NAİF SANAT VE SAFRANBOLULU
NAİF RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ’ÜN SANAT ANLAYIŞI
Yıl 2015, , 36 - 53, 06.02.2015
https://doi.org/10.14230/joiss97
Öz
Naif resim, Fransızca “naive” kelimesinden dilimize yerleşmiştir. Saf ve yapmacıksız anlamına gelmekle birlikte genellikle eğitim görmemiş sanatçılar ve çalışmaları için kullanılmaktadır. Herhangi bir kuramsal çerçevenin içinde değildir. Çoğu kez çocuksu bir betimlemeyi tanımlar. Bireysel içgüdülere ve sezgilere dayanmaktadır. 19. yüzyılda başlayan ve 20. Yüzyılda yayılmış olan Naif sanat, ülkemizde 1950’li yıllarda hareket kazanmıştır. Naif sanatın bir tür veya akım olarak ortaya çıkması ile birlikte sanat piyasası da bu yönde bir devinim kazanmıştır. Naif sanata yönelme özellikle 20. Yüzyıl Fransız sanatında belirgin olarak görülmektedir. Picasso, Gauguin gibi sanatçıların halk sanatlarına yönelimleri ve bunun sonucunda çocuksu saflığı arayış çabaları bunun en belirgin örnekleridir. Bununla birlikte dünyada bilenen en önemli temsilcisi Henri Rousseau ‘dur. Naif sanatın Türkiye’deki temsilcilerine örnek olarak Fahir Aksoy, İbrahim Balaban, Mehmet Pesen, Hikmet Karabucak, Oya Katoğlu gibi sanatçılar verilebilir. Naif resmin günümüz Türk sanatında da temsilcileri bulunmaktadır, zaman zaman kişisel, zaman zaman da grup sergileri açarak kendilerini ve eserlerini sanat izleyicisine sunarak sanat ortamında yerlerini alırlar, bu sanatçılardan birisi de araştırmamızın konusunu olan Safranbolulu Naif ressam Recai Demirsöz’dür. Makalede Naif sanatın kısa bir tanımlaması verilerek araştırmamanın evrenini teşkil eden Naif ressam Recai Demirsöz’ün sanat hayatına ve eserlerine yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler
Sanat, Naif, Primitif, Recai Demirsöz
Kaynakça
- Aksoy, F. (1990). Naif Sanat ve Türk Naifleri. İstanbul: Ak yayınları.
- Antmen, A. (2010). 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar. İstanbul: Sel Yayınları
- Elvan, N. (2001). Türk Plastik Sanatlarında Otodidakt ve Naif Sanat Çocuk Yaratıcılık (1950- 1960), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Franck, D. (2009). Bohemler. İstanbul: Sel Yayıncılık
- Little, S. (2013). İzmler sanatı Anlamak. İstanbul: Yem Yayın
- Lynton, R. (1991). Modern Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi Kitapevi.
- Manukyan, A.Ş. (1999). “Naif Resim”. Cumhuriyet’in Renkleri, Biçimleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları.
- Sözen M.,Tanyeli, U. (2012). Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitapevi.
- Ta
- nsuğ, S. (1995). Türk Resminde Yeni Dönem. İstanbul: Remzi Kitapevi Tarhan. U. (2013). Otodidakt (Autodidact), Kaynak: Martı Dergisi: http://www.martidergisi.com/otodidakt-autodidact/ adresinden erişildi Yasayaman, Z. (2008) “Aksoy’un Ardından” Kaynak: Milliyet
- Gazetesi.http://v3.arkitera.com/arsgratiaartis.php?action=displayNewsItem&ID=24648 adresinden erişildi.
Toplam 10 adet kaynakça vardır
RECAİ DEMİRSÖZ ÜN KALEMİNDEN
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...
Üzerinde yaşadığımız gezegende insan adına bir değer bilinmezlik almış başını gidiyor. İnsan zamanın içindeki bir katredir ya da bir katre dahi olamamıştır. Sürekli kültür ve kültürel değerlerden konuşur, fakat her zaman insanın yıkıcı tarafı sürekli öne geçmiştir. Nedeni insanın uygarlaşmasının oldukça zor oluşundandır. Dünyanın nüfusu 16 yüzyılda 500 milyon değilken, bu gün 8 milyardan söz ediliyor ve gezegenimiz artık eski gezegen değil !
İleri ki yıllar nelere gebe olacak iklim değişikliğinin yeryüzünde yaşanılabilir alanların dar bir alana dönüştüreceğini insan algılamak bile istemiyor. Çünkü su rezervleri , tarım alanları hızla yok olmakta...
Asıl yazıma dönecek olursam 60 yılların başıydı. O yıllarda ülkemizin nüfusu 33 milyon filandı. Küresel ısınma vs.ler henüz varlığını göstermemiş, nüfusun halen köylerde yoğunluğu söz konusuydu. İnsanlar ekip biçiyor.Su değirmenleri harıl harıl çalışıyor, enflasyon canavarlarından filan söz edilmiyor. İnsanların tüketim ve benzeri şeyler o kadarda pahalı değildi. İyi hatırlıyorum etin kilosu 2 bilemedin 2,5 liraydı.
KARAYILAN ÜNLÜ DAVULCU
Babam eve geldiğinde, yakınımızdaki bir köyde davullu düğünün olduğunu ve dünyaca ünlü, Kastamonulu Karayılanın geleceği ve beni de düğüne getireceğinden söz etti...Düğün günün geldi annem beni yıkadı yuğdu, İstanbul'dan abimin gönderdiği teyarreci elbisemi giydirdi, yola koyulduk. Henüz 6 yaşımda olduğum için, zor yollarda babam , beni ara sıra sırtına bindiriyordu.Nihayetinde köye yaklaştık. Köy yaklaşık 8 km. mesafede Kadıbükü köyü...Düğün sahipleri, İstanbul, Yeşilköy'de fırıncıydı. Köyün girişinde, bizden önce giden köylüler okunuk bekliyordu. Okunuk davullu düğünlerde, topluca giden insanların, davul ve zurnacının gelmesi ile düğünün yapılacağı alana, davul ve zurna eşliğinde yer gösterilmesidir. Davulcular okunuğun hangi yönden gelmesini köyden birileri öne düşerek yardımcı olurlar. Bazen okunuğun yerini bilgilendirmek için silah atılır. Nihayetinde az sonra bilgi ulaşmış olacak davul ve zurna sesi gelmeye başladı. Merakla bekliyorduk. Boynunda büyük bir davul yaklaşık 160 boylarında göğsü altın madalyalarla donanmış, davulcu ve zurnacı geldi, babam bak oğlum Karayılan işte bu dedi. Genelde düğünlerde davul ve zurnacılar bir kaç bölüme bölünürler ve her yönden gelen okunukları, bir bir güreş yapılacak alana toplarlar ve her köyün yere ayrı tutulur. Hatta bu düğünde, o yıllarda ilimiz olan Zonguldak ve Kastamonu valilerinin de olduğu söylenmişti. Kısaca 1962 yılında Kastamonulu ,Karayılan diğer adı ile Mahir Dağlıoğluyu görmüş oldum. Kendisi 1940 yılında Halkevlerinin düzenlemiş olduğu bir yarışmada, Türkiye birincisi olmuş, biranda ünü tüm dünyaya yayılmış ve gittiği her ülkede, kendisine bir altın madalya takılmış ve göğsündeki altın madalyalar, gittiği ülkeleri temsil ediyordu.
Aradan 2 yıl geçmişti...O yıllarda devlet kurumu olan radyolardan şöyle bir haber geçmişti. Ülkemizin yetiştirdiği dünyaca ünlü, Kastamonulu davulcu ,Karayılan yaşam veda etmiştir. Yıl 1964...Zurnacısı, Mümtaz Ardıç'tı...Saygı ile...
RECAİ DEMİRSÖZ’DEN
Resime 1982 yılında başlamıştım. Her sanat insanın kendi yalnızlığını kendince örtüştürmesidir ‘sanat’ bir anlamda, Pablo Picasso’nun deyimi ile “Yalnızlığımdan geliyor, yalnızlığıma dönüyorum”dur ‘sanat’…Yalnız ilkokul yıllarımda, öğretmenlerimden iyi resim yaptığım için, resim derslerim, sürekli bırakın iyiyi ortaydı. Hatta İstanbul, Küçükyalı Orta Okulunu okurken, şimdi ‘Kadir Has Lisesi’ Mehmet Akif Ersoy’un resminin yapılması istendi. İlk önceleri sessiz kaldım, resmi öğretmenler de yapamayınca, çalışmaya başladım. Yağlıboya ve diğerlerini henüz bilmiyordum. Suluboya ile resmi yapıp ilgililere ulaştırdım ve uzun süre, resim okulun girişinde asılı kaldı. Halamların yanında okuyordum, okuma serüvenim bir yıl sonra son buldu. Kısaca aile durumum iyi olmadığı için bir daha okuyamadım. Dışardan da okumayı tercih etmedim. Kafamda kendi okulumu kendim kurdum. Yılların içinde yığınlarca kitap okudum ve her yıl TÜYAP’a giderek yazarlarından imzalı kitaplarla tanıştım.
1984 yılında, Demir Çelik Lisesi Müdürü Korel Haksun yönetiminde kurulu, Karabük Sanat Kurulu, benim Safranbolu, Üçbölük (Ilbarıt) köyünde resimle uğraştığımı duymuşlar ve beni aradılar. O yıllarda telefon yaygın olmadığı için, tarafıma mektup göndermişlerdi. Daha sonra kendileri ile buluştum. Yanılmıyorsam mayıs ayı içinde, zor şartlarda resimlerimi, bir şekilde Karabük’e ulaştırdım. Yazık ki Karabük’te bildiğim kadarıyla halen, resim veya benzeri sanatları açacak sergi salonları yok…O yıllarda, DÇ. İşletmeleri Lisan Laboratuvarı’nda bir sergi salonu düzenlenmişti. Bu yer pencereli olup, resimler panolara asılıyordu.
“1980 yılında Küresel Isınma Afrika’da başta susuzluk ve kuraklıkla kendini gösterdi, fakat ciddiye alınmadı.1985 yılında yapmış olduğum bir çalıma…Boş musluğu emen bir zenci çocuk…Belki de şu an hayatta değil!” -Recai Demirsöz-
Sergimi, o yılların Karabük Kaymakamı Selami Teker, daha sonraları Siirt Valisi oldu ve dönemin Belediye Başkanı Necmettin Şeyhoğlu ve Karabük Sanat Kurulu Korel Haksun Karabük Demir Çelik Lisesi Müdürü, Aysun Eskin Karabük TED Resim Öğretmeni, Şükran Ağratan Şahin Karabük Yenişehir Lisesi, Resim Öğretmeni ve Ayşe Çakır Karabük Fevzi Çakmak Orta okulu Resim Öğretmeni, sanat severler açmıştı. Genelde desen ağırlıklı resim çalışmalarım ilgi görmüş ve sergiyi gezenler evdekilere haber verelim onlarda gezsin derken duymuştum. Bu gün Karabük veya ilçelerinde sanatın ne derce önem arz ettiğini bilmesem de gözlemliyorum, fakat halen manevi desteğimle, yaşadığım köyde ‘Kültür ve Sanat Merkezi’ hizmet vermekte ve ülkenin bir çok yerinden tesadüfte olsa insanları burayı gezmektedir.
NAİF RESSAM NE DEMEK?
Naif resim, Fransızca “naive” kelimesinden dilimize yerleşmiştir. Saf ve yapmacıksız anlamına gelmekle birlikte genellikle eğitim görmemiş sanatçılar ve çalışmaları için kullanılmaktadır. Herhangi bir kuramsal çerçevenin içinde değildir. Çoğu kez çocuksu bir betimlemeyi tanımlar.
NAİF DAVRANIŞ NEDİR?
Naiflik (ayrıca naiflik olarak da yazılır), saflık veya naiflik, saf olma durumudur. Genellikle ahlaki idealizm lehine pragmatizmin ihmal edilmesini tanımlayan, belirgin veya gerçek bir deneyim ve karmaşıklık eksikliğine işaret eder. Bir safa saf denebilir.
YALNIZLIĞINA BAĞLAMA ORTAK OLDU
Karabük'ün Safranbolu ilçesi Üçbölük köyünde tek başına yaşayan ilkokul mezunu Recai Demirsöz, kendi imkanlarıyla yaptığı bağlamayı çalmayı da öğrenerek yalnızlığını biraz olsun hafifletti.
Ahmet Özler | 22.12.2018 - Güncelleme : 23.12.2018
Fotoğraf: AA/Ahmet Özler
Karabük
KARABÜK - AHMET ÖZLER
Hiç evlenmeyen ve 65 nüfuslu köyde yalnız yaşayan 62 yaşındaki Recai Demirsöz, yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulmak için yaklaşık 6 ay önce kendi imkanlarıyla bağlama yapmaya karar verdi.
Bağlama yapım tekniğini ve kullanılan malzemelerle ilgili araştırma yapan Demirsöz, Safranbolu Kaymakamlığı tarafından onarılarak kendisine "sanat merkezi" olarak tahsis edilen binanın bir bölümünde bağlama yapım atölyesi oluşturdu.
Atölyede yaklaşık 6 aylık sürede 2 bağlama yapan Demirsöz, nota bilmediği halde enstrümanı çalmayı da öğrendi.
"DOĞUŞTAN SANATA YATKIN OLDUĞUMU DÜŞÜNÜYORUM"
Recai Demirsöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğuştan sanata yatkın olduğunu düşündüğünü söyledi.
Çeşitli nedenlerle eğitimini tamamlayamadığını anlatan Demirsöz, çocukluğunda resim yapmayı sevdiğini ve çeşitli resimler çizdiğini dile getirdi.
Demirsöz, daha sonra yaptığı yağlı boya tablolardan sergiler açtığını aktararak, hayatı boyunca edindiği her kitabı okuduğunu kaydetti.
Köyde tek başına yaşadığını belirten Demirsöz, şöyle devam etti:
"Bu dağ başında sanatımı tek başıma yürütmeye çalışıyorum. Bağlama satın alamadım. Oldukça pahalı. Bağlama yapmaya karar verdim ve yaptım. Elbette dört dörtlük yapmıyorum. Dar imkanlarla ancak bu kadar oluyor. Günümüzde bağlamalar bilgisayar ortamlarında yapılıyor, sadece montajı elle oluyor. Nota bilgim yok. Ders almadım. Mutlaka ders alınması gerekiyor. Yine de bağlamanın notalarını kendim ayarlıyorum. Fırınlanmış ağaçlarım olmadığı için erik ağacından yapıyorum bağlamayı. Bağlamadan iyi bir ses elde etmek için Artvin ladini gerekiyor. Kapaklarında Artvin ladini kullanıyorum."
"BAĞLAMALARI KENDİME YAPIYORUM"
Demirsöz, "Neşet Ertaş bağlaması" yapmaya çalıştığını dile getirerek, "Elimdeki bağlamayı 47'lik olarak tasarlamıştım ancak teknesi arızalı çıktı, 43'te kaldım. 'Neşet Ertaş bağlaması' yapmayı düşünmüştüm. Neşet Ertaş bağlamasında Orta Anadolu türküleri daha iyi çalınıyor." dedi.
Bağlamaları sadece kendi için yaptığını, sipariş almadığını anlatan Demirsöz, boş vaktini değerlendirmek için bu işle meşgul olduğunu vurguladı.
Demirsöz, bağlama yaparak ve çalarak yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulduğunu belirterek, "Etrafımda insan yok, bir şeyler paylaşamıyorum. Sıkıntı içindeyim.Yalnızlığımı örtmek için sanatla uğraşıyorum. Sanat en yakın dostum şu anda. İlçe merkezine indiğimde arkadaşlar istediği zaman çalıyorum." diye konuştu.
KARABÜK‘TE, RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ,
dünyada bir salgın yaşanacağını
hissederek, “kanayan dünya” ve “çığlık atan insan” resimlerini yaptı.
Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki ressam Recai
Demirsöz, ilkokula başlamadan resme ilgi duydu. O günün şartlarında İstanbul’a
gitmek zorunda kalan ve fırın işçiliği yapan Demirsöz, anne ve babasının
yaşlılığını nedeniyle köyüne geri döndü.
1982’den sonra merakı olduğu ressamlığa hiçbir teknik bilmeden başlayan
Demirsöz, hayalinde kurduğu figürlerin resimlerini yapmaya başladı.
Resimlerinde genelde bir yok oluşu resmeden Demirsöz, 2019 yılında dünyada bir
salgının yayılacağını hissederek “kanayan bir dünya” ile “çığlık atan insan”
figürlerini resmetti.
Ressam Demrisöz, yapmış olduğu resimleri 1999 yılında köyünde açtığı Üçbölük
Köyü Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergiliyor.
Demirsöz, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, yazı yazmayı
öğrenmeden resim yapmaya başladığını söyledi.
Hayat şartlarının kendisini İstanbul’a sürüklediğini ifade eden Demirsöz,
“İstanbul’da fırın işçiliği yaptım. Babam ve annemin yaşlanmasıyla köye geldim
1982’den sonra bir daha İstanbul’a gitmedim resme başladım. Hiçbir şey bilmeden
başladım, ne tuval yapmasını ne de boya tekniğini, kendi kendimi eğiterek
resimde aşamaları kendim öğrendim” dedi.
Sanat merkezinde yağlı boya ve akrilik boya çalışmaları olduğunu aktaran
Demirsöz, şunları kaydetti:
“Bu teknikleri de kendim öğrendim. Burada bütün figürler hayali, dünyada olup
bitenleri resmediyorum. Dünyaya bakış açısı oluyor sanatçının bu Pablo
Picasso’da görülmüştür diğer ressamlarda da. Dünyanın hızla yok olduğu ve biz
insanlar bunu fark ettiğimiz halde önlem alınmadığı kanısındayım. Resimlerimde
genel de bir yok oluşu resmediyorum.”
“BİR YIL ÖNCE BEN BÖYLE BİR ŞEY OLACAĞINI HİSSETTİM”
2019 yılında dünyada kötü bir olayın yaşanacağını hissettiğini anlatan
Demirsöz, “Bu çalışmalarımı geçen yıl yaptım, korona virüsü tahmin etmiş gibi
bir his vardı, yanılmamışım. Çığlık atan resmi Edvard Munch’tan göndermeden yaptım.
Edvard Munch, çığlığı 1895 yılından 1. Dünya Savaşı’nı hissederek yapmış. Daha
sonra savaşlar peş peşe gelmiş, milyonlarca insan ölmüş, hastalıklar baş
göstermiş. Bir sanatçı olarak gelecekten kaygı duyuyorum” diye konuştu.
Geçen yıl bir karamsarlığa girdiğini kaydeden Demirsöz, şu ifadelere yer verdi:
“Kanayan bir dünya, çığlık atan insanlar. 2000 yılından sonra dünyada 80 milyon
insan yerlerinden ve yurtlarından olmuş, bu acı bir tablo. Pablo Picasso’nun
bir sözü vardır, ‘Boş tuval daha güzeldir’ o tuvale bir şey koyacaksın ki, o
boş tuvalden anlam çıkacak. Bende tuvali sehpaya koyduğum zaman uzun süre
düşünüyorum, günlerce bakarım konuyu yakaladıktan sonra çalışmalarıma başlarım.
Bir yıl önce ben böyle bir şey olacağını hissettim. Hislerimde vardı, kendimde
öyle bir karamsarlığa girdim ki rahatsızlandım.”
Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, çeşme, köprü ve konaklarla öne çıkan
Safranbolu'da, başka medeniyetlere ait tarihi yapılarda dikkat çekiyor.
Paflagonlar, Erken Bizans ve Rumların yaşadığı, 2 bin 500 yıllık bir geçmişe
sahip Karakoyunlu, Gündoğan ve Üçbölük köyleri ile Soğanlı Çayı Vadisi'nde
rastlanan kaya mezarları, defineciler başta olmak üzere vatandaşlar tarafından
harap edilmiş durumda.
Defineciler tarafından kazı ve patlatmaların yapıldığı, her yerine sprey
boyalarla yazıların yazıldığı kaya mezarları, turizme kazandırılarak
kurtarılmayı bekliyor.
3 bin yıllık tarihi geçmişinde pek çok uygarlığa ev sahipliği yaparak önemli
kültürel zenginliklere sahip olan ve yılda yaklaşık 1,5 milyon turist ağırlayan
Safranbolu'da, kaya mezarlarının turizme kazandırılmasıyla bölge önemli bir
destinasyon daha kazanmış olacak.
Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi sorumlusu Recai Demirsöz, İhlas Haber
Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede yer alan kaya mezarının Dergek
Boğazı Kral Mezarı olarak geçtiğini söyledi.
Bölgede çok sayıda kaya mezarının bulunduğunu ifade eden Demirsöz,
"Bölgemizde bulunan diğer kaya mezarları gibi 2 bin 500 yıl öncesine
dayanıyor. Paflagonyalıların aşama aşama yaptıkları bir mezar. Bu muhteşem bir
mezar fakat zamanla tahrip edilmiş. Sütunlar yok şu anda. Bu kral mezarı 1912
yılında bir Alman arkeolog tarafından keşfedilip, Almanya'da bir dergide
yayınlanmıştır" dedi.
"DİNAMİTLİYORLAR VEYA MURÇLARLA
KIRIYORLAR"
Kaya mezarlarının tahrip edildiğini aktaran Demirsöz, "Genelde kaçak
kazı yapanlar burayı tahrip ediyor. Dinamitliyorlar veya murçlarla kırıyorlar.
Sütunları yok, üç sütün olması gerekiyor. En son Avustralyalı bir profesör
getirmiştim, Türkiye'nin kaya mezarlarını inceliyordu. Ondaki fotoğrafta
ortadaki sütun sapasağlamdı, şuanda o da kırılmış" diye konuştu.
Bölgenin turizm potansiyelinin yüksek olduğunu vurgulayan Demirsöz, şunları
kaydetti:
"Turizme kazandırılması yönünde geçmişte çalışma olmuştu, köyümüzdeki
Kültür ve Sanat Merkezi o amaçla açılmıştı. Fakat bölgede herhangi bir yatırım
yapılmadı."
Demirsöz, bölgede çok sayıda arkeolog eserin bulunduğunu, eserlerin yakın
tarihe kadar geldiğini ancak zamanla tahrip edilerek yok olduğunu sözlerine
ekledi.
ÇEVREDEN TOPLADIĞI TARİHİ KALINTILARLA KÖYDE MÜZE AÇTI
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde, Recai Demirsöz'ün çevreden topladığı tarihi kalıntılarla açtığı müze, 21 yıldır hizmet veriyor.
- Paylaş
- Tweetle
- Paylaş
- Paylaş
- Yazdır
28 Haziran 2020 - 19:19
Osmanlı döneminden kalma han, hamam, konak,
cami, çeşme ve konaklarla açık hava müzesini andıran tarihi ilçeye bağlı
Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki Recai Demirsöz, yaşadığı ve çevre
köylerden topladığı tarihi kalıntılarla 1999 yılında müze açmaya karar verdi.
Safranbolu Kaymakamlığına başvuran Demirsöz'e, kaymakamlığın da desteğiyle
köyde atıl durumda bulunan tek katlı bina onarılarak müzeye dönüştürüldü.
2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan bölgede, Paflagonlar, Erken Bizans ve
Rumlara ev sahipliği yapması dolayısıyla tarihi kalıntıların çok olduğu bir yer
olma özelliği taşıyor.
Müze bahçesinde tarihi mezar taşları ile kalıntıların yanı sıra, eski tarım
aletleri, ev eşyaları ve kitaplar gibi materyaller yer alıyor.
Demirsöz, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Üçbölük Köyü Kültür
ve Sanat Merkezi binasının 21 yıl önce kendilerine atıl olarak verildiğini
söyledi.
Binanın onarıldığını ve çevre düzenlemesinin yapılmasının ardından müze olarak
hizmet vermeye başladığını ifade eden Demirsöz, "Ben isterim ki her köyde
böyle bir etnografya müzesi olsun. Çevremizde böyle kalıntılar var. Genelde
define avcıları bunları tahrip ediyor, onları kurtarıp getirdim. 21 yıldır
kendi çabamla burada müzecilik yapıyorum" dedi.
Genelde çevrede tarihi kalıntıların bulunduğunu aktaran Demirsöz, şunları
kaydetti:
"Buraya 2 bin 500 yıl önce Paflagonlar gelmiş, ardından Erken Bizans,
sonra Rumlar. Fakat Rumlardan herhangi bir kalıntısı yok burada. Genelde
Paflagonya ve Erken Bizans dönemine ait kalıntılar var. Rumlar ev düzenine
geçmişler, onların bıraktıkları herhangi bir şey kalmamış. Paflagonlar, Karabük tarafından
girmişler, burada bağcılığı geliştirmişler."
Tarihi kalıntıların define avcıları tarafından tamamen tahrip edildiğini
vurgulayan Demirsöz, "Bende uçları falan kaldı. Diğerleri de tarım
aletleri. Üniversitenin arkeoloji bölümü tarafından buralara araştırma
yapılıyor. Burada ilk önceleri yadırgandı. Zamanla herkes alıştı. Senede
200-300 ziyaretçi alıyordum, bu virüs dolayısıyla fazla giden gelen olmuyor"
diye konuştu.
Demirsöz, emekli maaşı ile geçindiğini, müzenin çatı problemi olduğunu, bunun
onarımını yapmakta zorlandığını sözlerine ekledi
KORONAVİRÜSÜ HİSSETTİ RESİMLERİNE YANSITTI
Düzenleyen: Çağla Türk
2 Temmuz 2020 11:51
YAŞAM Haberleri
Karabük'te, ressam Recai Demirsöz, dünyada bir salgın yaşanacağını hissederek, "kanayan dünya" ve "çığlık atan insan" resimlerini yaptı.
Safranbolu ilçesine bağlı Üçbölük köyünde yaşayan 64 yaşındaki ressam Recai Demirsöz, ilkokula başlamadan resme ilgi duydu. O günün şartlarında İstanbul'a gitmek zorunda kalan ve fırın işçiliği yapan Demirsöz, anne ve babasının yaşlılığını nedeniyle köyüne geri döndü.
1982'den sonra merakı olduğu ressamlığa hiçbir teknik bilmeden başlayan
Demirsöz, hayalinde kurduğu figürlerin resimlerini yapmaya başladı.
Resimlerinde genelde bir yok oluşu resmeden Demirsöz, 2019 yılında dünyada bir
salgının yayılacağını hissederek "kanayan bir dünya" ile "çığlık
atan insan" figürlerini resmetti.
Ressam Demrisöz, yapmış olduğu resimleri 1999 yılında köyünde açtığı Üçbölük
Köyü Kültür ve Sanat Merkezi'nde sergiliyor.
Demirsöz, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, yazı yazmayı
öğrenmeden resim yapmaya başladığını söyledi.
Hayat şartlarının kendisini İstanbul'a sürüklediğini ifade eden Demirsöz, "İstanbul'da fırın işçiliği yaptım. Babam ve annemin yaşlanmasıyla köye geldim 1982'den sonra bir daha İstanbul'a gitmedim resme başladım. Hiçbir şey bilmeden başladım, ne tuval yapmasını ne de boya tekniğini, kendi kendimi eğiterek resimde aşamaları kendim öğrendim" dedi.
Sanat merkezinde yağlı boya ve akrilik boya çalışmaları olduğunu aktaran
Demirsöz, şunları kaydetti:
"Bu teknikleri de kendim öğrendim. Burada bütün figürler hayali, dünyada
olup bitenleri resmediyorum. Dünyaya bakış açısı oluyor sanatçının bu Pablo
Picasso'da görülmüştür diğer ressamlarda da. Dünyanın hızla yok olduğu ve biz
insanlar bunu fark ettiğimiz halde önlem alınmadığı kanısındayım. Resimlerimde
genel de bir yok oluşu resmediyorum."
"BİR YIL ÖNCE BEN BÖYLE BİR ŞEY OLACAĞINI HİSSETTİM"
2019 yılında dünyada kötü bir olayın yaşanacağını hissettiğini anlatan
Demirsöz, "Bu çalışmalarımı geçen yıl yaptım, korona virüsü tahmin etmiş
gibi bir his vardı, yanılmamışım. Çığlık atan resmi Edvard Munch'tan
göndermeden yaptım. Edvard Munch, çığlığı 1895 yılından 1. Dünya Savaşı'nı
hissederek yapmış. Daha sonra savaşlar peş peşe gelmiş, milyonlarca insan
ölmüş, hastalıklar baş göstermiş. Bir sanatçı olarak gelecekten kaygı
duyuyorum" diye konuştu.
Geçen yıl bir karamsarlığa girdiğini kaydeden Demirsöz, şu ifadelere yer verdi:
"Kanayan bir dünya, çığlık atan insanlar. 2000 yılından sonra dünyada 80 milyon insan yerlerinden ve yurtlarından olmuş, bu acı bir tablo. Pablo Picasso'nun bir sözü vardır, 'Boş tuval daha güzeldir' o tuvale bir şey koyacaksın ki, o boş tuvalden anlam çıkacak. Bende tuvali sehpaya koyduğum zaman uzun süre düşünüyorum, günlerce bakarım konuyu yakaladıktan sonra çalışmalarıma başlarım. Bir yıl önce ben böyle bir şey olacağını hissettim. Hislerimde vardı, kendimde öyle bir karamsarlığa girdim ki rahatsızlandım."
Düzenleyen: Çağla Türk - YAŞAM
Covid-19 testi pozitif çıkan Çinli kadın paniğe yol açtıBelçika'da son 24 saatte 89 yeni Covid-19 vakası tespit edildi
RECAİ DEMİRSÖZ
ÜÇBÖLÜK KÖYÜ
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ :
Üçbölük, Karabük ilinin Safranbolu ilçesine bağlı bir köydür.
Köyün asıl adı Ilbarıt’tır. Ilbarıt kelimesi eski türkçe ve moğolca olup,
Ilbarlar-İlberler-anlamına gelmektedir. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı’nın ismi
ile aynıdır.
Karabük iline 24 km, Safranbolu ilçesine 16 km uzaklıktadır.Safranbolu’nun
Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski ilkokulu atelye ve
galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait topladığı eski objeleri
de burada sergileyerek mekanı müze olarak da kullanıyor. Kendine özgü ve
şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de ilgileniyor, saz çalıyor ve
sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2 tanesinde insan figürlerinin tek
gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda; ”Bence insanların çoğu zaten
görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse
onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e ve Üçbölük köyüne gidiniz…..
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını sürdüren
ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken diğer yandan de köyünde
oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun turizmine katkıda bulunmaya
devam ediyor.
Recai DEMİRSÖZ (Geleceğe Mektup)
Kelimeleri kifayetsiz bırakan insan…
*Safranbolu’ya bağlı eski adı ILBARIT olan ÜÇBÖLÜK köyünde büyük çabalar ile
tek başına oluşturduğu “KÜLTÜR SANAT MERKEZİ”e sahip olan insan…
*Hiç bir eğitim görmemiş olmasına rağmen resim, heykel, ve müzik alanlarındaki
çalışmaları ile özellikle üniversitelerdeki Profesör ve Doktorları hayretler
içerisinde bırakan insan…
*Yokluktan çuvalları gererek oluşturduğu tuvallerde resim çalışmaları yapan
insan…
*Tamamı kendi üretimi olan saz, keman gibi enstrümanlar ile müzik ziyafeti
verebilen bir insan…
*Sanki yüzyıllar öncesinden yapılmış gibi duran kilden hazırlanmış heykellerin
mimarı…
*Çevredeki tarihi eserleri yağmacılardan, bilinçsizlerden koruyan bir
vatansever…
Ve ne yazık ki köyün delisi olarak bakılan bir insan…
Onun değeri maalesef o artık aramızda olmadığında anlaşılacak!
Şimdi yalnız başına sobasının yanında oturan ve oldukça sade bir hayat yaşayan
bu insanı gelecekte konforlu, sıcak ve lüks konferans salonlarında anacak
olmamız;
Ne büyük bir haksızlık!
Ne büyük yüzsüzlük!…
Bu gün bu satırları yazıyorum…
Gelecekte söylediklerim gerçekleştikten sonra bu satırları tekrar görecek olmam
ne üzücü…
Cemil BELDER ~ 19-01-2014
RESSAM (RECAİ DEMİRSÖZ)
31-01-1956 Yılında Safranbolu ÜÇBÖLÜK (ILBARIT) Köyünde doğdum. İlkokulu köyümde bitirdim.Kendi çabalarımla okumak istedim amma başaramadım.On beş yıl İstanbul’da çeşitli fırınlarda çalıştım. Köyde çiftçilik yaptım.1982 yılında resim yapmaya başladım.Halen devam ediyorum. Kimseden resim eğitimi almadan kendi kendimi yetiştirdim.1983 yılında Karabük’te ilk sergimi açtım.Bu sergim ulusal basında yer aldı.Resim çalışmalarıma hız vererek çalışmaya başladım.1984 yılında Safranbolu’da sergi açtım.Sergilerim aralıklı olarak devam ediyor.Büyük şehirlerde sergi açabilmem için sponsora ihtiyacım var.Üçbölük Köyü Kültür Merkezinde çalışmalarıma devam ediyorum.Kültür Merkezinin düzenini ve her gün açık kalmasını sağlıyorum.İyi günler sizinle olsun. Ilbarıt Köyünden sevgiler,saygılar.
ADRES: ÜÇBÖLÜK KÖYÜ /SAFRANBOLU TEL: 0 370 735 50 81
RESSAM (RECAİ DEMİRSÖZ)
13 Mart Pazartesi Akrilik mi yağlı boya mı?
Yıllarca İstanbul’da çeşitli, işlerde çalıştı. Sonra İstanbul’u terk etti.
Köyüne döndü/yerleşti. Bir kültürevi açtı. Resim çalışmalarını orada
sürdürüyor. Son zamanlarda akrilikle çalışıyor. Ama çabuk kurumasından memnun
değil. Yine yağlı boyaya dönecek gibi.
Son iki çalışması köylü figürleri. Atölye soğuk olduğu için çalışmaları biraz
yavaş ilerliyor. Ressamın adı: Recai Demirsöz. Tel: (0370) 735 50 81. Üçbölük
Köyü, Safranbolu.( arsiv.sabah.com.tr)
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ;
Safranbolu’nun Üçbölük köyünde yaşıyor. Kaymakamlığın tahsis ettiği eski ilkokulu atelye ve galeri olarak düzenliyor. Bölgenin eski kültürüne ait topladığı eski objeleri de burada sergileyerek mekanı müze olarak da kullanıyor. Kendine özgü ve şaşırtıcı bir insan olan Recai Bey müzikle de ilgileniyor, saz çalıyor ve sazını da kendisi yapıyor. Tablolarından 2 tanesinde insan figürlerinin tek gözbebekleri var. Sebebini sorduğumuzda; ”Bence insanların çoğu zaten görmüyorlar, baksanıza yaşadıkları dünyayı yok ediyorlar” diyor.Yolunuz düşerse onu tanımak ve eserlerini görmek için TAŞEV’e ve Üçbölük köyüne bekleriz.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ;
Uzun yıllardır Safranbolu’nun Üçbölük (Ilbarıt) Köyünde yaşamını
sürdüren ressam Recai Demirsöz resim çalışmalarını sürdürürken
diğer yandan de köyünde oluşturduğu müze ile köyünün ve Safranbolu’nun
turizmine katkıda bulunmaya devam ediyor.
Ülkemizin bir çok yerinde sergiler açarak sanay dünyasının ilgisini çeken
Recai Demirsöz Karabük ve Safranbolu halkından yeterli ilgiyi ve desteği
göremediğini söylüyor.
Safranbolu 10. Alten safran Belgesel Film Festivali için aldığı davet sonucunda
Safranbolu’nun ünlü sanat ve şarap sunum merkezlerinden olan Taşev’de kendisini
ziyaret eden ÇGD Başkanı Mustafa Yanık, BRTV İdari Müdürü Osman Çetinkaya,
teknik müdür Zafer Acar ile haber merkezi yetkilisi Nazan Yılmaz’a duygularını
anlatan ressam Recai Demirsöz ; “Ne yazık ki, tüm ülkede olduğu gibi kentimizde
de sanata ve sanatçıya yeterli destek verilmektedir. Ben köyde çok zor koşullar
altında sanatsal uğraşımı sürdürmeye gayret ederken ilgililerden ve halktan da
destek bekliyorum” dedi.
Taşev!in sahibi Sumru Yağmurdereli de : “ Uzun zamandır tanımaktan gurur
duyduğum ressam Recai Demirsöz’ün sergisini burada açması bizi
onurlandırmıştır. Kendisiyle ilgimizi sürdürerek elimizden gelen tüm tanıtım
işlerini gerçekleştirmeye çalışacağız” dedi.
Sanata duyarlı olan BRTV kurumu mensupları olarak biz de kendisiyle
ilişkilerimizi en üst düzeyde tutmaya gayret edeceğiz” diyen BRTV Haber Daire
Başkanı Mustafa Yanık Recai Demirsöz’ün sanat dünyasında çok önemli bir
yere sahip olduğunu vurguladı.
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007
Sitemdeki yazıların kaynağı verilmemiş olanların kaynakları bilinmediğindendir. Hak sahipleri talep ettiği anda kaynağı yazılır ya da yazı siteden kaldırılır. Kendi yazılarımın altında ismim vardır. Bu sitedeki yazıların yasalara aykırı kullanımı siteyi değil kullanıcıyı bağlar. Bu site hiçbir menfaat gözetilmeksizin sadece bilgi sağlama amacıyla kurulmuştur ve ticari hiçbir çıkarı yoktur. Ziyaretçilerden tek talebim DUA’dır.İyi günler sizinle olsun.
- 28 Haz 2020 - 17:09
ÇEVREDEN TOPLADIĞI TARİHİ KALINTILARLA KÖYDE MÜZE AÇTI
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde, Recai Demirsöz’ün çevreden topladığı tarihi kalıntılarla müze açtı.
YALNIZLIĞINI BAĞLAMAYLA GİDERİYOR
Karabük’ün Safranbolu ilçesine bağlı 65 nüfuslu Üçbölük Köyü’nde tek yaşayan ilkokul mezunu Recai Demirsöz (62), yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulmak için kendi imkanlarıyla bağlama yaparak çalmayı öğrendi.
22.12.2018 - 21:22 | Son Güncellenme: 22.12.2018 - 21:22| AA
Karabük’ün Safranbolu ilçesine bağlı 65 nüfuslu Üçbölük Köyü’nde tek yaşayan ilkokul mezunu Recai Demirsöz (62), yalnızlıktan bir nebze olsun kurtulmak için kendi imkanlarıyla bağlama yaparak çalmayı öğrendi. Demirsöz, “Etrafımda insan yok, bir şeyler paylaşamıyorum. Yalnızlığımı örtmek için sanatla uğraşıyorum” dedi.