köydeki konuma gelince,insanlar biribirinden
uzak kalmayı tercih ediyor ve herkes mutsuz,olup bitenleri seyrediyor.tek
özgürlüğümüz çıkıp dışarıda dolaşabiliyoruz.başta bilim adamları susukun ve
adına 'biyolojik savaş' diyenler oluyor.televizyonlarda konuşunlar,şu anki konumdan
bilgisiz.kısaca vahim bir tablo ile karşı karışıyayız.herkese köyden
selamlarımı gönderiyorum ve yaşadığınız kentlerde kendinize dikkat edin başka
çare olmadığı gibi,geleceğimiz de belirsiz!
RECAİ
DEMİRSÖZ
1800 yıların ortalarında,anadolu'nun çeşitli
yerlerinden gelenler,ılbarıt köyünü mesken tutmuşlardır.aynı çevremizde bulunan
köyler gibi...ılbarıt köyü o yıllarda kadılık bulunan, safranbolu 'aktaş'
köyüne bağlıyken,gelişmeler sonucu,tam anlamı ile safranbolu'ya bağlanmış,yine
o yıllarda vilayet 1927 zonguldak il olana kadar,kastamonu'ya bağlı bir köy
olarak, zar zor geçinebilen bir köy konumundadır.çünkü,ta o yıllarda hasat
dönemi bittiğinde, istanbul'a gitme zorunluluğunu her aile
yaşarken,musluoğuları, gökmenoğlları ve kuruhaliloğulları istanbul'da iş yer
açmıştır.musluoğullarından 1751 doğumlu ahmet7in istanbul tophane semtinde,
'çinili-fırın' gökmenoğullarından,ibrahim,raşit ve hasan'ın yine tophane
semtinde, çiğerci dükkanı ve kuruhaliloğullarından,zimbilli lakaplı,ismine
ulaşamadığım için bu çağrışımdan yola çıkıyorum,daha sonra mustafa remzi
özlü'ye devretmiş olduğu,çemberlitaş fırını...diğer köylüler ise,başta fırın
işçiliği ve simit satıcılığı gibi işlerde çalışarak ailelerine katkıda
bulunmuşlardır.
1950 yıllarında anadolu'dan büyük şehirlere
başlayan göçe,ılbarıt köyü 1960 yıllarında baş gösteren (filoksera) kök
hastalığının bağlarda yaptığı hasarlar,sonucu ılbarıt köyüde göçe maruz
kalmıştır.
istanbul'da yaşayan ılbarıt'ların büyük
bölümü,başta istanbul fatih,balat , fener ve benzeri semtlerde,bakkal dükkanı
gibi küçük iş yerleri açarken,kahvehane ve fırıncılık üzerine iş yerleri açan
köylüler,yanılmıyorsam 1977 yılında,balat semtinde 'üçbölük' adı altında ortak
bir fırın açmışlar,fakat 14 ağıza yakın ekmek çıkarmalarına rağmen,ortakların birbirleriyle
diyologları iyi gitmediği için,fırın devir edilmiştir.daha sonra bunlar liste
halinde yazılacaktır.şu an istanbul'da bakkal işini torun ruşen aydın, hasan
kaya ve safranbolu'da mustafa esen yapmaktadır.
tüm bunları niye yazıyorum. 1831 safranbolu
ve köyleri nüfus sayımı,aslında köyler kayıt altına alınarak,osmanlı'nın asker
intiyacını 15 yaşa kadar düşürüldüğü gibi,gidenlerin geri dönmesi dahi bir
mucize olduğu bir süreç yaşadığı biliniyor,ılbarıt köyünün...çünkü bu
sayımda,kadın ve kızların esamisi dahi yok!bunlar acı gerçekler.
Formun
Üstü
Formun
Altı
RECAİ
DEMİRSÖZ
dün şubat,ayının son günüydü.her zaman olduğu
gibi,yürüyüşe çıkıyordum,bir telefn geldi.abi köydemisin seni ziyarete
geliyoruz.yürüyüşe ara verdim beklemeye başladım.yarım saat sonra geldiler.beni
arayan,annesi ve üç bayan...kendileri yaklaşık 20 yıldır buraya sürekli
misafirlerini getirirler.aslında hatay'lılar.doğal olarak köyün konumunu
sordular,anlattım ve eski adının ılbarıt ve şimdiye kadar,ılbarıt'ın ne anlama
geldiği ve hatta ülkede bulunan,43 bin köyün içindede tek çağrışım
olduğunu...tabiki 'müze' gezildi.yaptığım resimler hakkında bilgi aldılar.şöyle
bir tanımlamada bulundum.'resim yapana genelde ressam ve asıl kavram
sanattır.ben sanat yapıyorum,ama beni bu güne kadar hiç kimse görmedi.şu anda
da ülkede sanat öldürülmüş vaziyette...sonra buranın anı defteri var ve bu gün
şubat ayının son günü,yani 29'u artık dört sene sonra 29 olarak görecez,bir
şeyler yazın dedim,genelde buraya gelenler,anı defterine bir şeyler yazmamayı
tercih ediyorlar,yoksa yazılmış olsaydı,birden çok defter dolacıktı.çünkü artık
insanlar kitap vs.i okumudıkları için,bir anlamada yazmayı unutmuş
vaziyette...varsa yoksa akıllı telefonlar.
bayanlardan birisi defteri açtı yazmaya
başladı.bu sabah okudum.'güzel bir köyün vetarihini görmektenmutlu olduk.burada
kendi çabalarıyla bu güzellikleri yaşatan,recai demirsöz beyefendiye emekleri
içinteşekkürler,duyarlılığından dolayı tebrik
ederim.
RECAİ
DEMİRSÖZ
şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık
fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse
kimseyi tanımıyor.hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.yaşam
denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.çünkü asırın
hastalığı denilen 'stres'insanları kuşatmış vaziyette.bir gün öncesi,hamdi sarı
ve arkadaşları vardı.dünde hasan mutlu ve arkadaşları geldi.sabah kovayanına
suya gittim.öz konağının yanında beyaz bir araç gördüm.
dün yine konuştuk,hasan mutlu,köy hakkında
bir kitap yazalım dedi...şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.bir yığın
müsvedde hazırlayacaksın.derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine
irdeleyeceksin.çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.bu gün
bakıyorsun her şey yüzeysel.teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama
aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.dolısıyla,köyün derinliğinide şu
anda benden başka bilen yok.karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini
çıkarmanız gerekiyor.o 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa
tabii...fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne,
gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.bunun yanında,reel yazılı
belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam satı demirsöz'den
öndeyim.öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.babam,kuruseyingil'le,geçmişte
bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama kuruseyin'in bizim atamız 1751
doğumlu ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.terddütlüydü.bende onu bunu her ne
kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.iki asır olması için 11 yıllık bir
fark var,oda büyük bir fark değil.çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını
yaşamış,hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.yinede ben bu
sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.hasan mutlu ilede aynı
kanıya vardık.ilerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.saygılarımla...
RECAİ
DEMİRSÖZ
köyümüz ılbarıt'da cumhuriyet öncesi, 5
sübyan mualim (öğretmen) varlığını gösterse de ,ancak daha önce askerliğini
yapan,karamehmetoğlularından salih oğlu mehmet özer,1887 doğumulu
olup,öğretmenlik mesleğiğini yapabilmiştir.1914 birinci dünya savaşı ve
(seferberlik) ilan edildiğinden,karamehmetoğullarından,salih oğlu,mehmet
özer'in kardeşi hüseyin avni aksoy 1892,mehmet özer ve hüseyin avni aksoy'un
amca (hüseyin avni aksoy,çanakkale savaşında,atatürk'ün emir
subayıdır.)oğlu,karamehmetoğullarından yusuf oğlu mehmet ata doğan
1896,hacömeroğullarından ahmet oğlu,hasan fehmi erden 1895 ve
hacıalioğullarından mustafa oğlu hasan efendi 1891(çanakkale'de şehit olmuştur)
öğretmenliklerini yapamadan askere çağrılmıştır.cumhuriyet kurulduktan sonra
kendilerine tekrar öğretmenlik verildiğinde,yaşları 30 küsuru geçmiştir ve
mehmet özer'e yaşı diğerlerinden büyük olduğu için, tekrar öğretmenlik
verilmemiştir.kendisi daha sonra köyden ayrılarak d:ç:işletmelerinde,işçi
çizelgelerini doldurarak,yaştan emekli olmuş,eşi ile birlikte karabük kapulu
mezarlığındadır.saygı ile anıyorum.köylülerin bilgisine...
RECAİ
DEMİRSÖZ
18.mart 1915 (çanakkale savaşı)
kolay değil üzerinden 105 yıl gibi bir zaman geçmiş,ılbarıt
köyünden,çanakkale savaşına gidenlerden,hacıalioğlu hasan efendi 1891
(öğretmen) hacıömeroğullarından şakir er 1887,karamehmetoğullarından recep 1891
er,şehit düşmüşlerdir.mustafa kemalin,emir subayı olan hüseyin avni aksoy 1892
sağ dönmüştür.
RECAİ
DEMİRSÖZ
buraya kendimden bir şeyler katarak,bilgiler
aktarıyorum ve 1750 doğumlulardan yola çıkarak,yaklaşık 270 yıl 3 asır
öncesi,ılbarıt köyünün kurucuları ve bu köyde yaşamış insanları masaya
yatırıyorum.insan yaşamında en zor şey 'tarih'tir.dahası bir tarihi gün yüzüne
çıkarmak...abartılardan bıkan 'atatürk' devrin,tarihçilerini toplayarak,şu
tümceleri kullanır. 'bu güne kadar bu toplumun tarihi yazılmamıştır.siz değerli
hocaları göreve çağrıyorum,bu ülkenin ve dünyanın tarihini bir kez daha,salt değerlere dayanarak yazın.' o dönemin
tarih prof.leri cumhuriyet kurulduktan sonra titiz çalışmalarla,4 cilt
olarak,bu tarih kitaplarını neredeyse 10 yıla yakın bir zamanda yazarlar ve
1931 yılında basımı gerçekleşir.bu 4 cilt tarih kitabı ve eski haritalar dahil
bir çok envanter,başta ahmet demiralp,şükrü kaya,abdülkadir özer'lerin evinde
kalmış ve tarafıma verildi.şu anda (köy-müze)sinde...fakat şu bir realite
ki,burda yazdıklarım sadece üç beş kişiyi ilgilendiriyor ve yazdıklarım bir yerde
toplanıyor mu bunun bilincinde değilim. çünkü,keleşgilin
penceresinden,hecelligilin evinin altından,aşağıpınara giden yol,bir ılbarıt
köylüsü için daha önemli.