

RECAİ DEMİRSÖZ
Yalnız şunu belirtmek istiyorum ben kimseyi kötülemiyorm.Muhtarı arayacaktım hattım yoktu ve bu virüsün ilk görüldüğü yer 'SUDİARAPİSTAN' Yolda gelirken yine söyledim bırak benim ressamlığımı filan kimseye söyleme...Fakat iyi jurnallamışlar,şerefsiz filan dedi...Ercan Yıldırım ben görsem o kişileri kovardım,sen yine iyi davranmısın diyor.Yüz verilse köyün içene gircekler.1916-17 yıllarında bu köyde tifüs virüsünden bir evden en az birden çok kişi hayatını kayıp etmiş,ben bunları yazıyorum,insanlara hikaye gibi geliyor.Zaten bundan sonrada hiçbir şey yazmayacam
********************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
Bilindiği gibi Ilbarıt Köyüne 29.Ekim.1999,tarihinde bir müze ve sanat evi kuruldu.Bu müze ve sanatevi çalışmaları sırasında, çatlak sesler yükselmeye başladı.Gittim Kaymakam beye söyledim.Devam edin vazgeçmeyin dedi ve bu müzenin çatısını ben bir bayan öğretmenle örttüm.Köyden herhangi bir yardım almadan.Ve açlışı günün geldiğinde yaklaşık 300 kişiye,köyden tek kişi sahip çıktı.İsmet Şahin abi ve köye telefon etmiş,o köy sadece Recai'nin köyü değil diye.Sağolsun İsmet abi tek başına,açılışıta hem beni eleştiren ve sıkılmadan gelen 300 üzerinde insana ikramda bulundu ve en azından köyü onurlandırıdı.
Ben buraya köyün tarihini yazıyorum,farkındayım çok kişi bundan hoşnut değil.Bakıyorum en fazla yaşadığım Ilbarıt Köyünün dışından ilgilenenler oluyor.Yinede köyden ilgilenelere teşekkür ediyorum.
Bana hakaret eden sözü edilen kişi benim arkadaşım filan değil.Benim bu köyde bir arkadaşım oldu.Babam Satı Demirsöz ve iki sene yatalak yattı benden başka kimse bakmadı.Babam öleli 11 yıldır yalnızım.Ve bana hakaret eden kişinin,babası evde elektirik olmadığı için,gece merdivenlerden yuvarlanımış,param yok benim hattımı çekermisin dedi ve şu anki değeri en az 150 lira olan kabloyu çekiverdim ve helal ediyorum.Fazla uzatmak istemiyorum.Bu internet yüzünden kardeşlerimle aram açıldı.Bir kaç kez bu sayfadan ayrıldım.Bir daha ayrılırsam asla dönmem.Ve şuna inanıyorum eğer bana bir şey olursa adım gibi biliyorum,müzedeki bana ait eşyaların yağmalanacağını.Çünkü bir kez Karabük Valiliğinden ve bir kezde Safranbolu Kaymakamlığından, yardım aldım toplasan bin lira bile etmiyor ve müzenin tüm masraflarını kendim karışılıyorum.Bana saygı gösterenlere saygılarımı sunuyorum.
********************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
(ENES DOĞAN)
Enes Doğan'ı Ilbarıt Köyünde kaç kişi tanıyor olabilir?Çok az çünkü ılbarıt Köyü gün geçtikçe azalıyor ve hatta tükeniyor.Ilbarıt Köy sayfalırına,yıkılmış ve virane olmuş evlerde yayınlansa,ortaya tüm gerçekler ,tüm çıplaklığı ile çıkar.Tarlalar viran,bağlar bahçeler çoktan viran oldu,samanlıklar bizim samanlık dahil tamamı çöküp viran oldu.Her ne kadar yeni evler yapılsada,evlerin bazıları viran olmaya yüz tutumuş vaziyette.Örneğin köy meydanında her fotoğrafta görünen,Hüseyin Avni aksoy'ların evi 80.li yıllardan beri oturulmadığı için,arka kısımdan çatıdan çökmeye başlamış vaziyette.En son aynı zamanda köydeki duyarlı arkadaşlarımdan ve 1981 yılında,istanbul'da bir tarafik kazasında hayatını kayıp eden,Abdullah Aksoy,oturmuştu,köyde öğretmenlik yaparken ve her akşam kitaplar ve gazeteler okuyup,köyün gençleri ile memeleket meselelerini tartışırdık.
Enes Doğan, belki 2000 doğumlu sormadım bilmiyorum.Mehmet Ata Doğan'ın torunu Kadir Doğan'ın oğlu...Her şey merhaba Recai amca nasılsınla başladı.Ankara'da üniversite okuduğunu biliyordum.Hangi üniversite dedeğimde,Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Corağfaya Fakültesi dedi.Yalnız bu fakülte,anakara Üniversitesinden eskidir.Doğudan getirlen taşlarla yapılmış olup,üst kısmında,Atatürk'ün ünlü sözü 'HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR' yazar.Kızılay'dadır ve bu fakülteyi görmüşlüğüm var.
Enes'e ne dili okuduğunu sorduğumda,Hint Dili,yanıtını verdi ve ekledim o fakülteden ülkemizin iki büyük şairi,hatta büyük yazarları çıkmıştır dedim.Örenek verdim.Şair Enever Gökçe ve benimde yakinen tandığım Ataol Behramoğlu.
Enes'e Ilbarıt köyünde en fazla okuyan kesimin,Yusufgil ve Gardayıgil olduğunu söyledim.Örneğin Yusufgil'den Kaymakam ve eğer hayatını kayıp etmeseydi vali olacaktı,1972 yılında ne olduğu belli olmayan bir trafik kazasında hayatını kayıp eden,Yusuf Ziya Doğan...Doktor , öğretmen üst düzey banka yönecileri.
Enes Doğan,bir anekdotda bulundu...Recai amca sizler aynı zamanda birer koruyucusunuz,ama bizler sizler olamayız.Yıllardır baktığın müzeye bir şey olursa,senin adına üzülürüm dedi ve kendisine,Mehmet Ata Doğa'nın 1931 Köy Mektebi ve 1942-43 yılları Karamanbaşı Akbulak İlkokulu öğrenci sınıf defterlerini gösterdim.
*****************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
Yalnız şunu belirtmek istiyorum ben kimseyi kötülemiyorm.Muhtarı arayacaktım hattım yoktu ve bu virüsün ilk görüldüğü yer 'SUDİARAPİSTAN' Yolda gelirken yine söyledim bırak benim ressamlığımı filan kimseye söyleme...Fakat iyi jurnallamışlar,şerefsiz filan dedi...Ercan Yıldırım ben görsem o kişileri kovardım,sen yine iyi davranmısın diyor.Yüz verilse köyün içene gircekler.1916-17 yıllarında bu köyde tifüs virüsünden bir evden en az birden çok kişi hayatını kayıp etmiş,ben bunları yazıyorum,insanlara hikaye gibi geliyor.Zaten bundan sonrada hiçbir şey yazmayacam.
*********************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli köylüler zor bir süreç yaşıyoruz.Co.ro.na yetmezmiş gibi, 'Dang Humması' diye bir virüs Endonezya'da hızla yayılmaya başlamış.
Dün eski okulun civarında,4 genç vardı.Ben yanaşmadım.Mesafeli yürüdüğüm Mehmet Özdemir,böyle birilerini gördümü balıklama dalıyor.Hemen cebinde ne iletse o küpü çıkarıyor,başlıyor kendisini met etmeye...Bu günden sonra onunla gezmemeye çalışacam.O dört gence gelince,Karabük Üniversitesinde öğrencilermiş ve ikisi Arapistanlı,biri Sinop'lu ve bu üç gencin içinde tek kız olan öğrenci Kastamonu'lu olduğunu söyledi.Tabii ben uzaktan konuştum.Hiçbirinde maske vs.i yok...Dolasıyla köyden uzaklaşmalarını istedim.Şu anda son aldım bilgiye göre,Safranbolu,Ovacuma'da iki köy karantinaya alınmış.Bacığaz ve Cücaklı Köyleri ve bu köye virüsü İstanbul'dan gelenler bulaştırmış.Hatta Yayla tarafından lüks bir cip kaçak bizim köyden geçti.Umarım muhtarımız tüm bu olup bitenleri gereken yerlere bildirir.
***************************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
Bilindiği gibi Ilbarıt Köyüne 29.Ekim.1999,tarihinde bir müze ve sanat evi kuruldu.Bu müze ve sanatevi çalışmaları sırasında, çatlak sesler yükselmeye başladı.Gittim Kaymakam beye söyledim.Devam edin vazgeçmeyin dedi ve bu müzenin çatısını ben bir bayan öğretmenle örttüm.Köyden herhangi bir yardım almadan.Ve açlışı günün geldiğinde yaklaşık 300 kişiye,köyden tek kişi sahip çıktı.İsmet Şahin abi ve köye telefon etmiş,o köy sadece Recai'nin köyü değil diye.Sağolsun İsmet abi tek başına,açılışıta hem beni eleştiren ve sıkılmadan gelen 300 üzerinde insana ikramda bulundu ve en azından köyü onurlandırıdı.
Ben buraya köyün tarihini yazıyorum,farkındayım çok kişi bundan hoşnut değil.Bakıyorum en fazla yaşadığım Ilbarıt Köyünün dışından ilgilenenler oluyor.Yinede köyden ilgilenelere teşekkür ediyorum.
Bana hakaret eden sözü edilen kişi benim arkadaşım filan değil.Benim bu köyde bir arkadaşım oldu.Babam Satı Demirsöz ve iki sene yatalak yattı benden başka kimse bakmadı.Babam öleli 11 yıldır yalnızım.Ve bana hakaret eden kişinin,babası evde elektirik olmadığı için,gece merdivenlerden yuvarlanımış,param yok benim hattımı çekermisin dedi ve şu anki değeri en az 150 lira olan kabloyu çekiverdim ve helal ediyorum.Fazla uzatmak istemiyorum.Bu internet yüzünden kardeşlerimle aram açıldı.Bir kaç kez bu sayfadan ayrıldım.Bir daha ayrılırsam asla dönmem.Ve şuna inanıyorum eğer bana bir şey olursa adım gibi biliyorum,müzedeki bana ait eşyaların yağmalanacağını.Çünkü bir kez Karabük Valiliğinden ve bir kezde Safranbolu Kaymakamlığından, yardım aldım toplasan bin lira bile etmiyor ve müzenin tüm masraflarını kendim karışılıyorum.Bana saygı gösterenlere saygılarımı sunuyorum.
************************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
BİR ANEKDOT
Bu sabah hava oldukça açık,Ilbarıt Köyünde,gece yine fırtına vardı ve bir ara elektirikler kesildi.Sanırım fırtına yüzünden ağaç dalları elektiriği kontak yaptırmış.
Yine doğudan esen sert bir soğuk var.eskiler iyiye elamet değil derlerdi,doğudan esen rüzgarı.Çünkü tarım zamanı eğer böyle sürekli eserse,mutlaka köyde kuraklık ve kıtlık olurmuş.Artık tarım olmadığına göre,fazla halıflanmak da bir işe yaramıyor.
Bizim kuşak bilir.eskiden Hacılarobası;Sallar Mah.mevkiinde,bu bölgenin en büyük su değirmeni vardı.Bu değirmen,5 ocak,yani aynı anda beş tane taşı döndürebilen bir güçteydi.Fakat ben 5'ci ocağın döndüğünü hiç hatırlamıyorum.Çünkü değirmeni 1880 li yıllarda yaptıran,Yörük Köyünden 'Sucu Hafız' 5' ci ocağı,Karakoyunlu köyünden,Alikuşgil için yaptırmış.Nedeni;değirmenin arkanın Alikuşgilin tarlasından geçmesi nedeni ile...Sizin tarlayı ortadan böldüm.Onun için,bu taş sizin için dönecek demiş.
Yörüklü 'Sucu Hafız' İstanbul'da su ticareti yaparken,birikiminin bir bölümünü bu değirmen ve arazisine ayırmış ve çevre köylerin rahat etmesi için değirmeni inşaa etmiş...Elden ayaktan düşünce:Safranbolu,Paçacılar'dan 'Ataş'a'ya satımış.Yılda 3000 yarım ekin toplayan bu değirmenin nakil işlerini kira ile çevre köylüler yapmış.Paçaco'nun Ataş'a da elden ayaktan düşünce bu kez Ilbarıt Köyünün o yıllarda ileri gelenleri, Yamak (Mustafa Gökmen) Hasan Fehmi Erden ve Hüsüyin Avni Aksoy satın almış,Hüseyin Avni Aksoy ve İbrahim Gökmen hisselerini,Sallar mah'den İbrahim Alpay,Hüseyin San ve Osman Çankaya satmış ve değirmen 1970 yıllara kadar hizmet verdikten sonra,eski tabirle battal olmuştur.
*****************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
Köyde yaşıyoruz,ama birbirimizden uzak,herkesin ister istemez moreli bozuk.Kimimizin yakınları İstanbul,bilemedin farkılı şehirlerde...İlkönceleri gülüp geçilen ve 'yarasalar'dan çıktığı sanılan virüs yeryüzüne yayılmış vaziyette ve ülke olarak şu an 9 cu sıraya yerleşmiş konumdayız.Dahası bilim ve tıp suskun konumda...Mevsim ilkbahar olasına rağmen,kışı aratmayan bir soğuk ve rüzgar doğudan esiyor.19.Nisan.2012 yılında da doğudan böyle bir rüzgar esmiş ve Toprakcuma mevkiinde çıkan orman yangını, bir kaç saat sonra köyümüze kadar ulaşmıştı. Isparta ve Ankara gibi uzak illerden kurtarma ekipleri gelmiş,fakat yangını bu kez tersine esen rüzgar söndürmüştü.Bu gün 6.Nisan.2020,her zaman yazdığım gazeteme 'Kabus'diye bir yazı yazdım.Çünkü virüsün artık önlenebilir yanı olmadığı gibi,ilerki günlerin ne getirceği bir muamma...Kısaca kötümser bir zaman,herkese yalnız köyümden saygılarımı gönderiyorum.
******************************************************************
RECAİ DEMİRSÖZ
BİR DEVİR KAPANIRKEN...
Ali Öz, Satı ve Şerife'den olma...Asıl yaşı 1946,fakat kendisinden beş yaş büyük halasının kızı Habibe ile evlendirilirken,yaşı büyütülerek 1943 yapılmıştır.Eşi Habibe 1941 doğumlu olup,Sabir Yaşar ve Ayşe Yaşar'dan olmadır.Habibe isimi ise,Sabri Yaşar'ın ilk eşi,Hatıpgilden (Dıngıl) Lakaplı Abdullah'ın kızıdır.
Ali Öz abi ile 1975 yıllarında,Balat Hamdi Sekban fırınında ekmek işçiliği yaptık.Bizler yardımcı hamurker,oda bizim kapakçımızdı.Aslında tezgahtarlık yapabilen bir insandı.Daha sonra Salmatomruk,Balat'ın üst kısmında Akören Köyünden Muhittin ve Sırçalı Köyünden Hasan ustanın (Kel-Hasan)ın fırınıda tezgahtarlık yapıp burdan emekli olmuştur.Saygı ile anıyorum.
*********************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli Ilbarıt köylüleri,bilindiği gibi bir virüs neredeyse yeryüzünü esir aldı.Karabük miletvekilleri,Karabük Belediye Başkanı ve Safranbolu Belediye Başkanın haberi olmazken,Safranbolu,Karabük,Kastamonu yol kavşağında bulunan,Necati Bey Öğrenci Yuruduna,1500 Cezayirli getirilimiş.Çünkü bu Cezayir'lilieri ülkeleri kabul etmemiş ve biz kabul ediyoruz.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köydeki konuma gelince,insanlar biribirinden uzak kalmayı tercih ediyor ve herkes mutsuz,olup bitenleri seyrediyor.Tek özgürlüğümüz çıkıp dışarıda dolaşabiliyoruz.Başta bilim adamları susukun ve adına 'Biyolojik Savaş' diyenler oluyor.Televizyonlarda konuşunlar,şu anki konumdan bilgisiz.Kısaca vahim bir tablo ile karşı karışıyayız.Herkese köyden selamlarımı gönderiyorum ve yaşadığınız kentlerde kendinize dikkat edin başka çare olmadığı gibi,geleceğimiz de belirsiz!
İSTANBULDA YAŞAM
1800 yıların ortalarında,Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelenler,Ilbarıt Köyünü mesken tutmuşlardır.aynı çevremizde bulunan köyler gibi...Ilbarıt Köyü o yıllarda kadılık bulunan, Safranbolu 'Aktaş' köyüne bağlıyken,gelişmeler sonucu,tam anlamı ile Safranbolu'ya bağlanmış,yine o yıllarda vilayet 1927 Zonguldak il olana kadar,Kastamonu'ya bağlı bir köy olarak, zar zor geçinebilen bir köy konumundadır.Çünkü,ta o yıllarda hasat dönemi bittiğinde, İstanbul'a gitme zorunluluğunu her aile yaşarken,Musluoğuları, Gökmenoğlları ve Kuruhaliloğulları istanbul'da iş yer açmıştır.Musluoğullarından 1751 doğumlu Ahmet7in İstanbul Tophane Semtinde, 'Çinili-Fırın' Gökmenoğullarından,İbrahim,Raşit ve Hasan'ın yine Tophane semtinde, çiğerci dükkanı ve Kuruhaliloğullarından,Zimbilli lakaplı,ismine ulaşamadığım için bu çağrışımdan yola çıkıyorum,daha sonra Mustafa Remzi özlü'ye devretmiş olduğu,Çemberlitaş Fırını...Diğer köylüler ise,başta fırın işçiliği ve simit satıcılığı gibi işlerde çalışarak ailelerine katkıda bulunmuşlardır.
1950 yıllarında Anadolu'dan büyük şehirlere başlayan göçe,Ilbarıt Köyü 1960 yıllarında baş gösteren (Filoksera) kök hastalığının bağlarda yaptığı hasarlar,sonucu Ilbarıt Köyüde göçe maruz kalmıştır.
İstanbul'da yaşayan Ilbarıt'ların büyük bölümü,başta İstanbul Fatih,Balat , Fener ve benzeri semtlerde,bakkal dükkanı gibi küçük iş yerleri açarken,Kahvehane ve fırıncılık üzerine iş yerleri açan köylüler,yanılmıyorsam 1977 yılında,Balat semtinde 'Üçbölük' adı altında ortak bir fırın açmışlar,fakat 14 ağıza yakın ekmek çıkarmalarına rağmen,ortakların birbirleriyle diyologları iyi gitmediği için,fırın devir edilmiştir.Daha sonra bunlar liste halinde yazılacaktır.Şu an İstanbul'da bakkal işini torun Ruşen Aydın, Hasan Kaya ve Safranbolu'da Mustafa Esen yapmaktadır.
Tüm bunları niye yazıyorum. 1831 Safranbolu ve Köyleri Nüfus Sayımı,aslında köyler kayıt altına alınarak,Osmanlı'nın asker intiyacını 15 yaşa kadar düşürüldüğü gibi,gidenlerin geri dönmesi dahi bir mucize olduğu bir süreç yaşadığı biliniyor,Ilbarıt Köyünün...Çünkü bu sayımda,kadın ve kızların esamisi dahi yok!Bunlar acı gerçekler.
MİSAFİR
Dün Şubat,ayının son günüydü.Her zaman olduğu gibi,yürüyüşe çıkıyordum,bir telefn geldi.Abi köydemisin seni ziyarete geliyoruz.Yürüyüşe ara verdim beklemeye başladım.Yarım saat sonra geldiler.Beni arayan,annesi ve üç bayan...Kendileri yaklaşık 20 yıldır buraya sürekli misafirlerini getirirler.Aslında Hatay'lılar.Doğal olarak köyün konumunu sordular,anlattım ve eski adının Ilbarıt ve şimdiye kadar,Ilbarıt'ın ne anlama geldiği ve hatta ülkede bulunan,43 bin köyün içindede tek çağrışım olduğunu...Tabiki 'müze' gezildi.Yaptığım resimler hakkında bilgi aldılar.Şöyle bir tanımlamada bulundum.'Resim yapana genelde ressam ve asıl kavram sanattır.Ben sanat yapıyorum,ama beni bu güne kadar hiç kimse görmedi.Şu anda da ülkede sanat öldürülmüş vaziyette...Sonra buranın anı defteri var ve bu gün Şubat ayının son günü,yani 29'u artık dört sene sonra 29 olarak görecez,bir şeyler yazın dedim,genelde buraya gelenler,anı defterine bir şeyler yazmamayı tercih ediyorlar,yoksa yazılmış olsaydı,birden çok defter dolacıktı.Çünkü artık insanlar kitap vs.i okumudıkları için,bir anlamada yazmayı unutmuş vaziyette...Varsa yoksa akıllı telefonlar.
Bayanlardan birisi defteri açtı yazmaya başladı.Bu sabah okudum.'Güzel bir köyün vetarihini görmektenmutlu olduk.Burada kendi çabalarıyla bu güzellikleri yaşatan,Recai Demirsöz beyefendiye emekleri içinteşekkürler,duyarlılığından dolayı tebrik ederim.
'Sevgi Çavur'
'Küçük bir hatırlatma 'Kova Yanı Çeşmesinin' suyu tamamen kesilmiş konumda...
KİTAP YAZALIM
Şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...Nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse kimseyi tanımıyor.Hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.Yaşam denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.Çünkü asırın hastalığı denilen 'Stres'insanları kuşatmış vaziyette.Bir gün öncesi,Hamdi Sarı ve arkadaşları vardı.Dünde Hasan Mutlu ve arkadaşları geldi.Sabah Kovayanına suya gittim.Öz Konağının yanında beyaz bir araç gördüm.
Dün yine konuştuk,Hasan Mutlu,köy hakkında bir kitap yazalım dedi...Şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.Bir yığın müsvedde hazırlayacaksın.Derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine irdeleyeceksin.Çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.Bu gün bakıyorsun her şey yüzeysel.Teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.Dolısıyla,köyün derinliğinide şu anda benden başka bilen yok.Karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini çıkarmanız gerekiyor.O 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa tabii...Fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne, gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.Bunun yanında,reel yazılı belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam Satı Demirsöz'den öndeyim.Öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.Babam,Kuruseyingil'le,geçmişte bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama Kuruseyin'in bizim atamız 1751 doğumlu Ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.Terddütlüydü.Bende onu bunu her ne kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.İki asır olması için 11 yıllık bir fark var,oda büyük bir fark değil.Çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını yaşamış,Hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.Yinede ben bu sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.Hasan Mutlu ilede aynı kanıya vardık.İlerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.Saygılarımla...
CUMHURİYET
Köyümüz Ilbarıt'da Cumhuriyet öncesi, 5 sübyan mualim (öğretmen) varlığını gösterse de ,ancak daha önce askerliğini yapan,Karamehmetoğlularından Salih oğlu Mehmet Özer,1887 doğumulu olup,öğretmenlik mesleğiğini yapabilmiştir.1914 Birinci Dünya Savaşı ve (Seferberlik) ilan edildiğinden,Karamehmetoğullarından,Salih oğlu,Mehmet Özer'in kardeşi Hüseyin Avni Aksoy 1892,Mehmet Özer ve Hüseyin Avni Aksoy'un amca (Hüseyin Avni Aksoy,Çanakkale Savaşında,Atatürk'ün emir subayıdır.)oğlu,Karamehmetoğullarından Yusuf oğlu Mehmet Ata Doğan 1896,Hacömeroğullarından Ahmet Oğlu,Hasan Fehmi Erden 1895 ve Hacıalioğullarından Mustafa oğlu Hasan Efendi 1891(Çanakkale'de Şehit olmuştur) öğretmenliklerini yapamadan askere çağrılmıştır.Cumhuriyet kurulduktan sonra kendilerine tekrar öğretmenlik verildiğinde,yaşları 30 küsuru geçmiştir ve Mehmet Özer'e yaşı diğerlerinden büyük olduğu için, tekrar öğretmenlik verilmemiştir.Kendisi daha sonra köyden ayrılarak D:Ç:İşletmelerinde,işçi çizelgelerini doldurarak,yaştan emekli olmuş,eşi ile birlikte Karabük Kapulu Mezarlığındadır.Saygı ile anıyorum.Köylülerin bilgisine...
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Yalnız şunu belirtmek istiyorum ben kimseyi kötülemiyorm.Muhtarı arayacaktım hattım yoktu ve bu virüsün ilk görüldüğü yer 'SUDİARAPİSTAN' Yolda gelirken yine söyledim bırak benim ressamlığımı filan kimseye söyleme...Fakat iyi jurnallamışlar,şerefsiz filan dedi...Ercan Yıldırım ben görsem o kişileri kovardım,sen yine iyi davranmısın diyor.Yüz verilse köyün içene gircekler.1916-17 yıllarında bu köyde tifüs virüsünden bir evden en az birden çok kişi hayatını kayıp etmiş,ben bunları yazıyorum,insanlara hikaye gibi geliyor.Zaten bundan sonrada hiçbir şey yazmayacam
********************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Bilindiği gibi Ilbarıt Köyüne 29.Ekim.1999,tarihinde bir müze ve sanat evi kuruldu.Bu müze ve sanatevi çalışmaları sırasında, çatlak sesler yükselmeye başladı.Gittim Kaymakam beye söyledim.Devam edin vazgeçmeyin dedi ve bu müzenin çatısını ben bir bayan öğretmenle örttüm.Köyden herhangi bir yardım almadan.Ve açlışı günün geldiğinde yaklaşık 300 kişiye,köyden tek kişi sahip çıktı.İsmet Şahin abi ve köye telefon etmiş,o köy sadece Recai'nin köyü değil diye.Sağolsun İsmet abi tek başına,açılışıta hem beni eleştiren ve sıkılmadan gelen 300 üzerinde insana ikramda bulundu ve en azından köyü onurlandırıdı.
Ben buraya köyün tarihini yazıyorum,farkındayım çok kişi bundan hoşnut değil.Bakıyorum en fazla yaşadığım Ilbarıt Köyünün dışından ilgilenenler oluyor.Yinede köyden ilgilenelere teşekkür ediyorum.
Bana hakaret eden sözü edilen kişi benim arkadaşım filan değil.Benim bu köyde bir arkadaşım oldu.Babam Satı Demirsöz ve iki sene yatalak yattı benden başka kimse bakmadı.Babam öleli 11 yıldır yalnızım.Ve bana hakaret eden kişinin,babası evde elektirik olmadığı için,gece merdivenlerden yuvarlanımış,param yok benim hattımı çekermisin dedi ve şu anki değeri en az 150 lira olan kabloyu çekiverdim ve helal ediyorum.Fazla uzatmak istemiyorum.Bu internet yüzünden kardeşlerimle aram açıldı.Bir kaç kez bu sayfadan ayrıldım.Bir daha ayrılırsam asla dönmem.Ve şuna inanıyorum eğer bana bir şey olursa adım gibi biliyorum,müzedeki bana ait eşyaların yağmalanacağını.Çünkü bir kez Karabük Valiliğinden ve bir kezde Safranbolu Kaymakamlığından, yardım aldım toplasan bin lira bile etmiyor ve müzenin tüm masraflarını kendim karışılıyorum.Bana saygı gösterenlere saygılarımı sunuyorum.
********************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
(ENES DOĞAN)
Enes Doğan'ı Ilbarıt Köyünde kaç kişi tanıyor olabilir?Çok az çünkü ılbarıt Köyü gün geçtikçe azalıyor ve hatta tükeniyor.Ilbarıt Köy sayfalırına,yıkılmış ve virane olmuş evlerde yayınlansa,ortaya tüm gerçekler ,tüm çıplaklığı ile çıkar.Tarlalar viran,bağlar bahçeler çoktan viran oldu,samanlıklar bizim samanlık dahil tamamı çöküp viran oldu.Her ne kadar yeni evler yapılsada,evlerin bazıları viran olmaya yüz tutumuş vaziyette.Örneğin köy meydanında her fotoğrafta görünen,Hüseyin Avni aksoy'ların evi 80.li yıllardan beri oturulmadığı için,arka kısımdan çatıdan çökmeye başlamış vaziyette.En son aynı zamanda köydeki duyarlı arkadaşlarımdan ve 1981 yılında,istanbul'da bir tarafik kazasında hayatını kayıp eden,Abdullah Aksoy,oturmuştu,köyde öğretmenlik yaparken ve her akşam kitaplar ve gazeteler okuyup,köyün gençleri ile memeleket meselelerini tartışırdık.
Enes Doğan, belki 2000 doğumlu sormadım bilmiyorum.Mehmet Ata Doğan'ın torunu Kadir Doğan'ın oğlu...Her şey merhaba Recai amca nasılsınla başladı.Ankara'da üniversite okuduğunu biliyordum.Hangi üniversite dedeğimde,Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Corağfaya Fakültesi dedi.Yalnız bu fakülte,anakara Üniversitesinden eskidir.Doğudan getirlen taşlarla yapılmış olup,üst kısmında,Atatürk'ün ünlü sözü 'HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR' yazar.Kızılay'dadır ve bu fakülteyi görmüşlüğüm var.
Enes'e ne dili okuduğunu sorduğumda,Hint Dili,yanıtını verdi ve ekledim o fakülteden ülkemizin iki büyük şairi,hatta büyük yazarları çıkmıştır dedim.Örenek verdim.Şair Enever Gökçe ve benimde yakinen tandığım Ataol Behramoğlu.
Enes'e Ilbarıt köyünde en fazla okuyan kesimin,Yusufgil ve Gardayıgil olduğunu söyledim.Örneğin Yusufgil'den Kaymakam ve eğer hayatını kayıp etmeseydi vali olacaktı,1972 yılında ne olduğu belli olmayan bir trafik kazasında hayatını kayıp eden,Yusuf Ziya Doğan...Doktor , öğretmen üst düzey banka yönecileri.
Enes Doğan,bir anekdotda bulundu...Recai amca sizler aynı zamanda birer koruyucusunuz,ama bizler sizler olamayız.Yıllardır baktığın müzeye bir şey olursa,senin adına üzülürüm dedi ve kendisine,Mehmet Ata Doğa'nın 1931 Köy Mektebi ve 1942-43 yılları Karamanbaşı Akbulak İlkokulu öğrenci sınıf defterlerini gösterdim.
*****************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Yalnız şunu belirtmek istiyorum ben kimseyi kötülemiyorm.Muhtarı arayacaktım hattım yoktu ve bu virüsün ilk görüldüğü yer 'SUDİARAPİSTAN' Yolda gelirken yine söyledim bırak benim ressamlığımı filan kimseye söyleme...Fakat iyi jurnallamışlar,şerefsiz filan dedi...Ercan Yıldırım ben görsem o kişileri kovardım,sen yine iyi davranmısın diyor.Yüz verilse köyün içene gircekler.1916-17 yıllarında bu köyde tifüs virüsünden bir evden en az birden çok kişi hayatını kayıp etmiş,ben bunları yazıyorum,insanlara hikaye gibi geliyor.Zaten bundan sonrada hiçbir şey yazmayacam.
*********************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli köylüler zor bir süreç yaşıyoruz.Co.ro.na yetmezmiş gibi, 'Dang Humması' diye bir virüs Endonezya'da hızla yayılmaya başlamış.
Dün eski okulun civarında,4 genç vardı.Ben yanaşmadım.Mesafeli yürüdüğüm Mehmet Özdemir,böyle birilerini gördümü balıklama dalıyor.Hemen cebinde ne iletse o küpü çıkarıyor,başlıyor kendisini met etmeye...Bu günden sonra onunla gezmemeye çalışacam.O dört gence gelince,Karabük Üniversitesinde öğrencilermiş ve ikisi Arapistanlı,biri Sinop'lu ve bu üç gencin içinde tek kız olan öğrenci Kastamonu'lu olduğunu söyledi.Tabii ben uzaktan konuştum.Hiçbirinde maske vs.i yok...Dolasıyla köyden uzaklaşmalarını istedim.Şu anda son aldım bilgiye göre,Safranbolu,Ovacuma'da iki köy karantinaya alınmış.Bacığaz ve Cücaklı Köyleri ve bu köye virüsü İstanbul'dan gelenler bulaştırmış.Hatta Yayla tarafından lüks bir cip kaçak bizim köyden geçti.Umarım muhtarımız tüm bu olup bitenleri gereken yerlere bildirir.
***************************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Bilindiği gibi Ilbarıt Köyüne 29.Ekim.1999,tarihinde bir müze ve sanat evi kuruldu.Bu müze ve sanatevi çalışmaları sırasında, çatlak sesler yükselmeye başladı.Gittim Kaymakam beye söyledim.Devam edin vazgeçmeyin dedi ve bu müzenin çatısını ben bir bayan öğretmenle örttüm.Köyden herhangi bir yardım almadan.Ve açlışı günün geldiğinde yaklaşık 300 kişiye,köyden tek kişi sahip çıktı.İsmet Şahin abi ve köye telefon etmiş,o köy sadece Recai'nin köyü değil diye.Sağolsun İsmet abi tek başına,açılışıta hem beni eleştiren ve sıkılmadan gelen 300 üzerinde insana ikramda bulundu ve en azından köyü onurlandırıdı.
Ben buraya köyün tarihini yazıyorum,farkındayım çok kişi bundan hoşnut değil.Bakıyorum en fazla yaşadığım Ilbarıt Köyünün dışından ilgilenenler oluyor.Yinede köyden ilgilenelere teşekkür ediyorum.
Bana hakaret eden sözü edilen kişi benim arkadaşım filan değil.Benim bu köyde bir arkadaşım oldu.Babam Satı Demirsöz ve iki sene yatalak yattı benden başka kimse bakmadı.Babam öleli 11 yıldır yalnızım.Ve bana hakaret eden kişinin,babası evde elektirik olmadığı için,gece merdivenlerden yuvarlanımış,param yok benim hattımı çekermisin dedi ve şu anki değeri en az 150 lira olan kabloyu çekiverdim ve helal ediyorum.Fazla uzatmak istemiyorum.Bu internet yüzünden kardeşlerimle aram açıldı.Bir kaç kez bu sayfadan ayrıldım.Bir daha ayrılırsam asla dönmem.Ve şuna inanıyorum eğer bana bir şey olursa adım gibi biliyorum,müzedeki bana ait eşyaların yağmalanacağını.Çünkü bir kez Karabük Valiliğinden ve bir kezde Safranbolu Kaymakamlığından, yardım aldım toplasan bin lira bile etmiyor ve müzenin tüm masraflarını kendim karışılıyorum.Bana saygı gösterenlere saygılarımı sunuyorum.
************************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
BİR ANEKDOT
Bu sabah hava oldukça açık,Ilbarıt Köyünde,gece yine fırtına vardı ve bir ara elektirikler kesildi.Sanırım fırtına yüzünden ağaç dalları elektiriği kontak yaptırmış.
Yine doğudan esen sert bir soğuk var.eskiler iyiye elamet değil derlerdi,doğudan esen rüzgarı.Çünkü tarım zamanı eğer böyle sürekli eserse,mutlaka köyde kuraklık ve kıtlık olurmuş.Artık tarım olmadığına göre,fazla halıflanmak da bir işe yaramıyor.
Bizim kuşak bilir.eskiden Hacılarobası;Sallar Mah.mevkiinde,bu bölgenin en büyük su değirmeni vardı.Bu değirmen,5 ocak,yani aynı anda beş tane taşı döndürebilen bir güçteydi.Fakat ben 5'ci ocağın döndüğünü hiç hatırlamıyorum.Çünkü değirmeni 1880 li yıllarda yaptıran,Yörük Köyünden 'Sucu Hafız' 5' ci ocağı,Karakoyunlu köyünden,Alikuşgil için yaptırmış.Nedeni;değirmenin arkanın Alikuşgilin tarlasından geçmesi nedeni ile...Sizin tarlayı ortadan böldüm.Onun için,bu taş sizin için dönecek demiş.
Yörüklü 'Sucu Hafız' İstanbul'da su ticareti yaparken,birikiminin bir bölümünü bu değirmen ve arazisine ayırmış ve çevre köylerin rahat etmesi için değirmeni inşaa etmiş...Elden ayaktan düşünce:Safranbolu,Paçacılar'dan 'Ataş'a'ya satımış.Yılda 3000 yarım ekin toplayan bu değirmenin nakil işlerini kira ile çevre köylüler yapmış.Paçaco'nun Ataş'a da elden ayaktan düşünce bu kez Ilbarıt Köyünün o yıllarda ileri gelenleri, Yamak (Mustafa Gökmen) Hasan Fehmi Erden ve Hüsüyin Avni Aksoy satın almış,Hüseyin Avni Aksoy ve İbrahim Gökmen hisselerini,Sallar mah'den İbrahim Alpay,Hüseyin San ve Osman Çankaya satmış ve değirmen 1970 yıllara kadar hizmet verdikten sonra,eski tabirle battal olmuştur.
*****************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köyde yaşıyoruz,ama birbirimizden uzak,herkesin ister istemez moreli bozuk.Kimimizin yakınları İstanbul,bilemedin farkılı şehirlerde...İlkönceleri gülüp geçilen ve 'yarasalar'dan çıktığı sanılan virüs yeryüzüne yayılmış vaziyette ve ülke olarak şu an 9 cu sıraya yerleşmiş konumdayız.Dahası bilim ve tıp suskun konumda...Mevsim ilkbahar olasına rağmen,kışı aratmayan bir soğuk ve rüzgar doğudan esiyor.19.Nisan.2012 yılında da doğudan böyle bir rüzgar esmiş ve Toprakcuma mevkiinde çıkan orman yangını, bir kaç saat sonra köyümüze kadar ulaşmıştı. Isparta ve Ankara gibi uzak illerden kurtarma ekipleri gelmiş,fakat yangını bu kez tersine esen rüzgar söndürmüştü.Bu gün 6.Nisan.2020,her zaman yazdığım gazeteme 'Kabus'diye bir yazı yazdım.Çünkü virüsün artık önlenebilir yanı olmadığı gibi,ilerki günlerin ne getirceği bir muamma...Kısaca kötümser bir zaman,herkese yalnız köyümden saygılarımı gönderiyorum.
******************************************************************
RECAİ RESSM DEMİRSÖZ
BİR DEVİR KAPANIRKEN...
Ali Öz, Satı ve Şerife'den olma...Asıl yaşı 1946,fakat kendisinden beş yaş büyük halasının kızı Habibe ile evlendirilirken,yaşı büyütülerek 1943 yapılmıştır.Eşi Habibe 1941 doğumlu olup,Sabir Yaşar ve Ayşe Yaşar'dan olmadır.Habibe isimi ise,Sabri Yaşar'ın ilk eşi,Hatıpgilden (Dıngıl) Lakaplı Abdullah'ın kızıdır.
Ali Öz abi ile 1975 yıllarında,Balat Hamdi Sekban fırınında ekmek işçiliği yaptık.Bizler yardımcı hamurker,oda bizim kapakçımızdı.Aslında tezgahtarlık yapabilen bir insandı.Daha sonra Salmatomruk,Balat'ın üst kısmında Akören Köyünden Muhittin ve Sırçalı Köyünden Hasan ustanın (Kel-Hasan)ın fırınıda tezgahtarlık yapıp burdan emekli olmuştur.Saygı ile anıyorum.
*********************************************************************
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Değerli Ilbarıt köylüleri,bilindiği gibi bir virüs neredeyse yeryüzünü esir aldı.Karabük miletvekilleri,Karabük Belediye Başkanı ve Safranbolu Belediye Başkanın haberi olmazken,Safranbolu,Karabük,Kastamonu yol kavşağında bulunan,Necati Bey Öğrenci Yuruduna,1500 Cezayirli getirilimiş.Çünkü bu Cezayir'lilieri ülkeleri kabul etmemiş ve biz kabul ediyoruz.
RESSAM RECAİ DEMİRSÖZ
Köydeki konuma gelince,insanlar biribirinden uzak kalmayı tercih ediyor ve herkes mutsuz,olup bitenleri seyrediyor.Tek özgürlüğümüz çıkıp dışarıda dolaşabiliyoruz.Başta bilim adamları susukun ve adına 'Biyolojik Savaş' diyenler oluyor.Televizyonlarda konuşunlar,şu anki konumdan bilgisiz.Kısaca vahim bir tablo ile karşı karışıyayız.Herkese köyden selamlarımı gönderiyorum ve yaşadığınız kentlerde kendinize dikkat edin başka çare olmadığı gibi,geleceğimiz de belirsiz!
İSTANBULDA YAŞAM
1800 yıların ortalarında,Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelenler,Ilbarıt Köyünü mesken tutmuşlardır.aynı çevremizde bulunan köyler gibi...Ilbarıt Köyü o yıllarda kadılık bulunan, Safranbolu 'Aktaş' köyüne bağlıyken,gelişmeler sonucu,tam anlamı ile Safranbolu'ya bağlanmış,yine o yıllarda vilayet 1927 Zonguldak il olana kadar,Kastamonu'ya bağlı bir köy olarak, zar zor geçinebilen bir köy konumundadır.Çünkü,ta o yıllarda hasat dönemi bittiğinde, İstanbul'a gitme zorunluluğunu her aile yaşarken,Musluoğuları, Gökmenoğlları ve Kuruhaliloğulları istanbul'da iş yer açmıştır.Musluoğullarından 1751 doğumlu Ahmet7in İstanbul Tophane Semtinde, 'Çinili-Fırın' Gökmenoğullarından,İbrahim,Raşit ve Hasan'ın yine Tophane semtinde, çiğerci dükkanı ve Kuruhaliloğullarından,Zimbilli lakaplı,ismine ulaşamadığım için bu çağrışımdan yola çıkıyorum,daha sonra Mustafa Remzi özlü'ye devretmiş olduğu,Çemberlitaş Fırını...Diğer köylüler ise,başta fırın işçiliği ve simit satıcılığı gibi işlerde çalışarak ailelerine katkıda bulunmuşlardır.
1950 yıllarında Anadolu'dan büyük şehirlere başlayan göçe,Ilbarıt Köyü 1960 yıllarında baş gösteren (Filoksera) kök hastalığının bağlarda yaptığı hasarlar,sonucu Ilbarıt Köyüde göçe maruz kalmıştır.
İstanbul'da yaşayan Ilbarıt'ların büyük bölümü,başta İstanbul Fatih,Balat , Fener ve benzeri semtlerde,bakkal dükkanı gibi küçük iş yerleri açarken,Kahvehane ve fırıncılık üzerine iş yerleri açan köylüler,yanılmıyorsam 1977 yılında,Balat semtinde 'Üçbölük' adı altında ortak bir fırın açmışlar,fakat 14 ağıza yakın ekmek çıkarmalarına rağmen,ortakların birbirleriyle diyologları iyi gitmediği için,fırın devir edilmiştir.Daha sonra bunlar liste halinde yazılacaktır.Şu an İstanbul'da bakkal işini torun Ruşen Aydın, Hasan Kaya ve Safranbolu'da Mustafa Esen yapmaktadır.
Tüm bunları niye yazıyorum. 1831 Safranbolu ve Köyleri Nüfus Sayımı,aslında köyler kayıt altına alınarak,Osmanlı'nın asker intiyacını 15 yaşa kadar düşürüldüğü gibi,gidenlerin geri dönmesi dahi bir mucize olduğu bir süreç yaşadığı biliniyor,Ilbarıt Köyünün...Çünkü bu sayımda,kadın ve kızların esamisi dahi yok!Bunlar acı gerçekler.
MİSAFİR
Dün Şubat,ayının son günüydü.Her zaman olduğu gibi,yürüyüşe çıkıyordum,bir telefn geldi.Abi köydemisin seni ziyarete geliyoruz.Yürüyüşe ara verdim beklemeye başladım.Yarım saat sonra geldiler.Beni arayan,annesi ve üç bayan...Kendileri yaklaşık 20 yıldır buraya sürekli misafirlerini getirirler.Aslında Hatay'lılar.Doğal olarak köyün konumunu sordular,anlattım ve eski adının Ilbarıt ve şimdiye kadar,Ilbarıt'ın ne anlama geldiği ve hatta ülkede bulunan,43 bin köyün içindede tek çağrışım olduğunu...Tabiki 'müze' gezildi.Yaptığım resimler hakkında bilgi aldılar.Şöyle bir tanımlamada bulundum.'Resim yapana genelde ressam ve asıl kavram sanattır.Ben sanat yapıyorum,ama beni bu güne kadar hiç kimse görmedi.Şu anda da ülkede sanat öldürülmüş vaziyette...Sonra buranın anı defteri var ve bu gün Şubat ayının son günü,yani 29'u artık dört sene sonra 29 olarak görecez,bir şeyler yazın dedim,genelde buraya gelenler,anı defterine bir şeyler yazmamayı tercih ediyorlar,yoksa yazılmış olsaydı,birden çok defter dolacıktı.Çünkü artık insanlar kitap vs.i okumudıkları için,bir anlamada yazmayı unutmuş vaziyette...Varsa yoksa akıllı telefonlar.
Bayanlardan birisi defteri açtı yazmaya başladı.Bu sabah okudum.'Güzel bir köyün vetarihini görmektenmutlu olduk.Burada kendi çabalarıyla bu güzellikleri yaşatan,Recai Demirsöz beyefendiye emekleri içinteşekkürler,duyarlılığından dolayı tebrik ederim.
'Sevgi Çavur'
'Küçük bir hatırlatma 'Kova Yanı Çeşmesinin' suyu tamamen kesilmiş konumda...
KİTAP YAZALIM
Şehir yorgunluğu ve benim tanımlamamla,artık fazlada derinliği olmayan yaşam biçimi...Nedeni;bir apartmanda yaşıyorsun,kimse kimseyi tanımıyor.Hadi tanıdı diyelim,kültürler ve fikirler uyuşmuyor.Yaşam denilen şey,ister istemez insanları bir yerlere sürüklüyor.Çünkü asırın hastalığı denilen 'Stres'insanları kuşatmış vaziyette.Bir gün öncesi,Hamdi Sarı ve arkadaşları vardı.Dünde Hasan Mutlu ve arkadaşları geldi.Sabah Kovayanına suya gittim.Öz Konağının yanında beyaz bir araç gördüm.
Dün yine konuştuk,Hasan Mutlu,köy hakkında bir kitap yazalım dedi...Şöyleki,kitap yazmak o kadar kolay değil.Bir yığın müsvedde hazırlayacaksın.Derinlemesine köyün tarihi dokusundan yaşam biçimine irdeleyeceksin.Çünkü bu gün olmasada,köyün geçmiş bir derinliği var.Bu gün bakıyorsun her şey yüzeysel.Teknoloji denilen şey yaşamı kolaylaştırmış,ama aynı zamanda reel yaşamı da ortadan kaldırmış.Dolısıyla,köyün derinliğinide şu anda benden başka bilen yok.Karşıma 100 bilemedin 150 yıllık birisini çıkarmanız gerekiyor.O 100 yıllık veya 150 yılık birisi bir şeyler biliyorsa tabii...Fakat ben 64 yaşına girmişim ve fiziki olarak 1959 yılından bu güne, gözümün önünden geçen bir takım şeyler hafızamda.Bunun yanında,reel yazılı belgeleride,az çok analiz ettim,örneğin şu an babam Satı Demirsöz'den öndeyim.Öndeyim derken ondan çok şey öğrendim.Babam,Kuruseyingil'le,geçmişte bizim ortak evimiz olduğundan bir haberdardı,ama Kuruseyin'in bizim atamız 1751 doğumlu Ahmet'in oğlu olduğunu bilmiyordu.Terddütlüydü.Bende onu bunu her ne kadar 1831 yılı kayıtı olsada,2 asır diyorum.İki asır olması için 11 yıllık bir fark var,oda büyük bir fark değil.Çünkü bu gün köyün en büyük aile dağlımını yaşamış,Hacıömeroğulları,1831 yılında iki sülale olarak görünüyor.Yinede ben bu sayfada,hafızamdaki birikimleri yazmaya devam edecem.Hasan Mutlu ilede aynı kanıya vardık.İlerde eğer toparlayabilirsek,kitaplaştıracaz.Saygılarımla...
CUMHURİYET
Köyümüz Ilbarıt'da Cumhuriyet öncesi, 5 sübyan mualim (öğretmen) varlığını gösterse de ,ancak daha önce askerliğini yapan,Karamehmetoğlularından Salih oğlu Mehmet Özer,1887 doğumulu olup,öğretmenlik mesleğiğini yapabilmiştir.1914 Birinci Dünya Savaşı ve (Seferberlik) ilan edildiğinden,Karamehmetoğullarından,Salih oğlu,Mehmet Özer'in kardeşi Hüseyin Avni Aksoy 1892,Mehmet Özer ve Hüseyin Avni Aksoy'un amca (Hüseyin Avni Aksoy,Çanakkale Savaşında,Atatürk'ün emir subayıdır.)oğlu,Karamehmetoğullarından Yusuf oğlu Mehmet Ata Doğan 1896,Hacömeroğullarından Ahmet Oğlu,Hasan Fehmi Erden 1895 ve Hacıalioğullarından Mustafa oğlu Hasan Efendi 1891(Çanakkale'de Şehit olmuştur) öğretmenliklerini yapamadan askere çağrılmıştır.Cumhuriyet kurulduktan sonra kendilerine tekrar öğretmenlik verildiğinde,yaşları 30 küsuru geçmiştir ve Mehmet Özer'e yaşı diğerlerinden büyük olduğu için, tekrar öğretmenlik verilmemiştir.Kendisi daha sonra köyden ayrılarak D:Ç:İşletmelerinde,işçi çizelgelerini doldurarak,yaştan emekli olmuş,eşi ile birlikte Karabük Kapulu Mezarlığındadır.Saygı ile anıyorum.Köylülerin bilgisine...
18.MART 1915 (ÇANAKKALE SAVAŞI)
kolay değil üzerinden 105 yil gibi bir zaman geçmiş,ilbarit köyünden,çanakkale savaşina gidenlerden,hacialioğlu hasan efendi 1891 (öğretmen) haciömeroğullarindan şakir er 1887,karamehmetoğullarindan recep 1891 er,şehit düşmüşlerdir.mustafa kemalin,emir subayi olan hüseyin avni aksoy 1892 sağ dönmüştür.
Buraya kendimden bir şeyler katarak,bilgiler aktarıyorum ve 1750 doğumlulardan yola çıkarak,yaklaşık 270 yıl 3 asır öncesi,Ilbarıt köyünün kurucuları ve bu köyde yaşamış insanları masaya yatırıyorum.İnsan yaşamında en zor şey 'Tarih'tir.Dahası bir tarihi gün yüzüne çıkarmak...Abartılardan bıkan 'Atatürk' devrin,tarihçilerini toplayarak,şu tümceleri kullanır. 'Bu güne kadar bu toplumun tarihi yazılmamıştır.Siz değerli hocaları göreve çağrıyorum,bu ülkenin ve dünyanın tarihini bir kez daha,salt değerlere dayanarak yazın.' O dönemin tarih prof.leri cumhuriyet kurulduktan sonra titiz çalışmalarla,4 cilt olarak,bu tarih kitaplarını neredeyse 10 yıla yakın bir zamanda yazarlar ve 1931 yılında basımı gerçekleşir.Bu 4 cilt tarih kitabı ve eski haritalar dahil bir çok envanter,başta Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya,Abdülkadir Özer'lerin evinde kalmış ve tarafıma verildi.Şu anda (Köy-Müze)sinde...Fakat şu bir realite ki,burda yazdıklarım sadece üç beş kişiyi ilgilendiriyor ve yazdıklarım bir yerde toplanıyor mu bunun bilincinde değilim. Çünkü,Keleşgilin penceresinden,Hecelligilin evinin altından,Aşağıpınara giden yol,bir ılbarıt Köylüsü için daha önemli.
kolay değil üzerinden 105 yil gibi bir zaman geçmiş,ilbarit köyünden,çanakkale savaşina gidenlerden,hacialioğlu hasan efendi 1891 (öğretmen) haciömeroğullarindan şakir er 1887,karamehmetoğullarindan recep 1891 er,şehit düşmüşlerdir.mustafa kemalin,emir subayi olan hüseyin avni aksoy 1892 sağ dönmüştür.
Buraya kendimden bir şeyler katarak,bilgiler aktarıyorum ve 1750 doğumlulardan yola çıkarak,yaklaşık 270 yıl 3 asır öncesi,Ilbarıt köyünün kurucuları ve bu köyde yaşamış insanları masaya yatırıyorum.İnsan yaşamında en zor şey 'Tarih'tir.Dahası bir tarihi gün yüzüne çıkarmak...Abartılardan bıkan 'Atatürk' devrin,tarihçilerini toplayarak,şu tümceleri kullanır. 'Bu güne kadar bu toplumun tarihi yazılmamıştır.Siz değerli hocaları göreve çağrıyorum,bu ülkenin ve dünyanın tarihini bir kez daha,salt değerlere dayanarak yazın.' O dönemin tarih prof.leri cumhuriyet kurulduktan sonra titiz çalışmalarla,4 cilt olarak,bu tarih kitaplarını neredeyse 10 yıla yakın bir zamanda yazarlar ve 1931 yılında basımı gerçekleşir.Bu 4 cilt tarih kitabı ve eski haritalar dahil bir çok envanter,başta Ahmet Demiralp,Şükrü Kaya,Abdülkadir Özer'lerin evinde kalmış ve tarafıma verildi.Şu anda (Köy-Müze)sinde...Fakat şu bir realite ki,burda yazdıklarım sadece üç beş kişiyi ilgilendiriyor ve yazdıklarım bir yerde toplanıyor mu bunun bilincinde değilim. Çünkü,Keleşgilin penceresinden,Hecelligilin evinin altından,Aşağıpınara giden yol,bir ılbarıt Köylüsü için daha önemli.