28 Ekim 2024 Pazartesi

RECAİ (KONULAR BİLGİLER)(157)

 

RECAİ DEMİRSÖZ

şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse kimseyi tanımıyor.hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.yaşam denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.çünkü asırın hastalığı denilen 'stres'insanları kuşatmış vaziyette.bir gün öncesi,hamdi sarı ve arkadaşları vardı.dünde hasan mutlu ve arkadaşları geldi.sabah kovayanına suya gittim.öz konağının yanında beyaz bir araç gördüm.

dün yine konuştuk,hasan mutlu,köy hakkında bir kitap yazalım dedi...şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.bir yığın müsvedde hazırlayacaksın.derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine irdeleyeceksin.çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.bu gün bakıyorsun her şey yüzeysel.teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.dolısıyla,köyün derinliğinide şu anda benden başka bilen yok.karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini çıkarmanız gerekiyor.o 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa tabii...fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne, gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.bunun yanında,reel yazılı belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam satı demirsöz'den öndeyim.öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.babam,kuruseyingil'le,geçmişte bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama kuruseyin'in bizim atamız 1751 doğumlu ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.terddütlüydü.bende onu bunu her ne kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.iki asır olması için 11 yıllık bir fark var,oda büyük bir fark değil.çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını yaşamış,hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.yinede ben bu sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.hasan mutlu ilede aynı kanıya vardık.ilerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.saygılarımla...

RECAİ DEMİRSÖZ

şöyleki,insanlar insanları dış cepheden tanımaya kalkar ve hiç kimse kimsenin iç dünyasını bilmez ve de bilemez.kimi insan vardır,sürekli kendini ve çevresini met eder.fakat bu insan bilmez ki kendi kendini batırdığını... .uğur mumcu,alaylı ve dünyanın en büyük araştırmacı gazetecileri arasındaydı.kendisini tanıma şansım olmadı.sürekli şu tümceyi kullanrdı. 'bilgi sahibi olmadan,fikir sahibi olunmaz.' dolasıyla ılbarıt köyü,geçmişi ve bu günü ile basite indirgenecek bir köy değildir.düşünün bu köy ilk olarak köyde 'köy mektebini'kurmuş ve okur yazarlığa ulaşmış bir konumda.dolasıyla bu köyde,bir yığın insan,mantık yürütübilme erdemine,asırlar öncesi ulaşabilmiş.bilim buna kavram diyor.ben 40 yılıdır fiili olarak resim yapıyorum.bu günü kadarda küçük desteklerle ayakta kalabildim.bu güne kadarda okuduğum kitapların artık sayısını bilmiyorum.dün köyde olan mehmet tangül,ellerini çatı yaptı.mithat demirsöz'le sen aynı noktadasın dedi.bu onun görüşü.mithat demirsöz beşikte iken ben çoktan ilkokula yazılmıştım ve mithat demirsöz ikizdi.köy yeri doğduktan sonra zatüreye yakalandı ve vefat etti henüz bir iki aylıkken.ismide hikmet'di.avlu kapısının önüde şaşın şaşkın duruyorum.alagöz amca elinde bir kazma birde kürekle evden çıktı.gel benimle dedi.peşine düştüm köy mezarlığına vardık.hemen ziyaret yerinin batısında boş bir yeri kazmaya başladı.70,80 santim uzunluğunda bilemedin,40 50 santim derinliğinde bir mezar.sonra kardeşim,bir kaç kişi eşliğinde,büyük abim mehmet'in koltuğunu altında taşınarak defnedildi.şu anda mezar kayıp gibi görünsede,yerini halen biliyorum.59 yıl geçmiş.mezari sürekli taştan yaptım ,ama taşlar alındı.köy öğretmenimize gelince...öğretmenimiz,köy enstitüsü mezunu,kabtamonu'nun araç ilçesinden,piskopatın teki hikmet kayalı idi ve öğrencilerini eski bir maşa kanadı ile döverdi.düşünün 40-50 santim uzunluğunda 8.lik bir demir parçası.bir ara hüseyin tiryaki,adında yine kastamonu ili azdavay ilçesi nüfusuna kayıtlı,oda köy ünstitüsü mezunu bir öğretmen,daha verildi.o yıllarda 80 yakın öğrenciler,1,2,3 ve 4,5 sınıf olarak ikiye ayrıldı.hüseyin tiryaki, hikmet kayalı'danda beterdi.hatıpgilin hanım kızın saçlarını çekince,saçları kökünden söküldü elinde kaldı.akkuşgilin halime kızı topal etti,zavallı kız bir süre topal yaşadı ve bu öğretmen yarı yıl tatili olmadan okuldan alındı.daha sonrada hikmet kayalı köy muhtarı tarafından köyden kovuldu ve safranbolu,milli eğetim müdürüde,kastamonu ili araç ilçesindendi. osman acar,neredeyse iki yıla yakın köye öğreten atamadı.o günleri hatırlayanlar için bir anekdot.

RECAİ DEMİRSÖZ

safranbolu,1831 nüfus kayıtları,yapıtı karabük üniversitesi'nden üç tarih hocası tarafından, osmanlının ankara'daki arşivinden çıkarılmış ve buna bağlı o yıllara ait bazı belgelerde kitaplaştırılmıştır.bu kayıtlardan yola çıkarsak,ardan geçen 189 yıl yani iki asıra yakın bir zaman,ben bu yapıttan birilerinin bir şeyler anlayıp algılayacağını sanmıyorum.bir kere köyümüzde geçmiş nüfusa ait insanların artık 1920'in sonuna gelmesi ve geçmişe dair soyağçlarının olmaması göz önünde bulundurulursa,mutlaka elimizin altında,bilgilerin olması gerektiğine inanıyorum.yukarıda sözü edilen yapıt dağıtılmaya başlandığında,selami alkan hocanın eline geçmiş ve beni aradı.1831 yılında,köyümüzün nüfusu 300 civarında filan dedi.daha sonra ben bu yapıtı alıp incelediğimde,evet ortada bir nüfus kayıtı var,ama kadınların esamisi yok.sadece her hanenin o yıllarda yaşayan erkekleri kayıt altına alınmış.bu sayım padişah 2.mahmut döneminde yapılmış.padişahı iki şey ilgilendirmektedir.bir asker,birde anadolu insanın üzerine yüklediği ağır vergiler.bir örnek verecem,ılbarıt köyünde hacıhamzaoğlu diye bir esami var.karamuhtargil...1831 kayıtlarda 9 tane erkek var ve zamanla bu sülale bitmiş,karagaşgilden kuruoğlan,hüseyin avcı hecelligilden ayşe özen alınırak o evin bacası tüttürülmüş.artı karamuhtar 40 sene muhtarlık yapmış ve yukarı keleşgilin evide,onun misafirhanesi,bir ara acamuğun kardeşi kel kadire geçmiş.kel kadir'in 5 oğlu varmış onlarda bitince,ev acumukgile geçmiş,acumukta,evi keleşgilin ibrahim yılmaz'a satmış.

 

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

RECAİ DEMİRSÖZ

rahmetli nur içinde yatsın. bende küçük bir katkıda bulunayim. babam willys marka jeep ile köylere yolcu taşırdı. birgün havanın karlı ve bozuk olduğu bir gün emusto ile ılbarita giderlerken araç kara saplanir yolda kalırlar. ıleri geri bir türlü kurtaramazlar. sonra emusto derki; oglanim yaşar bu iş türkü ile çalgı ile olacak is değil o zaman ben köye yürüyorum der ve gider.babam da şakacı mizahliydi. uzun yıllar bu anısına çevresine anlatırken bende dinlerdim. özellikle çakal osman ve döndü teyzem bir araya geldiklerinde anlattirirlardi. selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

 

RECAİ DEMİRSÖZ

şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse kimseyi tanımıyor.hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.yaşam denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.çünkü asırın hastalığı denilen 'stres'insanları kuşatmış vaziyette.bir gün öncesi,hamdi sarı ve arkadaşları vardı.dünde hasan mutlu ve arkadaşları geldi.sabah kovayanına suya gittim.öz konağının yanında beyaz bir araç gördüm.

dün yine konuştuk,hasan mutlu,köy hakkında bir kitap yazalım dedi...şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.bir yığın müsvedde hazırlayacaksın.derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine irdeleyeceksin.çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.bu gün bakıyorsun her şey yüzeysel.teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.dolısıyla,köyün derinliğinide şu anda benden başka bilen yok.karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini çıkarmanız gerekiyor.o 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa tabii...fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne, gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.bunun yanında,reel yazılı belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam satı demirsöz'den öndeyim.öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.babam,kuruseyingil'le,geçmişte bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama kuruseyin'in bizim atamız 1751 doğumlu ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.terddütlüydü.bende onu bunu her ne kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.iki asır olması için 11 yıllık bir fark var,oda büyük bir fark değil.çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını yaşamış,hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.yinede ben bu sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.hasan mutlu ilede aynı kanıya vardık.ilerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.saygılarımla...

RECAİ DEMİRSÖZ

şöyleki,insanlar insanları dış cepheden tanımaya kalkar ve hiç kimse kimsenin iç dünyasını bilmez ve de bilemez.kimi insan vardır,sürekli kendini ve çevresini met eder.fakat bu insan bilmez ki kendi kendini batırdığını... .uğur mumcu,alaylı ve dünyanın en büyük araştırmacı gazetecileri arasındaydı.kendisini tanıma şansım olmadı.sürekli şu tümceyi kullanrdı. 'bilgi sahibi olmadan,fikir sahibi olunmaz.' dolasıyla ılbarıt köyü,geçmişi ve bu günü ile basite indirgenecek bir köy değildir.düşünün bu köy ilk olarak köyde 'köy mektebini'kurmuş ve okur yazarlığa ulaşmış bir konumda.dolasıyla bu köyde,bir yığın insan,mantık yürütübilme erdemine,asırlar öncesi ulaşabilmiş.bilim buna kavram diyor.ben 40 yılıdır fiili olarak resim yapıyorum.bu günü kadarda küçük desteklerle ayakta kalabildim.bu güne kadarda okuduğum kitapların artık sayısını bilmiyorum.dün köyde olan mehmet tangül,ellerini çatı yaptı.mithat demirsöz'le sen aynı noktadasın dedi.bu onun görüşü.mithat demirsöz beşikte iken ben çoktan ilkokula yazılmıştım ve mithat demirsöz ikizdi.köy yeri doğduktan sonra zatüreye yakalandı ve vefat etti henüz bir iki aylıkken.ismide hikmet'di.avlu kapısının önüde şaşın şaşkın duruyorum.alagöz amca elinde bir kazma birde kürekle evden çıktı.gel benimle dedi.peşine düştüm köy mezarlığına vardık.hemen ziyaret yerinin batısında boş bir yeri kazmaya başladı.70,80 santim uzunluğunda bilemedin,40 50 santim derinliğinde bir mezar.sonra kardeşim,bir kaç kişi eşliğinde,büyük abim mehmet'in koltuğunu altında taşınarak defnedildi.şu anda mezar kayıp gibi görünsede,yerini halen biliyorum.59 yıl geçmiş.mezari sürekli taştan yaptım ,ama taşlar alındı.köy öğretmenimize gelince...öğretmenimiz,köy enstitüsü mezunu,kabtamonu'nun araç ilçesinden,piskopatın teki hikmet kayalı idi ve öğrencilerini eski bir maşa kanadı ile döverdi.düşünün 40-50 santim uzunluğunda 8.lik bir demir parçası.bir ara hüseyin tiryaki,adında yine kastamonu ili azdavay ilçesi nüfusuna kayıtlı,oda köy ünstitüsü mezunu bir öğretmen,daha verildi.o yıllarda 80 yakın öğrenciler,1,2,3 ve 4,5 sınıf olarak ikiye ayrıldı.hüseyin tiryaki, hikmet kayalı'danda beterdi.hatıpgilin hanım kızın saçlarını çekince,saçları kökünden söküldü elinde kaldı.akkuşgilin halime kızı topal etti,zavallı kız bir süre topal yaşadı ve bu öğretmen yarı yıl tatili olmadan okuldan alındı.daha sonrada hikmet kayalı köy muhtarı tarafından köyden kovuldu ve safranbolu,milli eğetim müdürüde,kastamonu ili araç ilçesindendi. osman acar,neredeyse iki yıla yakın köye öğreten atamadı.o günleri hatırlayanlar için bir anekdot.

RECAİ DEMİRSÖZ

safranbolu,1831 nüfus kayıtları,yapıtı karabük üniversitesi'nden üç tarih hocası tarafından, osmanlının ankara'daki arşivinden çıkarılmış ve buna bağlı o yıllara ait bazı belgelerde kitaplaştırılmıştır.bu kayıtlardan yola çıkarsak,ardan geçen 189 yıl yani iki asıra yakın bir zaman,ben bu yapıttan birilerinin bir şeyler anlayıp algılayacağını sanmıyorum.bir kere köyümüzde geçmiş nüfusa ait insanların artık 1920'in sonuna gelmesi ve geçmişe dair soyağçlarının olmaması göz önünde bulundurulursa,mutlaka elimizin altında,bilgilerin olması gerektiğine inanıyorum.yukarıda sözü edilen yapıt dağıtılmaya başlandığında,selami alkan hocanın eline geçmiş ve beni aradı.1831 yılında,köyümüzün nüfusu 300 civarında filan dedi.daha sonra ben bu yapıtı alıp incelediğimde,evet ortada bir nüfus kayıtı var,ama kadınların esamisi yok.sadece her hanenin o yıllarda yaşayan erkekleri kayıt altına alınmış.bu sayım padişah 2.mahmut döneminde yapılmış.padişahı iki şey ilgilendirmektedir.bir asker,birde anadolu insanın üzerine yüklediği ağır vergiler.bir örnek verecem,ılbarıt köyünde hacıhamzaoğlu diye bir esami var.karamuhtargil...1831 kayıtlarda 9 tane erkek var ve zamanla bu sülale bitmiş,karagaşgilden kuruoğlan,hüseyin avcı hecelligilden ayşe özen alınırak o evin bacası tüttürülmüş.artı karamuhtar 40 sene muhtarlık yapmış ve yukarı keleşgilin evide,onun misafirhanesi,bir ara acamuğun kardeşi kel kadire geçmiş.kel kadir'in 5 oğlu varmış onlarda bitince,ev acumukgile geçmiş,acumukta,evi keleşgilin ibrahim yılmaz'a satmış.

 

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

RECAİ DEMİRSÖZ

rahmetli nur içinde yatsın. bende küçük bir katkıda bulunayim. babam willys marka jeep ile köylere yolcu taşırdı. birgün havanın karlı ve bozuk olduğu bir gün emusto ile ılbarita giderlerken araç kara saplanir yolda kalırlar. ıleri geri bir türlü kurtaramazlar. sonra emusto derki; oglanim yaşar bu iş türkü ile çalgı ile olacak is değil o zaman ben köye yürüyorum der ve gider.babam da şakacı mizahliydi. uzun yıllar bu anısına çevresine anlatırken bende dinlerdim. özellikle çakal osman ve döndü teyzem bir araya geldiklerinde anlattirirlardi. selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet olsun.

RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt köyünden bakınca,kuş uçumu şeremetdoruğu oldukça yakın gibi görünür.dün köyden yola çıktım,çardak kaya,dabazavlasınınbaşı ve ortaineceği parelel yürüyerek,baş aşağı yürümeşe başladım.bilindiği gibi 90 larda orman kadostora geçtikten sonra buralar ağaçlandırılmıştı.kızılçam diktiler,fakat bunlar bir süre büyüdükten sonra,şimdi kurumaya yüz tutmaya başlamışlar,fakat aralarında bölgeyi seven karaçamlar yetişmekte,neyse bu yol bir saat sürdü,sonra yeniyolu tırmandım,bir düzlüge gelince ılbarıt köyünü uzun uzun seyrettim.köy uzaktan derli toplu,bembeyaz evleri ile ihtişamlı görünsede,köydeden derler ya çıt çıkmıyordu.yörüyüz esnasında,ortainecekle,yeniyol arasında büyük tarlalar açılmış,tarlalara toprak kaymaması için,neredeyse bir otomobil büyüklüğünde taşlarla setler çekilmiş.taşların her biri yarım ton ağırlığında,,,

bizim o tarafta tarlalarımız olmadığı için,o bölgeyi fazla tanımam.fakat, köy tarlaları yeterli olmayınca, geçmiştetepedağ mevkiine tarlalar açılmış,fakat bu kez tarlalardaki ekinleri köye ulaştırmak zor olduğu için,ekinler haramanlar mevkiine taşınarak,burda sürülüp tınarları savrulduktan sonra,atlarla eşeklerle,saman ve taneler köye taşınmış. daha sonra,baktılar olmuyor ilkönce akyolu ve daha sonrada yeniyolu açmışlar,ortainecek ise,at ve eşeklerin yük taşıması için daha sonraları açılmış.tüm bunlar yaşamın hiçte kolay olmadığı anlar ve zor günlerki...hatırlıyorum benim çocukluğumda tepedağı halen ekilirdi ve günde,eğer yola erken koyulursan iki kağnı arabası deste veya bir araba getirebilirdin.

not.geçen yıllarda ankara,üniversitesinden pof.ve doçent konumunda öğretim görevlilieri gelmişti.şeremetdoruğunu sordular,bende köyden gösterdim.görünüşte onlara yakın geldi.bize kılavuz olurmusun dediler,neyse cipe dolduk,gidiyoruz gidiyoruz,şeremetdoruğu gelmiyor,yakın görünüyor,ama uzukmış dediler.bilim adamları,soğanlıçay taşını inceliyorlardı,ellerinde çekiç,taşları kırıp torbalara doldurup,incelemek üzere ankara'ya getirdiler.bu arada karabük,üniversitesinden,arkologlar geldi,birbirlerine sorular yönettiler.arkologlar,safranbolu'da kaya mezarlarına rastlamadıklarını söyleyince,ankara'dan gelen bir prof. safranbolu'nun taşları kayamezarlarına uygun değil yanıtını vermişti.

 

 RECAİ DEMİRSÖZ

ılbarıt,köyünden yeni ve soğuk bir güne merhaba derken,şöyle geriye doğru bakıyorum. 1879 yılında doğanlardan itibaren hatırlıyorum.örneğin maylaş,güdüğün seyini, kuruseyingilin hanife, daha bir çokları,yaşam acıları ile yoluna devam ederken,1920 lerde doğanlardan bir kaç kişinin kalması ve zaman çarkları arasında,insanların nereden nereye sürüklendiği bir realite,geleceğe doğru yol aldığımzda ve an gelecek ılbarıt köylüsü artık akrabalık dışında birbirlerini tanımayacak.örneğin meyremgilin kara mehmet,mehmet günal'ın ibrim yani ibrahim adında bir kardeşi vardı,sorsam belki akrabalarının dışında hiç kimse tanımaz.ibrahim ünal, biri günal soyadını alırken,diğeri ünal soyadını almış.1929 yılında,şükrü kaya,mustafa algan ve ahmet demiralp'le birilikte kastamonu öğretmen okulunu bitiriler ve tayini amasaya,gümüşhacıköye çıkar ve emekli oluncaya kadar orda yaşar.ibrahim ünal'ı iki kez gördüm.bir 1960 yıllarında köye gelmişti.en son eniştemlerin,istanbul,sultanahmet'deki evlerinde.eniştem ömer günal,yeğeni olur. istanbul'da oturan ibrahim günal'n kızı,beni televizyonda izlemiş,yeğenlerime ille dayınla beni tanıştır,ondan çok şey öğrenmek ibtiyorum demiş.ibrahim ünal 1908 doğumludur.bildiğim kadarı ile mezarı memeleketinden uzak,izmir'dedir.bu günün anekdotuda bu olsun.herkese selamlar.

RECAİ DEMİRSÖZ

bir şeyler değer kazanması için,ilkönce manevi değerler önemini koruması gerekiyor.köyümüz adına şöyle geriye baktığımızda,1920 doğumlulardan sadece dört beş kişi kalmış.kaldıki ılbarıt köyü içi boş bir köy değil,ılbarıt köyüne 'köy mektebi' alt katındaki köy odası,camiiden önce yapılmış.dolasıyla köyde öteden beri eğitim almış bir kuşak mevcut...köye aslen bulgaristan,filibe doğumlu mehmet cemil efendinin gelmesi ile kız çocuklarıda eğitim altına alınmış,o dönemin kadınları hemen hemen okur yazardı,benim tanıdıklarım kadarıyla...daha sonra,köy çocuklarından bazıları, o yılların okulu olan medrese eğitimine gönderilmiş ve sıpyan (çocuk)eğitimi için okul belgeleri verilmiş.cumhuriyet kurulduktan sonra ise atatürk bu açığı öğretmen açığını kapatmak için,tekar bunlara öğretmenlik ünvanı vermiştir.yalnız,kadir özerin babası mehmet özer diğerlerinden yaşı büyük olduğu için,başvurusu kabul edilmmemiştir.hatta yaşı biraz küçük olanlara,öğretmenlik diploması verilmiştir.örneğin mehmet ata doğan,1896 doğumlu,kendisine 1926 yılında diploma verilmiş,30 yaşında ilk görev yeri,eflani yağlıca köyü...hasan fehmi erden, 1895 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1929 yılında verilmiş yaşı 32 olup,görev yeri,şu anda bartın'ın ilçesi olan ulus'un kumluca beldesi.hüseyin avni aksoy, 1892 doğumlu,kendisine öğretmenlik belgesi 1928 yılında verilmiş,yaşı 36 olup görev yeri,safranbolu,davutobası köyüdür.

 RECAİ DEMİRSÖZ

3.nisan.1937 tarihinde, karabük demir-çelik işletmeleri,kurulduğunda bizim ılbarıt köyünden,yaklaşık 40 kişi,fabrikaya iş başı yapmış. fakat,insanların iş bilinci ve her gün iş kazalarında hayatını kayıp edenleri gördükçe,hemen hemen bunların tamamı,bir bir burayı terk etmiş.örneğin karabacakgilin topala (mehmet vural)usta olarak işe başladığı halde,iş bırakmış.bakmış olacak gibi değil,karabük çıraklık okulunu kurmuşlar ve burdan mezun olanlar,daha gevenilir bir şekilde,işe başlamalarına rağmen,1946 yılında karaşar mah.den,satı mehmet kara,kendisi elektirik teknisyeni,elektirik arızasını giderirken,bir işçinin inik şarteli kaldırması sonucu,380 volt elektiriğe kapılarak hayatını kayıp etmiştir. çıraklık okuluna köyümüzden girenler,mehmet oğlu,hikmet özer,daha sonra,o da fabrikadaki işini bırakıp,ankara'da bulunan devlet basım işletmesinde çalışmıya başlamıştır.mustafa oğlu (kiraz) mehmet esen,okulu bitirmediği çin,babasına gelen vekalet ücreti yüzünden,babası tarafından azarlandığı için,buraları terk edip,zonguldak-üzülmez bölgesinde ttk'ü işletmelerinde çalışmış olup,orda vefat etmiştir.1972 yılında bir kez köye gelmiş olup,kendisini görmüştüm. ramazan oğlu (cici-bey) fabrikada teknisyenken geçirdiği kazada hayatını kayıp etmiştir.daha sonraları,demir çelik işletmelerine köyümüzden,bir çok kişi girip burdan emekli olmuştur,eskisi kadar kolay olmasa da.

babam emüstonun vurdum duymazlığı..

köylerimizin göç vermediği tarlalarda bir karış dahi yerin kıymetli olduğu ekildiği yıllar.

fotodaki rahmetli mustafa şahin ( hafız amca hürügızgil) ekin biçme zamanı tarlasındaki ekini biçer hasatı kaldırır harmana tarlaya dökülen arpa başaklarını yesin diye atını bağlar.at uzunca bir urganla ön bacağından yere bir kazık çakılarak bağlanırdı at kaşmasın diye atta ulaşabildiği yere kadar gider ileri gidemez.

babam emüstoda o sırada tarladan harmana deste çeker kağnı arabasıyla.

yoluda hafız amcanın tarlasından geçer.at yolun karşısına geçer kazık yolun bir tarafında at öbür tarafında urgan yolda babamın geçişini engel olacak şekilde.

babam atı yolun kazıktan tarafına çekmek yerine atın bağlı olduğu kazığı çıkarıverir. atta olduğu yerde zaten duncukmuş ayağında urganla birlikte kaçar gider.

hafız amca akşama kadar atı arar bulur.anlar babamın yaptığını gelir bize laa emüsto sen bu rahatlıkla çok yaşarsın çok der.hakikaten babam hafız amcadan 25.30 yıl fazla yaşadı.her ikisininde mekanı cennet o

ÇİĞDEM AVCI

  (SND) SAFRANBOLU (ILBARIT KÖYÜ) ÇİĞDEM AVCI Özgeçmiş: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans, Dokto...