiği hakkında herhangi bir bilgi
yok...Google'daki, Ilbarıt adının Moğalcadan geldiği vurgusu da pek anlam
içermiyor. Çünkü köyde Moğal halkı ile bir benzerlik söz konusu değil. Tek
bilinen iki asır öncesi kayıtlara göre, köy 49 hane ve 22 küsur esamiden
oluşması. Örneğin yakın komşumuz, Kadıbükü Köyü, 2 asır öncesi 36 hane ve 36
esamiden oluşmasıdır. Bunun nedeni örneğin Hacıömeroğullarının ve
Hacıalioğullarının, yine bazı sülaleleri bir kaç kolu olmasındandır. Özetlersek
Ilbarıt köyü veya çevremizdeki eski köylerin buralara intikali 17 asır ve
sonlarına doğru ilintili olup, korunma amaçlı ve Anadolu'daki dalgalanmalar
yüzünden olduğu bir realite...1840 lı yıllarda Ilbarıt köyüne birden çok aile
intikal etmiştir. Söz konusu ailelerin Anadolu'nun neresinden ve nasıl
geldikleri hakkında da yazılı bir bilgi olmadığı için fazla bir şey bilinmiyor.
Bir Nevşehir vurgusu yapılıyor. Hacıömeroğulları ve Hacıalioğullarının'
Nevşehir'den geldiği...Oysa 1840 da köye intikal eden, Mollabekiroğlu olarak
bilinen , Değirmencigil,Karakaşgil ve Dabazgilinde, Nevşehir'den geldiği
söyleniyor. Bir gerçekte şöyle,Aşağımeyremgil olarak bilinen, Karıtlı
İbrahim'in babası Yakup, Nevşehir'de askerken, burada tekrar evleniyor. Eşi ile
birlikte köye geliyor ve eski eşi Gülsüm kuma kabul etmiyor. Yakup ikinci eşini
alarak tekrar, Nevşehir'e dönüyor. Bir süre sonrada vefat haberi geliyor.
Gülsüm'de yanına 5 yaşındaki oğlu İbrahim'i alarak, yakın köylerden, Karıt
köyünden biriyle evleniyor. Sene 1860...İbrahim burada büyüyor. İstanbul'a
gidiyor. Yağma Hasan olarak bilinen, Karaköy Börekçisinde, önce çırak daha
sonra kalfa oluyor. Yağma Hasan,Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer'in
dedesi...Yine söylentilere göre , Yakup'un ikinci eşinin burnunda hızma
olduğu...Karıt'lı İbrahim, Karıt Köyünde büyüdüğü için bu isimle anılıyor. Daha
sonra ,Yukarımeyremgilden, Mustabey olarak bilinen Hatice (Kızılkız) ile
evleniyor. Ömer ve Emine isminde iki çocuğu oluyor. Ömer ,Çanakkale'de
yaralanıyor. Köye gönderiliyor. Tedavisi yapılmadığı için genç yaşta yaşama
veda ediyor. Ömer, Mehmet Ata Doğan'ın eniştesidir. Kısaca özetlersek, Ilbarıt
köylüsünün nereden ve nasıl geldiği halen çözümlenmiş değil. Örneğin bizim
sülale 3 kardeş Ordu'dan gelmiş ve Ordu'da Musluoğlu esamilerine ulaştım. Ordu'yada
şu anda Suriye'de bulunan Musul'dan geldiği bilinmektedir. Hatta ,Kastamonu-
Araç ilçesi Yenigömü Köyünde bir sayfa arkadaşım, mezar taşının fotoğrafını
çekmiş. 1938 yılında vefat eden kişinin mezar taşında, Musluoğlu ibaresi var.
Demek ki Musluoğulları sadece Ilbarıt köyü ile ilintili değil... Ilbarıt
köyünün bundan sonra fazla öyküsünün olacağını sanmıyorum. 1950 de Anadolu'da
başlayan büyük şehirlere göç...1960 yıllarında Ilbarıt köyünde de başladı.Çünkü
tarlalarda verim düşüktü...En kötüsü bağların kuruması vesile oldu. Eğitim
alanlar ister istemez bir daha köye dönemediler. Bazı evler kullanılmayacak
şekilde yıkıldı ve halen yıkılmaya devam etmektedir. Şu anda köyde geriye dönük
ekilebilir bir tarla dahi yok...Hacılarobası ve bazı köyler halen şansını
korumaktadır. Örneğin hemen kuzeyimizdeki, Davutobası köyünün bütün
tarlalarını, bu köyün muhtarı her yıl ekiyor; en azından kıraçlaşmayı önlüyor.
Yine buradan Araç ilçesinin bazı köyleri görünmekte, örneğin Araç Vakıf köyü,bu
köy bir kaç mahalle olup Akgeçit olarakta bilinir; her yıl bütün tarlalarını
ekiyor. Ülkeleri kalkındıran o ülkelerin tarımı ve hayvancılığıdır. Eğer öyle
olsaydı bu gün kıymanın kilosu 260 lira olmazdı. Bunun yanında asırın en büyük
sorunu 'SU' Fotoğraf, aslında sözün bittiğini hatırlatıyor. Acı daha ötesi
yok...Bir Anadolu sözüdür ' Ateş düştüğü yeri yakar' Aslında biz insanlar
acımasız zamanın içinde birer katreyiz. Geçen yıl mesajla aramıştı,Hüseyin
Aydın abi ben artık iyi değilim, kendimi iyi hissetmiyorum diye...Anne 34, baba
48 ve kendi 45 yaşında göçtü bu dünyadan.Bazen kavramlar boş ve kafiyesiz
kalır.Diyecek bir şey bulamıyorum.Güle güle Hüseyin kardeşim,seni en son 2017
de görmüştüm 1945, yılına ait, 'Köy Enstütüsü Dergisi' Ilbarıt Ķöyü, Kültür ve
Sanat Merkezi arşivi...Ilbarıt köyünden, Köy Enstütüsü mezunu, Mustafa Günal,
Hacılarobası köyünden de,Mustafa Öğünç vardır.Her ikisinide rahmetle anıyorum •
• Ilbarıt,Anadolunun derinliklerinde,bakir kalmış bir köydür.Yakın gibi görünse
de 50 km. mesafede ,bölgenin en yüksek tepesi,2000 rakımlı Keltepe ve arada
Bağlıca mahallesi. HACIÖMEROĞULLARI.. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ . Bir süre
önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız şunu
belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir.
Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey
kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış,
Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir.
Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil... Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden
olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur.
Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra
söyünmüştür.)er kol Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve
Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha
sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası
Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.) Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir. (Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi,
Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa
(Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi
gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir,
en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile
birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen
sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,bab
Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu
aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir. • • HACIÖMEROĞULLARI... Bir
süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını yazmıştım. Yalnız
şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve Hacıalioğulları, aynı
sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey
kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus arttıkça da hane sayısı artmış,
Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye doğru intikal etmişlerdir.
Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil... Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil, Ayrancıgilden
olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın oğludur.
Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra
söyünmüştür.)er kol Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve
Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer koludur. (Yanıkgil daha
sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden Karahasan'ın babası
Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil etmektedir.) Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir. (Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi,
Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa
(Kemaneci) olup Osman daha sonra Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç
güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil
bilir, en üst kat iki oda ve alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile
birlikte alttaki odada yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen
sökülerek yıkılmıştır. Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,baba
Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu
aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir. O günün şartlarında yazılmış
bir mezar taşı...Rica etmişlerdi, resim boyalarımla boyamasını yaptım.Eskiden
sadece mezar taşlarına, ölüm yazıldığı biliniyor.Mezarda adı geçen Emine,Mehmet
Ata Doğan'ın ablası...Doğum tarihi 1889...1938 de vefat ettiğinde sadece 49
yaşındaymış.Ilk evliliğini,Safranbolu-Sarıahmetli köyüne yapıyor.Eşi askerde
şehit düşüyor.Daha sonra Yamak, Mustafa Gökmenle evleniyor. Akıp giden zaman
çok şeyleride beraberinde getirir.Bir yakınındır.Bir dosttur.Cevat Doğan,benim
kuşağım olmasada, her zaman bana yakın olmuştur.Onunla en son,3.Nisan,Karabükün
kuruluşu etkinliklerine gitmiştik.Dr.Necmettin Şeyhoğlu Stadında, büyük bir
kutlama olmuştu.1987 yılında,Erzurum'da şehit olmuştu.Mezar taşı biraz
silinmiş,tekrar yazdım.Rahmetle anıyorum. • Ilbarıt ta yalnız bir
ev...Eminegil...Hacıömeroğullarının bir kolu olan,Eminegil evi 1954 yılında
,temel dahil Ilbarıt ustaları tarafından yapılmıştır. Hatta evin sahibi,Sabri
Yaşar, evin temel kısmına taş ayarlarken,oğlunun gücü yetmediği için ayağına
taş düşmüş ve ayak parmaklarının bir bölümünü kayıp etmiştir.Evde yaklaşık 6-7
yıldır oturan yok,yalnızlığıyla başbaşa yaşıyor. Sabahın ilk saatleri, herkese
günaydın. Osmançavuşgilden, Turgut Saygın, Hacıalioğullarının kimin kimden
olduğunu ve bu sülalerdeki ayrışmayı istemişti. Doğal olarak bu sülaler ya baba
iki, bilemedin üç evlat olarak, Ilbarıt köyüne intikal etmişlerdir. İlkönceleri
tek evde ikamet ederken, daha sonraları birden çok ev yapmışlardır. Ilbarıt
köyünde evler ilk önceleri, direkler üzerine inşa edilmiştir. Burada bulunan
iri gövdeli, meşe ve karaağaçlar, evin yükünü çekecek biçiminde dikiliyor; daha
sonraları bu direklerin araları, ahıl olarak kullanılmak üzere taşla
örülüyordu. Bu evlerden geriye, bir Kulagilin evi kalmıştır. Daha sonraları,
Safranbolu'ya Tahtacıların gelmesi ile Ilbarıt köyündeki evlerin ahşap
kısımlarını Tahtacılar ve temelleri rum ustalar tarafından yapılmıştır.
Keresteler genellikle, Kastamonu-Araç ilçesinden temin edilmiştir.Bütçesi iyi
olanlar, sarıçam ,bütçesi zayıf olanlar ise karaçam kerestesi temin
etmişlerdir. Yalnız bizim Ilbarıt köyünde, kızılçama , sarıçam diyorlar.
Hacıalioğulalarının dağılımına gelince; Osamançavuşgil, Elişgil ve Havaşgil bir
kol...İrabegil Osman Çavuşun oğlu Mehmet...Yine Köremingil (Fısfıshafızgil)
Havaşgilin bir kolu...Güngörmezgil ve Alimollagil yine Hacialioğullarının bir
diğer koludur. Yalnız Alimollagil söyünmüş olup, Ovacık- Ekincik köyü Esenler
Mahallesinden, Musaoğlu Haşim evlatlık alınmış, daha sonra iki ev olan ailenin,
Ali Özcan'ın evi yıkılmış, İbrahim Özcan'ın evide yanmıştır. Güngörmezgile
gelince yerlerini ,Osmançavuşgilden katırcı Hüseyin'e satarak, ilkönce Karabük
sınırları olan Bolkuş köyüne, daha sonrada, Safranbolu'ya yerleşmişlerdir. Aile
Safranbolu'da Tokerler olarak biliniyor. Hatta burada bulunan, bir fakültenin
ismi Prof. Dr. Fethi Toker, Güzel Sanatlar Fakültesidir. Hacialioğullarının
diğer kolu ise Çavuşgil ve Keleşgildir Akıp giden zaman çok şeyleride
beraberinde getirir.Bir yakınındır.Bir dosttur.Cevat Doğan,benim kuşağım
olmasada, her zaman bana yakın olmuştur.Onunla en son,3.Nisan,Karabükün
kuruluşu etkinliklerine gitmiştik.Dr.Necmettin Şeyhoğlu Stadında, büyük bir
kutlama olmuştu.1987 yılında,Erzurum'da şehit olmuştu.Mezar taşı biraz
silinmiş,tekrar yazdım.Rahmetle anıyorum. 1960 yıllarında bir köy kahvesi olan,
Hüseyin Şahinin kahvesi ile başlıyor.Ilbarıt köyü orta mahalle...Bu
kahvehane,daha sonraları,Hasan Özlü 'Karanlık' ve Hasan Yıldırım tarafından da
işletilmişti.Zaman şimdi atıl vaziyette...Herkese ğüaydın. DABAZ: Kelimesine
açıklık getirmek istiyorum. Dabaz, Ürtiker (Kardeşen,dabaz) yani eskiden beş
çocuktan birinde görünen bir cilt hastalığıdır. Komşumuz Hacılarobası
köyündede, Aşağıdabazgil, Yukarıdabazgil diye iki sülale vardır. Ilbarıt
köyündeki Dabazgil söyünmüş olup, ev yerini aşağı mahalle ,Havaşgilden Hasan Mutlun
almıştır.Bi ILBARIT KÖYÜ: RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ İlkönce, Ilbarıt tanımının bu
güne kadar ne anlama geldiği hakkında herhangi bir bilgi yok...Google'daki,
Ilbarıt adının Moğalcadan geldiği vurgusu da pek anlam içermiyor. Çünkü köyde
Moğal halkı ile bir benzerlik söz konusu değil. Tek bilinen iki asır öncesi
kayıtlara göre, köy 49 hane ve 22 küsur esamiden oluşması. Örneğin yakın
komşumuz, Kadıbükü Köyü, 2 asır öncesi 36 hane ve 36 esamiden oluşmasıdır.
Bunun nedeni örneğin Hacıömeroğullarının ve Hacıalioğullarının, yine bazı
sülaleleri bir kaç kolu olmasındandır. Özetlersek Ilbarıt köyü veya
çevremizdeki eski köylerin buralara intikali 17 asır ve sonlarına doğru
ilintili olup, korunma amaçlı ve Anadolu'daki dalgalanmalar yüzünden olduğu bir
realite...1840 lı yıllarda Ilbarıt köyüne birden çok aile intikal etmiştir. Söz
konusu ailelerin Anadolu'nun neresinden ve nasıl geldikleri hakkında da yazılı
bir bilgi olmadığı için fazla bir şey bilinmiyor. Bir Nevşehir vurgusu
yapılıyor. Hacıömeroğulları ve Hacıalioğullarının' Nevşehir'den geldiği...Oysa
1840 da köye intikal eden, Mollabekiroğlu olarak bilinen ,
Değirmencigil,Karakaşgil ve Dabazgilinde, Nevşehir'den geldiği söyleniyor. Bir
gerçekte şöyle,Aşağımeyremgil olarak bilinen, Karıtlı İbrahim'in babası Yakup,
Nevşehir'de askerken, burada tekrar evleniyor. Eşi ile birlikte köye geliyor ve
eski eşi Gülsüm kuma kabul etmiyor. Yakup ikinci eşini alarak tekrar,
Nevşehir'e dönüyor. Bir süre sonrada vefat haberi geliyor. Gülsüm'de yanına 5
yaşındaki oğlu İbrahim'i alarak, yakın köylerden, Karıt köyünden biriyle
evleniyor. Sene 1860...İbrahim burada büyüyor. İstanbul'a gidiyor. Yağma Hasan
olarak bilinen, Karaköy Börekçisinde, önce çırak daha sonra kalfa oluyor. Yağma
Hasan,Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer'in dedesi...Yine söylentilere göre ,
Yakup'un ikinci eşinin burnunda hızma olduğu...Karıt'lı İbrahim, Karıt Köyünde
büyüdüğü için bu isimle anılıyor. Daha sonra ,Yukarımeyremgilden, Mustabey
olarak bilinen Hatice (Kızılkız) ile evleniyor. Ömer ve Emine isminde iki çocuğu
oluyor. Ömer ,Çanakkale'de yaralanıyor. Köye gönderiliyor. Tedavisi yapılmadığı
için genç yaşta yaşama veda ediyor. Ömer, Mehmet Ata Doğan'ın eniştesidir.
Kısaca özetlersek, Ilbarıt köylüsünün nereden ve nasıl geldiği halen
çözümlenmiş değil. Örneğin bizim sülale 3 kardeş Ordu'dan gelmiş ve Ordu'da
Musluoğlu esamilerine ulaştım. Ordu'yada şu anda Suriye'de bulunan Musul'dan
geldiği bilinmektedir. Hatta ,Kastamonu- Araç ilçesi Yenigömü Köyünde bir sayfa
arkadaşım, mezar taşının fotoğrafını çekmiş. 1938 yılında vefat eden kişinin
mezar taşında, Musluoğlu ibaresi var. Demek ki Musluoğulları sadece Ilbarıt
köyü ile ilintili değil... Ilbarıt köyünün bundan sonra fazla öyküsünün
olacağını sanmıyorum. 1950 de Anadolu'da başlayan büyük şehirlere göç...1960 yıllarında
Ilbarıt köyünde de başladı.Çünkü tarlalarda verim düşüktü...En kötüsü bağların
kuruması vesile oldu. Eğitim alanlar ister istemez bir daha köye dönemediler.
Bazı evler kullanılmayacak şekilde yıkıldı ve halen yıkılmaya devam etmektedir.
Şu anda köyde geriye dönük ekilebilir bir tarla dahi yok...Hacılarobası ve bazı
köyler halen şansını korumaktadır. Örneğin hemen kuzeyimizdeki, Davutobası
köyünün bütün tarlalarını, bu köyün muhtarı her yıl ekiyor; en azından
kıraçlaşmayı önlüyor. Yine buradan Araç ilçesinin bazı köyleri görünmekte,
örneğin Araç Vakıf köyü,bu köy bir kaç mahalle olup Akgeçit olarakta bilinir;
her yıl bütün tarlalarını ekiyor. Ülkeleri kalkındıran o ülkelerin tarımı ve
hayvancılığıdır. Eğer öyle olsaydı bu gün kıymanın kilosu 260 lira olmazdı.
Bunun yanında asırın en büyük sorunu 'SU' Dün ,Safranbolu'daydım.Burası,
Kıranköy olarak bilinen semt...1924-26 yıllarına kadar bu semtte rumlar
yaşamış.Cumhuriyet kurulduktan sonra, mübadele başlamış,rumlara iki sene süre
verilmiş.Daha sonra Yuanistandaki Türklerle takas edilmiş. Acı taraf
Yunanistan'daki rumlar Safranbolu'dan gelen rumları ötekeleştirmiş ve hali iyi
olanlar, Yunanistandan, Amerika,Kanada ve Avrupanın çeşitli ülkelerine göç
etmişler.Rumlar ne iş yaparlardı?Erkekleri taş ustası,demirci ustası ve kalaycı
ustası,kadınları isr evdeki tezgahlarında bez dokudukları biliniyor.Ilbarıt
köyünde eski evlerin çoğunun temel ustaları rumlardır.1870 yılında yapılan köy
camisinide rumlar yapmıştır.Fotoğraftaki tarihi kara fırın, Sadık'ın fırını olarak
biniyor.Kendisi BİLGİLENDİRME: RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Köyümüz halkından,
Değirmencigil'den, Hamo olarak bilinen,Emin Koç'un oğlu, 1959 doğumlu, Osman
Koç, Rusya- Moskova'da vefat etmiştir. Bilindiği kadarı ile daha önce, Bursa'da
yaşayan, Osman Koç, eşinden ayrı ve ülkeye gelememe gibi sorunları vardı.
Bursa'da Emin isminde bir oğlu olduğu ve dünürü iki kez bizim köye gelip ,
tarafımdan bilgi almışlardı. Babası Emin Koç' hatırlıyorum. 1935 doğumlu olup
1963 yılında 28 yaşında vefat etmişti. Annesi ismini bilmiyorum. Kastamonu,
Araç ilçesindendir. bir kaç yıl öncesi vefat etti...1938 doğumluydu.Yol
tabelaları,insanların bir yere daha kolay ulaşmalarını sağlar. Oysa bazı
kişiler var...Onlara insan demek mümkün değil, yol tabelalarına zarar
veriyor.Bilindiği gibi köylerde rahatsız olanlara,en yakın şehirlerden ambülans
geliyor ve yollarda tabela yoksa ister istemez zorlanıyor. Söyledikleri ise
bizim için 2 dakika 3 dakika dahi çok önemli...Daha önceki tabelayı
gördünüz,önce boyamışlar,daha sonra ateş etmişler.Burası Ilbarıt köyünün 5 km.
uzağındaki bir yol sapağı, aşağıdan gelen araçlar eğer yol bilgisi yoksa ister
istemez zorlanıyorlar ve başka istikamete gidiyorlar.Buraya bir tabela daha
aştık, ama zarar verileceği muhakkak. Umarım vermezler.Herkese günaydın.Ilbarıt
köyü, Aşağı ve orta
mahalle...Hacıömeroğulları,Hacıalioğulları,Kuruhalilogulları,
Süleymanbeyoğulları,Kadıoğulları,Hacıhamzaoğulları,Tavşacıoğlu,
Kütükçüoğlu,Dalkıranoğlu,Hoşafçıoğlu Dün ,Safranbolu'daydım.Burası, Kıranköy
olarak bilinen semt...1924-26 yıllarına kadar bu semtte rumlar
yaşamış.Cumhuriyet kurulduktan sonra, mübadele başlamış,rumlara iki sene süre
verilmiş.Daha sonra Yuanistandaki Türklerle takas edilmiş. Acı taraf
Yunanistan'daki rumlar Safranbolu'dan gelen rumları ötekeleştirmiş ve hali iyi
olanlar, Yunanistandan, Amerika,Kanada ve Avrupanın çeşitli ülkelerine göç
etmişler.Rumlar ne iş yaparlardı?Erkekleri taş ustası,demirci ustası ve kalaycı
ustası,kadınları isr evdeki tezgahlarında bez dokudukları biliniyor.Ilbarıt
köyünde eski evlerin çoğunun temel ustaları rumlardır.1870 yılında yapılan köy
camisinide rumlar yapmıştır.Fotoğraftaki tarihi kara fırın, Sadık'ın fırını
olarak biniyor.Kendisi bir kaç yıl öncesi vefat etti...1938 doğumluydu RESSAM:
RECAİ DEMİRSÖZ VE SANAT EVİ Her başlangıç kendisini itecek bir güç bulamazsa
yokuş aşağı dahi yol alamaz. Issız bir köyde kuşlar bile ötmez olmuş.Tuvale
sürülen bir fırçanın cılız sesi köydeki sessizliği keskin bir bıçak gibi
yırtıyormuş. Yer: Üçbölük Köyü. Fırçayı tutan; Recai Demirsöz. Türkiye'de
sanatın sesini, rengini; farklı olan herşeyi Recai Demirsözde ve Sanat
Galerisinde görebiliyorsunuz. Eski medeniyetlerden kalan "Bereket
Tanrısı" ziyarerçilerini Sanat Evinin önünde karşılayan ilk eser. Sanat
Galerisinin bahçesinde bulunan tımar makinesi ve tarım aletleri geçmişin
izlerini taşıyor. Recai Demirsöz tarih bekçiliği yapıyor. Hazine avcıları onun
varlığından çok rahatsız bu köyde. Demirsöz, resim atölyesinin duvarlarını
kendisine ait sözlerin yanısıra ünlü düşünürlerin özlü sözleriylede renklendirmiş.
Bu sözler onun hayata bakışını yansıtır nitelikte. Demirsöz için resim yapmak
hayatın büyük bir bölümünü kapsıyor.Kışın atelyesinde ısınma problemi
olduğundan malzemelerini evine taşıyor. Onlarca eserin mimarı Demirsöz,
eserlerini muhafaza edebilmek için yer sıkıntısı çekiyor. Evinin kullanmadığı
bir odasını yıllara sığdıramadığı eserleri için ayırmış. Bu eserler odanın
tavanını gökte asılı kalmış yıldızlar gibi süslemekte. Demirsözün; resme,
müziğe, heykele ve tariha olan merakının yanında kitaplara olan sevgisi de
gözden kaçmıyor. Birçok yazar tarafından şahsına imzalanmış kitaplar
kütüphanesinin vazgeçilmez değerlerinden. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ 23 Eylül 2011 •
Memleketim olan Safranbolu Yörük köyü'ne sanatçı arkadaşlarım ile gittiğimde
Gezilecek görülecek yerleri sorduk. Ilbarıt köyü yakınlarında Kaya mezarları
olduğunu duyduk. Safranbolu'dan Kastamonu'ya giden yol üzerinde Meşhur Çevrik
Köprü restoranını geçtikten sonra yaklaşık 1 km sonra Çerçen köyü tabelasından
girilerek tepelere tırmana, tırmana çıkılıyor. Ilbarıt köyüne geldiğimizde kaya
mezarlarını sorduğumuz kişi sanatçı arkadaşlarımı tanıyarak. Yanımıza geldi ve
Müze haline getirdiği mekanında bize resimlerini gösterdi ve Kendisini tanıttı.
Hiç eğitim almadığı resimlerini burada ıssız ve tenha olan bu köyde özenle
sergi salonu haline getirmiş. Bende kendisini tanıtmaya yardımcı olacağımı
söyleyerek amatörce o an yanımda bulunan telefon ile çekerek bu sayfada
yayınlıyorum. Sanatsever dostlarıma da bu resimleri ve Ressam arkadaşımızı tanıtmak
kalıyor.. RECAİ DEMİRSÖZ Soma madencileri anısına çalışmıştım. Bir Çorum
türküsünde şu tümceler vardır 'Elveriyor elveriyor orta direk bel veriyor/Birde
baktım sol yanıma Mehmetim can veriyor. Ortadirek ki bir binayı ayakta tutar.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Eskiden İstanbul gurbetti, İstanbulda bir fiil çalışıp
köye dönemlere,ziyarete gelişirdi. O yıllarda,İstanbul ,Tahtakale, Ķüçükpazar
semtinde,Fantezi Şekerlemeler adı altında,şekerlemeler üretilir, bütçeye göre
alınır,eve gelenlere ikram edilirdi.Bütçesi iyi olanlar,yine Eminönü
,Bahçekapı'dan aslen Kastamonu,Araçlı olan, Hacı Bekir şekerlemelerinden
alırdı.Gerek Hacı Bekirin gerekse,Kurkahveci Mehmet Efendinin,Kadıköy'de birer
şubeleri vardır.Fotoğrafta görmüş olduğunuź şekerleme kutusu,yaklaşık 70 yıllık
ve Ilbarıt köyünde babam içine bir şeyler koyup,bunca yıl dolabında saklamış.Ne
güzel bir kutu, 70 yıl dile kolay RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Cendere
Taşı,Safranbolu- Ilbarıt köyü, Kültür ve Sanat Merkezi...Bu taş,bölgedeki
bağcılık döneminde,en son üzümler çiğnedikten sonra cöbre denilen sapların
üzerin çıkartılıp,geri kalan suların damıtımı için kullanılır.Taş varlıklı
ailerde bulunur.Ilbarıt köyünde de bir örneğine rastlanmıştır. Kısaca pires de
diyebiliriz.Ağırlığı 150 kilo civarındadır. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Paflagonya
Uygarlığına ait,'Bereket Tanrısı Heykeli' Ilbarıt Köyü ,Kültür ve Sanat
Merkezi' RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Yaşadığım Ilbarıt köyünü,ilk defa bundan 2500
yıl öncesi,Psflagonyalılar keşfetmiş, Homerosun , İlyada destanında anlattığı
bu uygarlık, Mekedonya'dan yola çıkmış,nehir kıyılarını takip ederek, Bartınos
'Bartın Irmağı' ve Soğanlı Çay Irmağı ve Araç Çayı Vadisi, bölgelerine
yerleşerek,aynı zamanda beraberinde getirdikleri üzüm çeşitlerini burada
yetiştirmişlerdir.Bu bölgelerde bağcıl 1960 yıllarına kadar devam etsede, artık
hastalıklarla iç içeler. Yukarda görmüş olduğunuź üzümleri, aynı gelenek,
çelikten yetiştirerek,Kültür Merkezi Bahçesinde yetiştirip, asma haline
getirdim ve bu sene görmüş olduğunuź ürünlerini verdi... RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Safranbolu-Ilbarıt
köyü...Safranbolu'ya 26 km.mesafededir.Fotoğraf balıkgozü kadrajı ile çekilmiş
olup, arka kısımdaki kaya silsilesi tepe konumunda çıkmıştır.En çağdaşta
görünen iki katlı ev, Kastamonu- Cideli Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'ın 'Hababam
Sinıfından' arkadaşı ' Ahmet Demiralp''in evidir. Ilbarıt ,buraya 2500 yıl
öncesi Mekedonya'dan gelen Paflagonyalılarla birlikte insanlığa ev sahipligi
yapmaktadır.Daha detaylı bilgiler,köyde bulunan 'Kültür ve Sanat Merkezinde
bulunmaktadır. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Değerli dostlar burası,Safranbolu Ilbarıt
köyü, görmüş olduğunuz evlerin tamamı 1 asrı çeyrek asır geride bırakmışlar.150
yıllık olanlar var.Evlerin temelleri rum ustalar tarafından yapılmış olup,ahşap
kısımlar tahtacı ustalar tarafından yapılmıştır.Bu evler eğer korunma altına
alınmazsa,bir bir yitip gidecektir.Aynı zamanda bu köyde,gelenler bilgilendiren
23 yıldır ayakta tutmaya çalıştığım,Kültür ve Sanat Merkezi var.Özetlersrm
kendi yazgısı ile ayakta kalabilen bir yer.Kültürün ve sanatın dumura uğradığı
bir zaman içersinden, herkesi selamlıyorum. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Yıl
1998,Safranbolu- Ilbarıt köyü, bizim fakirhane,soldan itibaren annem Şerife
'1929-2016' Safranbolu kaymakamımızın eşi Leyla hanım,Safranbolu Kaymakamı
Celal Ulusoy,aynı zamanda Atatürk'ün memleketlisi ,Karamanlı ve kızları...Babam
Satı '1920-2009' Kaymakamımızın şoförü Necdet Lazoğlu ve Recai Demirsöź...Yer
soframız...Köyde kurulacak 'Sanat-Evini' konuşuyor RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Safranbolu’nun Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski
ilkokulu atelye ve galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait
topladığı eski objeleri de burada sergileyerek mekanı müze olarak da
kullanıyor. Kendine özgü ve şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de
ilgileniyor, saz çalıyor ve sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2
tanesinde insan figürlerinin tek gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda;
”Bence insanların çoğu zaten görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok
ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e
ve Üçbölük köyüne gidiniz..... Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt)
Köyünde yaşamını sürdüren ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken
diğer yandan de köyünde oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine
katkıda bulunmaya devam ediyor. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ Karakoyun'lu,
Ovacık,Pürçükören Köyüne bağlı olarak, Soğanlıçay Vadisinde, hemen Soğanlıçayın
kenarına kurulmuş.Halen insanlar yaşıyor ve de büyükbaş hayvancılık mevcut.
Eskiden TRT Radyoda, anne tarafından Safranbolu'lu, baba tarafından Kafkasya
Şeyh Şamilin kızkardeşinin oğlu olan doktor Aliyaver Ataman'ın oğlu müzikolog.
Sadiyaver Ataman, zaman zaman radyoda haftanın belli bir günü bu bölgeyi
anlatırdı. Karakoyunluyu şöyle anlatmıştı, sanırım 1960 ortaları...' Bu köy
karşı tarafa geçit veren ender köylerden biridir. Birinci geçit, OOvacık,
Abullah, Saitler, ikinci geçit, Pürçükören, Karakoyunlu ve Hoca Köprüsü
mevki... Karakoyunlu'da padişahların sefere çıktığında yol güzargahların da
sürüleri ve bunların başında çobanları olurmuş.Sefer sirasında burada
konaklanır,süruden kesilen koyunlar aş yapilarak askerlere ikram edilirmiş.Bir
gün köyü eşkiyalar basar ve sürünün büyük kısmını almak isterler. Çobanın
sevdiği bir karakoyun vardır. Çoban herşeyimi alın karakoyunumu alman der. Bu
öyküyü Sadiyaver Ataman'dan dinle miştim ve o günden sonra fotoğrafta
gördüğünüz köyün adı ,Karakoyunlu olarak kalır.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
KÜLTÜR VE SANAT... /
Recai Demirsöz
Çocukluğumdan bu güne geçirdiğim evreler bir trajedi olsa da, yaşadığım
zamanda kalabilmem dahi bir mucize gibidir.
Görebildiğim eğitim beni fazla tatmin etmese de, derler ya ilkokul
aydınlığı...Örneğin matematiği güçlü olanlar akıllı sanılırdı. Saygım sonsuz,
ama ben o yıllarda iyi resim yaptığım için sürekli orta almışımdır.
1982 yılına kadar İstanbul'da yaptığım fırın işçiliği ve hakkımı aradığım
için kovulmam. Daha sonra döndüğüm köyümde, bir yandan kitaplarla yenmeye
çalıştığım büyük yalnızlık ve resme başlamam ve hayata tutunmak için mezar kazıcılığından,
marangozluğa, elektrik tesisatçılığına kadar yaptığım işler.
Yaşadığım köy, Safranbolu'nun doğusunda, bir merkez iki mahalleden oluşan,
yaklaşık 100 hanelik eski ismi ile Ilbarıt, yeni ismi ile Üçbölük olsa da ,ben
eski ismi kullanmayı tercih edenlerdenim. 1965 yılında bu isim Demirel hükümeti
tarafından değiştirilmişti.
Ilbarıt köyünde, 29. Ekim. 1999 yılında açılışı yapılan, bir 'Kültür ve
Sanat Merkezi' var. Hiç bir geliri olmayan, bu merkezi bir manevi sorumlu
olarak ayakta tutmaya çalışıyorum. Çünkü bir işyeri iflas edebilir veya
kapanabilir, ama iş bir sanat bir kültür olunca asla...Ne demiş Atatürk
'Sanatsız bir ülkenin can damarlarından biri kopmuş gibidir'
//::Recai Demirsöz sayfasından, 5 Aralık 2021
RESİMLER: Recai Demirsöz
Ilbarıt köyü, Kültür ve Sanat Merkezi ve dile kolay çeyrek asırdır ayakta
kalmaya devam ediyor. Dıďaridan gelenler burayı merak ediyor ve geziyor.Bir gün
öncesi, Mustafa Saygın abiyi son yolculuğuna uğurlarken, İstanbuldan gen
vatandaşlar burayı merak etmiş gezmek istediler ve gezerken hayran kaldıklarını
ifade ettiler.Bolu, Amasya, Diyarbakır Gümüşhane ve İstanbul,Bayrampasa'dan bir
Yugoslav göçmeni. Köyden ayrılırken Amasya'lı olan arkadaş,Recai abi burayı
asla unutmayacağım, hep var ol kendine iyi bak diye seslendi, minibüsün
camından. Yalnız kendisine bir şey göstermeyi unutmuşum.1996 yılı Arkitekt
Dergisi, Ağustos sayısında, Amasya ve Safranbolu'da bir köy Ilbarıt, onu
goştermeyi unutmuşum.
Bu kayalıkları niye paylaştım. Bu kayalıklar 80 hanelik,Safranbolu,Ilbarıt
köyünün 300 metre kuzeyinde, ortasına baktığınızda bir göçük görürsünüz.Söz
konusu göçük 1939 yılında,7,9 şiddetindeki Erzincan depreminin geçtiği Kuzey
Anadolu fay hattı...Kayaları yaran bu fay hattında,Ilbarıt köyünde sadece bir
evin bacası göçüyor. Dolasıyla Ilbarıt köyünde evleri çökerten tek şey ise
bakımsızlık ve evlerin yazgılarına terk edilmesi...
Yer Hatay,Erzin ,Hataya 70 km. Osmaniye ye yine aynı mesafede...Buranın
belediye başkanı hıçbir kaçak yapıya izin vermemişmiş ve ne bir ev yıkılmış ne
bir evin camı kırılmış.Değerli dostlar ben ilkokul aydınlığını dahi zor görmüş
bir bireyim. Yaptığım iş,Rus Yazar Maksim Gorki gibi İstanbulda 15 yıl fırın
işçiliği ve 40 yıldırda resim ve diğer sanatlarla uğraşıyorum.Artı
1976.24.Kasım,saat 13.22 de,merkez üstü,Van ,Muradiye,Çaldıran beldesi
olan,Van,Erciş depremini yaşadım. Depremin şiddeti 7.2 dı ve hemen hemen şimdi
olduğu gibi her yer yerle bir olmuştu...Yaşadığım köy 850 rakımlı ve burada
deniz fosillerine rastlanmaktadır. Nedeni :Afrika kıtasının buraya çarpması
sonucu,Anadolu toprakları yükselmiş ve altında büyük boşluklar oluşmuştur.
Deprem olayı bu açıdan bakıldığında bilimseldir.Daha uzun yazabilirdim,sosyal
medyadan tanıdığım yüzlerce insanın ya yakını hayatını kayıp etmiş ya da bir
arkadaşını...Üzgünüm...
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Ilbarıt köyü...Dağ başında bakir kalmış bir köy...Geçmişte insanlar bir
takım zorlukların üstesinden gelerek, burada yaşam alanı kurmuşlar, tarla, bağ
ve bahçe derken zama
DEPREM...
Deprem adı üzerinde bir yıkım...24.Kasım.1976...Van-Erciş'te askeriz...Saat
12.22 suları...Eğitim alanındayız...Birden bire sarsıntı başladı. Yüzünkoyun
yere yatın talimatı geldi. Kuzeyden, güneye doğru sallanıyorduk. Altımızda yer
gidip geliyordu. Ortaya doğru şiddetlendi ve biranda durdu. Daha sora sürekli
artçılar olsa da, yıkım 7.2 şiddetinin içindeydi... Bilanço binlerce ev
yıkılmış 4 bine yakın vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Merkez üstü Van'ın
Muradiye ilçesi, Çaldıran bucağıydı.
Bu gece saat 04.17, Merkez üstü, Maraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7.4
şiddetindeki deprem, yerin 7.km. de ve 500 yılın en büyük depremi olarak tarihe
geçmiş oldu. 17.Ağustos.1999 Gölcük depreminden sonra , ülkemizin en büyük
depremi. Gazetelerden öğrendiğime göre, Avusturalyalı gökbilimci, Frank
Hooperbeeti, böyle bir depremin olacağını 3 gün öncesi, veb-sitesindeki
sayfasına taşımış. Depremin boyutu büyük ve Mısır'dan dahi hissedildiği
söyleniyor. Ülkeme büyük geçmiş olsun. Hayatını kayıp edenlere rahmet ve
yaralılara acil şifalar diliyorum.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
,ÜÇBÖLÜK’TE UNUTULAN
"SANAT MERKEZİ"
Safranbolu ilçemize bağlı Üçbölük (Ilbarıt) köyünde 1999 yılında dönemin
Kaymakamı Celal Ulusoy’un destekleri ile yapılan ve ressam Recai Demirsöz’ün
kendi imkânları ve emekleriyle oluşturduğu "sanat merkezi" zaman içinde
unutuldu.
Yıllardır Demirsöz’ün uğraşları ile bugünlere kadar taşınan merkezi Vali
Fuat Gürel hatırlayarak geçtiğimiz günlerde ziyaret etti.
Merkez hakkında bilgiler alan ve Demirsöz’ü tebrik eden Gürel’in bu
ziyareti, adeta kaderine terk edilen sanat merkezi için umut oldu.
İnanıyoruz ki Gürel bu merkezi unutmayacak, zaten turizme kazandırmayı
planladığı Soğanlı Vadisi içinde olan merkezin daha da gelişmesi için çaba
harcayacaktır.
“Devletimiz buraya sahip çıkmalıdır.
Devlet erkânının ziyaretinden mutlu olan ve umutlanan Recai Demirsöz,
gazetemize yaptığı açıklamada, sanat merkezinin yurt içinden ve yurt dışından
Safranbolu’ya gelen misafirler tarafından zaman zaman ziyaret edildiği ve gelen
misafirlerin bu tarihi köyde böyle bir sanat ve kültür merkezinin bulunmasını
takdir ile karşıladıklarını ifade etti.
Demirsöz; “1999 yılında açıldığında Safranbolu’da bile böyle bir merkez
yoktu. 1999 yılından beri bu binayı ayakta tutmak için ve köyümüzde bulunan
tarihi yerleri korumak için elimden geldiği kadar çaba gösteriyorum. Ancak
devletimiz buraya sahip çıkmalıdır. Benim bu ekonomik koşullarda binanın bakımı
ve onarımı ile ilgili sıkıntılarım oluyor. Kültür ve sanat bir toplumun ileriye
gidebilmesi için olmazsa olmazdır. Ben kendi yaşadığım köyde bunu korumaya
çalışıyorum.” Dedi.
“bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım”
Bu bölgenin turizme kazandırılması için çalışmalar yapıldığından bahseden
Demirsöz, “Vali Fuat Gürel ve ekibi bu nedenle köyümüze geldiler. Bu vesile ile
de Sanat ve Kültür merkezimizi gezdiler. Kendilerine bilgi verdim. Ancak ben
burada yaşadığım sürece bu merkezi ayakta tutmaya çalışacağım. Mutlaka
devletimiz de sanata ve kültüre sahip çıkmalıdır. “ diye konuştu.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
ILBARIT KÖYÜ:
İlkönce, Ilbarıt tanımının bu güne kadar ne anlama geldiği hakkında
herhangi bir bilgi yok...Google'daki, Ilbarıt adının Moğalcadan geldiği vurgusu
da pek anlam içermiyor. Çünkü köyde Moğal halkı ile bir benzerlik söz konusu
değil. Tek bilinen iki asır öncesi kayıtlara göre, köy 49 hane ve 22 küsur
esamiden oluşması. Örneğin yakın komşumuz, Kadıbükü Köyü, 2 asır öncesi 36 hane
ve 36 esamiden oluşmasıdır. Bunun nedeni örneğin Hacıömeroğullarının ve
Hacıalioğullarının, yine bazı sülaleleri bir kaç kolu olmasındandır. Özetlersek
Ilbarıt köyü veya çevremizdeki eski köylerin buralara intikali 17 asır ve
sonlarına doğru ilintili olup, korunma amaçlı ve Anadolu'daki dalgalanmalar
yüzünden olduğu bir realite...1840 lı yıllarda Ilbarıt köyüne birden çok aile
intikal etmiştir. Söz konusu ailelerin Anadolu'nun neresinden ve nasıl
geldikleri hakkında da yazılı bir bilgi olmadığı için fazla bir şey bilinmiyor.
Bir Nevşehir vurgusu yapılıyor. Hacıömeroğulları ve Hacıalioğullarının'
Nevşehir'den geldiği...Oysa 1840 da köye intikal eden, Mollabekiroğlu olarak bilinen
, Değirmencigil,Karakaşgil ve Dabazgilinde, Nevşehir'den geldiği söyleniyor.
Bir gerçekte şöyle,Aşağımeyremgil olarak bilinen, Karıtlı İbrahim'in babası
Yakup, Nevşehir'de askerken, burada tekrar evleniyor. Eşi ile birlikte köye
geliyor ve eski eşi Gülsüm kuma kabul etmiyor. Yakup ikinci eşini alarak
tekrar, Nevşehir'e dönüyor. Bir süre sonrada vefat haberi geliyor. Gülsüm'de
yanına 5 yaşındaki oğlu İbrahim'i alarak, yakın köylerden, Karıt köyünden
biriyle evleniyor. Sene 1860...İbrahim burada büyüyor. İstanbul'a gidiyor.
Yağma Hasan olarak bilinen, Karaköy Börekçisinde, önce çırak daha sonra kalfa
oluyor. Yağma Hasan,Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer'in dedesi...Yine
söylentilere göre , Yakup'un ikinci eşinin burnunda hızma olduğu...Karıt'lı
İbrahim, Karıt Köyünde büyüdüğü için bu isimle anılıyor. Daha sonra
,Yukarımeyremgilden, Mustabey olarak bilinen Hatice (Kızılkız) ile evleniyor.
Ömer ve Emine isminde iki çocuğu oluyor. Ömer ,Çanakkale'de yaralanıyor. Köye
gönderiliyor. Tedavisi yapılmadığı için genç yaşta yaşama veda ediyor. Ömer,
Mehmet Ata Doğan'ın eniştesidir.
Kısaca özetlersek, Ilbarıt köylüsünün nereden ve nasıl geldiği halen
çözümlenmiş değil. Örneğin bizim sülale 3 kardeş Ordu'dan gelmiş ve Ordu'da
Musluoğlu esamilerine ulaştım. Ordu'yada şu anda Suriye'de bulunan Musul'dan
geldiği bilinmektedir. Hatta ,Kastamonu- Araç ilçesi Yenigömü Köyünde bir sayfa
arkadaşım, mezar taşının fotoğrafını çekmiş. 1938 yılında vefat eden kişinin
mezar taşında, Musluoğlu ibaresi var. Demek ki Musluoğulları sadece Ilbarıt
köyü ile ilintili değil...
Ilbarıt köyünün bundan sonra fazla öyküsünün olacağını sanmıyorum. 1950 de
Anadolu'da başlayan büyük şehirlere göç...1960 yıllarında Ilbarıt köyünde de
başladı.Çünkü tarlalarda verim düşüktü...En kötüsü bağların kuruması vesile
oldu. Eğitim alanlar ister istemez bir daha köye dönemediler. Bazı evler
kullanılmayacak şekilde yıkıldı ve halen yıkılmaya devam etmektedir. Şu anda
köyde geriye dönük ekilebilir bir tarla dahi yok...Hacılarobası ve bazı köyler
halen şansını korumaktadır. Örneğin hemen kuzeyimizdeki, Davutobası köyünün
bütün tarlalarını, bu köyün muhtarı her yıl ekiyor; en azından kıraçlaşmayı
önlüyor. Yine buradan Araç ilçesinin bazı köyleri görünmekte, örneğin Araç
Vakıf köyü,bu köy bir kaç mahalle olup Akgeçit olarakta bilinir; her yıl bütün
tarlalarını ekiyor. Ülkeleri kalkındıran o ülkelerin tarımı ve hayvancılığıdır.
Eğer öyle olsaydı bu gün kıymanın kilosu 260 lira olmazdı. Bunun yanında asırın
en büyük sorunu 'SU'
Fotoğraf, aslında sözün bittiğini hatırlatıyor. Acı daha ötesi yok...Bir
Anadolu sözüdür ' Ateş düştüğü yeri yakar' Aslında biz insanlar acımasız
zamanın içinde birer katreyiz. Geçen yıl mesajla aramıştı,Hüseyin Aydın abi ben
artık iyi değilim, kendimi iyi hissetmiyorum diye...Anne 34, baba 48 ve kendi
45 yaşında göçtü bu dünyadan.Bazen kavramlar boş ve kafiyesiz kalır.Diyecek bir
şey bulamıyorum.Güle güle Hüseyin kardeşim,seni en son 2017 de görmüştüm
1945, yılına ait, 'Köy Enstütüsü Dergisi' Ilbarıt Ķöyü, Kültür ve Sanat
Merkezi arşivi...Ilbarıt köyünden, Köy Enstütüsü mezunu, Mustafa Günal,
Hacılarobası köyünden de,Mustafa Öğünç vardır.Her ikisinide rahmetle
anıyorum · ·
Ilbarıt,Anadolunun derinliklerinde,bakir kalmış bir köydür.Yakın gibi
görünse de 50 km. mesafede ,bölgenin en yüksek tepesi,2000 rakımlı Keltepe ve
arada Bağlıca mahallesi.
HACIÖMEROĞULLARI.. RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
.
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını
yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve
Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı
güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus
arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye
doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil,
Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın
oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra
söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer
koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden
Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil
etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve
Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra
Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın
dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve
alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada yaşamış.
Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır. Yine
Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,bab
Mustafa anne bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur.
Bu aile bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile
görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir.
HACIÖMEROĞULLARI...
Bir süre önce,Hacıalioğullarının, Ilbarıt Köyündeki dağılımlarını
yazmıştım. Yalnız şunu belirtmekte yarar var, Hacıömeroğulları ve
Hacıalioğulları, aynı sülalelerdir. Hacıalioğulları, Ilbarıt Köyünün alt kısmı
güneye, Hacıalioğullarıda,kuzey kısmına yerleşmişledir. Ailelerde nüfus
arttıkça da hane sayısı artmış, Hacıömeroğullarının bir bölümü,Yukarı Mah. ye
doğru intikal etmişlerdir. Örneğin, Gardeyigil ve Yanıgil...
Hacıömeroğullarının dağılımı ise şöyledir...
Ayrancıgil, Deliseyingil, Eminegil ve Faslıgil'dir. ( Kahvecigil,
Ayrancıgilden olup, Kahvecinin babası 1850 doğumlu Mehmet, Ayroco, Hasan'ın
oğludur. Faslıgil,aşağı Mahalleden ,Yukarı Mahalleye göç etmiş ve daha sonra
söyünmüştür.)er kol
Dokzangil, Aligülügil, Gardeyigil ve Yanıkgil,Hacıömeroğullarının diğer
koludur. (Yanıkgil daha sonraları,Gardeyigilden ayrılmış olup, Gardeyigilden
Karahasan'ın babası Ahmet'in kardeşi olan Abdullah, Yanıkgili temsil
etmektedir.)
Diğer kol...
İyipgil, Kirazgil ve Kazıkaligil'dir.
(Kirazgil, Mustafa Esen'in dedesi, Ali'nin kardeş çocukları, Mustafa ve
Rabia'dan olma, Osman ve kardeşi Mustafa (Kemaneci) olup Osman daha sonra
Bağlıca Mah.si bugünkü Nuri Işık gillere iç güveyi gitmiştir. Nuri Işık'ın
dedesinin babasıdır. Kirazgilin evi bizim nesil bilir, en üst kat iki oda ve
alttada bir oda vardı ve Kemaneci Mustafa eşi ile birlikte alttaki odada
yaşamış. Ev Hasan Esen tarafından 1964 yılında tamamen sökülerek yıkılmıştır.
Yine Hacıömeroğullarından olup, Hacıömeroğlu Mahmet,baba Mustafa anne
bilinmemektedir. 1829 doğumlu ve kızı Hatice 1870 doğumludur. Bu aile
bilinmemektedir.Eşi Ayşe olup, vefat ettiği için kızı ile görünmektedir.)
Kısaca Hacıömeroğullarının dağılımı bu şekildedir.
O günün şartlarında yazılmış bir mezar taşı...Rica etmişlerdi, resim
boyalarımla boyamasını yaptım.Eskiden sadece mezar taşlarına, ölüm yazıldığı
biliniyor.Mezarda adı geçen Emine,Mehmet Ata Doğan'ın ablası...Doğum tarihi
1889...1938 de vefat ettiğinde sadece 49 yaşındaymış.Ilk
evliliğini,Safranbolu-Sarıahmetli köyüne yapıyor.Eşi askerde şehit düşüyor.Daha
sonra Yamak, Mustafa Gökmenle evleniyor.
Akıp giden zaman çok şeyleride beraberinde getirir.Bir yakınındır.Bir
dosttur.Cevat Doğan,benim kuşağım olmasada, her zaman bana yakın
olmuştur.Onunla en son,3.Nisan,Karabükün kuruluşu etkinliklerine
gitmiştik.Dr.Necmettin Şeyhoğlu Stadında, büyük bir kutlama olmuştu.1987
yılında,Erzurum'da şehit olmuştu.Mezar taşı biraz silinmiş,tekrar yazdım.Rahmetle
anıyorum. ·
Ilbarıt ta yalnız bir ev...Eminegil...Hacıömeroğullarının bir kolu
olan,Eminegil evi 1954 yılında ,temel dahil Ilbarıt ustaları tarafından
yapılmıştır. Hatta evin sahibi,Sabri Yaşar, evin temel kısmına taş
ayarlarken,oğlunun gücü yetmediği için ayağına taş düşmüş ve ayak parmaklarının
bir bölümünü kayıp etmiştir.Evde yaklaşık 6-7 yıldır oturan yok,yalnızlığıyla
başbaşa yaşıyor. Sabahın ilk saatleri, herkese günaydın.
Osmançavuşgilden, Turgut Saygın, Hacıalioğullarının kimin kimden olduğunu
ve bu sülalerdeki ayrışmayı istemişti. Doğal olarak bu sülaler ya baba iki,
bilemedin üç evlat olarak, Ilbarıt köyüne intikal etmişlerdir. İlkönceleri tek
evde ikamet ederken, daha sonraları birden çok ev yapmışlardır. Ilbarıt köyünde
evler ilk önceleri, direkler üzerine inşa edilmiştir. Burada bulunan iri
gövdeli, meşe ve karaağaçlar, evin yükünü çekecek biçiminde dikiliyor; daha
sonraları bu direklerin araları, ahıl olarak kullanılmak üzere taşla
örülüyordu. Bu evlerden geriye, bir Kulagilin evi kalmıştır. Daha sonraları,
Safranbolu'ya Tahtacıların gelmesi ile Ilbarıt köyündeki evlerin ahşap
kısımlarını Tahtacılar ve temelleri rum ustalar tarafından yapılmıştır.
Keresteler genellikle, Kastamonu-Araç ilçesinden temin edilmiştir.Bütçesi iyi
olanlar, sarıçam ,bütçesi zayıf olanlar ise karaçam kerestesi temin
etmişlerdir. Yalnız bizim Ilbarıt köyünde, kızılçama , sarıçam diyorlar.
Hacıalioğulalarının dağılımına gelince; Osamançavuşgil, Elişgil ve Havaşgil
bir kol...İrabegil Osman Çavuşun oğlu Mehmet...Yine Köremingil (Fısfıshafızgil)
Havaşgilin bir kolu...Güngörmezgil ve Alimollagil yine Hacialioğullarının bir
diğer koludur. Yalnız Alimollagil söyünmüş olup, Ovacık- Ekincik köyü Esenler
Mahallesinden, Musaoğlu Haşim evlatlık alınmış, daha sonra iki ev olan ailenin,
Ali Özcan'ın evi yıkılmış, İbrahim Özcan'ın evide yanmıştır. Güngörmezgile
gelince yerlerini ,Osmançavuşgilden katırcı Hüseyin'e satarak, ilkönce Karabük
sınırları olan Bolkuş köyüne, daha sonrada, Safranbolu'ya yerleşmişlerdir. Aile
Safranbolu'da Tokerler olarak biliniyor. Hatta burada bulunan, bir fakültenin
ismi Prof. Dr. Fethi Toker, Güzel Sanatlar Fakültesidir.
Hacialioğullarının diğer kolu ise Çavuşgil ve Keleşgildir
Akıp giden zaman çok şeyleride beraberinde getirir.Bir yakınındır.Bir dosttur.Cevat
Doğan,benim kuşağım olmasada, her zaman bana yakın olmuştur.Onunla en
son,3.Nisan,Karabükün kuruluşu etkinliklerine gitmiştik.Dr.Necmettin Şeyhoğlu
Stadında, büyük bir kutlama olmuştu.1987 yılında,Erzurum'da şehit olmuştu.Mezar
taşı biraz silinmiş,tekrar yazdım.Rahmetle anıyorum.
1960 yıllarında bir köy kahvesi
olan, Hüseyin Şahinin kahvesi ile başlıyor.Ilbarıt köyü orta mahalle...Bu
kahvehane,daha sonraları,Hasan Özlü 'Karanlık' ve Hasan Yıldırım tarafından da
işletilmişti.Zaman şimdi atıl vaziyette...Herkese ğüaydın.
DABAZ: Kelimesine açıklık getirmek istiyorum. Dabaz, Ürtiker
(Kardeşen,dabaz) yani eskiden beş çocuktan birinde görünen bir cilt
hastalığıdır. Komşumuz Hacılarobası köyündede, Aşağıdabazgil, Yukarıdabazgil
diye iki sülale vardır. Ilbarıt köyündeki Dabazgil söyünmüş olup, ev yerini
aşağı mahalle ,Havaşgilden Hasan Mutlun almıştır.Bi
ILBARIT KÖYÜ: RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
İlkönce, Ilbarıt tanımının bu güne kadar ne anlama geldiği hakkında
herhangi bir bilgi yok...Google'daki, Ilbarıt adının Moğalcadan geldiği vurgusu
da pek anlam içermiyor. Çünkü köyde Moğal halkı ile bir benzerlik söz konusu
değil. Tek bilinen iki asır öncesi kayıtlara göre, köy 49 hane ve 22 küsur
esamiden oluşması. Örneğin yakın komşumuz, Kadıbükü Köyü, 2 asır öncesi 36 hane
ve 36 esamiden oluşmasıdır. Bunun nedeni örneğin Hacıömeroğullarının ve
Hacıalioğullarının, yine bazı sülaleleri bir kaç kolu olmasındandır. Özetlersek
Ilbarıt köyü veya çevremizdeki eski köylerin buralara intikali 17 asır ve
sonlarına doğru ilintili olup, korunma amaçlı ve Anadolu'daki dalgalanmalar
yüzünden olduğu bir realite...1840 lı yıllarda Ilbarıt köyüne birden çok aile
intikal etmiştir. Söz konusu ailelerin Anadolu'nun neresinden ve nasıl
geldikleri hakkında da yazılı bir bilgi olmadığı için fazla bir şey bilinmiyor.
Bir Nevşehir vurgusu yapılıyor. Hacıömeroğulları ve Hacıalioğullarının'
Nevşehir'den geldiği...Oysa 1840 da köye intikal eden, Mollabekiroğlu olarak
bilinen , Değirmencigil,Karakaşgil ve Dabazgilinde, Nevşehir'den geldiği söyleniyor.
Bir gerçekte şöyle,Aşağımeyremgil olarak bilinen, Karıtlı İbrahim'in babası
Yakup, Nevşehir'de askerken, burada tekrar evleniyor. Eşi ile birlikte köye
geliyor ve eski eşi Gülsüm kuma kabul etmiyor. Yakup ikinci eşini alarak
tekrar, Nevşehir'e dönüyor. Bir süre sonrada vefat haberi geliyor. Gülsüm'de
yanına 5 yaşındaki oğlu İbrahim'i alarak, yakın köylerden, Karıt köyünden
biriyle evleniyor. Sene 1860...İbrahim burada büyüyor. İstanbul'a gidiyor.
Yağma Hasan olarak bilinen, Karaköy Börekçisinde, önce çırak daha sonra kalfa
oluyor. Yağma Hasan,Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer'in dedesi...Yine
söylentilere göre , Yakup'un ikinci eşinin burnunda hızma olduğu...Karıt'lı
İbrahim, Karıt Köyünde büyüdüğü için bu isimle anılıyor. Daha sonra
,Yukarımeyremgilden, Mustabey olarak bilinen Hatice (Kızılkız) ile evleniyor.
Ömer ve Emine isminde iki çocuğu oluyor. Ömer ,Çanakkale'de yaralanıyor. Köye
gönderiliyor. Tedavisi yapılmadığı için genç yaşta yaşama veda ediyor. Ömer,
Mehmet Ata Doğan'ın eniştesidir.
Kısaca özetlersek, Ilbarıt köylüsünün nereden ve nasıl geldiği halen
çözümlenmiş değil. Örneğin bizim sülale 3 kardeş Ordu'dan gelmiş ve Ordu'da
Musluoğlu esamilerine ulaştım. Ordu'yada şu anda Suriye'de bulunan Musul'dan
geldiği bilinmektedir. Hatta ,Kastamonu- Araç ilçesi Yenigömü Köyünde bir sayfa
arkadaşım, mezar taşının fotoğrafını çekmiş. 1938 yılında vefat eden kişinin
mezar taşında, Musluoğlu ibaresi var. Demek ki Musluoğulları sadece Ilbarıt
köyü ile ilintili değil...
Ilbarıt köyünün bundan sonra fazla öyküsünün olacağını sanmıyorum. 1950 de
Anadolu'da başlayan büyük şehirlere göç...1960 yıllarında Ilbarıt köyünde de
başladı.Çünkü tarlalarda verim düşüktü...En kötüsü bağların kuruması vesile
oldu. Eğitim alanlar ister istemez bir daha köye dönemediler. Bazı evler
kullanılmayacak şekilde yıkıldı ve halen yıkılmaya devam etmektedir. Şu anda
köyde geriye dönük ekilebilir bir tarla dahi yok...Hacılarobası ve bazı köyler
halen şansını korumaktadır. Örneğin hemen kuzeyimizdeki, Davutobası köyünün
bütün tarlalarını, bu köyün muhtarı her yıl ekiyor; en azından kıraçlaşmayı
önlüyor. Yine buradan Araç ilçesinin bazı köyleri görünmekte, örneğin Araç
Vakıf köyü,bu köy bir kaç mahalle olup Akgeçit olarakta bilinir; her yıl bütün
tarlalarını ekiyor. Ülkeleri kalkındıran o ülkelerin tarımı ve hayvancılığıdır.
Eğer öyle olsaydı bu gün kıymanın kilosu 260 lira olmazdı. Bunun yanında asırın
en büyük sorunu 'SU'
Dün ,Safranbolu'daydım.Burası, Kıranköy olarak bilinen semt...1924-26
yıllarına kadar bu semtte rumlar yaşamış.Cumhuriyet kurulduktan sonra, mübadele
başlamış,rumlara iki sene süre verilmiş.Daha sonra Yuanistandaki Türklerle
takas edilmiş. Acı taraf Yunanistan'daki rumlar Safranbolu'dan gelen rumları
ötekeleştirmiş ve hali iyi olanlar, Yunanistandan, Amerika,Kanada ve Avrupanın
çeşitli ülkelerine göç etmişler.Rumlar ne iş yaparlardı?Erkekleri taş
ustası,demirci ustası ve kalaycı ustası,kadınları isr evdeki tezgahlarında bez
dokudukları biliniyor.Ilbarıt köyünde eski evlerin çoğunun temel ustaları
rumlardır.1870 yılında yapılan köy camisinide rumlar yapmıştır.Fotoğraftaki
tarihi kara fırın, Sadık'ın fırını olarak biniyor.Kendisi
BİLGİLENDİRME: RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köyümüz halkından, Değirmencigil'den, Hamo olarak bilinen,Emin Koç'un oğlu,
1959 doğumlu, Osman Koç, Rusya- Moskova'da vefat etmiştir. Bilindiği kadarı ile
daha önce, Bursa'da yaşayan, Osman Koç, eşinden ayrı ve ülkeye gelememe gibi
sorunları vardı. Bursa'da Emin isminde bir oğlu olduğu ve dünürü iki kez bizim
köye gelip , tarafımdan bilgi almışlardı.
Babası Emin Koç' hatırlıyorum. 1935 doğumlu olup 1963 yılında 28 yaşında
vefat etmişti. Annesi ismini bilmiyorum. Kastamonu, Araç ilçesindendir.
bir kaç yıl öncesi vefat etti...1938 doğumluydu.Yol tabelaları,insanların
bir yere daha kolay ulaşmalarını sağlar. Oysa bazı kişiler var...Onlara insan
demek mümkün değil, yol tabelalarına zarar veriyor.Bilindiği gibi köylerde
rahatsız olanlara,en yakın şehirlerden ambülans geliyor ve yollarda tabela
yoksa ister istemez zorlanıyor. Söyledikleri ise bizim için 2 dakika 3 dakika
dahi çok önemli...Daha önceki tabelayı gördünüz,önce boyamışlar,daha sonra ateş
etmişler.Burası Ilbarıt köyünün 5 km. uzağındaki bir yol sapağı, aşağıdan gelen
araçlar eğer yol bilgisi yoksa ister istemez zorlanıyorlar ve başka istikamete
gidiyorlar.Buraya bir tabela daha aştık, ama zarar verileceği muhakkak. Umarım
vermezler.Herkese günaydın.Ilbarıt köyü, Aşağı ve orta
mahalle...Hacıömeroğulları,Hacıalioğulları,Kuruhalilogulları,
Süleymanbeyoğulları,Kadıoğulları,Hacıhamzaoğulları,Tavşacıoğlu,
Kütükçüoğlu,Dalkıranoğlu,Hoşafçıoğlu
Dün ,Safranbolu'daydım.Burası, Kıranköy olarak bilinen semt...1924-26
yıllarına kadar bu semtte rumlar yaşamış.Cumhuriyet kurulduktan sonra, mübadele
başlamış,rumlara iki sene süre verilmiş.Daha sonra Yuanistandaki Türklerle
takas edilmiş. Acı taraf Yunanistan'daki rumlar Safranbolu'dan gelen rumları
ötekeleştirmiş ve hali iyi olanlar, Yunanistandan, Amerika,Kanada ve Avrupanın
çeşitli ülkelerine göç etmişler.Rumlar ne iş yaparlardı?Erkekleri taş
ustası,demirci ustası ve kalaycı ustası,kadınları isr evdeki tezgahlarında bez
dokudukları biliniyor.Ilbarıt köyünde eski evlerin çoğunun temel ustaları
rumlardır.1870 yılında yapılan köy camisinide rumlar yapmıştır.Fotoğraftaki
tarihi kara fırın, Sadık'ın fırını olarak biniyor.Kendisi bir kaç yıl öncesi
vefat etti...1938 doğumluydu
RESSAM: RECAİ DEMİRSÖZ VE SANAT EVİ
Her başlangıç kendisini itecek bir güç bulamazsa yokuş aşağı dahi yol
alamaz.
Issız bir köyde kuşlar bile ötmez olmuş.Tuvale sürülen bir fırçanın cılız
sesi köydeki sessizliği keskin bir bıçak gibi yırtıyormuş.
Yer: Üçbölük Köyü.
Fırçayı tutan; Recai Demirsöz.
Türkiye'de sanatın sesini, rengini; farklı olan herşeyi Recai Demirsözde ve
Sanat Galerisinde görebiliyorsunuz.
Eski medeniyetlerden kalan "Bereket Tanrısı" ziyarerçilerini
Sanat Evinin önünde karşılayan ilk eser.
Sanat Galerisinin bahçesinde bulunan tımar makinesi ve tarım aletleri
geçmişin izlerini taşıyor.
Recai Demirsöz tarih bekçiliği yapıyor.
Hazine avcıları onun varlığından çok rahatsız bu köyde.
Demirsöz, resim atölyesinin duvarlarını kendisine ait sözlerin yanısıra
ünlü düşünürlerin özlü sözleriylede renklendirmiş.
Bu sözler onun hayata bakışını yansıtır nitelikte.
Demirsöz için resim yapmak hayatın büyük bir bölümünü kapsıyor.Kışın
atelyesinde ısınma problemi olduğundan malzemelerini evine taşıyor.
Onlarca eserin mimarı Demirsöz, eserlerini muhafaza edebilmek için yer
sıkıntısı çekiyor.
Evinin kullanmadığı bir odasını yıllara sığdıramadığı eserleri için
ayırmış.
Bu eserler odanın tavanını gökte asılı kalmış yıldızlar gibi süslemekte.
Demirsözün; resme, müziğe, heykele ve tariha olan merakının yanında
kitaplara olan sevgisi de gözden kaçmıyor.
Birçok yazar tarafından şahsına imzalanmış kitaplar kütüphanesinin
vazgeçilmez değerlerinden.
RESSAM
RECAİ DEMİRSÖZ 23 Eylül 2011 ·
Memleketim olan Safranbolu Yörük köyü'ne sanatçı arkadaşlarım ile
gittiğimde Gezilecek görülecek yerleri sorduk. Ilbarıt köyü yakınlarında Kaya
mezarları olduğunu duyduk. Safranbolu'dan Kastamonu'ya giden yol üzerinde
Meşhur Çevrik Köprü restoranını geçtikten sonra yaklaşık 1 km sonra Çerçen köyü
tabelasından girilerek tepelere tırmana, tırmana çıkılıyor. Ilbarıt köyüne
geldiğimizde kaya mezarlarını sorduğumuz kişi sanatçı arkadaşlarımı tanıyarak.
Yanımıza geldi ve Müze haline getirdiği mekanında bize resimlerini gösterdi ve
Kendisini tanıttı. Hiç eğitim almadığı resimlerini burada ıssız ve tenha olan
bu köyde özenle sergi salonu haline getirmiş. Bende kendisini tanıtmaya
yardımcı olacağımı söyleyerek amatörce o an yanımda bulunan telefon ile çekerek
bu sayfada yayınlıyorum. Sanatsever dostlarıma da bu resimleri ve Ressam
arkadaşımızı tanıtmak kalıyor..
RECAİ DEMİRSÖZ
Soma madencileri anısına çalışmıştım. Bir Çorum türküsünde şu tümceler vardır
'Elveriyor elveriyor orta direk bel veriyor/Birde baktım sol yanıma Mehmetim
can veriyor. Ortadirek ki bir binayı ayakta tutar.
Eskiden İstanbul gurbetti, İstanbulda bir fiil çalışıp köye
dönemlere,ziyarete gelişirdi. O yıllarda,İstanbul ,Tahtakale, Ķüçükpazar
semtinde,Fantezi Şekerlemeler adı altında,şekerlemeler üretilir, bütçeye göre
alınır,eve gelenlere ikram edilirdi.Bütçesi iyi olanlar,yine Eminönü
,Bahçekapı'dan aslen Kastamonu,Araçlı olan, Hacı Bekir şekerlemelerinden
alırdı.Gerek Hacı Bekirin gerekse,Kurkahveci Mehmet Efendinin,Kadıköy'de birer
şubeleri vardır.Fotoğrafta görmüş olduğunuź şekerleme kutusu,yaklaşık 70 yıllık
ve Ilbarıt köyünde babam içine bir şeyler koyup,bunca yıl dolabında saklamış.Ne
güzel bir kutu, 70 yıl dile kolay
Cendere Taşı,Safranbolu- Ilbarıt köyü, Kültür ve Sanat Merkezi...Bu
taş,bölgedeki bağcılık döneminde,en son üzümler çiğnedikten sonra cöbre denilen
sapların üzerin çıkartılıp,geri kalan suların damıtımı için kullanılır.Taş
varlıklı ailerde bulunur.Ilbarıt köyünde de bir örneğine rastlanmıştır. Kısaca
pires de diyebiliriz.Ağırlığı 150 kilo civarındadır.
Paflagonya Uygarlığına ait,'Bereket Tanrısı Heykeli' Ilbarıt Köyü
,Kültür ve Sanat Merkezi'
Yaşadığım Ilbarıt köyünü,ilk defa bundan 2500 yıl öncesi,Psflagonyalılar
keşfetmiş, Homerosun , İlyada destanında anlattığı bu uygarlık, Mekedonya'dan
yola çıkmış,nehir kıyılarını takip ederek, Bartınos 'Bartın Irmağı' ve Soğanlı
Çay Irmağı ve Araç Çayı Vadisi, bölgelerine yerleşerek,aynı zamanda beraberinde
getirdikleri üzüm çeşitlerini burada yetiştirmişlerdir.Bu bölgelerde bağcıl
1960 yıllarına kadar devam etsede, artık hastalıklarla iç içeler. Yukarda
görmüş olduğunuź üzümleri, aynı gelenek, çelikten yetiştirerek,Kültür Merkezi
Bahçesinde yetiştirip, asma haline getirdim ve bu sene görmüş olduğunuź
ürünlerini verdi...
Safranbolu-Ilbarıt köyü...Safranbolu'ya 26 km.mesafededir.Fotoğraf
balıkgozü kadrajı ile çekilmiş olup, arka kısımdaki kaya silsilesi tepe
konumunda çıkmıştır.En çağdaşta görünen iki katlı ev, Kastamonu- Cideli Şair ve
Yazar Rıfat Ilgaz'ın 'Hababam Sinıfından' arkadaşı ' Ahmet Demiralp''in evidir.
Ilbarıt ,buraya 2500 yıl öncesi Mekedonya'dan gelen Paflagonyalılarla
birlikte insanlığa ev sahipligi yapmaktadır.Daha detaylı bilgiler,köyde bulunan
'Kültür ve Sanat Merkezinde bulunmaktadır.
Değerli dostlar burası,Safranbolu Ilbarıt köyü, görmüş olduğunuz
evlerin tamamı 1 asrı çeyrek asır geride bırakmışlar.150 yıllık olanlar
var.Evlerin temelleri rum ustalar tarafından yapılmış olup,ahşap kısımlar
tahtacı ustalar tarafından yapılmıştır.Bu evler eğer korunma altına
alınmazsa,bir bir yitip gidecektir.Aynı zamanda bu köyde,gelenler bilgilendiren
23 yıldır ayakta tutmaya çalıştığım,Kültür ve Sanat Merkezi var.Özetlersrm
kendi yazgısı ile ayakta kalabilen bir yer.Kültürün ve sanatın dumura uğradığı
bir zaman içersinden, herkesi selamlıyorum.
Yıl 1998,Safranbolu- Ilbarıt köyü, bizim fakirhane,soldan itibaren annem
Şerife '1929-2016' Safranbolu kaymakamımızın eşi Leyla hanım,Safranbolu
Kaymakamı Celal Ulusoy,aynı zamanda Atatürk'ün memleketlisi ,Karamanlı ve
kızları...Babam Satı '1920-2009' Kaymakamımızın şoförü Necdet Lazoğlu ve Recai
Demirsöź...Yer soframız...Köyde kurulacak 'Sanat-Evini' konuşuyor
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Safranbolu’nun Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski
ilkokulu atelye ve galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait
topladığı eski objeleri de burada sergileyerek mekanı müze olarak da
kullanıyor. Kendine özgü ve şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de
ilgileniyor, saz çalıyor ve sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2
tanesinde insan figürlerinin tek gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda;
”Bence insanların çoğu zaten görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok
ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e
ve Üçbölük köyüne gidiniz.....
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını sürdüren
ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken diğer yandan de köyünde
oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine katkıda bulunmaya
devam ediyor.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Karakoyun'lu, Ovacık,Pürçükören Köyüne bağlı olarak, Soğanlıçay Vadisinde,
hemen Soğanlıçayın kenarına kurulmuş.Halen insanlar yaşıyor ve de büyükbaş
hayvancılık mevcut.
Eskiden TRT Radyoda, anne tarafından Safranbolu'lu, baba tarafından
Kafkasya Şeyh Şamilin kızkardeşinin oğlu olan doktor Aliyaver Ataman'ın oğlu
müzikolog. Sadiyaver Ataman, zaman zaman radyoda haftanın belli bir günü bu
bölgeyi anlatırdı. Karakoyunluyu şöyle anlatmıştı, sanırım 1960 ortaları...' Bu
köy karşı tarafa geçit veren ender köylerden biridir. Birinci geçit, OOvacık,
Abullah, Saitler, ikinci geçit, Pürçükören, Karakoyunlu ve Hoca Köprüsü
mevki...
Karakoyunlu'da padişahların sefere çıktığında yol güzargahların da sürüleri
ve bunların başında çobanları olurmuş.Sefer sirasında burada konaklanır,süruden
kesilen koyunlar aş yapilarak askerlere ikram edilirmiş.Bir gün köyü eşkiyalar
basar ve sürünün büyük kısmını almak isterler. Çobanın sevdiği bir karakoyun
vardır. Çoban herşeyimi alın karakoyunumu alman der. Bu öyküyü Sadiyaver
Ataman'dan dinle
miştim ve o günden sonra fotoğrafta gördüğünüz köyün adı ,Karakoyunlu
olarak kalır